Yeni Üyelik
25.
Bölüm
@pwrettis

Medyada Kerem'e sövmemek için kendini sakinleştirmeye çalışan sizler varsınız qlwmsşsaş

(Bölümü neden bu kadar geç paylaştım, inanın bende bilmiyorum. Finale kadar tüm bölümleri planlamış olsam ve finalin kaçıncı bölümde olacağını size söylemeyi bile düşünmüş olsam bu bölümü kendimi fazlasıyla zorlayarak yazdım. Finalin kaçta olacağı neredeyse belli ama okumak istediğiniz bazı sahneler varsa bölüm olarak kitaba sıkıştırmak istiyorum. Herhangi bir istek gelmezse o zaman kitabın kaçıncı bölümde final yapacağını paylaşacağım. Bölüm sonunda birkaç şeyden daha bahsedeceğim ama şimdilik ön konuşmam bu kadardı.)

Şimdiden söyleyeyim, bir süre Kerem ortalıkta olmayacak. Sık sık zaman atlamaları olacak ve bölümlerde genellikle Edis, Elisa, Serra ve Dora olacak.

Geçenlerde şuraya koyduğum o söz ilk başta geçerli değildi.

Bahsettiğim söz şu:

Elisa korktu, tekrar arkadaşlıklarına lanet eder diye.

Kerem pes etti, artık o beni tamamen sildi diye.

Bu söze göre hareket ediyorum. Kerem artık tamamen pes etti.

***

3 Ay Sonrası.

Edis: Sun-Hee

Edis: Bugün müsait misin?

Siz: Evet.

Siz: Neden sordun ki?

Edis: Şey

Edis: Dışarı çıkalım mı diyecektim de

Elisa: Olur.

Elisa: Çıkalım.

Elisa: Nereye gideceğiz?

Edis: Onu düşünmedim.

Edis: Ama pikniğe gidebiliriz.

Edis: Tabii senin için de uygunsa.

Elisa: Olur.

Elisa: Saat üçte kütüphanenin önüne bulaşalım o zaman.

Edis: Tamam.

Edis: Görüşürüz

Elisa: Görüşürüz.

Yatağımdan kalkıp mutfağa doğru ilerledim.

3 aydır hiçbir şey değişmemişti. Ben yine yemek yapıyordum.

Tabii, eskisinden daha fazla yemek yapıyordum.

Kerem, Ezgi Teyze öldükten bir hafta sonra Eskifoça'dan gitmiş, başka şehirde okuluna devam etmişti.

Serra ile Dora ise sevgililerdi. Kısa sürede büyük bir adım atmışlardı fakat Dora Serra'ya çok iyi davranıyordu. Ona olan aşkı gözlerine baktığınızda bile anlaşılabilecek türdendi.

Serra'ya şakasına "Hiç öpüştünüz mü?" diye sormuştum. O da "Hayır." diye cevap vermişti.

Serra'nın bu kadar masum olması beni şaşırtıyor, ayrıca sevindirtiyordu.

Böyle masum ve iyi kalpli bir arkadaşa sahip olmak benim için büyük bir şanstı.

Aklıma bir anda Kerem geldi. Burun direğimin sızlamasıyla birlikte hafif dolu olan gözlerimi kırpıştırıp dolaptan malzeme çıkarttım.

Eskiden Kerem ile her saniye beraber olduğumuza dert yanıyordum, değil mi?

Şimdi ise üç aydır birbirimize uzaktık. Ayşe Anne ile annem görüşüyorlardı ve arasıra anneme, "Ayşe Anne Kerem'den bahsetti mi?" diye soruyordum.

Annemin cevabı her seferinde aynı olmuştu. "Hayır kuzum, bahsetmedi."

Kerem'in tamamen pes edeceğini asla düşünememiştim.

Aslında ikimiz de hatalıydık. Kerem geçmişte yaptıkları yüzünden hatalıyken benim hatam ise bu küskünlüğü her defasında uzatıp durmamdı.

Şimdi ise ikimiz de kaybetmiştik.

Herşey düzelecek zannederken hiçbir şey düzelmemişti. Zamanı geriye alıp telafi de edememiştik hiçbir şeyi.

Evde yalnızdım. Ailem hâlâ Yenifoça'da yaşarken ben tek başıma evdeydim.

Kerem ile yaşadığımız evde.

Serra'ya gelirsek... Serra Dora ile birlikte yaşıyordu. Sanem bu şehir annesini hatırlattığı için İstanbul'da okumasına devam etmişti. Cevdet Amca ise Ezgi Teyze'nin ölümünden sonra evden çıkmaz olmuştu.

Dora da Serra'nın bu tabloyu görmesini istemediğinden aynı evde yaşamalarını istemişti.

Dora'nın mutlu birisi olduğunu düşünsekte Dora'nın hikayesi bambaşkaydı. Yedi yaşında annesinin intih*r etmesine şahit olmuştu.

Babası da Dora küçükken öldüğünden ve Dora'yı hiçbir akrabası istemediğinden yetimhane'de büyümüştü. On beş yaşına geldiğinde ise genç ve zengin bir aile tarafından evlatlık edinilmişti.

Dora anne ölümünün nasıl birşey olduğunu bildiği için Serra'ya bizim aksimize daha iyi yaklaşabiliyordu. Ayrıca sevgili olmaları da bunun bir katkısıydı.

Aslında, hiçbir şey aynı değildi. Her birimiz şu üç ayda fazlasıyla değişmiştik.

Tuna ile Umay'ın durumu da fazlasıyla garipti. O aldatmadan sonra ikisi ayrılmışlardı.

Ama bunun sonrasında Ekin ile Çınar da ayrılmıştı. Çünkü Umay, Tuna'yı Çınar ile aldatmıştı.

Eskiden fazlasıyla garip insanlarla arkadaştık.

Birkaç sandviç hazırlayıp vişne suyunu da termosa koydum.

Vişne suyu.

Aklıma dolan anılar kalbimdeki yarayı deşerken dolmuş gözlerimi birkaç kez kırpıştırıp kafamı kaldırdım.

Bu senaryo her seferinde yaşanıyordu.

O seni bırakıp gitti, diyordum her seferinde kendime. Onun için ağlamana değmez.

Ama kalbim onu kötülememe dayanamayıp araya atlıyordu işte. İhanet ediyordu bana her seferinde.

Ona bu kadar ağır sözler söylemeseydin aranızı düzeltmeye devam ederdi, diyordu kalbim.

Kalbim fazla masumdu ve çıkış yolu aramaya çalışıyordu.

Gitmesine bir sebep bulursa canının daha az yanacağını sanıyordu.

Ama giydirdiğin hiçbir yalan azaltmıyordu acıyı. Aksine kendine kızıyordun.

O seni bırakıp gitmişken senin onu düşünüp durman mantıksızdı.

Ama her gün aynı senaryo tekrarlanıyordu.

Edis fazlasıyla garip davranıyordu. Bana kaçamak bakışlar atıyor, sık sık hediye ve çiçek buketi gönderiyordu.

Gözleri her seferinde parlıyordu bana bakarken. Ama onun bana kapılmasını istemiyordum.

Benim gönlüm yıllar boyunca başkasında takılı kalmıştı çünkü.

Ne ara akmaya başladığını bilmediğim gözyaşlarımı elimin tersiyle silip gülümsemeye çalıştım.

"O gitti ve onu geri getiremezsin. Şu saçma senaryoyu her lanet gün aklına getirmeyi kes!" Kendi kendime bağırıp yavaşça çöktüm.

"Anlamıyor musun? O gitti ve bir daha gelmeyecek! Herşey bitti, hemde sonsuza kadar!"

Elimle dış kapıyı işaret ettim.

"O bir daha asla o kapıdan geçmeyecek! Bir daha gelmeyecek içeri, her sabah beni kaldırmayacak koşu için!"

"Onunla konuşuyormuş gibi hayal etmeyi bırak artık! Seni engelledi, anlıyor musun? Sen parmağında yüzüğünü taşırken onun yüzüğü çöp kutusunda! O asla geri dön-me-ye-cek!"

Elimle kulaklarımı kapatıp hıçkırarak ağlamaya başladım. Kendimi harap etmem için bir sebep yoktu.

Hayır, vardı.

O vardı.

Onun varlığı vardı.

"Bu bir kitap değil dediğimde kitaptaki şeyler gerçekleşiyordu." Dedim bir umut.

Umutla kapıya baktığımda herhangi bir kıpırdama olmadı.

Salağın tekiydim.

***

Okumak istediğiniz sahneler?

Sizce final bölümünde ne olacak?

Bir anda sinirlerim bozulmuşken final bölümünü yazmaya hazırlandığım için kitap mutlu da bitebilir, mutsuz da.

Kitaba romantik komedi diye girdiniz, biliyorum. Berbat hayatımın ortasında komedi okumak istemiştim sadece diyenlere de özür diliyorum.

Amacım kitabı mutlu bir romantik komedi yapmaktı. Ağır dramı hikayeye sokmak değil.

Oy sınırı: Yok.

Loading...
0%