Yeni Üyelik
20.
Bölüm

Özel Bölüm

@pwrettis

Birden fazla özel bölümün olmasına gerek olmadığını düşündüm. Bundan dolayı tek bir özel bölüm olacak fakat baya uzun olacak, son kez doya doya tadını çıkartıp veda edebilelim diye.

İşte şimdi son kez... İyi okumalar!

"Dikkatli tut kızımı!" Dedim gülerek. Lalin, kucağındaki daha sadece bir yaşında olan kızımı mıncıklıyordu. Açıkçası küçük Esin, durumundan gayet memnun duruyordu.

Serkan ile Egemen mangaldaki köftelerle boğuşurken, Yasemin ise karnı burnunda söyleniyordu.

"Hamileyim ben, hamile! Oğluşumun canı erik çekti ya, bir gidip alamadınız!"

Yanlış duymadınız, Yasemin hamileydi. Bizden sadece altı ay sonra kendi aralarında bir nişan gerçekleştirip nikah ile düğünü aynı anda yapmışlardı.

İlk başlarda bebek istemeseler bile sonradan Yasemin hamile kalmıştı. Serkan ile ikisi çok sonradan bir çocuk istediklerini fark etmişlerdi. Bundan dolayı da bebeklerini aldırmamışlardı.

Lalin ise...

Biz Egemen ile sevgili olduğumuzda dürüst olup, Egemen'i en başından sevdiğini söylemişti.

Sonrasında ise tamamen aramızdan çekilmiş, hatta Egemen'e her ne kadar aşık olsa bile düğün, nişan nikah veya kına gibi birçok konuda yardımcı olmuştu bize.

Egemen ile olan düğünümüze gelirsek eğer... Gerçekten çok güzel bir düğündü fakat gerdek gecesi için aynı şeyi söyleyemezdim.

Daha gerdek gecesi işi fırınlamıştık açıkçası. 2 hafta sonrasında hamile olduğumu öğrenmiştim çünkü.

Bir oğlumuz olmuştu ve ismi de Arın olmuştu.

Arın şuanda üç yaşındaydı ve Esin'den iki yaş büyüktü.

Arın pıtı pıtı yürüyüp yanıma ulaştı. Çömelip Arın'ı kucağıma aldıktan sonra boynunu koklayarak öptüm.

Bebek kokusundan başka güzel bir koku yoktu. Bunu anne olduğumda öğrenmiştim.

Egemen Arın'ı kucağıma aldığımı gördüğü kaşlarını çattı. "Sena!" Dedi sahte bir sinir ile.

"Kaç kere söyledim sana çocukları kucağına almayacaksın diye? Hamilesin kızım sen, hamile!"

Yanlış duymadınız, tekrardan hamileydim. Üçüncü çocuğuma hoşgeldin diyecektim sekiz ay sonra.

"Aman sende! Çocuklarımı sevemeyecek miyim ben?" Duraksadı. Ardındansa elindeki maşayı bırakıp yanıma geldi.

Dudaklarıma tam bir öpücük bırakacakken kucağımda babasına ters ters bakan Arın'ı görüp beni öpmekten vazgeçti.

Arın kesinlikle beni daha çok seviyordu. Çünkü her zaman yanıma gelip bana yapışıyor, beni babası da dahil herkesten kıskanıyordu. Ayrıca ilk kelimesi de anne olmuştu.

Sesini çıkarmadan tekrardan Serkan'ın yanına gidip mangalla uğraşmaya devam etti.

Etrafı incelerken gözlerim Doğukan ile Tuana'ya takılmıştı.

İkili daha yeni nişanlanmıştı. Daha 19 yaşında olmalarına rağmen ve üniversitelerine rağmen yüzüğü takmışlardı.

Lalin'in herhangi bir sevgilisi yoktu fakat şu aralar hoşlandığı bir çocuğun olduğunu söylemişti bizlere. Tabii bu, en çok beni sevindirmişti çünkü Lalin'in Egemen'de takılı kalıp üzülmesini istemiyordum.

Esin, kucağımdaki Arın'ı kıskanmış bir şekilde Lalin'in kucağından inip pıtı pıtı yanıma geldi.

Kollarını iki yana açıp, "Hani bana?" diye sordu çok tatlı bir ses ile.

Şuanda onu ısırmak istediğimi söylesem, geçen seferki gibi kaçar mıydı acaba?

"Seni ısırayım mı annecim?" Dedim gülerek. Dudağını büküp kafasını sağa sola salladı.

"Isırma beni, daha küçücüğüm ben." R'leri söyleyemiyordu, eh, doğal olarak bende onu pek ciddiye alamıyordum tabii.

Esin'i tam kucağıma alacakken Egemen koşturarak son anda Esin'i kucağına aldı.

"Annen hamile, Esin." Dediğinde Esin, kaşlarını çatıp babasına ters ters baktı.

"Arın kucağında ama!" Tekrardan R'leri söyleyememiş olması beni gülümsetmişti. Böyle çok tatlı oluyordu.

Egemen bana ters ters bakıp, "Sen ne yedin de iki çocuğumun da seni benden çok sevmesini sağladın bakayım?" dedi.

Güldüm. Arın'ın ters ters bakan gözlerini umursamayıp gülüşüme ufak bir öpücük kondurdu.

Arın babasının koluna bir tane geçirip "Annem benim!" diye bağırdı öfkeyle.

Egemen kahkahayı patlatıp diğer koluyla da Arın'ı kucağına alıp yanımdan uzaklaştı.

Dudaklarımdaki tebessümün izlerini hala taşırken Lalin bir anda çığlık atmıştı.

Telaşla yanına gittiğimde ekranı bana doğru çevirip sevinçle zıplamaya başladı.

"Kızım dursana bir, okuyamadım mesajları." Lalin heyecanını dizginlemeye çalışıp telefonu elime verdiğinde mesajları okumaya başladım.

Kayra: Lalin

Kayra: bunu daha fazla saklamama gerek yok sanırım

Kayra: senden hoşlanıyorum

Kayra: bir dakika ya..

Kayra: ne hoşlanması?

Kayra: çarpılacağım şimdi o olacak!

Kayra: aşığım kızım sana!

Kayra: hemde deliler gibi!

İmalı bakışlarımı Lalin'e yolladığımda gülüp elimden telefonu aldı.

Yasemin, elini karnının altına koymuş penguen gibi yürüyordu bize doğru.

Onun bu haline gülüp onun taklidini yaptığımda bana dilini çıkarttı.

Saatler sonra Lalin'in yanına gelip mesajı okuduğunda sırıttı.

"Kardeşimi kazandın bakıyorumda." Dediğinde güldüm. Kayra, Yasemin'in abisiydi ve Yasemin ile aralarında sadece iki yaş vardı.

Lalin'den de üç yaş büyüktü.

Lalin sevinçten elimi tutup havaya kaldırdıktan sonra kendi etrafında döndü.

Burnuma bir anda erik kokusu geldiğinde ağzım sulanmıştı.

Bütün bu heyecanı bozup "Erik çekti benim canım ya!" dediğimde Yasemin ile Lalin bu halime gülmüştü.

Arın ise koştur koştur erik ağaçlarından bir erik kopartıp yanıma geldi. Elime eriği koyduğunda ağzıma atıp kütür kütür yemeye başladım.

İki dakika önce Yasemin erik diye öttüğü için yutkunarak bana bakmış, ardındansa Arın'a "Hani bana?" diye sormuştu.

İki hamile olarak halimiz gerçekten fazla komikti.

Serkan bir anda "Karıcım!" diye bağırdığında tüm gözler ona dönmüştü.

"Neden altına işiyorsun?"

Ve tahmin ettiğiniz gibi, Serkan'ın zekası yine aynı bir şekilde geriden gidiyordu.

*
Doğumhaneden yükselen erkek ağlama sesleri ile birlikte gözlerim dolmuş bir şekilde Egemen'e sarıldım.

Serkan ile Yasemin birkaç dakika sonra dolu gözlerle doğumhaneden çıktıklarında gülümsedim dolu gözlerle.

İki kişi girdikleri yerden üç kişi olarak çıkmışlardı...

Serkan gülümseyerek kucağındaki minik erkek bebeğe baktı, ardındansa bize döndü.

"Tanıştırayım, oğlumuz Mert Taştan."

Her birimiz aynı anda alkışlamaya başladığımızda Yasemin, Lalin ile benim yanıma gelip kollarını bize sardı.

Ardındansa kısık bir sesle fısıldadı, "Bir daha yapmam çocuk mocuk, geberiyordum az kalsın doğumhanede çok canımı yaktı." Gülerek Yasemin'e baktım.

"Sen nasıl doğurdun kız iki çocuğu? Birde üstüne gelmiş hamileyim dedin!"

"Hepsi birbirinden güzel, baksana. Sırf bir gülümsemeleri bile insanı mutlu ediyorken neden doğurmayayım?"

Lalin başını olumlu anlamda salladı. "Haklısın aslında, neşe saçıyorlar etrafa."

"Ben her zaman haklıyım şekerim."

Ve üçümüzden de yükselen kahkaha sesi.

*
Sağ kolumda Yağmur, sol kolumda da Toprak vardı. Lalin ile Kayra'nın düğünündeydik ve ikizler ya ağlıyor, ya kusuyor; ya da bezlerini pisliyorlardı.

Arın ise kız kesmekle meşguldü.

Evet, beş yaşındaki oğlum kız kesiyordu resmen!

Esin ise babasının kucağında dans pistindeydi, oldukça mutlu görünüyordu.

Yasemin ise davul gibi şişmiş karnıyla yanımda oturuyordu.

Sağ ve sol bacağını iki yana uzatmıştı ve şu haliyle oldukça komik gözüküyordu.

Gerçi bir zamanlar bende böyleydim ama her neyse.

"Bir daha çocuk yapmam diyen kadının son hali diye bir video hazırlasaydım keşke!" Dedim gülerek.

Yasemin ise içine derin bir nefes çekip Kayra ile oynayan Serkan'a baktı.

"Keşke karnımızdaki bebeği birkaç aylığına verebilseydik şunlara. Karnım burnumda uyuyamıyorum resmen!" Güldüm.

O ise konuşmaya devam etti.

"Hayır birde en komik olanı da şu, tavana bakarak uyuduğumda karnım çok havada duruyor, Serkan her odaya girişinde beni öyle görmesiyle kahkahayı basıyor!"

Yasemin'i öyle hayal etmeme kalmadan kendi üç tecrübem aklıma gelmişti.

Sırıttım.

"Öyle canım, öyle. Bende az yaşamadım diyeceğim de Egemen gülmedi hiç."

Somurttu.

*

Lalin, göz yaşları ile yanımıza geldiğinde kaşlarımı çattım.

"Ne oldu?" Diye mırıldandım. Tahmin ettiğim şeyin gerçekleşmesi beni en çok korkutan şeydi.

Sertçe yutkundu. Odadan çıkan Kayra'nın da yüzü düşmüştü ve solgundu.

"Ben..." Diye mırıldandı Lalin. En sonunda korktuğum, ihtimalinin bile canımı yaktığı şey döküldü dudaklarından.

"Ben hamile kalamazmışım. Yu-yumurtalıklarım zarar görmüş."

*
Yasemin kucağındaki kızını susturmaya çalışıyordu fakat küçük Karsu susmuyordu. Aksine daha sesli ağlıyordu.

"Boğazı falan yırtılmıyor mu bunun?" Dedi Arın bilmiş bilmiş. 7 yaşındaydı ve el kadar bebeğe laf atıyordu.

Yasemin kucağındaki bebeği susturmak ile meşgulken Lalin ise yetimhanede gördükleri ve koruyucu aile olmak istedikleri kızla; yani 5 yaşındaki Parla ile gelmişti yanımıza.

Çocukları olmayacağını öğrenince çok üzülmüştü fakat en sonunda bir çocuğa koruyucu aile olmak istemişlerdi.

Lalin'in babasından gördükleri şiddet ve yaşadıkları yetmiyormuş gibi birde bunun olması gerçekten ağırdı. Bunca şeye rağmen her daim gülümsemesi bende dahil hepimizi şaşırtıyordu fakat gülüşü buruktu.

Parla, Arın'ı gördüğü gibi yanına gidip dil çıkarttı.

"Naber dede?" Diye sorduğunda Arın, içine sinirli bir şekilde nefes çekip kaşlarını çatarak Parla'ya baktı.

"Ben yaşlı değilim!"

"Yaşlısın! Dede, dede, dede!"

Lalin ile imali imali birbirimize bakıp sırıttığımızda Yasemin kahkahayı patlatmıştı.

*
(Parla'nın ağzından)

Bir gece kulübünde, Arın, Esin, ben, Yağmur, Toprak, Mert ve Karsu oturuyorduk.

Karsu 18, Arın 25, Esin 23, Yağmur ve Toprak 21, Mert 22, Ben ise Esin gibi 23 yaşındaydım.

Ailelerimizden zorlukla izin alıp geldiğimiz bu gece klubünde herkes dans edip içki içiyordu.

Arın en büyüğümüz olduğundan herkes onun söylediklerini yapıyordu; ben hariç.

Arın ile benim aramda çocukluktan gelen bir anlaşmazlık vardı. Bulduğumuz en ufak bir fırsatta birbirimize laf sokmaktan gocunmuyorduk.

Açıkçası bu laf sokma işi son zamanlarda eğlenceli geliyordu da.

Arın, çok içki içen bir insan değildi. Daha doğrusu Sena Teyzenin tüm çocukları içkiyi çok içmiyorlardı.

Onlara özeniyordum çünkü anne ve babaları koca yürekli insanlardı. Ben ise doğduğum anda ailem tarafından çöp konteynerine terk edilen bir bebektim.

Belki de kimsenin beni umursamayacağını bildiğimden ağlayıp sesimi insanlara duyurmaya çalışmamıştım.

Öyle ya da böyle, gerçek ailem olmasa da koruyucu ailelerim ile dört yaşından sonraki zamanlarım gerçekten güzel geçmişti.

Herkes içkilerinden içerken Toprak ve Yağmur dans etmeye gitmişti. Esin ise nereden çıktığı belli olmayan sevgilisi Rüzgar ile birlikte pistte dans ediyordu.

Mert ile Karsu ise abi kardeş kenarıda konuşuyorlardı. Mert Karsu'ya yks önerileri veriyordu.

Burada bile.

Ben ise Arın ile oturuyordum. Üzerimde salaş, siyah dizlerimin bir karış üstünde biten bir elbise vardı. Altıma da siyah topuklu ayakkabı giymeyi tercih etmiştim.

Üniversiteyi bitirmiştim ve burada, İstanbul'da öğretmen olarak atanmayı bekliyordum.

Arın ise matematik bölümü mezunuydu ve yüksek lisans yapıyordu.

Kömür gibi gözleri olan ve aynı benim gibi siyah, hafiften dalgalı saçlara sahip olan Arın ise siyah bir gömlek giymiş, üstten dört düğmesini açık bırakmıştı.

Altında da siyah, salaş bir siyah pantolon giymeyi tercih etmişti.

Saçları alnına dökülüyordu ve bu, onu fazlasıyla çekici yapıyordu.

Son zamanlarda Arın'dan hoşlandığımın farkındaydım.

Arın, elindeki şaraptan bir yudum alıp etrafı incelemeye başladı.

Şarabı içerken adem elması hareket etmişti ve bu yutkunmama sebep olmuştu.

Arın'ın sağ kolu sandalyenin üzerindeydi ve gömleğinden açıkta kalan yerler ile aşırı derecede seksi gözüküyordu gözüme.

Dolgun dudaklarını ıslatıp kömür gözlerini üzerime çektiğinde etkisi altında kaldığımı hissetmiştim.

Gözleri bir süre yüzümde oyalandı, ardından ise sürdüğüm kırmızı ruja baktı.

"Kırmızı ruj sana hiç uymamış." Dedi açıkça. Kaşlarımı çatıp "O niye?" Diye bir soru yönelttim.

Güldü.

Gülüşü; kalbimin göğüs kafesimin içinde deli gibi çarpmasına sebep olmuştu.

"Herneyse, dans edelim mi?" Dedi elindeki şarap bardağını masaya bırakıp.

Bu öneriye direkt atlayacağımı biliyordum fakat hevesli gözükmemek için bir süre düşünüyormuş gibi yaptım.

En sonunda ise "Peki." dedim ayağa kalkıp.

Arın da ayağa kalkıp yanıma geldikten sonra yürümeye başlamıştık.

Dans pistinde durduğumuzda şarkı ile birlikte dans etmeye başlamıştım fakat Arın, dans etmek yerine ellerini göğsünde birleştirmiş bana bakıyordu.

"Ne?" Dedim. "Dans etmeyecek misin?" Güldükten sonra bir elini havaya kaldırıp parmağını şıklattı.

Tek bir hareketi ile birlikte şarkılar durduğunda hayret içerisinde gözlerimi kömür karası gözlerine çevirdim.

Hemen ardından Arın bir kez daha parmağını şıklattığında birkaç beyaz ışık dışında renkli ışıklar tamamen kapatılmış, loş ışık sağlanmıştı.

Arın gülümseyerek bana yaklaştıktan sonra önümde diz çöktü.

Herkes hayretler içerisinde olanları izlerken Esin ise sırıtarak bize bakıyordu.

Çünkü herşeyden haberi vardı ve en yakın arkadaşım bana söylememişti.

Arın, cebinden kadife siyah bir yüzük kutusu çıkarttıktan sonra kapağını açtı.

İçerisinde bir tektaş vardı ve tektaşın altında beyaz ışıklar vardı. Işıklar ise yüzüğün üzerindeki taşı parlatıyordu.

Nutkum tutulmuş bir şekilde Arın'a baktığımda gayet rahat olduğunu fark ettim. Her zamanki gibi rahat tavrından ödün vermiyordu.

İçime kesik kesik nefesler çektikten sonra gözlerimi yavaşça yumdum.

Arın en sonunda boğazını temizleyerek konuşmaya başladı.

"Küçük yaştan beri, ailelerimiz sayesinde bir arada olduk. Sık sık birbirimizle uğraştık, özellikle de ben. Hep seni rahatsız ettim, sinir ettim. Hepsini bilerek yapmıştım çünkü sen, benim hayatımı parlatmıştın aynı ismin gibi."

Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde kendimi zar zor tuttum çünkü rimelimin akmasını istemiyordum.

"İyi ki hayatımdasın, Parla. İyi ki kalbimdesin. Geldiğin her yeri güzelleştirdin sen, aynı benim hayatımı güzelleştirdiğin gibi."

Bazıları elini dudaklarının üzerine kapatmış bizi izlerken, bazıları ise gülümseyerek bizi seyrediyordu.

"Lafı daha fazla uzatmayacağım, Parla. Çocukluğumdan beri süregelen bu hislerimi kabul edip, benimle evlenir misin?"

Gerçek olduğuna inanamıyordum çünkü Arın, benim gözlerimde hep uzaktaydı. Sanki ona ulaşamayacakmışım gibi geliyordu fakat ulaşmıştım.

Kısık çıkan sesimle birlikte "Evet," dedim. Kısık çıkmasına rağmen etrafta hiç ses olmadığından herkes duymuş, alkışlamaya başlamıştı bile.

Arın, sağ elimin yüzük parmağına yüzüğü taktıktan sonra ayağa kalkıp yanıma geldi.

Dudaklarını dudaklarımın üzerine kapatmadan ve gözlerim kapanmadan önce duyduğum sözler şu olmuştu;

"Rujun yakışmamış, o zaman bana da silmek düşer."

Bittiğine inanamıyorum yaa
Özellikle de sona Parla ile Arın'ı saklamak istedim

Kitap tamamen bitti, ağlayayım mı şimdi 😭

Son kısmı Doja Cat-Streets dinleyerek yazdığım için Parla ile Arın'a öyle bir yükseldim ki şimdi onlara kitap yazmaya gidiyorum 🙃

Arın'ın aurası beni ezdi geçti resmenn

Özel bölüm hakkındaki düşünceleriniz neler?

Bu kitap için en uzun bölüm bu oldu çünkü 2000'den biraz fazla yazdım

Bu arada yalan değil, şu ikiliye kitap çıkarıcam

Çünkü ikisinin aurası beni bitirdi, ayrıca o kadar iyiydi ki son kısmı...

Özel bölümü Wattpad Türkiye'de kapandığı zamanlarda, yani 28 Temmuz 2024'te yazdım

En son okunma sayısı 600lerdeydi inşallah artmıştır

Bu arada, Parla ile Arın'a kitap geldiği anda sizi haberdar ederim

Ayrıca bunların verdiği vibe kesinlikle siyah, ondan dolayı kitap kapağı siyah olacak

Kitabı ne zaman yazarda atarım bilmiyorum fakat şimdilik Sks ile Ss'nin bitmesine odaklanmam lazım, anca öyle atarım bu kitabı

Ama çok aceleci birisi olduğumdan ilk bölümü dan diye yayınlarsam şaşmayın haa

Bu arada, eğer Parla ile Arın'a kitap yazarsam eğer kesinlikle Streets dinleyerek okuyun ben acayip yükseldim çünkü bu ikisine

Öf şu Arın gerçekte de olsa ne olurdu 😭

Neyse, sonraki bölüm aylar sonra gelir ve size kapağını falan gösteririm kitabın

Öf öf öf Arın'a şimdiden ölüp bittim la

Neyse, ben şimdi duvarla bakışmaya gidiyorum 😭😭

Bb aşklarım!


280724 🍷

Loading...
0%