Yeni Üyelik
11.
Bölüm

11. Bölüm

@rabiasofi

BÖLÜM 11

Leyla evin düzenine çabuk alışmıştı. Zaten Elife teyze zorlaştıran değil kolaylaştıran insanlardandı. Hayatında ilk defa böyle bir düzenin içindeydi Leyla. Sabahları kalkıyor, akşamları da ailecek yemek yiyor ve kalabalığın içinde kaynayıp gidiyordu. Onca senelik yalnızlığın ardından bu hayat ona kış mevsiminden sonra gelen yaz gibi gelmişti. Telefonunun çaldığını duyunca koşar adımlarla yetişip cevap verdi.

“efendim” arayan Aygül’dü.

“nasılsın Leyla?” Diye sordu Aygül her zamanki neşeli sesiyle.

“iyiyim” Leyla yatağın ucuna oturup “yani hayatıma alışmaya çalışıyorum. Sen? İşler nasıl?”

“bıraktığın gibi.”

“çalışmayı özledim galiba”

“en kısa zamanda geri dönüşünüzü bekliyoruz biz de,” dedi Aygül.

“emredersiniz Şefim,” Leyla gülüp “hala patronumsun unuttum zannetme,” diye ekledi. Aygül de gülüp “iş başka arkadaşlık başka canım,” diye katıldı.

O sırada arkadan İlyas’ın “bana geçen ayın Z raporunu bir göndersenize,” diyen sesini duyunca Aygül “kocan durmak bilmeden çalışmaya devam ediyor.” Dedi.

“Aferin ona” dedi Leyla. “Çalışsın bize ekmek getirsin.”

Aygül koca bir kahkaha atıp “birbirinize o kadar yakıştınız ki anlatamam,” dedi. “Sizin adınıza gerçekten çok mutluyum.”

“sağ ol Aygül.” Leyla bir yoklama çekmek istediğinden “en kısa zamanda sen ve Serhan’dan da güzel haberler duymayı bekliyorum ona göre,” diye ekledi.

“ben de onun için aradım zaten” dedi Aygül. Sesindeki heyecan Leyla’yı meraklandırmıştı.

“yoksa?” Dedi yüksek perdeden.

“Serhan bana evlenme teklifi etti Leyla ben de kabul ettim.”

Leyla gözünden akan bir damla yaşı silip “çok sevindim” dedi. “Duymayı beklediğim haber buydu zaten.”

“sana haberi ben vermek istedim. Bu yüzden Serhan bir şey söylememiş olmalı.”

“evet” Leyla sesini toplamaya çalıştı. “Şimdi senden duydum. Gerçekten çok sevindim.”

Aygül telefonda hülyalı bir iç çekti. “Hiç beklemiyordum aslında. Ama bir anda evlenme teklif etti. Ben de dedim ki; ben bu adamı seviyorum ve evet evlenirim.”

Leyla içi yansa da sonunda istediği şeyin olmasının verdiği rahatlıkla “tebrik ederim,” dedi tekrardan.

“bizim İlyas’la çocukluktan beri hiç ayrılmadığımız bir arkadaş grubumuz var. Kimiyle okulda tanıştık kimi de uzaktan akraba, bir araya gelince kalabalık oluyoruz. Ben yarın akşam için bir buluşma ayarladım. Mekânı falan da hallettim hem sizin evliliğinizi kutlarız hem de Serhan’ı hepsiyle tanıştırmış olurum diye düşündüm. Ne dersin?”

Leyla beklenmedik teklifi kafasında evirip çevirip “İlyas’la konuşmam lazım,” dedi. “O tamam derse elbette geliriz.”

Aygül bu cevap karşısında kahkaha attı. “Az önce İlyas’la konuştum ve o da aynı cevabı verdi.”

Leyla da gülüp “o zaman tamam. Yarın görüşürüz.” Dedi. “Ayrıca çok ince bir davranış teşekkür ederim.”

“ne demek canım. Artık biz de akraba sayılırız.”

“öyle gerçekten de”

Hayatın bazen çok acımasız bir mizahı oluyordu.

“yarın görüşürüz.”

“görüşürüz.”

Leyla telefonu kapatıp yatağın üstüne attı. Derin bir iç çekip elleriyle saçlarını geriye attı. İçi çekiliyordu. Yapmak istemediği bir şeydi bu aslında. Ancak son zamanlarda neyi isteyerek yapıyordu ki? Bunu da yapacaktı. Çünkü yapmak zorundaydı.

Akşam olduğunda mutfakta Elife teyzeye yardım ederken Selvi abla yanlarına gelip “ben çıkıyorum” dedi. “Sofra hazır.”

“tamam canım sen çık.” Dedi Elife teyze.

“iyi akşamlar”

“sana da” dedi Leyla.

Mutfakta kayınvalidesi ile baş başa kaldığında “Aygül bizim için yarın akşam tüm çocukluk arkadaşlarını toplayıp bir buluşma ayarlamış.” Dedi. Sinan odasındaydı. Ancak Oğuzhan ve Neslihan hala daha okuldaydı. İlyas da işten dönmemişti henüz. Yusuf Amca da köşesinde oturmuş televizyona bakıyordu.

“a öyle mi?”

“evet.”

“iyi kızdır Aygül” dedi Elife teyze. “İçi dışı birdir.”

Acaba Elife teyze, Aygül ile İlyas’ın geçmişini biliyor muydu? Bunu merak etse de elbette bir şey soramazdı.

“Davette yanında gelen şu çocuk, adı neydi?”

“Serhan”

“İpek, bana onun senin arkadaşın olduğunu söyledi.”

Leyla o an yüzü ona dönük olmadığı için şükretti. “Öyle” dedi. “İlkokuldan beri birlikteyiz.”

“sana yoldaşlık etti bunca sene demek.”

“Serhan benim ailem oldu.” Diye kabul etti Leyla. “Dost oldu, sırdaş oldu.”

“yoksa siz-“

Leyla dehşetle başını sallayıp “hayır hayır” dedi. “Öyle bir şey değil. Aklına yanlış bir şey gelmesin anne.”

“sen kusuruma bakma kızım. Meraktan soruverdim işte. Bizim kafa eskide kaldı.”

Leyla gülmeye çalışıp “estağfurullah” dedi. “Elbette soracaksın.”

“peki Serhan’la Aygül nasıl tanışmışlar?”

Leyla içindeki acıya rağmen “şirkette” dedi. “Biliyorsun yeni bir beyaz eşya serisi siparişi geldi bizim şirkete. Yaklaşık bir yıldır şirket bu proje üzerinde çalışıyor. Beni de Aygül, bu projeye dahil etti. Bir buzdolabı parçasında ki sorunu çözmeyi başardığım için. Serhan’ın çalıştığı ortak şirket ise işin, pazarlama ve reklam kısmıyla ilgileniyor. Bu yüzden çok sık gidildi, gelindi. O sırada Aygül ve Serhan da tanışıp kaynaşmışlar.”

“ay filmlerdeki gibi” dedi Elife Teyze. Pek bir hoşuna gitmişti. “Peki ya siz? Bizim oğlan seni nasıl ikna etti?”

Leyla bu soruyu beklemiyordu hiç. Ancak bir anda kelimeler ağzından dökülüverdi. Sanki zihninin gerisinde bu sorunun gelmesini bekliyormuş gibi çok uzun zaman önce cevabını düşünmüştü.

“Şirkete ilk girdiğim günler İlyas’ı fazla görmüyordum. Malum benim çalıştığım birimle onunki farklı.”

“evet”

“Sonrasında yavaş yavaş toplantılarda, koridorda gelip geçerken, göz göze gelmeye başladık.”

İşin bu kısmı doğruydu. Leyla o zamanlar farkında değildi. Sonradan düşününce zihninin içinde İlyas’ı görmüştü. Oradaydı. Sanki yavaş yavaş aklında yer edinmişti.

“bak bak bir de utanarak anlatıyor.” Dedi Elife Teyze gülerek. Ama çok hoşuna gitmişti. “E sonra?”

“işte sonra bir gün konuşmaya başladık. Sanki yıllardır tanıyormuşum gibi hiç zorlanmadan açtım içimi ona. O da dinledi sağ olsun, beni anladı. Ben de onu gördüm. Bu adam iyi biri dedim kendi kendime. Sonra bir baktım; İlyas hayatımın bir parçası oluvermiş.”

Elife Teyze o sırada yanına gelmişti. “Ne güzel anlattın,” dedi. “Biliyor musun kızım, insan doğmadan evvel yazılırmış kaderine kiminle evleneceği. Kimse de değiştiremezmiş bunu. O yüzden en başta size çok kızmıştım gidip habersiz evlendiğiniz için. Ama sonra bu hakikati hatırladım. Ben ne yaparsam yapayım değiştiremezdim size yazılanı. Haddim de değil zaten. Rabbim ne buyurduysa o olur. Sizin kaderinize de o gün o saatte bu hayırlı nikahı yazmış. Çok şükür, benim içimde çok güzel hisler var. Siz bir ömür boyu bir yuvanın sorumluluğunu üstlenecek kadar olgun ve dirayetli insanlarsınız.”

Leyla dolan gözlerini saklamaya çalışıp başını salladı. “Anne” dedi, “senin kalbin ne kadar büyük böyle! İçine benim gibi birini bile sığdırdın.”

“Ne varmış sende Allah Allah! Ne biçim kelamlar bunlar böyle.”

Leyla başını hayır dercesine salladı. “Beni kendi anam babam sevmemiş istememiş bırakıp gitmiş.”

“ah yavrum benim. Deme öyle. İçini bu kederle doldurma. Yapma kendine bunu.”

Kapı çalınca sohbetleri yarım kaldı. Üç kardeş aynı anda eve girince Elife Teyze “hayırdır gezdiniz de mi geldiniz?” Diye sordu.

“kapıda karşılaştık” dedi Oğuzhan. O, Yıldız Teknik’te uçak mühendisliği okuyordu. “Kafam kazan gibi oldu.”

“son sene zordur,” dedi Leyla. “Ben son senemde fakültede ağlama krizi geçiren çok insan gördüm.

“ben de görüyorum şu aralar” dedi Oğuzhan.

“hadi yukarı çıkıp elinizi yıkayın. Sofra hazır.”

“emredersin Elife Sultan” dedi Neslihan. O da İstanbul Üniversitesi’nde hukuk okuyordu. Bu sene ilk senesiydi.

İkisi merdivenlerden çıkarken arkada kalıp bilerek oyalanan İlyas’a bakıp gülüştüler.

“abi sen gelmiyor musun?” diye sordu Oğuz utanmaz bir gülüşle.

“yok canım gelmez o baksana haline,” dedi Neslihan ikisi kahkaha atarken Elife Teyze kaş göz yapıp “uğraşmayın!” diye uyarıda bulundu ama o da gülüyordu.

“abimi de kaybettik,” Oğuz, Leyla’ya bakıp “Fatih Sultan Yenge, İlyas’ı feth eyledi.” Deyince Neslihan kendini tutamayıp kahkahayı bastı. Leyla ise gülmek ile utanmak arasında kalmıştı. İlyas merdivenlere doğru “ulan!” deyip koşar adım hamle yapınca ikisi de jet hızıyla ortadan kayboldu ama kahkahaları duyuluyordu. Elife Teyze de esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolmuştu. Nihayet baş başa kaldıklarında İlyas yanına geri gelip “kusura bakma,” diyebildi. Leyla kafasını sallayıp “ne güzel eğleniyorlar işte,” dedi ve ekledi tebessümle “hoş geldin” İlyas, karısının güzel yüzüne bakıp hasret giderdi. “Hoş buldum.”

“çok yoğun bir günmüş öyle duydum.”

“öyle mi? kimden duydun peki?”

“Aygül’le konuştum.” Leyla fısıldıyordu şimdi. “Yarınki davete evet dedim.”

“tamam.” İlyas merdivenlere doğru giderken, “ben yarın yarım saat erken gelirim. Hemen çıkarız.”

Leyla kafasını salladı. “Hadi git üstünü değiş. Çok güzel yemekler var.”

İlyas güldü. “Sen mi yaptın?” Leyla da gülerek başını salladı. “Benim yemek yapma tecrübem daha çok yumurta ve türevleri üzerine kurulu ama Elife teyzeden yeni şeyler öğreniyorum.”

“bilmez miyim canım. O menemenin tadı damağımda kaldı.”

“ben sana yaparım yine” dedi Leyla hiç düşünmeden. İlyas ona bakınca Leyla “yani istersen yaparım,” diye düzeltmeye çalıştı. Ama batırmıştı.

“olur” dedi İlyas. “Ben isterim.”

Leyla’nın utandığını anlamıştı. Bir adım yaklaşıp yüzüne baktı. Bu mesafeden kokusunu da duyabiliyordu. Artık alıştığı ve bağlandığı kokusunu…

“yapar mısın gerçekten?”

Leyla’nın kalbi neden hızlanmıştı şimdi. Yutkunup kocasına baktı. Neden bu kadar yakın duruyordu? Neden bu ses tonu ile konuşuyordu? Daha önemlisi kendisi neden geri çekilemiyordu? O an kulaklarında Elife teyzenin dedikleri çınladı. Evleneceğin kişi, sen doğmadan kaderine yazılır.

y-yemek hazır hadi çabuk gel,” diyerek sorusunu duymazlıktan geldi. Kaçarak mutfağa geri dönerken İlyas bir cevap alamamanın memnuniyetsizliğiyle odasına çıktı.

 

Yemekten sonra Leyla üzerine bir hırka geçirip bahçeye çıktı. Hem kendi içini dinlemek istiyor hem de İlyas’la baş başa kalmak istemiyordu. Ağır adımlarla yürürken aklında Serhan’ın, Aygül’e evlenme teklif ettiği gerçeği dönüp duruyordu. Başından beri istediği buydu. Serhan’ın ondan vazgeçmesi! Kaderinden İlyas ile evlenmek vardı demek ki. Serhan yoktu. Peki ya kalbi? Kalbi son zamanlarda karma karışık bir yer haline gelmişti. Leyla kendini duyamaz olmuştu.

Aklında bir anı canlanıyordu şimdi. On üç yaşındaydı. Serhan liseye başlamıştı o yıl. Bir okul çıkışı onu bekleyen Serhan’ı görünce heyecandan bayılacak gibi olmuştu. Koşar adımlarla Serhan’ın yanına gittiğinde “ne oldu?” Diye sormuştu telaşla. “Sen iyi misin?”

Serhan gülüp başını sallamıştı. “İyiyim merak etme. Seni göreceğim geldi sadece. Ben de geldim.”

O günden sonra birbirlerini özledikleri zaman “seni göreceğim geldi,” derlerdi birbirlerine. Artık Serhan’ı göreceği gelse bile göremezdi. Onu Aygül’le paylaşmayı öğrenmeliydi. Hayır hayır aradan tamamen çekilmeyi öğrenmeliydi.

“Leyla?”

“…”

“Leyla iyi misin?” Yanına gelen İlyas’ı fark ettiğinde Leyla kendini toplayıp ona baktı. “iyiyim” dedi gözlerini ovalayıp tekrar kollarını kavuşturdu. “Biraz yürümek istedim de.”

“ama deminden beri hareket etmeden duruyorsun.”

“öyle mi?” Dedi Leyla şaşırarak. “Farkında bile değilim.”

“dalıp gitmişsin belli.” İlyas da keyifsiz gibiydi. “Serhan’ın Aygül’e evlenme teklif ettiğini biliyorum. Onu mu düşünüyordun?”

Leyla’nın inkar edecek hali yoktu. Başını salladı. “Planımız başarılı oldu galiba.”

“evlendikleri günü görene kadar başarılı olduğumuza inanmayacağım sanırım,” dedi İlyas. “Bu arada yarın için biraz hazırlık yapmamız gerekecek.”

“nasıl?”

“bizim grubun çatlak bir iki kızı vardır. Her şeyi bilmek isterler her şeyi merak ederler. Büyük ihtimalle bizi de soru yağmuruna tutacaklar.”

Leyla anladığını belirten bir mırıldanmayla “aslında ben bu akşam annene tam olarak nasıl tanıştığımızı anlattım.” Dedi.

“öyle mi?” Dedi İlyas alaylı bir tınıyla. Kollarını birleştirip sordu. “Nasıl tanışmışız biz?”

“toplantılarda, koridorda yan yana geldiğimiz her an önce birbirimizin zihinlerinde yer etmişiz. Sonra birdenbire konuşmaya başlamışız. Sanki yıllardır birbirimizi tanıyormuş gibi olmuşuz. Çok doğal bir şekilde ilerlemiş ilişkimiz. Sonra da birdenbire hayatlarımız bir oluvermiş.”

İlyas bir süre sessizce Leyla’ya bakmaya devam etti. Leyla bir karşılık bekler gibi ona bakmaya devam edince “güzel” dedi. “Yani iyi- iyi toplamışsın.”

“olabildiğince yalansız konuştum.”

“fark ettim.”

“hadi eve girelim. Hava iyice soğudu. Hasta olursan kaynanam oğluma iyi bakamadın mı gelin diye beni yer sonra.”

İlyas kahkaha atıp “ah zavallı anacım sen de kaynana mı oldun?” Diye karşılık verdi. Gülerek, sohbet ederek odalarına çıktılar.

Ertesi gün akşam çabuk geldi. Leyla, Elife teyzenin ona aldığı elbiselerden birini giymişti. Nar çiçeği renginde gömlek elbise olan kıyafetin kolları uçuş uçuştu. Üzerine siyah deri montunu geçirip çantasını yandan astı. Saçlarını serbest bırakmıştı. Boynunda Elife teyzenin ona taktığı kolye ve küpeler vardı. Parmağındaki sade alyans ise taşıdığı ağır yüklerden biriydi.

Kapı çaldığında “gel” dedi Leyla hemen. İlyas içeri girip ona baktı. “Hazırlanmışsın.”

“sen öyle söyledin ya!”

“ben de kendimi toplayım hemen çıkalım.”

İlyas biraz yorgun gözüküyordu. Üzerini değiştirip bisiklet yaka ince, koyu krem renkli bir kazak ve kot pantolon giymişti.

“bu tarz giyinmek sana daha çok yakışıyor.” Dedi Leyla. Son olarak üzerine mevsimlik bir kaban giymişti şimdi. O da asker yeşiliydi.

“bilmem” dedi İlyas omuz silkip ama içten içe Leyla’nın ona böyle bir şey söylemesi hoşuna gitmişti. “Bazen anamın karnından takım elbiseyle doğmuşum gibime geliyor.”

“abartma sen de” dedi Leyla. “İstersen gayet de spor giyinebilirsin.” Ancak gülmesine mani olamamıştı. Evden çıkarken Elife Teyze arkalarından “benden de selam söyleyin,” dedi. Arabaya binip yola çıktıklarında Leyla şimdiden tükenmiş gibi hissediyordu. Serhan’ı tebrik edecekti şimdi. Nasıl olacaktı?

Bu düşünceler içinde mekana vardıklarında arabayı açık otoparka çektiler. Hemen yanında Serhan’ın arabasını gördü.

“hadi bakalım” dedi İlyas. Leyla onun koluna girdi. “Gidelim.”

İçeri girer girmez üzerlerine patlayan konfeti yağmuru ikisini de şaşırttı. “Sürpriz!” diye bağırdıklarını duydu Leyla insanların. Yolun iki tarafına dizilmiş alkışlıyorlardı. Belli ki bu ortam için bayağı uğraşılmıştı.

Alkış ve konfeti yağmuru bittiğinde Aygül koşarak elinde tuttuğu beyaz tülden duvak misali süslü tacı Leyla’nın kafasına yerleştirip “hoş geldiniz,” dedi. Sonra da Leyla’ya sarıldı. Leyla ise ilk bakışta parmağındaki yüzüğü görmüştü hemen.

“ne gerek vardı bütün bunlara?” Dedi İlyas. “Zahmet etmişsiniz.”

“olur mu canım öyle şey?” Dedi kızlardan biri. “Ömrünün sonuna kadar bekâr kalacağına neredeyse emin olduğumuz arkadaşımız evlenmiş bunu kutlamazsak olmazdı.”

İlyas gülüp Leyla’nın elinden tutarak “inanma onlara hayatım,” dedi. “Ben seni bulmayı bekliyordum sadece.”

“bak bak!” bu konuşan arkadaşın kocaman bir göbeği ve gülümsemesi vardı. “Yenge sen bunu gençliğinde görecektin. Ben evliliğe inanmıyorum ayaklarındaydı hep.”

“abi sen de bizi hemen sattın,” dedi İlyas. Keyfi yerine gelmişti. Leyla ise şaşkınlıktan küçük dilini yutmuştu. Kalabalıkta kim konuşursa ona bakıp duruyordu. Sonunda Serhan’la göz göze geldiler. Serhan ona göz kırpınca gülümsedi.

“yok canım ne satması.” Dedi aynı adam. “Çok şükür bugünleri de görmenin sevincini yaşıyoruz sadece.”

“hadi masaya geçelim.” Dedi Aygül Leyla’nın koluna girerken, “ilk şoku atlattığına göre Leyla’cığım seni herkesle tanıştırabilirim.”

Uzun ince masaya geçip oturduklarında, iki başa Leyla’nın anladığı kadarıyla grubun en büyük iki üyesi oturdu. Leyla ve İlyas’ın karşısına da Aygül ve Serhan geçmişti.

Masalarında tam on üç kişi vardı. Yedisi çocukluk arkadaşı, diğerleri eş kontenjanındandı. İkisi de bekardı. Dört erkek üç kızdı. İlyas, Aygül ve İhsan uzaktan akrabaydı. Çocuklukları aynı evlerde oyun oynayarak geçmişti. İhsan ve Kemal en büyükleriydi. Kemal, İhsan’ın okuldan arkadaşıydı. İdil ve Begüm ise Aygül’ün okuldan arkadaşlarıydı. Son olarak Sait vardı ki o da anladığı kadarıyla İlyas’ın kadim dostuydu. Bir şekilde hepsi bir araya gelmişti. Sait’in eşi çok güzeldi. Ay tenli, mavi gözlü bir kadındı. Başında ki tarçın renkli şalı gözlerinin rengini ortaya çıkartmıştı. Aygül onları tanıştırırken “bu da Azerbaycanlı gelinimiz Samira,” demişti. Sait ise sessiz birine benziyordu ama gözlerine bakınca onun çok farklı bir insan olduğu anlaşılıyordu sanki. En azından Leyla böyle hissetmişti. Ya da artık acı çekmiş insanların gözlerine bakınca tanıyordu onları.

“mutluluklar dilerim,” demişti Sait sadece. İlyas da bir tek ona farklı bir şekilde sarılmıştı.

Masa ise güzel ve lezzetli atıştırmalıklarla donatılmıştı. Türlü çeşit içeceğin yanında semaverde çay da gelince Leyla bu akşamın bayağı koyu bir demde geçeceğini anlamıştı nitekim hemen derin bir muhabbet başlamıştı bile.

En komikleri Kemal’di. Öyle hikâyeler anlatıyordu ki gülmekten gözünden yaş gelenler vardı. En komiği de askerlik anılarıydı.

“sene bilmem kaç, Eğirdir buz gibi. Daha gün aydınlanmamış üç-beş nöbetinden dönmüşüm, gözümden uyku akıyor. Koğuş desen ayrı dünya horlayanı mı istersin osu- işte neyse şöyle bir iki saat uyusam da kendime gelsem derdindeyim. Hey gidi hey!” Kemal çayından bir yudum alıp devam etti hikâyesine “uyuturlar mı seni be? Komutan geldi. Benim mabat daha yatak görmemiş, neymiş koğuşta disiplinsizlik varmış. Talim alanında elli şınav! Çıktık meydana ben bayıldım bayılacağım neredeyse. Öyle böyle derken hakikaten bayılmam mı?”

“ne” dedi İdil gülerek “sonra?”

“gözü bir açtım revirdeyim. Ondan sonra askeriyede adım Nazik Kemal’e çıktı. Eğitimde benim taklidimi yaparlardı itler. Ay diye atarlardı kendilerini yere. Komutanlar da az dalga geçmedi benimle. İşte asker ocağı, baba ocağına benzemiyor.”

“Nazik Kemal,” dedi İhsan gülüp “bir bayıl da endamını görelim.”

Masada kahkahalar yükselirken sohbet devam etti. Serhan da gayet iyi gözüküyordu. Bir ara Leyla ona bakıp “tebrik ederim,” dedi. O sırada Kemal yine yüksek sesle bir şeyler anlatıyordu. İlyas, Kemal’i dinler gibi gözükse de kulakları ikisindeydi.

“sağ ol” dedi Serhan gülerek.

“evlilik ne zaman?”

“bilmem daha karar vermedik.”

Leyla başını sallayıp “davetiye göndermezsen gelmem ona göre,” dedi.

Serhan sıcak bir tebessümle “merak etme Sayın Leyla Kaya, davetiyeni bizzat ben getireceğim sana” dedi. Leyla onun gözlerine gerçekten bakmayı başardığında kalbine bir acı saplandı yine. Serhan mutlu değildi. Mutluymuş gibi yapıyordu. Sohbete katılıyor, gülüyor hatta kahkahalar atıyordu. Ama en derinde çok acı çekiyordu. Leyla bu acının sebebi olmaktan nefret ediyordu.

“beklerim” dedi Leyla bütün tadı kaçmıştı sanki. Ama toparlanıp “mutlu ol Serhan,” diye devam etti. “Aygül ve sen birlikte çok iyisiniz ve daha iyi olacaksınız. Ben bundan eminim.”

“ben de”

Leyla geri çekilirken İlyas gayet doğal bir şekilde kolunu ona dolayıp Kemal’i dinlemeye devam etti. Serhan onlara bakıp yumruğunu sıkarken Leyla ise kocasına yaslanıp ona karşılık verdi.

Sonra birden İdil, Leyla’ya bakıp “şimdi bu gecenin star çiftine geldi sıra” dedi. “Hadi anlatın artık nasıl tanıştınız? Yıldırım nikahı fikri nasıl çıktı ortaya? Anlatın yoksa meraktan çatlarım.”

İlyas ve Leyla birbirlerine bakıp güldüler. Demek ki İlyas’ın bahsettiği meraklı kişi İdil’di.

“ne desem ki” dedi İlyas elini Leyla’nın kolunun üzerinde gezdirirken “ikimiz için de sürpriz oldu bu”

“nasıl yani?” Bu soruyu soran Serhan’dı.

İlyas, Serhan’a yüzünde manidar bir gülümseme ile bakıp “Leyla’ya karım olur musun diye sorduğum zaman hiç tereddüt etmeden evet deyince ben de elinden tutup nikah dairesine götürdüm onu.” İlyas şimdi Leyla’nın gözlerine bakarak konuşuyordu. “Sanki ellerimin arasında kaybetmekten çok korktuğum bir hazineyi tutuyormuş gibi hissediyordum.”

Taze karı koca bir süre gözlerini birbirlerinden ayırmayınca masada hafif kahkahalar yükseldi.

“Anladık koçum, sevdalanmışsınız,” dedi Kemal.

“ay öyle tatlı gözüküyorsunuz ki” dedi Melda hülyalı bir şekilde. O, Kemal’in karısıydı. Leyla tebessüm etmeye çalışıp “teşekkür ederiz” diye karşılık verdi. İlyas’ın bakışlarından utanmıştı. Kalbi yine hızla çarpıyordu.

“peki nasıl tanıştınız?” Diye sordu İdil yine, sonra biraz kızarak, “aman siz de hiçbir şey anlatmıyorsunuz.” Diye sitem etti.

Serhan’ı ikna etmek için çok iyi bir an olduğuna karar veren Leyla, “aslında bizim tanışmamız yani birbirimizi tanımamız yavaş yavaş oldu diyebilirim.” Dedi. “O yüzden şurada şu şekilde tanıştık diyemiyorum.”

“ve ben daha da çok merak ediyorum,” dedi Melda gülerek. Masada bulunan hanımlar hikâyenin devamını dinlemek için çok heyecanlıydılar. Buna Aygül de dâhildi.

Leyla tebessüm edip İlyas’ın kolunda duran elini tuttu. Masanın tamamına hitap ederek “İlyas zihnime yavaş yavaş kazındı sanki.” Diye devam etti. Onun sıcaklığını her zerresinde hissederken böyle konuşmak zor olsa da yapmalıydı. “Her an ona karşı olan hislerim daha da kuvvetlendi. Aynı işyerinde ama faklı birimlerde çalışıyorduk. Yine de yan yana geldiğimiz çok zaman oluyordu. Öyle zamanlarda da yanında hiç yabancıymışım gibi hissetmedim. Benim için bu çok önemliydi. İlyas’ın yanında yuvamdaymışım, olmam gereken yerdeymişim gibi hissettim işte. Evlenme teklifi edince de hiç düşünmedim bile. Benim için İlyas yıllardır arayıp durduğum şeydi.” Leyla kocasının gözlerine bakıp son sözünü söyledi. “Huzur!”

Masada onu masal anlatıyormuş gibi dinleyen kadınlar bayağı etkilenmişti. Leyla ise bir tek Serhan’ın etkilenip etkilenmediği ile ilgileniyordu. En azından kendini buna ikna etmişti. İlyas’ın ona kitlenen bakışlarının değiştiğini görebiliyordu. Yavaşça elini çekti. Sanki biraz daha öyle durursa alev alacaktı.

“ne güzel,” dedi Begüm. “Ah keşke benim de böyle bir sevdiğim olsa.”

“acele etme canım acele etme canım alt tarafı otuzuna iki sene kaldı” dedi İhsan. Begüm ona bakıp “aşk olsun İhsan abi” dedi. “Ayrıca sen otuz beş yaşındasın ve hala bekârsın.”

“ben evlenmeyi tercih etmedim.”

“eh benim de karşıma Leyla’nın İlyas’ı gibi biri çıkmadı hiç.”

Leyla bu tabiri duyunca kalbinin teklediğini hissetti. Leyla’nın İlyas’ı vardı artık öyle mi? Kocasına kaçak bir bakış attığında onun da kendisine baktığını görünce gülümseyip “gördün mü bak sen benimmişsin artık,” dedi şakayla. Ama İlyas gülmedi. “Peki sen kime aitsin?”

Leyla hiç beklemediği soru karşısında kilitlenip kalmıştı. Neyse ki imdadına masadakiler yetişti.

“hop çifte kumrular!” diye laf attı birisi. “Aile var burada ayıp oluyor.”

Leyla hemen bakışlarını kaçırıp kendini toparlamaya çalışırken İlyas her zamanki samimi haliyle “eh biz de aileyiz be abi” diyerek ortamı yumuşattı. Ama bu kez İdil’in radarı Serhan ve Aygül’e yönelmişti.

“şimdi sırada diğer çiftimiz var. Evet gençler sizin nişan ne zaman?”

Aygül, Serhan’a bakıp “sene bitmeden olacak inşallah” dedi. “Ama kesin bir tarih koymadık henüz”

“Serhan Bey kızımızı istemeye gittiniz mi?”

Serhan gülmeye çalışıp “önümüzdeki hafta cumartesi günü gidiyorum sizi de beklerim.” Diye cevapladı. Leyla’nın sözleri onu sersemletmişti. Ezbere konuşuyor, kaçıp gitmek istiyordu.

“aman efendim haftaya yurtdışındayım gelemem.”

“ailen burada değil diye duydum Aygül’den, nerede yaşıyorlar?” Diye sordu İdil. Anlaşılan grubun gazetesi oydu.

“onlar Amerika’dalar” dedi Serhan. “İki gün sonra burada olacaklar”

Leyla bunu bilmiyordu işte. Ne kız istemeden ne de alınan kararlardan haberi vardı.

“eh biz komple kız tarafı olarak orada olacağız inşallah” dedi Melda. “Gerçi işi çıkıp gelemeyecek olur illa ki ama-“

“ama bu masada herkes kız tarafı değil ki” diye itiraz etti Aygül, Leyla’ya bakıp. “Bir kişi erkek tarafı.”

“yaa” dedi İdil. “Kimmiş o?”

“Leyla.” Aygül ona göz kırpınca Leyla tebessüm etmeye çalışıp masadakilere hitaben “Serhan benim çocukluk arkadaşım,” diye açıklama yaptı. “Üniversite dahil aynı okullarda okuduk. Bunca zamandır da hiç kopmadık. Yani evet hanımlar üzgünüm ama ben erkek tarafıyım.”

“sen ailedensin,” dedi Serhan. İkisi yine göz göze geldiler. Leyla için için ağlamak isterken gülümseyip “Aygül, şimdiden söyleyeyim bizden oğlan almak çok zordur ona göre,” deyince masadaki herkes gülmeye başladı.

“aman damadın yaptığı tuzlu kahveyi sonuna kadar iç Aygül,” dedi İhsan.

“çeyiz bohçası da tam olsun.” Diye ekledi Leyla. “Çiçek çikolata da isterim ona göre!”

Herkes kahkahalarla gülerken Serhan’ın gözlerinde kırgın bir ifade vardı. Leyla ona bakmamaya çalışıp üzüntüsünü gülümsemesinin ardına sakladı.

“Aygül’cüğüm” dedi İdil, “nur topu gibi bir görümcen var artık tebrik ederim.”

Leyla boğazına takılan şey ne ise onu yuttu. İlyas’ın koluna girip “eh görümcelik yapmak hakkım olsun artık canım,” dedi. “Hem bir yeni gelinin en büyük zevki ondan sonra evlenen çiftlerin nişan, kına ve düğün merasimlerine katılmaktır.”

“görümce topuzu is coming,” dedi birisi. Leyla ise başını İlyas’ın omzuna yasladı. Bilmiş bir edayla “bol simli, oldukça kabarık,” diye ekledi.

Alaylı konuşması masadaki herkesi güldürmüştü. İhsan “tuttum ben bu kızı,” dedi. “Bizim deli oğlanla bir ömür boyu mutlu olasınız.

Masadakiler hep bir ağızdan “amin!” diye bağırırken Leyla başını kaldırıp İlyas’a baktı. Karısının gözlerindeki acıyı görebilen İlyas ise gülümsemeye çalışıp “dayan,” dercesine çenesinden tutup hafifçe sıktı. Ne zaman Leyla’yı teselli etmek istese böyle yapıyordu. Leyla bunu çözmüştü artık. Bu yüzden gerçek bir tebessümle hafifçe kafasını salladı. Kollarının arasında duran kocasının omzu sığındığı tek limandı bu aralar. İkisi de sırlarının ne kadar yakıcı olduğunu bilerek konuşmaya devam ettiler.

Gece bittiğinde herkes gülüp konuşup dağılırken İlyas hepsine hitaben “ canım dostlarım her şey için teşekkür ederiz,” dedi. “Bizi çok mutlu ettiniz.”

“her şey çok güzeldi,” diye ekledi Leyla. “Unutulmaz bir geceydi. Çok teşekkür ederiz.”

“mutluluk dolu bir ömür dileriz biz de,” dedi İdil.

“hepinizle tanıştığıma çok çok memnun oldum.”

“daha dur canım bizi öyle çok göreceksin ki bıkkınlık gelecek bizden.” Dedi Kemal. Karısı kolundaydı. “Bu senin için de geçerli damat,” diye ekledi Serhan’a bakarak.

“sen askerlik anılarını anlatmaya devam et ben bıkmam abi” dedi Serhan.

“onda hikaye bitmez zaten. Ha biterse de mabadından uydurur.” Bunu söyleyen tabii ki de İhsan’dı.

Dışarıda açık otoparka doğru yürürken gecenin soğuğu Leyla’yı üşütmüştü. İlyas ona kolunu dolayıp “hava bayağı soğumuş,” dedi. Bir yandan da o ısınsın diye kolunu sıvazlıyordu.

Arkalarından onları takip eden Aygül ve Serhan ise ele eleydiler. Aygül onlara “alfa çift” diye laf attı. Leyla arkasına doğru bir bakış atıp “ne sandın gelin kızım,” dedi.

Açık otoparkta herkes kendi arabasına doğru gitmeden evvel vedalaştılar.

Ayrılırlarken arabaları yan yana duran Serhan ve İlyas ise el sıkışırken “bu arada sizin için de çok sevindim.” Dedi İlyas. “Umarım her şey çok güzel olur.”

“teşekkür ederim.” Serhan elini çekerken Leyla’ya bakıp “iyi geceler size,” dedi sadece. Bu akşam bir şeylere gerçekten ikna olmuştu. Aygül ise Leyla’ya sarıldı içtenlikle. “İsteme günü görüşürüz.”

“görüşüz” dedi Leyla. “Öncesinde yardım edebileceğim bir şey olursa lütfen çekinme ve beni ara.”

“sağ ol Leyla” Aygül Serhan’a bakıp “aslında ailesi hakkında üç beş tüyo fena olmazdı.” Diye fısıldadı.

Leyla anlayışla kafasını sallayıp “iyi insanlardır” dedi. “Endişelenme lütfen her şey çok güzel olacak.”

“inşallah” Aygül el sallayıp arabaya binerken Serhan camı açıp Leyla’ya baktı. Sanki yaşlanmıştı. Göz göze geldiklerinde Leyla elini kaldırıp “hoşça kal,” dedi birden. Serhan başıyla selam verip arabayı çalıştırırken Leyla da arabaya binip onu bekleyen İlyas’a “gidebiliriz” dedi.

Yola çıktıklarında vakit bir hayli ilerlemişti. “Ne güzel arkadaşlıklar kurmuşsun.” Dedi Leyla kafasından Serhan’ı uzaklaştırmak için. “Böylesi herkese nasip olmaz.”

“iyilerdir,” diye onayladı İlyas.

“ama Sait bir farklı sanırım.” Leyla kocasının yan profiline baktı. “Yani senin için.”

İlyas başını salladı. “O, benim kardeşimden ötedir.”

“okulda mı tanıştınız?”

“askerde tanıştık”

“ya” Leyla ona dönüp “bu arada askerliği nerede yaptın sen? Kemal abinin askerlik anılarından size sıra gelmiyor anlaşılan.”

İlyas acı bir tebessümle “biz Sait’le askerlik anılarımızdan pek bahsetmeyiz.” Leyla şimdi şaşırmıştı. “Neden?”

“çünkü pek güzel bir hatıramız yok.” Leyla sessizce anlatmaya devam etmesini bekledi. İlyas yoldan gözünü ayırmıyordu zaten.

“tahmin ettiğin üzere doğuda askerlik yaptık. Çok fazla arkadaşımızı şehit verdik. Çok fazla şey kaybettik. Üstüne Sait askerdeyken hem annesini hem de babasını kaybetti. O günden sonra da toparlayamadı hiç.”

“anlamıştım zaten” dedi Leyla. “Yani gözlerine bakar bakmaz anladım galiba.” Şimdi Leyla da üzülmüştü. “İnsan bir süre sonra o hüznü tanımaya başlıyor herhalde.”

Arabaya sessizlik çökmüştü. Leyla kendi hayatının zorluklarıyla baş ederken başkalarının da zorluklar çekebileceğini unutmuştu sanki. İlyas böyle birden bire ona, bunu hatırlatınca da şaşırmıştı.

“İlyas” dedi. “Sen nasıl başa çıktın onca kayıpla?”

Kocasının yutkunmadan cevap verememesi dikkatinden kaçmamıştı. “Aileme sığındım. İnancıma sığındım. Rabbime sığındım. Sonuçta her şey onun dilediği gibi olur. Öyle ya da böyle hepimiz bir gün öleceğiz. O yiğitler şehit oldular. Hepsinin gönlündeki imana, cesaretlerine ben şahidim. Güzel yaşadılar, güzel gittiler. Allah bizlere merhamet etsin.”

“amin” dedi Leyla. Hem şaşırmış hem de İlyas’la gurur duymuştu. Bundan sonra ona daha farklı bir gözle bakacaktı. Bunu biliyordu.

“ne?” dedi İlyas, Leyla’nın bakışlarının değiştiğini fark etmişti.

“çok cesur davranmışsınız,” Leyla’nın sesi yumuşacıktı. İlyas bakışlarını kaçırıp yola odaklanınca Leyla da konuyu kapattı. Eve vardıklarında herkes çoktan yatmıştı tabi. Onlar da sessiz adımlarla odalarına çıktılar ve gece böylece nihayete erdi.

Loading...
0%