Yeni Üyelik
16.
Bölüm
@pwrettis

Okulumu göz önünde bulundurduğumuzda annemlere gidememiştim. Kerem'in olduğu eve de gitmek istemediğimden en sonunda babamın buradaki villasında karar kılmıştım.

Serra beni yanlız bırakmak istemediğinden benimle gelecekti. Şimdi ise eşyalarını toplayıp bir bavula koyuyordu.

Babamın aldığı villa dağın başında, denize bakıyordu. Manzarası da felaket güzeldi.

Özellikle de yatak odasında sadece cam vardı ve sabah sekiz gibi kalkarsak gün doğumunu görüyorduk.

Bir anda telefonuma bildirim gelince cebimden telefonumu çıkartıp gelen mesaja baktım. Mesaj ondandı.

Kerem: Rahatsız olmana gerek yok Elisa.
Kerem: Evden ayrıldım.

Bir an içimi suçluluk duygusu kaplasa da silkelenip kendime geldim.

Hemen onu affetmek gibi bir hata yapmayacaktım.

"Benim bavul hazır." Serra sırıtarak açık sarı bavulunu sallarken gülümsedim. "Bende eve gidip birkaç parça kıyafet alacağım." İlk başta kaşları çatıldı. "Kerem'i görmek istemediğini söylemiştin?" Gözlerimi kaçırdım.

"Rahatsız olmamam için evi boşaltmış." Kaşları gevşeyip yüzünde merhamet dolu bir ifade yerleşince yanıma oturup bir elini omzuma koydu.

"Sen de Kerem de kırgın. Birsüre birbirinizi görmemeniz iyi olacak." Kerem kırgın mıydı? İyide neden kırgındı?

O mu kırılmıştı eskiden? Ben mi demiştim arkadaş kalalım diye? Ben mi reddetmiştim onu sınıfın ortasında?

Ben mi beni sevdiğini bile bile "Bu sevgilim." diyerek birisini çıkartmıştım karşısına?

Hayır. O benim yıllardır olan kırgınlığımı bilmiyordu. Herşeyi içime attığımı bilmiyordu.

Onun kırgınlığı benim kırgınlığımın karşısında hiçbir şeydi. O, benden çok kırılamazdı.

Çünkü ben, onun yaptığı gibi onu o kadar kıramazdım.

Onun aksine ben onu seviyordum, ona âşıktım. O her ne kadar bana âşık olduğunu söylese de onunkisi aşk değildi.
Yanılmaydı.

Dudağımı ıslatıp, "Eve gidip kendime birşeyler alacağım. Sonradan geçerim villaya." Cevabını başını sallayarak verdi. Cebimden villanın anahtarını çıkartıp ona uzattım.

"Bu yedek anahtar."

Daha fazla birşey söylemeden evden çıktım. Hızlı adımlarla yürüdüğümde yağmur yağmaya başlamıştı.

"Yağmur yağıyor Kerem, çok güzel değil mi?" Kerem gülümseyerek bana baktıktan sonra bir anda elimi tuttu. Şaşkınlıkla gözlerine baktığım esnada dudaklarını yanağıma bastırdı.
"İyi ki varsın." Diye mırıldandığında sıcak nefesinin delip geçtiği yanağımın karıncalandığını hissettim. Gözleri öyle yoğun bakıyordu ki, koyu kahvelerinde kaybolacağımı sandım.
Yakınlığımızdan ve onun sıcaklığından dolayı göz kapaklarım ağırlaşırken, sineye çektiğim onca darbenin arasına bir yeni darbe daha eklenmişti.
"İyi ki benim arkadaşımsın."

Kırık kalbin ilk darbesi.

Histerik bir kahkaha attım. Kerem, bir yıl geçse de aynı Kerem'di. Sabah 'arkadaşça' derken sadece birkaç dakika sonra beni sevdiğini söylemişti.
"Palavra." Diye mırıldandım. Bana aşık olması tamamen palavraydı. Âşık olan insan sevdiğine 'arkadaşça' 'arkadaşız' gibi kelimeler kurar mıydı?

Hayır.

Kerem'in dengesizin teki olduğunu biliyordum fakat bu kadar dengesizlik her iki tarafa da zarardı.

Yağmurun altında ıslana ıslana apartmanın önüne geldiğimde sırılsıklam olmuş saçlarımla birlikte üçüncü kata çıktım. Cebimden anahtarı çıkartıp eve girdiğimde ilk baktığım şey Kerem'in odası olmuştu.

Gardolap bomboştu.

Madalyaları komodinin çekmecesinden gitmişti. Onların yerinde Kerem ile benim fotoğraflarım vardı.

Hiçbirini almamıştı.

Etrafı biraz kurcaladığımda yatağının üstünde mavili morlu yüzüğü gördüm.

Yüzüğünü çıkartmıştı.

Kalbime ağrıların saplandığını hissettiğimde gözlerimi kapatıp birkaç saniye bekledim. İçime çektiğim birkaç derin nefesin ardından gözlerimi açıp yüzüğü avcuma koyup birkaç saniye baktım.

Kerem yüzüğünü çıkartmıştı çünkü bağımızın tamamen kopmasını istemişti.

Benden kurtulmak istemişti belki de.

Çıkarılmış yüzüğün fotoğrafını annemin, Ayşe annenin, babamın Kerem'in ve Kerem'in babasının olduğu gruba attım.

Ayşe Anne: Siz kavga mı ettiniz?
Ayşe Anne: Hemde yüzüğü çıkartacak kadar?

Annisim: İkiniz de çıkardınız mı?

Kerem çevrimiçi olmuştu.
Kerem: Elisa'yı bilmiyorum ama ben çıkarttım.

Annisim: Neden Kerem?
Annisim: Size çıkartmamanız gerektiğini söylediğimi hatırlıyorum.

Ayşe Anne: Kavga etseniz bile o yüzük sizde kalacaktı.
Ayşe Anne: Çıkartmayacaktınız.
Ayşe Anne: Ne değişti?

Elisa: Çok şey değişti Ayşe anne.
Elisa: Daha doğrusu Kerem değişti.

Kerem: Ben mi değişmişim?

Elisa: Aslında değişmedin.
Elisa: Sen hep böyleydin Kerem.
Elisa: Bu sefer içime atmak yerine gün yüzüne çıkarttım sadece.

Telefonumu kapatıp Kerem'in odasından çıktıktan sonra kendi odama girdim. Gardolaptan en büyük bavulumu çıkarttıktan sonra kıyafetlerimde göz gezdirdim.

Lacivert sweatimi, beyaz pantolonumu, gri eşofmanımı, seten pijama takımlarımdan birkaçını, okul formamı, tokalarımdan birazını, siyah kazağımı, beyaz sweatimi, yeşil eşofmanımı, kahverengi kare yaka kazağımı, v yaka beyaz, kolları bol kazağımı, lila ve bol olan pantolonumu, küçük kareleri olan örme beyaz kazağımı, siyah askılı tişörtümü, siyah bol pantolonumu, birkaç spor ayakkabımı ve panduflarımı, yavruağzı eşofmanımı, açık sarı eşofmanımı ve birkaç kıyafetimi daha bavuluma koydum.

Bavulumdan küçük kareleri olan bol örme beyaz kazağımı ve siyah askılı tişörtümü çıkarttım. İkisini giydikten sonra gardolabımdaki siyah bol pantolonumu giyip saçlarımı kuruttum. Tepeden bir at kuyruğu yapıp glossumu sürdükten sonra yanaklarıma allık sürdüm.
Rimeli de sürdükten sonra bu sıralar favorim olan parfümümü de sıkıp aynada kendime baktım.

'Kerem'in yaptıklarını takıp dökülmüyorum' kombini gibi birşey olmuştu bu.

Maskelerimi, fön makinemi, makyaj malzemelerin çoğunu bir bölmeye koyduktan sonra favori takılarımı da koyup ders kitaplarımı, test kitaplarımı da küçük bir bavula yerleştirdim.

Stabiloları da içeri tıkıştırdıktan sonra post-it'lerimi de yerleştirdim. Artık hazırdım.

Şeffaf bir şemsiye ile çıkıp kenarıdaki siyah arabama baktım.

Birkaç ay önce aldığım arabamı çok kullanmıyordum fakat şimdi tam sırasıydı.

Arabada kendimi ve bavullarımı fotoğraf karesine sığdırıp bir fotoğraf çektim. İnstagram'a atıp açıklama kısmını boş bıraktım.
Sadece birkaç saniyede beğeniler hızla artarken yorumlar da gelmeye başladı.

Türkiye'de kore hayranları çok fazla olduğundan ve koreli bir sevgili/arkadaş arayan çok olduğundan herkes koreli takipçilerime yavşıyordu.
Kore'de belli bir ünüm vardı fakat aynı şey Türkiye'de geçerli değildi. Türkiye'de yaz aylarında dans kursuna giden bir kızdım ve partnerimde her seferinde Kerem olmuştu.

Ah, Kerem. Her işimde hep yanımda olduğundan şimdiki işlerimin biraz tuhaf olacağı kesin ama onsuz da işleri becerebilirim.

Yalan!

Evdeki kanalizasyona giden boruyu patlatan ve evi kahverengi berbat kokulara boğan bendim. Etrafı temizleyen de Kerem'di.

Her işimde yanımda olan, gevezeliklerimi dinleyen, ortaokulda gördüğüm zorbalıklarda sığındığım kişi hep oydu.

Ama aynı zamanda ona sınıfta ilan-ı aşk ettiğimde beni herkesin içinde reddedip karşıma "Bu sevgilim." diyerek bir kızı çıkartan da oydu.

İlk aşkım, ilk öpücüğüm, ilk kalp kırıklığım.

Hepsi onun sayesindeydi.

Ya da onun yüzünden.

Ortaokulda gördüğüm zorbalıkta ona sığınıp şifayı kollarında bulsam da reddedilip yeni sevgilisi ortaya çıktığında sığındığım kapı tamamen yok olmuştu.

Nefes bulduğum kollar artık başkasına aitti.

O, benim ona ihtiyacım olduğu zamanda onun yanındaydı.

Ben nefesi onun kollarında bulurken onun bulduğu nefes Ela'nın kollarıydı.

Gülümsediği yer ise Ela'nın dudaklarıydı.

***

Oy sınırı biraz zor doldu gibime geldi ama neyse

Oy sınırı: 20

 

Loading...
0%