Şiddetli yağan yağmurun altında koşar adımlarla ilerliyordu. Yüzüne çarpan yağmur damlaları akan kanları temizliyordu. Elinin tersiyle dudağındaki kanı sertçe silip kanı yere tükürdü.

Adımlarını yavaşça durdurup etrafına baktı. Nerede olduğunu çözmeye çalışıyordu. Daha önce hiç New York’u gezmemişti. Nerede olduğunu bilmiyordu. Etrafta arabalar, büyük binalar ve gökdelenler vardı. Adımlarını sakince atmaya başladı bu sefer.

New York bugün soğuktu ve hiç olmadığı kadar şiddetli yağıyordu. Soğuğu yavaş yavaş hisseden kız hafiften titremeye başladı. Tenini ısıran soğukla yüzündeki ve kollarındaki acıları hissetmeye başladı. Ağızından küçük bir inilti çıktı. Karnına giren keskin acıyla çığlık attı ve dizlerinin üzerine sertçe düştü.

                                      🍷

Saatlerdir takip ettiği kızın bir anda durduğunu görünce uzaktan izlemeye başladı. Önce inlemişti sonra çığlık atmıştı. Kızın inleyişlerini dinledi ve bundan zevk aldı. Ellerini kot pantolonun cebine koydu ve izlemeye devam etti. Islak sarı saçlarına baktı. Beyaz teninden süzülen kanları izledi. Yüzüne hayali bir maske takındı. Kadına doğru yürüdü.

Sahte bir telaşla yanına yürüdü ve eğildi. Kızın saçlarını tutup yüzünden çekti. “Hanımefendi iyi misiniz? Durumunuz ciddi görünüyor.” İki büklüm olup açıdan kasılan kızı kucağına alıp arabasına yürüdü. Kollarında minicik kalan kız soğuktan ve acıdan titriyordu.

Kızın pansumanları yapılmış karnındaki derin kesiğe dikiş atılmıştı. Katil kahverengi deri koltuğuna yayılarak oturmuş, aşağıya sallanan elinde viskiyle yataktaki yaralı kızı izliyordu.

“Evine hoş geldin Liderin Kızı.”