Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Sokak Arası

@poyrazkaraaslan

Biramı alıp dışarı çıkmak için elindeki biraya doğru uzandığım sırada tekrar elimden yakalayıp beni kendine doğru çekti, vücutlarımız birbirine doğru bastırırken ne yapmaya çalıştığını sorgulayarak başımı kaldırıp ona doğru baktım. Tam o sırada ışık yandı ve az önce durduğum yerden bir bölme çıktı. Birkaç düğmeye bastı ve birden dolap yukarı yönde hareket etmeye başladı. Dolap görünümlü bir asansör mü? Çok iyi be! Bana biramı verdi. Dolabın kapakları açıldığında ise tamamen farklı bir mekana gelmiştik, rengarenk ışıklar, her tarafa saçılmış konfeti kağıtları. Çalan müzikten başka bir şey duyulmuyordu. Herkes çok eğleniyor gibi gözüküyordu. Hemen kalabalığın içine atladı Menekşe, beni yapayalnız bıraktı. Asansörden çıkıp etrafıma bakındım köşede bir grup insan gördüm galiba fazla içip bayılmışlardı yani... umarım sadece bayılmışlardır. Bakınmaya devam ettim, her tarafta neon simgeler vardı. Duvardaki neon yazılardan birini okudum:

Welcome to Nightrock (Nightrock'a hoş geldiniz.)

Somurtmanın anlamı yoktu, bende kalabalığın içine atladım, olanların geri kalanını hatırlamak zor, tek hatırladığım şey bunlar:

Menekşe yanıma iki kız ile geldi "Bu kızlar, bizi evlerine davet ettiler!" dedi bağırarak. Müzikten dolayı bağırmasına rağmen sesi çok az gelmişti. Menekşe hep kız peşinde olduğu için bu olay onun için oldukça normaldi. Ben ise o kızların evine gitmek istemiyordum fakat Menekşe fazla ısrar edince hayır diyemedim. O iki kızın evine gitmek üzere partiden ayrıldık. Asansörle aşağıya indik. Bardan çıktık. Menekşe gördüğü taksilerden birini çevirdi ve taksiye bindik. Hava neredeyse kararmak üzereydi, partide ne kadar zaman geçirmiştik?


...



Taksinin ön koltuğunda camdan dışarıyı izlerken bi' anlığına arkamı dönüp Menekşe'ye baktım. Kızlardan biri olan Elle, Menekşenin kucağındaydı ve omuzlarının üzerinde ellerini gezdiriyordu, diğer kız ise Menekşeyle öpüşürken Elle'in bacaklarını okşuyordu. İçimde bu kızlar hakkında kötü bir his vardı ama artık geri dönmek için çok geç kalmıştık. Yola çıkalı yaklaşık 20 dakika olmuştu. Bi' 20 dakika daha sonra kızların evine geldik.

Evlerinde biraz oturduktan sonra gitmek istediğimi Menekşe'ye söyledim ama Menekşe kalmakta ısrar ediyordu. "Sarı saçlı olan seni çok beğenmiş." diyordu. Ona ne kadar söylesem de anlamıyordu. Menekşe kızlarla eğlenirken benim yaptığım pek de bir şey yoktu. Bir süre daha bekledikten sonra eve gitmek üzere ceketimi giydim. Dış kapının önünde ayakkabılarımı giyerken Menekşe kolumdan tuttu. "Uzay gerçekten gidecek misin?" diye sordu. Kolumu elinden kurtarıp "Evet." dedim. "Uzay, moral bozmaktan başka bir şey yapmıyorsun şuan, eğlenmeye çalışıyorduk." "Siz ben gittikten sonra da eğlenebilirsiniz ben ne yapabilirim? Şimdi izin verirsen eve gidiyorum zaten gidişimde uzun sürecek." Tekrar kolumdan yakaladı beni bu sefer daha sert bir şekilde kolumu tutuyordu. "Yasmin seni çok beğenmiş bir tanışsaydın. Geldiğimizden beri somurtmaktan başka bir şey yapmıyorsun! Aptal bir neden yüzünden erkenden ayrılıyorsun!" diye bağırarak konuştu. Kolumu sertçe elinden çektim "Menekşe ne zaman seninle takılmaya gelsem bir serseri gibi bar-bar geziyoruz. Senin ailen seni umursamıyor olabilir baban yurtdışında, annen ise yataktan bile kalkamıyor uyuşturucunun etkisinde ama ben her gün babamla kavga ediyorum senin yüzünden. Sırf senin eve kaçta geldiğini ya da ne boklar yediğini kimse umursamıyor diye bende aynı durumda olmuyorum. Her gün başka birisiyle yatabilirsin umurumda bile değil ama beni neden bu işe sürüklüyorsun anlamıyorum? Utanmadan daha 1 saat önce mi ne tanıştığımız rastgele bir kaşar ile takılmamı bekliyorsun. Ne yazık ki cevabım hayır Menekşe... istemiyorum. Hayatımda yıllardır hoşlandığım birisi var biliyorsun ama sen bana yardım etmek yerine sadece am peşindesin! Hoşça kal." Ayakkabılarımı elime alıp gitmek üzere kapıyı hızlıca açtım. Kapıyı açar açmaz karşımdaki Hulk gibi vücutları olan adamları gördüm. Adamlar oldukça kaslı ve uzun boylulardı. Adamı gördüğüm gibi beni boğazımdan yakalayıp içeri itti. Ahşap sehpanın üzerine düştüm, sehpa altımda parçalanırken Menekşe arkamdan koşarak adama yumruk attı, yumruğu tam olarak burnunun altına vurmuştu. Yüzü bir yumrukta kanlar içinde kalmıştı. Bunlar olurken Menekşe'nin arkasındaki diğer adam cebinden bir çakı çıkarıp üstüne doğru koşmaya başlamıştı. Ayağa kalkmaya çalışarak "MENEKŞE ARKANDA!" diye bağırdım. Ayağa kalkmaya çalışırken koluma girmiş olan tahta parçasını gördüm. Kızlar arkamızdan "Aşkım dur! Menekşe sadece bir arkadaşımız!" diye bağırıyorlardı. Ben ayağa kalktığımda Menekşe'nin kanlar içinde yerde yattığını gördüm. Elinde bıçak olan adamı omuzlarından yakalayıp kafa attım.



...



Gözlerimi yavaşça açtım. Tüm vücudum ağrıyordu. Ensemi kaşımak için elimi başımın arkasına götürdüm, elimi geri çektiğimde ise elimdeki kanı gördüm. Kafa attıktan sonra düşmüş olmalıyım. Neredeyim ben? Menekşe nerede? Sokak ışıklarının bile ulaşmadığı bu dar alanda Menekşe'yi nasıl bulabilirdim? Kolumun üst tarafına saplanmış olan sivri tahta parçasını çıkardım. Kanamayı durdurmak amacıyla gömleğimin bir kısmını yırtıp koluma sardım. Çöp kutusunun yanındaydım, ayağa kalktım yerden destek alarak. Başım dönüyordu fakat eve gidemezdim. Menekşeyi bulmalıydım önce.

...

Uzun bir süredir Menekşe için etrafa bakınıyordum ama onu bulamıyordum. Eğer buralarda bir yerde bayıldıysa onu öylece bırakamazdım. Telefonumu da cüzdanımı da çalmışlardı. Kafamı yukarı doğru kaldırıp, karanlık gökyüzüne baktım, siyahların içinde parlayan yıldızlar çok güzel görünüyordu ama etrafımdaki binalar Ay'ı görmeme engel oluyordu. Soğuktan titriyordum ve parmaklarımın uçları soğuktan uyuşmaya başlamıştı.

Menekşe neredesin?

Artık soğuğa dayanamıyordum. Ana cadde olduğunu düşündüğüm yere doğru ilerlerdim. Kısa süre sonra bir taksi gördüm ve onu durdurup aracın içerisine atladım. Şoför dikiz aynasından bana bakarak sordu "Yaralı mısın? Hastaneye götüreyim mi?" "Hayır, teşekkür ederim. Küçük bir kazaydı sadece şu adrese gitmek istiyorum ****" adresimi söyledikten sonra yola çıktık. Yolda şoförle sohbet ettik, çok iyi birisiydi. Yanımda para olmamasını sorun etmedi. Ona ezberimde olan numaramı verdim. "Yakın bir zamanda ödemeyi yaparım abi kusura bakma." dedim. Arabayı durdurdu "Sorun değil, yanında para olmaması senin suçun değil ki. Ben seni ararım müsait olunca buluşuruz hem ödemeyi yaparsın hem de bir kahve içeriz." dedi. Onaylarcasına kafa salladım ve arabadan indim. Evime doğru yürüdüm. Basamakları çıkıp kapıyı çaldım. Kapıyı açan kişiyi neredeyse tanıyamamıştım. Babamdı evet ama yeşil göz lensi takmıştı, kahverengi saçlarını arkaya doğru yatırmıştı, şık bir gözlük ve şık bir takım elbise giyiyordu. Babama neden böyle giydiğini sorardım ama şuan en umursamadığım şeylerden birisi olduğundan dolayı sormadım. "Telefonunu kullanabilir miyim?" onun yerine sorduğum şeydi. "Tabii." diyerek telefonunu uzattı. Bir randevuya gittiği belliydi. Kişilere girip Menekşe'yi buldum ve aradım.

Telefon Görüşmesi:

Uzay: Alo?

Bilinmeyen Kişi: Merhaba, Uzay bey. Menekşe'ye ulaşmak mı istiyordunuz?

Uzay: Siz kimsiniz? Menekşe nerede?

Sam: Ben Nala Hastanesi'nden Sam. Menekşe şuan burada.

Uzay: Kim? NE!

Sam: Menekşe'yi bir sokakta baygın ve yaralı şekilde bulmuş iki kişi -adlarını söylemediler-. Sadece onun alınması için ambulansı aradılar.

Uzay: Menekşe'yi görmeye gelebilir miyim?

Sam: Yakınlık dereceniz nedir?

Uzay: Kardeşiyim (Yalan söylemekten başka çarem yoktu arkadaşıyım dersem onu görmeme izin vermeyebilirlerdi.)

Babam arabasıyla beni hastaneye bıraktıktan sonra gitti.

Endişeliydim...

Bir şey olmamıştır ya... Değil mi...

Hastaneye girdim. Etrafa bakındım ve çok geçmeden yaka kartında Sam yazan doktoru fark ettim. "Ben yarım saat önce telefonda görüştüğünüz kişiyim, Menekşe nerede?" "Menekşe ile yakınlık dereceniz neydi?" Yalan söylemeyi sevmem ama onu görmem lazım. " Kardeşiyim." doktor şüpheye düşmedi ve cevap verdi. "5.kat 8 numaralı oda." Hızla merdivenleri aramaya başladım. 5. kata çıkmam tahmin ettiğimden daha uzun sürmüştü. Uzun koridorda hızla yürürken gözüm kapıların numaralarını takip ediyordu. Kapıların hepsi kapalıydı, birisi hariç. 6 Numaralı kapının aralığından içeriyi istemeden dinledim. Tamam, tamam istemeden değildi, bilerek dinledim ama sadece içerideki kişinin sesi tanıdık olduğu için dinledim. Sesi Deniz'in sesine benziyordu. Deniz benim kardeşim, ben 16 yaşımdayken sonsuz uykuya dalan kardeşim... İçerde konuşan kişinin o olmadığını biliyordum ama yine de onu hatırlamak iyi hissettirmişti. Demek ki sesini unutmamışım.

Birkaç adım sonra 8 numaralı kapıyı gördüm, kapı koluna yavaşça uzandım. İçeride ne göreceğimden korkuyordum. Kapıyı açtım.

 

 

Loading...
0%