Yeni Üyelik
2.
Bölüm

~Ya Yaşam Ya Ebediyet~

@poseidon_333

Kapının önündeydim, ellerim titriyor, kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Kapıyı açtım ve koşar adımlarla evin içinde anneme seslenerek onu aramaya başladım odasının önüne geldim ve içeri girdim. Gördüğümle kısa bir süre şoka uğradım ancak soğukkanlı olmam gerekiyordu, onu kurtarmalıydım.

 

"Anne, anne bişey söyle bişey yap."

 

Annem hiçbir tepki vermedi. Heryer kandı, annem kan kusmuştu. Bunun kendiliğinden olmadığından emindim. Melek yüzlüme, sevgisiyle yüreğime huzur dolduran kadına, beni hep şevkatle bağrına basan kadına, anneme kucağımda kan kusturmuşlardı.

 

Ambulansı arayamazdım, geç kalırlardı. Annemi en kısa sürede hastaneye ben yetiştirebilirdim. Annem küçük, zayıf bir kadındı, onu kucağıma aldım ve arabaya bindirip hastaneye sürdüm. O kadar hızlı sürüyordum ki hiçkimse geçemezdi. O an hiç bir şey önemli değildi. Tek düşündüğüm annemdi. Onu yaşatmak için herşeyi yapardım. Tek bir dakika bile annemin hayatına mâl olabilirdi. Çabuk olmalıydım. Yaklaşık 15 dakika sonra hastaneye vardım. Annemi kucaklayıp hastanenin acil kapısından içeri girdirdiğim gibi doktor istedim. Doktorlar yanıma koşarak annemi aldılar ve direkt ameliyathaneye soktular. Kaybedicek zamanları yoktu ve annem gitti.

 

Bedenim bu üzüntüye karşı daha fazla güçlü kalamadı ve dizlerimin üstüne yere düştüm.

 

Hemen ardından kapıdan Duru ve Adal yanıma koşturdular. Haberi almış olmalıydılar. Kolumdan tutup beni sandalyeye oturttular. Su verdiler. Sakinleştirmeye çalıştılar, ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.

 

Duru:"Gizem nasıl oldu bu? "

 

Duru:"Kim yaptı?"

 

"Bilmiyorum."

 

Duru:"Neden yaptı?"

 

"Bilmiyorum."

 

Duru:" Nasıl vicdanları acımadı yaparken, bu masum kadına bunu."

 

"Bilmiyorum!"

 

"Hiçbir şey bilmiyorum!"

 

Adal:"Tamam canım tamam"

 

Çantasından çıkardığı tokayla saçımı topladı ve beni biraz olsun kendime getirmek için yüzümü sildi ve su verdi.

 

Ameliyatın uzun süreceği belliydi, yaklaşık iki saattir bekliyordum. Elimden beklemek dışında hiçbir şey gelmiyordu, yapabileceğim tek şey buydu. Dizlerimi kendime çektim bükerek ve kafamı gömdüm. Korkuyordum.

 

Duru:"Geç oldu, acıkmışsındır. Ben bir şeyler alıp geleyim."

 

"Gerek yok."

 

Duru:"Güçsüz kalırsın ye yine bir şeyler az da olsa."

 

Cevap vermedim. Adal kafasıyla Duruya getir der gibi hareket yaptı ve Duru yemek almak için gitti. Adal daha da yanıma yaklaştı ve sarıldı, sırtımı sıvazladı.

 

Adal:"Geçicek güzelim geçicek"

 

"Umarım Adal"

 

"Umarım geçer."

 

Bir süre daha sarıldıktan sonra Duru geldi yemeği önüme koydu.

 

Duru:"Ye hadi."

 

"Canım istemiyor."

 

Duru:"Ama yemen gerekiyor."

 

"Hayır"

 

Duru ofladı ve başka bir şey demedi. Beni ikna edemeyeceğini biliyordu. Adal yemeği önüne çekti ve kafama dokundu. Saçlarımı okşar gibi.

 

Adal:"Hadi Gizem."

 

"Yemiycem"

 

Adal:"Annen bu halini görse ne düşünürdü."

 

"Üzülürdü."

 

Adal:"Onu üzmek ister misin?"

 

"Hayır"

 

Adal:"o zaman"

 

Çorbadan bir kaşık aldı ve bana doğru uzattı. Her ne kadar istemesem de kendimi biraz zorladım. Güçsüz kalmamı ve hasta olmamı istemiyorlardı. Yemek tepsisini önüme çektim ve çorbadan en fazla 7 8 kaşık ve ekmekten de bir lokma alabildim. Boğazım düğümleniyordu. Daha fazla yiyemiyordum. Midem bulanıyordu, bıraktım.

 

Ameliyat nihayet bitmişti. Doktor ameliyathanenin kapsınından çıktı ve bize doğru yürümeye başladı. Hemen yanına koştum.

 

"Annem nasıl?"

 

Doktor:"Ameliyat başarılı geçti. Ancak şimdilik."

 

"Şimdilik derken."

 

Doktor:"Kalbi yavaş yavaş çürüyor."

 

"Ne"

 

Doktor:"Bir süre onu ilaçlarla ve tedavilerle yaşatabiliriz."

 

" Ölücek mi?" sesim titriyordu.

 

Doktor:" Kalbi tamamen çürürse ve tedavi edilmezse evet."

 

" Ölmesin lütfen."

 

Doktor:" Yaşamasının bir yolu var aslında."

 

"Nedir o yol?"

 

Annemin yaşaması için herşeyi yapardım. Umutla doktorun ağzından çıkacak kelimeleri takip ediyordum. En çok yaşamayı annem hakediyor, gidemez, gitmemeli, o kadar acıyı o kadar zorluğu yaşayan bu kadın hayatın güzelliklerini dibine kadar yaşamadan gidemezdi. Ona mutluluğu en güzel şekilde tattıracaktım. Ona titizlikle narin bir bebek gibi bakacaktım.

 

Doktor:"Ameliyat olabilir."

 

"O zaman yapın şu ameliyatı."

 

Doktor:"O kadar kolay değil. Çok zor, çok riskli bir ameliyat."

 

"Ne kadar riskli."

 

Doktor:"Yaşayabilir, yaşama ihtimali %20"

 

Çok düşük bir ihtimaldi. Annemin narin bedeni bu kadar riskli bir ameliyatı kaldırabilirmiydi?

 

"Çok riskli."

 

Doktor:" Evet, eğer bu ameliyat başarılı geçmezse anneniz masada kalabilir."

 

"Bu riski almak çok zor."

 

Doktor:"Haklısınız sizin için çok zor ancak ameliyatı yapacak doktor bulabilir misiniz emin değilim. Bu riski her doktor alamaz. Kendinden emin ve çok profesyonel biri olması gerekiyor."

 

"Doktor bulmak ne kadar zor?"

 

Doktor:"Çok zor. Bulamayabilirsiniz."

 

Moralim bozulmuştu. Yüzüm düştü ancak o an aklıma annem geldi. Ölmemişti, yaşıyordu. Umudumu kaybedemezdim. O doktoru bulmalıydım.

 

"Anladım, tamam."

 

Doktor:"Size yardımcı olabilecek birini tanıyorum."

 

"Kim o?"

 

Doktor:"Turgut duman"

 

"Onunla nasıl iletişime geçebilirim."

 

Doktor:"Senin için bir görüşme ayarlayacağım."

 

"Teşekkür ederim."

 

Doktor:"Ne demek lafı olmaz."

 

Doktor:"Müsaadenle"

 

" Tabi."

 

Telefonunu aldı ve birini aradı. Konuşmaya başladılar. Yardımcısı ile konuşuyor olmalıydı. Turgut duman çok güçlü bir adamdı. Sağlık alanında yaptığı çalışmalarla ve birçok hastanesiyle tanınan bir adamdı. Şirketinde en zeki, en başarılı, en kıdemli doktorları bulundururdu. Bu konuda bir numaraydı.

 

Bir süre konuştu, sohbet etti. Durumu anlattı ve telefonu kapattı.

 

Doktor:"Numaranı verdim. Onunla buluşabiliceksin. Sana randevu saatini ve yerini mesaj olarak atıcak."

 

"Tamam, yardımınız için teşekkür ederim."

 

Doktor:"Rica ederim. Ha bu arada istersen annenin yanına girebilirsin, ortam tamamen hazırlandı. Bir sorun olmayacaktır. "

 

"Tamam gideyim yanına o zaman."

 

Ayağa kalktım ve kapıya doğru yöneldim. Tam çıkacakken doktorun omzuma dokunmasıyla durdum.

 

Doktor:" Gizem"

 

"Efendim."

 

Doktor:" Dikkatli ol."

 

"Neden?"

 

Doktor:" Yaşa ve gör."

 

Ona anlamaz bir bakış attım ve odadan çıktım. Ne demek istediğini anlamamıştım ama üstünde fazla düşünmedim. Dediği gibi yaşayıp görecektim.

 

Annemin odasının önüne geldim. İçeri girdim, bir sandalye çekip annemin yanına oturdum ve onu sanki uzun zamandır görmemişim gibi uzun uzun baktım. Annemi bu halde görmek canımı acıtıyordu.

 

"Ben geldim anne."

 

"Seni böyle hastane yataklarında yatarken görmek istemezdim. Yine hoşgeldin güzel prensesim diyip beni sıkıca kucaklamanı ve saçlarımı okşamanı isterdim."

 

"Sana hastaneler hiç yakışmıyor be annem. Hiç yakışmıyor sana bu cihazlar."

 

Üzüntüyle nefesimi verdim. Kızarmış gözlerimle annemin hareketsiz yatan bedenine baktım. Her ne kadar iç açıcı bir geçmişi olmasa da yüzü ay kadar parlaktı. Sanki nur inmişti. Acıların kadınıydı annem. Çok güçlüydü. Her yara aldığında daha da aydınlanıyordu sanki yüzü. Çok güzel, çok mükemmel annem.

 

"Çok özledim."

 

Daha çok yaklaştım elimi elinin üstüne koydum. Sımsıcaktı. Bu haliyle bile kalbime huzur veriyor, içimi ısıtıyordu. Daha sonra saçlarını okşadım. İpek gibiydi. Saçlarının arasına küçük bir öpücük bıraktım. Mis kokusunu ciğerlerime doldurdum. Çok güzeldi.

 

"Hadi beraber uyuyalım anne. Tıpkı eski günlerdeki gibi ama sıra bende bu sefer sen beni değil ben seni koruyacağım. Ben sana değil sen bana yaslanacaksın."

 

Kafamı omzuma doğru yatırdım. Çok yorulmuştum. Gözlerim kapanıyordu. Annemin elini sımsıkı tuttum ve asla bırakmayarak uykuya daldım.

_______________________________________

 

Boynum tutulmuştu. Kaç saattir uyuyordum? Telefonumu elime aldım. Saat akşam 5'ti. Bildirimleri kontrol ettiğimde Turgut Duman tarafından gönderilen mesajı gördüm. Mesajda şöyle yazıyordu:

 

Saat 20.00 da konumunu attığım restoranda sizi bekliyor olucam Gizem Hanım. Geç kalmamanızı rica ederim. Görüşmek üzere.

 

3 saatim vadı. Randevuya zamanında varmam için 1 saat erken yola çıkmalıyım yani hazırlanmak için 2 saatim vardı. Burda hiç kıyafetim yoktu. Eve gitmem gerekiyordu. Ayağa kalktım. Sağa döndüm ve aynadaki yansıtmamla göz göze geldim.

 

"Ödüm bokuma karıştı lan. "

 

Aynadaki görüntü hiç hoşuma gitmemişti. Büyük bir kavgadan çıkmış gibi gözüküyorum.

 

"Zombi salgını çıksa beni adamdan saymazlar. Aralarında hiç sırıtmam böyle lan."

 

Küçük bir kahkaha attım.

 

Hastaneden çıkıp eve doğru yol aldım, kısa bir sürede eve geldim, hemen banyoya girip güzel bir duş aldım. Duştan çıktıktan sonra güzel bir cilt bakımı yapıp kendime geldim. Artık hazırlanmaya başlamam gerekiyordu. Çok abartılı giyinmemeye çalışıcaktım. Altıma bol kumaş pantolon, üstüne straplez crop giydim, hafif bir makyaj yaptım ve saçlarıma şekil verip çıktım. Arabaya bindim. Günlerdir moralimin bozuk olmasının ardından keyfimi bir nebze olsun düzeltmek için müzik açtım.

 

Yaklaşık yarım saat sonra restoranta vardım. Kapıda beni iki çalışan karşıladı, biri arabamın anahtarını aldı arabayı park etmek için diğeri bana Turgut Duman'ın masasına kadar eşlik etti. Orta boylu, hafif sakallı ve kırklı yaşlarda olmasına rağmen sıkı bir vücuda sahip bir adamdı. Karşısına oturdum. Benim oturduğumu görünce telefonunu kapattı ve masanın köşesine koydu.

 

Turgut:"Hoşgeldiniz Gizem Hanım"

 

"Holbuldum"

 

Turgut:"Umarım buluşma saati uygun olmuştur. Sizi işinizden alıkoymamışımdır."

 

"Hayır, bir işim yoktu. Saat bana da uygundu."

 

Turgut:"Bunu duyduğuma sevindim."

 

Turgut."Bir restoranda konuşmanın daha rahat ve uygun olacağını düşündüm. Mekanı beğendiğinizi umuyorum."

 

"Evet, beğendim gayet şık ve ferah bir ortamı var. Rahat rahat konuşabiliriz."

 

Turgut:"evet öyle, istersen asıl konumuza dönelim."

 

" Haklıklısınız."

 

Turgut:"Annenin yaşaması için gereken ameliyatı biliyorsun."

 

"Evet, biliyorum."

 

Turgut:"Oldukça zor bir ameliyat. Kurtulmayabilir iyi düşünmeniz lazım."

 

"Eğer ameliyat olmazsa da ölücek."

 

Turgut:"Ameliyat sırasında ölmektense en azından 1 yıl fazla yaşar."

 

"Ama ömrünün sonuna kadar sağlıklı da yaşayabilir."

 

Turgut:"Olumlu düşünmeni sevdim."

 

"Olumlu düşünmekten başka çarem yok."

 

Bana küçük bir tebessüm etti. Ardından Menejeri bir kağıt ve kalem getirdi. Turgut Duman kağıtı tekrar inceledikten sonra imza attı. Ardından kağıdı bana doğru uzattı.

 

Turgut:"Bu ameliyatı yapmayı kabul ediyorum. Peki ya siz?"

 

Bu çok zor bir karardı. Bu kararım annemin bütün hayatını değiştirebilirdi. Kalemin mürekkebiyle bu kağıda atacağım bir imza, çizeğim bir çizgi ya annemi yaşatacaktı ya da onun sonu olucaktı, ihtimaller kesindi. Ya onu bu bataklıktan çekip kurtaraktık ya da onu ebediyete uğurlayacaktım. İyice düşündüm. Derin bir nefes aldım. O an aklıma annemin acılı tebessümü geldi. Kararımı verdim.

 

"Risk almalıyım."

 

Turgut:"Siz bilirsiniz."

 

Tam kalemi elime atıp imzayı atacaktım ki eliyle kapattı kağıdı. Ona baktım sadece neden yaptığını sorguladım.

 

Turgut:"Ancak eklemek istediğim son bir şey var."

 

"Neymiş o?"

 

Turgut:"Bu ameliyat gibi özel isteklerde ben farklı ödeme şekillerini severim Gizem Hanım."

 

Gözlerinde avını yakalamış kurt bakışı vardı. Bunu anlayabiliyordum. Benden isteyeceği şey para değildi belliki, daha farklı bir şey yapmamı isteyecekti, farkındaydım. Her ne kadar tehlikenin kokusunu şimdiden almış olsam da kabul etmekten başka şansım yoktu. Kağıdı elinin altından aldım ve imzamı attım. Artık karar verilmiş, imza atılmıştı geri dönüş yoktu.

 

"Kabul"

 

Gözlerinin içi parlıyordu. Sanki avucuna büyük bir hazine geçmiş gibi. Utanmasa sevinç çığlıkları atıcaktı.

 

"Peki benden ne istiyorsun."

 

Turgut:"Senden para istemiyorum."

 

"Ne istiyorsun."

 

Turgut:" Benim için dövüşmeni."

 

"Ne"

 

Turgut:" Çok başarılı bir boksör olduğunu biliyorum. Ünün benim kulaklarıma kadar geldi nyks"

 

"Ama siz benim kimliğimi nerden öğrendiniz."

 

Turgut:"Zor olmadı yeğenim sayesinde."

 

"Emre Pusat."

 

Tabi ya,başka kim olacaktı. Bütün maçlarıma maskeyle giriyordum. onun beni farketmesi iyi olmadı. Tahminen kaç kişi biliyordu ben olduğumu? Nyks'nin gerçek kimliğini?Bu çocuğa ağzını kapatması için iyi bir ders vermeliydim.

 

Turgut:"En güçlü ve dayanıklı dövüşçülerin bulunduğu yasal gibi görünen ancak illegal işlerin ortada dört döndüğü bir dövüş kulübü yönetiyorum."

 

Ellerimi masanın üstünde birleştirdim. Kulaklarımı dikkatlice açtım ve bütün dikkatimi ona verdim.

 

Turgut:"Benim gibi bir çok eli kolu uzun ve güçlü adamlar oraya onun adına dövüşecek olan adamını getirir ve ortaya bir miktar para koyar. Daha sonra adamlarımız dövüşür. Dövüşü kazanan kişi ortaya koyulan bütün parayı alır."

 

"Senin adına dövüşmemi istiyorsun."

 

Turgut:"Evet, benim adamım olmanı istiyorum. Benim adıma dövüş istiyorum. Ortaya koyulan paralar dudak uçuklatan cinsten. Eğer benim adıma dövüşeceğin maçları kazanırsan kazanılan paranın yarısı senin olucak."

 

"Kazanamazsam"

 

Turgut:"Benim için başka bir iyilik yapıcaksın."

 

"Ne iyiliği."

 

Turgut:"Yaşa ve gör."

 

Bugün bu sözü ikinci kez duyuyordum. Bu yaşa ve gör işi bayâ canımı sıkmıştı artık.

 

"Pekala"

 

Turgut:"Anlaştık o zaman."

 

Ayağa kalktı,yanıma doğru adım attı ve bende ayağa kalktım. Elini uzattı, bende elimi uzattım ve sıktım.

 

"Anlaştık."

 

Bu adam hiç güvenli görünmüyordu. Gözlerine baktığımda içindeki aç aslanı görebiliyordum. Kabul ettim ancak beni sadece dövüşmem için kullanmayacağından emindim. İçimdeki herkesten sakladığım kısmımı seziyor ve bunu kullanmak istiyordu. Zehirli iğneyi damarıma o imzayla saplamıştım. Artık kanıma yavaş yavaş karışacak, içimdeki canavarı uyandıracaktı ve gücünü sömürecekti. Onun eline sahip olabileceği en vahşi canavarın iplerini vermiştim. Büyük bir deprem gibi heryeri yıkacak, kalıcı hasarlar Bırakacaktı. Tehlike şimdi başlıyordu.

 

 

Loading...
0%