Yeni Üyelik
8.
Bölüm

İhanet

@rabiaikta9


Kazım'ın gidişi arkasında yıkılmış bir Hilal bırakmıştı. Her acıyı iliklerine kadar hissediyordu. Koyu kirpiklerinin çevrelediği yaşlar elmacık kemiğinden iz bırakarak iniyordu. Dayanamamıştı yine, dizleri üzerine çöküp ağlamaya başlamıştı. Serpil daha fazla dayanamayıp Hilal'in yanına gidip oturdu. Anne şefkatiyle sırtını sıvazlamaya başladı. O da ağlamasına mâni olamıyordu. Abisi cidden herşeyi mahvetmişti. Yıktığı enkâzı toparlamayacak kadar tuzla buz etmişti. Olanları izleyen Ahmet,


"Yenge, avukatla konuştum. Boşanma dilekçesi ile ilgili gereken herşey için yüzyüze görüşeceğini söyledi. İstersen biraz toparlan çünkü birazdan burada olacak." Dedi. O esnada elleriyle gözyaşlarını silip burnunu çekti Hilal. Başını dikleştirdi.


"Ben iyiyim Ahmet, bu olanları yaşatan kişi kendini düşünsün çünkü bu saatten sonra o pavyon elinde olmayacak." Esmer tenine uyum sağlayan kirli sakala sahip yüzüne anlık şaşkınlık yayılmıştı Ahmet'in. Aynı şekilde Serpil'in de yayılınca,


"Aklından ne geçiyor?" Dedi Serpil. Ayağı kalkmıştı Hilal. Üzerinde olan beyaz tişörtünü düzeltti.


"O pavyonu açmak için bu evin üzerine kredi çekti. Ahmet'in mal varlığı aksi durumlar için benim banka hesabımda duruyor. Ee haliyle benim iznim olmazsa o paraya ulaşamaz. Boşanırsak eğer bu evde benimde hakkım var ve ben bu hakkımı alarak o pavyonu elinden alacağım. Geriye tek bir şey kalıyor, o da elleri bomboş Kazım."


Ortaya attığı bomba ile çiftin gözleri açılmıştı. Ahmet'in gerilen yüzü Hilal'in keskin yüz hatlarında dolaştı.


"Bana böyle söylemedi Kazım."


"Çünkü senin cayacağını biliyordu. Her duruma karşı tek güvendiği kişi bendim Ahmet, bu yüzden sana yapılanlar için özür dilerim. Kazım adına değil ama kendi adıma telafi edeceğim. Senin hakkın olan para senindir."


Tam ağzını açıp konuşacaktı ki kapının sesiyle üç çift gözün kapıya yönelmesi bir oldu. Bu olanlara daha fazla anlam yükleyemiyordu Ahmet. Kazım ona en başından beri ihaneti yapmıştı. Resmiyet olarak sadece imza istemişti ama senetleri imzalayınca Kazım'a güvendiğini zannettiği için okumamıştı. Ve şimdi gerçekler onun aklında zikzaklar çiziyordu.


"Sen avukatla gerekeni konuş o zaman yenge." Deyip hızla odaya girip kapıyı örttü. Artık nefes aldığına dair emin değildi. Gömleğinin iki düğmesini açtı ilk. Hızla nefes alıyordu ama vermekte zorlanıyordu. Ahmet'in yıkılmış bir şekilde odaya aniden kaçarcasına girdiğini gören Serpil'de dayanamamış arkasından gitmişti. Odaya giren Serpil kocasını o halde görünce telaşla kapıyı kapatıp hızla onu kendine çevirdi.


"Ahmet sakin ol, bu onun şerefsizliği ne olur kendine gel."


Abisine ettiği küfür ile hem utanıyordu, hemde kocası için korkuyordu. Koyu kahve gözleri yanmasıyla sıcak ıslaklığın yayılması bir olmuştu. Ahmet olanları uğultu halinde duyuyordu. Serpil'in ona sarılması, sırtını sıvazlaması onu sakinleştiremiyordu. O da dayanamayıp karısının sarılmasına karşılık verdi. Boğuk çıkan sesine engel olamıyordu.


"Benim şerefsizliğim, eğer ben inanmış olmasaydım sana o kadar kötü konuşmazdım. Size o kadar özlem duymazdım..."


"Şşşt, hayır. Senin hiç bir suçun yok."


Karısının ince beline dolanan kolları daha sıkı hale gelirken başını boynuna gömmüştü. Yasemin kokusunu acıyla ciğerlerine çekmişti. Tek yaşam kaynağı, tek mucizesi ve hayatının en önemli noktasıydı karısı. Serpil'in elleri Ahmet'in gece karası saçlarını ve boynunu sıvazlıyordu. Dudaklarını boynuna değdirip usulca öptü kocasını. Tam anlamıyla sakinleşen Ahmet kendini yavaşça geri çekmişti...


__________


Ortamın sessizliğine gerginlik karışmıştı. Küçük Yarkın'ın elinde olan oyuncak arabanın plastik tekerleklerin cılız çığlığı, kâğıtların birbirlerine değen sesleri soluklara karışmıştı. Orta yaşlarda olan uzun kumral saçlı kadının her verdiği kırmızı dosya Hilal'in ela harelerine eşlik ediyordu. Ahmet'in gözleri dikkatle karşılarında olan avukatın Hilal'e verdiği dosyalar arasında mekik dokuyordu. Serpil'in uyuyan Suzan'ı kucağında odaya götürmesi ile yanlarına gelmesi saniyeleri bulmuştu.


"Boşanma davası teslim edildikten sonra yürürlüğe çıkar Hilal hanım. Verdiğiniz diğer bilgilerle de mal hakkının yarısına sahip olduğunuz için hakkınızı savunmanız da hiç bir sakınca yoktur. Aksi bir durum karşısında bu konuyla da gerekeni ben yaparım."


Avukatın Hilal'e söyledikleri ile ayağa kalkması bir olmuştu. Eğilip çantasını aldı, Hilal'de kalkınca tebessüm edip,


"Çok teşekkür ederim ilginizden ve verdiğiniz bilgilerden dolayı Aylin hanım." Dedi. Avukatın çekik gözleri tebessüm edince düz bir çizgi halini alırken,


"Ne demek rica ederim Hilal hanım, en yakın zaman da tekrardan görüşmek üzere." Deyip el sıkıştılar. Ahmet ile Serpil'le de el sıkışan avukat dış kapıya yönelip Hilal, Ahmet ve Serpil'in uğurlamasıyla son bulmuştu.


"Şimdi sıra bende." Diye konuşup hiç bir cevap beklemeden kendi arabasının anahtarını alıp çıktı evden Ahmet. Arkasında bıraktığı kadınların şaşkınlık içinde kalmasına sebep olmuştu. Ela ile koyu tatlı kahve gözleri tedirginlikle birbirlerini bulmuştu...


____________ 


Uzun bir aradan sonra yalanlar ile kendinin de ortağı olduğunu zannettiği pavyonun önüne gelmişti Ahmet. Üzerinde olan siyah takımın titrediğine bile emindi içinde olan sinir alevinden dolayı. Pavyonun kapısında olan iki koruma gelen patronlarıyla anlık şaşırmıştılar. En son buradan çıkan Ahmet ile şimdi ki Ahmet bir hayli ciddi ve yerde olan çakıl taşlarını toz haline getiriyordu. Sinirle aldığı nefes, soğuk havanın keskinliğini sıcak buhara bırakıyordu. Omuzlarıyla boynunu bir iki defa oynatıp gerginliğini atıp daha fazla beklemeden hızla girdi pavyona.


İçeride olan kalabalık o kadar fazlaydı ki, sinirin alev çıkaran kara gözleri kısılmıştı. Bir sürü siyah takımlı adamları görmeyi beklemiyordu. Kesin bir şey olduğuna emin olan Ahmet hızla yönünü takım elbiseli adamların daha da fazla olduğu koridora yönlendirmişti ki, odadan çıkan sanki bir bez parçasıymış gibi kanlar içinde olan adamı görmüştü. Gözleri siniri es geçip korkuyla açılmıştı. Bunu Kazım yapmış olamaz diye düşündü. Hızla odaya adım atacaktı ki pavyon çalışanı Ahmet'in kolundan tutmuştu.


"Ağabey Serçe içeride, dikkatli ol."


__________


Gürkan ile Ahmet'in bir avcı gibi gözlerini sinirle kısıp birbirilerini derinlemesine incelemesi, Kazım'ın içinde ki kaosluğuna şahit ediyordu. Kazım'ın gözleri Ahmet'in bir umut bakar diye gözlerini gözlerinden hiç ayırmıyordu daha fazla kötü bir şey söylememesi için. Ama umudunun boş bir çaba olduğunu alnının Gürkan'a bakarken sinirden kırıştığından anlıyordu. Daha fazla dayanamayan Gürkan;


"Sen kimsin?" Demesi pavyonun hâlâ da devam eden şarkısının arasından gür sesiyle çıkmıştı. Ahmet'in yüzünde ki ciddiyetlik aniden silinip alayca gülümsemesi Gürkan'ın gururuna gitmişti.


"Ben Ahmet Koraydın, biricik Kazım Sazancı'nın eniştesi olup, bu pavyonun yarı söz hakkına sahip olan kadının yerine gelmiş biriyim!"


Kazım'ın yeşil gözleri anında açılmıştı. Bu olanları nasıl öğrendi diye düşünürken,


"Neden asistanı mısın o kadının? Gelsin o konuşsun benimle!" Gürkan'ın sesini keskin bir şekilde işitti. İşte o an Hilal'in de namı mafya adamının ağzında anılması ile korktuğu başına gelmişti. Hiç bir zaman karısını bu pavyona getirmemesinin sebebi tanılmamasıydı, hiç görünüp adından söz edilmemesiydi. Ama şimdi ki durum, koskoca yer altı canavarı olan adam tarafından yüzyüze görüşülmesini istenilmesi onun kılcal damarlarından titremesine sebep oluyordu.


"Her kadının bir yeri vardır Serçe, belki anlamazsın bir evladın ve karın yok ama onun kanı beş para etmez kocası ile canından daha değerli olan bir bebeği var!"


Ahmet'in Gürkan'ın yüzüne yaklaşıp gülen kara gözlerinin ışıltısı, cümlesiyle Gürkan'ın siniri ile aleve dönüşmüştü. Ahmet onu, onun zaafıyla vurmuştu. Sinir bakışları düşmanlığa dönüşürken,


"Bu beni hiç alâkadar etmez, sözünün geçmesi için bu ortaklığı hakkında karşımda konuşsun!"


O da Ahmet'in yüzüne yaklaşmış dişlerinin arasından tıslamıştı. Kazım'ın korkusu artarken hızla aralarına girip,


"O benim karım ağabey, benim sözüm onun sözüdür." Dedi. Ahmet dayanamamış kahkaha atmıştı. Kazım'a ithafen Gürkan'a yöneldi.


"Ama kanı beş para etmez kocasının sözü onun için bir hiçtir Serçe, bence iyi düşün derim!"


Hızla Ahmet'in yakasından tutmuştu Kazım duyduklarıyla.


"Sıçtırma kocalığını da karılığına da Ahmet, saçma sapan konuşup asabımı bozdurma!" Diye kükredi. Gürkan karşısında olan ikili ile keyifle Kazım'ın Ahmet'in yakasında olan ellerinden tutup indirdi.


"Karı kız kavgalarınızı o meşhur kadının yanında yaparsınız. Ben lafımın arkasındayım, bu ortaklık için karşımda görmek istiyorum o kadını. Şayet dediğiniz kadın ile görüşmez isem, kendi bildiğim yöntemleri kullanmaktan kaçınmam!"


Eğilip sandalyesinde olan ceketini aldı Gürkan. Giyinip yakasını düzeltti.


"Yerde olan kanı Aziz temizler dert etme Kazım, temiz yerde pokerler gövde gösterisi yapar." Deyip karşısında olan ikiliye yan gülüşünü sergileyip cevap beklemeden çıktı. Ardından kaşlarını hayretle havaya kaldırıp dudaklarını büzüştüren Ahmet ile, korkusunu gizlemek adına derince yutkunan Kazım bırakmıştı.


"Yazık sana Kazım, karını kendi ortağın yapmış olduğun yetmiyormuş gibi gizlemiş olmana rağmen ateşin içine attın. Bende seni adam sanıyordum ama sen adi şerefsizin önde giden herifin tekisin." Avuçlarını sıkan Kazım daha fazla dayanamamış hızla Ahmet'in suratına vurmuştu. Suratına inen yumrukla sendelemiş olan Ahmet elmacık kemiğinde hissettiği ağrıyı umursamadan kahkaha attı.


"Zoruna mı gitti lan?" Bir kez daha suratına inen bir yumrukla, daha fazla ayakta kalamayan Ahmet düşüp dirseklerinden destek alarak bedenini dikleştirdi. Hâlâ da gülümseyen çehresi,


"İyi ki de sahte senetlermiş imzaladıklarım, yoksa bu pavyonda bu beş para etmez canın yüzünden katil olacakmışım." Diye onun duyacağı şekilde konuştu.


"Kes sesini!" 


Kazım'ın kükremesi odayı doldururken Ahmet yerden kalkıp Kazım'ın yanına yaklaştı. Gece karası gözlerini Kazım'ın yeşillerine dikti.


"Susarım ben merak etme, bu saatten sonra Hilal konuşacak sen dinleyeceksin Kazım." Duyduklarıyla deliye dönen Kazım,


"Hilal hiç bir şey yapamaz!" Dedi dişlerinin arasından tıslayarak. Ahmet olumsuzca salladı başını.


"Yanıldığını yaşayınca anlarsın."


Bir elini Kazım'ın omuzuna hafif vurdu Ahmet. Sonra kendine çeki düzen verip ıslık çalarak çıkmaya başladı odadan. Kapıya yaklaşıp arkasından yine baktı. Kazım'ın dumura uğramış bedeni gözleri önüne serilince beyaz dişlerini daha çok sergileyip kapıdan ellerini çekip çıktı. Serçe'nin pavyondan çıkmış olduğu kalabalığın bir hayli azalmasından anlaşılıyordu.


Ahmet'in konuşmasından Hilal'in boşanmada bunu lehine kullanacağına emin olmuştu. Yıkılmış bir bedeni boş odaya sergilemekten gocunmayan Kazım, daha fazla ayaklarının isyanına dayanamayıp yığılmıştı. Korkusu, acısı ve tedirginliği artık gün yüzüne çıkmıştı. Yeşil gözleri burnunu sızlatacak kadar yakıyordu yüreğini. Hilal'in zeki olduğunu biliyordu ama onu yıkacak kadar plan kuracağını hiç düşünmemişti...


Ve şimdi anlamıştı ki oyun değil gerçek bir hayattı yaşadıkları. Yalan evrak ve senetler değil gerçekleri olacaktı. Omuzlarının üzerine değen eller ile, kızarmış yeşil harelerini gömleğinin üzerinde duran soğuk parmakların sahibine çevirdi. İşte o an sol gözünden bir yaş kumral sakallarına yol almıştı...


________


Neriman'ın bu pavyona gelen adamların yoğunluğundan dolayı merakı artmıştı ve ara ara gözlerini nedenini araştırmak istercesine adamların üzerinde gezdiriyordu. Bir süre sonra Ahmet'i görmesiyle içine huzursuzluk yayılmıştı. Çünkü en son Ahmet'i gördüğünde sert çehresi Kazım ile kendi üzerinde gördüğüne şahit olmuştu.


Ardından adımlarının ince koridora girip kaybolduğunu görünce kötü bir şey olduğuna emin olmuştu. Aradan geçen sürede yine iri bedene sahip olan kırmızı saten kravatlı adamın, yani Serçe'nin de korumalar ile birlikte pavyondan çıkmasına ve fazla zaman geçmeden Ahmet'in de o koridordan ilerleyip pavyondan çıktığını görünce dayanamayıp o da gitti o koridora. Göz yorucu gold detayların ve kırmızının dansı arasında hafif açık olan kapıya kehribar gözleri takıldı. Adımlarını yaklaştırıp açtı kapıyı.


Gözlerine şahit olamadığı görüntü ile şok olan Neriman, adımlarını yavaş yavaş acı içinde yığılmış olan bedene doğru atmaya başladı. Karşısında olan adamı ilk kez böyle perişan görmüştü Neriman. Çöken omuzları dağılmış kumral saçları, dışarı da olan soğukluğa aldırış etmeyen teri ile hafif ıslanmış gömleği omuzlarına yapışmıştı. İnce uzun ve narin parmaklarını çöken omuzlara değdirdi Neriman. Avuçlarına yayılan sıcak tenini gömleğin üstünden bile hissetmişti Neriman.


Bir orman ile güneşin birbileriyle yaz ayına özlem duyar gibi hasret çekmesiyle aynıydı iki çiftin gözleri. Kazım'ın hissettiği soğuk eli tenine işliyordu. Neriman'ın narin elleri, parmakları kışı andırırken avucu yaz mevsimi gibiydi. Ellerini Neriman'ın elleri üzerine koyup kendine çekti Kazım. Neriman'ın bu hareketle dizleri üzerine çökmesi bir olmuştu. Kazım'ın kalın kolları beline dolanırken başını omuzuna gömüp için için ağlması da saniyelere karışıp, Neriman'ın bedeninde volkan patlamasına sebep olmuştu.


"Çok yoruldum..."


Duyduklarıyla yüzünü acıyla buruşturmuştu Neriman. Hava da kalan kollarını ona sımsıkı sarılan Kazım'a doladı. Bir elini kumral saçların arasında soğuk parmaklarını daldırıp okşamaya, diğer eliylede sırtını sıvazlamaya başladı. Bu hareketiyle ona sarılan Kazım'ın ağlaması şiddetlenmişti. Tıpkı küçük bir çocuk gibi kolları arasında ağlayan koskoca adamla neler olduğuna dair merakı daha çok artıyordu ama diyebildiği tek şey;


"Hayır, sen çok güçlü bir adamsın. Daha yolun başındasın böyle söyleme..." Olduğu idi. Kazım Neriman'ın söyledikleri ile başını boynundan kaldırıp gözlerini onun gözlerine dikti.


"Gerçekten güçlü müyüm?"


"Evet." 


Hiç düşünmeden cevaplayan Neriman ile Kazım'ın elleri siyah ve kahve karışımı olan saçlara gidip bir iki tutamı işaret ile baş parmağıyla okşadı. Yeşil hareleri güneşi andıran gözlere değdi. Yüzünü daha çok karşısında masum bakan kadına galip gelemeyeceğini, mağlup olup dudaklarıyla bedeni titreyen kadının dudaklarına teslim etmişti.


Neriman'ın dudaklarına değen sıcak nefesin nefesiyle buluşması vücudunun ısınmasına sebep olmuştu. Alev alev yanan bedeni titremeye başlayınca Kazım'ın öpüşmesi sert hale dönüştü. Neriman nefesini tazelemek adına dudaklarını aralarken sıcak ıslaklıklığın yayılmasına neden olan dilin dansı dudaklarında hüküm sürmeye başladı. Birden bire olan bu duruma engel olamıyordu Neriman. Gözlerini yumup o da artık karşılık vermeye başladı.


İki bedeninde birbirlerine temas eden ten ile sıcak nefeslerin de karıştığı an yüreklerinde olan aleve yenik düşmüştü. Kazım kendini hafif çekmesiyle gözleri birbirlerini bulmuştu ve arzuyla bakmaya başlamıştı birbirlerine. İkisininde birbirlerine engel olmayacaklarını gözleri sunmuştu. Tekrardan iki dudağın dansı birbirlerini mayhoş ederken deli divane çırpılan nefesleri karışmış, özgürlük için burunlarından vermeye başlamıştı.


Kazım'ın aklı durmuş gibiydi. Masum hareketleriyle acemi bir şekilde karşılık veren kadın deli ediyordu onu. Neriman'ın ise hasretiyle yanıp tutuştuğu adamın sıcak dudaklarını teninde hissetmesiyle heyecanı doruklara çıkartıp bulutların üstündeymiş gibi hissettiriyordu. O an anlamıştı aşkına yenildiğini...


Kazım'ın Neriman'ın yüzünü tutan elleri beline kaymıştı ve kendine daha çok bastırıp kaldırmıştı. Kaldırdığı beden ile kendide kalkıp Neriman'ın bacağını beline dolayıp, kollarını da boynuna dolamasıyla odanın kapısına doğru gidip, Neriman'ın sırtının kapıyla buluşmasına sebep olmuştu.


Neriman'ın Kazım'ın boynunda olan kolları ellerine verdiği komutla kumral saçlarını çekiştirmesiyle, Kazım aldığı hazdan ötürü dayanamamış Neriman'ın dudaklarını ısırmaya başlamıştı. Neriman'ın hızla nefes almasından dolayı inip kalkan göğüsleri, boğazında uğultuyla kopan iniltiye engel olamamıştı dudaklarının sızlanmasından dolayı.


Koyu renkte olan pileli eteği, beyaz tenini Kazım'ın eline karşı açığa sunmasıyla Kazım da açıkta olan bacaklarını sıkıp kendine daha çok bastırdı. Karşısında, dudaklarında olan hükümle ve ellerinin arasında titreyen sıcak bedenin arzusu yayılmış ve teslimiyetini gözler önüne sermişti. Sertçe sıkıp bıraktığı bacakları, dudaklarını Neriman'ın boynuna götürmesiyle boynunu daha çok yer açmak için geriye doğru kaldırdı Neriman.


Kazım'ın Neriman'ın boynunda atan nabzında bıraktığı izlerin sarhoşluğu Neriman'ı bilinmezliğe sürüklüyordu. Kızarmış dudaklarını ısırıp Kazım'ın kumral saçlarında olan ellerini iniltileri dolduran odaya daha çok yayılmasıyla çekip bastırdı boynuna. Kazım'ın o an boşluğa düşen eli kapı kulpunun altında olan anahtara yönelip kapıyı iki defa kilitledi. Bir bedenin gönlü aşkı için esirken, diğerinin gönlü ihanet aşkıyla birbirlerinin esiri olmuş bütün bu olanları unutmak istercesine talan etmiştiler birbirlerini...


Loading...
0%