@poseidon_333
|
"Hoşçakalın"
Turgut Duman:"Görüşmek üzere Gizem Hanım, size mesaj göndereceğim."
Onaylar gibi kafamı salladım, çantamı aldım ve çıkışa doğru gittim. Arabamı park eden görevli geri arabamı restoranın önüne getirdi. Arabama bindim. Aklımda bir sürü soru vardı. Nasıl bir dövüş kulübü? Nasıl bir ortam? Kimlerle dövüleceğim? Kazanabilecek miyim? Kazanamazsam bu adamın benden isteyeceği şey ne? Bu adam nasıl biri?
Aklımı kurcalayan bin bir soru ile eve vardım. Gelir gelmez küvetimi sımsıcak bir suyla doldurdum. Kıyafetlerimi çıkardım ve kendimi küvetin içine attım. Sımsıcak suyun tenime çarpması iyi gelmişti. İyice gevşedim. Hatta bir süre göz kapaklarımı dinlendiriyordum ki gelen bildirim sesi ile gözlerimi Açtım.
Küvetin hemen yanında duran telefonumu aldım. Rüzgardan mesaj gelmişti. Sadece gevşemek istediğim için cevap vermek istememiştim ama Rüzgar'ın tribini çekmeye niyetim yoktu, bir regl olmadığı kalmıştı zaten. Mesaja cevap verdim.
Pişt
Noldu?
Keyfin yerinde mi?
Neden?
Seni bugün bir adamla restoranttta görmüşler.
Evet, Turgut Duman.
Ooo kim bu yakışıklı.
4. Sevgilim.
Harem mi kuruyon be.
Allah'ın izni dörttür.
O erkeklere değil miydi ya.
Her neyse ne fark eder.
Ha ha ve yine ha.
Hahahahahahaha.
Tamam yeter bu kadar gırgır şamata.
Tamammm.
Ne işin vardı o adamla?
Belki çok yakışıklı olması hoşuma gitti ve ondan hoşlandım.
Sen kolay kolay bir erkekten hoşlanmazsın, kandırmaya çalışma beni.
Hele tipi için asla hoşlanmazsın Senin etkilendiğin şeyler farklı.
Doğru, ben buradan etkileniyorum.(parmağımla beynimi gösterdiğim bir fotoğraf attım)
Sende olmayan şeyden yani.
Tekrar ha ha ha. Bugün fazla komiksin sanki.
Ben hep komiğim bebeğim.
Hııı ne demezsin ne demezsin.
Asıl soruma dönelim. Ne işin vardı o adamla?
Annemin ameliyatı için yardım ediyor.
Çok pahalı bir ameliyat olsa gerek.
Evet, o kadar pahalı ki miktarı bile belli değil.
Nasıl yani?
Görürsün.
Merak ettim şimdi.
Merakını kısa zamanda giderirsin korkma.
Tamam o zaman.
Telefonu kapattım, güzel bir müzik açtım, bir dal sigara yaktım ve gözlerimi tekrar kapattım. Bir süre böyle durduktan sonra banyodan çıktım. Üzerimi giyindim ve annemin yanına hastaneye gittim.
Bir hafta bile olmamıştı ancak annemi çok özlemiştim. Hastane merdivenlerinden koşar adım çıktım. Önce doktorun odasına gittim. Kapıyı tıklattım ve içeri girdim.
"Merhaba"
Doktor:"Merhaba Gizem Hanım"
"Annemin durumuyla alakalı bilgi almak için gelmiştim."
Doktor:"Tabi"
Bilgisayarına geçti. Birşeylere baktı ve eline bir kağıt aldı.
Doktor:"Annenizin durumu şimdilik iyi ancak dediğim gibi kalbi her geçen gün daha da çürüyor, en kısa sürede ameliyat olması lazım. Aksi taktirde annenizi kaybedebiliriz."
"Anladım."
Doktor:"Biz bu çürümeyi ilaçlarla ve tedavilerle yavaşlatmaya çalışıyoruz. Elimizden sadece bu geliyor. Durdurmayı başaramıyoruz."
"Yapabileceğim bir şey var mı?"
Doktor:"Yapmanız gereken tek şey annenizi üzmemek, korkutmamak, stres altında tutmamak. Tabi en önemlisi ameliyat olmasını sağlamak."
"Tamam, bilgilendirdiğiniz için sağolun. İyi günler dilerim."
Doktor:"Anneniz uyandı isterseniz onu görmeye gidebilirsiniz."
"Tamam, gideyim."
Doktorun odasından çıktım ve annemin odasına doğru ilerlemeye başladım. Kapıyı açtığımda annem uyanmıştı ve bir adamla konuşuyordu. İçeri girdim. Annemin yanına yaklaştım. Adamın yüzüne baktığımda onun Turgut Duman olduğunu gördüm.
"Annem."
Hemen sımsıkıca annemin elini tuttum.
"İyi misin?
Annem:"İyiyim kızım iyiyim."
"Bir yerin acıyor mu?"
Annem:"Biraz kalbim sızlıyor ama iyi gibiyim kızım."
"Ağrı kesici yaptılar mı?"
Annem:"Evet, az önce hemşire gelip ağrı kesici serum taktı. Birazdan etki gösterir."
"Güzel o zaman."
Hemen ardından karşımda oturan Turgut Duman'a baktım.
"Sizin burda ne işiniz var?"
Annem:"Ameliyatımı yapacak olan doktor buymuş kızım. Beni kontrol etmeye ve durumumu öğrenmeye gelmiş hemde tanışmak istemiş."
Turgut:"Evet, doktordan Melek Hanımın durumunu öğrendim. Onunla da tanıştık çok tatlı ve mütevazi bir kadın. Sohbet ediyorduk ki sen girdin içeri."
"Ne konuşuyordunuz?"
Annem:"Yapacağı ameliyatın nasıl olacağından bahsetti biraz. Ardından şirketinde yaptığı çalışmaları ve başarılarından, planlarından bahsetti. O gerçekten çok başarılı ve çalışkan bir adam. Ayrıca çok kibar."
Turgut:"Sağolun Melek Hanım."
Annem:"Ne demek asıl siz sağolun buraya kadar gelmişsiniz ve ameliyatımı üstleniyorsunuz."
Turgut:"İşim bu Melek Hanım. Teşekküre gerek yok."
Annem:"Olsun, yine de sağolun."
Turgut:"Ne demek."
Turgut:"Artık ben gideyim. Halletmem gereken işlerim ve uğramam gereken yerler var. Hem Gizem Hanım da gelmiş onunla baş başa kalmak istersiniz. Tekrar görüşmek üzere."
"Görüşürüz."
Annem:"Görüşürüz Turgut Bey."
Turgut Duman gülümsedi ve odadan çıktı.
"Ne zamandır burda?"
Annem:"Yaklaşık 2 saattir falan. Sohbeti sarıyor akıp gitti. İyi anlaştık bence."
"Belli iyi anlaşmışsınız."
Annem:"Evet, sen nasılsın güzel kızım."
Güzel kızım derken önce saçımı okşadı daha sonra yüzümü avucunun içine aldı ve baş parmağıyla yanağımı okşamaya başladı. O an gözlerindeki o şevkati görmemek mümkün değildi.
"Seni iyi gördüm. Daha iyi oldum annem."
Yüzümdeki elini tuttum ve avucunu öptüm.
"Seni çok özledim."
Annem:"Daha kaç gün oldu ki özledin kızım hemen."
"Seni görmediğim, sesini duymadığım bir gün bile kötü hissediyorum. Bir hafta bana ölüm gibi geldi."
Annem:"Bende seni çok özledim güzel kızım. Bak iyiyim."
Canı acımasına kalbi sızlamasına rağmen hala iyiyim diyebiliyordu. Hala yüzündeki tebessüm eksik olmuyordu.
Annem:"Şey kızım."
"Söyle sultanım."
Bir anda gözlerini kaçırmaya ve parmaklarıyla oynamaya başladı.
Annem:"Şey dicektim."
"Bişey mi oldu?"
Annem:"Yok bişey olmadı da."
"Söyle o zaman annem."
Elini karnın üzerine koydu ve dudağını büzdü.
Annem:"Hani sen yapıyordun ya renkli renkli makaronlar."
"Evet."
Annem:"Onlardan canım çekti de biraz."
Sesli bir şekilde gülmeye başladım.
"Sen bunu demek için mi deminden beri uğraşıyordun."
Annem:"Gülme ya."
"Tamam annem tamam."
Yanağına kocaman bir öpücük bıraktım.
"Çok tatlısın, tıpkı bir bebek gibi."
Annem:"Kaç yaşında kadınım ben bebekliğim mi kaldı."
"Hiç büyümemiş gibisin bazen."
Annemde bir kahkaha attı. O an içim huzur doldu. Onun gülüşü için dünyayı yakabilirdim.
"Bekle o zaman annem. Getirelim istediğin makaronları."
Annem:"Tamamm"
Telefonumu çıkardım ve Rüzgara mesaj attım.
Rüzgar.
Efendim.
Neredesin?
Geliyorum, yoldayım.
Gelirken makaron da al.
Niye, aşeriyor musun?
Evet, aşeriyorum Rüzgar.
Kaç aylık.
3 aylık. Hemde kız.
Hahahahaha.
Ya sabır. Makaron alda gel işte. Annemin canı çekmiş.
Melek teyze istediyse dünyanın öbür ucunda bile olsa alırım.
İyi, geç kalma.
Tamam 10 dakikaya oradayım.
Tamam.
Senin bir isteğin var mı?
Yok, gebermeden gel.
Tamam tamam.
"10 dakika sonra makaronların geliyor annem."
Annem:"Ay tamam"
Küçük bir çocuk gibi heyecanlanmıştı. 10 dakika sonra Rüzgar kapıda belirdi.
Rüzgar:"pişt güzellik naber."
Annem:"Ya Rüzgar" kahkaha attı.
Rüzgar:"Sultanımızın canı makaron çekmiş. Bende görevimi layıkıyla yerine getirdim.
Poşetten aldığı makaronları çıkarttı. Kutuyu açtı. Annemin rengarenk şeyleri sevdiği için her renkten almıştı.
Annem:" Yaa çok teşekkür ederim. "
Kutunun içinden pembe bir makaron aldı ve annemin ağzına uzattı.
Rüzgar:"Ağzını kocaman aç Melek teyze."
Annem kıkırdayıp ağzını kocaman açtı, makaron biraz büyük gelmiş olsa gerek ki yanakları kocaman şişti.
Rüzgar:"Nasıl beğendin mi?"
Annem çok beğendiğini belli edercesine kafasını yukarı aşağı salladı.
Annem:"Evet çok güzelmiş beğendim. Ama kızımınki kadar değil tabiki."
Bana baktı gülümsedi ve göz kırptı.
Rüzgar:"Haklısınız efendim dünyaca ünlü makaron ustası Gizem Hanımınki kadar güzel olamaz. Diğer aşçılar Gizem Hanım'ın makaronunu tatsalar. Tarifini almak için ayaklarına kapanırlar.
"Ben Makaron Tanrıçasıyım."
Saçlarımı geriye savurdum. Sonra hep beraber kahkaha attık. Bir süre beraber gülüp eğlendik. Ardından telefonuma mesaj geldi. Mesaj Turgut Duman'dan gelmişti. Telefonumu aldım ve cevap verdim.
İlk dövüş benim mekanımda olucak saat 22.00'da orda ol.
Kimle dövüşeceğim?
Sürpriz olsun.
Ah peki.
Hazırlanmam gerekiyordu. Annemin odasına gittim.
"Anne benim biraz işim var. Sonra tekrar gelicem tamam mı?"
Annem:"Ne işin var?"
"Teslim etmem gereken projeler var."
Annem:"Tamam kızım görüşürüz."
"Görüşürüz annem."
Odadan çıktım hemen arkamdan Rüzgar da koştu. Önüme geçti.
Rüzgar:"Nereye?"
"Dedim ya."
Rüzgar:"Yalancı, sen bütün projelerini teslim ettin."
"İşim var Rüzgar, çekil önümden."
Rüzgar:"Nereye?"
"Borcumu ödemem lazım."
Rüzgar:"Ne kadar?"
"Parayla değil."
Rüzgar:"Nasıl ödeyeceksin o zaman."
"Başka bir şekilde."
Rüzgar:"Ne şekilde."
"Çok fazla soru soruyorsun Rüzgar."
Rüzgarı kenara ittim ve yürümeye devam ettim. Arkamdan bağırdı.
Rüzgar:"Ne var söylesen! Biyerlerin mi eksilir!"
Arkamı döndüm samimiyetsizce gülümsedim ve cevap verdim.
"Evet, eksilir!"
Arkamdan söylenmeye devam etti ama uzaklaşmıştım duymadım. Hemen motoruma bindim. Atılan mekana doğru yol aldım. Yarım saat sonra mekana varmıştım. Kapıya doğru yürüdüm. İri yarı iki adam beni durdurdu. Burda ne işim olduğunu sordular.
Adam:"Burda ne işin var küçük hanım."
"Küçük hanım anandır. Burda ne işim olabilir."
Adam:"Burası tehlikeli bir dövüş kulübü haberin yok mu?"
"Var."
Adam:"O zaman belanı bulmak istemiyorsan buradan uzaklaş."
"Dövüşmeye geldim."
Adamlar beni baştan sona süzdü.
Adam:"Dalga geçecek başka birini bul küçük." dedi. Küçümser bir tavırla.
Tam arkalarını dönmüş gidiyorlardı ki birinin yüzüne sert bir yumruk attım daha sonra diğerinin karnına ters tekme atıp onu yere düşürdüm. Dikkatleri dağılmıştı, kapıya doğru koştum ve mekandan içeri girdim. Kalabalığa karışıp Turgut Duman'ın masasına doğru gittim ve oturdum.
Turgut:"Gelmişsin."
"Geldim."
Turgut:"Tam zamanında."
"Evet, daha 10 dakikam varmış keşke yolda muşta almak için dursaydım."
Turgut:"Neden?"
Sorusunu sorar sormaz iri yarı adamlar masamıza doğru gelip beni kolumdan tuttu.
Adam:"Haylaz küçük, ne yaptığını zannediyorsun sen."
Turgut:"Onu ben çağırdım.
Adam:"Bir yanlışlık olmasın efendim."
Turgut:"Benim kararlarımı sorgulama yetkisine sahip misin? Tabiki yanlışlık yapmadım."
Adamlar şaşkınlıkla bir bana bir de birbirlerine baktılar.
Adam:"Özür dileriz efendim. Kusura bakmayın"
Arkalarını döndüler ve gittiler.
"Ne yani bir kadın olarak güçlü olamaz mıyım."
Turgut:"Seni tanımıyorlar."
"Neye bu kadar şaşırdılarsa zaten."
Turgut:"Burda nerdeyse hiç kadın dövüşmez"
"Ben neyim. Dövüşürmüş demekki."
Turgut."Dövüşen kadınlar sağ çıkamadı."
"Demek bu ilk olucak. İlkleri severim." göz kırptım.
Turgut:"Bende." sırıttı.
Turgut:"İstersen odana geç ve hazırlık yap maç yarım saat sonra başlayacak."
"Kimle dövüşücem?"
Turgut:"Sürpriz dedim ya. Bende bilmiyorum."
"Nasıl?"
Turgut:"Görürsün."
Cevap vermedim ve görevliyi takip ettim. Beni hazırlanmam için odama kadar götürdü. Odaya girdim. Kıyafetler, güvenlik eşyaları, ayna, havlu gibi şeylerle doluydu. Neyseki kendi kıyafetlerimi getirmiştim. Siyah şort, siyah crobumu giydim. Saçlarımı sıkıca topladım. Dişiliğimi taktım. Tam odadan çıkacakken masanın üstünde duran üstünde parlak taşları olan altın bir muşta dikkatimi çekti onu da aldım. Böyle bir yerde böyle bir şey yasak değil muhtemelen. Aynada son kez kendime baktım ve odadan çıktım. Turgut Duman'ın yanına gittim.
"Hazırım."
Turgut:"Güzel."
Turgut:"Şimdi rakibin belirlenecek."
Turgut:"Kura çekilecek"
Bekliyordum kura sırası bana gelmişti. Kurada bana esmer, iri, siyahi bir adam çıkmıştı.
Turgut:"Şansızmışsın burdaki en güçlü dövüşçülerden biri bu adı X."
"Hım güzel. Zoru severim."
Turgut:"Bu zor değil. İmkansız adeta."
"Beni fazla hafife alıyorsun."
Turgut:"Seni hafife almıyorum. Gerçekleri söylüyorum."
"O zaman gerçeklik algını biraz değiştirelim ne dersin."
Turgut:"Kendine fazla güveniyorsun. Bu adamın ne kadar güçlü olduğunun farkında mısın?"
"Farkındayım ancak benim gönlümün de zoru yaparız imkansız zaman alır diyen keko bir tarafı da var işte."
Turgut:"Bakalım ne kadar dayanabileceksin."
"Bakalım."
Dövüşme sırası bana gelmişti. Ringe çıktım. Kafesli bir ring, yabancı olduğum bir ortam değildi. Farklı olan tek şey rakibimdi.
Kafese girdim. Kapısı kilitlendi. Hakemin verdiği komutla dövüşe başladık. Siyahi dövüşçü çok hızlıydı. Bana doğru rastgele onlarca yumruk sallıyordu. Kaçmak ve engellemek çok zordu. Sert darbeler yemiştim. Hamle yapması sırası bendeydi.
Siyahi adamın kafasını tuttum eğerek dizimle yüzüne sert bir şekilde vurdum. Burnu kırılmış olmalıydı. Canı yanmışa ve sinirlenmişe benziyordu. Bana doğru koştu karnıma tekme atacakken bacağını tuttum. Havaya kaldırdım ve dengesini kaybedip yere düştü. O an açsın gücümle onun yerden kalkmasını engellemeye çalışarak yumrukladım ama yalnızca kısa bir süre işe yaradı.
Siyahi adam hemen toparlandı ve saldırmaya devam etti sağ bacağıyla karnımın yan tarafına tekme attı bende sol bacağının diz kısmına tekme attım. Dizi yerinden çıkmış veya kırılmış olmalıydı yerde yığıldı acılar içinde. Bayılana kadar dövdüm. Sonunda bayıldı. Hakem ve sağlık görevlileri kafese girdiler. Sağlık görevlileri siyahi dövüşçüyü aldı ve tedavi için götürdü. Hakem yanıma geldi kolumu tuttu ve kaldırdı.
Hakem:"Duman Dövüş Kulübünde bir ilk! Galip gelen ilk kadın dövüşçü! Nyks!"
Seyircilerin hepsi birden beni alkışa tuttu. Kazanmıştım. Turgut Duman da bana gururlu bir şekilde baktı. Bütün ringi inceledim ve el salladım. O sırada gözüme yine en arkalarda karanlıkta oturan bir adam çarptı. Bu o adamdı. Her zaman en arkalara oturuyor. Yüzünü göstermiyor. Hep beni izliyordu. Gizli bir hayran mıydı?
Odama gittim. Soluklandım dişliğimi ve muştamı çıkardım. Suyumu içtim ve Ödülümü almak için Turgut Duman'ın yanına gittim.
Turgut:"İyi iş çıkardın."
"Beni hafife almaman gerektiğini söylemiştim."
Saçımı arkaya savurdum.
"Kazanacağımı söylemiştim."
Turgut:"Tam tamına 100 milyon dolar kazandın."
Rakamı duyar duymaz keyfim yerine geldi. Bu dövüşe kesinlikle değmişti.
"Mükemmel."
Dediği gibi paranın yarısını bana verdi. Paramı aldım ve mekandan çıktım. Yorulmuştum, eve gittim. Kısa bir duş aldım, geceliklerimi giydim ve direkt kendimi yatağa attım. Dakikalar içinde gözlerim kapandı ve uykuya daldım. _______________________________________
Gözlerimi açtığımda hava aydınlıktı, kaç saat uyumuştum. 10?, 12?. En az 12 saat uyuduğum kesindi. Telefonumu elime aldım ve saate baktım. Saat 17.23'tü akşam olmak üzereydi. Yataktan kalktım, kıyafetlerimi giydim ve limana doğru yürümeye başladım. Çok uzak değildi. Amacım hava almak ve yürüyüş yapmaktı. Yaklaşık yarım saat sonra limana ulaştım.
"İyi akşamlar Musa amca."
Musa amca:"İyi akşamlar Gizem kızım. Nasılsın?"
"İyiyim Musa amca sen nasılsın?"
Musa amca:"Allah'a şükür iyiyim bende kızım bende. Annen nasıl oldu?"
"Annem de şuan iyi. Ameliyat olacak daha iyi olacak."
Musa amca:"Allah şifa versin kızım."
"Amin amca amin."
"Benim geminin anahtarını almak için gelmiştim ben. Şöyle bir açılayım diyorum."
Musa amca:"Hemen getireyim kızım, bekle"
"Tamam bekliyorum."
On dakika sonra Musa amca anahtarla yanıma geldi.
Musa amca:"Al kızım."
"Sağol Musa amca. İyi akşamlar tekrardan."
Musa amca:"İyi akşamlar kızım. Dikkatli ol."
"Olurum."
Geminin güvertesine adımımı attım, merdivenlerden üst kata çıktım ve gemiyi çalıştırdım. Müzik açtım, gerçekten de müzik ruhun gıdasıydı. Yarım saat kadar açıldım ta ki kayalıkları görene kadar gemiyi durdurdum. Güverteye indim, en ucuna kadar yürüdüm. Cebimden sigara paketini çıkardım, bir dal sigara yaktım ve müzik eşliğinde manzarayı seyrettim.
5. sigaramı yakarken güvertede adım sesleri duymaya başladım. Arkamı dönmedim, tepki vermedim. Davetsiz bir misafirim vardı anlaşılan ve ben davetsiz misafirlerden hiç hoşlanmazdım. Sigaramı içerek bana yaklaşmasını bekledim. Çok zaman geçmeden beklediğime ulaştım. Yavaş adımlar bana yaklaşıyordu. Yaklaştı... Yaklaştı... Sesler çoğaldığında arkamı aniden döndüm ve onun kolunu tuttum. Bu dövüştüğüm siyahi adamdı. Yenilmeyi kendine yedirememişti.
"Birilerinin kuyruk acısı var ha."
O anda yüzüme bir sıvı sıktı. Bu sıvı gözlerimi çok fazla yakmıştı ve başımı döndürüyordu. Dengemi zar zor sağlıyordum. Bu durumu fırsat bilen siyahi adam beni geminin en uç noktasına doğru çekti. Yakamdan tuttu ve ardından belinden çıkardığı bıçağı karnıma sapladı. Sıktığı madde beni güçsüz düşürmüştü. Hiçbirşey yapmadım. Bıçağı karnımdan çıkardı ve karnıma sert bir tekme atarak beni gemiden aşağı attı.
Buz gibi soğuk su tenime çarptı. O kadar soğuktu ki tenim uyuşuyor, canım acıyordu. Son gücümle kayalıkların kıyısına doğru yüzmeye çalıştım. Yüzebildiğim kadar yüzdüm.
Daha fazla gücüm kalmadı. Durdum. Donuyor, zor nefes alıyor, yaram durmadan kanıyordu. Artık daha fazla zorlamadım kendimi. Hipotermi geçirmek üzereydim. Dayanamadım. Göz kapağım ağırlaştı ve bilincimi kaybettim.
|
0% |