9. Bölüm

8. Bölüm

priwkitapaşkı
priwkitapaski

Saçlarımı okşayan elle gözlerimi yavaşça araladığımda ilk gördüğüm annem oldu.

"Uyandın mı güzel kızım" konuşacak halim olmadığı için yavaşça başımı salladım. O anda abim neredeyse koşarak yanıma gelip kollarını bedenime sardı "çok korktum lan o şerefsiz sana bir şey yapacak diye çok korktum" bende kollarımı beline sardığımda gözyaşlarım akmaya başladı "bende çok korktum abi özür dilerim" abim geriye çekilip alnıma derin bir öpücük kondurdu "niye özür diliyorsun güzelim senin bir suçun yok" dudaklarım titrerken zarzor konuştum "s-sizi korkuttuğum iç-" abim lafımı böldü "senin hiç bir suçun yok sakın özür dileme" dudaklarımdan bir hıçkırık firar etti "a-abi sana bir şey sorabilir miyim?" Abim derin bir nefes aldı "sor tabi abim" ağlamamın arasında "babam niye beni hiç sevmiyor ben ona ne yaptım" sorduğum soruyla annem bir hıçkırık yükseldi. Annem pencerenin önünde elini ağzına kapatmış ağlıyordu. Abim yavaşça yüzümü kavrayıp baş parmaklarıyla gözyaşlarımı sildi "sen ona hiç bir şey yapmadım abim. Hem senin o adamın sevgisine ihtiyacın mı var?" Titreyen bir sesle konuştum "y-yok ama babam sen benden oğlum ve karımı aldın dedi. Eğer ben olma-" abim işaret parmağını dudaklarıma koyup susturdu "sakın o cümlenin devamını getirme senin hiç bir suçun yok tamam mı?" Burnumu çekip başımı salladım "tamam artık eve gidebilir miyiz çok yoruldum" bu kadar hızlı konuyu değiştirmem annem ve abimi güldürmüştü. Annem yanıma gelip saçlarımı okşarken gözleri dolu dolu gülümsedi "serumun bitti zaten abin hemşireyi çağırsın gidelim anneciğim" bende tebessüm ederek başımı salladım.

Eve geldiğimizde direkt odama geçmiştim. Hala sabah olanların şoku içerisindeydim ve her tarafım sanki üzerimden tır geçmiş gibi ağrıyordu.

Odama geçer geçmez pijamalarımı giyip yatağıma uzandım. Tam göz kapaklarım kapanıyordu ki kapının aniden açılmasıyla yatakta doğruldum. Eda girer girmez hemen boynuma sarıldı, hatta o kadar sıkı sarılmıştı nefesim kesildi. "Lan iyi misin o baban olacak piç gelmiş" bende ellerimi beline doladığımda "ben iyiyim de lan sen harbi çok korktun heralde bu halde dışarı çıktığına göre" geri çekildiğinde hemen boy aynasından kendine bakması ve ufak(!) bir çığlık atması bir oldu. "Kanka ben nasıl böyle çıktııımm!" Evet şu an üzerinde ayıcıklı pembe pijamaları, ayağında tavşanlı pandufları ve kafasında ise ayıcıklı göz bandı vardı. Yatağıma geri uzanıp sırtımı döndüm "abartma istersen kanka ben ekmek almaya hep öyle çıkıyorum" bataniyeyi üzerimden çekti "yatma kalk hadi kalk lunaparka gitceezzz" homurdananarak gözlerimi kapattım "ne lunaparkı Allah aşkına bir git kanka ve BİR DAHA BATTANİYEYİ ÜSTÜMDEN ÇEKME KENDİMİ VALLA ÇIPLAK GİBİ HİSSEDİYORUM!" Sonlara doğru sesim yükselmişti fakat eda bu hallerime alışkın olsa gerek sadece omuz silkti. Omzuma bir sille geçirip kısık sesle "kızım sen mal mısın egemende geliyoorrr" vurduğu omzumu ovuştururken yüzümü buruşturdum "biliyorum ama valla çok yorgunum, hala sabahın şokundayım da zaten" eda dudaklarını bükerek masumca göz kırpıştırdı "farkındayım ve seni anlıyorum ama kafan dağılır hem annemlerden zor izin aldım bir daha asla izin vermezler" edanın ailesi gerçekten çok baskıcıydı. Öyle ki bizim eve gelirken bile yalvar yakar izin alıyordu. Hem bunu bildiğim için hemde edanın bu masum bakışlarına kıyamadığım için el mahkum kabul ettim "tamam madem ama beni sen hazırlayacaksın şimdi uğraşamam" cümlem biter bitmez edanın bariz bir şekilde gözleri parladı ve yanaklarımı sıkarak sulu bir şekilde öptü "canım kankam benim bee" öpülmeyi pek sevmediğim için yüzümü buruşturdum "tamam tamam hadi hazırlanmamız lazım artık".

"Oğlum sence de abartı olmadı mı lan" kaç dakikadır aynada kendime bakıyordum. Çünkü edanın ısrarlarıyla beyaz, üzerinde mavi çiçekleri olan ve sağ bacağında oldukça derin yırtmaçlı bir elbise giymiştim. "Saçmalama kanka çok güzel oldun! Sana kalsa eşofman giyecektin!" diye cırlayınca yüzümü buruşturdum. Ve evet tam da öyle yapacaktım! "Kankam benim düğüne gitmiyoruz" omuz silkti "sadece düğüne giderken mi elbise giyilir salak" ardından göz devirerek ekledi "gerçi sen düğünlerde de elbise giymiyorsun ama"

Beni iyi tanıyordu azizim!

​​​​​​Omuz silkerek odanın çıkışına yönelmiştim ki, edanın boy aynasından kendine baktığını gördüğümde durdum "hadi çıkmıyor muyuz?" Bana 'bir dakika' anlamında işaret parmağını kaldırdıktan sonra makyaj masama koşup hemen maskara aldı. "Lan gayet güzelsin hadii" bana yandan bir bakış atıp maskara sürmeyi bitirdikten sonra "şöyle bak bakalım nasılım" diyerek etrafında döndü. Eda, yine kendine has tarzından ödün vermemişti. Evden malum pijamalarıyla çıktığı için benim kıyafetlerimden dizleri yırtık bir kot, beyaz bir crop ve deri ceket giyinmişti. Baştan ayağa süzdükten sonra baş parmaklarımı havaya kaldırdım "taş gibisin bacım ama artık gitmemiz lazım hadi" arkama bakmadan çantamı aldığım gibi odadan çıktım.

Lunapark yürüme mesafesiyle 15 dakika olduğu için yürüyorduk ama benim canım bir hayli sıkkındı. Çünkü aslı denen kızda gelmişti ve abimle elele önden yürüyorlardı! Bir de geldiği yetmezmiş gibi gözümün içine bakarak abimin yanağından öpmüştü!

Egemenle yanyana yürüdüğümüz için ellerimizin dışı birbirine değiyordu ama ikimizde ellerimizi çekmiyorduk. Eda kolumu dürtüp "lan şu kıza öldürecek gibi bakmayı kes" eda söyleyene kadar abimle ikisine ölümcül bakışlar attığım farkında bile değildim. Egemene dönüp "bu kız niye geldi ben dördümüz olacağız sanıyordum, bilsem gelmezdim" Egemen oldukça rahat bir tavırla omuz silkip "abinin sevgilisi çünkü" dedi. Kaşlarımı çatarak önüme döndüm. Kıskanç bir insan olmak benim suçum değildi!

Yaklaşık 15 dakika sonra lunapark göründüğünde edaya döndüm "lunaparka kadar yarışa var mısın" meydan okumama dünden razı olarak "her zaman" diyerek koşmaya başladı. Bende kahkaha atarak peşinden koştum. Aslının arkamızdan "çocuk musunuz siz" diye homurdanmalarını ikimizde duyduk ama umursamadık.

Lunaparka geleli yaklaşık yarım saat olmuştu ve biz aslı hanıma binecek oyuncak beğendirmeye çalışıyorduk. "Yaa hız trenine binelim" fikrime aslı her zamanki gibi yüzünü buruşturdu "benim yükseklik korkum var!" Aslının cırlamasına artık eda dayanamıyormuş gibi çıkıştı "yeter lan hiç bir şey istemiyorsun gelmeseydin o zaman!" Abim edaya sevgilisine
​​​​bağırdığı için ters ters baktı "tamam o zaman biz aslıyla ayrılıyoruz siz üçünüz karar verin" Egemene döndü "kardeşim bu çocuklar sana emanet" bize çocuk demesine karşı edayla aynı anda kaşlarımızı çatıp abime döndük. Abim ise çoktan aslıcığının elinden tutmuş gidiyordu.

Dondurmacı görünce hemen sevinçle olduğum yerde zıplamaya başladım "dondurma alalım hadiii!" Eda da sevincime katıldığında dondurmacıya doğru koştuk. Egemen yanımıza geldiğinde "neli alacaksınız bakalım" dedi. Ben bir süre düşündükten sonra kakao ve vişneli aldım. Eda ise klasik vanilyalı ve limonlu almıştı. Dondurmalarımızı yerken edanın telefonu çaldığı için yanımızdan uzaklaştı. Hevesle Egemene dönüp "çarpışan arabalara binelim mii" diye sordum. Egemen ise bu heyecanıma gülüp kafa sallamıştı. Gülünce bile kalbimin bu kadar hızlanması haksızlıktı!

Bİr kaç dakika sonra eda yanımıza gelip annesinin aradığını ve eve gelmesini söylediğini söyleyip yanımızdan ayrılmıştı. Egemenle başbaşa kalmıştık.

Çarpışan arabalara geldiğimizde egemen biletleri aldı ve bende hemen koşarak bir araba seçtim. Egemen de bindiğinde başlamıştı. Ama ben bir türlü süremiyordum! Araba kendi etrafında dönüp duruyordu! Egemen ise benim aksime oldukça iyi kullanıyordu ve kahretsin ki çok karizmatik görünüyordu. Tur bittiğinde egemenin yanına gittim ve çarpışan arabaların sahasından çıkıp yürümeye başladık. Sessizliği ben bozdum "yaa ben hiç eğlenmedim bir türlü sürülmedi" diye söylendiğimde egemen kahkaha attı "fark ettim en son baktığımda mevlana gibi dönüyordun" daha fazla gülmeye başladığında bende güldüm ama yandan koluna hafif yumruk attım "gülme ya bindiğime pişman oldum zaten" ufak kahkaha daha atıp "keşke yanıma binseydin sen çarpışan arabalara binelim deyince biliyorsun sandım" kaşlarımı çatıp ona döndüm "biliyorum zaten sadece ben bozuk arabaya binmişim" gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıp kafasını 'anlıyorum' dercesine salladı. Asansörün önüne geldiğimizde hevesle Egemenin koluna yapıştım "asansöre binelim mi daha önce hiç binmedim ama çok eğlenceli görünüyor" egemen gözlerini kısıp yüzüme baktı "emin misin göründüğü gibi değil bak" hemen başımı salladım.

"Siktir! Egemeeennn!" asansöre binmiştik ama ben Egemen'in elini tutmuş gözlerimi kapatmıştım. Yükselip bir anda düşünce öyle bir çığlık attım ki boğazımın tahriş olduğunu hissettim. Egemen'in eline iki elimle daha sıkı yapışıp ağlamaya başladım "egemen ne olur durdur şunu! Ben benim binmek isteyen aklımı sikeyim" egemenin elimi sıkıca kavradığını hissettim ama gözlerimi açamadım. Kulağıma "şşştt sakin ol ben burdayım" diyen fısıltısı geldi. Onun sesini duyunca biraz daha rahatlamıştım ama hala midem bulanıyor, başım dönüyordu.

Sonunda bittiğinde egemen belimi kavrayarak kalkmama yardımcı olmuştu. Mide bulantım iyice artınca hemen çöp kutusuna koşup ağlayarak kusmaya başladım. Egemen ise bir eliyle saçlarımı tutmuş, diğer eliyle sırtımı sıvazlıyordu. Kusmam bittiğinde egemen belimi kavrayarak banka oturttu "gel bakalım şöyle otur su iç biraz" suyun kapağını açtıktan sonra titreyen ellerimle bir kaç yudum içip egemene geri uzattım. "Peçeten var mı" başımı sallayıp çantamı işaret ettim. Çantamdan bir tane peçete alıp nazikçe dudaklarımı temizlemeye başladı. Ben ise hala sessizce ağlıyordum ve tirtir titriyordum. Egemen ağzımı silmeyi bitirdikten sonra peçeteyi çöpe atıp önümde diz çöktü "Ayça iyi misin" burnumu çekip başımı iki yana salladım. Çenemi nazikçe kavrayıp kafamı kaldırdı "keşke binmeseydik be güzelim" normalde 'güzelim' dediği için havalara uçardım fakat şuan hiç iyi değildim. Yüzümü elleri arasına alıp baş parmaklarıyla gözyaşlarımı sildi. Elleri titriyordu. "Ayça güzelim konuşabilecek durumdaysan bir şeyler söyle lütfen" sesi yalvarırcasına çıkmıştı. Titrek bir sesle "b-ben neden böyle oldu bilmiyorum ama çok k-korktum" yüzüme düşen bir tutam saçı yavaşça kulağımın arkasına sıkıştırırken "şşşt sakin ol geç-" cümlesini tamamlayamadan bir anda kendime engel olamayıp sıkıca boynuna sarıldım. İlk bir kaç dakika afallasada sonra yavaşça belimi kavradığını hissettim. Kokusunu derince içime çektim. Egemen ise sırtımı sıvazlıyordu sakinleşmem için. Yüzümü boynuna daha çok gömünce sessiz gözyaşlarım tişörtünü ıslatıyordu.

O günün hayatımın en mutlu günüydü sanırım. Çünkü Egemene kendimi ilk defa bu kadar yakın hissetmiştim...

​​​​​​Eveett bu bölümümüz bu kadardı umarım beğenirsiniz.

Ve bu bölüm sanırım yazdığım en uzun bölüm oldu. Eh uzun zamandır bölüm gelemeyince biraz uzun olsun dediimmm.

Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın görüşürüüzz

Ayçanın giydiği elbise

 

​​​

Bölüm : 11.12.2024 18:29 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...