@queenwx2
|
Melek ve Batu, birbirlerine sarılmış bir şekilde odaya yayılan sessizliği paylaşıyorlardı. İkisinin de yüzlerinde yaşadıkları zorluğun ve korkunun izleri vardı ama aynı zamanda hayatta oldukları için minnettar oldukları da belliydi. Bu duygusal anları bozmamak için kapının önünde sessizce durup onları izlemeye devam ettim.
Birkaç dakika sonra, Melek başını Batu’nun omzundan kaldırdı ve gözlerini bana çevirdi. "Erva," dedi zayıf bir sesle, "burada olduğun için teşekkür ederim. Sen olmasan…"
Onu hemen durdurdum. "Melek, hepimiz buradayız ve hayattayız. Birlikte atlattık bu kazayı. Senin de Batu'nun da iyileşmeye başlamanız büyük bir mucize."
O sırada doktor kapıyı nazikçe çaldı ve odaya girdi. "İyileşme süreci gayet iyi ilerliyor," dedi gülümseyerek. "Ancak biraz daha dinlenmeye ihtiyaçları var. Özellikle Melek'in fazla yormaması gerek kendini."
Başımı salladım ve Batu’ya dönüp, “Hadi, biraz da dinlen. Melek’in toparlanması için zamana ihtiyacı var. Onu sık sık ziyaret edersin, merak etme,” dedim.
Batu sessizce onayladı, ama gözlerini Melek’ten ayırmakta zorlanıyordu. Odayı terk etmeden önce, son bir kez elini sıktı. “Söz veriyorum, iyileşip buradan çıktığımızda her şey çok daha güzel olacak,” dedi alçak bir sesle.
🤍
Bir hafta geçmişti. Melek’in durumu hızla iyileşiyordu, Batu ise taburcu olmak üzereydi. Hastane koridorlarında yürürken Batu’nun yüzündeki rahatlama ifadesini görmek beni de mutlu ediyordu. Kazanın şokunu yavaş yavaş geride bırakıyorduk.
Bir sabah Batu’nun taburcu işlemleri tamamlanmıştı. Odasından çıkarken Melek'in odasına doğru bir bakış attı. "O iyileştiğinde her şeyi daha net konuşuruz," dedi kendine güvenen bir şekilde.
Birkaç gün sonra Melek de taburcu oldu. Onu hastane çıkışında karşılarken gözlerinde hala bir yorgunluk vardı, ama aynı zamanda yeniden hayata dönmüş olmanın hafifliği de hissediliyordu. Batu ile birbirlerine uzun uzun bakıp, gülümsediler.
Melek derin bir nefes alıp, “Beni bu süreçte yalnız bırakmadığınız için teşekkür ederim,” dedi. Sesi hala biraz zayıftı, ama içten geliyordu.
🤍
Hastaneden çıktıktan sonra her şeyin eskisi gibi olacağını düşünmüştüm, ama kazanın etkileri uzun süre devam etti. Bir süre sonra, Batu ile Melek arasındaki ilişkinin nasıl şekilleneceğini merak etmeye başladım. Melek’in Batu’ya karşı hisleri, kaza öncesinden daha farklı bir anlam kazanmıştı. Bu kaza, onları birbirine daha da yakınlaştırmıştı, ama aynı zamanda içlerindeki bazı yaraları da derinleştirmişti.
Bir akşam Melek’le yalnız kaldığımızda ona dönüp, “Batu’yu seviyor musun?” diye sordum. Bu sorunun cevabını gerçekten merak ediyordum.
Melek bir an duraksadı, gözleri bir şeyleri tartıyormuş gibi uzaklara daldı. Ardından başını salladı, ama bakışlarında bir tereddüt vardı. "Evet," dedi sonunda. "Ama kazadan sonra… her şey o kadar karışık ki. Batu’ya karşı hissettiklerim daha da derinleşti, ama aynı zamanda bu kazanın üstesinden nasıl geleceğimizi bilmiyorum."
Onun bu sözleri beni düşündürdü. Kaza, sadece fiziksel değil, duygusal anlamda da derin izler bırakmıştı. Batu da aynı karmaşayı yaşıyor olmalıydı. Şimdi sırada, bu yeni duygusal yükle başa çıkmanın ve yollarına nasıl devam edeceklerine karar vermenin zamanıydı.
🤍
Kazanın yaşandığı sırada, Nisa ve Efe, Batu ve Melek’in durumunu öğrenmek için sabırsızca bekliyorlardı. Onlar da aynı geziye katılacaklardı, ancak son anda başka bir plan çıkmış ve yola daha sonra çıkmayı kararlaştırmışlardı. Nisa, telefonunun ekranına sürekli bakıyor, bir haber almak için endişeyle mesajları kontrol ediyordu.
Efe, Nisa'nın gergin olduğunu fark etmişti ve onu rahatlatmaya çalışıyordu. Sessizce yanına yaklaşıp omzuna dokundu. "Nisa, biraz sakin ol. Erva mesaj attı, durumu öğrenir öğrenmez bize haber verecek. Onların iyi olduğunu biliyoruz," dedi.
Nisa, Efe'nin sözlerini duysa da kafasındaki endişeler dağılmıyordu. "Ama ya bir şey olursa? Ya düşündüğümüzden daha kötüyse? Melek ve Batu çok ağır yaralanmış olabilir..." Nisa'nın sesi titriyordu. Bir yandan endişe, bir yandan belirsizlik onu içten içe yiyip bitiriyordu.
Efe derin bir nefes aldı, Nisa’yı sakinleştirmek için yanına oturup ona sarıldı. "Bak, şu anda yapabileceğimiz tek şey beklemek. Erva da bizim kadar endişeli, ama onlardan haber almak zor. Merak etme, Melek de Batu da güçlüler. Bu durumu atlatacaklar."
Nisa, Efe'nin sakinleştirici tavrına rağmen gözlerinde yaşlarla ona baktı. "Sen güçlü olabilirsin, ama ben Melek’i çok önemsiyorum. Batu’yu da... Ya bir şey olursa, onların başına gelen şey benim de başıma gelebilir diye korkuyorum."
Efe, Nisa'nın endişesinin sadece arkadaşları için değil, kendileri için de olduğunu fark etti. Sonuçta, bu tür kazalar insanı hayatın ne kadar kırılgan olduğuna dair derin düşüncelere sevk ediyordu. "Nisa," dedi, sesinde yumuşak bir tınıyla, "biliyorum, kazanın seni nasıl etkilediğini anlıyorum. Ama seninle birlikteyken, her şeyin üstesinden geliriz. Onlar iyileşecek ve biz de hayata birlikte devam edeceğiz. Hem Batu da Melek de sizin gibi arkadaşlara sahip oldukları için şanslılar."
Bu sırada, Nisa’nın telefonu titredi. Gözyaşlarını silip hızla ekranına baktı. Erva’dan gelen mesajı okurken gözleri hafifçe parladı.
“Batu ve Melek iyileşiyorlar,” dedi, derin bir nefes alarak. “Henüz tam olarak konuşamamışlar, ama hayattalar. Onlar iyi olduğu sürece her şey yolunda olacak.”
Efe, Nisa’nın gözlerindeki endişenin yerini alan rahatlamayı gördü. "Gördün mü?" dedi gülümseyerek. "Her şey yoluna giriyor. Şimdi ne yapacağımızı düşünelim. Belki hastaneye gidip onlara destek olabiliriz."
Nisa, başını salladı. "Evet, onları yalnız bırakmak istemem. Melek ve Batu'ya en kısa zamanda gitmeliyiz. Şimdi onların bize ihtiyacı var."
🤍
Nisa ve Efe, kazanın ardından Batu ve Melek için endişelenseler de bu olay onların kendi ilişkilerini ve birbirlerine olan bağlılıklarını da test ediyordu. Onlar da bu süreçte birbirlerine destek olarak, arkadaşlıklarının ne kadar güçlü olduğunu fark edeceklerdi.
🤍
Kazanın üstünden birkaç gün geçmişti. Erva, evde sessizce otururken gözlerini sürekli Batu’nun odasına kaydırıyordu. Hastaneden çıktıktan sonra Batu, kendini odasına kapamış ve kimseyle konuşmak istememişti. Melek de hâlâ yaşadığı şoku tam anlamıyla atlatamamıştı, ama Erva onları yalnız bırakmak istemiyordu. Yine de Batu’ya bir şey sormak, Melek’le dertleşmek için doğru anı bulamıyordu.
Bir akşam, herkes evde kendi köşesine çekilmişken Erva, Batu’nun odasının kapısını çaldı. Hafifçe kapıyı aralayıp içeri baktı. Batu yatağında oturuyor, boş bir şekilde duvara bakıyordu.
Erva: “Batu? Biraz konuşalım mı? Belki bu şekilde rahatlarız.”
Batu önce hiçbir şey söylemedi, ama bakışlarından birinin onun yanında olmasına ihtiyacı olduğu belliydi. Başını hafifçe sallayarak onay verdi.
Erva odaya girip yatağın kenarına oturdu. İkisi de bir süre sessiz kaldı; kazadan sonra hiçbir şey eskisi gibi değildi. Erva, Batu’nun derin bir nefes alıp gözlerini yere diktiğini fark etti.
Batu: “Erva, o gün sizi koruyamadım… Direksiyon bendeydi. Kontrol bende olmalıydı, ama…” Sesi titredi, gözlerini kapatarak nefes almaya çalıştı. “Ne yaparsam yapayım, o anları aklımdan çıkaramıyorum.”
Erva, Batu’nun omzuna hafifçe dokundu. “Bu kazayı sen kontrol edemezdin, Batu. Evet, korkutucuydu, ama bu sadece senin değil, hepimizin yaşadığı bir şeydi. Buradayız, sen buradasın. Bu yeterli değil mi?”
Batu başını eğdi, ama gözlerinde az da olsa bir rahatlama vardı. “Melek’i arka koltukta o halde görmek… Aklımdan çıkmıyor. Onun bir şey yaşamış olabileceğini düşünmek bile… bilmiyorum, kendimi bu suçluluk duygusundan kurtaramıyorum.”
Erva derin bir nefes aldı. “Bak Batu, senin ve Melek’in hayatı benim için önemli. Hepimizin bir arada olması bizim için bir şans. Kendini daha fazla suçlama. Bu durumu ancak birbirimize destek olarak atlatabiliriz.”
O sırada kapı hafifçe aralandı ve Melek içeri girdi. Onları sessizce dinlemişti. Gözleri dolmuş, ama gülümsemeye çalışıyordu. “Beni o halde görmüş olman... evet, bu kolay değil, ama buradayız. Kazanın bize öğrettiği tek bir şey varsa, o da beraber olduğumuzda daha güçlü olduğumuz.”
Batu, ikisine de minnettar bir bakış attı. Erva ve Melek’in bu desteği, içindeki suçluluk duygusunu bir nebze de olsa hafifletmişti. Artık kazayı geride bırakmak ve hayata yeniden tutunmak için birbirlerine destek olmaları gerektiğini biliyorlardı.
🤍
Kazadan sonra Erva, Batu ve Melek için artık tek bir yol vardı: Birbirlerine sıkı sıkıya tutunmak. Bu deneyim onları daha güçlü ve daha bağlı hale getirmişti, ancak kazanın izlerini tamamen silmeleri hâlâ zaman alacaktı.
🤍
Kazanın üzerinden birkaç gün geçmiş, evdeki herkes toparlanmaya çalışıyordu. Olayın ardından Nisa ve Efe şehir dışına çıkmıştı, ama kazayı duyar duymaz ilk uçakla geri dönmüşlerdi. Akşam saatlerinde eve geldiklerinde Erva, Batu ve Melek hâlâ kazanın etkisindeydiler, fakat arkadaşlarının döneceğini bilmek içlerine bir nebze olsun rahatlık vermişti.
Kapı zili çaldığında, Erva hızlıca kapıya koştu. Kapıyı açar açmaz Nisa ona sıkıca sarıldı, gözlerinde hem endişe hem de sevinç vardı.
Nisa: "Erva, iyi misiniz? Kazayı duyduğum an kalbim duracak sandım!"
Erva, Nisa’nın sarılışına karşılık verdi ve hafifçe gülümsedi. "İyiyiz... yani elimizden geldiğince. Sizi burada görmek çok iyi geldi."
Bu sırada Efe de kapının eşiğinde durmuş, Batu’ya doğru hafif bir bakış attı. Batu sessizce ona yaklaşıp dostça sarıldı.
Efe: "Siz burada bu kadar zorlanırken biz uzakta kalamazdık. Her şey yoluna girecek, birlikte atlatalım."
Hep birlikte içeri geçip salonda oturdular. Nisa, Melek’in yanına oturup elini sıkıca tuttu. Gözlerinde yaşlarla, "Çok korkmuş olmalısınız, Melek," dedi.
Melek başını sallayarak hafifçe gülümsedi. "Evet, korktuk... Ama buradasınız, hep beraberiz. Bu da bir şey demek."
O akşam boyunca herkes yaşadıklarını paylaşarak, sessizce birbirine destek oldu. Kazanın verdiği yaralar hâlâ tazeydi, ama sevdiklerinin yanlarında olmasıyla her şey daha katlanılabilir hâle gelmişti.
🤍
Kazanın ardından, Efe onlara destek olmak için bir süre evde kalmaya karar vermişti. Misafir odasına yerleşmiş, Erva, Batu, Nisa ve Melek'in yanında olup onların toparlanmalarına yardım etmek istiyordu. Hep birlikte olmanın verdiği güçle, kazanın travmasını daha kolay atlatabileceklerini umuyorlardı.
Bir akşam hepsi salonda toplanmış, sessizce oturuyorlardı. Kimse konuyu açmaya cesaret edemese de, yaşadıklarını paylaşmanın iyi geleceğini biliyorlardı. Erva, sessizliği bozarak Efe'ye döndü.
Erva: “İyi ki buradasın, Efe. Senin varlığın hepimize güç veriyor,” dedi, ona minnetle bakarak.
Efe hafifçe gülümsedi ve “Bu zor günlerde birbirimizin yanında olmak zorundayız. Misafir odasında kalsam da, evdeki bu sıcaklık bana da iyi geliyor,” diye karşılık verdi.
Melek gülümseyerek “Gerçekten de iyi ki buradasın. Hepimiz toparlanana kadar kal,” dedi.
Batu da Efe’ye dönüp “Her şey normale dönene kadar bu evde hep beraberiz,” diyerek onayladı. Kazanın ardından yaşadıkları zor günlerde Efe’nin yanında kalması, evdeki herkes için bir güvence olmuştu.
O günden sonra, birlikte geçirilen zamanlarda kazanın izlerini geride bırakmaya kararlı bir şekilde, her gün birbirlerine daha sıkı bağlanarak yaralarını sarmaya devam ettiler.
(1544 kelime)
Kestikkkk
Eveeet arkadaşlar bu bölüm bu kadardı bir daha ki bölümlerde görüşmek üzere 🖐
Instagram: queenwx02
Tiktok: queenwx2 |
0% |