103. Bölüm
RabiaSofi / Sevmeyi Yaşamak / 16. BÖLÜM

16. BÖLÜM

RabiaSofi
rabiasofi

Cümleten Selamun Aleyküm

nasılsınız kitappad ahalisi?

hepinize iyi okumalar dilerim:)

 

BÖLÜM

Saye’nin aşkı

 

Sandalyede otururken parmaklarıyla çalışma masasının üstünde tempo tutuyordu. Karısının bilgisayarı kapalıydı. Saat gece üçe yaklaşıyordu. Karısının karşı odada uyuyor olduğunu bilmek ondan gizli böyle bir işe niyetlenmek canını çok sıksa da içinden bir ses Neva’nın ondan sakladığı şeyin bu bilgisayarda olduğunu söylüyordu.

Sağduyusunun sesini kısıp bilgisayarı açtı. Şifreyi kırıp ana ekranı açmak on dakika bile sürmedi. Masaüstünde ‘Notlar ve Şiir denemeleri’ yazan dosyayı açtı hemen. İlk okuduğu şiir şöyleydi.

Desem ki, değil ama uzaksın

Desem ki, değil ama yasaksın

Desem ki, değil ama yabancısın

Sen sadece imkânsızsın…

Sinan oturduğu yerde boynunu esnetip şiirin yazıldığı tarihe baktı. Bundan tam yedi yıl önce yazmıştı Neva bu şiiri. Ama kime? Sinan rast gele bir şiir daha açtı.

Yüreğimden dolup taşan şu sevdayı haykırmak mümkün mü?

Kelimeler kayboluyor içimde yavaş yavaş

Sen gidiyorsun benden

Gölgem peşinde kayboluyor yavaş yavaş

Susuyorum, hiç söylemeden

Sinan hemen tarihe baktı. Beş yıl önce yazmıştı bunu da. Saçlarını sinirle karıştırıp başka bir dosya daha açtı. Bu seferki düz yazıydı.

Ey yüreğimin sessiz izleyicileri olan bendeler. Kimse tanık olmasın sevdama. Siz bana yetersiniz. Sevdim ben. Kimi hastalıklı der, kimi tutkulu ben adını aşk koydum. Saye’nin aşkını çekmeyen ne bilsin. Yüreğimin sebepsizce sevdiği kişiyi ben seçmedim ki! Çocuktum daha. Seçme hakkım yokmuş gibi gelip giriverdi gönlüme. Bir ok misali saplandı kalbime. Dile dökmeye korktuğum sevdam senin yüzünden başladım yazmaya. Bana ne olduysa senin yüzünden oldu.

Sinan için bu kadarını okumak yeterliydi. Ekranı kapatıp bir müddet odanın içinde öfkeyle dolandı. Anladığı idrak ettiği şeyi bir türlü sindiremiyordu. Neva’nın gönlünde bir başkası mı vardı?

Bir tarafı gidip yatak odasını basmak, Neva’yı tutup “kim o? Söyle bana kim?” diye bağırıp hesap sormak istiyordu. Öteki tarafı ise buna hakkı olmadığını biliyordu. Sinan ona bu kadar uzak bu kadar yabancı hissetmenin acısını kimden çıkarabilirdi ki? Kendinden başka!

Dayanamayıp tekrar bilgisayarı açtı. Karısının mahlasının ‘Saye’ olduğunu anlamıştı. ‘Saye’ye Veda’ adlı belgeyi açtı.

Duydum ki bir başkasına yar olmuşsun. Duydum ki gitmişsin çoktan. Zaten ben senin hakkında hep duyduklarımı işledim kumaşıma. Kimse yokken bile sesli zikretmedim adını. Ben bir gölgeydim. Senin gölgen.

Şimdi Saye’yi öldürme zamanı. Yüreğime sapladığın mızrağı kanırtarak çıkaracağım yerinden. Tüm renklerimi solduracağım içimde. Aşka dair bildiğim her ne varsa unutacağım. Yeniden yazacağım adımı. Saye gidecek. Peşinde olmayacak bu sefer. Kimsenin bilmediği bir ülkenin, ıssız karanlık bir sokağında gün doğumunun bile ulaşmadığı bir köşesinde yas tutmaya devam edecek.

Sen başkasının tenine meftun olurken daha fazla beklemeyeceğim artık seni. Ey kadir kıymet bilmez yar! Sitem ediyorum sana ilk defa. Nasıl kıydın içimdeki aşka. Hiç bakmadın, görmedin, fark etmedin ya beni! Alacağın olsun…

Sinan kafasında hızlıca bir hesap yaptığında bunu Arif’le evlenmeden beş ay önce yazdığını fark etti. Kalbi sıkışır gibi oldu. Arif’le evlenmesinin sebebi bu şerefsiz herifin başkasıyla olması mıydı yani?

Neva bu yüzden mi Sinan’a evet demiyordu. Çocukluğundan beri sevdiği biri vardı. O başkasıyla olunca Neva da vazgeçip Arif’le evlenmiş, Arif vefat edince de-

“vicdan azabı çekiyor,” diye fısıldadı Sinan gecenin sessizliğinde, “suçlu hissettiği için bana evet demiyor. Belki de-“

Sinan durup bu ihtimali kafasından atmaya çalıştı. Yoksa karısının içinde o şerefsiz herife dair bir ümit mi vardı hala. Bu yüzden mi kendisine evet demiyordu?

Tam başka bir belge daha açacaktı ki karşı odanın kapı sesi ile elini çekip ayağa kalktı. Kapalı kapının ardından Neva’nın Ömer’in odasına gidişini dinledi. Genç kadın bir süre sonra kendi odasına dönerken Sinan da bilgisayarı kapatıp sessiz adımlarla çatı katına çıktı.

Ertesi sabah kahvaltı sofrasında derin bir sessizlik vardı. Sinan sadece Ömer’le ilgileniyor Neva ile fazla konuşmamaya çalışıyordu. Elbette karısı bu durumu hemen fark etmişti. Kocası kaçar gibi üniversiteye giderken Neva “sen iyi misin?” diye sordu sonunda.

“evet,” dedi Sinan ona bakmadan.

“bir şey mi oldu?”

“hayır.”

Neva, bir şey olduğunu biliyordu ama kocasının inkar etmesi onu daha çok tedirgin etti. Sinan “Allah’a emanet,” deyip kapıdan çıktı.

Neva bütün gün evin içinde kafası kocasının haline takılmış şekilde kendini oyalamaya çalıştı. Akşam Sinan eve geldiğinde bir umut belki düzelmiştir diye onun yüzüne baktı ama Sinan ona karşılık vermedi. Ömer’i kucağına alıp öperken Neva “hoş geldin,” dedi.

“hoş buldum,”

“seni bekliyordum ben de yemek-“

“ben yedim,” dedi Sinan onun sözünü kesip “Ömer’in yemek saati çoktan geçti zaten. Sen ye. Ben Ömer’i odasına çıkartırım.”

Kocası geldiği gibi hızla yukarı kata çıkarken Neva da arkasından bakakaldı. Sinan sabahtan beri yüzüne doğru düzgün bir kere bile bakmamıştı. Kesinlikle bir şeyler vardı ve ne olduğu hakkında en ufak bir fikri yoktu.

….

Gece Sinan tekrar çalışma odasına girip bilgisayarı açtı. Bütün gün zihnini kurcalayan bir sürü soru işareti ile geçmişti. Doğru düzgün yemek bile yiyememişti.

Karısının başkasına dair yazdığı o satırlar o dizeler alt yazı gibi sürekli zihninden akıp gitmişti. Yüzünü bile bilmediği bir adama karşı kör bir nefret vardı içinde. Kimdi Neva’yı böylesine kara bir sevdaya sürükleyen kişi? Yine aynı dosyaya girip en yakın tarihli belgeyi açtı.

Ey benim ince sızım. Görmedin yandım. Kanadım bakmadın. Neden varlığım da yokluğum da bir senin için. Seni istemeye cesaret bile edemedim ben. Yanımdan geçip gittiğin, onca kalabalığın içinde hiç fark etmediğin gölgen Saye’n. Gönlümün saray mülkü senin. Tahtım senin, tacım senin. Saltanatım sensin, sürgünüm sen. Bazen korkuyorum kendimden. Aşk değil diyorum bu! Bir takıntı olmalı, bir hastalık. Hak veriyorum içimdeki seslere. Ama sonra kimsenin olmadığı karanlık bir köşede aklıma sen düşüyorsun yine. Bütün renkler canlanıyor, bütün umutlar yeşeriyor. Ruhuma bunca güzellik taşıyan kişi bir hastalık olamaz diyorum. Olsa olsa bir sevda olur.

Sinan okurken yumruklarını o kadar sıkmıştı ki elleri acımıştı. Sağ yumruğunu istemsizce masaya vurduğunda çıkan gürültü yüzünden karşı odanın kapısının açıldığını duydu. Hemen ekranı kapatıp kitapların olduğu yere gitti. Işığı son anda yaktığında kapı açıldı ve içeri karısı girdi.

“Sinan!” dedi endişeyle. Fırlayıp geldiği için saçları dağılmıştı. Üstünde tek parça siyah bir gecelik vardı. Sinan ona bakıp “bir şey yok,” dedi doğal olmaya çalışan bir tavırla “kitabı yere düşürdüm.”

“saat gecenin ikisi,” dedi Neva “sana bir şey oldu sandım.”

“merak etme,” dedi soğuk bir tavırla “bacaklarım tutuyor çok şükür.”

“onu demek istemedim,” dedi Neva hemen “ben-“

Sinan sinirle ona bakıp “senin gözünde ben her zaman bakıma muhtaç kalacak biri gibi mi gözüküyorum?” diye sordu. Neva şaşkınlıkla ağzını açtı ama bir şey diyemedi. Uyku sersemi yataktan fırlayıp kocasının mermer gibi yüz ifadesinin ne anlama geldiğini bile çözememişken böyle bir soruya ne cevap verebilirdi ki!

“odana geri dönebilirsin,” dedi Sinan ona arkasını dönüp “ben iyiyim.”

Neva kalbinin kırıldığını hissetmişti. Sessizce kapıyı kapatıp geri dönerken Sinan gözlerini kapayıp karısının kalp kırıklığını kendi kalbinde hissetmiş gibi kalbini tuttu. Ona böyle davrandığı için kendini rezil hissetti ama elinden başka türlüsü gelmiyordu. Delice bir kıskançlık kaplamıştı benliğini.

Hiç düşünmeden bilgisayarı tekrar açıp dosya tarihlerine baktı. Evlendikten sonra hiçbir şey yazmadığını gördü. Ancak Arif’in ölüm tarihinden beş ay sonra yazılmış bir belge gördüğünde merakla onu da açtı.

Ah Saye! Yazıklar olsun sana. Utanmaz, arlanmaz, bitmez, tükenmez Saye! Kibirlendin mi Saye? Benim sevdam başkalarına benzemez diye kibirlendin mi?

Daldığın hülyanın sonunu gördün mü? Heveslendiğin hayalin felaketin oldu işte! O gitti! Yüreği tertemiz, sevdası sadece sana ait olan yiğit gitti. Ardında kalan kadın kim, ben bilmiyorum. Ne Saye olabiliyorum ne de Neva! Ne hayalime tutunabiliyorum ne de gerçeğin acısını kaldırabiliyorum. Yüreğim cayır cayır yanıyor. Evladımın yüzüne bakamıyorum bazen. Herkesten, her şeyden ar ediyorum.

Tutunmak istemiyorum hiçbir şeye. Sadece yok olmak istiyorum. Arif gitti… madem gidecekti- isyan etmek istemiyorum- ama madem gidecekti niye geldi o zaman? Neden etimi lime lime etmek pahasına söküp attım mızrağı kalbimden- ki hiçbir zaman da beceremedim onu söküp atmayı…

Sinan kalbini sıkıştıran yazıyı okumayı bitirdiğinde gözünden bir damla yaş akıp gitmesini beklemiyordu. Neva’nın acı ile kavrulan yüreğinden dökülen satırları okurken ilk defa kıskançlık değil utanç hissetmişti. Neva da tıpkı onun gibi yok olup gitmek istemişti demek. Sinan bu hissi çok iyi biliyordu. Kaç zaman, kaç gece öylece yok olup gitmek isteyerek geçip gitmişti ömründen. Daha fazla okumayacağına karar verdi o an.

Ne olursa olsun burası karısının mahremiydi ve Sinan bu mahreme izinsiz girmemeliydi. Tam kapatmak üzereyken gözüne ayrı bir dosya çarptı. Abisi ile yengesinin adı ile kayıtlı belge elbette dikkatini çekmişti. Hiç düşünmeden açtı belgeyi.

Bugün Elife Teyze bize İsmail abi ile Ayşe ablanın sevdasını anlattı. Tam 15 yıl beklemişler birbirlerini. Onu dinlerken kendi sevdamı düşündüm ben de… bekleyebilir miydim seni onca sene? Geleceğini bilsem beklerdim herhalde.

Seni düğünde görünce kalbim yerinden çıkacak sandım. Geleceğini bilmiyordum. Uzaktan gördüm seni yine… nasıl özlemişim insanın ruhuna güneş açtıran o gülümsemeni. Delikanlı deli sevdam… Sadece ben görmedim gerçi seni… başka kızlar da gördü. Sen de farkındaydın her şeyin. Kıskandım içten içe… beni görmediğin, fark etmediğin bir başka gün daha işte.

Ama bugün içimde başka bir sevinç var. 15 yılın sonunda kavuşan aşıkların sevinci var içimde. İsmail abinin Ayşe ablaya olan bakışları o kadar güzeldi ki.

Biliyor musun bir kitap yazmaya başladım. Adlarını değiştirdim sadece. Aslında senle beni yazıyorum. İlk defa bizi bir hayalin içinde bir araya getirdim. Senin beni gördüğün, sevdiğin bir hayal.

Sinan o an İsmail abisinin düğününe gelen bütün genç delikanlıların listesini çıkartmaya karar verdi. Artık daha fazla okumaya cesareti yoktu. Bilgisayarı kapatıp çatı katına çıkarken bir an merdivenin ilk basamağında durup karısının olduğu odaya baktı. Onun kalbini kırmıştı. Gidip gönlünü almak istese de yapamadı. Kalbinde bir başkasına böylesine köklü bir sevda taşıyan karısına artık dokunmak bile istemiyordu.

….

Birkaç gün daha bu gergin sessizlik içinde geçip gittikten sonra Neva artık kocasıyla konuşmaya karar vermişti. Daha fazla Sinan’ın bu uzak, soğuk tavrına dayanamayacaktı. Bir akşam Ömer’i uyuttuktan sonra oturma odasında olan kocasının yanına gitti. Sinan onun geldiğini görünce “uyudu mu?” diye sordu.

“uyudu,”

Neva yutkunup “bir derdin var senin,” dedi hemen konuya girerek. Sinan ona baktı. Günlerdir ilk kez gerçekten yüzüne bakmıştı. Neva’nın renginin solgun olduğunu fark etti o an. Gözlerinde bir endişe vardı. Sinan için endişeleniyordu.

“doğru,” dedi Sinan “bir derdim var.”

“ne?” Neva ona doğru birkaç adım yaklaşıp birkaç günde özlediği gözlerinin içine baktı. İri kahverengi gözlerinin parıltısı nereye gitmişti yine? Kendini tutamayıp ağlamaya başladığında ikisi de buna şaşırdı.

Sinan “ne- neden ağlıyorsun şimdi?” diye sordu. Neva içini çeke çeke ağlıyordu. Sinan dayanamayıp kollarını ona sardığında başını kocasının göğsüne yaslayıp daha çok ağlamaya başladı.

“ağlama tamam,” dedi Sinan telaşla “ağlama lütfen.”

Neva’nın sinirleri boşalmıştı. Bir müddet öylece durup ağladı. Sonunda kendini biraz toparlayabildiğinde geri çekilip “bana- ne- olduğunu- anlat,” dedi her kelimesinde içini çekerek.

“sen önce bir sakinleş,” dedi Sinan onu tutup koltuğa oturturken bir bardak su almak için mutfağa gitti. Elinde su ve mendil ile geri döndüğünde Neva da biraz daha toparlamıştı. Sudan birkaç yudum içip mendille gözlerini kuruladı ve burnunu temizledi.

“iyi misin?” diye sordu Sinan. Onun da içi acıyordu. Neva ona baktı, “değilim,” dedi sitemle “sen böyle evin içinde sessiz, soğuk, hayalet gibi gezinirken nasıl iyi olabilirim.”

Sinan o an bağırmak istedi. Bağırıp ‘her şeyi biliyorum! Bana neden evet demediğini biliyorum ve kalbim acıyor!’ diye itiraf etmek Neva’ya hesap sormak istedi ama bunu yapmaya hakkı yoktu. Boğazına bir yumru gibi takılan bu hisle yaşamak zorundaydı. Belki de İlyas abisine gidip sorardı. Nasıl yaptığını?

Kimse bilmese de Sinan çocukken fark etmişti ilk defa. Leyla yengesinin gözlerindeki acının sebebinin ne olduğunu. Onun kalbinde bir sevda vardı. Sinan bunu biliyordu. Bir zamanlar onu bir resme gözleri dolu dolu bakarken görmüştü. Merakına yenilip gizlice resmi saklı olduğu küçük sandıktan çıkardığında tanıdık bir yüzle karşılaşmıştı. Büyüdükçe de parçaları zihninde birleştirmesi daha kolay olmuştu. Elbette kimseye hiçbir şey söylememişti ama şimdi ilk defa İlyas abisini anlıyordu. Yıllardır bu yükle nasıl yaşadığını ona soramazdı. Buna yüzü yoktu. Kimseyi üzmeye, eski defterleri açmaya hakkı yoktu ama birinin ona ne yapacağını söylemeye ihtiyacı vardı. Sinan bir çıkmazdaydı.

“bir derdim var,” diye tekrar etti adam karısı ondan bir cevap beklerken “ama sana ne olduğunu söylemeyeceğim.”

“neden?”

“çünkü sen de bana aynı şeyi yapıyorsun,”

Neva bakışlarını kaçırıp “haksızlık ediyorsun,” dedi sadece “ben çabalıyorum.”

“hayır Neva,” dedi Sinan acı bir tebessümle “ben çabalıyorum.”

Genç kadın bir anlık sinirle “çabalıyorsun demek!” dedi iğneleyici bir tonda. Sinan ona “çabamı da mı beğenmiyorsun yoksa?” diye sordu.

“ne demek şimdi bu?” dedi Neva “ben seni beğenmiyor muyum da böyle imalı sorular soruyorsun?”

“bilmem,” dedi Sinan ikisi de gerilmeye başlamışlardı ve şiddetli bir kavganın eşiğinde olduklarının farkındalardı.

“Sinan-“

“sen bana karşı hiç dürüst oldun mu Neva?” diye sordu Sinan ayağa kalkıp “bana hiç kalbinde ne olduğunu açıkça söylemek gibi bir niyetin oldu mu mesela?”

Neva da aynı sinirle kalkıp “kalbimde olanı sana anlatmaya çalıştım,” dedi isyan eder gibi “ama benim için ne kadar zor olduğunu biliyorsun. Buna rağmen-“

“daha ne kadar böyle devam edeceğiz peki?”

“ne- ne demek istiyorsun?”

“ikimiz de bunun normal bir yaşantı olmadığının farkındayız.” Sinan karısının karşısına geçip kollarını göğsünde birleştirdi. Gözlerindeki bir ifade Neva’nın ürpermesine sebep oldu, “sen ve ben gerçekten evli miyiz?”

“canımı yakıyorsun,” dedi Neva kendini sıkıp. Sinan ona bir adım daha yaklaştı, “sana verebildiğim tek şey bu mu? Kocaman bir acı!”

“Sinan,” dedi Neva yalvarır gibi “sana zamana ihtiyacım olduğunu söyledim. Neden şimdi böyle-“

“zaman mı?” dedi Sinan kimsenin anlamadığı bir espriye güler gibi “senin zamana ihtiyacın yok! senin-“

“ne?” diye bağırdı Neva “neye ihtiyacım varmış benim?”

Sinan ona sırtını dönüp yumruklarını sıktı. Neva bu haline şaşırsa da tekrar karşısına geçip “söylesene!” dedi “neye ihtiyacım var benim?”

Sinan onu kollarından tutup hafifçe sarsmaya başladı ve “biliyorum!” diye haykırdı, “Saye’nin aşkını okudum! Çocukluğundan beri kara bir sevda gibi içinde taşıdığın o sırrı biliyorum!”

Oturma odasına ölüm sessizliği çöktüğünde Neva ifadesiz bir yüzle baktı kocasına önce. Çünkü ne kastettiğini anlayamadı. Onun aşkı karşısında şimşekler gibi çakan bu adama aitti. O halde Sinan neyin hesabını soruyordu ki! Sonra anladı. Gecenin bir vakti çalışma odasında yakaladığı kocası elbette kitap okumuyordu. Neva’nın bilgisayarını açmış olmalıydı. Yüzündeki ifadesizlik anlamanın hayretine dönüşürken Sinan ellerini çekip bir adım uzaklaştı.

“biliyorum yaptığım şey yanlıştı ama sen de bana dürüst davranmadın hiç!”

“sen-“

“yazdıklarını okudum, yüreğine ok, mızrak gibi saplanan o herif her kimse-“

“yeter sus!” dedi Neva gözlerini kaçırıp. Şimdi kocasının yüzüne bakamayan oydu. Sinan daha çok sinirlenip “madem çok seviyordun onu- neden iki defa bir başkasıyla evlenmeyi kabul ettin? Hiç mi saygın yoktu kendine?”

Neva kulaklarını tıkamamak için kendini zor tutup “sus lütfen,” dedi fısıldar gibi “hiçbir şey bildiğin yok senin.”

“söyle o zaman!” Sinan tekrar onun kollarından tutup kendine çekti, “söyle kim o adam? Nerede? Adı ne? Söyle!”

“Sinan yapma ne olur!” dedi Neva ellerini adamın göğsüne koyup sakinleştirmek ister gibi “ne söylediğinin farkında mısın?”

“gayet farkındayım,” dedi Sinan onu biraz daha kendine çekip “esas sen bana ne yaptığının farkında mısın?” şimdi ses tonu çaresizliğe bürünmüştü, “madem başkasına aşıktın neden beni kendine deli ettin? Neden seni sevmeme izin verdin?”

Neva bu kez duyduklarının, karşısında duran bu adamın bir hayal olmadığını biliyordu. Gerçekti. Sinan ona onu sevdiğini, kendisine deli olduğunu söylemişti.

“beni mi seviyorsun?” diye sordu şaşkınlıkla

Sinan artık çektiği acıyı gizleme gereği görmeden alnını onun alnına yaslayıp “evet,” dedi, “evet seni çok seviyorum, senin için çıldırıyorum ama sen- sen nasıl bir başkasını seversin Neva. Kendine nasıl gölge dersin. Sen benim duyduğum en ahenkli sesken nasıl bir başkasına gölge olmaya razı olursun?”

Neva artık uyuşmuştu. Kalbi heyecandan deli gibi çarparken titreyen ellerini kocasının boynuna sarıp baş parmaklarıyla usulca çenesini okşadı. Sonra başını hafifçe geri atıp “bana- bana bir gün daha ver,” dedi yalvarır gibi “yarın akşam sana her şeyi açıklayacağım.”

“yapma Neva!”

“lütfen sadece bir gün!” dedi Neva gözlerinden yine yaşlar süzüldüğünde Sinan kendini çekip başını salladı. Neva’yı bıraktığı zaman kalbi yine o boşluğa yuvarlanır gibi oldu. Karısı yutkunup “yarın akşam,” diye tekrar etti yine “sana yarın her şeyi anlatacağım.”

“neden şimdi değil?”

“çünkü şimdi sana söylersem bana inanmamandan korkuyorum.”

Sinan ona kafası karışmış gibi bakınca tebessüm etti istemsizce. Sinan onu seviyordu. Bu mümkün müydü? Evet! Sinan onu seviyordu! Sevincini gizli tutmaya çalışıp “yarın,” dedi “lütfen bana güven, yarın öğreneceksin her şeyi.”

“öyle olsun,” dedi Sinan. Oturma odasından çıkarken ardından bakan Neva kalbini tutup gülümsedi. Sevdiği adam onu seviyordu. Sevdiği gibi seviliyordu.

 

 

lütfen minik yıldızı parlatmayı unutmayın

hepiniz Allah'a emanet olun:)

 

Bölüm : 27.11.2025 19:34 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
RabiaSofi / Sevmeyi Yaşamak / 16. BÖLÜM
RabiaSofi
Sevmeyi Yaşamak

24.44k Okunma

2.61k Oy

0 Takip
105
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...