Yeni Üyelik
17.
Bölüm

17. Bölüm

@rabiasofi

BÖLÜM

İYİ OKUMALAR :)

Ertesi sabah Leyla banyoda oyalanırken bakışları aynadaki yansımasındaydı. Gözleri dalgındı. Yorgun gözüküyordu. Ama bedensel bir yorgunluk değildi bu. Ruhu yorgundu. Hastaydı işte. Seneler evvel bir psikoloğa gitmişti Leyla. Yaşadıklarından sonra toparlanması için Serhan zorla göndermişti. Ama devamında Leyla kendi isteğiyle devam etmişti. Hiç tanımadığı bir yabancıya içini açmak başlarda zor olsa da sonra bunun kendine iyi geldiğini fark etmişti. Kırık dökük ruhunu böyle toparlayabilmiş ve üniversiteyi okumaya devam edebilmişti.

“İlyas ne demek istedi?” diye fısıldadı Leyla. Saçlarını tararken odanın içinde İlyas’ın ayak seslerini dinliyordu. Gri takımını giymişti belki. Ona yakışıyordu. Çekmeceden saatini alıp takıyordu şu anda. Boy aynasına gitmesini dinledi kocasının. Her zamanki gibi yakasını düzeltip son kez kendine bakmadan odadan çıkmazdı. Ancak bu kez kapının sesini duymadı.

“beni mi bekliyor?” diye sordu kendine. Aynadaki yansımasının heyecanlandığını görünce başını iki yana sallayıp “saçmalama” dedi. “o senin arkadaşın”

Serhan için de aynı şeyi tekrarlayıp durmuyor muydu senelerdir. “ama o başka bu başka” diye itiraz etti. Serhan ile olamamasının sebebi çok karanlıktı. İlyas ise aydınlıktı. Ona bakınca umut dolu hissediyordu Leyla. Yaşamak güzel oluyordu. İlyas da dün gece kulağına aynı şeyi fısıldamıştı. O anı hatırlayınca tekrar ürperdi. Elindeki fırçayı bırakıp son kez üstünü kontrol etti. Siyah bir kot pantolon ve dizlerine kadar inen krem rengi tunik kazak giymişti.

Cesaretini toplayıp banyodan çıktı. İlyas tam da tahmin ettiği gibi onu bekliyordu. Üstünde gri takımı vardı. Bordo kravatını bağlamıştı.

“hazır mısın?” diye sordu Leyla’ya. Leyla başını sallayıp “hadi inelim” diye cevap verdi. Odadan çıktıklarında ikisi de sessizdi. Ancak İlyas’ın keyfi yerinde gibi gözükürken Leyla tedirgindi. Çünkü cevabını veremediği sorular sormaya başlamıştı kendine.

Merdivende denk geldikleri Oğuzhan “günaydın” dedi ikisine bakıp. Saçları karışmıştı ve uykusuz gözüküyordu. “günaydın koçum” diye karşılık verdi İlyas gülüp. Oğuzhan dikkatle abisine bakıp “maşallah” dedi. “yüzünde güller açıyor.”

“değil mi?” dedi Leyla kendini tutamayıp “hayır yani bilmediğimiz bir şey varsa bize de söyle”

“Allah Allah” İlyas’ın sırıtması daha da büyümüştü. “mutlu olmak da mı suç?”

Bu karşı çıkış Leyla’nın sinirlerini daha da bozmuştu. “değil canım.” dedi. “Allah daim etsin.”

“amin” dedi İlyas manidar bir sesle. Leyla ona bakmaya cesaret ettiğinde gözlerinden hinlik aktığını gördü. Kocasının aklından iyi şeyler geçmediğinden emindi artık. İçinden “sana kanıp evlenen aklıma yanayım,” diye geçirse de dışından gülümsemekle yetindi.

Kahvaltı sofrasına oturduklarında Nesli ve Sinan’ı göremedi. Sinan’ın okulda olduğunu biliyordu ancak Neslihan bugün öğleden sonra okula gidiyor diye hatırlıyordu.

“Nesli okula mı gitti anne?” diye sordu İlyas nitekim. Elife hanım başını sallayıp “Neslihan dün gece abimlerde kaldı. Malum kuzenleri ile yaşıt ya.”

“hadi ya” dedi İlyas “vay kaçak”

“eh dün siz de bütün gün yoktunuz” dedi Oğuzhan. “ben de Sinan’ın sinirlerini bozup onu çıldırtarak eğlendim.”

“ay bir de marifetmiş gibi anlatıyorsun ya oğlum” dedi Elife teyze “pes yani.”

“ne yaptın lan?” diye sordu İlyas masanın karşısından. O sırada Yusuf amcanın bıyık altından güldüğünü gören Leyla, Elife teyzenin öfkeli bakışlarının iki oğlu ve kocası arasında gidip gelmesini izledi.

Oğuzhan tıpkı abisi gibi hain bakışlarla sırıtıp “aklıyla dalga geçtim. Daha da aptallaştı.” Dedi.

“ya sabır” diye söylenip masadan kalkan Elife teyze mutfağa gidip gözden kaybolunca İlyas rahatça gülüp “çok da uğraşma çocukla” diye eklemeyi ihmal etmedi. Oğuzhan tabağındakileri silip süpürürken “yok canım kararında bıraktım” dedi.

“Neslihan’ın olmaması kötü oldu” dedi Leyla kendi kendine “onunla birlikte giderim diye düşünmüştüm.”

“nereye?” diye sordu İlyas hemen. O sırada Elife teyze elinde tuzluk ile geri döndü.

Leyla “nişan için elbise bakacaktım” dedi biraz çekinerek. “aman neyse ben hallederim.”

“birlikte gidelim” diye atladı İlyas hemen. Leyla şaşkınlıkla “yok canım” dedi “sen işinden geri kalma”

“gidin tabi” dedi Elife Teyze. Dün gece geç saatte geldikleri için onları görememişti. Ama şimdi gezip dolaşmanın ikisine de iyi geldiği belliydi.

“saçmalama” İlyas eline geçen her fırsatı kullanacaktı. “hadi kalk gidelim”

“İlyas” diye kalakaldı Leyla. Ama masada baş başa olmadıkları için itiraz edemedi. O sırada Oğuzhan da “abi beni de okula ateşleyin bir zahmet” deyince plan yapılmış oldu.

“o ne oğlum?” diye sordu Yusuf amca “seni füzenin ucuna takıp öyle mi gönderecekler okula?”

Aklında füze ile birlikte göğe doğru uçan Oğuzhan görüntüsü canlanınca Leyla kendini tutamayıp gülmeye başladı. Yusuf amca da ona katılınca Oğuzhan bozulup “alacağın olsun yenge” diye sitem edince Leyla daha çok gülmeye başladı. Öyle ki gözlerinden yaş geldi. O sırada İlyas da yüzünde huzurlu bir tebessümle karısını izliyordu.

“kusura bakma” diyebildi Leyla sonunda kendini toparlayıp “sinirim bozuldu.” Nefesi kesilmişti artık.

“kardeşinin ahı çıktı besbelli” dedi Elife Teyze. Oğuzhan da omuz silkip “olsun yine yapacağım” diye devam etti. Bu evde herkes çocuktu.

“eh hadi çıkalım” dedi İlyas “seni de ateşleriz Oğuz merak etme”

“bak yapma yeni toparladım” Leyla sandalyeden kalkarken tekrardan gülmemek için kendini zor tutuyordu.

“Allah’a emanet olun oğlum” diyen Yusuf amca arkalarından dua okumayı ihmal etmedi.

“siz de”

Üçü arabaya binip yola çıktıklarında Leyla bir müddet sessizce yolu izledi. Oğuzhan telefonda birileriyle mesajlaşıyordu. Yüzünde bir takım haltlar karıştırdığına dair izler belirince Leyla yüksek perdeden ve aniden “e gelin kızımız nasıl?” diye sordu. Oğuz yerinden sıçrayıp “ne- ne gelini?” diye savunmaya geçince karı koca birbirlerine bakıp gülmeye başladılar.

“hayırdır koçum?” diye dalga geçti İlyas “yoksa sen üstüne mi alındın?”

“ben Aygül’ü sormuştum oysaki” dedi Leyla masumane bir tavırla. Fena yakalanan Oğuzhan “tam olmuşsunuz siz” diye çıkıştı. “tam o herkesin işine karışan çiftlerden olmuşsunuz.”

“ay şimdi alındım işte” Leyla arkasına dönüp kayınbiraderine baktı “sen kimle mesajlaşıyordun ki sevgili Oğuzhan?”

“sevgili yenge kimseyle mesajlaşmıyorum” diye cevap verdi Oğuzhan onu taklit ederek. Leyla ona göz kırpıp önüne dönerken “istediğinle mesajlaş canım.” dedi. “ayrıca aşk güzel şeydir.”

“âşık olduğum falan yok benim” dedi Oğuzhan. İlyas dikiz aynasından kardeşine bakıp “öyle diyorsan öyledir abisinin” dedi ve konu kapandı. Öte yandan Leyla’nın söyledikleri canını sıkmıştı. Aşk elbette güzeldi ama Leyla’nın aşkı hala daha o pisliğe mi aitti? Yoksa kalbinde ufacık da olsa kendisine karşı bir his uyanmış mıydı?

Oğuzhan’ı okula bıraktıktan sonra baş başa kaldıklarında Leyla kocasına “seni de uğraştıracağım” dedi. “önemli bir işin yoktur inşallah”

“bensiz halledemeyecekleri bir şey yok” dedi İlyas. “ama senin benimle dolaşmakla ilgili bir sıkıntın varsa-“

“saçmalama lütfen” diye lafını kesti Leyla “sadece-“

“sadece ne?”

“sanırım işlerimi tek başıma halletmeye o kadar alışmışım ki biri bana eşlik edince kendimi çok garip hissediyorum.”

İlyas anlayışlı bir tebessümle başını salladı. Sonra da “Serhan sana yardım etmiyor muydu?” diye sordu.

“ediyor elbette” dedi Leyla “ediyordu yani” diye düzeltti ardından. “evlendiğimizden beri onu çok az gördüm. Telefonda da konuşmuyoruz. Öncesinde sürekli görüşürdük. Üniversite zamanlarında da sonrasında da bana hep destek oldu sağ olsun. Benim demek istediğim şey-“

“dışarıdan birinin sana yardım etmesiydi” dedi İlyas. “çünkü Serhan yabancı değil. Geri kalan herkes öyle ama”

Leyla bir an donup kaldı. İlyas ise direk yola bakıyordu. Bozulmaya, alınmaya hele ki kıskanmaya hiç hakkı yoktu ancak kıskanıyordu. Leyla ise anlayamıyordu.

“kötü bir şey mi söyledim?” diye sordu nitekim.

İlyas başını salladı. Ama bir cevap vermedi.

“İlyas sen benim için bir yabancı değilsin artık” dedi Leyla usulca “eğer böyle olduğunu düşünüyorsan bunca zamandır yaşadığımız her şey senin için değersiz miydi?”

“hayır” dedi İlyas hemen “sen ve seninle ilgili her şey benim için çok değerli”

Leyla bu cevap karşısında gülümseyip “sağ ol” dedi ve ekledi “sizler de benim için değerlisiniz. Hepiniz. Lütfen bir daha bunun aksini düşünme.”

İlyas rahatlayıp tebessüm etti. Arabayı park edip dışarı çıktıklarında geldikleri AVM’nin otoparkından asansöre bindiler. Mağazaların vitrinlerine bakarlarken Leyla bir an ne yaptıklarını düşündü. Serhan ve Aygül’ün nişanı için kıyafet bakıyorlardı. Kafasında eski bir anı vardı şimdi. Neredeydi hatırlamıyordu. Bir moda evinin önünden geçerlerken Serhan onu aniden durdurup vitrine döndürmüştü. Kırık beyaz, dantelli, kabarık bir gelinliği gösterip “bak bu gelinlik tam sana göre” demişti. “sana öyle yakışır ki! öyle güzel bir gelin olacaksın ki!”

Leyla o vakitler henüz tam olarak kırılmamıştı. O karanlık anılar binmemişti üstüne. Ufacık bir hayal kurmak için izin vermişti kendine. O gelinliğin içinde hayal etmişti kendini. Yanında Serhan vardı. Şimdi öyle uzaktı ki o hayal. Sanki o hayali hiç kurmamış, ona ait olmamıştı.

“Leyla?” diyen kocasına bakıp “efendim” diye cevap verdi. İlyas ona “dalıp gittin yine” dedi. Leyla tebessüm edip “kıyafet bakmayı hiç sevmem aslında” diye itiraf etti. “ama giyecek bir şey de bulamadım.“

“buluruz bir şeyler merak etme”

“başlayalım bir yerden o zaman” dedi Leyla ve önlerinde duran ilk mağazaya girdiler. Leyla elbiseler arasında dolaşıp birkaç tanesini eline alıp baktı. Ama biri hariç hiçbiri hoşuna gitmedi. Sonunda İlyas elinde az önce beğendiği o elbise ile çıkıp geldi.

“bak” dedi. “bence bu tam senlik”

Leyla bir an irkilir gibi oldu. Kocası onun aklını okuyor olabilir miydi? Elbiseyi eline alıp “evet güzel” diye onayladı.

“deneyecek misin?” diye sordu İlyas.

Leyla kabinlere bakıp “mecbur” dedi. “denenmeden alınmaz.”

Kabine girip elbiseyi giydi ve dışarıda onu bekleyen İlyas’ın karşısına geçip bir tur döndü. “nasıl?”

“müthiş” dedi İlyas. “çok yakışmış”

“o zaman bu oluyor”

“şaka” dedi İlyas inanmayarak “girdiği ilk mağazada denediği ilk elbiseyi alan kadın olarak tarihe geçebilirsin.”

“ay çok komik”

İlyas sırıtıp başını sallarken Leyla kabine geri dönüp elbiseyi çıkarttı ve kendi kıyafetlerini giyip dışarı çıktı. Kasada İlyas ile bir müddet elbisenin parasını ödemek konusunda etraftaki insanların alaycı bakışları arasında mücadele ettikten sonra bu kez ondan önce davranıp parayı Leyla ödedi.

Mağazadan çıktıklarında İlyas “ne olur yani ben ödesem. Ne fark eder yani? Ne olur? Dünyanın sonu mu gelir?” diye söyleniyordu. Leyla gülüp gönlünü almak istercesine koluna girdi. İlyas ona baktı.

“hani ben yabancı değildim”

“değilsin” dedi Leyla tatlı tatlı bakıyordu. İlyas ne yapmak istediğini anlamıştı. Bakışlarını çevirip “hiç şirinlik yapma öyle” dedi.

“nasıl?” diye sordu Leyla anlamazlıktan gelip

“Leyla Kaya” dedi İlyas “sen çok akıllı bir kadınsın.”

Leyla gülüp başını salladı. Yürümeye devam ediyorlardı. “bana bir çay ısmarlar mısın?” diye rica etti. “tatlı da isterim.”

İlyas çoktan yumuşamıştı bile. Karısına bakıp “tamam” dedi usulca “sen nasıl istersen öyle yapalım.”

Leyla, yine bakışları değişen kocasının kolundan çıkıp “hadi yukarı kata çıkalım o zaman” dedi. Ancak İlyas onun elinden tutup geri çekti. Bir anda yine kendini onun kollarının arasında buluvermişti. Elindeki poşeti sıkıca kavrayıp “ne oldu?” diye sordu. İlyas yüzüne öyle bir bakıyordu ki Leyla istemeden heyecanlanıyordu.

“benim aklımda başka bir yer var” dedi İlyas. “daha sakin, daha güzel”

“tamam o zaman oraya gidelim”

İlyas başını sallayıp kendini geri çekti. AVM den çıkıp arabaya bindiklerinde Leyla kendini ancak toplayabilmişti. Yola çıktıklarında “nereye?” diye sormayı akıl edebildi.

“minik bir kafeye” dedi İlyas sadece. Çok fazla değil beş dakika sonra sokak arasında tenha bir köşede kalmış minik bir kafeye girdiler. İçerisi çok güzeldi. Duvarlar kitaplarla doluydu. Masalar minik ve alçaktı. En fazla üç kişi sığardı bir masaya. Alçak kare taburelerin üstünde kırmızı minderler vardı. Müdavimleri olduğu belli olan kafe akıp giden zamanın içinde durmuş gibiydi.

“ne güzel bir yer burası” dedi Leyla. Çıtalı dar ahşap pencerelerin pervazlarına minik saksılar içinde kaktüsler dizilmişti. Kendilerine pencere kenarı bir yer bulup otururlarken İlyas “lisedeyken çok gelirdik buraya” diye açıklama yaptı. “beni bilirsin kitap okumayı severim. Eh bizim evde malum çoluk çocuk sesi kesilmez.”

Böyle söyleyince Leyla güldü. Çenesini eline yaslayıp kocasını dinlerken çoktan zihninde İlyas’ın lise üniforması içinde bu masalardan birinde kaşlarını hafifçe çatmış okuduğu kitaba kendini kaptırmış halini canlandırmaya başlamıştı bile.

“buranın sakinliği beni dinlendirirdi. Gelirdim cebimdeki para ne kadarsa o kadar çay içer kalkardım. Buranın eski sahibi bizi severdi. Şimdi kızı devraldı sağ olsun kafenin havasını bozmadı. Ama tabi bizler için eskisi gibi değil yine.”

Leyla yüzünde tebessüm onu dinlerken İlyas “ne?” diye sordu “niye öyle bakıyorsun?” Biraz utanmıştı şimdi.

“hiç” dedi Leyla “seni, senden dinlemek hoşuma gitti.”

Bu cevap karşısında İlyas masanın üzerinden karısına yaklaşıp tıpkı onun gibi elini çenesine dayadı.

“demek hoşuna gitti”

Leyla ne dediğini o an idrak etmenin anlık şokuyla iki üç saniye donup kaldı. Sonra gözlerini kırpıştırıp “yani sen anlatıyorsun ben de dinliyorum işte” diye toplamaya çalıştı. “hem sen ne istiyorsun benden?” diye patladı sonra “kaç gündür bir garip davranıyorsun.”

İlyas omuz silkip “garip davranmıyorum” diye reddetti. Leyla elini kolunu nereye koyacağını bilemeden etrafına bakınırken neyse ki çaylar ve tatlılar geldi.

“hadi afiyet olsun” dedi Leyla konu dağılsın diye. Tatlısını yerken kitaplara bakıp “sen buradaki bütün kitapları okumuşsundur şimdi” dedi hafif eğlenerek.

“ya üstüne bir de tez yazdım.” Diye karşılık verdi İlyas. Sesinde ki homurdanma Leyla’yı daha çok güldürdü.

“sahi sen kaç kitap okudun bugüne kadar?”

“bilmem” dedi İlyas “hiç saymadım.”

Leyla bir tahmin yürütmek istercesine “beş yüz?” diye sordu. İlyas başını hayır anlamında sallayıp “daha fazla” diye böbürlendi.

Leyla ellerini kaldırıp “ben de kitap okumayı severim ama sen bir kitap kurdusun” diye itiraf etti. İlyas gülüp “çocukluğumdan beri severim okumayı. Uykuyla hiçbir zaman barışamadığım için herhalde”

“evet sen gerçekten çok az uyuyorsun İlyas. Nasıl idare ediyorsun bütün gün hiç anlamıyorum.”

İlyas biraz buruk bir gülümsemeyle “küçükken karanlıktan korkardım. Çok fazla kabus görürdüm.”

“neden?” diye sordu Leyla ilgiyle. “bir şey mi oldu küçükken?”

“hayır” İlyas omuz silkip “inan neden olduğunu bilmiyorum. Küçüklüğümden beri böyle, askerden döndükten sonra daha fena oldu.”

Leyla istemsizce uzanıp İlyas’ın elinden tuttu. Destek vermek istercesine elini sıkıp “anlatmak istersen dinlerim” dedi usulca.

İlyas bir arada duran ellerine bakarken başını salladı. “neyi anlatabilirim bilmiyorum Leyla” dedi açıkça “bazen kötüydü. Bazen çok daha kötüydü. Kayıplar, ölüm korkusu hepsi bir aradaydı. Yaşadık bitti diyemiyor insan işte. Aklında, ruhunda izi kalıyor.”

“kaç arkadaşın şehit oldu?”

“dokuz” dedi İlyas. Gözleri gibi sesi de buğulanmıştı. Masalarındaki sessizlik kelimelerin ifade edebileceğinden daha anlamlıydı o an. İlyas, Leyla’nın elinin üstüne elini koyup “iyiyim merak etme” dedi tebessümle “bana öyle bakmana gerek yok.”

Leyla kocasının gözlerinin içine bakıp “iyi ol” dedi. “mutlu ol”

“mutlu olalım” diye düzeltti İlyas onu. Leyla elini çekip başını salladı. “ikimiz de hak ettik değil mi?”

“sonuna kadar hem de”

Leyla çayını içtikten sonra yerinden kalkıp bir süre kitaplar arasında dolandı. Eline alıp bıraktığı kitaplar daha çok bilim kurgu ve polisiye ağırlıklıydı. Şiir kitaplarının olduğu yere gelince İlyas da yanına gelip “divan edebiyatı sever misin?” diye sordu. Leyla başını iki yana sallayıp “edebiyat derslerinde çoğunlukla gözlerimi açık tutmak için çaba harcardım.” Diye itiraf etti.

“yüksek zümre edebiyatı da derler” diye anlatmaya başladı İlyas “konuşu aşk odaklıdır. Kimi zaman beşeri aşk kimi zaman da ilahi aşk”

“canım o kadarını biliyorum” dedi Leyla “sonuçta edebiyattan geçtim.”

“ama aşktan kaldın” dedi İlyas bir anda. Leyla bakışlarını kaçırıp kitaplara bakmaya devam ederken İlyas bir anda arkasından uzanıp bir kitap aldı. O sırada Leyla ona dönüp bakınca neredeyse ona çarpıyordu. Bir anda karşı karşıya gelen yüzleri birbirine o kadar yakındı ki Leyla yutkunup kaçacak bir yer aradı ama sıkışmıştı. Elinde tuttuğu kitabı açıp sayfalarını karıştıran ve milim kıpırdamayan İlyas ise halinden memnun gözüküyordu.

“şey” diye fısıldadı Leyla “ben-“

“bak burada çok sevdiğim bir tanesi var. Muhibbi’den.”

“İlyas-“

“Aşk mıdır ki boynuma takıp bela zincirini

Gezdirip Mecnun gibi alemde rüsva eyleyen

Aşk mıdır ki can ü dil mülkünü yağma eyleyen

Aşk mıdır sinem içre gelip de can eyleyen”

 

Leyla başını sallayıp “güzelmiş” dedi. Kafası dağılmıştı. Neden ona aşkla ilgili şeyler okuyordu ki? Toparlanmaya çalışıp ellerini önde birleştirdi. “hadi masaya geri dönelim” diye bir öneride bulundu. Kocası ise hala dibinde kitabın sayfalarını karıştırıyordu ve oldukça rahat gözüküyordu.

“İlyas?” dedi Leyla “beni duydun mu?”

İlyas başını kaldırıp ona baktı. “sen iyi misin?” diye sordu telaşla. Kitabı yerine koyarken nerdeyse Leyla’nın başı onun omzuna değecekti. Leyla ise iyice gerilmişti. Hiç beklemediği anda İlyas onun yüzünden tutup “Leyla bir şey mi oldu?” diye sordu yine “iyi gözükmüyorsun”

“iyiyim” diyebildi Leyla. İlyas ateşini ölçmek için elinin tersiyle alnına dokundu. Bu temaslar Leyla’yı daha da gerdi. Yutkunup sonunda kendi çekmeyi başardı ve “daraldım biraz” diye ağzının içinde geveledi. “hadi çıkalım”

Masaya koşar adımlarla geri dönüp eşyalarını toplayıp kafeden çıkarken İlyas arkasından utanmaz bir sırıtışla bakıyordu.

“benim varlığıma alışacaksın Leyla” dedi sonra kitaba bakıp “teşekkürler Muhibbi” diye fısıldadı. Hesabı ödeyip dışarı çıktığında Leyla onu bekliyordu.

“açık hava iyi geldi mi?” dedi İlyas masumane bir şekilde. Leyla öfkeli gözüküyordu. Sadece başını salladı.

“eve geri dönelim mi artık?”

“sen nasıl istersen” dedi İlyas “bugün senin emrindeyim.”

Leyla ona bakıp “gidelim o zaman” dedi. “yoruldum”

Gözlerine düşen gölge İlyas’ın dikkatinden kaçmamıştı. Acaba fazla ileri gitmiş olabilir miydi? Bunu bilmiyordu. Ama nişana kadar beklemeye karar vermişti. Nişandan sonra Leyla’ya açılacaktı. Onu sevdiğini ve onunla evli kalmak istediğini söyleyecekti. O zamana kadar Leyla onun yakınlığına alışsın istiyordu hepsi bu.

Loading...
0%