Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@rabiasofi

BÖLÜM

Günler geçip giderken hafta bitmeden şirketteki herkes Aygül ve Serhan’ın birlikte olduğunu öğrenmişti.

Leyla, Serhan’ın kankası ve onun torpillisi olarak sayıldığı için herkes Leyla’nın yanına gelip ilişki hakkında daha çok şey öğrenmek istiyordu ama Leyla hepsini başarıyla def ediyordu. Bir yandan da onu böylesi bir durumun içinde bıraktığı için Serhan’a içinden sövüyordu.

Zorlukla perşembe gününe çıktığında Serhan ve Aygül şirkete el ele geldiler. O zamana kadar ustalıkla ikisinden de kaçmayı başarmış özellikle Serhan’la baş başa kalmamak için özel bir çaba harcamıştı. Şimdi onları görünce Serhan’ın kafasını kırmak istedi ama görmezlikten gelmeyi tercih edip önünde açık duran bilgisayar ekranına bakmaya devam etti.

O sırada aşağı kattan gelen İlyas Bey odasına geçmeden evvel Aygül ve Serhan’ı el ele görünce yanlarına gitmişti. Şimdi Leyla uzaktan onları izliyor ve ne konuştuklarını anlamaya çalışıyordu. Sinemaya gittikleri günden beri ondan da kaçmaya başlamıştı Leyla. Farkında olmadan içgüdüsel bir koruma dürtüsüyle yapıyordu bunu. Ancak şu anda ne konuştuklarını duymak için bir casus bile tutabilirdi. Bir ara Serhan’la göz göze geldiklerinde Leyla gülümsemeye çalışıp bilgisayara geri döndü ama aklı oradaydı. Acaba ne konuşuyorlardı?

İki üç dakika sonra İlyas Bey yanlarından ayrılıp Leyla’nın masasının başına geldi. Leyla ona bakınca “odama gel,” dedi İlyas Bey sadece. Leyla yutkunup başını salladı. Masasından kalkıp İlyas Bey’le beraber odaya giderken Serhan ve Aygül’e selam verdi sadece.

Beyaz siyah döşeli odaya girdiklerinde duvardaki cam bölmenin aralıklı perdesini yarı yarıya kapatan İlyas Bey, “geç otur bakalım” dedi.

Leyla deri koltuğa oturduğunda İlyas Bey masasına yaslanıp kollarını birleştirerek bir süre Leyla’yı izledi. Leyla ise sessizdi. Bakışları perdenin arasından gözüken Serhan ve Aygül’e kayıp duruyordu. Bir aralık Serhan’ın, Aygül’ün saçlarını okşayıp kulağının arkasına doğru ittiğini görünce farkında olmadan yumruklarını sıkmıştı.

“zor değil mi?” Diye sordu İlyas Bey. Leyla ona bakıp “ne zor?” Diye sorusuna soruyla karşılık verdi. Ancak yakalandığını biliyordu.

“onların ikisini yan yana görmek.”

Leyla bir an ne diyeceğini şaşırdı. Ancak adamın gözlerinde blöf yaptığına dair en ufak bir iz yoktu.

“iş için beni odanıza çağırdığınızı düşünmüştüm,” dedi konuyu değiştirmeye çalışarak. İlyas Bey tebessüm edip başını salladı.

“çok ilginç gerçekten”

Leyla ona bakıp “ilginç olan nedir?” Diye sordu. İlyas Bey masadan kalkıp yanına oturunca Leyla gerildiğini hissetti. İlyas Bey ise Leyla’nın gözlerinin içine bakıp “sana bakınca Serhan’a olan duygularını apaçık görebiliyorum. Nasıl oluyor da Serhan seni çocukluğundan beri tanırken seni göremiyor, seni anlayamıyor?”

Hiç beklemediği anda hiç beklemediği bir kişiden gelen bu açık beyan ve soru Leyla’yı sarsmıştı. Gözlerinin dolmasına engel olamasa da yaş akmasını engellemişti. Yutkunup “görmüyor, anlamıyor değil,” diye itiraf etti fısıltıyla. Neler oluyordu böyle? Kimle neyi konuşuyordu?

“karşılıksız mı peki?”

“yorgun” diye itiraf etmeye devam etti Leyla. “Bıkmış, çok yalnız.”

İlyas kaşlarını kaldırıp anladığını belli eder gibi başını salladı. “sevdiğin adamın yanında duran kadın var ya” dedi gözleriyle onları işaret ederek. “Bir vakitler onunla evlenecektim.”

“ne?” Leyla şok içinde bir onlara bir İlyas’a baktı. Her daim saygı ve hayranlık duyduğu bu adam karşısına geçmiş neler söylüyordu böyle!

“benimle dalga geçiyorsunuz değil mi?”

İlyas ona bakıp “sence?” Deyince Leyla iyice kafası karışmış ve şaşırmış bir halde başını iki yana sallayıp, “neden bütün bunları konuşuyoruz İlyas Bey?” Diye sordu ciddiyetle. “Bizim bulunduğumuz konum, ilişkimiz, bütün bunları konuşmak için uygun değil. Ben gitmek istiyorum.”

Leyla ayaklanır gibi olunca İlyas onu kolundan tutup yerine geri çekti. Leyla kolunu çekip “İlyas Bey bu konu beni iyice aşmadan gitsem iyi olacak, ” diye uyardı onu.

“bizim çok kalabalık bir arkadaş grubumuz vardı,” dedi İlyas onu duymamış gibi. “Tıpkı sen ve Serhan gibi ben de Aygül’ü çocukluğundan beri tanırım. Onunla evleneceğime o kadar emindim ki ona evlilik teklif ettiğim zaman beni reddetmesi gibi bir ihtimali hiç düşünmemiştim.”

Leyla hikayenin gittikçe ilginçleşmesinden midir yoksa İlyas Bey’in gözlerinde gördüğü hayal kırıklığını kendi haline benzettiğinden midir bilinmez patronuna dönüp “ama sizi reddetti.” Dedi.

“evet” diye kabul etti İlyas. Şimdi birbirlerinden gözlerini kaçırmıyorlardı. Kartlarını aniden ve çok net bir şekilde açmışlardı birbirlerine. Nasıl olduğunu anlamamıştı bile Leyla. İlyas Bey’in öyle ikna edici bir duruşu ve etkileyici bir ses tonu vardı ki onun karşısında direnmeye çalışmak boşa kürek çekmek gibiydi. Karşısında duran adam istediğini alan tiplerdendi.

Nitekim “sonra ne oldu?” diye sordu hemen. Sanki iş birliğini kabul ettiğinin göstergesiydi bu soru.

İlyas acı bir tebessümle “sarsıldım, ona belli etmemek daha zordu ama tamam dedim, arkadaşız. Bütün bunlar beş sene önce yaşandı bitti.”

“bitti mi gerçekten?”

İlyas başını salladı. “İçimde bir burukluk kaldı şimdi. Az önce de onları tebrik ettim sadece. Ama Serhan-“

“Serhan ne?”

“o seni seviyor Leyla” dedi İlyas. Leyla ise gözlerini kaçırıp “sandığınız gibi bir şey yok,” demeye çalıştı.

“sen de onu seviyorsun.”

“İlyas Bey-“

“geçelim artık sizli bizli kısımları Leyla. Seninle patronun olarak değil, değer verdiği bir yakınını korumaya çalışan bir dost olarak konuşuyorum. Aygül bu işin sonunda üzülen taraf olacak. Bunu yapma! Bunu engellemek senin elinde.”

Demek dostluk meziyetleri hakkında arabada doğruyu söylüyormuş diye düşündü Leyla. Ancak dostluğu kendisi için değil Aygül içinmiş. Ya da aşkı!

“hayır” dedi Leyla inatla “Serhan ve ben diye bir şey yok.”

“neden kabul etmek istemiyorsun?”

“olmayan bir şeyi kabul edemem çünkü. Hem sen benim hakkımda ne biliyorsun ki beni böyle bir şey yapmaya mecbur bırakıyorsun?”

“haklısın,” İlyas da sinirlenmeye başlamıştı. “birbirini bu denli seven iki insanın neden bir araya gelmediğini anlayamıyorum. Birbirinizi severken neden üçüncü kişileri aranızdaki bu sessizliğe kurban ettiğinizi anlayamıyorum.”

Leyla şimdi vicdan azabı da çekmeye başlamıştı. Omuzları çökerken yenilgiyi kabul etmiş gibi tuttuğu nefesini verdi. İlyas usulca elini uzatıp çenesinden tuttu ve başını kaldırdı. Gözünden bir damla yaş süzülmüştü. Onu silip “neden Leyla?” Diye sordu şefkatle. Sonra da elini çekti. Gerçekten anlamaya çalışıyor gibiydi.

“eğer ben-“ dedi Leyla üşümeye başlamıştı. Şirket boşalıyordu yavaş yavaş. Ancak Serhan ve Aygül’ü hala görebiliyordu. Aygül çalışma arkadaşlarıyla Serhan’ı tanıştırmaya devam ediyordu. Serhan’ın bakışları ise ara sıra İlyas’ın odasına ve yarı aralık duran cam perdesine kayıyordu.

“eğer ben onu kaybedersem-“ Leyla ellerini bacaklarının arasına sıkıştırıp titremesini engellemeye çalıştı. “Elimde başka bir şey kalmaz.”

Şimdi kafası karışan İlyas’tı. Kaşları hafifçe çatılırken “bu ne demek oluyor?” Diye sordu. Leyla sessiz kalınca İlyas “anladım galiba” dedi. “Onu gerçekten çok seviyorsun ama bu söylediğin gerçek değil. Mesela ben Aygül’ün beni reddettiği zamanlarda aileme sığınmıştım. Onlar beni sarıp sarmalamış, yaralarımı iyileştirmişlerdi. Keza dostlarım da öyle. Hiçbir zorluk sonsuza kadar sürmez Leyla. Her zaman yanımızda bizi düşünen, yaralarımızı saracak olan yakınlarımız vardır.”

Leyla bu cümlelerden sonra zorlukla yutkunup gülümsemeye çalıştı. “Haklısın,” dedi kırık dökük bir sesle.

“öyleyse Serhan’la konuşup bu iş daha fazla uzamadan halledeceksin değil mi?”

Leyla kafasını kaldırıp İlyas’a baktı. Başını iki yana sallayıp “hayır” dedi. “Serhan’a hiçbir şey söylemeyeceğim.”

İlyas yarım saattir boşuna dil döktüğünü anlamış olmanın verdiği sinirle “bu inadın sana neye mal olacak farkında mısın?” Diye sordu.

“evet” dedi Leyla. Aşırı sakindi. “Ancak sonunda neyi kazanacağımı da biliyorum.”

“ne istiyorsun sen Leyla?” İlyas ona şüpheyle bakıyordu. “Aklında ne var?”

“hiçbir şey” Leyla çok basit söylemişti bunu. “Hiçbir şey yapmayacağım. Aralarına girmeyeceğim. Ağzımı açıp tek kelime etmeyeceğim.”

“ama Serhan dönüp dolaşıp sana geri gelecek. Zamanla Aygül de anlayacak her şeyi. Bütün ilişkiler mahvolacak. Ardında çok fazla kırık kalp bırakacaksın Leyla. Bu yükü taşıyabilecek misin?”

Bu soru çok fazlaydı. Leyla zaten çok ağır bir yük taşıyordu. Bütün hayatı boyunca taşımıştı bu yükü. Üstüne bir yenisi mi gelecekti şimdi?

“bak, biliyorum sen Aygül Hanım’ın üzülmesini istemediğin için onu korumak için benimle bu konuşmayı yapıyorsun ama sana söz veriyorum, ikisinin arasına asla girmeyeceğim. Öyle bir şey olmayacak.”

İlyas onu dikkatlice dinledikten sonra “işte ben de burasını anlamıyorum,” dedi sadece.

“neyi?”

“siz birbirinizi seviyorsunuz, öyleyse engel ne?”

“bunu sana açıklamak zorunda değilim.” Leyla’nın sesi bu kez çok keskin çıkmıştı. İlyas da başını sallayıp “peki o zaman,” dedi ve ekledi. “Yaşayıp göreceğiz, umarım Aygül’ü üzmezsiniz.”

Leyla hemen ayağa kalkıp dışarı çıktı. Serhan ve Aygül, Ali Kemal Bey ile sohbet ediyordu. Leyla’nın geldiğini görünce Ali Kemal Bey onu yanına çağırıp “ne konuştunuz bakayım İlyas’la bunca vakit?” Diye sordu. Leyla kendini o kadar kötü hissediyordu ki adamın ne kast ettiğini bile anlayamadı.

“işle ilgili,” diye bir şeyler geveledi sadece. Bu cevap karşısında manidar bir gülümsemeyle kafa sallayan Ali Kemal Bey “hadi ben kaçtım gençler, size de iyi akşamlar,” dedi ve ortadan kayboldu.

Tam o anda Leyla gitmek için zihninde bir bahane ararken Aygül “biz de akşam yemeğine gidecektik sen de bize katılsana Leyla hem biraz iş dışında da sohbet etmiş oluruz. Sen Serhan’ın tek dostusun, seni yakından tanımayı çok istiyorum.”

“ben-“ dedi Leyla nefes alış verişleri sıklaşmıştı. Kaçmak istiyor ama kapana kısılmış gibi hissediyordu.

“Leyla!” tam o anda odasından çıkıp yanlarına gelen İlyas önce Aygül’e sonra da Serhan’a baktı. Bakışlarında belli bir mesafe ve öfke vardı. Elinde tuttuğu telefonu Leyla’ya uzatıp “bunu odamda unutmuşsun,” dedi. Serhan onun Leyla’ya olan bakışlarından hoşlanmadığını belli eder gibi araya girip “biz de yemeğe geçiyorduk İlyas,” dedi ve ekledi. “Bu deli kız bazen kendini de unutacak diye çok korkuyorum.”

Aygül gülüp “şu son proje hepimizi çok yordu,” dedi ılıman bir şekilde. Sonra Leyla’ya bakıp, “bittikten sonra sana söz Leyla uzun bir tatile çıkacaksın,” diye ekledi. Belli ki flash bellek yüzünden hala mahcup hissediyordu. Leyla ondan nefret etmek istese de bu kadın gerçekten iyi niyetli ve samimiydi. Leyla çektiği vicdan azabı ile kalbinde olan karmaşık duygular arasında sıkışıp kaldığını hissediyordu. Gülümsemeye çalışıp “yorgun olduğum doğru,” diye kabul etti. “Ama çalışmaktan şikâyetçi değilim.”

“sen hiçbir şeyden şikâyet etmezsin ki,” dedi Serhan sıcacık bir tebessümle. Leyla onun gözlerine dalıp gitmemek için kendini zor tutup işi şakaya vurmayı tercih etti.

“artan kira fiyatlarından ve toplu taşımalardan şikâyetçiyim aslında,” sonra İlyas’ın elinden telefonunu aldı. Göz göze geldiklerinde İlyas ona “sana demedim mi!” dercesine baktı. Leyla’nın ise bu hakikati kabul etmeye şimdilik niyeti yok gibiydi.

“teşekkür ederim İlyas Bey,” dedi manidar bir tonda.

“hadi çıkalım o zaman,” Serhan yine saniye beklemeden araya girmişti ve bu durum Leyla’yı daha da zor bir durumda bırakıyordu.

“lütfen beni bu akşamlık affedin,” diyebildi sonunda. “Gerçekten çok yorgunum ve dinlenmek istiyorum, başka bir akşam diyelim mi?”

Aygül başını sallayıp “öyle olsun bakalım,” dedi. Sanki o da Leyla gelmeyeceği için rahatlamıştı.

“emin misin?” Diye sordu Serhan ısrarla. Leyla yutkunup başını salladı. İkisi ofisten çıkarken İlyas kollarını önünde birleştirip Leyla’nın önüne geçmişti bile.

“bir şey söyleme lütfen,” dedi Leyla ağzını açmasına fırsat vermeden. İlyas başını iki yana sallayıp “söylenecek söz bırakmadın zaten,” dedi ve arkasını dönüp çıkıp gitti. Leyla da tüm hayatı boyunca olduğu gibi yine bir başına kalakaldı.

 

Loading...
0%