Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1) Karanlık Yıllar

@queenprqxzb

Bir bataklıktaydım. Nasıl çıkacağımı bilmediğim bir bataklık. Elimi uzatsam dahi tutacak kimse yoktu. Kimsem yoktu... Annem, babam, teyzem ve en yakın dostlarım. Sadece bir kişi... Peki ya o benim elimi tutacak mıydı, elimi uzatsam tutar mıydı?

Bu saatten sonra artık çok geçti. Benim elimi asla tutamayacaktı.

 

Çünkü ben boğazıma kadar bataklığa batmıştım ve boğulmak üzereydim...

 

Yazarın Anlatımıyla...

 

18 Haziran 2004

20 sene önce...

 

Beyaz bir koridor, ağlayan onca insan ve mavi koltuğun üstünde oturan ufacık bir kız... O daha altı yaşındaydı. Ancak annesini kaybetmenin acısını yaşayamıyordu. Çünkü annesine bir sözü vardı ve o sözü tutacaktı.

Teyzesi, babası, eniştesi buradaydı ve ağlıyorlardı. Kızı şokta zannediyorlardı ancak değildi. O sadece annesine verdiği sözü tutuyordu hepsi bu.

Her ne kadar ağlamamaya çalışsa da boğazında bir yumru vardı. Sarı saçları karma karışıktı. Annesinin söylediği sözleri anlayamıyordu. Çünkü o daha ufacıktı. Annesi, kıza ne olursa olsun dik durmayı öğretmişti. İşte bu yüzden güçlü olmalıydı.

 

9 Ekim 2007

17 yıl önce...

 

Yine beyaz koridor, ağlayanlar ve bu sefer yeşil koltukta oturan, biraz daha büyümüş olan kız. Babasını kaybetmişti ve bunun da acısını yaşayamıyordu. Annesine verdiği sözü unutmuyordu. Ağlayan iki insan vardı. Teyzesi ve eniştesi. Kızı yine şokta zannediyorlardı ancak değildi. Hiç olmadı. Ve hiç bir zaman olmayacaktı.

Üç yıl geçmesine rağmen hala anlayamamıştı annesinin söylediklerini. Babasının, ona bir mirası vardı. Mavi kapaklı bir defter. İçinde ne olduğunu gerçekten çok merak ediyordu ama babasının bir isteği vardı. Kızı adaleti sağladıktan sonra bu defteri açacaktı.

O, adaleti nasıl sağlayacaktı ki? Ama yine de babasının isteğini yerine getirecekti.

 

1 Kasım 2011

13 yıl önce...

 

Yine ve yine beyaz koridor. Kocası için ağlayan bir kadın. Kızın, teyzesi... Mavi koltukta oturan, 13 yaşındaki kız. Neredeyse tek başına kalmıştı. Sadece teyzesi kalmıştı. Ağlamadı, hiç bir zaman ağlamadı. O güçlü olmayı öğrenmişti. Çünkü annesinin, ona söylediği gibi, kızına güveniyordu. Babası ona inanıyordu. Teyzesi ise onu seviyordu. Ve bu sayede kendini sevmeyi öğrenmişti.

 

Hey sen. Evet, sana sesleniyorum. Artık kendini sevme vaktin gelmedi mi? Her zaman güçlü olmayı öğrenmen gerekmiyor mu? Ne olursa olsun adaleti sağlamaya başlaman lazım değil mi? Bence zamanı geldi. Artık kendi gücünü fark etme zamanı. Çünkü Gaye Erguvan buna çoktan hazır ve seninle birlikte adaleti sağlamaya geldi.

 

18 Haziran 2024

Günümüz...

 

Gaye'den...

 

Ben Gaye, Gaye Erguvan. Evet bu doğru. Bugün annemin ölüm yıl dönümü. Her ne kadar onu çok özlesem de, boğazıma yumru otursa da ben ağlamıyordum. Yalnız başıma kalsam dahi bu söz hala geçerliydi. Ben sözümü her zaman tutardım.

Ben Gaye, Savcı Gaye Erguvan. Babamın bana bıraktığı defteri hâlâ saklıyorum. Babamın istediği gibi kapağını bile açmadım. Çünkü Adalet yerli yerinde değil. Burada işlenen hala cinayetler var. Ancak ben bu cinayetleri çözemiyorum.

Anne, baba. Lütfen! Bana yardım edin. Ben bir bataklıktayım ama elimi kimse tutamıyor...

 

**

Mezarlıktayız. En yakın dostlarım Hakan ve Deren ile beraber. Hakan, baş komiser. Deren, ünlü bir avukat. Bu cinayetleri birlikte çözüyoruz. Daha doğrusu çözmeye çalışıyoruz. Ancak elimizde en ufak bir ipucu dahi yok.

Annemin mezarının başındayım. Toprağını seviyorum, kokluyorum ve öpüyorum. Onu öpemiyorum, bari onun olduğu toprağı öpeyim. Deren ile Hakan'ın elinde ise çiçekler var. Annecim seni çok özledim. Ne zaman bitecek bu özlem, ne zaman bitecek bu ayrılık. Çünkü ben daha fazla dayanamıyorum.

 

**

 

Teyzem ile oturuyordum. Tek ailem ile sohbet ediyordum. "Ablam nasıl?" Diye sordu Teyzem. Onu çok özlediğini biliyordum ama maalesef gidemiyorudu. Çünkü o artık yürüyemiyordu. Neden tekerlekli sandalyede gitmiyor diye sorarsanız, kendisi istemiyor. Biliyorum, içten içe annemin ölümünden kendini sorunlu tutuyor. Ama onun bir alakası yok.

"İyi. Her zaman ki gibi güzel kokuyor." Diye cevap verdim gülümsemeye çalışarak. Anne, teyzem de seni çok özledi. Allah'ım, bitir bu hasreti!

 

Teyzem gülümsedi. Sadece gülümsedi. Başka hiçbir şey söylemedi. Artık gitmem gerekti. Çünkü işe gitmeliydim. Teyzemin elini tuttum ve öptüm. "Teyzem. Benim işe gitmem gerek. Merak etmene gerek yok. Fatma abla burada. İşim bittiğinde hemen evde olacağım."

"Tamam kuzum. Sen beni merak etme. Ben çok iyiyim." Gülümsedim ve bir kez daha elini öptüm. Ayağa kalktım. Tam o sırada kapı çaldı. Fatma abla açacağı sırada onu durdurdum.

"Fatma abla sen işine bakabilirsin. Zaten çıkacağım, ben bakarım." Fatma abla kafasını sallayıp mutfağa geri döndü.

Kapıyı açtım. Kimse yoktu ta ki kafamı aşağı indirene kadar. Bir kutu vardı. Kaşlarım çatık bir şekilde baktım kutuya. Bunu kim göndermiş olabilirdi? Üstünde de bir zarf vardı. Önce zarfı aldım elime. Dümdüz, beyaz bir zarftı. Açtım. Bir flaş disk vardı. Bir tane de not vardı.

 

Bu, size ilk hediyem olsun Sayın

Savcım.

 

                      Y. K.

 

Yazıyı tekrar tekrar okudum. Ancak tanıdığım hiç bir el yazısına benzemiyordu. Hakan veya Deren olamazdı. İş yerinden olabilir miydi? En sonunda kutuyu aldım ve içeri girdim. Biraz geç kalacaktım. Ancak bu kutunun içinde ne olduğunu görmem gerekti.

Hızlı adımlarla, topuklu ayakkabımın çıkan tok sesiyle merdivenleri çıktım. Odama girdim ve kutuyu yatağımı üstüne koydum. Bu flaş diskin ne olduğuna şuan bakamazdım. Ama kutuyu açabilirdim.

Siyah bir kutuydu. Ağır değildi, hatta fazlasıyla hafifti. Elime alıp salladığımda bir ses geliyordu. Çarpma sesi. İçinde bir şey vardı ama ne olduğunu kestiremiyordum. Üstündeki kırmızı kurdeleyi çözdüm ve kapağını açtım. Bir zarf vardı. Sadece bir zarf. İyice aradım taradım ama hayır, başka bir şey yoktu. O zarfı da aldım. Ve şaşırtıcı bir şekilde bir flaş disk daha vardı. Neler oluyordu burada? Bu bir şaka mıydı? Bir tane de kart vardı zarfın içinde. Aldım ve okudum.

 

Kutuyu açtığınız için teşekkür ederim Sayın Savcım. Bu da size ikinci hediyem olsun. Ancak daha bir çok kez görüşeceğimizden emin olabilirsiniz.

 

                         Y. K.

 

Bunlar bir şakadan ibaret olmalıydı? Ancak arkadaşlarım, bana bu tür şakalar yapmazdı. Hakan ve Deren dışında hiç arkadaşım yoktu. Peki ya bu kutuyu bana kim göndermişti?

Y. K. ne demekti? Bir isim olabilir miydi? Ancak öyle birini tanımıyordum. Veya bir topluluk olabilir miydi? Sanmam. Peki ya bu neyin nesiydi? Telefonumun çalma sesi düşüncelerimi böldü. Çantamdan çıkardığımda Deren'in olduğunu gördüm. Hemen açtım. "Alo."

"Alo. Gaye neredesin?"

"Çıkıyorum şimdi." Dedim odadan çıkarken ve ekledim. "Beş dakikaya oradayım."

 

 

Loading...
0%