Yeni Üyelik
20.
Bölüm
@pwrettis

Bu bölüm gerçekten çok güzel bir bölüm oldu. Benim aşırı hoşuma gittii

Bu bölümü Rose: Let It Be, You And I, Only Look At Me dinleyerek yazdım ve bu şarkıyla o kadar çok yazma isteğiyle dolup taştım ki anlatamam.

Normalde bölümleri yazarken bu kadar istekli olmuyordum (arasıra bu kadar istekli oluyordum) şimdi ise değişik bir istek geldii

Bölüm fikrini @fatmatisas verdi fakat ben biraz değiştirdim, yine de bolca gelen isteğimin sebebi sen oldun :) Normalde çok isteksizdim bölümleri yazarken ama bu bölümün yeri cidden benim için çok ayrı oldu.

Eğer önerileriniz veya okumak istediğiniz sahneler varsa çekinmeyip yazın, olur mu? Bu kitabın başından beri benimlesiniz ve okumak istediğiniz sahneleri yazmak bana çok iyi geliyor ^^

Ayrıca, bu kitap hepimizin kitabı. Her birinizin ayrı bir katkısı olursa eminim o bölümü okurken çok güzel hissedeceksiniz.

Neyse, bu şarkıyı arkaya açıp dinlerseniz çok daha iyi olur diye düşünüyorum. İyi okumalar!

***

Altıma gri bir eşofman üstüme beyaz bir sweat attıktan sonra aynadan kendime baktım. Sıradan bir "Maçı kazanma içki partisi"ne yeterince iyi hazırlanmıştım.

Saçlarımı da üstten dağınık topuz yaptığımda Serra gülümsedi.

Annesinin ölümün eşiğinde olması onu üzse bile bunu dışarıya yansıtmıyordu. Ezgi Teyze evden gidince ise kelimenin tam anlamıyla bir çöküş yaşıyordu.

"Her halinle çok güzel oluyorsun. Kerem'in sana değilde Ela'ya gittiğini hâlâ anlayabilmiş değilim." Serra sonlara doğru sinirlenmişti.

Bir anda silkelenip bana baktı. "Hazırsan çıkalım. Bugün bolca içki içip kafa dağıtmak istiyorum." Başımı sallayıp kol çantamı aldıktan sonra kapının önüne gidip portmantodan montum ile anahtarı aldım.

Spor ayakkabılarımı giyip çıktığımda Serra da ayakkabılarını giydi. Hızlıca merdivenlerden inip apartmandan çıktığımızda buz gibi soğuk yüzünden şimdiden üşümeye başlamıştım bile.

"Bahsi geçen ev ne kadar uzak?" Diye sordu Serra montuna sarılırken. Cebimden telefonumu çıkartıp saate baktım.

Saat 22:49'du.

"On bir dakikaya kalmadan orada oluruz." Başını salladıktan sonra adımlarını hızlandırıp bana yetişti. Yan yana yürüdüğümüz esnada aklıma matematik ödevi geldi.

Evet, matematik ödevi. Yapmayı unutmuştuk ama bugün Cumartesi'ydi. Artık yarın yapardım.

Tabii dünden kalma bir şekilde ortalıkta başım ağrırken dolanıp durmazsam.

Kısa sürede Çınarların villasına ulaştığımızda kapıyı çalıp bir adım geriye gittim. Soğuk yüzünden Serra da bende kıpkırmızıydık.

Kapı açılınca Çınar'a selam verip içeri geçtik. Annesi ve babası bir haftalık yurt dışına gittiklerinden ev bomboş kalmıştı.

Amerikan mutfağı geçip salona giriş yaptığımızda Kerem'in telefona baktığını fark ettim.

Sanki fark etmiş gibi bana baktığında birkaç saniye yüzüne bakıp gözlerimi kaçırdım.

Ona baktıkça onu özlediğimi fark ediyordum.

"Herkes geldiğine göre içki içmeye başlayabiliriz değil mi?" Başımızı sallayıp Çınar'ı onayladığımızda Çınar sevgili Ekin ile birlikte içki dolabından içkileri çıkartıp yanımıza geldiler.

Hepimiz ortada daire olup oturduğumuzda Çınar ortamıza bir şişe koyup bizlere sırayla baktı.

"Doğruluk mu cesaret mi oynayacağız. Kişi eğer cevap vermezse shot atacak. Şişenin götü cevap, kapağı ise soru. Anlaşıldı mı?"

Çınar'ın 'şişenin götü' kelimesine kıkırdadığımda Kerem'in özlemle gülüşüme baktığını gördüm.

Yutkunup gözlerimi kaçırdığımda Çınar şişeyi çevirmeden bana ve Serra'ya baktı.

"Ev soğuk değil. Montlarınızı çıkarabilirsiniz." Birkaç kişi kıkırdarken montumu çıkartıp kenarı koydum. Serra da montunu çıkartıp kenarı koyduğunda hazırdık.

Çınar şişeyi çevirdi. Çınar'ın deyişiyle 'şişenin götü' Umay'a gelirken soru kısmı da Tuna'ya gelmişti.

"D mi c mi?" Dedi Tuna. Umay bir süre düşündükten sonra "D." diye cevap verdi.

"Beni hiç aldattın mı?" Umay yutkunup shot attığında Tuna omuzları çökmüş bir halde Umay'a bakıyordu. "Peki." Dedi içine kaçmış sesiyle.

Çınar tekrardan şişeyi çevirdiğinde soru kısmı birisinde durmuştu.

Evet, birisi diyorum çünkü onu tanımıyorum.

"Bu kim?" Dediğimde karşımdaki kişi gülümsedi. "İsmim Dora." Başımı salladığımda şişenin götünün kime geldiğine baktım.

Şişenin götü Serra'ya dönmüştü.

(Yn: Random atmamak için zor tutuyorum kendimi iyimi.)

Karşıdaki mavi gözlü sarı dağınık saçları olan eleman bembeyaz dişleriyle birlikte Serra'ya gülümsedi.

Serra'nın istediği gibi bir erkekti bu Dora denen eleman.

"Doğruluk mu cesaret mi?" Serra bana baktığında omuz silktim Kendisi karar versin, değil mi ama?

"Cesaret." Dora'nın gülümsemesi genişledi.

"Benimle bir date'e çık." Serra'nın masumca gözlerini kırpıştırdığını fark ettiğimde gülümsedim.

Eğer bu ikisi sevgili olurlarsa Serra'nın kafası dağılabilirdi.

Serra en sonunda başını olumlu anlamda salladığında bir alkış tufanı koptu.

Birkaç dakika geçmişti.

Çınar tekrardan şişeyi çevirdiğinde şişenin soru kısmının Kerem'e, cevap kısmının bana geldiğini görünce kalbim göğüs kafesimin altında deli gibi çırpınmaya başlamıştı bile.

"D mi c mi?" Diye sordu. O da heyecanlanmıştı.

Yerimde kıpırdandıktan sonra "C." dedim.

Birşey iste, lütfen.

Barışalım artık.

Düşündüklerimin aksine farklı bir cevap vermişti. "Bir büyük bardak bira iç." İster istemez başımı sallayıp bir bardak birayı kafama diktim. Sonra da oyun devam etti.

***

"Serra, neden senden üç tane var?" Serra omuz silkip yarı kapalı olan gözleriyle bana baktı. "Bilmem. Senden de bir... iki... üç... hayır, altı tane var." Güldüm.

İki kolumu da havaya kaldırdıktan sonra havaya kaldırıp dönmeye başladım.

Birşeye takılıp sıcak ve yumuşak olan birşeyin üstüne düştüğümü fark ettiğimde kafamı kaldırıp ona baktım.

Kerem'in kolları arasındaydım ve yüzü yüzüme çok yakındı.

"Çok güzelsin." Diye mırıldandı ama benim anlamam birkaç saniyemi aldı.

"Sana nasıl kıydım? Nasıl kandırabildim seni? Sen böyle narin, böyle minik iken ben nasıl sana yüklendim?" Elini saçlarımda gezdirdi.

"Nasıl o gözlerinden yaş damlamasını sağladım?" Sağ yanağıma bir damla yaşın damladığını hissettim. Gülümsedi.

İçimden gelen bir dürtüyü hissettim.

Sen sarhoş olsan bile kalbin sarhoş değildi işte.

Dudaklarımı Kerem'in dudaklarına bastırdım ve oldukça yavaş, özlem dolu bir öpücük gerçekleşti.

Sanki onca şeyin pişmanlığından dolayı bu kadar narin öpüyordu beni.

Bilmiyordum.

Ama tek bir bildiğim birşey vardı. Onu asla bırakmayacaktım.

***

Bölüm bittiiii

Hayal ettiğim kadar güzel olmadı ve kısa oldu ama neyse

Bu aradaa daha ikinci günden 3K olmuşuz ve şuan herkes yorum sınırını doldurmaya çalışıyorr

Duygu doluyuumm

Neyse, bu bölüm bugünün son bölümü. Ben şimdi sizlerle konuşmaya ve yorumlarınıza cevap vermeye kaçacağıımm

Görüşürüz ^^

 

Loading...
0%