Yeni Üyelik
7.
Bölüm

Serçe

@rabiaikta9


"Çok iyiyim emin ol, hatta seninle yakından tanışmak istiyorum."


Bu cümle karşısında, şaşkınlığın hakim olduğu bedeni şoka girmiş bir şekilde kehribar gözlerini açmıştı Neriman. Evet yalnış duymamıştı, uzun bir süredir aşkıyla yanıp tutuştuğu adamın ona 'seninle yakından tanışmak istiyorum' dediğini aklına yine ihaneti sunup gönlünü esir almasına sebep olmuştu. Nasıl tepki vereceğini fazlasıyla şaşırmış olan Neriman bir kaç defa ağzını açıp kapattı. Derin nefes alıp;


"Neden?" Dedi birden bire Neriman. Bu soru karşısında Kazım'ın yüzünde olan gülümseme ciddiyete döndü. O da yeni farkına varmıştı ki büyük bir cümle dökülmüştü ama bunu dediği için zerre pişmanlık duymuyordu. Aksine içinde tuhaf bir his vardı ve bu Hilal'e kanıtlaması için erkeklik gururu gönlünü dinlemiyordu. Yüzüne yerleşen ciddiyetini hafif bir yumuşamaya bırakınca,


"İstemezsen anlarım, sadece yakından tanımak istedim gönül boşluğu var ise doldurmak için." Dedi. Neriman'ın yüzünü hayrete düşüren kısa cümle ile Kazım tebessüm etti.


"Evet, oradan bakılınca koskoca pavyon sahibi birisi olarak tekin gözükmüyor olabilirim ama kendimi ispatlayabilirim, tabii izin verirsen?" Bu son cümlesi ile Neriman'dan cevap bekleyen Kazım yanlarına yaklaşan çalışan ile yeşil harelerini çevirmek zorunda kalmıştı.


"Ağabey özel misafirimiz var, Serçe geldi seni soruyor." Dedi. Kazım'ın yumuşak tebessümü anında silinip,


"Serçe mi gelmiş?" Dedi.


"Evet ağabey, onu özel masaya yönlendirdik hatta."


İllegal işler ile uğraşan, kaçak imalat ve ticaretin hüküm sürdüğü yer altı canavarı, mafya babası Gürkan Bağlaç, namı değer Serçe kendi pavyonuna eğlence amaçlı gelmediğini anlayan Kazım şok içinde yerinde kıpırdamadan siyah takımları içinde olan kumral çalışanına bakıyordu. Gürkan'a Serçe denilmesinin amacı babasına yapılan suikast girişimi sonucu hayatını kaybeden babasının intikamını aldıktan sonra serçe parmağını kesmiştiler.


Tek sağ olarak onu bırakmıştılar ve onun soyu geleceği vakit aynı şekilde devam edeceklerini söylemiştiler Serçe'ye. Bundan olsa gerek adam otuz yedi yaşında olmasına rağmen evli olmayıp bir kadınla bile görülmemiş. Yaşadıklarından ötürü yer altında acımasız, gaddar ve kindar olarak tanınan biriydi Serçe.


Bu düşüncelerin arasında korku dolu yeşil gözlerini ona inat güneşi andıran parlak kehribar gözlere şahit olmuştu. Neriman Kazım'ın söylediği son sözü ile cevap beklediğini biliyordu ama konuşmasına fırsat vermeyen çalışan ile tam anlamıyla düşünceleri netleşmeyen Neriman'ın cevabı kesilmişti. İçinden derin nefes almıştı Neriman çünkü şuan verebileceği bir cevabı yoktu, düşünmeye ihtiyacı vardı. Arkadaşı Kezban'a söylemeyi düşünüyordu. 'Bak kötü dediğin adam benimle yakından tanışmak istiyor' demek istiyordu.


Kazım da cevap beklediği kadından Serçe'nin adını duymasıyla cevabı askıya almak adına,


"Sen biraz düşün iyice, vereceğin her cevabın benim hayatımın gidişatını değiştireceğini unutma yeter güneş gözlü." Dedi ve Neriman'ın sağ eline uzanıp hafifçe okşadı. Neriman hızla eline değen, özlem duyduğu el ile gönlüne kor alev düşmüş gibi heyecanlanmıştı. Aslında düşünecek bir şeyi yoktu onun açından çünkü cidden Kazım'ı deliler gibi seviyordu ama şok içinde olduğu için konuşmalarını seçip öyle konuşacaktı.


"Ağabey bence fazla bekletmeyelim Serçe'yi bilirsin ada..."


"Tamam gidelim." Dedi sertçe çalışanına Kazım. Her ne olursa olsun bu adamın adını Neriman'ın yanında anılması hoşuna gitmemişti. Başıyla onaylayan çalışan adımlarına yön verip Serçe'nin yanına gitmeye başladı. Kazım hızla Neriman'a döndü o an.


"Bekliyorum cevabını..." Deyip elinin arasında olan eli yavaşça bırakıp uzaklaşmaya başladı. Neriman bu gelen adama karşı merak hissi uyanmıştı ama büyük iş adamının eğlenmek için geldiğini düşündüğü için fazla sorgulamadı. O da aynı şekilde içinde olan mutluluk ve heyecanla Kezban'a nasıl söyleyeceğim diye düşünürken beynine dank eden şey ile anında durdu. Kezban 'o adamdan uzak dur' demişti ve emindi ki bunu ona söylerse asla kabul etmeyecekti hatta onunla konuşmasına fırsat bile vermezdi.


Üzüntüyle yüzünü buluşturan Neriman, en iyi çözüm olarak tanışıp iş ciddiye varırsa Kezban'a söylemeyi düşündü. Başıyla içinden hesaplaştığı cevapları ile onaylayan Neriman sesli bir şekilde,


"Evet Kezban şimdilik değil ama ileride öğrenecek." Dedi...


_________


Kırık beyazın griye döndüğü fayansların üstünde, kahve rugan ayakkabısının topuk seslerinin ortamda hakim olan şarkıya karışmıştı Kazım'ın. Kahkaların ve konuşmaların da karıştığı ortamda içinde oluşmuş olan tedirginlik attığı adımları, adını duyduğu ama yüzünü ilk kez canlı gördüğü adama gelmişti. Siyah ceketinin arasında kamuflaj edilen ceket ile aynı renkte gömleğin yakasında sarkan kırmızı saten kravatın, üzerinde olanlara eşlik eden siyah pantolon ve yılan motifli gümüş kemerin, sol dizinde olan elinde siyah deri eldivenle gizlenmiş serçe parmağı üzerinde yeşil hareleri gezindi.


Giyiminden bile tedirginliğine daha fazla tohum ektiren adamın yüzüne gözlerini gezdirince, koyu kahve gözlerinin esmer tenine uyum sağlayan harelerin baş gösterdiği ama keskin yüz hatlarının göz çevresine verdiği çizgilerle, kemikli sivri buruna davet ediyordu. Koyu kahve sakallarının arasına gizlenmiş dudakları aralanan adam ile Kazım bakışlarını gözlerine çevirdi.


"Kazım Sazancı, sonunda heyecanla tanışmak istediğim adam ile yüzyüze görüşme şerefine nail olabildim!"


Gür ama bir o kadar tok sesi ile söylediği cümle karşısında Kazım huzursuz olmuş olsa da, yüzüne yerleştirdiği yapmacık gülümseme ile gözleri kısılmıştı.


"Bu şerefe benide ortak etmenize çok mutlu oldum Gürkan bey!" Dedi.


Ortamda olan gürültüden dolayı yüksek seslerle birbirlerine cevap veren ikili, Gürkan'ın el hareketiyle bölünmüştü. Eliyle karşısında ki koltuğa oturmasını işaret ettikten sonra, kendi oturduğu koltuğuna arkasını da yaslayıp bacak bacak üstüne atmıştı. Kazım verilen komut ile derhal istenileni yapıp siyah avangart olan tekli koltuğa oturmuştu. Ama kasılan bedeni diken üstüne oturmuş gibi yüzünü buruşturmuştu. Bunun üzerine gülen Gürkan,


"Korkma Kazım benden, sadece tanışmaya geldim." Dedi. Sonra yüzünde olan gülümsemenin silinip ciddiye dönmesiyle;


"Ama güzel bir rakıya hayır demem, sohbet koyu olacak diye umuyorum tabii sende eşlik edersen?" Diye devam etti cümlesine.


Kazım'ın tedirginliğine şaşkınlık da yayılınca afalamıştı anlık olarak, ama hızla silkelenip çalışanına baktı. En başından beri bakışları patronunun üzerinde olan adam hızla başı ile onaylayıp yerinden ayrılmak için adım attı.


"Koçum yanına birde bol kavrulmuş nohutta getir iyi gider!" Dedi Gürkan. Çalışanın adımları anında durup dönmüştü.


"Tamamdır ağabey!" 


Çalışanın adımları yanlarından ayrılırken Gürkan bakışlarını tekrardan Kazım'a getirdi.


"Sevdim seni Kazım."


Kazım yüzüne zor bela yerleştirdiği samimiyetle,


"Ne mutlu bana Gürkan bey." Dedi.


"Aslında seni sevmemin sebebi, beni ilk kez görmüş olamana rağmen Serçe dememiş olman. İlk kez biri bana bunu dedi ve resmiyeti bırakmanı istiyorum. Bana sadece ismimle yada ağabey ile hitap etmen yeter."


Gürkan'ın bu rahat tavrının arkasına gizlenmiş olan hiç bir şeyi anlamıyordu Kazım, bu yüzden tebessüm etmişti.


"O zaman burada olmanın bir sebebide vardır Gürkan ağabey?"


Koyu kahve gözleri anında parlayan adam ile Kazım şüphe dolu gözleri üzerinde mekik dokuyordu.


"Zekisin, doğru bildin boşuna gelmedim. Hoşuna gidecek bir teklif ile geldim."


"Nedir teklifin?"


"Acelemiz yok koçum, bir rakımızı içelim konu konuyu elbet kovalar."


Masaya iki rakı ve kavrulmuş nohut bırakılmıştı. Siyah deri eldivenli elini göz önüne serip nohut yedikten sonra rakıyı içti Gürkan. Kazım'ın şüpheli bakışları hâlâ üstünde geziyordu ve o bu durumdan şikayetçi değildi. Tam aksine keyif alan Serçe,


"Ne kadar garip, beni bende olmayanla tanıyorlar." Dedi. Kazım'ın da rakı bardağına hüküm verip dudaklarına götürmüştü ki duydukları ile bir yudum aldığı rakıyı yavaşça masaya bıraktı. Artık yavaşça yanında olan adama alışan Kazım gülümsemesine engel olamamıştı. Çünkü bahsettiği olmayan serçe parmağıydı.


"Kaybettiğinle kazanmışsın ağabey o yüzden." Dedi ve uzanıp kavrulmuş nohuttan bir kaç tane ağzına attı. Gürkan bu cümle ve hareketine daha geniş gülümsedi.


"İşte böyle rahat ol, kasıntılar ile boğuşmak adamı öldürür. Bu hayat korkakları sevmez."


Kazım ile Gürkan'ın sohbeti koyu hale gelirken, yanlarına gelen Gürkan'ın adamıyla sohbete ara vermek zorunda kalmıştılar. Endişe okunan esmer adamın yüzü Gürkan'ın üzerindeydi.


"Ağabey bir sorun var!"


Kaşları çatılan ikili, Gürkan'ın cevabıyla netliğe ulaşmak adına yönelmişti çalışanına.


"Söyle?" 


Çalışanın bakışları Kazım'a yönelince,


"Yabancı değil Aziz söyle!" Dedi sert sesiyle Gürkan.


"Ağabey sınırda yakalanan araç imha edilmiş, bizimkilerde oradaydı bu yüzden düzenekte yakalayabildiğimiz tek biri oldu."


"Nerede peki?" 


"Senin burada olduğunu bildikleri için adamı buraya getirdiler. Şuan dışarı da araçta, istersen biz konuşturalım, kime çalıştığını öğrendikten sonra..."


"Getirin içeri birlikte rakı içelim!" Diye lafını kesti Gürkan. Yüzünde gülümseme olmasına rağmen kaşlarının ortasında belirginleşen kızarıklık vardı. Kazım'ın şokla açılan gözleri ikisinin arasındayken Gürkan'ın son cümlesi bomba gibi ortaya düşmüştü. Yanlarında olan bir çok çalışan da bu konuşmalara şahit olmuştu ve Gürkan'ın çalışanı da dahil olmak üzere şaşırmıştılar. Çalışanın gözleri bir kez daha patronun üzerinde gezindi. Net yüzü ile karşılaşınca baş sallamakla yetinip hızla ayrıldı.


Ceketini çıkaran Gürkan gömleğininde kollarını katladı. İtinayla yaptığı hareketlerini gözlerini Kazım'a çevirmesi ile son buldu.


"Ben asla elimi kirletmem, sakatım zaten. Sadece sıcak bastı."


"Burada müşterilerin yanında?"


"Yok yok sadece rakı içeceğiz, en sevdiğim şey yemek ile içmek iken bölünmesi en sevmediğim kategoriye giriyor Kazım. Ayıptır demesi mideme düşkünümde."


"Tamam." Dedi Kazım ve gözleri yanına gelen iki çalışanın kolları arasında, yüzünde dayak izine bile rastlanmayan adam vardı. Tek fark üzerinde yırtılmış tişört ile koyu kot vardı. Yaşı yirmi beşe yakın bir genç olması Kazım'ın kanının çekilmesine sebep oluyordu. 'Şimdi bu adam ölecek mi?' diye içinden geçirdi.


"Kazım bildiğime göre burada henüz boş olan iki oda varmış, doğru mu?"


Gözleri anında Gürkan'a dönen Kazım,


"Doğrudur ağabey." Dedi.


"Süper o zaman, bardağın da olan rakıyı dik kafaya yeni gelen gencimizle turlayalım."


Kazım'ın itiraz etme şansının olmadığını pavyonu dolduran bir hayli korumalar ile anlamıştı, bu yüzden baş sallamak ile yetindi. Gürkan eline aldığı kendi rakısını ayağa kalkıp korumaların kollarının arasında olan gence uzattı.


"İlk ben içtim umarım miden bulanmaz."


Korumalar uzatılan rakı ile gencin kollarını bıraktı. Titreyen ellerini havaya kaldırıp uzatan genç yavaşça rakıyı aldı Gürkan'ın elinden.


"Şimdi seninle bir oyun oynayacağız, eğer o rakıyı bir yudumda içersen serbessin."


Herkesin gözü bardakta olan üç yudumluğa kaydı...


"Dudağının kenarında damlamasın sakın israftır."


Titreyen eliyle dudaklarına götürdüğü rakıyı ilk yudumda ağzına aldı genç adam, ama ağzına aldığı gibi çenesinden bir çoğu süzülmeye başladı. Yüzünü buruşturan Gürkan,


"Hem kaybettin, hemde midemi bulandırdın." Dedi. Kazım da artık ayağa kalkmıştı, birden bire gelişen bu olaylarla karşı karşıya kalmıştı ve ne yapacağını bilmiyordu.


"Hadi Kazım turlayalım."


Dedikleri ile çalışanına baktı Gürkan.


"Aziz benim Haydar'ı getir!"


Çalışan hızla yanından ayrılınca, Kazım ondan istenileni yapmak için eliyle koridoru gösterdi. Gürkan da koltukta olan ceketini alıp omuzuna attı ve gösterdiği koridora yöneldi. Arkasından gelen Kazım,


"Sağdan ikinci kapı." Dedi, başıyla onaylayan Gürkan hızlı adımlar atıp siyah kapının kulpunu çevirip girdi iri bedeniyle.


"Aziz'e söyleyin bir sandalyede getirsin."


Çalışanlara yöneltilen cümle ile iki koruma hızla yönünü diğer çalışanın yanına doğru çevirdi. Kazım'ın korkusu katlanırken 'ne yapacak' diye düşünüyordu. Gözleri etrafı tarayan adamdayken, Gürkan hayranlıkla odayı süzdü. Boş olan oda kocamandı, fildişi renginde olan duvarlarla kaplıydı ve büyüklüğü aklında olan teklif için bir hayli uygundu.


"Bu oda çok şeylere tanık olacak Kazım."


Şaşıran Kazım hızla, "Neye?" Dedi. Sorduğu soruyu, bulanık odaya karışmasına sebep olan genç çocuk getirildi. Ardından elinde jop ile Aziz diye seslendiği çalışan girdi. Kazım'ın gözleri Haydar dediği şeyin bir jop olduğunu görünce elleri titremiş nefesi kesilmiş gibi kaskatı kesildi. Karşısında durduğu gence bakan Gürkan,


"Kimin adamısın?" Dedi sert ama kısık sesiyle. Gözleri titreyen genç, üzerinde ki korku ile vücudu gözlerine eşlik edercesine titredi ama anında bedeni dikleşip,


"Silahım da kurşun kalmamıştı, yoksa kendi kafama kendim sıkar sana bırakmazdım. Bu yüzden sonumun belli olduğu bir şeyde asla satmam patronumu!" Dedi genç adam bağırarak.


Korkusunu telkin edemiyordu ama diline vuran net cevap ile Gürkan'ın gür bir şekilde kahkaha atmasına sebep olmuştu.


"Üf be adamsın!"


Sonra gülen çehresi ile gözlerinin kısılmasına sebep olan sinirle,


"Sana ödülüm var, silahla ölmeyeceksin!" Diye dişlerinin arasından tısladı.


İsteği üzerine gelen sandalyesine oturan Gürkan, oda da olan bütün çehrelerin ona dönmesine sebep oldu. Gözleriyle çalışanı Aziz'e bakıp yapılması gerekeni bildirmişti. Bunun üzerine odanın kapısı kapanmış genç adamın pantolununu çıkarmaya başlamıştılar. Adamın kıvranmaları bir hiç uğruna bağırışına karışırken, Gürkan'ın 'Haydar'ım' dediği jop gözler önünde genç adamın makatıyla buluşup acı çığlıklara boğmuştu pavyonun çalmaya devam eden şarkısı arasında. Kazım'ın kanı çekilmiş yüzü kireç gibi olmuştu.


"Sana dedim Kazım, elimi sürmem sakatım ben..." Dedi Gürkan Kazım'a yönelerek. Kazım ne cevap vereceğine şaşırmıştı korkusundan dolayı. Mekanın da böyle bir şey olacağına bir başkası demiş olsaydı gülüp geçerdi ama şuan ki durum, gülüp geçeceği bir şey değil tam aksine korkusunu dizlerini titretecek kadar şiddetliydi. O esnada cevap bekleyen Gürkan'ın bakışları yüzü mosmor kesilen pavyon çalışanına değdi. Bu olaydan ötürü midesi epey bulanan çalışan o kadar kendini sıkmıştı ki Gürkan da yüzünü buruşturmuştu.


"Sakın burada kusayım deme, derhal çık buradan!" Dedi Gürkan. Lafını bitirmesine gerek bile kalmadan çalışan hızla öğürerek odadan çıkmıştı. Kazım'ın bakışları çalışanından sonra tekrardan Gürkan'a geldi. Tam ağzını açıp konuşacaktı ki,


"Bu pisliği buradan çıkartın, benle Kazım'ı yalnız bırakın!" Diye sesini yükseltti Gürkan. Çalışanlar hızla can çekişen, ağzında kanlar kusan genci giydirip çıkarmaya başladılar. Çalışanların kollarında artık son nefesini veren genç ile Kazım,


"Öldü." Diye fısıldadı.


"Seçenek sunulmuştu ama o yok saydı Kazım, bence fazla düşünme çünkü seninlede anlaşmamız gereken bir konu var." Dedi Gürkan sakin tok sesiyle. Bu durumlara o kadar alışkın olduğu belliydi ki Kazım'a başka bir seçenek sunmuyordu. Korkusunu gizleyip,


"Nedir anlaşma?" Dedi.


"Bana mekan lazım fazla işlek olmayan, haliyle aklıma gelen tek kişi sen oldun Kazım."


"İşlek olmayan mekan ne diye işine yarar ki?" Diye fazla beklemeden söylemişti Kazım. Gülümseyerek keskin tok sesini Kazım'ın yüzüne vurdu.


"Kumar için." 


Gözleri o an fal taşı gibi açıldı Kazım'ın. 'Hayır' demek istiyordu ama yukarı tükürse bıyık, aşağı tükürse sakal gibi cevabı veremiyordu. Tam kendini netliği için toparlayacaktı ki odanın fildişi renginde olan duvarları geçen ses yükseldi alkışlar arasında. Adımlarını atan genç adamın alkışları odayı doldururken,


"Güzel korkutma sahnesi, bayıldım. Bu kadar gaddar olacağını düşünmemiştim Serçe!" Demişti.


İki çift gözlerin, anında kapı girişinde siyah kundura ile aynı renkte takım giyen ve gri beyaz çizgili gömleğin birbiriyle uyum halinde olan esmer tenin sert gözleri karşılamıştı.


"Ve bunu asla kabul etmeyen, bir başkasının mekanın da daha fazla böyle üstü kapalı bir şey olamaz!"


Gürkan'ın onun teklifine tanımadığı adamdan itiraz gelmesine karşı koyu kahve kaşları çatılmış ve yüz hatlarına öfke yayılmasıyla keskinleşmişti. Kazım'ın bakışları gördüğü kişiyle ve duyduğu net konuşmayla kalp atışları hızlanmıştı. Kısık çıkan sesine mani olamayan Kazım,


"Ahmet." Diye fısıldadı...


____________

Loading...
0%