51. Bölüm
RabiaSofi / Sevmeyi Yaşamak / 7. BÖLÜM

7. BÖLÜM

RabiaSofi
rabiasofi

Hepinize iyi okumalar dilerim

BÖLÜM

Muhabbet

Nergis bulduğu aralıkta kendini dışarı atıp içine derin derin nefesler çekerken şişme gri montunun cebine ellerini sokup soğuktan korunmaya çalıştı. Küçük banklardan birine otururken bacaklarının ve ayak tabanlarının bu harekete isyan edercesine sızlamasını görmezden gelmeye çalıştı. Beden yorgunluğuna alışmıştı ama kafası kazan gibi olmuştu.

“iyi nöbetler doktor hanım,” diyen ses yanına oturuverdiğinde şaşkınlıkla yana dönüp gelen kişiye baktı.

“Oğuz,” dedi sevinçle “ne işin var burada?” sonra aklına gelen ihtimalle yüzü değişip “Neslihan iyi mi?” diye sordu hemen.

“merak etme,” dedi Oğuz ona bakarken “sadece senin için geldim.”

“benim için mi?” Nergis hem rahatlamış hem de utanmıştı.

“buluşmamız yarına ertelendi diye niye seni görmekten kendimi mahrum ediyorum diye düşündüm bir an.”

Nergis ne diyeceğini bilemeden önüne dönüp yüzüne yerleşen tebessümün koca bir sırıtışa dönmemesi için mücadele ediyordu.

“ben-“ dedi sonunda ve korkmadan kalbinden geçeni söylemeye karar verdi, “seni gördüğüme sevindim. İyi ki geldin.”

Oğuz hayatına yeni giren bu genç kadının yüzüne bakıp “esas sen iyi ki geldin,” dedi bir anda. Tüm korkularına rağmen, henüz kapanmamış yaralarına rağmen yanında oturan bu genç kadına çekilmişti. Nergis ona dalıp gitmekten kendini alamadı.

“sana söylemem gereken bir şey var,” dedi Oğuz kendini toparlayıp Nergis ise hala konuşacak durumda değildi.

“ailem yani hepsi seni öğrendiler.”

“ne- nasıl yani sen mi söyledin?”

“yakalandım sayılır,” diye itiraf etti Oğuz ve anlatmaya başladı, “Neslihan’ın gözü keskindir. Geçen hastanede bir araya geldiğimiz zaman aramızda bir şey olduğundan şüphelenmiş. Beni sorgularken bir anda sen arayınca-“

“olanlar oldu,” diye tamamladı Nergis onu. Tedirgin hissetse de aslında içten içe memnun da olmuştu. Kendine şaşırsa da ailelerin bilmesi demek işlerin ciddileşmesi anlamına gelirdi ve bundan memnun olmuştu.

“üzgünüm, senden habersiz böyle bir şey olsun istemezdim ama o Nesli var ya- mobese yanında hiç kalır.”

Nergis kendini tutamayıp hafif bir kahkaha attığında Oğuz ona bakıp sorar gibi kaşlarını çatınca Nergis bir anlığına gayri ihtiyari bir tavırla uzanıp kolundan tuttu ve gülmeye devam ederek “halini bir görsen sen de gülerdin,” dedi.

Oğuz ise koluna dokunan beyaz narin ele bakakalmıştı. Nergis ne yaptığını fark edince hemen elini çekip kollarını önünde birleştirdi. Ne yapıyordu böyle! Çok laubali bir tavırdı bu. Annesi olsa- hayır, hayır diye geçirdi içinden anneni aklına getirme şimdi.

“gerçekten bana kızmadın mı?” diye sordu Oğuz az önce yaşanan anın üzerine garip bir sessizlik çökmesinin önüne geçmek için.

“kızmadım,” dedi Nergis ve ekledi, “hem Neslihan bir avukat. Radarları yedi yirmi dört açık olmak zorunda. Ona da kızmadım. Yani her şey yolunda.”

“güzel,” dedi Oğuz rahatlamıştı. Elini Nergis’in az önce dokunduğu yere koymamak için kendini tutup “yarın seni çok güzel bir balık restoranına götüreceğim,” dedi.

“öyle mi mühendis bey,” dedi Nergis “yalnız ben balık gurmesiyimdir. Öyle kolay kolay beğenmem haberin olsun.”

“ah senin şu meydan okumaların yok mu doktor hanım,” Oğuz başını iki yana sallayıp muzip bir bakış attı, “merak etme kesinlikle beğeneceksin.”

“öyle olsun,” Nergis saatine bakıp “gitmem lazım,” dedi.

“bu kadar çabuk mu?” diye karşılık verdi Oğuz hayal kırıklığını saklamadan.

“çok bile kaldım,”

“haklısın,” Oğuz ayağa kalktı, “seni işinden alıkoymak istemem.”

“yarın görüşürüz.”

“görüşürüz Nergis,” Oğuz bir şeyi unutmuş gibi “ha bu arada,” deyip paltosunun ceplerine ellerini sokup bir sürü çikolata ve paket kahve çıkardı.

“ihtiyacın olur diye aldım,” derken hepsini Nergis’in kucağına tutuşturmuştu bile. Nergis ise ağlamamak için kendini zor tutmaya çalışıyor gibi çikolatalara bakakalmıştı.

“iyi nöbetler,” dedi Oğuz bir kez daha ve arkasını dönüp gitti. Nergis artık bu adama körkütük aşık olduğundan emindi. Ah bu kızlar! Neden hep bir paket çikolataya kanarlardı?

….

Ertesi gün evinde hazırlanırken heyecandan odasında sağa sola gidip duruyordu. Acı kahve bir elbisesi vardı. Askılı düz elbisesinin üzerine kırmızı renkli boğazlı balon kollu kazağını giyip saçlarını yine açık bırakmıştı. Biraz makyaj yapıp üzerine bordo renkli kabanını geçirip odasından çıktığında onu ilk Efe gördü. Gözleri kocaman açılarak “abla!” dedi hayretle “çok güzel olmuşsun.”

“teşekkür ederim canımın içi,” diye karşılık verdi Nergis. Oturma odasına gidip kendini annesine hazırladı.

İçeri girdiğinde annesi ile babasını her zamanki sessizliklerine gömülmüş yemek yerken gördü. Babası başını kaldırıp kızına baktığında onu süzüp “hayırdır kızım?” diye sordu. Nergis kendini sıkmamak için çabalayıp “bu akşam yemeği dışarıda yiyeceğim baba,” dedi.

“kiminle?” diye sordu annesi hemen. Gözleri kızının üstündeydi. Nergis cesur bir bakışla karşılık verip “bir arkadaşımla,” diye cevap verdi.

“tanıyor muyuz?” diye sordu babası. Nergis başını salladı.

“tanımamız gerekiyor mu?”

“henüz değil,”

Annesi dudaklarını sıkıp başını sallarken “ne biçim cevap bu!” diye çıkıştı, “doğru düzgün konuşsana.”

Nergis tam ağzını açıp bir şey söyleyecekti ki babası araya girdi.

“Asude kocaman kız oldu artık. Her şeye de karışma.”

“İsmet,” diye çıkışacak oldu annesi ama babası nadiren attığı o bakışı atınca sustu. Nergis rahatlamış bir şekilde tuttuğu nefesini verirken “hepinize iyi akşamlar o zaman,” dedi.

“Efe’nin çantası, kıyafetleri hazır mı?” diye sordu annesi boşluk bırakmadan. Nergis başını salladı.

“ödevini hallettiniz mi?”

“evet.”

Annesi başka bir bahane aradığını saklama zahmetine girmeden düşünürken babası “hadi git kızım, iyi eğlenceler,” dedi usulca.

“sağ ol baba.”

Nergis tam kapıdan çıkmak için sırtını dönmüştü ki babasının sesiyle durdu.

“Nergis,” dedi babası “sen okumuş doktor olmuş akıllı bir kızsın. Sana haddini, sınırını hatırlatmama gerek yok değil mi?”

“yok baba,” dedi Nergis dönmeden “iyi akşamlar.”

Kapıdan çıkarken annesinin homurdanıp “bu kızın had bildiği mi var?” diye söylendiğini duymazdan geldi.

Siyah deri botlarını giyip kendini dışarı attı. Nefes nefese kalmıştı şimdiden. Çantasını iki eliyle sıkıca tutarken sokaktan aşağı inip Oğuzhan’ı beklemeye başladı. Erken mi geldim diye düşünürken arabasının farları gözünü almıştı bile. Elini gözüne siper edip arabaya yürüdü. Kapıyı açıp binerken “merhaba,” dedi gülümseyerek. Oğuz ise her zamanki gibi ona bir anlığına dalıp tebessüm etti.

“merhaba,” dedi “çok güzel gözüküyorsun.”

“teşekkür ederim, sen de çok şıksın,”

Oğuz gerçekten de çok iyi gözüküyordu. Saçlarını yine ısrarla ehlileştirmeye çalıştırıp taramıştı. Sakallarını kısaltmış, bebeksi yüzü biraz daha belli olmuştu. Siyah gömleğinin üstüne bisiklet yaka bej rengi bir kazakla siyah kot pantolon giymişti. Sıcak kahve gözlerindeki ifadede Nergis’in merakını uyandıran bir şey saklıydı sanki.

Yola çıktıklarında Nergis annesinin bakışlarını zihninden atıp kendini toparlamaya başlamıştı. Oğuz’u yan profilinden incelerken adamın dikkatle araba sürüşü hoşuna gitmişti. Aniden dönüp ona baktığında Nergis bir an tereddüt etti ama gülümseyip “ne düşünüyorsun?” diye sordu.

“çok güzel olduğunu,” dedi Oğuz hemen. Nergis gözlerini kaçırmadan adama bakıp “inansam mı acaba?” diye karşılık verdi.

Oğuz hin bir tebessümle göz kırpıp “güzel olduğuna mı?” diye sorup devam etti, “kesinlikle öylesin.”

“Oğuz,” dedi Nergis sonunda kendisini utandırmayı başarmıştı yine. Önüne dönüp yolu izlemeye başladığında Oğuz’un hala sırıttığını görebiliyordu.

“benden sonra nöbet nasıl geçti?” diye sordu Oğuz. Nergis omuz silkip “klasik,” dedi, “nöbetlerim hakkında konuşmayı pek sevmiyorum aslında.”

“neden?”

“çoğu zaman pek hoş geçmiyor da ondan.”

“anlıyorum,” Oğuz ciddi bir ifadeyle başını sallayıp “kutsal bir mesleğin var ama bir o kadar da zor.”

“zorluğunu seviyorum, insan vücudunun harikalar çıkaran mekanizmasını incelemeyi seviyorum. Eğer işin içinden duyguları çıkarırsan her gün muazzam bir keşif olarak geçiyor.”

“ama duyguları devre dışı bırakmak imkansız gibi bir şey değil mi?”

“değil elbette,” diye onayladı Nergis “ama denge kurmak çok önemli eğer robota bağlarsan içgüdülerini kaybedebilirsin. Eğer çok fazla duygularını işin içine katarsan bu sefer de işini yapamazsın.”

Oğuz onu dikkatle dinliyordu. Gözlerinde saygı vardı. Nergis içten içe halinden memnun “senin işlerin nasıl gidiyor?” diye sordu.

“gayet iyi, geçtiğimiz haftalarda biraz yoğundum ama şimdilik düze çıktık gibi.”

“sevindim,” dedi ve kendini tutamayıp ekledi, “peki ya seyahatlerin? Çok fazla seyahat ettiğini söylemiştin. Yine öyle bir durum var mı?”

“şimdilik yok,” dedi Oğuz yine sinsi bir gülümseme ile. Nergis yakalanmıştı. Başını eğip ellerine bakmaya başladı. Oğuz o sırada restoranın otoparkına girip arabayı park etti ve inmeden önce Nergis’e dönüp “gitmemden mi korkuyorsun?” diye sordu. Nergis başını kaldırmayınca çekinerek elini uzatıp kızın çenesinden tuttu ve başını kaldırıp gözlerinin içine baktı.

“Nergis,” dedi usulca “gitmemden mi korkuyorsun?”

Karşısında ışıl ışıl parlayan bu genç kadının gözleri dolmuştu aniden. Yutkunup başını salladı ve “Oğuz,” dedi fısıltıyla “sana kapılmaya başladım.”

Konuşan kalbiydi o anda. Aklını kaybetmiş olmalıydı. Mantıklı düşünseydi böyle şeyler söylemezdi ama Nergis kendini tutamamıştı.

“ve eğer sen, ciddi değilsen ya da benim hissettiğim gibi hissetmiyorsan lütfen bunu bana söyle. Söyle ki kendimi-“

“Nergis,” diye araya giren Oğuz parmaklarının tersiyle bir anlığına kızın yanağını okşadı. Tüy gibi hafif bir dokunuştu bu. Nergis ürperdiğini hissetti. Tanıdık bir his sardı tüm bedenini.

“Nergis seninle olmaktan mutluyum. Uzun süreli bir seyahat gibi niyetim yok ve ben senden gerçekten çok ama çok hoşlanıyorum.”

Genç kadın başını sallayıp gülümsemeye çalıştı. Burnunu çekip gözündeki yaşı silerken “özür dilerim,” dedi “bir an kendimi tutamadım.”

“bana nasıl hissettiğini söylediğin için özür dilemene gerek yok,” dedi Oğuz sakince. Hâlbuki o an kalbinde fırtınalar kopuyordu. Yıllarca bir yalanı yaşamış ona âşık olmuştu. Şimdi ise karşısında gerçek olduğunu umduğu biri vardı. Peki ya gerçeği yaşamaya hazır mıydı? Bir yalana âşık olduğu gibi bir gerçeğe de âşık olabilir miydi? Onu, onun hak ettiği gibi sevebilir miydi?

Nergis duygularını dile getirmek konusunda öylesine özgüvensizdi ki az önce yaptığı şey onun normalde asla yapmayacağı bir şeydi. Annesi onun hislerine hiç önem vermemiş, kalbini kıra kıra onu büyütmüştü. Nergis bir kere ona nasıl hissettiğini anlatmaya çalışmıştı sadece. Bunu bir kere denemiş ve bir daha asla annesine karşı gardını indirmemişti. Şimdi ise Oğuz; ona duygularını dile getirdiğin için özür dilemene gerek yok dediğinde kendini öylesine garip ve savunmasız hissetmişti ki bir an kaçıp kabuğuna saklanmaktan başka bir şey istemedi.

“hadi çıkalım artık, yoksa balıklar tükenecek,” diyen Oğuz’un sesi ile kendine gelip kapıyı açtı ve dışarı çıktı. Soğuk hava yüzüne çarparken yağmurun çiseleyen damlalarını hissetti. Rüzgar oldukça kuvvetli esiyordu. Saçları savrulunca bir eliyle onları tuttu. Oğuz hemen yanına gelip ona kolunu uzatınca Nergis mesafesini koruyarak koluna girip rüzgara karşı onu korumaya alan Oğuz’a sığındı.

Telaşlı adımlarla restoranın içine girmeyi başardıklarında ikisinin de yüzünde gülümseme vardı. Birlikte yürüdükleri ilk zorlu yol bu olmuştu.

Görevli hemen yanlarına gelip onları masalarına götürdü. Nergis mavi beyaz boyalı bu şık restoranın ahşap parke zemininde ilerlerken insanlara baktı. Hepsi şimdiden koyu bir muhabbete başlamıştı.

“daha ağır bir balık kokusu beklemiştim,” diye fısıldadı yanında yürüyen Oğuz’a. Dediğini duyan görevli adam “bu konuya çok dikkat ederiz hanımefendi,” diye karşılık verdi.

“belli oluyor,”

Masalarına yerleşip siparişlerini verdikten sonra baş başa kalan çift az önce olanlar yaşanmamış gibi zararsız konulardan bahsetmeye başladılar. İkisi de kendi hayatlarını anlatıp birbirlerini tanımaya çalışıyordu. Yemekleri geldikten sonra bir müddet aç karınlarını doyurmakla meşgul oldular.

“balık tazecik,” dedi Nergis beğeniyle “övdüğün kadar varmış.”

“sizin gibi bir balık gurmesini memnun edebildiysem ne mutlu bana,” dedi Oğuz suyundan bir yudum alıp.

“tebrik ederim Oğuzhan Kaya,” dedi Nergis “benden tam puan aldın. Mekana bayıldım.”

“sık sık geliriz o zaman,” dedi Oğuz hemen. Nergis gelecek planlarına sık sık buraya gelmeyi dahil edip tebessümle onayladı.

“aslında burası İlyas abimin favori balıkçısıdır. Yengem balıktan hiç haz etmez de. O da canı balık isteyince Sinan’la beni alıp buraya gelir.”

“İlyas abini tanımadan çok sevdim. Her halinden zevkli bir adam olduğu belli.”

“öyledir.”

“dört erkek kardeş arasında evli olanın bir tek o olmasına şaşırmamak gerekiyor sanırım,” dedi Nergis karşısındaki adama sataşmaktan kendini alamamıştı ama Oğuz’un yüzündeki ifadenin ciddileştiğini görünce gülümsemesi yüzünde soldu.

“şaka yaptım,” dedi hemen toparlamak için. Oğuz başını sallayıp “biz Kaya erkekleri aşk konusunda şanssızız,” diye onayladı.

“siz?” dedi Nergis “bir tek İsmail abinin kırık bir aşk hikayesi olduğunu sanıyordum. Yoksa senin kalbini de birisi mi kırdı?”

“ben-“ dedi Oğuz. Yakalanmıştı. İnkar etmenin bir anlamı yoktu. Nasıl olsa öğrenecekti.

“sen-“

“evet biri vardı,” diye kabul etti Oğuz, “aşk sandığım yıllarımı verdiğim bir kadın vardı hayatımda.”

“sonra ne oldu?”

“her şey yalanmış,” Oğuz’un sesindeki acı Nergis’in içini yakmıştı. Bir anda tüm tadı kaçmıştı sanki. Yediği yemek midesini bulandırmaya başlamıştı.

“anlat lütfen,” diye rica etti.

“Nergis,” Oğuz bakışlarını kaçırmamak için kendini zorlayarak “ben evliydim,” dedi sonunda “yaklaşık bir buçuk yıl önce boşandım.”

“neden?”

“dediğim gibi başından beri bana karşı hiç dürüst olmadığını öğrendim. Daha doğrusu Neslihan gözümü açtı.”

“adı neydi?” Nergis içinde yükselen kıskançlığa hayret ediyordu. Farkında olmadan tırnaklarını avuçlarına geçirip sıkıyordu.

“İzel,” dedi Oğuz. İsmi dudaklarından dökülürken lanetliymiş gibi hissetmişti.

“peki İzel sana ne konuda yalan söyledi?”

Oğuz’un diline kadar gelen hakikati söylemeye cesareti yoktu. Sanki aldatıldığını söylerse kendine olan güvenini tamamen kaybedecekti. Sanki karşısında oturan kız ona farklı bir gözle bakmaya başlayacak, onun tarafından da aldatılabilir bir konuma düşecekti.

“neredeyse her konuda,” derken buldu kendini, “ailesi, geçmiş yaşantısı, duyguları her şey. Manipüle etmekten zevk alan, psikolojik rahatsızlıkları olan bir kadındı. Ben yıllarca bunu göremedim. Neslihan olmasaydı da göremeyecek ve hala bir yalanı yaşamaya devam edecektim.”

Masalarına çöken derin sessizliğin ardından Nergis “bu hiç beklemediğim bir şeydi,” diye itiraf etti “bana karşı dürüst olduğun için teşekkür ederim.”

“ben seninle temiz bir başlangıç yapmak istiyorum Nergis,” dedi Oğuz ve ekledi, “geçtiğimiz yıllar benim için çok zordu, durumu kabullenmem, hayatımı geride bırakmam ve yeni bir düzen kurmam zamanımı aldı. Sonra karşıma sen çıktın. Açıkçası aklımda yeni bir ilişkiye başlamak gibi bir şey yoktu ama sen- sen benim için beklenmedik bir sürpriz gibiydin. Senin varlığına kapılıp gitmekten kendimi alamadım.”

Nergis karmaşık duygular içinde tebessüm etmeye çalışıp “maalesef hayat kalbimizi kırmadan bırakmıyor,” dedi usulca, “yaşadıkların için çok üzgünüm. Seninle birlikte bir yola çıkmak benim de aklımda olmayan bir şeydi Oğuzhan ama senin de dediğin gibi temiz bir başlangıç yaptık biz. Umarım kırmadan, incitmeden yolu birlikte yürümeye devam edebiliriz.”

“inşallah Nergis,” dedi Oğuz çektiği vicdan azabının sesini batasıca gururu bastırıyordu. Birden kendini şu soruyu sorarken buldu.

“peki ya sen, senin hayatında biri oldu mu hiç?”

“ah,” dedi Nergis kaçamak bir bakış attı, “sanırım bir kere oldu.”

“sanırsın?” Oğuz bu cevabın sinirini bozmasına izin vermemeliydi, “nasıl olduğunu açıklar mısın?”

“fakültedeki ilk yılımdı. Beşinci sınıflardan herkesin gözdesi olan Umut diye bir çocuk vardı. Yakışıklı, zeki, kibar biriydi.”

“hmmm,” diyen Oğuz’un sesindeki huysuzluk Nergis’i gülümsetti.

“Umut nasıl olduysa beni görmüş, beğenmiş ve bir şekilde bana haber yollamış.”

“güvercinle mi?”

“Oğuz,” dedi Nergis “huysuzluk yapma anlatıyorum işte.”

“tamam,” ellerini kaldırıp “sadece dinliyorum,” diye ekledi.

“ben de ilk yılım olduğu için ve bu işlerde sıfır tecrübeye sahip olduğum için ve fakültedeki kızların beni gaza getirmesi sonucu Umut’la birkaç kez dışarıda görüştüm.”

“sonra ne oldu?”

Karşısında oturan adamın keskin bakışlarına muzip bir tebessümle karşılık veren Nergis “baştan sona fiyaskoydu diyebilirim. Ne konuşacak ortak bir konu bulabildik, ne de kalbimde en ufak bir hareketlenme oldu. Birbirimize uymadığımızı anlamamız çok uzun sürmedi ve böylece ben de çeyrek ilişkimi sonlandırdım.”

“çeyrek mi?” diyen Oğuz gülüp gülmemek konusunda kararsızdı.

“çeyrek tabi,” dedi Nergis “hatta o kadar bile etmez.”

“gram?” diye sordu Oğuz keyfi yerine gelmişti.

“bak bu daha iyi oldu,”

“ya da şöyle diyelim,” dedi Oğuz birden bakışlarında Nergis’in kalbini tekletecek bir yoğunluk ortaya çıkmıştı, “Umut kaybetti bense senin gibi bir inciyi kazandım.”

Oğuz masanın üzerinden elini uzatınca Nergis kalbi kulaklarında atarken usulca elini adamın sıcak avucunun içine bıraktı. Oğuz kızın elini sıkıp “temiz başlangıçlara,” diye fısıldadı.

“temiz başlangıçlara,” diye tekrar etti onu Nergis ve tam o anda ilk defa kendini bir bütün gibi hissetti. Tamamlanmıştı. Elini sıkıca tutan bu adamla birlikte tamamlanmıştı.

...

minik yıldızı parlatmayı unutmayın lütfen

kendinize çok iyi davranın

Rabbim gönlünüzü incinmekten ve incitmekten korusun

Allah'a emanet olun

Bölüm : 12.03.2025 20:34 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
RabiaSofi / Sevmeyi Yaşamak / 7. BÖLÜM
RabiaSofi
Sevmeyi Yaşamak

24.43k Okunma

2.61k Oy

0 Takip
105
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...