

Ben geldiiiiim
yeni bölümle geldim
finalden önceki son bölümü okuyorsunuz efenim
hepinize iyi okumalar dilerim
BÖLÜM
Yüzleşme
“ay benim içim şişti,” dedi Ülkü oflayıp.
“canım senin içinin şişmediği zaman mı var,” diye karşılık verdi Nergis. Oğuz ikisinin atışmasını dinlerken sesini çıkartmadan tenis maçı izler gibi bir Nergis’e bir de Ülkü’ye bakıyordu.
“ne yapacağım ben yarın?” diye sordu Ülkü “gitmek istemiyorum ama Kazım Hoca tutturdu sen de geleceksin diye.”
“ve sabahtan beri de söyleniyor,” diye kısa bir bilgi verdi Nergis kocasına. Kocası sessizliğini korusa da anladığını belli eder gibi başını belli belirsiz salladı. Nurcihan’dan sonra Ülkü de ikinci baldızı oluvermişti.
“söylenmiyorum,” diye itiraz etti Ülkü
“bak yarın ki konferansa çok önemli profesör hocalar da katılacak sen böyle şeyleri kaçırmazsın Ülkü şimdi neden gitmek istemiyorsun?”
Ülkü cevap olarak huysuz bir şekilde omuz silkip elindeki tablete döndü. Oğuz bankoya dirseğini yaslamış karısının evrak işlerini bitirmesini bekliyordu.
“bir dakika,” dedi Nergis kaşlarını çatıp “512’deki hasta taburcu oldu değil mi?”
“evet,” dedi Ülkü hemen
“tamam, ben karıştırmışım,” Nergis hemen hatasını düzeltip son dosyayı da kapattı. Kocasının onu izleyen yüzüne baktığında gülümsedi. Oğuzhan elini çenesine yaslamış dalıp gitmişti. Öyle tatlı gözüküyordu ki Nergis onu öpmemek için kendini zor tuttu.
“gidebiliriz hayatım,” dedi usulca. Oğuzhan, dirseğini bankodan çekip “hadi o zaman,” dedi hevesle.
“Ülkü!” diye seslenen biri koridorun ucunda gözüktüğünde üçü de dönüp gelen kişiye baktı. Bu diğer asistan doktorlardan Eymen’di. Eymen bankoda yanlarına geldiğinde hepsine gülümsedi ama bakışları daha çok Ülkü’nün üzerindeydi.
“yarın ki konferansta birlikteymişiz,” dedi Eymen
“öyle mi?” dedi Ülkü “bilmiyordum.”
Ancak Nergis o an Ülkü’nün bunu çok iyi bildiğini hatta konferansa gitmek istememesinin sebebinin de Eymen olduğunu fark etti. Gözleri hafifçe irileşirken kıkırdamamak için yanağının içini ısırdı.
“evet şey diyecektim birlikte gidelim mi?”
“ne?”
Ülkü şimdi kaçacak bir delik arıyor gibi etrafına bakıyordu. Nergis boğazını temizleyip “Eymen,” diye araya girdi “harika bir fikir bu. Hem Ülkü konferansa gitmek konusunda çok isteksizdi belki sen onu havaya sokarsın.”
“neden konferansa gitmek istemiyorsun?” diye sordu Eymen.
“ne biliyim,” dedi Ülkü “yorgunum herhalde o yüzden.”
“anladım, o zaman-“ diyen adam hayal kırıklığına uğramıştı. Oğuzhan onun haline acıdı. Ama Ülkü’den hoşlandığı için daha çok acıdı.
“o zaman-” diye tekrar etti Ülkü çaresizce. Oğuz onun bu haline bakıp içten içe eğlendi.
“o zaman,” dedi Nergis üçüncü defa “belki öncesinde bir kahvaltı yaparsınız. İkinize iyi gelir.”
“bana uyar,” dedi Eymen hemen. Nergis’e minnet dolu bir bakış atmayı da ihmal etmemişti. Ülkü yutkunup “p-peki,” dedi.
Gözleri parlayan genç doktor “yarın görüşürüz o zaman. Ben sana mesaj atarım.”
“olur,” dedi Ülkü.
Eymen giderken Nergis ve Oğuzhan arkasından bakıp aynı anda kafalarını Ülkü’ye çevirdiler. Oğuzhan’ın yüzünde arsız bir sırıtış vardı. Nergis ise heyecanla ellerini çırpıp “ay resmen senden hoşlanıyor, sana abayı yakmış kız!” dedi.
“saçmalama Nergis,” dedi Ülkü ama yanakları al al olmuştu. Gözlüğünü düzeltip “hepimiz arkadaşız şurada ne- ne hoşlanması.”
“bak yarın şöyle güzel bir şeyler giy. Nasıl geçtiğini de bana haber et meraktan çatlarım.”
“Nergis!” dedi Ülkü. Utansa da onun da Eymen’e karşı boş olmadığı belliydi. Çünkü gözleri parlamıştı. Üstelik konferansa da onunla baş başa kalmamak için gitmek istemediği belliydi. Çünkü ondan hoşlanıyordu.
“tamam, tamam,” dedi Nergis heyecanını dizginleyip “gel sarılalım.”
“kocan buradayken olmaz,” diye karşı çıktı Ülkü. Nergis’in kahkahası koridorda çınladı. Arkadaşına sarılıp “Eymen çok iyi çocuk,” diye fısıldadı kulağına “mutlu olmak senin de hakkın arkadaşım.”
Ülkü bir an donup kalsa da hafifçe Nergis’in sırtını sıvazlayıp geri çekildi.
“Allah’a emanet,” dedi Oğuz karısının elini tutarken.
“siz de,”
Nihayetinde hastaneden çıkıp arabalarına bindiklerinde Oğuz “vay be,” dedi keyifle “gözümüzün önünde bir aşk doğdu az önce.”
“inşallah,” dedi Nergis içtenlikle, “Ülkü çok yalnız. Onun da bir yoldaşı olsun artık.”
“hayırlısı”
Yola çıktıklarında bir müddet trafikte kaldılar. Nergis trafikten nefret ederdi. Gerçi kimse trafiği sevmezdi ama Nergis nefret ederdi. Radyoda kanalları değiştirip güzel bir şey ararken telefonu çalmaya başladı. Radyonun sesini kısıp telefonu açtı. Arayan kardeşi Efe’ydi.
“efendim canım,” dedi Nergis neşeli bir tonda.
“abla,”
Kardeşinin sesini duyduğunda gülümsemesi bozuldu ve “Efe,” dedi dikkatle “niye sesin böyle geliyor ablacım?”
“abla şey diyecektim ben-“
“evet” Nergis bir an kafayı yiyecek gibi hissetti. Kendisinin maruz kaldığı psikolojik şiddete kardeşinin de maruz kalma ihtimali onu çıldırtmaya yetmişti.
“hiç siyah tişörtüm kalmamış hepsini kirliye atmıştım ama annem-“
“yıkamamış mı?” diye sordu Nergis.
“sanırım vakti olmadı,” dedi Efe cılız bir savunmayla “bu aralar kafasını el işinden kaldırmıyor pek.”
“öyle mi?”
“ben de sana şeyi sormak için aramıştım. Siyahlar nasıl yıkanır abla bana söyler misin?”
Nergis yutkunup kardeşine çamaşır makinesini nasıl çalıştıracağını anlattı. Daha önce birkaç kez kardeşine ev işlerinin nasıl yapılacağını göstermişti ama Allah aşkına 13 yaşında bir çocuk neyi ne kadar aklında tutabilirdi ki!
“tamam teşekkür ederim abla,” dedi Efe minnetle “yarına kadar kurur değil mi?”
“kurur ablacım,” dedi Nergis tüm keyfi kaçmıştı “yaz ayındayız iki saatte bile kurur.”
“yarın giyebilirim o zaman,” Efe’nin keyfi yerine gelmiş gibiydi, “yarın arkadaşlarla sinemaya gideceğiz de.”
“ne güzel,” Nergis yarın annesinin evde tek olacağını öğrendiğinde gidip onu görmeye karar vermişti bile, “şimdiden iyi seyirler. Yemek yedin mi?”
“yedim,” dedi Efe hemen “babam dışarıdan bir şeyler söyledi.”
Nergis gözlerini kapatıp sinirlerine hakim olmaya çalışarak “tamam,” dedi bir kere daha, “hadi Allah’a emanet ol. Bir şey olursa hemen beni ara.”
“ararım abla sen iyi ki varsın.”
“esas sen iyi ki varsın.”
Telefonu kapatan Nergis yolun açıldığının farkında bile değildi. Kocası yoldan gözünü ayırmadan “her şey yolunda mı?” diye sordu.
“değil,” dedi Nergis “annemin olduğu yerde hiçbir şey yolunda gitmez.”
Sinirle ağzından çıkan sözler onun evlilikleri boyunca annesi hakkında gerçekten konuştuğu ilk andı.
“ne oldu?”
“Efe’yi biraz ihmal etmiş,” dedi Nergis öfkesini dindirmeye çalışıp “gidip yarın bir göreyim onu. Ev ne durumda bilmiyorum bile.”
“seninle gelmemi ister misin?” diye sordu Oğuz hemen. En son istediği şey kayınvalidesinin sözleriyle Nergis’i üzmesiydi. Hatta kadının bundan daha fazlasını yaptığının da farkındaydı.
“yok,” Nergis tebessüm etmeye çalıştı, “ben onunla yalnız konuşmak istiyorum.”
“emin misin?”
“evet hayatım,”
Evin önüne geldiklerinde arabayı park edip dışarı çıktılar. Apartmanın içinde yan komşuları ile karşılaştıklarında yorgun bir selam vermekle yetindi Nergis. Kapıyı açıp içeri girdiklerinde Oğuz onu tutup “sevgilim,” dedi usulca “annenle ilgili konuşmak istersen ben buradayım. Seni dinlerim biliyorsun. Yaralarını incitmeden sarıp sarmalarım Nergis.”
Kocasının şefkatli sözleri Nergis’in içinde tuttuğu o çığlığın kıyısına kadar geldi. Gözleri yaşlarla parlarken başını sevdiğinin göğsüne yasladı.
“şimdi değil,” diyebildi “konuşamayacak kadar yorgunum.”
Oğuz, karısını bütün kötülüklerden korumak ister gibi kendine çekti. Saçlarından öptü. Sırtını okşarken Nergis gözlerini kapatıp kendini kocasının kollarına bıraktı.
…
Ertesi gün Oğuz işe gittikten sonra hazırlanıp evden çıktı. Baba evine geldiğinde kalbi sıkışır gibi oldu. Bir tane güzel bir hatıra bile canlanmıyordu zihninde. Arabasını kilitleyip apartmana girdi. Evin kapısının önüne geldiğinde farkında olmadan kendini o kadar sıkmıştı ki çenesi acımaya başlamıştı. Zili çalıp bekledi. Bir an sonra kapıyı annesi açtı. Hiçbir duygu barındırmayan düz suratında kızını görünce hiçbir değişiklik olmadı.
“Nergis,” dedi soğuk bir tavırla “gelmeden önce haber verseydin keşke.”
“seninle konuşmak için geldim,” diyen Nergis müsaade beklemeden içeri girdi. Ev bıraktığı gibiydi ama tek bir farkla. Evin temizliğe ihtiyacı vardı. Dağınıklık fark edilmeyecek gibi değildi. Salona girdiğinde orta sehpanın üzerinde kaldırılmamış bir sürü fincan ve çay bardağı gördü. Üçlü koltuğun üzerinde Efe’nin de dediği gibi bir sürü el işi yığılmıştı.
“sipariş yetiştirmeye mi çalışıyorsun?” diye sordu Nergis oturmadan. Nedense eşikten içeri girememişti. Annesi umursamaz bir tavırla üçlü koltuğa geri oturup eline bir dantel oyası aldı.
“evet,” dedi sadece.
“babam nerede?” diye sordu Nergis bu kez.
“bu evden başka her yerde,” diye cevap verdi Asude Hanım. Sesinde belli bir nefret vardı. Nergis çantasını kapının kenarına bıraktı.
“anne her şey yolunda mı?” diye sordu lafı uzatmadan “evi temizlemesi için bir şirketle görüşmemi ister misin? Hatta düzenli olarak biri gelip gidebilir.”
“sen bana pasaklı mı diyorsun?” diye parladı annesi hemen “Efe mi yetiştirdi hemen? Bak sen küçük yılana!”
“küçük yılan!” dedi Nergis şok içinde “bu durumda ben de büyük yılan mı oluyorum?”
“lafın gelişi söyledim,” annesinin sinirli olduğunu fark etti o an. Ona doğru bir adım attı.
“Efe bu evde çok yalnız,” dedi Nergis “belki biraz onunla ilgi-“
“ne diyorsun sen be!” diye parladı annesi “işim gücüm yok bir de Efe’nin şımarıklıklarıyla mı uğraşacağım. Nankörlük sizin kanınızda var.”
“ya sen bizim annemiz değil misin?” Nergis içinin köpürdüğünü ve taşmak üzere olduğunu biliyordu. Belli ki bugün ipler kopacaktı.
“ne biçim laf o öyle!” annesinin gözlerinde gördüğü şey Nergis’in tüylerini diken diken etti, “anneliğimi de beğenmiyor ukala! Yediniz, içtiniz, okudunuz, meslek sahibi oldunuz. Bir günden bir güne bir fiske vurmadım ben size! sen hala nankörlük peşindesin!”
“doğru!” diye bağırdı Nergis “sen bana elini kaldırıp bir kere bile vurmadın ama ben senden her gün dayak yemekten yoruldum,” ne ara konuşurken bağrına vurmaya başlamıştı, gözyaşları ne ara akmaya başlamıştı bilmiyordu ama Nergis çocukluğundan beri atamadığı o çığlığı az önce ilk defa atmıştı.
“Sen benim ruhumu dövüyorsun anne! Kalbimi ezip çiğniyorsun. Her gün dayak yiyorum ben senden! HER GÜN! Bıktım BIKTIM! Neden anne neden? Neden böylesin sen? Madem istemiyordun neden doğurdun bizi?
“Ben evlenmek istemedim!” Diye bağırdı annesi. O da içindekileri dökmeye karar vermişti anlaşılan, “babam karar verdi, o evet dedi.”
“ne?”
“karşı çıkacak gücüm yoktu. Boyun eğdim. Ben ömrüm boyunca bana ne değer biçtilerse ona boyun eğdim hep,”
Annesi öfkeyle ve kinle ayağa fırlayıp içindekileri boşatmaya başladığında Nergis kendini korumak ister gibi sırtını duvara yasladı.
“baban beni hiç sevmedi! Hep kaçtı benden! Sonra sen doğdun. Güzel, akça pakça bir kız çocuğu!” annesinin suçlayan bakışları ona dikildiğinde Nergis yerinden sıçradı. Yine çığlığı yarıda kesilmişti.
“Nereye gitsek hep seni sevdiler. Tatlı dilinle herkesin gönlünü alan sen! beni iyice görünmez biri haline getirdin. Ne desem, ne yapsam hep tam tersini yaptın. Bir kere bile boyun eğmedin bana. Bir kere.”
Asude Hanım koltuktaki el işi yığınını tutup yere fırlattı. Ardından çay bardağını alıp duvara attı. Nergis son anda kendini çekip kurtarırken Asude Hanım “evet!” diye bağırdı yeri göğü inletircesine “senden nefret ettim hep. Senden nefret ettiğim için de kendimden nefret ettim!”
Nergis kaçarken dizlerinin üzerine düşüp kalmıştı. Kımıldamadan annesinin söylediklerini dinlemeye devam etti. Sanki annesi bardağı değil de Nergis’in kalbini alıp duvara fırlatmıştı.
“benim olamadığım her şey olduğun için, benden mutlu olduğun için senden nefret ettim hep!”
Annesi artık bir krizin tam ortasındaydı. Eline ne geçerse bir yerlere fırlatıyordu.
“istedim ki! İstedim ki bana rağmen olduğun her ne varsa hepsi üstüne kabus gibi çöksün. Sen de benim gibi mutlu olma! Bu eve yenilmiş olarak geri dön istedim. Benim yerime yaptığın tüm işleri yapmayı reddettim. Ben anne olmak istemedim. Hiç istemedim!”
Asude Hanım durup bir külçe yığını gibi yere çöktü. Titriyordu.
“o adam, Oğuz! kötü çıksın diye dua ettim. Belki o zaman geçmiş yakamı bırakır diye düşündüm. Benim olduğum ne varsa hepsinin zıttı olan kızım da mutlu olamazsa geçmişimden kurtulurum diye düşündüm. Ne olursa olsun, neyi seçersek seçelim mutluluk bize nasip değilmiş diye düşünüp kendimi teselli ederdim hiç değilse.”
Bu son itiraf Nergis’e yetmişti. Ellerinden güç alıp doğruldu ve ayağa kalktı.
“hastasın sen,” dedi usulca “tedavi olman gerekiyor.”
“bana ne yapacağımı söyleme!” diye hırsla tükürürcesine konuştu annesi. Saçları dağılmış yüzü kıpkırmızı kesilmişti.
“Efe’yi yatılı okula aldıracağım. Hafta sonları da benimle kalacak.”
“sen-“
“şimdi anlıyorum,” dedi Nergis. Uyuşmuş gibi hissediyordu. Annesinin sevgisini kazanamadığı için kendini hep eksik hissetmişti ama annesinin kalbinde sevgi yoktu. Hasta, hasarlı bir kadındı. Karşısında diz çöküp titreyen bu kadın bir yabancıydı. Hiç olmamıştı ve hiç olmayacaktı.
“Efe’yi de ben bu evden gitmeyim diye doğurdun. Beni ona anne yaptın sen! Yıllarım senin yüzünden kendimi kusurlu zannederek geçip gitti. Senin elinden ne alındıysa sen de hepsini benim elimden aldın!”
Nergis titremeye başlamıştı. İçindekileri söyleyip kurtulmalıydı. Bu kadın bir yabancıydı. Öyle olmalıydı. Hayatını mahvetmiş bir yabancı. Yine de her şeye rağmen annesi yerde yenilmiş bir vaziyette çöküp kalmışken Nergis ayakta dimdik duruyordu.
“senin yüzünden kendimi sevmedim hiç! Birisi bana en ufak bir iltifat ettiğinde hep senin sesin çınladı zihnimde. Bana çirkin olduğumu, sevilmeye değer olmadığımı söyleyen o berbat sesin!”
Annesi hiçbir şey demedi. Şok içinde yıkıp yaktığı şeylere bakıyordu. İstemeden yaşadığı hayatına bakıyordu.
“ama senin bir kalbin yokmuş ki! Sen sevgiyi hiç hissetmemiş, evlatlarını sevmeye çalışmamış, kin tutmayı seçmişsin hep. Senin içinde güzel olan hiçbir şey yok. Zavallısın Asude Çetin! Sen çok zavallı bir kadınsın.”
Nergis çantasını aldı ve kapıdan çıktı. Ağlaması gerekiyordu ama buz tutmuştu sanki. Arabaya binip yola çıktı. Sessizlik içinde geri döndü.
Bir süre arabada kıpırdamadan oturdu. Ne yapacaktı şimdi? Sonunda annesinin kalbinde olanı öğrenmişti. Rahatlaması gerekiyordu ama hissettiği şeyin ne olduğunu anlayamıyordu. Neydi bu yakıcı his?
“konuş benimle Nergis,” dedi içinden bir ses, “kapatma kendini.”
Nergis elini kalbine götürdü. Dikiz aynasından kızarmış gözlerine baktı. Dudaklarını araladı.
“demek,” dedi boğuk çatallı bir sesle “bende sevilmeye değer tek bir şey bulamadın anne.”
Yaz ortasında içi ürpererek kollarını birbirine doladı. Titriyordu. Bu yüzleşme henüz çok tazeydi. Sindirmesi gerekiyordu. İçten içe annesinin onu sevmediğini biliyordu zaten ama nefret- nefretini hak edecek ne yapmıştı.
“hiçbir şey,” dedi yine o aynı sağduyulu ses “mesele seninle ilgili değil. Hiçbir zaman seninle ilgili olmadı.”
“doğru,” diye onayladı Nergis “ben ve kardeşim sadece onun kurbanı olduk.”
Arabanın kapısını açıp dışarı çıktı. Evine, yuvasına giden yolu yürüyüp anahtarla kapıyı açtı ve kocasının sesini duydu. Biraz kulak kesilince onun Kur’an okuduğunu anladı. Kapıyı usulca kapatıp ses çıkarmamaya çalışarak yanına gitti. Salonda oturan kocası başını kaldırıp ona baktı. Üzerinden kamyon geçmiş gibi perişan gözüken karısı koltukta yanına oturup “devam et,” diye rica etti.
Oğuz bir şey demeden okumaya devam etti. İsra Suresi’ni okuyordu. Nergis’in bugün annesini ziyaret edeceğini bildiği için eve geldiğinde karısının gönlüne ferahlık gelsin işi kolaylaşsın diye ardından İnşirah okumuş dua etmişti. Oğuz, Türkçe mealini okuduğu surenin 23, 24 ve 25. ayetlerini okumaya başladı.
23.Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara "öf!" bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.
24. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: "Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı."
25.Rabbiniz, içinizde olanı en iyi bilendir. Eğer siz iyi kişiler olursanız, şunu bilin ki Allah tövbeye yönelenleri çok bağışlayandır.
Bu noktada Nergis bir anda hıçkırarak ağlamaya başladı. Oğuz kutsal kitabı kapatıp yüksek rafa koydu ve karısının yanına gidip kollarını ona sardı. Nergis ağladı. Kendini tutmadan, sınırlamadan ağladı. Oğuz sırtını okşadı, saçlarını sevdi, gözyaşlarını sildi.
Nihayetinde Nergis duruldu. İçindeki acı da ince bir sızıya evrilirken kocası onun yüzünü iki eliyle tutup “anlat artık,” dedi şefkatle “tek başına taşıma bu yükü. Bırak birlikte taşıyalım.”
“nefret,” diye fısıldadı Nergis. Hangi evlat, öz annesinin ondan nefret ettiğini bilerek yaşamayı hak ederdi ki!
“efendim?” dedi Oğuz anlamak için. Karısı başını kaldırıp ona baktı, “nefret,” diye tekrar etti Nergis, “saf, derin, koyu bir nefret.”
“anlamıyorum.”
Nergis ağzını açıp ‘anne’ demek istedi ama dili varmadı. Yutkunup “o,” dedi, “o benden- bizden sadece nefret etmiş.”
“annenden mi bahsediyorsun?”
Nergis başını salladı. Oğuz onu kolunun altına alıp kendine çekti. Nergis ayaklarını toplayıp kocasının kucağına sığındı.
“senden hep nefret ettim dedi,” diye devam etti, “senden nefret ettiğim için de kendimden nefret ettim.”
“çok üzgünüm,” dedi Oğuz usulca. Nergis, kocasının göğsüne yaslı başının ağrımaya başladığını hissetti. Bir gün için çok fazla şey yaşamıştı.
“kendimi bildim bileli annemin kalbinde kendimi arayıp durdum,” dedi acıyla “ama yokmuş. Bir sevgi bile yokmuş orada. Kendinden bile nefret eden bir kadın beni niye sevsin ki!”
Nergis yeni yeni idrak ettiği gerçeği sesli dile getirerek aklını korumaya çalışıyordu. Kalbi zaten paramparça olmuştu.
“o sadece bizi değil kendini de aldatmış,” diye devam etti, “biz bir evin içinde kocaman bir mutsuzluğu paylaştık sadece. Hiçbir şeye hayır diyememiş, hayatı yaşamaktan korkmuş bir kadının nefretini paylaştık.”
“Nergis,” dedi Oğuz içi giderek. Karısını üzen kişiden gidip hesap sormak istiyordu ama bu imkansızdı. Olay çok hassas yara çok tazeydi.
“ona hep içten içe kızgındım aslında, bu yüzden o ne derse desin ben- hep onun dediğinin tam tersini yaptım. Onun karşısında hep onun zıttı olarak durdum. Tıp okuma dedi okudum, gitme dedi gittim. Yapma dedi yaptım,” durup kendini çekti ve kocasına baktı.
“sadece bir kere,” diye devam etti, “sadece bir kere onun dediğinin tam tersini inat olsun diye değil başka çarem olmadığı için yaptım.”
“neyi?” diye sordu Oğuz.
“seninle evlendim,” dedi Nergis. Oğuz’un değişen yüz ifadesinden ne düşündüğünü anlamak zordu. Bu yüzden anlatmaya devam etti.
“annem seninle evlenmemi hiç istemedi. Sırf bana inat olsun diye istemedi. Biz ayrıldığımız zaman-“
“evet”
“hani siz Neslihan’ı hastaneye getirmiştiniz. O gün annem de hastanedeydi. Bir şekilde bizi gördü. Ayrıldığımızı biliyordu. Ve buna sevinmişti-“
Nergis bunu tiksinmeden dile getirememişti o an. Oğuz kolunu destek vermek ister gibi tuttuğunda gözlerini kapatıp başını salladı.
“gelip beni teselli edeceğine sevinmişti Oğuz. O an seninle evlenmeye karar verdiğim andı.”
Sessizlik karı koca arasında büyürken Nergis bekledi. Oğuz’un bir tepki vermesini bekliyordu ama vermedi.
“sana çok kızgındım,” Oğuz sonunda başını kaldırıp karısına bakınca Nergis tekrar etti, “evet sana çok kızgındım. Arkanı dönüp gittiğin için, benim için bizim için mücadele etmekten kaçtığın için. Bir basit özrü bile bana çok gördüğün için”
“ben-“
“buna rağmen seni çok özlemiştim çünkü sana deli gibi aşık olmuştum.”
Oğuz pişmanlıkla başını salladı. Nergis dayanamayıp tekrar kocasına sarıldı. Oğuz ona sıkıca sarılıp başından öptü.
“onca zaman sonra seni yine gördüğüm o ilk anda aslında ne kadar çaresiz olduğumu hissettim. Aşık olduğum adam benim için hiçbir şey yapmamıştı.”
“yaralı kalbine bir darbe de ben vurdum,” dedi kocası özür diler gibi.
“o an annem onunla evlenemezsin izin vermiyorum dediğinde, hayır dedim; onunla evleneceğim. Sen de kabul edeceksin. Sırf anneme inat olsun diye gururumu ayaklar altına alıp karşına çıktım. Evlenelim dedim. Halbuki tek istediğim senin-“
“Nergis-“
“tek istediğim senin bizim için bir şey yapmandı. Öncesinde yaşadıkların, İzel hiçbiri umurumda değildi Oğuz. Seni istiyordum, sana çok aşıktım ve ben bulduğum ilk fırsatta sana geri döndüm.”
Nergis yine kocasının yüzünü görmek için çekilip ona baktı. Oğuz’un yüzü allak bullak olmuştu.
“Seni de kendimi de aldattığım için üzgünüm Oğuzhan.” Dedi usulca. “Yıllarca bana bunu yapmasına izin verdiğim için üzgünüm. Değersiz hissetmekten, hırpalanmaktan çok yoruldum. Artık dinlenmek istiyorum.”
“seni yalnız bıraktığım için beni affet,” dedi Oğuz “kendime acımaktan senin yaralarını göremedim Nergis. Beni affet. Ama şunu bil ben; seninle yaşanacak koca bir ömre talibim güzelim. Değil seni bırakmak artık sensiz geçecek bir an bile düşünmüyorum. Ben seninleyim Nergis. Ben senin yanındayım. Ne değersiz hissetmene izin veririm ne de üzülmene. Senin ailen benim Nergis. Sen tek değilsin artık. Ben varım. Biz varız.”
Kocasının güzel sözleri nihayet yüreğine tesir etmeye başladığında Nergis ona inanmanın rahatlığı içinde usulca başını salladı. Oğuz’un değiştiğinin farkındaydı. Şimdi de ona anlattığı gerçeği büyük bir olgunlukla karşılamayı bilmişti. Eskiden olsa kendini de Nergis’i de yakıp yıkardı ama şimdi karşısında sakince oturup onu teselli etmeye devam ediyordu. Ona destek oluyordu.
“Efe,” dedi birden aklına gelmiş gibi “o evde kalmaya devam edemez. Ona bir yatılı okul ayarlamamız gerekiyor.”
“Nergis,” dedi Oğuz dikkatli bir şekilde “önce bir Efe ile konuşalım. Onun ne istediği ne düşündüğü de önemli değil mi?”
“ama o kadın onunla ilgilenmeyi bırak onunla konuşmuyor bile!”
“hayatım Efe’yi elbette koruyacağız ve yalnız bırakmayacağız ama böylesi önemli bir karar almadan önce onunla konuşmalıyız.”
“tamam,” diye kabul etti Nergis. Oğuz onun ellerinden tutup öptü. Sonra yüzüne bakıp “çok üzgünüm,” dedi tekrardan içtenlikle “böyle olduğu için çok üzgünüm.”
“biliyorum,” Nergis tekrar ağlamaya başlamamak için gözlerini kapattı. Yüzünde kocasının şefkatli dokunuşlarını hissettiğinde ona baktı.
“senin sevgin benim rızkım,” dedi Oğuz birden “ama seni sevmek Nergis-seni sevmek en güzel nasibim.”
Kalbinin acısını dindirecek, onu iyileştirecek tek bir şey varsa o da bu adamın sevgisiydi. Nergis bunu biliyordu. Bu yüzden kollarını ona sarıp başını omzuna yasladığında tebessüm edebilmeyi başardı.
...
Nergis de içindeki cerahati akıttı diyebiliriz
lütfen minik yıldızımı parlatın ki kitap daha çok okuyucuya ulaşsın
final bölümünde görüşmek üzere inşallah
Allah'a emanet olun
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 24.43k Okunma |
2.61k Oy |
0 Takip |
105 Bölümlü Kitap |