Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@rabiasofi

BÖLÜM

Sabah işe giderken o kadar isteksizdi ki bir an izin almayı bile düşündü ama eğer işe gitmezse Serhan’ın kapısına dayanacağını bildiği için kendini zorladı. İçeri girerken Zehra ile karşılaştı.

“günaydın şekerim,” dedi Zehra neşeyle. Leyla sanki kendi neşesini de çalmış gibi karşısında duran bu enerjik kadına yılgın bir gülümseme ile karşılık verebildi.

Masasına geçtiğinde bugünün bir an önce bitmesini istiyordu. Böylece hafta sonu kafasını rahatça dinleyebilecek ve herkesten uzaklaşabilecekti.

“iş biter bitmez telefonumu da kapatacağım,” diye mırıldandı kendi kendine. “Kimse beni rahatsız edemeyecek!”

Ancak çok geçmeden bu dediklerinin hiçbirinin olmayacağını anlamıştı. Çünkü Aygül Hanım yanına gelip “yarın için kimseye söz vermiyorsun bizim için harika bir plan yaptım ve bu kez kaçmak yok,” demişti. Anlaşılan Leyla’nın bütün tatillerini mahvetmeye ant içmişti.

“kaçtığım yok.” Leyla cesur bir tebessümle kaçınılmaz olana teslim oldu. “Yarın sizinleyim.”

“işte bu çok güzel.” Aygül, İlyas’ın odasına kaçamak bir bakış atıp “şimdilik üç kişiyiz diyelim ama belli mi olur belki de dört oluruz.” Dedi ve Leyla’ya göz kırpıp odasına geçti.

Leyla arkasından bakarken “ne demeye çalıştı şimdi bu?” Diye aklından geçirse de dikkatini işe verip çalışmaya başladı.

Bir saat sonra İlyas’ın odasından çıktığını gördüğünde ister istemez ona baktı. Hemen göz göze geldiler. Leyla bakışlarını kaçırıp monitöre bakmaya devam etti. Ancak masasına yaklaşan ayak seslerini duymazlıktan gelmesi imkânsızdı. Bir an sonra İlyas’ın yanında durup ona baktığını gören Leyla yutkunup “bir şey mi vardı?” diye sordu.

“sessizliğini korumaya devam ediyorsun anladığım kadarıyla,” dedi İlyas. Leyla cevap vermemeyi tercih etti.

“öyle olsun,”

İlyas geldiği gibi hızla gözden kaybolurken Leyla da derin bir nefes alıp çalışmaya devam etti. İş çıkışında koşar adımlarla kaçar gibi durağa yürüyüp kendini otobüse attı. Eve vardığında sıcak bir duş alıp yemek yedi. Kafasının içindeki seslerden yorulmuştu.

Bir tarafı, zayıf olan tarafı direnmeyi bırakıp Serhan’ın aşkına teslim olmak istiyordu. Ancak diğer taraftan geçmişin ağır yükü bunu yapmasını engelliyor elini kolunu bağlıyordu. Zihninde sürekli İlyas’ın onu kınayan bakışları canlanıp duruyordu. Kendini tutamayıp elindeki yastığı yere daha doğrusu hayalindeki İlyas’ın suratına fırlatırken “çok bilmiş, geri zekalı, kendini bir şey sanan pis züppe!” diye bağırdı. Onun yaşadıklarını bilseydi yine de böyle konuşur muydu acaba!

“Patron müsveddesi! Kovuldun!”

Bağırmak onu biraz rahatlatmıştı. Böylece zihnindeki sesler bir süreliğine susmuş o da hemen eline kitabını alıp kendini yatağına atmış ve okurken uykuya dalmayı başarabilmişti.

Sabah uyandığında çok kötü geçeceğini bildiği bir güne kendini aklen ve ruhen hazırlamaya çalıştı bir müddet. O nelerin üstesinden gelmişti. Bunu mu atlatamayacaktı? Derin bir nefes alıp dik bir duruşla aynada kendine bakıp başını bir kere salladı.

“yaparsın kızım, sen ne engelleri aştın geldin bu noktaya, bugünü de öyle atlatacaksın işte!”

Kendine verdiği gazla hazırlanmaya başladığında dolabından çok sevdiği ıhlamur yeşili, keten kumaşından kalın askılı elbisesini çıkarttı. Kıvırcık saçlarını spreylerle sakinleştirip arkaya doğru taradı ve yarısını lastik tokayla toplayıp açık kalan saçlarını iki omzundan aşağıya sarkıttı. Yeşil taşlı sallanan küpelerini takıp yüzünü renklendirdi ve çantasını alıp dışarı çıktı.

Gideceği yerin konumunu ona atan kişi Serhan’dı. Bir de altına “yarın çok eğleneceğiz.” Diye mesaj atmıştı pis köpek! Herkesten ve her şeyden nefret etmek üzereydi.

Leyla bugüne özel paraya kıyıp taksiyle gidip gelmeye karar vermişti. Bu yüzden çıkmadan duraktan bir taksi çağırmıştı bile.

Bahçe kapısının önünde beklerken yan komşusunu ellerinde poşetler ona doğru gelirken görünce geç kalan taksiye ufak ufak sinirlenmeye başladığını hissetmişti.

“hay maşallah! Bu ne güzellik kız,” dedi Zeliha abla.

Leyla gülümseyip “sağ ol,” diye karşılık verdi sadece.

“nereye böyle?”

“hafta sonu gezmesi işte,” Leyla köşeyi dönen taksiyi görünce “ha geldi,” dedi sevinçle ve komşusuna bakıp “iyi günler abla,” diye ekledi ve taksiye binip gideceği yeri söyledi.

Yaklaşıp yirmi beş dakika süren yolculuğun ardından taksiden indiğinde Serhan ve Aygül’ün onu beklediğini gördü. Yanlarına gidip “geç kalmadım değil mi?” diye sordu telaşla.

“yok biz de yeni geldik,” dedi Serhan beğeniyle süzüyordu Leyla’yı. Aygül ona sarılınca Leyla bir an dona kaldı ama hemen kendini toplayıp karşılık verdi.

“hoş geldin,”

“hoş buldum,”

“çok güzel olmuşsun,” Leyla çektiği vicdan azabının yeniden şiddetlenmemesi için başını iki yana sallayıp “siz de göz kamaştırıyorsunuz Aygül Hanım,” dedi içtenlikle çünkü gerçekten de öyleydi.

“teşekkür ederim,” dedi Aygül her zaman gözlerinin içi parlıyordu sanki “ama işte değiliz ve resmiyete gerek yok bana Aygül dersen ben de kendimi daha rahat hissedeceğim.”

İçinden “al birini vur ötekine” diye geçirirken başını salladı, “elbette haklısın.”

“güzel, içeri geçelim o zaman.”

Serhan, ikisinin arasına girip kollarını onlara uzatırken “sizlere eşlik etmek benim için zevktir güzel hanımlar,” dedi her zamanki muzip tavrıyla. Leyla ise o an onu dövmek, ağzını burnunu kırmak istiyordu ancak yüzüne bir gülümseme yapıştırıp Serhan’ın koluna girdi.

Kapıdan içeri girerlerken Aygül heyecanla konuşmaya devam ediyordu, “burası çok geniş bir yer, ben çocukluğumdan beri gidip gelirim buraya, hem kocaman bir su parkı hem de yürüyüş ve piknik alanları var, bahar mevsiminde ayrıca güzel oluyor, çiçek bahçelerini de gezeriz.”

“tam begonya mevsimindeyiz,” dedi Leyla bu açık hava sosyal tesis sadece üyeleri ve onların yakınlarını alan bir yerdi. Leyla burayı biliyordu elbette ama içeri girmeyi hayal dahi etmemişti. Şimdi Aygül bir kart gösterip onu kolayca içeri sokmuştu. Hayat hiçbir zaman hiç kimse için eşit ve adil olmuyordu işte!

“sever misin?”

“bayılırım, kadife, gül, kılıç, ebe gümeci, tam mevsimi gerçekten!”

“hayatım,” dedi Serhan Aygül’e. “Leyla çocukken bahçıvan olmak istiyordu, çiçeklere olan sevdası bu yüzden.”

“gerçekten mi?”

“hayır değil.” Leyla fırsatını bulduğu ilk anda kolunu yavaşça çekip iki sevgiliyi baş başa bıraktı ve devam etti. “Serhan benimle alay etme fırsatını hiç kaçırmaz da o yüzden öyle söylüyor.”

“hiçbir şey anlamadım,” dedi Aygül merakla. Serhan kıkırdarken Leyla ona ters bir bakış atıp “ben küçükken bahçıvanların ne iş yaptığını tam olarak bilmiyordum ve onların bir tür-“

Bu noktada Serhan kahkahayı basıp “bahçıvanların uzaylı olduğunu sanıyordu, ufoların içinde yaşayan uzaylılar,” diye tamamladı.

Leyla yarı kızgınlıkla iç çekip “çocukluk arkadaşının olmasının en kötü tarafı da bu işte,” dedi Aygül’e. “Bütün utanç verici anlarını bir şekilde biliyorlar.”

“iyi yönleri de bu işi daha katlanılır hale getiriyor,” dedi Aygül onlara katılarak. Leyla onu yakından tanıdıkça daha iyi biri olduğunu görüyordu. Bu da işi daha acı verici hale getiriyordu.

Açık havada yeşilliklerin arasında bir müddet yürüdükten sonra kahvaltı yapmak için bir yere gidip oturdular. Leyla’nın tam karşısında yuvarlak yapılı mermer bir su fıskiyesi müthiş bir ahenkle dans edip duruyordu.

Kahvaltı tabakları gelince çayları koyup yemeye başladılar. Bulunduğu ortam çok güzel olmasına rağmen Leyla üzerindeki gerginliği bir türlü aşamıyordu.

Serhan ise tüm dikkatini Aygül’e vermiş görünüyordu. Serhan gerçekten de Aygül’e karşı bir şeyler hissediyorsa Leyla’nın endişelenmesini gerektiren bir şey yok demekti. Ancak ya tam tersiyse ya bütün bu ilgi gösterisini Leyla’nın gözüne sokmak için yapıyorsa ne olacaktı hiçbir fikri yoktu.

Kafasının içinde İlyas’ın sözleri dönüp duruyordu. ‘siz birbirinizi seviyorsunuz, o zaman engel ne? Bu işin sonunda üzülen Aygül olacak!’

“siz okulda tanıştınız değil mi?” Dedi Aygül sohbet devam ederken. Halinden memnun gözüküyordu. Serhan başını salladı, “Leyla benden iki yaş küçük, bir gün benim sınıftan birkaç zorba onu düşürüp ağlatınca ben de gidip onu düştüğü yerden kaldırdım.”

Serhan anlatırken Leyla’nın boğazına yutması imkansız bir uhde oturmuştu bile. Çocukluğundan beri sevdiği adama bakmaya cesareti kalmamıştı artık.

“o gün bugündür bir aradayız, yıllar su gibi akıp geçmiş farkında olmadan.” Serhan bir anlığına Leyla’ya eski günlerdeki gibi baktı. Sanki Serhan’ın mavi gözleri denizdi de Leyla o denize vuran güneşti. Ama durum tam tersiydi. Leyla’nın adı bile geceydi. O kimseye güneş olamazdı.

“öyle,” diyebildi Leyla sonunda. “Kazık kadar olduk da birbirimizin sevgilileriyle oturup kahvaltı yapıyoruz.”

“sevgilileri derken?” Dedi Aygül hemen. “Yoksa senin de hayatında biri mi var?”

Bu soru karşısında Serhan’ın yüzündeki ifadenin değişmesi o kadar hızlıydı ki yalnızca Leyla görmüştü gözlerindeki korkuyu. Böyle bir ihtimalin olması bile Serhan’ı mahvedecekti demek! Leyla o an anladı. Serhan da hala onu seviyordu. O zaman Aygül’le ne işi vardı?

Tam ağzını açıp cevap verecekken Aygül’ün bakışları arkasında bir yere takıldı ve elini kaldırıp “İlyas!” diye bağırdı. Leyla kalbinin sıkıştığını hissetti. Bu adamın burada ne işi vardı şimdi? Dönüp bakınca patronunu gördü. Gerçi son zamanlarda patrondan çok dert ortağı olmuştu ama yine de aralarında bir mesafe olmak zorundaydı. Hayalinde çokbilmiş suratına yastık fırlattığını kimse bilmek zorunda değildi mesela

İlyas masalarına gelince Serhan’la el sıkıştılar.

“otursana,” dedi Aygül hemen ve sordu. “Yalnız mı geldin?”

“Oğuz’la gelmiştim ama arkadaşları arayınca beni sattı.” İlyas Kaya şirkette olduğundan çok daha farklı gözüküyordu. Sinemaya gittikleri günkü gibiydi. Üzerine kot bir pantolon ve mevsimlik kırmızı spor bir gömlek vardı. Leyla ister istemez adamın iki farklı tarzını karşılaştırdı ve bu halinin daha iyi olduğuna karar verdi. Göz göze geldiklerinde “nasılsın Leyla?” Diye sordu tebessümle. Leyla şaşırsa da “iyiyim, siz?” Diye karşılık verdi.

İlyas, rahat bir tavırla Leyla’nın yanında duran boş sandalyeye geçip kolunu Leyla’nın olduğu tarafa yaslayarak “gayet iyiyim,” diye cevap verdi ve ekledi. “Beğendin mi burayı?”

“Evet, çok güzel.”

“Çiçek bahçesini gördün mü?”

İlyas özellikle Aygül ve Serhan yokmuş gibi sadece Leyla ile konuşmaya devam ediyordu. Leyla ise o kadar şaşkındı ki tüm dikkatini ancak İlyas’ın sorduğu sorulara salak saçma cevap vermemek için kullandığından Serhan’ın öfke dolu bakışlarını da göremiyordu.

“yok, henüz oraya sıra gelmedi.”

“iyi ben gezdiririm seni.” İlyas sonunda karşısında oturan yeni çifti fark etmiş gibi yaparak onlara bakıp “Leyla’yı buraya getirmekle ne iyi etmişsin Aygül,” dedi.

“sahi mi?” diye sordu Aygül anlamlı bir gülümseme ile “sen buralara çok uğramazdın aslında ama”

“bugün buraya gelmem gerektiğiyle ilgili içimde çok güçlü bir his vardı,” dedi İlyas Leyla’ya bakarak. Ne yapmaya çalışıyordu bu herif!

“bak sen!” dedi Aygül yüzündeki muzip ifade gittikçe büyüyordu. Leyla hafifçe boğazını temizleyip çayından bir yudum aldı. Serhan’ın yüzüne baktığında suratının kızardığını görünce panik hissetti. Nasıl bir çemberin içinde kalmıştı anlayamıyordu artık.

“Allah’ım bana yardım et lütfen,” diye dua etti içinden. “Bütün bunlar, bu laf oyunları, bu girdili çıktılı ilişkiler sarmalı bana göre değil, sadece huzur istiyorum ya rabbim lütfen bana yardım et.”

Dua ettikten sonra sakinleştiğini hisseden Leyla duru bir bakışla İlyas’a dönüp “bana şu çiçek bahçesini gezdirebilir misiniz lütfen?” Diye rica etti kibarca.

“elbette,” diye atladı İlyas hemen. O da bunu bekliyordu sanki. Aygül’e döndü. “Siz de biraz baş başa kalmış olursunuz.”

“ne kadar da düşüncelisiniz böyle!” dedi Serhan patlamamak için kendini zor tutuyordu. Leyla ona da çok kızgın olduğu için sahte bir tebessümle başını sallayıp “beni bilirsin her zaman öyleyimdir,” diye onayladı.

Yerinden kalkarken İlyas da bir adım geri çekilip ona yol verdi. Birlikte yürümeye başladıklarında Leyla kızgın bir fısıltıyla “ne yapmaya çalışıyorsun sen?” Diye patladı.

“hşşş!” dedi İlyas aynı şekilde “biraz uzaklaşalım.”

Leyla bir şey demeden yürümeye devam etti. O kadar kızgındı ki nereye gittiğine bile bakmıyordu. İlyas kolundan tutup “sağdan gideceğiz,” diye uyarmasa kendine gelmeyecekti.

Kolunu hışımla çekip “neyi kanıtlamaya çalışıyorsun?” diye sordu Leyla.

“apaçık ortada duran gerçeği sana göstermeye çalışıyorum sadece,” diye aynı kızgınlıkla karşılık verdi İlyas. Bahçeye girdiklerinde Leyla binbir renkli çiçeklerin büyüleyici kokusu karşısında bir an sakinleşir gibi olsa da “ne gerçeği!” diye devam etti.

“Serhan seni kıskandırmak için Aygül’ü kullanıyor görmüyor musun?”

Bu itham o kadar ağırdı ki Leyla daha fazla dayanamayıp elleriyle başını tuttu ve “sus artık!” dedi yalvarırcasına.

“sen de deli gibi kıskanıyorsun onları, itiraf et!” diye devam etti İlyas hiç acımadan. Leyla’nın midesi bulanmaya başlamıştı. Gerçekten tansiyonu mu düşmüştü acaba?

İlyas yanında yürüyen bu genç kadının halinin iyi olmadığının farkındaydı ancak bir kez kafasına koymuştu ve vazgeçmek gibi bir niyeti yoktu.

“kıskanmıyorum,” dedi Leyla inatla. “Sadece umut ediyorum, Serhan, Aygül’ü gerçekten sevsin, birlikte olsunlar, mutlu olsunlar istiyorum.”

“neden?” Dedi İlyas bir türlü çözemediği şey buydu. Birbirini deli gibi seven bu iki insan arasındaki engel neydi?

“çünkü Serhan bundan daha azını hak etmiyor.”

Leyla o kadar kötü gözüküyordu ki İlyas durmaya karar verdi. Banklardan birine geçip oturdular.

“gerçekten istediğin şey bu mu Leyla?” Diye sordu İlyas bir müddet sonra. Kuş sesleri bahçede yankılanıp duruyordu. Leyla usulca başını salladı.

“yani Serhan’ı sevmene rağmen onun Aygül ile birlikte olmasını mı istiyorsun?”

“evet,” diye fısıldadı Leyla.

İlyas oturduğu yerde Leyla’ya dönüp “o zaman sana yardım etmeme izin ver,” dedi kendinden emin bir şekilde.

“na-nasıl?” Leyla yine kendini rahatsız hissetmeye başlamıştı. Birbirlerinin gözlerinin içine bakarken bir müddet sessizlik sardı ikisini de. Hayatlarının değişmek üzere olduğu an bu andı.

“Serhan seni kör bir şekilde seviyor,” dedi İlyas ve kızgınlıkla ekledi. “Buna rağmen hiç umursamadan Aygül’ün hayatını mahvetmeyi göze alarak onunla da ilişkiye başlıyor.”

Leyla utanç içinde başını eğip birbirine kenetlediği ellerine baktı. Bütün bunların tek sorumlusu kendisiydi. Serhan’ı da kendi karanlığına kurban etmişti, Aygül’ü de.

“eğer sen onu kıskanırsan aranızdaki bu engel her ne ise onu aşıp kendisine geleceğini düşünüyor.”

“böyle söyleme,” dedi Leyla. “Belki gerçekten de Aygül’e karşı bir şeyler hissediyordur. Belki kendine bir şans vermek istemiştir.”

Gözlerindeki umudun gerçekliğini gören İlyas hafifçe başını sallayıp daha fazla ileri gitmedi.

“Sebep her ne olursa olsun demek ki yapmamız gereken tek şey Serhan’ın senden tamamen umudunu kesmesini sağlamak. Seni gerçekten kaybettiğini düşünürse, seninle ilgili hayal kurmaktan da vazgeçer ve belki de gerçekten Aygül’le birlikte bir yola çıkarlar.”

İlyas böyle söyleyince Leyla ona dikkatle bakıp “bütün bunları Aygül’ü korumak için mi yapıyorsun?” Diye sordu usulca. “Onu gerçekten bu kadar çok mu seviyorsun?”

Ancak bu iki sorusuna da derin bir sessizlikten başka bir yanıt alamadı. Konuşsaydı bundan daha etkili bir yanıt alamazdı zaten.

“peki, sen buna hazır mısın?” İlyas yine o keskin bakışlarıyla Leyla’ya gözlerini dikmişti. “Serhan’ı tamamen kaybetmeye hazır mısın?”

“onun mutlu olması için her şeyi yapmaya hazırım,” dedi Leyla kendinden emin bir şekilde. Hiç değilse bunu onun için yapabilirdi.

İlyas acı bir tebessümle başını salladı. Leyla “aklında bir şeyler olduğu kesin,” dedi. Mide bulantısı hafiflemişti.

“doğru”

“bana da söyleyecek misin artık?”

“Serhan’ın senden vazgeçmesinin tek bir yolu var Leyla,” dedi İlyas gözlerini hiç kaçırmadan. Leyla bu tek yolun ne olduğunu tahmin ediyordu ama yine de sordu.

“ne?”

“senin başka biriyle olduğuna ikna olması gerek.”

Leyla gözlerini kapatıp beklediği darbeyi sindirmeye çalıştı. Demek uzun zamandır beklediği o keskin yol ayrımına gelmişti. Kısa bir anlığına Serhan’ı ardında bıraktığı yere baktı. Sonra dönüp İlyas’a “ve o başka biri de sen mi oluyorsun?” Diye sordu.

“Bence münasip bir adayım.” Dedi İlyas şakayla. Leyla gülmeye başladığında ikisi de şaşırdı. İlyas, Leyla’nın gülümsemesinin güzelliğine şaşırmıştı. Leyla da kalbi böyle yanarken tekrardan gülebilmeyi başarmasına.

“doğru,” diye onayladı Leyla ve ekledi. “Serhan’ın sana nasıl baktığını gördüm.”

“öldürecekmiş gibi bakmasını mı söylüyorsun?” Dedi İlyas küçümseyici bir tonda. Leyla başını salladı.

“o zaman anlaştık mı?”

“bunun işe yarayacağını düşünseydim kabul edebilirdim.”

İlyas şaşırmıştı. “bu ne demek şimdi?”

“sence de fazla tesadüfi bir yol çizmedin mi?” İlyas sessiz kalıp Leyla’nın konuşmaya devam etmesini bekledi.

“Serhan’ın zekâsını hafife alıyorsun. Bize inanmayacaktır. Yani benim ona yalan söylediğimi anlarsa tekrar umutlanır. Böyle bir şey olmasını istemiyorum.”

“tekrar!” dedi İlyas. Sesindeki kızgın alaycılığı duymamak imkânsızdı. “Bana aranızda tam olarak ne olduğunu açıklar mısın Leyla? Aygül için gerçekten endişelenmeye başlıyorum artık.”

Leyla onun gözlerine baktığında yutkundu. Ona nasıl anlatabilirdi ki? O bile tam olarak bilmezken ne söyleyebilirdi. İlyas ona dikkatle bakıyor her tepkisini kaydediyordu. “onu seviyorsun,” dedi sonunda. “O da seni seviyor.” Leyla tam ağzını açıp konuşacaktı ki İlyas onu susturdu.

“birbirinizi sevseniz bile bir araya gelemezsiniz, bunu anladım.”

Leyla başını salladı.

“o zaman bırak Serhan seni tamamen kaybettiğini düşünsün.”

“inanmaz.”

“nasıl bu kadar emin olabilirsin?”

“çünkü ben-“

“ondan başkasına o gözle bakamazsın.” İlyas’ın sesindeki bir tını Leyla’yı utandırmıştı. Ellerine bakıp “isterdim,” diye itiraf etti. “yüreğimden onu söküp atmayı çok isterdim.”

“Leyla,” dedi İlyas şefkatle. Leyla başını kaldırıp ona baktı. İlyas ikinci defa usulca elini kaldırıp Leyla’nın çenesinden tutup bıraktı. Göz göze geldiklerinde “güven bana, Serhan aramızda gerçekten bir şey olduğuna inanacak,” diye fısıldadı.

“Ama nasıl olacak?” diye sordu Leyla çaresizlikle, “yani birden bire çıkıp biz birlikteyiz mi diyeceğiz?”

“yo hayır,” dedi İlyas gizemli bir tebessümle. “Bırakalım da sadece şüphelensinler.”

“eh bu ne işimize yarayacak ki?”

“bu planın ilk aşaması zaten.”

“ikinci aşaması da mı var?” Diye sordu Leyla dehşetle. İlyas ise sadece başını salladı. Leyla içinde onunla mücadele edecek gücü bulamıyordu. Gerçekten düşündü. Eğer İlyas ile birlikteymiş gibi yaparsa Serhan ona inanır mıydı? Peki ya şimdi? Ne amaçla Aygül ile birlikteydi? Keşke bunu bilebilseydi. Tüm kalbiyle Serhan’ın Aygül’le gerçekten hoşlandığı, yeni bir yola çıkmak istediği için birlikte olmasını istiyordu. Ama ya tam tersiyse? Ya sadece Leyla’yı kıskandırmak için çıktıysa bu yola? O zaman ne yapardı? Bu vebalin altından nasıl kalkardı? O an kararını verdi. Denemeden bilemezdi. Serhan’ın gerçek niyetini anlamalıydı. Bu yüzden de İlyas’ın planına sadık kalacaktı.

“dediğin gibi olsun bakalım.” Leyla bir kez daha adama baktı. “Yani artık onların yanındayken bana az önce davrandığın gibi mi davranacaksın?”

İlyas çapkın bir gülümseme ile “nasıl davranmışım ki ben sana?” Diye sordu. Leyla gözlerini devirip “işte böyle samimi,” diye cevap verdi.

“biraz,” dedi İlyas keyfi yerine gelmiş gibi gözüküyordu. Leyla ise sadece teslim olmuştu. Ama ona değil, kendi kafasının içindeki planlara…

“hadi yanlarına gidelim artık.” Leyla ayağa kalkınca İlyas başıyla girişi gösterip “gerek kalmadı bak onlar geliyor.” Dedi. Leyla dönüp bakınca Serhan’ın allak bullak olmuş suratını gördü. Demek ki ilk şüphe aklına girmişti bile. Leyla ise ne yapacağını bilmeden ayakta kalakalmıştı.

“yanıma otur,” diye fısıldadı İlyas. Leyla kararsız bir şekilde ona bakmaya devam edince İlyas kolundan tutup nazikçe yanına oturttu. Aygül ve Serhan ise el eleydi. Ancak Serhan, İlyas’ın Leyla’nın koluna dokunan eline koparacakmış gibi bakıyordu.

“rahatsız etmedik ya!” dedi Aygül parlayan gülümsemesiyle. İlyas rahat bir tavırla başını salladı. “Biz de yanınıza geliyorduk şimdi.”

“beğendin mi bahçeyi?” Diye sordu Serhan buz gibi bir sesle. Leyla ona bakmadan “çok güzel,” dedi sadece. Gözlerine bakarsa yakalanacağını biliyordu.

“İlyas, kızı çok yormuşsun ama baksana rengi solmuş.” Dedi Aygül.

“biraz fazla yürüdük sanırım.” İlyas şefkatle Leyla’ya bakıp “iyi misin?” Diye sordu. Leyla ona bakakalmıştı. Nasıl bu kadar iyi oynuyordu.

“yoruldum biraz,” diye mırıldandı.

“geçende de olmuştu aynı şey. Bir doktora gitmemiz şart oldu.” Leyla ona bakakalmıştı. Nasıl da doğal oynuyordu. Geçende dediği şey parkta karşılaştıkları gündü. Ancak bir anda birlikte oldukları ve bir an paylaştıkları izlenimini vermişti. Leyla da ona katılmaya çalışıp “doğru,” diye onayladı. “Eve gidip biraz dinlensem fena olmayacak, yarın bütün gün ev işleriyle uğraşacağım çünkü.”

Serhan tam ağzını açıp bir şeyler söyleyecekti ki İlyas araya girip “haklısın,” dedi. “Ben sana eşlik edeyim, git biraz dinlen.”

Leyla gülümsemeye çalıştı “iyi olur.”

Artık uyması gereken bir plan vardı. Ayağa kalkıp Serhan’a baktı. Gözlerinde kör bir öfke vardı. Gerçekten şüphelenmişti. Peki bu şüphe onu nereye götürecekti? Daha çok Aygül’e mi bağlanacaktı yoksa Leyla’nın kapısına geri mi dönecekti? Kafasında binbir soru ile Aygül’e bakıp “bugün senin güzel kalbini, temiz ruhunu daha yakından tanıma fırsatı verdiğin için teşekkür ederim,” dedi içtenlikle. Aygül bu iltifat karşısında sevinçle Leyla’ya sarıldı.

“esas ben teşekkür ederim, kırmayıp geldiğin için.”

“ne demek, pazartesi görüşürüz Şef’im.” Derken içinden ise “senin üzülmeni istemiyorum.” Diye geçiriyordu.

Serhan sessiz bir şekilde ikisini izlerken aklından neler geçtiğini tahmin etmek imkansızdı. Leyla ona dönüp kolundan dostane bir tavırla tuttu. Bu ona ilk uyarısı olacaktı.

“birbirinizi çokça sevin, ikiniz de sevilmekten başkasını hak etmiyorsunuz Serhan, umarım çok güzel bir yolunuz vardır birlikte el ele yürüyeceğiniz.”

Bu cümlesi öyle derindi ki üçü de bir an sessiz kaldılar. Serhan’ın gözlerinde ise fırtınalar kopuyordu.

İlyas o an anlamıştı. Bu adam Leyla’dan başkasını görmüyordu. Çünkü o Leyla’dan başkasına bakmıyordu. Ancak o da kararlıydı. Serhan, Leyla’dan tamamen umudunu kaybetmeden bu işin peşini bırakmayacaktı.

“sağ ol,” diye fısıldadı Serhan. Sesi o kadar boğuk çıkmıştı ki Aygül onun duygulandığını düşünüp koluna girdi ve “sevgilim ağlamaya başlamadan önce gidin artık,” dedi şakayla.

Leyla da elini çekip gülümsedi. İlyas’a bakıp “gidebiliriz,” dedi. Birlikte çıkışa kadar sessizce yürüdüler. İkisi de kendi düşüncelerinde boğulmuştu.

İlyas bir taksi çevirdi. Leyla için kapıyı açtı. “Pazartesi görüşürüz Leyla.”

“görüşürüz,”

Taksiye binerken İlyas da kapıyı kapattı ve bir adım geri çekildi. Leyla nihayet kendiyle baş başa kalabildiğinde birkaç damla gözyaşının akıp gitmesine izin verdi. Kendini yorgun hissediyordu ama aynı zamanda güçlüydü de.

Loading...
0%