64. Bölüm
RabiaSofi / Sevmeyi Yaşamak / 21&22. BÖLÜM

21&22. BÖLÜM

RabiaSofi
rabiasofi

herkese iyi akşamlar

yine iki yeni bölümle buradayım

hepinize iyi okumalar :)

BÖLÜM

Umutsuz vaka

Evleneli iki ay olmuştu. Zaman çabuk geçiyor Nergis ona bahşedilen bu mutluluğun tadını çıkarıyordu. Gün geçtikçe Oğuz’a, onun sevgisine ve şefkatine daha çok bağlanıyordu. Esprili bir tarafı da vardı kocasının. Onunla uğraşmayı seviyordu. Hatta bazen Nergis ona laf yetiştiremeyince küsüyor, Oğuz bu kez de onun gönlünü almak için çabalıyordu.

Evin içinde mutluydu. Kendi içinde huzurluydu. Ancak ne var ki bu akşam huzuru titrek bir alev gibiydi içinde. Ailesi yemeğe gelecekti. İki ayın sonunda annesi yeni evlerine gelmeye anca ikna olmuştu.

Özenle hazırladığı sofrasını son kez kontrol etti. Çeyizinde ne var ne yok hepsini ortaya çıkartmıştı. Tabaklar, bardaklar ve çatal bıçak takımı parıl parıl parlıyordu. Evi tertemizdi. Annesi bir kusur bulmasın diye elinden geleni yapmıştı ancak biliyordu ki bir kusur bulacaktı. Tek istediği bu akşamı atlatabilmekti. Kırılmadan, incinmeden günü nihayete erdirebilmek. Çocukluğu ve ergenliği bu uğraşla geçmiş, tıp fakültesine başladıktan sonra annesine karşı bir şekilde sağır olabilmeyi başarmıştı.

Üstünü değiştirip salona giren kocası masayı görünce bir ıslık çalıp “vay, vay, vay,” dedi beğeniyle “bu nasıl bir sofra gözlerim kamaştı.”

“ne sandın tatlı çocuk,” dedi Nergis gerginliğini unutmaya çalışıp “bu eller sadece neşter tutmuyor. Başka maharetlerimiz de var.”

“başka maharetlerin olduğunu biliyorum canım,” dedi Oğuz hin bir tonda. Karısına arkadan sarılıp yanağından öptü. Nergis onun ellerini tutup “gerçekten olmuş mu?” diye sordu. Sesindeki bir tınıdan karısının aslında ne kadar gergin ve endişeli olduğunu anlayan Oğuz samimiyetle başını sallayıp “bayıldım,” dedi ve ekledi, “her şey çok güzel gözüküyor.”

“o da beğenir inşallah,” dedi Nergis mırıldanarak ama kocasının onu duyduğunu fark edince “beğenirler yani, hepsi,” diye bir şeyler geveleyip mutfağa kaçtı.

Oğuz, annesi ile ilişkisi çok kötü olan karısının bu haline içerlese de henüz Nergis ona bu konuda hiçbir şey anlatmamıştı. Evlilikleri güzel gitse de Nergis ona kendini hiç açmamıştı. Ne annesinden, ne de geçmiş hayatından neredeyse hiç bahsetmeyen karısının ona ördüğü bu duvarlar Oğuz’u içten içe incitse de kendisi de aynı şeyi yaptığı için Nergis’in açık bir yara gibi bariz olan acılarına dokunamıyordu.

Ne korkak adamsın Oğuz! Diye geçirdi içinden. Karın sana geçmişin hakkında sorular soramasın diye sen de ona sormuyorsun. Birden bu durum ona çok iğrenç gözüktü. Adil değildi. Nergis böyle bir şeyi hak etmiyordu ki! Özenle hazırladığı sofraya dalıp gitmişti gözleri. Nergis, annesinin evine geleceğini söylediği andan itibaren evin içinde bir oraya bir buraya koşturup durmaya başlamıştı. Her şeye o kadar özenerek hazırlanmıştı ki! Bu normal bir davranış değildi. Nergis’in gösterdiği özen sevgiden değildi, korkudandı.

“benim narin çiçeğim,” dedi Oğuz içi acıyarak. O anda onunla konuşmaya karar verdi. Artık Oğuz’un kendi geçmişi umurunda değildi. Nergis ona istediği şeyi sorabilirdi. Nergis’e duyduğu sevgi gururunu yeneli çok olmuştu. Nergis’e kendi yaralarını açmaya karar verdi. Önce Oğuz ona bir adım atacaktı ve çok iyi biliyordu ki Oğuz o adımı attığında Nergis ona koşacaktı.

Bu akşamdan sonra Oğuz, karısının hak ettiği gibi bir koca olabilmek için daha çok çabalayacaktı.

Kapı çaldığında Nergis’in telaşla koridordan geçip “geldiler,” dediğini duydu. Arkasından gelip kapıyı açan karısının yanında durdu. Eşikte duran Efe “biz geldik,” dedi çocukça bir heyecanla. Hardal sarısı bir gömlek ve kot pantolon giyip saçlarını yana doğru taramıştı. Bu onun da bu akşam için oldukça özendiğini gösteriyordu.

“hoş geldiniz,” dedi Nergis. Annesi ile babası arkada duruyordu. Oğuz gülümseyip “hoş geldiniz,” dedi.

“gelin hadi,”

Hepsi içeri girdiklerinde babası, kızına sarılıp iki yanağından öptü. Nergis de babasına içtenlikle sarılıp “evime hoş geldin baba,” dedi.

“hoş buldum güzel kızım,”

Ardından Efe’ye sarılıp “sarı fırtınam,” dedi sevgiyle “çok özledim seni,”

“ama daha üç gün önce görüştük.”

“olsun, yine de özledim.”

Oğuz da kayınpederini ve kayınbiraderini güzellikle karşıladı. Sıra kayınvalidesine geldiğinde elini öpüp alnına koydu sadece.

“hoş geldin Asude anne,” derken kendini samimiyetsiz hissetti.

“hoş buldum oğlum,”

Nergis de annesinin elinden öptü. Getirdiği poşeti alırken “ne zahmet ettiniz,” dedi.

“estağfurullah,”

“buyurun salona geçelim,” dedi Oğuz. Onlar salona giderken Nergis de ailesinin getirdiklerini mutfağa bırakıp yanlarına döndü.

O içeri girdiğinde Oğuz, babası ve kardeşi ile muhabbete başlamıştı bile. Nergis de annesinin yanındaki boş yere oturup bir süre yüzünde bir tebessümle hayatındaki adamları izledi. Böylece annesi ile de konuşmak zorunda kalmamıştı.

Yemek için masaya geçtiklerinde annesi “eline sağlık kızım,” dedi “belli özenmişsin.”

“afiyet olsun,” diye karşılık veren Nergis’in içindeki sevinç kelimelerle anlatılır gibi değildi. Annesi ona ilk defa övgüye benzer bir şey söylemişti. Yemeğin geri kalan kısmında Nergis yüzündeki gülümseme eksilmeden kardeşiyle, babasıyla ve kocasıyla muhabbete devam etti. Annesi ise sohbete fazla katılmadı. Eh herkes de onu olduğu gibi kabul ettiğinden sessizliğini yanlış yorumlamadı.

Nergis, akşamın sonunda ailesi gitmek için ufak ufak hazırlanmaya başlamışken mutfağa geçip annesinin yemek getirdiği borcamı yıkıyordu. Asude Hanım sessizce mutfağa girip “acelesi yok,” dedi.

“olsun,” dedi Nergis “hem Efe tatlıyı çok sevdi, kalanı ona vereceğim.”

“tamam,”

Masanın üstünde tepsideki kalan tatlıları borcama geçirirken annesi “seni mutlu gördüm,” dedi usulca. Nergis ona bakıp başını salladı.

“çok mutluyum anne,”

“tadını çıkart,” diyen annesine bir karşılık vermedi Nergis. Çünkü sesindeki bir tını hoşuna gitmedi. Onun yerine borcamı streç filmle kaplayıp bir poşete koydu.

“tadını çıkart Nergis bu ayların. Cicim ayları çabuk geçer. Sonra gerçek evlilik başlar.”

“biliyorum,” dedi Nergis sadece.

“hele sizin durumunuzda daha da kısa sürecek,”

Asude Hanım kapıya göz atıp zehirli sözlerine devam etti, “gözyaşları içinde baba evine geri döndüğün gün kızım, pişman olmak için çok geç olduğunu anlayacaksın.”

“pişman olmayacağım,” dedi Nergis. İçinde yanan o küçücük umut da yanıp karanlığa karışmıştı. Annesi hiç değişmeyecekti. Nergis’in değişmesine de izin vermeyecekti.

“o adam senin sandığın kişi değil,” annesinin gözlerinde ki ifadede öfke vardı. Demek ki akşamın başından beri yüzüne bir maske takmıştı ve her zamanki gibi gerçek yüzünü bir tek Nergis’e gösteriyordu.

“ben mutluyum anne,” dedi Nergis üstüne basa basa “Oğuz ve ben birlikte çok iyiyiz.”

“tı-tı-tı-tı,” Asude Hanım küstah bir tebessümle başını salladı, “çok yakında göreceksin, anlayacaksın. O gün ben de seni göreceğim kızım. Ama çok geç olacak.”

İki kadın mutfağın ortasında birbirlerine meydan okudukları sırada içeriden babasının sesi yükseldi.

“Asude Hanım hazır mısın?”

Annesi, Nergis’in elindeki poşeti alıp “hazırım!” diye bağırdı. Kapının önünde babası ve kardeşi ile vedalaşırken annesi kızının yüzünü sevip “Allah’a emanet,” deyip çoktan çıkmıştı bile. Nergis’in buz gibi bakışlarını fark eden Oğuz bir şeyler olduğunun farkındaydı.

Nergis, kardeşine sıkıca sarılıp onu bir köşeye çekti ve “annem sana nasıl davranıyor?” diye sordu. Aynı evde büyüdükleri için ne demek istediğini anlayan Efe “merak etme,” diye fısıldadı “bana çok bulaşmıyor.”

“bir şey olursa hemen beni arayacaksın tamam mı?” Nergis konuşurken farkında olmadan Efe’nin kollarını biraz fazla sıkmıştı. Efe yüzünü buruşturup başını salladı.

“söz ver,”

“söz,”

Nergis, kardeşini öpüp “seni çok seviyorum,” dedi. Efe de ablasına sıkıca sarılıp “ben de seni çok seviyorum ablacığım,” diye karşılık verdi.

Onları izleyen Oğuz, kayınvalidesinden iyiden iyiye nefret etmeye başladığını hissediyordu. Onları ne zaman baş başa bıraksa kadın kendi öz kızının gülen yüzünü soldurmayı başarıyordu sanki. Oğuz bu tür bir nefrete aşina değildi.

Nihayetinde karı koca baş başa kaldıklarında Nergis ortalığı toplama bahanesiyle evin içinde oradan oraya gidip kocasından saklanırken Oğuz da onu bir müddet kendi haline bıraktı. Bir ara karısından hıçkırığa benzer bir ses yükseldiğinde daha fazla dayanamayıp tam yanına gidecekken telefonu çalmaya başladı.

“hay ben senin-“ diye söylenirken mecburen telefona yanıt verdi çünkü işle ilgiliydi. Konuşma beklediğinden uzun sürdüğü için Nergis o arada evi toparlamayı bitirip geceliğini giyip yatmıştı bile.

Oğuz, yatak odasına girdiğinde karanlık odada karısının uyuyormuş gibi derin nefesler alıp verdiğini gördü. Konuşmak istemediğini bu şekilde gösteren Nergis’in sırtı kocasına dönüktü. Oğuz sessizce üstünü değiştirip yatağa girdi. Bir müddet tavana bakıp karısını dinlemeye devam etti. Sonunda dayanamayıp ona döndü ve kollarını ona sarıp sırtını kendi göğsüne yasladı. Nergis hiç sesini çıkarmadan kocasına sığınıp bedenini, ruhunu ve kalbini sarıp sarmalamasına izin verdi. Kalbindeki acı sızı hafiflerken kocasının kolları arasında zorlukla da olsa uyuyabilmişti.

 

BÖLÜM

Canavar

“inanılır gibi değil,” dedi Ülkü eliyle sertçe dosyayı kapatıp geri iterken. Nergis başını kaldırmadan “abartıyorsun,” diye karşılık verdi.

“ben mi abartıyorum?” sinirli sinirli odada volta atmaya başladığında Nergis güldüğü belli olmasın diye kahvesinden bir yudum aldı.

“alt tarafı ameliyat sırasında seni asiste edecek başka bir asistan daha olacak.”

“bu o kadar kolay değil, o manyak ne yaptı etti kendi adını da yazdırdı tabloya.”

“biraz hırslı bir stajyer,” diye kabul etti Nergis keyifle ve ekledi “bana birini hatırlattı ama neyse!”

Ülkü ona ters bir bakış atmakla yetindi sadece.

“Umut Hoca da yüz veriyor,” diye söylenmeye devam etti.

Nergis hiç düşünmeden “o herkese yüz veriyor,” deyiverdi. Umut flörtöz tavırları olan bir adamdı. Nergis onunla arasına elbette bir mesafe koymuştu ancak Umut’un bundan haberi yok gibiydi. Sanki kainattaki herkesle iyi anlaşmaya kafayı takmış gibi bir hali vardı.

Ülkü sonunda durup Nergis’in çaprazında duran koltuğa oturdu ve gözlerini dikip ona bakmaya başladı.

“hayır söylemeyeceğim,” dedi Nergis hemen. Artık birbirlerinin akıllarından geçenleri de okumaya başlamışlardı. Bu ilişki sandığından daha hızlı ilerliyordu.

“neden?”

“zaten birkaç ay sonra gidecek,” Nergis omuz silkti “Oğuz’un eski sevgilimin burada çalıştığını bilmesine gerek yok.”

“bu sağlıklı bir davranış değil,” dedi Ülkü açık açık. Nergis ikinci kez omuz silkip “Oğuz’un geçmişte yaşadıklarını biliyorsun,” diye kendini savunmaya çalıştı, “şimdi Umut’u öğrenirse-“

“tepkisinden mi korkuyorsun?”

Bu soru karşısında Nergis bir an durakladı. Ve üzülerek cevabın evet olduğunu fark etti. Nergis, Oğuz’dan çekiniyordu.

“sanırım,” diye itiraf ettiğinde sesindeki hüzün Ülkü’nün dilinin ucuna kadar gelen cümleleri yutmasına sebep oldu.

“peki tamam,” Ülkü terliklerini giyip ayağa kalkarken “bunu sonra konuşacağız ama kaçmak yok,” diye ekledi. Nergis ona karşılık vermek yerine koltuğuna daha çok gömüldü ve her zaman ki gibi Ülkü’ye sataşma isteğini bastıramayıp “sarılalım mı?” diye sordu.

“git kocana sarıl,” diyen Ülkü de artık onun bu sataşmalarına gülmeden edemiyordu.

Gün hızlıca sona ererken gitme vakti geldiğinde hastanenin giriş katındaki bankoda birkaç arkadaşıyla karşılaştı ve ayaküstü bir sohbet başladı.

“ya hani birlikte pikniğe gidecektik,” dedi fakülteden bir arkadaşı “yıl oldu be kardeşim kimseden ses yok.”

“olmaz tabi! Herkes işini bitirip eve gitmenin derdinde.”

“gezecek halimiz kalmıyor ki,” diye katıldı ona Nergis. Konuşurlarken yanlarına Umut gelince Nergis biraz gerildi.

“iyi akşamlar,” dedi gülerek “bu akşam nöbet yok ha!”

“şükürler olsun.”

“hocam,” dedi Selen “biz de arkadaşlarla nasıl pikniğe gidemediğimizi konuşuyorduk.”

“fakültedeyken de böyleydi değil mi Nergis,” dedi Umut “sürekli planlar yapardık sonra da herkes ortadan kaybolurdu.”

“ders çalışmak için,” dedi Nergis direk ona hitap ettiği için.

“bazılarımız daha hırslıydı ama”

“hırs iyi bir şey bence,” dedi Ülkü. Nergis’in yanında duruyordu. Nergis ona bakıp “bu sadece senin için mi geçerli?” diye sordu göz kırpıp ve ekledi “hani sabah biraz diğer asistana sinirli gibiydin de!”

“başlatma şimdi diğer asistanından!”

Ülkü’nün huysuz tavırlarına artık herkes alıştığı için gülüşmeler çoğaldı ve Selen “bu arada gördüğüm en iyi nefretten aşka çiftlerinden birisiniz,” dedi. Gruplarından koca kahkahalar yükselirken bir münasebetsiz “eniştemiz görmesin Nergis bu ihaneti açıklayamazsın,” dedi. Tabi herkes Oğuz’un geçmişini bilmediği için gülmeye devam edenler de vardı. Tam o sırada Ülkü’nün Nergis’in arkasında kalan birine gözü takıldı. Bakışlarının değiştiğini gören Nergis arkadaşının baktığı yere döndüğünde kocasını gördü. Hissettiği ilk şey korkuydu. Ardından panik dalga dalga vücudunda yükselirken yutkundu.

Oğuz yavaş yavaş yanlarına yaklaşırken Nergis yardım ister gibi Ülkü’ye baktı ama Ülkü’nün de yapabileceği bir şey yoktu.

Oğuz’u tanıyan biri “ooo,” dedi “eniştemiz de buradaymış,” Oğuz gülümsemeye çalışıp “maşallah neşeniz bol olsun,” dedi hepsine “kahkahalarınız her yerde çınlıyor.”

“sohbet hoş olunca,”

“duydum duydum,” diye başını salladı Oğuz “Nergis bana hangi ihaneti açıklayamayacakmış?”

Ülkü atılıp “aman biz Nergis’le başlangıçta çok zıtlaştık sonra da barış imzaladık ya! Ondan bahsediyorlar işte,” dedi önemsiz bir meseleymiş gibi.

“anladım,” diyen Oğuz biraz rahatlamış gibiydi. Ama Nergis’in gerginliği dakika dakika artmaya devam ediyordu. Nihayetinde kocası ile göz göze geldiğinde “seni beklemiyordum,” dedi tebessüm etmeye çalışıp.

“sürpriz yapmak istedim.”

“ay ne güzel,” dedi Selen “ne şanslısın Nergis.”

“öyleyim,” diye kabul etti Nergis. Kocasının koluna girip “gidelim o zaman,” dedi. Onu buradan uzaklaştırmalıydı bir an önce. Ama kocası yerinden oynamadı. Onun yerine Umut’a bakıp “sizi daha önce burada görmemiştim,” dedi.

Nergis gözlerini kapayıp açtı. Kocasını ittirmeye çalışmaktan vazgeçmişti. Umut ise kibirli bir gülümseme ile “yeni başladım sayılır, bir buçuk ay kadar oldu,” diye karşılık verdi.

“hayırlı olsun.”

“teşekkür ederim,” Umut, Nergis’e baktı. “Nergis benim çok eski bir arkadaşımdır. İkinize de mutluluklar dilerim.”

“teşekkür ederiz,” dedi Oğuz. Nergis farkında olmadan adamın kolunu o kadar sıkmıştı ki Oğuz bir anlığına ona bakıp sonra tekrar dikkatini adama çevirdi.

“adınız neydi?”

“Umut,” adam elini uzattığında Oğuz bir an donup kaldı. Elbette karşısında duran adamın hangi Umut olduğunu çoktan anlamıştı. Zoraki bir şekilde adamın elini sıktı.

“Oğuzhan,” dedi tok bir sesle.

“tanıştığımıza memnun oldum.”

“ben de,” Oğuz karısına bakmadan “biz artık gidelim. İyi akşamlar,” dedi. Nergis, Ülkü ile göz göze geldi. Arkadaşının gözlerinde endişe vardı.

“iyi akşamlar,” diyebildi ve kocasının kolunda hastaneden çıktı. Arabaya bindiklerinde aralarındaki gerginlik o kadar belliydi ki Nergis uzanıp dokunabilirmiş gibi hissetti. Nitekim telefonuna mesaj geldiğinde yerinde sıçradı. Sonra ekranı açıp baktı. Ülkü’dendi.

“her şey yolunda mı? beni habersiz bırakma.”

“yolunda, merak etme iyiyiz.”

“bir şey olursa beni ara”

“tamam, teşekkürler Ülkü”

“kendine dikkat et,”

“sen de”

Telefonu kapatıp çantasına koyarken kocasının onu izlediğini fark etti. Gözlerinde öyle bir ifade vardı ki Nergis kendini iğrenç hissediyordu. Sanki çok kötü bir şey yapmış ama ne yaptığının farkında değil gibi ama Nergis olan bitenin farkındaydı.

“kiminle konuştun?” diye sordu Oğuz. Dikkatini tekrar yola vermişti. Direksiyonu o kadar çok sıkıyordu ki Nergis onun bembeyaz kesilen parmak boğumlarını görebiliyordu.

“Ülkü,” diye yanıtladı sadece.

“az önce beraber değil miydiniz siz?”

“öyleydik.”

“ne konuşuyorsunuz o zaman?”

Kocasının sesindeki gerginlik ve iğneleme o kadar barizdi ki Nergis göğsünün daraldığını hissetti. İşte bu yüzden Umut’tan bahsetmemişti. Böyle olacağını bildiği için.

“Oğuz,” dedi uzlaşmacı bir tavırla “sen iyi misin?”

“iyiyim,” diye cevap verdi adam “kötü olmamı gerektirecek bir şey mi var?”

“elbette yok,”

Yol boyunca bir daha ikisi de konuşmadı. Eve girdiklerinde Nergis “ben çok yorgunum,” dedi “bir duş alacağım.”

“tamam.”

Nergis hızlıca duşa girip çıktığında kocasının daha üstünü bile değiştirmeden salondaki camın önünde dikildiğini gördü. Işıkları bile yakmamıştı. Yanına gidip “Oğuz,” dedi. Koluna dokunmasa adam onun geldiğini fark etmeyecekti bile.

“ben çok açım bir şeyler sipariş edelim mi?”

“olur,”

“hadi sen de git üstünü değiştir.”

Oğuz yerinden kıpırdamayınca Nergis kollarını göğsünde birleştirip “ne oluyor Oğuz?” diye sordu.

“Umut,” dedi Oğuz “neden bana aynı hastanede çalışmaya başladığınızı söylemedin?”

“sence neden?” diye sorusuna soruyla karşılık verdi Nergis. Adam tüm bedeniyle birlikte ona döndüğünde yükselen dolunayın ışıkları yüzünün bir tarafını aydınlattı. Diğer tarafı ise karanlıkta kalmıştı.

“sen söyle,” dedi Oğuz sesi kısılmış gibi konuşuyordu. Nergis uzanıp onun elini tuttu ve kendi beline koydu.

“huzursuz hissetmeni istemedim,” diye açıklamaya çalıştı. Adamın belinde duran elinin kaskatı kesildiğinin farkındaydı.

“neden huzursuz hissedecekmişim,” dedi nitekim kendini çekerken. Nergis ona bakıp “bilmiyorum. Sanırım ben-“

“geçmişim yüzünden değil mi?” Oğuz şimdi kendini kapatmıştı. Karısına sırtını dönüp salondan çıkarken Nergis peşinden gitti.

“Oğuz lütfen konuşalım,” diye rica etti kadın “Umut’u senden saklamak istemedim sadece-“

Oğuz bir anda yatak odasındaki abajuru alıp yere fırlattığında Nergis’in sözü çıkan gürültü yüzünden boğuldu. Olduğu yerde sıçrayıp şok içinde kırılan abajura bakarken Oğuz “o da böyle söylerdi!” diye bağırdı, “göründüğü gibi değil, lütfen bırak açıklayayım!”

“Oğuz-“ diye kekeleyen Nergis titremeye başlamıştı. Sanki kocasının içinden bir canavar çıkmıştı. Adam üstüne yürümeye başladığında kendini koruma içgüdüsüyle geriledi. Oğuz onu kollarından yakalayıp tuttu ve sarsarak “bahane duymak istemiyorum!” diye kükredi, “lanet olsun hepinize!”

“Oğuz kendine gel!” diye karşılık verdi Nergis “bırak beni!”

Oğuzhan bir anda ne yaptığını fark etmiş gibi donup kaldı. Elektrik çarpmış gibi ellerini çekip karısından uzaklaştı. Gözleri dehşetle açılmıştı.

“ben-“ dedi utanç içinde “ben-“

“Umut yurt dışındaki anlaşmalı hastaneden geçici süreliğine geldi,” dedi Nergis robot gibi duygusuz bir sesle “birkaç ay sonra gidecek. Bu yüzden sana söylemedim. Çünkü- çünkü-“

“çünkü İzel beni aldattı,” dedi Oğuz omuzları çökmüştü. Karısının yüzüne bakmak istemiyordu.

“çünkü İzel seni aldattı,” diye tekrar etti Nergis acımasız bir şekilde ve ekledi “ve sen bununla hiç yüzleşmedin. Bu durumun seni ne kadar kırdığını, değiştirdiğini kabul etmedin.”

“anlaşılan sessizlik anlaşmamızı bozmaya karar verdin,” dedi Oğuz. Dağılmıştı. Nergis yutkunup “sor hadi,” diye fısıldadı.

“hayır,” dedi Oğuz başını sallayıp.

“sor Oğuz!” avuç içini bağrına yaslayıp “sor!” diye tekrar etti, “bana eski karının ismiyle hitap ettiğinde senden ayrıldığım halde seni görür görmez neden seninle evlenmeyi kabul ettiğimi sor!”

“alacağım cevaptan korkuyorum,” diye itiraf etti Oğuz. Nergis korksa da kocasına yaklaşıp karşısına geçti. Yüzünde öyle bir ifade vardı ki bu Nergis’in canını acıttı. Utanç, şok, şüphe hepsi birbirine karışmıştı.

“çünkü bana güvenmiyorsun,” dedi Nergis boğuk bir sesle “çünkü senin gözünde tüm kadınlar aldatabilir. Buna en çok da ben dahilim. Her an seni aldatabilirim, her an sana yalan söyleyebilirim değil mi?”

“sus lütfen.”

“bütün bunları yapabilirim çünkü seninle evlenmeyi kabul ettim. Aldatıldığını bilerek kabul ettim hem de. Aynı kötü niyetle yaklaştım sana değil mi Oğuz?”

Bu sefer sesi gittikçe yükselen ve sinirlerine hakim olamayan taraf Nergis’ti. Kocasına doğru bir adım daha atıp sertçe çenesinden tuttu ve kendisine bakmaya zorladı.

“ben de seninle seni aldatmak için evlendim değil mi? bu yüzden bana sormak istediğin o soruyu soramıyorsun.”

Nergis biraz da iterek kocasının çenesini bıraktı. Oğuz öyle dağılmıştı ki arkaya doğru hafifçe sendeledi. Bir anda aralarında koca bir buz dağı yükselmişti sanki.

“doğru aldattım seni!” diye bağırdı Nergis. Oğuz’un yerinde hafifçe irkildiğini gördü, “duymak istediğin şey bu değil mi?”

Nergis’in sesi yatak odasının duvarlarına çarpıp Oğuz’un kulaklarında defalarca kez çınlıyordu sanki. Gözlerini kapatıp kalbinin delik deşik edilmesine izin vermekten başka yapabileceği hiçbir şey yoktu.

“çünkü sen bunu hak ediyorsun Oğuz!” diye devam etti karısı “çünkü İzel seni buna ikna etti. Sen aldatılmayı, kandırılmayı hak ediyorsun. Senin gözünde benim eski karından bir farkım yok. Çünkü sen-“ Nergis öfkesine hakim olamadığının farkındaydı. Kocasının canını yaktığının farkındaydı ama duramıyordu. O kadar uzun süre susmuştu ki artık susamıyordu.

“çünkü sen kendini yetersiz hissediyorsun!” diye tamamladı cümlesini. Oğuz ondan uzaklaşırken dudaklarında çektiği acıdan doğan bir tebessüm vardı.

“anlaşılan hak ettiğimi de bulmuşum,” diye fısıldadı. Arkasını dönüp giderken Nergis “sen koca bir ahmaksın Oğuzhan,” dedi “ne beni, ne de sana olan sevgimi ısrarla anlamak istemeyen koca bir ahmak!”

Oğuz bir karşılık vermeden çıkıp gitti. Ev kapısı kapanırken Nergis dizlerinin üstüne çöküp sarsılarak ağlamaya başladı. Aylardır içinde yuvasıymış gibi hissettiren ev gözüne birden ıssız ve korkunç gözükmeye başlamıştı. Kaybolmuş gibi hissediyordu. Zorlukla ayağa kalkıp banyoya gitti. Yüzünü yıkayıp üstünü değiştirdi. Sırt çantasına üç beş kıyafet atıp saçlarını sıkıca bağlayıp topuz yaptı.

Yatak örtüsünü çekip kırılan abajurun parçalarını topladı ve yatağın üstüne açık halde bıraktı. Öfkesiyle hareket ettiğinin farkındaydı. Titreyerek çantasından bir kalem çıkartıp bir not kağıdına bir şeyler yazıp kırık abajur parçalarının üstüne yapıştırdı.

Sırt çantasını takıp ikinci kez düşünmeden evden çıkıp gitti. Arkasına bile bakmamıştı.

….

Oğuzhan gece yarısına kadar sokaklarda sarhoş gibi dolanmış. Nergis’in yüzüne haykırdığı gerçekleri tekrar tekrar düşünmüştü. İçinde bir canavar vardı. O canavarı İzel yetiştirmişti. Yalanlarıyla, oyunlarıyla büyütmüştü o canavarı. Nergis’in üstüne yürürken sanki zihninin içinde İzel’in sesi çınlamıştı.

“işte böyle Oğuz’cum. Tüm kadınlar aldatır. Ama artık seni kimse kandıramaz. Çünkü seni ben yetiştirdim.”

Hayatının içinden geçen o kadından nefret ediyordu. Tüm ruhuna, aklına ve kalbine böylesine hücum etmesine izin verdiği için kendinden nefret ediyordu. İncinmiş, yara almış gururundan nefret ediyordu. Nergis’in dürüstlüğünden nefret ediyordu. Nergis’e bu kadar çok bağlanmış olmaktan nefret ediyordu. Kendisini tutmasına rağmen ona deli gibi aşık olmuş olmaktan nefret ediyordu. Yine kendini bu kadar savunmasız bu kadar kandırılabilir bir hale soktuğu için kendinden nefret ediyordu.

Deli gibi gezip dursa da sonunda yine Nergis’in yanına döneceğini biliyordu. Nergis’i seviyordu. Bu yüzden bu kadar delirmişti. Umut denen herifi karısıyla birlikte gülüp konuşurken görünce rahatsız olmuştu ama onun eski sevgilisi olduğunu öğrenince aklını kaybetmişti. Nergis ondan bunu saklamakta haksız sayılmazdı. Nergis hiçbir konuda haksız değildi ki zaten.

Oğuz, dayanamayıp evine doğru yürümeye başladığında özür dilemeyi düşünüyordu. Hatta son derece kararlıydı. Koşar adımlarla apartmandan içeri girip asansöre bindi. Anahtarı çıkarıp kapıyı açtı ve karanlıkla karşılaştı.

“Nergis!” diye seslendi. Bir karşılık alamayınca tüm evi dolandı ve son olarak yatak odasına gidip ışıkları açtı. Yatakta bozulmuş örtünün üstünde kırdığı abajurun parçaları vardı. Oğuz yaklaşıp yeşil renkli not kağıdını aldı. Nergis’in yazdıklarını okurken pişmanlık bir saat gibi zihninin çarklarını döndürmeye başlamıştı.

Beni arama, kimseye beni sorma, bir süreliğine gidiyorum. Döndüğümde geleceğimiz hakkında konuşup bir karara varırız. Ama şunu bil! Böyle bir evliliği sürdürmek istemiyorum.

.

.

Dananın kuyruğu koptu diyebiliriz artık

bundan sonra her şey çok hızlı olacak

yavaş yavaş bu kitabımızın da sonuna geliyoruz

hepiniz Allah'a emanet olun :)

dualarda buluşalım

Bölüm : 30.04.2025 22:08 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
RabiaSofi / Sevmeyi Yaşamak / 21&22. BÖLÜM
RabiaSofi
Sevmeyi Yaşamak

24.43k Okunma

2.61k Oy

0 Takip
105
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...