
Umarım beğenirsiniizz
Edayla çok keyifli bir kızlar gecesi yapmıştık.
Şimdi ise öğlen 12 olduğu için annem aramış ve artık eve gelmemi söylediği için uyuşuk adımlarla eve yürüyordum.
Aniden telefonumun çalmasıyla irkilerek cebimden telefonumu çıkardım ve ekranda yazan 'yakışıklım' ismiyle hemen kulağıma götürdüm.
"Alo"
"Naptın güzelim?"
Egemen'in sesini duymam ile otuz iki diş sırıtmaya başladım.
"İyiyim sevgilim, Edaylaydım şimdi annem aradı eve geçiyorum."
Onaylayan bir ses çıkardı.
"Annem sizi kahvaltıya çağırmış, muhtemelen annen o yüzden eve gitmeni söyledi."
Onaylamak için başımı salladım. Fakat Egemen'in bunu göremediğini hatırlayarak "tamam sevgilim, o zaman ben hızlıca eve geçip annemle size geliyorum çünkü seni çok özledim."
Ufak bir kahkaha attıktan sonra "bende seni özledim güzelim benim."
Gülüşüm daha da büyüdü. Yürürken adeta süzülüyordum.
"Görüşürüz o zaman öptüüümm."
Derin bir nefes aldı "bende öptüm güzelim, seni seviyorum."
Kıkırdayarak telefonu kapattım.
Bundan bir kaç gün öncesine kadar Egemen ile sevgili olacaksın, hatta Egemen sana aşık olacak falan deseler güler geçerdim büyük ihtimalle.
Çünkü Egemen ile sevgili olmak en büyük hayalim olsa da aslına bakarsanız imkansız gelirdi.
Ama şimdi o kadar mutluydum ki, bu mutluluğun bozulmasından çok korkuyordum.
***
Eve gelene kadar neşeli şarkılar mırıldanmıştım.
Keyfim aşırı yerindeydi.
Evin önüne geldiğimde kapıyı tıklattım.
Annem kapıyı açtığında "heh geldin mi kuzum?"
Annemin sorusuna ofladım "yok anne daha yoldayım."
Annem tabi ki hemen kaşlarını çattı "anneye oflanmaz taş olursun bak."
Annemle yarışamayacağımı bildiğim için gülerek kafamı salladım "peki valide sultan şimdi kapının önünden çekilirseniz eve gireyim."
Annem aceleyle "yok yok hiç girme, çıkalım hemen, Ayşe teyzen kahvaltıya çağırdı."
Zaten bildiğimi belli etmeden, sanki yeni haberim olmuş gibi başımı salladım "tamam, çıkalım o zaman."
Annemde başını sallayarak beni onayladı ve yola çıktık.
***
"Hoş geldiniz"
Ayşe teyzenin coşkuyla kapıyı açmasıyla gülüşüm büyüdü ve hemen boynuna sarılarak, yanaklarına sulu sulu öpücükler bıraktım.
"Teyzeler'in en güzeli sen çağırırsın da gelmez miyiz? Hoş bulduk."
Ayşe teyze yılışmama kahkaha atarak saçlarımı okşadı "ah deli kız valla bizim neşemiz sensin, Allah gülüşlerini hiç eksik etmesin inşaallah."
Hep bir ağızdan 'amin' diye mırıldandıktan sonra içeri geçtik
Ayşe teyze içeri geçince anneme "hayırdır Aytaç yok mu?" diye sordu.
Annem derin bir nefes verdi "yok valla bacım, dün gece de eve gelmedi rahatsız etmeyin diye mesaj atmış sadece."
Annemin söylediği şeyle gözlerim dolarken derin bir nefes aldım.
Abim muhtemelen Aslı ile konuşmuştu.
Aslında Eda ile acaba bu işe hiç karışmasa mıydık diyordum, fakat abim eğer daha geç öğrenseydi daha fazla üzülürdü.
"Ayça kuzum, hadi git Egemen abini çağır."
Ayşe teyzenin düşüncelerimi bölen sesiyle irkelerek ona döndüm.
"Hı?"
"Korkuttum mu kuzum, Egemeni çağır da gel demiştim."
Anlık bir aydınlanma yaşayarak hızlıca başımı salladım ve Egemen'in odasına koştum.
Odanın önüne geldiğimde kapıyı tıklattım ve biraz bekleyip ses gelmeyince yavaşça içeri girdim.
Egemen tabi ki oyun oynuyordu. Kulağında kulaklığı olduğu için geldiğimi duymamıştı.
Alt dudağımı dişleyerek kapıyı yavaşça kapattım ve koşar adımlarla yanına ilerleyip yanağına ufak bir öpücük kondurdum.
Egemen bir anda irkilerek bana dönünce gülüşüm soldu.
"Korkuttum mu? Özür dilerim sürpriz yapmak istemi-"
Lafımı bölen şey dudaklarımın üzerine kapanan dudaklardı.
Anlık bir afallasam da ellerimi omuzlarına koyarak dudaklarımı araladım ve karşılık verdim.
Nefes nefese bir şekilde yavaşça geri çekildiğinde alnını alnıma yasladı.
"Sence sen beni korkutabilir misin? Oyuna çok dalmışım sadece, bir daha o güzel gülüşün solmasın."
Cümlesi bitince hayran hayran onu izlerken kocaman gülümsedim.
Zaten onun yanındayken yaptığım tek şey vardı; sırıtmak.
O da gülerek beni gülüşümden öptü.
Ellerimi boynuna sararak biraz geri çekildim.
"Ayşe teyze kahvaltıya çağırıyor, çok geç kalmayalım."
Başını boynuma gömerek derin bir nefes aldı.
"Bence annemler biraz bekleyebilir" başı boynuma gömülü olduğu için sesi boğuk çıkmıştı.
Titrek bir nefes aldım ve heyecandan bütün vücudum titrediği için düşmemek adına Egemen'in omuzlarına daha sıkı tutundum.
"B-bence gitmeliyiz bizi beklemesinler."
Aniden boynuma dişlerini geçirdiğinde ağzımdan kaçan iniltiye engel olamadım.
Canımın acısını geçirmek istercesine az önce ısırdığı yerde hafifçe dilini gezdirerek küçük bir öpücük bırakarak geri çekildi.
Muzip bir ses tonuyla "Bana kalırsa akşama kadar odadan çıkmayıp, özlem giderelim derim ama tabi annemleri bekletmemek lazım" dedi.
Yanaklarım kızarırken utançla bakışlarımı kaçırarak "ee gidelim o zaman acıktım yani o yüzden, hem annemleri de bekletmemek lazım dimi?"
Başını geriye atarak bir kahkaha attıktan sonra, ufak bir tebessümle derin bir nefes aldı "ölüyorum ulan sana."
Aptal aptal sırıtırken daha fazla burada durursam bütün vücudumun kıpkırmızı olacağı kanaatine vararak yanağına hızlıca masum bir öpücük bırakıp geri çekildim.
"Ben bir lavaboya gideceğim, sen geç geliyorum."
Başını sallayınca neredeyse koşarak odadan çıkıp kendimi hemen karşıdaki banyoya attım.
Kapıyı kapattıktan sonra sırtımı kapıya yaslayarak ellerimi kalbimin üstüne koydum.
Neredeyse göğüs kafesimi delecek gibi atıyordu.
"Allahım sen bana yardım et, yoksa ben bu adama olan aşkımdan öleceğim."
Bir kaç saniye öylece durup soluklandıktan sonra biraz kendime gelince yüzümü buz gibi suyla yıkayıp içeri geçtim.
***
"Eh tabi biz her bebek gibi Ayça'nın ilk kelimesi olarak anne, mama falan demesini bekliyoruz. Peki ne dese beğenirsiniz?"
Bu kısımda annem kocaman bir kahkaha atıp devam etti.
"Etemem dedi, tabi ilk ne dediğini anlayamadık sonra Egemeni her gördüğünde etemem, etemem diye peşinden koştuğunu görünce anladık."
Ben utançla başımı elimdeki çay bardağına eğmiştim. Fakat Ayşe teyze, annem ve Egemen kahkahalarla gülüyordu.
Evet, kahvaltı bitmiş salonda çay içiyorduk. Buraya kadar hiç bir sıkıntı yoktu. Sıkıntı hep benim bebeklik anılarıma gülmeleriydi.
Hatta bir ara altıma yapma hikayemi bile anlatmıştı. Evet sevgilimin yanında!
Annem bütün karizmamı çizmişti!
Annem tam yeni bir anı anlatmak için ağzını açmıştı ki daha fazla dayanamayarak ayağa fırladım.
"E yeter artık! Utancımdan yerin dibine falan sokmaya çalışıyorsunuz sanırım, bu yaptığınız zorbalık!"
Gözlerimin dolduğunu hissedince koşar adımlarla kendimi banyoya attım.
Kapıyı kapattıktan sonra gözyaşlarımı daha fazla tutamayarak yere çöktüm ve yüzümü dizlerime gömerek hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
"Ya ben annemi anlamıyorum, beni rezil etmekten zevk mi alıyor?"
Burnumu çekerek hıçkırdım.
"N-neden ya neden? T-tamam annemi çok seviyorum ama küçüklüğümden beri aynı şey, sürekli zorbalıyor."
Annemin en nefret ettiğim huyu buydu.
İç çeke çeke ağlarken kapının tıklatılmasıyla irkilerek gözyaşlarımı sildim.
"Efendim"
"Ayça, benim kapıyı açabilir misin?"
Egemen'in sesini duymam ile burnumu çekerek "bir dakika" diye mırıldandım.
Aynadan kendime baktığımda burnumun ucunun ve gözlerimin kıpkırmızı, saçlarımın ise dağılmış olduğunu gördüm.
Burnumu çekerek saçlarımı düzelttim ve "gelebilirsin."
Egemen yavaşça içeri girip kapıyı kapattı.
Beni baştan ayağa süzünce derin bir nefes aldı.
"Ağladın mı sen?"
Sesi sitemli çıkmıştı. Birazda ağlamamandan nefret ediyormuş gibi.
Ona cevap vermeden yavaşça sırtımı duvara yaslayarak yere çöktüm ve yüzümü dizlerime gömdüm.
"Bu seni hiç ilgilendirmez."
Derin bir nefes verdiğini işittim. Sonrasında ise yavaşça yanımda diz çöktü.
"Yüzüme bakmayacak mısın benim?"
Sorduğu soruyla yüzümü daha çok dizlerime gömerek "bu da seni hiç ilgilendirmez."
Elini kaldırıp usulca saçlarımı okşadı.
"Hadi, yapma ama böyle güzelim."
Yine umursamadım.
"Anlaşıldı."
Diyerek beni daha ben direnemeden göğsüne çekerek sıkıca sarıldı.
"Ağlayacaksan da burada ağla, benim göğsüme sakla yüzünü. O güzel dizlerine değil."
Saçlarıma narin bir öpücük bıraktı.
"Olur mu güzelim benim?"
Ağlamaktan ağrıyan gözlerimi, onun kokusuyla iyice mayışırken usulca kapattım ve sadece başımla onaylamakla yetindim.
Derin bir nefes alarak saçlarımı okşamaya devam etti.
"Sen annen anılarını anlattı diye kızdın mı güzelim?"
Sorusuyla burnumu çekerek başımı salladım.
O ise devam etti.
"Ama güzelim, ben bu anıların hepsini biliyorum zaten hepsinde bende vardım. Yani utanmana gerek yok ki."
Dudaklarımdan kaçan hıçkırığa engel olamadan, gözyaşlarım tekrar akmaya başladı.
"A-ama annem hep aynısını yapıyor, zorbalıyor."
Saçlarıma narin bir öpücük bırakıp "peki annene söyledin mi, anılarını anlatmasından hoşlanmadığını?"
Burnumu çekerek başımı hayır anlamında iki yana salladım.
"O zaman annenle konuşman lazım bence."
Başımı göğsüne sürterek kaldırdım ve alttan alttan yüzüne baktım.
"Konuşursam, anlatmaz mı bir daha?"
Gülümseyerek burnumun ucundan öptü.
"Aynur teyzeyi biraz tanıyorsam, seni anlar."
Burnumu çekerek "tamam o zaman konuşacağım" diye mırıldandım ve başımı boyun girintisine gömdüm.
"Barıştık mı o zaman?"
Sorusuyla geri çekilerek gözlerine bakarak, dudaklarımı büktüm.
"Daha barışmadım, çünkü baya kahkahalarla gülüyordun bana."
Bir saniyeliğine bakışları dudaklarıma indi, fakat hemen geri gözlerime çıkardı.
Muzip bir ses tonuyla"Güzelim, ama konu altına yapma hikayen ise hatırlatırım ki küçükken peşimden ayrılmadığın için çişe bile seni ben götürüyordum."
Hemen kaşlarımı çatarak yandan koluna vurdum.
"Yaa hatırlatmasana!"
Gülerek devam etti "güzelim ama gerçekler bunlar, 'etemem çiş' diye peşimde dolanan kimdi?"
Utançla bakışlarımı kaçırarak başımı göğsüne gömdüm.
"Tamam, hatırlatma affettim seni."
Saçlarıma narin bir öpücük bırakarak "oh be! Kızım senin bana küsmen yasak bundan sonra."
"Nedenmiş o?"
"Çünkü sevgiliye küsülmez" dedi bilmiş bir tavırla.
Gözlerimi kapatırken "o zaman sevgilim de beni sinirlendirmesin."
Son duyduğum beni iyice göğsüne çekerek, "Sevgilin senin her zerrene ölür" dediğiydi.
***
Gözlerimi açtığımda Egemen'in yatağında yatıyordum.
Muhtemelen uyuya kaldığım için Egemen taşımıştı.
Yatakta doğrularak esnedikten sonra, ayaklarımı yataktan sarkıttım ve yavaşça ayağa kalktım.
Ama tabi ki başım döndüğü için ayağa kalktığım gibi geri oturmam bir olmuştu.
Demir eksikliğimin olduğunu söylememe gerek yok sanırım?
Bir kaç saniye kendime gelene kadar bekledikten sonra yataktan kalkıp uyuşuk adımlarla odadan çıktım.
Mutfaktan gelen sesleri duymam ile adımlarımı mutfağa yönlendirdim.
Mutfağa girdiğimde Ayşe teyzenin, yemek yaptığını gördüm.
Kendi kendine bir türkü mırıldandığı için geldiğimi duymamıştı.
"Ayşe teyze."
Sesimi duymasıyla irkilerek bana döndü.
Beni görmesiyle kocaman gülümsedi "uyandın mı kuzum?"
Bende gülerek başımı salladım.
"Uyandım, uyandım da herkes nerede?"
Sorduğum soruya gülümsemesi hiç bozmadan cevap verdi.
"Annen eve gitti Ayça uyanınca gelsin dedi, Egemen de şimdi markete çıktı kuzum."
Anladığımı belli eder gibi bir ses çıkararak "o zaman bende eve geçeyim, sana yardım edebileceğim bir şey var mı teyzem?"
Gülerek başını iki yana salladı "yok deli kız yookk, hallettim zaten."
Yanına gidip sarıldıktan sonra evden çıktım.
***
Hala uyku sersemi olduğum için uyuşuk adımlarla eve yürüyordum.
"Ayça abla!!"
Duyduğum çocuk sesiyle irkelerek arkamı döndüğümde seslenen kişinin mahallenin çocuklarından Yavuz olduğunu görmem ile gülümseyerek kollarımı açtım.
"Yavuz!!"
Yavuz kahkaha atarak koşup kollarımın arasına girdiğinde sıkıca sararak saçlarını okşadım.
"Uzun zamandır görmüyorum seni, nerelerdeydin? Özlettin kendini lan."
Sorduğum soruyla hafifçe geri çekildi.
"Ayça abla babaannemi biliyorsun, bu aralar iyice kötüleşti ona baktığım için evden çıkamıyorum ki."
Cümlesini bitirince gözlerimin dolmasına engel olamamıştım.
Yavuz, daha 10 yaşında çok tatlı bir çocuktu. Fakat anne ve babasını küçükken yangında kaybettiği için, babaannesinden başka kimsesi yoktu.Yavuz hiç çocuk olamamıştı. Yaşadıklarından dolayı çok çabuk olgunlaşmıştı.
Veya olgunlaşmak zorunda kalmıştı.
Karşkmda bana parlayan gözlerle bakan çocuğa burukça gülümseyerek başını okşadım.
"Ablacığım, bak bir ihtiyacın olursa bana söyleyebileceğini unutmadın değil mi?"
Hızlıca başını salladı.
"Evet abla merak etme."
Bende gülümseyerek gözlerimi kırpıştırdım.
"O zaman benimle dondurma yemeye ne dersin?"
Dondurma lafını duyunca her çocuk gibi heyecanla gözlerini büyülterek, olduğu yerde zıpladı.
"Olur! Olur! Oluurrr!!"
Onun bu heyecanına kahkaha atarak bende zıplamaya başladım.
"O zaman hadi dondurma zamanıı!!"
El ele tutuşup yürürken karşıdan gelen Edayı görmem ile duraksadım.
Yavuz ise hemen "Eda abla!!" diye bağırarak Edanın boynuna atladı.
Yavuz benimle ne kadar iyi anlaşıyorsa, Eda ile de bir o kadar iyi anlaşıyordu.
Eda hemen Yavuz'u kucağına alarak etrafında bir tur döndürdü.
"Özlettin Yavuz kendini."
Yavuz yüzünde kocaman gülüşüyle Edanın elini tutarak hevesle zıpladı.
"Eda abla, Ayça ablayla dondurma yiyeceğiz sende gel lütfeennn!"
Eda, Yavuz'a gülümseyerek başını salladı "peki gidelim bakalım."
Yavuz aldığı cevapla önden bizi beklemeden koşarken, bende Edanın yanına gidip koluna girdim.
"Sarışınım sen iyi misin?"
Sorduğum soruyla yüzündeki buruk gülüşü tamamen silip, dolan gözlerini kırpıştırdı.
"Nasıl iyi olayım Ayça ya, durumları biliyorsun."
Gözlerime dolan yaşların akmasını engellemek amacıyla kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım.
Edanın ne kadar kötü olduğunu yüzüne bakınca bile anlayabiliyordum.
Sanki cıvıl cıvıl, yüzünden gülüşü asla eksik olmayan, neşeli Eda gitmiş yerine başka biri gelmişti.
Saçlarını bile sanki eskisi gibi parlamıyordu. Mavi gözleri ruhsuz bakıyordu.
Ve ben arkadaşımın, daha öte kardeşimin bu durumuna hiç bir şey yapamıyordum.
Alt dudağımım titrerken burnumu çekerek başımı Edanın omzuna yasladım.
"Kardeşim ben ne olursa olsun senin yanındayım biliyorsun dimi?"
O da derin bir nefes alarak başını benim başımın üstüne yasladı.
"Biliyorum kardeşim, zaten sen olmasan ne yapacağımı bilmiyorum ki."
Bir süre o şekilde yürüdükten sonra aklıma gelen şeyle kaşlarımı çatarak Edanın yüzüne baktım.
"Abim meselesini ne yapmayı düşünüyorsun?"
Yutkunarak gözlerini kaçırdı "abin ne alaka şimdi?"
Muzip gözlerle yandan omzuna vurdum.
"Bilmemezlikten gelme şimdi, abime hazır Aslıdan da ayrılmışken ilanı aşk yapacak mısın?"
İrileşen gözlerle hemen ağzımı kapatarak etrafı kontrol etti.
"Mal mısın lan sessiz olsana!"
Gözlerimle ağzımı kapatan elini işaret ettiğimde, gözlerini kıstı.
"Bağırmayacaksın ama yoksa valla sana hiç bir şey anlatmam."
Gözlerimi kırpıştırarak onayladıktan sonra ağzımı açmasıyla kısık sesle konuşmaya başladım.
"Ya asıl sen mal mısın? Oğlum açılsana artık kaç yıldır içinde tutuyormuşsun."
Alt dudağını dişlerken bakışlarını kaçırdı.
"Ayça, yanlış anlama ama bu konuyu senle konuşmasak?"
Cümlesi biter bitmez gözlerim şaşkınlıkla irileşmişti.
Şaşkınlığı hemen üstümden atarak kaşlarımı çattım ve kollarımı göğsümde birleştirerek geri geri yürümeye devam ettim.
"Pardon Eda hanım benimle, dostunuz, kardeşinizle değil de kiminle konuşmak istediğinizi söyleyin de gidip bir o kızın belasını sikeyim!"
Ben sinirle konuşurken Eda kahkaha atmıştı.
"Lan çok tatlısın oğlum sen gel valla öpecem."
O yanaklarımdan sulu sulu öperken ben yüzümü buruşturdum.
"Öpme de söyle niye benle konuşamazsın?"
Anında durgunlaşırken gözlerini kaçırdı.
"Kanka aşık olduğum kişi abin."
Oldukça boş bakışlarla, "Eee?"
Alt dudağını dişlerken, "anlasana işte seninle abine olan aşkım hakkında konuşmak ne bileyim ya."
Ben hala boş bakışlar atıyordum.
"Sarışınım kusura bakma ama abime aşık olduğunda ne olduğunu hala anlamadım?"
Eda oflayarak "utanıyorum lan işte anlasana."
Gülerek kolumu omzuna attım.
"Lan ne utanmasından bahsediyorsun? Benim kardeşim sonunda aşık olmuş sap kalmayacak diye sevinirim ben."
"Ama abin-"
Demişti ki lafını kestim.
"Eğer bir daha abin dersen seni yemin ederim boğarım! Banane amk abimden benim tek umrumda olan sensin!"
Omzumu omzuna vurarak devam ettim.
"Ayrıca senden daha iyi görümceyi nereden bulacağım?"
Utançla başını eğdi "daha acele etme belki Aytaç reddedecek?"
Anında kaşlarımı çattım "kim seni reddediyormuş?"
Olmayan kaslarımı gösterdim "bu kaslarla onu öldürürüm hee."
Kahkaha atarak amaçsızca koşmaya başladığımda, Eda da hiç sorgulamadan arkamdan koşmaya başlamıştı.
***
Eda ve Yavuz ile dondurmalarımızı alarak parka gelmiştik.
Eda ve ben çardakta otururken, yavuz parkta oynuyordu.
Dondurmam dan ısırarak Edaya döndüm.
"Konuşsana lan sıkıldım."
Eda sesimle kafasını telefonundan kaldırdı.
"Ne konuşayım kanka?"
Oflayarak elinden telefonu alıp kapattım ve kendi tarafıma koydum.
"Telefonlanla oynamaya mı geldin kanka, bi bırak artık."
Eda ellerini teslim oluyormuş gibi havaya kaldırarak gözlerini devirdi.
"Tamam bıraktım, uzatma da konu aç hadii."
Tam konuşmak için ağzımı açmıştım ki, arkadan boynuma dolanan kollar yüzünden gözlerim şaşkınlıkla açıldı.
"İki saatte bu kadar özlemem akıl kârı değil."
Panikle etrafıma bakınırken, "Egemen ne yapıyorsun ya, biri görecek şimdi!"
Benim paniğimin aksine o çok rahat bir şekilde boynuma yumuşak bir öpücük bırakarak yanıma oturdu.
Edaya baktığımda oldukça dramatik bir şekilde olmayan yaşlarını silerek burnunu çekti.
"Allahım bana çocuklarımın şu günlerini de gösterdin ya, çok duygusal bir anneyim şuan."
Kaşlarımı çatarak kafasına vurmak için ileri atıldığımda, kahkaha atarak kendini geri çekti.
"Ne yapayım kanka, eğer biraz daha 'Egemen de Egemen' diye ağlasaydın yemin ederim arkadaş katili olacaktım."
Utançla bakışlarımı kaçırarak Edaya cevap verecektim ki telefonumun çalmasıyla üçümüzün bakışları da masada ki telefonuma döndü.
Telefonu dalgınlıkla açarak, kulağıma götürdüm ve duyduğum sesle kaskatı kesilerek telefonun ellerim arasından kaymasına engel olamadım.
Egemen ve Eda bir şeyler diyorlardı ama sesleri bir uğultudan ibaretti.
Duyduğum şeylerin etkisiyle elim ayağım titrerken, adeta buz kesmiştim.
Sonunda biraz şokun etkisinden çıktığımda yanımda ki iki kişinin yüzüne donuk gözlerle bakarak dudaklarımı araladım.
"A-abim...motor kazası geçirmiş....durumu riskliymiş....hastaneye götürüyorlarmış..."
***
Eveett bu bölümümüz de böyleydi!!
Uzun zamandır bölüm atmamamın nedeni, açıkçası ilham yoktu.
Yazamıyordum.
Neyyseee sizi çok tutmayayım.
Hepinizi öptüümmm(◕ᴗ◕✿)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |