@poripella
|
Gözlerimi kırpıştırdım. Deniz'in yanına oturdum ve çocuğun üniformasını süzmeye başladım. Kravat yoktu. Ama parlak gri renkli deri bir ceket, içine de beyaz renkli bir tişört giymişti. Deniz "Evet biliyorum berbat bir forma. Böyle elit bir okul nasıl oluyor da böyle berbat formalar giydiriyor? Aklım almıyor." Şeklinde homurdandı. Deniz'in diğer tarafında oturan Rüya "Ya bizimle dalga geçiyorlarsa..." Dediğinde Rüya'nın üniformasını inceledim. Bebek pembesi renginde etekleri pileli olan ve dize kadar gelen askılı bir elbise giymekteydi. Elbisenin içine beyaz bir gömlek giymişti. Boynunda kurdele şeklinde elbisenin renginde bir kurdele vardı. "Yani... Kötü düşünmesek mi?" Dedim ve Ece "Bence de sizinle dalga geçiyor olmalılar. İçinizde en üniformaya benzeyen benim ki." Dedi kollarını göğsünde kavuşturarak. Deniz "Lütfen şaka olsun." Yanımda oturan Ece'nin üniformasını inceledim. Kravat bağlamayı bilmiyordum. Her gün kravat bağlama işkencesiyle mi uğraşacaktım? Düşüncesi bile korkunçtu. Minübüsten indiğimizde okulun bahçesinde duran lüks markalardan oluşan araba seline yakalandık. Arabadan inen öğrencilere baktığımda çoğunlukla benim giydiğim üniformalara sahip erkek ve kız öğrenciler vardı. Tek farkımız kızların boyunlarına takmış olduğu pahalı olduğunu düşündüğüm kolyelerdi. "Tabi takılarla daha güzel gözüküyor." Şeklinde mırıldandım kendi kendine. Sonra da arkadaşlarıma dönüp "Sanırım sizinle dalga geçiyorlardı." Ece "Hayır, şuraya bak." Dediğinde parmağı okuldan içeri giren gri ceketli, saçları garip bir tarza sahip olan gözlüklü bir kız içeri girmişti. Deniz "Peki bu üniformaları neye göre belirliyorlar?" Dedikten sonra cep telefonunu çıkardı. O sırada Rüya "İşte!" Diyerek koluma sarıldı. Nereye işaret ettiğini anlamamıştım. Ece"Kafenin sahibi değil mi o? Burada öğrenciyse nasıl..." Rüya heyecanlı bir ses tonuyla "Hadi onlara gidip soralım." Dedi ve hala göremediğim kafenin sahibine doğru koşturdu. Onun peşinden gittim. O sırada yeşil ceketli bir oğlan Rüya'yı omzundan ittirip sola doğru yalpalayıp düşmesine sebep oldu. "Önümden çekil. Zamanımı harcıyorsun." Dedi. Çocuğun dediği şey mantığıma oturmadığı için onu ben değil Ece savunmaya başladı. "Bu hayatımda duyduğum en saçma bahane! Etrafından dolaşabilirsin. Burada bir sürü boş alan var." Yeşil ceketli siyah saçlı oğlan buz gibi mavi gözlerini Ece'nin koyu kahve gözlerine dikmişti. Kaşları çatıktı. Ece'nin de öyle. Rüya ise Deniz'in elini tutmuş ayağa kalkarken korku dolu bir şekilde durumu takip etmekteydi. Deniz ise elinde telefon bir şeylere bakıyordu. "Sen benim kim olduğunu biliyor musun?" Diye sorduğunda bu sefer ben konuştum. "Hayır, bilmiyoruz. Bilmek de zorunda değiliz. Sen kimsin?" Dedikten sonra çocuğun üzerine doğru yürüdüm. "Dünya senin etrafında dönmüyor. Sende buradakiler gibi sıradan bir öğrencisin." Gözlerim etrafı taradığında öğrencilerin kendi aralarında tartıştıklarını, bazılarını bizi telefon ile kamera kaydını aldıklarını fark ettim. Kulağıma ise 'işi bitti.' gibi cümleler gelmekteydi. Siyah saçlı oğlan gülümseyerek "Bu söylediklerinden dolayı pişman olacaksın." Dedi. Bu sefer gülümseme sırası bendeydi. " Ben asla yaptıklarım için pişman olmadım. Olmayacağım da." Dedikten sonra oğlan gitmeye çalıstı. Elimle buz gibi gözleriyle sahip oğlan anlık bir şaşkınlıkla baktı. "Rüya'dan özür dilemedin." Çocuk omuzumdaki elimi sertçe ittirdi. "Varoşlardan özür dilemem. Sizin burslu öğrenciler olduğunuzu biliyorum." O sırada bir kadın "O-M-G" şeklinde bağırdıktan sonra siyah topuklu ayakkabılarıyla yanımıza geldi. "Onlar kesinlikle burslu öğrenciler değil." Dedikten sonra buz gözlü çocuk "Yeme beni Alya, geçen ay yapılan burs sınavından sonra geldiklerini biliyorum." Kadın kafasını hızlı bir şekilde iki yana çevirdi. "Beliz, tatlım burs sınavında ikinci olmuşsun. Bunu duyduğumu çok üzüldüm." Beliz seslendiği kız, Ece ile aynı üniformayı giyiyordu. Burnunda piercingi vardı. Siyah bir kulaklık takıyordu. Dumanlı göz makyajı ve bembeyaz teniyle kızın gotik bir tarzı olduğunu düşünüyordum. "Sürtüğün biri beni geçmiş. Üniversite sınavında onu ben geçeceğim ama." Diyerek yanımızdan ayrılarak ismi Alya olan kadın "Öncelikle bizim okulumuzda küfür yasak genç bayan." Kız arkasına dönüp "Ba-yan. Kaale alabileceğim biri değilsiniz." Diyerek okulun giriş kapısından içeri girdi. "Her neyse gördün mü? Zenginler de giriyor. Düşün bir Uzay... Yani varoşlar o eğitimlerle, kursa falan gitmeden o sınavda birinci olmayı başaramaz." Ama ben başarmıştım. Dahası biz başarmıştık. Yine de sesimi çıkarmayıp izlemeyi devam ettim. Uzay "Bunun o kızla ne alakası var?" 'O' derken gözüyle beni işaret etmişti. "Bu Neşe, sizin yeni arkadaşınız ve üstelik ateşlerden. Kendisi Beliz'i geçen kişi ve... Tekrar ediyorum. Ateşlerden..." Derken kadın mutluydu ve diğer taraftan 'ateşlerden' derken neden bahsettiğini anlamıyordum. "Neşe, sen Uzay'larla sınıfa git tatlım. Seninle derslerden sonra görüşeceğim. Siz üçünüz benimle gelin." İşte o an içimi endişe seli kaplamıştı. Ayrılıyor muyduk yani? Ama ben böyle hiç hayal etmemiştim. İsmini bilmediğim saçları dalgalı boynuna kadar gelen sarışın çocuk " O halde ekibe hoş geldin. Ben Marsel, yanımda ki tartıştığın çocuk Uzay, az önce içeri giren uzun siyah saçlı kız Beliz idi. Sen yokken toplamda üç kişiydik." Uzay homurdanarak "Evet, sınıfa birini daha alarak sıradanlaştık. Her neyse bundan sonra ki yıllar birlikte olacağız. Aramızda ki tartışmayı bitirmek ve yeniden başlamak istiyorum." "Rüya'dan özür dile önce." Diye cevabı yapıştırdım. Uzay "Tamam, ama baştan söyleyeyim. Onunla ve diğer arkadaşlarınla bir daha görüşmeyeceksin. En azından okul bitene kadar." Sizce Neşe bunu kabul eder mi? Üniformalar neden farklı renkte? Alya hanım 'ateşlerden' derken neyi kastediyordu? Soruların cevabını öğrenmek istiyorsan kitabı takip etmeyi unutma.
|
0% |