
herkese merhabalar, güzel ve bol İlyas Leyla'lı bir bölüm ile geldim
İYİ OKUMALAR :)
....
Gün aydınlandığında Leyla uyanmıştı. Gözlerini açtığında yanında İlyas’ı görünce nedense şaşırmadı. Bir süre uyuyan adama baktı sadece. Esmerdi İlyas. Yakışıklıydı. Leyla’nın eli onun göğsünün üstündeydi. İlyas ise o eli sıkıca tutmuştu.
Leyla bir arada duran ellerine baktı. Gözünden bir damla yaş aktı. Elini çekip yataktan çıktı. Dün gece hayal meyal bir otele girdiklerini ve odaya İlyas’ın kucağında çıktığını hatırlıyordu. Ancak yatağa yatar yatmaz derin bir uykuya dalmış olmalıydı.
Banyoya girip hemen bir duş aldı. Bornozlardan birini giyip saçını havluya sardı. Kurulandıktan sonra mecburen dün gece ki rezilliği hatırlatan kıyafeti tekrar giydi. Saçlarını açıp taradı. Kurutma makinesine bakıp vazgeçti. Hali yoktu.
Dışarı çıktığında İlyas uyanmış tavanı seyrediyordu. Leyla yanına yaklaşıp oturdu. Bir süre konuşmadılar. Sonunda İlyas’ın elini saçlarının üzerinde hissettiğinde “bana inanıyorsun değil mi?” diye sordu.
İlyas elini çekip “inanıyorum” dedi. “ama o herifi elime geçirirsem-“
“İlyas saçmalama” dedi Leyla ona dönüp. Başını iki yana sallayıp “ben sana karşı mahcubum. Çünkü aramızda bir nikah var. Evet büyük bir hata yaptık. Herkese yalan söyledik. Ama ben o hatayı bu nikaha sadık kalarak düzeltmeye çalışıyorum. Bu yüzden lütfen Serhan’ı anmayalım artık. Ben sadece-“
“sadece ne?”
“Aygül için üzülüyorum. Kim bilir ne haldedir? Hayalleri başına yıkıldı.”
“peki sen?” diye sordu İlyas. “sen ne haldesin?”
“ben-“ dedi durdu Leyla. “bilmiyorum”
İlyas doğrulup sırtını yastıklara dayarken Leyla ellerine bakıyordu.
“ben senden ayrılmak istemiyorum” dedi İlyas birden. Leyla başını kaldırıp ona baktı. İlyas’ın yüzündeki ifade ciddiydi. Kalbi yine hızlanmıştı. Ama içinde çok büyük bir şüphe vardı.
“neden?” diye sordu Leyla. “neden benden ayrılmak istemiyorsun? Dün gece olanlar yüzünden mi?
İlyas başını iki yana salladı. “hayır değil. Senden ayrılmak istemiyorum çünkü-“
“çünkü ayrılırsak herkes benim seni aldattığımı düşünecek” dedi Leyla sesi titreyerek. “sen de bunun olmasını istemiyorsun.”
İlyas kızın ellerinden tutup “çünkü seni bu işin içine ben soktum.” Diye araya girdi. Leyla’nın olmadık varsayımlarla kendini tüketmesini istemiyordu. “Hiç düşünmeden seni harcadım. Senin mutlu olma ihtimalini yok ettim ben” bu itiraf İlyas’a ağır gelmişti. Sevdiği kadının hayatını mahvetmiş miydi gerçekten?
“yani sen benimle evli kalmaya devam ederek bir bedel ödemek istiyorsun” dedi Leyla buz gibi bir sesle.
“hayır” diye karşı çıktı İlyas hemen “sen bir bedel değilsin Leyla. Sen insanın ömrüne ancak bir hediye bir mucize olarak dahil olabilirsin.”
Leyla bu cümleler karşısında ne hissedeceğini bilemiyordu. Bir bedel değil bir hediye olarak İlyas’ın hayatına dahil olabilir miydi? Hafifçe burnunu çekip “ama sen ne olacaksın?” diye sordu.
“ben seninle birlikte mutluyum” diye itiraf etti İlyas bir kez daha.
Bu itiraf Leyla’yı hoşnut etse de “bu sana bir ömür boyu yetecek mi?” diye sorularına devam etti. “benimle mutlu olmak? Ya aşkına ne olacak?”
İlyas, Leyla’nın elini kalbinin üstüne koydu yine. “sen bana yetersin.” Dedi usulca. “benim gönlümde Aygül’e olan aşkımdan hiçbir şey kalmadı. Ben seni sevmeyi öğrendim Leyla” Leyla bu itiraflar karşısında ne yapacağını bilmiyordu.
“b-beni seviyor musun?” diye sordu emin olmak ister gibi.
“evet” dedi İlyas “peki ya sen? Sen beni kabul edecek misin? O herife olan duyguların çok derin biliyorum. Ama olmaz Leyla. Bu saatten sonra olmaz”
Leyla kocasının göğsünün üstünde duran eline baktı. “ben, onu kavuşmak için sevmedim ki” dedi acıyla.
“ama hep seveceksin değil mi?”
Leyla yalan söylemeyecekti. Bu yüzden sessiz kaldı. İlyas anlamıştı. Ama tam o anda kalbi Leyla’nın avucundayken “beni de seversin belki bir gün” dedi ve ekledi “ne dersin Leyla? Denemeye değmez mi? Benim yanımda mutlu olabilir misin?”
Leyla dün geceden sonra daha büyük bir şok yaşayamam diye düşünürken şimdi İlyas ona evliliklerinin kalıcı olmasını istediğini söyleyince nutku tutulmuştu.
“ben senin yanında iyiyim” dedi sonunda. “yani seni tanıyorum artık. Kalbini tanıyorum. Ve başından beri yani o nikah kıyıldığından beri inan, ben ilişkimizin her dakikasında samimiydim. Bana uzattığın elini riyasız, şüphesiz tuttum hep.”
“biliyorum Leyla” dedi İlyas. Hala el ele tutuşuyorlardı. İlyas onun elini öpüp tekrar kalbinin üstüne koydu. “sana söz veriyorum eğer beni kabul edersen artık ben de sana karşı hep açık ve dürüst olacağım. Sana sadık kalacağım.”
“tamam” kelimesi çıktı dudaklarından. Yine hiç düşünmemişti. Konuşan kalbiydi. “deneyelim.” Bunun üzerine İlyas onu kendine çekip sarıldı. Leyla da başını omzuna yaslayıp “sana güveniyorum” dedi.
“söz” dedi İlyas karısının ıslak saçlarını okşarken “bu güveni boşa çıkarmayacağım.”
İkisi için de garip bir gündü. Bu yüzen dışarı çıkmaya karar verdiklerinde İlyas sonunda annesini aramanın vakti geldiğine karar vermişti.
Bir hafta burada kalmaya karar verdikleri için Leyla ikisi içinde kıyafet bakmaya mağazaya girmişti. İlyas hemen annesini aradı. İlk çalışta annesinin telaşlı sesini duydu.
“oğlum neredesiniz siz Allah aşkına? Sorduk ikiniz bir hışım çıkıp gitmişsiniz.”
“anne nişan oldu mu?” diye sordu İlyas hemen
“oldu” dedi annesi. “ama bir gariplik vardı. Damadın yüzü gözü bir garipti. Aygül desen gelin mi yoksa matemli mi belli değil.”
İlyas başını sallayıp “Belli rezillik çıkmasın diye nişanı yapmışlar.” Dedi kendi kendine
“oğlum sen ne diyorsun? Hem siz neredesiniz?” annesinin sesi telaşlanmıştı.
“anne biz İstanbul dışındayız. Çok uzaklaşmadık merak etme.”
“oğlum beni delirtme ne oldu?”
“o Serhan denen piç var ya!” dedi kendini tutamayıp “benim karıma göz dikmiş. Karşı odada onu bekleyen varken tutmuş benim karıma gel kaçalım gidelim buradan diye saçmalamış”
“ne!”
“anne sakin ol” dedi İlyas hemen. “ben gerekeni yaptım. Ama Leyla çok sarsıldı. Ben de kendimi tutamadım. Biraz hırgür çıktı. Ağzını burnunu dağıttım o şerefsizin”
“aman oğlum uzak durun.” Annesi şok içindeydi. “Leyla nasıl?”
“şimdi biraz toparladı. Apar topar geldik yanımızda hiç eşya yok. Üç beş bir şey bakıyor ben de seni aradım.”
“gitmekle iyi yapmışsınız.” Annesi telefonda bir iç çekip “Leyla’ya destek ol yavrum. Ona iyi bak” Diye ekledi. “hadi Allah’a emanet olun. Beni habersiz bırakmayın.”
“siz de anne” İlyas telefonu kapattıktan sonra Leyla’nın yanına gitti. Kolunu ona dolayıp “bir şeyler buldun mu?” diye sordu.
Leyla sepettekileri gösterip “hallettim sayılır” dedi. “annenle mi konuştun?”
İlyas başını salladı. “bir hafta yokuz dedim” sonra karısının başından öpüp “balayına çıktık.” Diye ekledi.
Leyla utanmakla gülmek arasında bir yerdeydi. Burası köylerin olduğu çok güzel bir yerdi. Otel mütevazi ve ferahtı. Gidilecek ve gezilecek çok yer vardı.
“olanları anlattın mı?” diye sordu Leyla. Kalbi sıkışmıştı.
“anlattım.” Leyla’nın yüzünün değiştiğini görünce “gitmekle iyi yapmışsınız. Kızıma iyi bak” dedi.
“sağ olsun”
Otele geri dönüp üstlerini değiştirdiklerinde iyice acıkmışlardı. Otelin restoranına inip göl manzaralı bir masa buldular ve sipariş verdiler. Masanın üstünde duran telefonu hala kapalıydı. İlyas onun telefona baktığını görünce “aç istersen” dedi.
“bilmiyorum” Leyla kocasına baktı. “kötü bir şeyle karşılaşmaktan korkuyorum.”
“nasıl bir şey?”
“ne bileyim işte.”
“hadi aç şu telefonu.”
Leyla başını sallayıp telefonu açtı. Açar açmaz telefonu ötmeye başladı. Onlarca cevapsız çağrı ve mesaj vardı. İlyas yanına gelip oturdu ve gelen aramalara baktılar. Yarısı annesindense yarısı da Serhan’dandı.
“şerefsiz” dedi İlyas kendini tutamayıp. “şu mesajları aç bakayım.”
“İlyas gerek yok” Leyla ekranı kapatıp geri koydu. “istemiyorum.”
“Leyla lütfen” İlyas yine öfkelenmeye başlamıştı. “ben istiyorum. Yüzsüz herif neyi berbat ettiğinin farkında mı acaba? Ardında kaç tane kırık kalp bıraktığının farkında mı?”
Leyla çaresiz telefonu alıp mesajları açtı.
Leyla lütfen gitme.
Beni bırakma.
Biliyorum sen de beni seviyorsun.
İlyas’tan korkmuyorum.
Lütfen telefonu aç. O herif sana bir şey mi yaptı?
Neredesin? Endişeleniyorum artık.
Leyla lütfen en azından iyi olduğunu söyle.
Lütfen aç artık şu telefonu!!! Gibi sayısız mesaj vardı.
“şerefsiz!” dedi İlyas bir kez daha. Elini masaya vurup “orada kafasını kıracaktım onun.”
Leyla mesajları silip telefonu sessize aldı ve masanın üzerine bırakıp “hiçbir şey yapmayacaksın” dedi ciddiyetle.
“neden?”
“çünkü ben öyle istiyorum.”
“ona kıyamıyorsun yani?” şimdi İlyas da alınmış gözüküyordu. Leyla kocasının yüzünü tutup kendine çevirdi. “bak! biz bu sabah bir karar aldık. Evliliğimizi devam ettireceğiz. Artık birbirimizden sorumluyuz. Ne istiyorsam ne istemiyorsam hepsi senin için. Bizim için.”
“ama o herif seni rahat bırakmayacak.”
Leyla tebessüm edip İlyas’ın yanağından öptü. “bırakacak.” Dedi tatlılıkla. İlyas ise yumuşamıştı. “nasıl olacakmış o?” diye sordu. Leyla’nın öpücüğü tatlı bir iz gibiydi yanağında.
“geri döndüğümüzde bizim birlikte olmaya devam ettiğimizi öğrenecektir. O zaman vazgeçeceğinden eminim.”
İlyas ikna olmuşa benzemiyordu ama şimdilik konuyu kapatmış gibilerdi. Yemeklerini yerken Leyla manzaranın tadını çıkarıyordu. İlyas ise karısına bakıyordu. Kalbinde bir huzur vardı. Leyla onun yanında kalacaktı. Onu kabul etmişti. Yaptığı onca hataya rağmen hem de.
“ne güzel değil mi?” dedi Leyla göle bakıp. Etrafındaki ağaçlar kışla beraber derin bir uykuya dalmıştı. Gölün üstü buz tutmuştu. Bembeyaz bir tabaka üstüne kar yağmış gibi gözükmesini sağlıyordu. “insan gözlerini alamıyor.”
“bence de” dedi Leyla’ya bakarak. Onun manzarası daha güzeldi.
“biliyorum buraya gelme sebebimiz nahoş ama iyi ki gelmişiz.”
İlyas gülüp “bizim için güzel bir başlangıç oldu.” Dedi. Böyle söyleyince Leyla “şundan bir sene önce bana seninle evleneceğimi söyleseler kahkaha krizine girerdim herhalde” dedi kendi haline şaşırarak “seninle ilk tanıştığımda biraz soğuk biri olduğun izlenimine kapılmıştım. Zaten çokta muhabbetimiz olmadı. Ama bir şekilde sen hep benim etrafımdaydın. Zihnimde çok net yer edinmiştin. Neden bilmiyorum ama sana hep güvenebileceğimi hissettim.”
Söyledikleri İlyas’ı hem mutlu etmişti hem de çektiği vicdan azabını ikiye katlamıştı. Leyla onunla kalmayı kabul etmişti. Bunun için mutluydu. Ancak bir yerde İlyas, Leyla’yı buna mecbur etmişti. Bulduğu her delikten içeri sızmış, her boşluğu, Leyla’nın ikilemde kaldığı her anı kullanmıştı. Ama pişman değildi. Leyla onunlaydı. Bu her şeye değerdi.
Leyla ise elini tutup “söylesene nasıl başardın bunu?” diye sordu.
“neyi?”
“beni değiştirmeyi”
“değiştin mi?”
Leyla tebessüm edip “halime baksana” dedi. “elbette değiştim. Sanki yıllardan beri kilit vurup durduğum tüm zincirlerimi kırmış gibi hissediyorum. Özgür hissediyorum.”
“eğer bunun benim sayemde olduğunu düşünüyorsan yanılıyorsun. Değişiriz çünkü değişmek isteriz.”
Leyla kaşlarını kaldırıp “bilgece bir söz” dedi hafif alayla sonra ekledi. “değiştim çünkü sen bana hayatı yaşamanın başka yolları da olduğunu gösterdin. Sadece sen değil bütün ailen hatta.”
İlyas başını sallayıp “belki de sen haklısın” Diye onayladı sözlerini. Sonra da zihnindeki düşüncelerden uzaklaşmak için “hadi göle doğru yürüyelim biraz.” Dedi.
Birlikte el ele yürüyerek yavaşça ilerlediler. Gün akşama dönmeye başlamıştı artık. Hava soğuktu. Ama Leyla ilk defa şikâyetçi değildi kış mevsiminden. Yapayalnız geçirdiği onca kıştan sonra sonunda ilk defa bir kış ona çok güzel bir hediye getirmişti. Allah’a şükretti. Güneş batana kadar yürüyüşe devam ettiler. Nihayet ikisi de yorulduğunda göl kenarında kurulmuş minik bir kafeye girip oturdular. Burada masa yerine minik sehpalar, sandalye yerine kabarık ve rahat yastıklar vardı. İlyas yastığa oturup sırtını kütüklerden birine yasladı. Yerlerine geçtiklerinde genç bir çocuk onlara çaylarını getirmişti bile.
Arkada duygusal bir Karadeniz türküsü çalıyordu. “ben burada bir ömür yaşardım aslında” dedi Leyla sonunda “ama içimde bitmeyen bir gezip dolaşma arzusu da var.”
“ikisi birden olmaz” dedi İlyas gülerek.
“ne garip” Leyla omuz silkti. “hem bir yerlere kök salmak istiyor insan hem de hiç durmadan yer değiştirmek her günbatımını farklı bir yerden izlemek istiyor. Yani kursağımda bir gitmek hevesi aklımda bir kalmak hayali var hep.”
İlyas ona uzanıp arkadan sarıldı. Leyla da ona yaslanıp dizlerini çekti. İlyas usulca karısının saçlarını okşadı bir süre. Kokusunu doya doya içine çekti.
“nihayetinde her günbatımı faklı değil mi zaten?” diye sordu İlyas. “penceren aynı olsa bile sen her gün daha farklısın”
“çok kitap okuduğun nasıl da belli” dedi Leyla tebessümle. Bu söz çok hoşuna gitmişti.
“okumak insana bir değer katıyor”
“kesinlikle” Leyla muzip bir tavırla “insan okumak da öyle ama” diye ekledi.
“bak sen”
Leyla kendini çekip kocasına baktı. “öyle tabi” dedi bilmiş bir tavırla.
“o zaman sen de şiir gibi mi oluyorsun?”
Leyla hayır dercesine kafasını salladı. “ben düz yazıyım.”
“neden?” İlyas bu sohbetten aşırı eğleniyordu.
“şiir süslüdür bir kere. Duygulardan ibarettir. Göze, kulağa hitap eder. Ama düz yazı aklın işidir. Okuyanın, okuduğunu anlayanın, ufkunu genişletir; düşünce dünyasını aydınlatır.”
Bu kez şaşıran İlyas’tı. “vay” dedi beğeniyle. “ben neyim peki?”
Leyla güldü. “sen hem şiirsin hem de düz yazı.”
İlyas’ın kahkahası büyürken muhabbetlerine devam ettiler. Konuştukça açıldılar birbirlerine. Zaten hiçbir zaman aralarında büyük sessizlikler olmazdı. Ya da konuşmasalar bile rahatsız olmazlardı birbirlerinden.
Artık vakit epeyce ilerlediğinde “kalkalım mı artık?” diye sordu İlyas üçüncü çayları bitmişti. Leyla başıyla onayladı. Otel on dakikalık yürüme mesafesindeydi. Hesabı ödeyip çıktıktan sonra İlyas, Leyla’nın elini tutup “hadi otele dönelim” dedi. Böyle söyleyince Leyla bir an tedirginlik hissetti yüreğinde. Nasıl olacaktı? Bunu İlyas da fark etmiş olacaktı ki ona bakıp “ne oldu?” diye sordu.
“yok bir şey” dedi Leyla. “dönelim”
“Leyla” dedi İlyas uyarır gibi.
“yok bir şey dedim.” Leyla yürümeye başlamıştı ama İlyas onu kendine çekip iki kolundan tuttu. “korkuyor musun sen?” diye sordu Leyla’nın bakışlarını kaçırmasından meseleyi anlamıştı.
“ne-neyden korkacakmışım ben?” diye diklendi Leyla bir cesaret.
“bu geceden” dedi İlyas açıkça ve devam etti “birlikte geçirmeye karar verdiğimiz bütün gecelerden, gündüzlerden, kısacası bir ömür boyu paylaşmaya karar verdiğimiz bu hayattan.”
Leyla başını salladı. “korkmuyorum.” dedi. “çünkü sana güveniyorum.”
İlyas usulca karısının saçlarını okşayıp “hadi gidelim” dedi.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 24.43k Okunma |
2.61k Oy |
0 Takip |
105 Bölümlü Kitap |