@rabiasofi
|
BÖLÜM9 Leyla, yatağın üzerinde serili duran elbiseye baktı. Uçuk duman beyazı rengi elbise hakim yakaydı. Balon kolları tüldendi. Eteği aşağı doğru salaş bir şekilde bollaşıyordu. Saçlarını, buklelerini iç içe geçirip serbest bir şekilde ensesinde toplamış ve bırakmıştı. Belli belirsiz bir makyaj yapmıştı. Şimdi tek işi bu elbiseyi giyip aşağıya inmek ve iki- üç saatliğine mutluymuş gibi rol yapmaktı. Gerçekte ise kalbi kaynayan bir kazan gibiydi. Kapı çaldığında “gel” dedi. İçeri kaynanası girince ayağa kalktı hemen. “daha giyinmedin mi?” “yok” Leyla’nın yüzündeki üzüntüyü yanlış anlayan Elife Hanım “kızım” dedi. “en azından kardeşini arayıp çağırsaydın. Belki gelirdi.” “o Antalya’da yaşıyor Elife Teyze” dedi Leyla. “hem çağırsam da gelmez ki” “neden?” “ben ona kimsesizliğini hatırlatıyorum çünkü” Hemen gözleri dolmuştu. Elife Hanım “aman tamam boş ver” diye konuyu kapatmaya çalıştı. “hem bak bundan sonra ben senin annenim yavrum. Yusuf Bey de baban. Bunu bil.” Leyla belli belirsiz başını sallayıp “teşekkür ederim” dedi. “siz bana sadece evinizi değil kalbinizi de açtınız.” Elife Hanım, Leyla’nın yüzünü okşayıp “hadi üstünü değiş artık.” Dedi. Leyla derin bir nefes alıp elbiseyi eline aldı. Banyoya geçip ütüsünü bozmamaya çalışarak elbiseyi giydi. Dışarı çıktığında Elife Hanım “hey maşallah” dedi. “Sultanlar gibi olmuşsun” Böyle söyleyince Leyla aklında hatıraların canlanmasını engellemek için arkasını dönüp “fermuarı kapatamadım” dedi. Elife Hanım fermuarı hemen çekti. Elinden tutup Leyla’yı bir tur döndürdü. “maşallah” dedi tekrardan. “Allah bir ömür boyu saadeti, kanaati, merhameti, saygıyı, inancı ve sabrı yuvanızdan eksik etmesin.” “amin anne” deyiverdi Leyla bir anda. Öyle içten dua etmişti ki dudaklarından kelimeler izin almadan çıkmıştı sanki. “ah yavrum” diye sarıldı Elife Hanım, Leyla’ya. Leyla da seneler sonra bir annenin sıcacık bağrına başını yaslayıp kokusunu içine çekti. Anne kokusunu unutalı çok olmuştu. Kalbi öyle acıdı ki bütün eksikliğini, bütün hüznünü hissetti tüm bedeninde. Sanki Elife Hanım bunu anlamış gibi Leyla’nın yüzünü iki eliyle tutup kaldırdı. Sıcacık gözlerinde şefkat vardı. “üzülme” dedi. “Allah bizimledir.” Leyla burnunu çekip kendini toparlamaya çalışırken kapı çaldı ve içeri İlyas girdi. O çoktan hazırlanmış ve aşağıya inmişti bile. Üzerinde lacivert bir damatlık vardı. Leyla’yı görünce iki üç saniyeliğine gözünü ondan alamadı. Sonra boğazını temizleyip “hazırsınız sanırım” dedi. “evet” dedi Leyla. “siz bir beş dakika daha oyalanın.” Dedi Elife Hanım ikisine bakıp. “Sonra da gelin.” “tamam anne” Odada baş başa kaldıklarında İlyas “Leyla” dedi. Farkında olmadan ona elini uzattı. Leyla biraz şaşırsa da kocasının avucuna kendi elini bıraktığında İlyas onu çekip kendi etrafında i bir tur döndürdü. Sonra gözlerinin içine bakıp “meydan okumakta haklıymışsın,” diye kabul etti ve sordu, “söyle bakalım yanına yakışmış mıyım?” Leyla o günkü konuşmalarını hatırlayıp güldü. Başını salladı ve “çok yakışmışsın İlyas Kaya,” diye cevap verdi. Paylaştıkları bu kısacık an o kadar derindi ki İlyas bir adım geri çekilip onu rahatsız etmemek için aralarına mesafe koydu. “sana bir şey söyleyeceğim ama telaş yapma tamam mı?” dedi sonrasında “ne?” dedi Leyla çoktan telaş yapmıştı bile. “Aygül ve Serhan burada.” “gerçekten mi?” içi çekilir gibi olmuştu bir anda. İlyas başını salladı. “annem çağırmış. İpek teyze ve Cemal amcayı” “annesi ve babasını yani” “sana dedim ya işte çocukluktan beri beraberiz diye. Onun babası ile benim babam aynı köyden. Üstelik çok uzak da olsa arada bir akrabalık bağı da var.” “ne? Bunu niye daha önce söylemedin?” “önemsemedim çünkü” Leyla sakin olmaya çalışıp “ailesiyle birlikte Serhan da gelmiş yani. O zaman bayağı ciddiler demek bu” “evet” Leyla bunun için İlyas ile evlenmemiş miydi? Aygül ve Serhan gerçekten yakınlaşsınlar diye. Demek ki planları işe yaramıştı. O zaman Leyla’nın yüreğini ezip geçen bu sancı nedendi? “Onu davet etmek aklımın ucundan bile geçmedi,” dedi kendi kendine “Onu en son şirkette gördüm. O günden sonra da hiç konuşmadık. ” Leyla şimdi aklına gelen ihtimalin dehşetiyle İlyas’a baktı. “bir rezillik çıkmasın!” “yok canım” dedi İlyas hemen. “öyle bir şey yapmaya yüreği yetmez o-“ İlyas son anda söyleyeceği kelimeyi yutup “Serhan’ın” diye bitirdi. “neyse tamam” dedi Leyla “hadi inelim artık” İlyas kapıyı açıp Leyla’ya yol verdi. Merdivenden indikten sonra Leyla, İlyas’ın koluna girdi. Salona girdiklerinde “geldiler” dedi Sinan. Herkes gibi o da çok şık olmuştu. En fazla otuz kişiden oluşan kalabalık onları görünce ayağa kalkıp alkışladılar. “tebrikler” dedi tanımadığı genç bir kız. Kimdi bu? Kuzen mi? Yeğen mi? gerginliğinden İlyas’ın kolunu haddinden fazla sıkmış olacaktı ki İlyas kulağına eğilip “sakin ol” diye fısıldadı. Leyla gülümsemeye çalışarak İlyas’ın ardından herkesle tek tek tanışıp tokalaştı. İş yerinden patronu Ali Kemal Bey ve yanında ki eşi tanıdık yüzlerden ikisiydi. Sıra Aygül ve Serhan’a geldiğinde önce Aygül’ün annesi ve babası ile selamlaştılar. Aygül “tekrardan tebrik ederiz” dedi. O da çok güzel olmuştu. “teşekkürler” dedi Leyla. “hoş geldiniz” Serhan’a baktığında üzerine gömlek ve ceket giydiğini gördü. Saçlarını açık bırakmıştı. Sakallarını tıraş etmiş ve düzeltmişti. Ancak gözlerinin altında hafif karartılar vardı. Leyla içi gitse de gülümseyip “iyi ki geldin” dedi kendini tutamayıp “bana kırgın olduğunu düşünüp seni davet etmeye cesaret bile edemedim.” Dedikleri kısmen doğruydu. Onu özlemişti. Onu özlemeye alışmak zorundaydı! “ama ben onu zorla getirdim.” Diye araya giren Aygül’e baktı. “çünkü sizin gibi dostlar arasında kırgınlık olmaz.” Leyla içtenlikle gülümsemeye çalıştı. Daha çok yutkunmak gibiydi yaptığı. Bu kadar iyi niyetli olmak zorunda mıydı? “çok iyi yaptın Aygül teşekkür ederim.” “eh buradan barıştığınız sonucunu çıkarıyorum artık” Serhan o zamana kadar sessizliğini korumuştu. Gülümsemeye çalışıp “elbette” dedi. “Leyla benim küçük kardeşim gibidir.” Şimdi direk Leyla’nın gözlerinin içine bakarak konuşuyordu. “kızarım ama küsemem zaten.” Leyla gelen darbeyi sindirmeye çalışırken Serhan devam etti. “hem ben kız tarafıyım. Tabi ki de burada olacağım.” İlyas karısının elinden tutup “tekrardan hoş geldiniz.” Dedi. O sırada Neslihan yanlarına gelip “çok güzel olmuşsun yenge” dedi. Bu hitaba hala alışamamıştı. Her duyduğunda midesine bir yumruk yemiş gibi oluyordu. “sağ ol Nesli.” Dedi ve Aygül’le Serhan’a dönüp “elbisemi Neslihan seçti” diye açıkladı. “iyi ki de o seçmiş.” Böyle söyleyince Neslihan daha da mutlu olmuştu. “sana da çok yakıştı ama” “ona çuval giyse yakışır zaten” dedi İlyas. Leyla mahcup olmuş bir edayla “tamam daha fazla şımartmayın beni” diyerek gülümsedi. Serhan onları dikkatle izliyordu. “Aygül abla İpek Teyze seni çağırdı bu arada” dedi Neslihan. Aygül “öyle mi” derken annesini bulup ortadan kaybolmuştu bile. Neslihan da yaşıt kuzenlerinin yanına gittiğinde üçü bir arada kalakalmıştı. “gerçekten çok güzel olmuşsun Leyla” dedi Serhan bir anda. İnadına yapıyordu bunları. Leyla anlamıştı. Nitekim “sen zaten her zaman güzeldin” diye devam etti. Leyla bu zor durumdan kurtulmak için “aman canım gelinim diye bu kadar abartmayın siz de” dedi işi şakaya vurarak. “bu arada siz ne zamandan beri birlikteydiniz?” İlyas ve Leyla bir anlık sessizlikten sonra birbirlerine baktılar. İlyas, Serhan’a dönüp “ilişkimiz bu yılbaşında başlamıştı.” Dedi. Serhan yutkunup “öyle mi?” diye sordu. Sorgulayan bakışları ikisi arasında gidip geliyordu. “o zaman sizi gerçekten tebrik ederim çünkü hiçbirimiz sizin birlikte olduğunuzu anlayamadık bile.” “İlyas beni korumak için çok dikkatli davrandı” dedi Leyla. Elleri buz kesmişti sanki. “şirkette birlikte olduğumuz bilinseydi benim için çok zor olurdu.” “haklısın” diye kabul etti Serhan “ama en azından bana söyleyebilirdin. Gidip kimseye söyleyecek halim yoktu ya” Leyla köşeye sıkıştığını hissediyordu artık. İlyas ise sinirlenmeye başlamıştı. “böyle olmasını tercih ettik” dedi tane tane. “birbirimizi tanımak, anlamak istedik.” “neyse” dedi Serhan. “olan olmuş. Artık önümüze bakacağız. Ben hep Leyla’nın yanındayım ne de olsa” Sesindeki ima öyle barizdi ki İlyas kendini tutamayıp bir an ona doğru hamle yapacaktı ki Leyla elini göğsünün üzerine koyup “diğer misafirlerle de sohbet edelim hayatım” dedi. Serhan’a bakmadan “görüşürüz” diye mırıldandı ve İlyas’ı oradan uzaklaştırıp mutfağa götürdü. “herifteki yüzsüzlüğe bak” dedi İlyas sinirle “buraya Aygül ile beraber gelmiş hala seninle ilgili bana laf sokuyor. Şerefsiz” “İlyas lütfen” dedi Leyla dayanamayıp “lütfen kendine hakim ol. Serhan’ın böyle tepki vereceğini biliyorduk zaten.” İlyas tüm kızgınlığını bu kez Leyla’ya yöneltip “böyle tepki vereceğini biliyorduk mu?” dedi “yahu adam gözü sendeyken başka kadının elini tutmuş. Yetmemiş buraya da o başka kadının vasıtasıyla gelmiş. Yüzüne karşı Leyla benim kardeşim gibidir derken bize dediği laflara bak! Sen de tutmuş hala bana o herifi savunuyorsun?” Leyla kocasının iki kolundan tutup “beni iyi dinle İlyas” dedi. “Serhan bizi deşecek çünkü canı çok ama çok acıyor ve bunun acısını senden çıkartmak istiyor. Aygül burada, çok mutlu ve öyle kalmaya devam edecek çünkü biz Serhan’ı birbirimizi sevdiğimize ikna edeceğiz ve o da benden vazgeçip Aygül’le gerçekten bir yola çıkacak. Anladın mı?” İlyas iki kolundan tutup onu sarsan kadına bakakalmıştı. Ağzından taşan öfkesine gem vurmayı başardığında başını salladı. Leyla ellerini çekip “toparlandıysan geri dönelim. Yüzük takacağız daha.” “tamam hadi geri dönelim” Salona döndüklerinde adını hatırlayamadığı kuzenlerden biri “nereye kayboldunuz çifte kumrular?” diye sorunca İlyas gülüp “yakalandık sevgilim” dedi Serhan’ın duyabileceği bir şekilde. Leyla da “çaktırmayın” diye göz kırpınca gülüşmeler çoğaldı. Devamında İlyas’ın babası daha önce kıyılan nikah hakkında esprili bir açıklama yapıp Neslihan’ın elinde tuttuğu tepside duran yüzükleri takıp “Allah utandırmasın. Rabbim gönüllerinizi birbirinizle bereketlendirsin” diye dua etti. “amin” dedi İlyas. Tıpkı Leyla gibi onun da istemsiz olarak çıkmıştı bu kelime dudaklarından. Yüzükler takıldıktan sonra orada bulunan herkes sırasıyla yeni çifte altın ve para cinsinden hediyelerini takdim ettiler. En son Elife Teyze, Leyla’nın boynuna çok şık bir kolye takıp “evime hoş geldin kızım” dedi. Leyla ona sarılıp “hoş buldum” dedi canı gönülden. Bu kadına karşı içinde çok büyük bir sevgi uyanmıştı. Yemekler dağıtıldıktan sonra geceye kadar süren muhabbetin sonuna gelindiğinde bütün ev ahalisi ufak ufak gitmeye başlayan misafirleri yolculamak için evin bahçesine çıktılar. Vedalaşma vakti Serhan ve Aygül’e geldiğinde bir an dördü de ne diyeceğini bilemedi. “tekrardan mutluluklar dileriz” dedi Aygül. Genellikle dördü arasındaki sessizliği ilk bozan o oluyordu zaten. Leyla ona dikkatle baktı. Yüzünde bir sahtelik bir tereddüt aradı. Var mıydı? “teşekkürler Aygül” dedi İlyas gözlerine bakarak. El sıkıştılar. Leyla, İlyas’ın ona karşı hala bir zaafı olduğunu biliyordu. Aygül, İlyas’ın zayıf karnıydı. Aygül ise Leyla’ya sarılırken “birbirinize iyi bakın” dedi yumuşak bir sesle. Leyla başını sallayıp gülümsemeye çalıştı. Sıra Serhan’a geldiğinde çocukluğundan beri hayatında olan adama baktı. Serhan ona göz kırpıp “çok mutlu ol” dedi. “mutluluğu en çok sen hak ediyorsun.” Sonra İlyas’a dönüp “onu sakın kırma” diye ekledi. Bu bir tehdit miydi? İki adam el sıkışırken İlyas “gözün arkada kalmasın” dedi kendinden emin bir şekilde. “bundan sonra Leyla, benim hayatım.” Leyla iki adamın söze dökülmeyen düellosunu seyrederken kendini çok yorgun hissediyordu. Bütün bunları istemediği içindi bu yorgunluk. Tüm hayatının yorgunluğuydu. Serhan direk İlyas’a bakarak “karınla iki dakika özel konuşabilir miyim?” diye izin istediğinde İlyas şaşırsa da huzursuz bir baş sallayışla “siz dönene kadar biz de Aygül’le muhabbet ederiz.” Dedi. Serhan, Leyla’ya eliyle boş bahçeyi gösterdi. Diğerlerinden belli bir mesafede uzaklaştıktan sonra Serhan dönüp kızın karşısına geçti. Gözleri bir an için arkalarında duran birine büyük ihtimalle İlyas ve Aygül’e takıldı. Sonra Leyla’nın gözlerine bakıp “veda etmek istedim” dedi. “ne yani bundan sonra seni hiç görmeyecek miyim?” diye sordu dalga geçerek. Serhan gülüp başını salladı. “göreceksin elbette. Ama eskisi gibi olmayacak.” Leyla istemeden de olsa başını salladı. “her şey değişti değil mi? okul bahçesinde oyun oynayan çocuklar değiliz artık.” “büyüdük,” dedi Serhan acıyla ve ekledi “oynadığımız oyunlar da değişti.” ceketinin cebinden bir paket çıkarırken gözlerini Leyla’dan ayırmıyordu. “bu senin için” deyip paketi uzattı. Leyla paketi alırken “ama siz hediyenizi vermiştiniz” dedi kendini tutamayıp. “bu sadece senin için Leyla.” Leyla paketi açtığında içinden minik bir cam küre çıktı. İçine özenle bir obje yerleştirilmişti. Onun ne olduğunu hemen hatırladı. Bu Serhan için sahil kenarından bulduğu deniz kabuğuydu. Üstünde bir çentik vardı. Leyla bunu Serhan’a verirken “bak o da hasarlı tıpkı benim gibi” demişti. Serhan ise “ben ikinize de çok iyi bakarım sen merak etme” diye karşılık vermişti. “bunca zaman sakladın mı bunu?” diye sordu gözleri dolarak. Serhan başını sallarken ellerini cebine soktu. “özel bir şey olsun istedim. İkimize ait” Leyla gözlerini hediyesinden ayırıp Serhan’a baktığında neredeyse itiraf edecekti. Ona olan aşkını haykıracaktı adeta. Belki de Serhan’ın istediği şey de buydu. Leyla’nın ağzından çıkacak bir çift cümleyi duymak istiyordu. Ama Leyla bunu yapamazdı. Onun yerine dudaklarından “teşekkür ederim” cümlesi döküldü fısıltıyla. “bu çok kıymetli, özenle saklayacağım” “biliyorum.” Serhan bir kere daha arkasında duran kişilere bakıp “burada bu insanlarla mutlu olacaksın değil mi?” diye sordu. Leyla gözlerini kaçırmadan başını salladı. “ben zaten mutluyum.” “bu evlilikten eminsin değil mi?” diye sorularına devam etti Serhan. Tek istediği ufacık bir umuttu. Leyla yutkunup ne diyeceğini şaşırmışken başını bir kere daha sallayıp “aklın bende kalmasın” dedi ve ekledi “İlyas bana o kadar güzel davranıyor ki kendimi dünyanın en şanslı kadınıymışım gibi hissediyorum. Hele ailesi; o kadar sıcakkanlı insanlar ki anlatamam.” Serhan buruk bir tebessümle başını sallayıp “o zaman gözüm arkada kalmayacak. Seni emin ellere teslim ediyorum. Malum ben kız tarafıyım.” Dedi ve Leyla’nın oynadığı oyuna katıldı. İçi yangın yeri olsa da Leyla gülümseyip “öyle değil mi” dedi. Bu yemeğe katılan Leyla’nın tek yakını Serhan’dı. “beni yalnız bırakmadığın için teşekkür ederim. Sen olmasaydın-“ “ne zaman ihtiyacın olursa ben hep yanında olacağım. Aksini düşünme bile.” Leyla minnettar bir gülümsemeyle hediyesini minik çantasının içine koyarken “ne kaynatıyorsunuz bakalım” diyen Aygül’ün sesini duydu. Dönüp baktığında İlyas’la ikisinin yanlarına geldiğini gördü. “siz gelmeyince biz yanlarına gidelim dedik” diye ekledi Aygül. Serhan gülüp “iyi yaptınız canım.” Dedi. Aygül’e bakan gözleri aydınlıktı. Leyla içinden ikisi için dua etti. Serhan’ın da Aygül’ü çok ama çok sevmesini istiyordu. Yanına gelip kolunu ona saran İlyas “çok yoruldun değil mi?” dedi ilgili bir koca gibi. Leyla ise başını sallayıp “iyiyim hayatım” diye karşılık verdi. “biz gidelim artık” dedi Serhan. “tekrardan mutluluklar dileriz.” “teşekkürler” dedi İlyas, Leyla’yı daha da sıkı sararken. Leyla onların gidişini seyrederken Serhan son bir kez dönüp onlara baktığında el sallayıp gülmeye çalıştı. Gözden kaybolduklarında İlyas’a bakıp “artık halim kalmadı. Çok yoruldum” diye fısıldadı. İlyas’ın ailesi geri kalan akrabaları yolluyordu hala. Herkes bahçedeydi. “biraz daha dayan” dedi İlyas birlikte kalabalığın arasına geri döndüler. Yarım saat sonra herkes gittiğinde sadece ev halkı baş başa kalmıştı. Yorgun argın bahçedeki masanın etrafında birleşmiş insanlara baktı. Artık onun da soyadı Kaya idi. Leyla Kaya olmuştu. “kızım” dedi İlyas’ın annesi. Leyla ona baktı. “hadi siz odanıza çıkın artık. En çok siz yoruldunuz.” Küçük kardeş Sinan çoktan masada uyuyakalmıştı bile. Neslihan ayakkabılarını çıkarıp ayaklarını uzatmış, Oğuzhan ise kravatını çıkarıp fırlatmıştı. Leyla, Elife Hanımın elini tutup “her şey için sağ ol anne” dedi. Sesi titremişti. Kalbi acımıştı ama demişti. “hakkın ödenmez.” “ne yaptım ki kızım Allah aşkına” derken halinden pek bir hoşnuttu kaynanası. “ooo” dedi Oğuzhan alayla “artık annem resmen kaynana oldu. Milli oluşunu tebrik ederim” Neslihan gülerken Elife onlara ters ters bakıp “münasebetsizler” diye söylendi. Leyla ayağa kalkıp “hepinize iyi geceler.” Dedi gülmesini saklamaya çalışıp. “Her şey çok güzeldi. Hepinize çok teşekkür ederim” diye ekledi. İlyas da onunla birlikte ayağa kalkıp elinden tuttu. Nedensiz bir şekilde gerilmişti artık. Her şey o kadar gerçekçiydi ki sanki düğün gecesi de olacakmış gibiydi. Ancak ikisi baş başa kaldıkları an her şey bitiyordu. “iyi geceler kızım” dedi Yusuf Bey. “teşekkür edilecek bir şey yok. Evlatlarımız için yaptık her şeyi.” “biliyorum.” Leyla ona bakıp sıcak bir tebessümle “yine de sağ ol baba” dediğinde adam bir an şaşırsa da mutlu olduğu belliydi. Leyla ise başkasına anne baba demenin ağırlığını yeni yeni hissetmenin şoku içinde yatak odasına bilinçsizce çıktı. İlyas arkalarından kapıyı kapatıp kilitlediğinde Leyla ayakkabılarını çıkarıp kendini yatağa attı. “bitti çok şükür” dedi gözlerinden uyku akıyordu ancak kalkıp üstünü değiştirip banyoya girmesi gerekiyordu. “evet çok şükür” Leyla başını salladı. “bundan sonrasını zaman halledecek inşallah” “inşallah” Diye onayladı İlyas. Sonra dayanamayıp “Serhan sana ne verdi?” diye sordu. “küçük bir hediye” diye cevapladı Leyla. İlyas ona bakıp “özel bir şey galiba” dedi imalı bir şekilde. Leyla yataktan kalkıp “evet öyle” dedi kesin bir şekilde. İlyas, Leyla’nın Serhan’a umut verdiğinden şüpheleniyordu ve Leyla bunun farkındaydı. Bu da sinirlerini bozuyordu. İlyas ise Leyla’nın bu cümlesi üzerine hiçbir şey söylememeyi tercih etti. Düğün yemeğinde takılan her şey odalarına gönderilmişti. “takıları senin almanı istiyorum” dedi İlyas konuyu değiştirmek amacıyla. Leyla ona şaşkınlıkla bakıp “ne?” dedi. Sonra hızlıca kafasını sallayıp “hayır olmaz. Hayatta olmaz.” Diye ekledi. “neden ama?” “farkındaysan yemeğe tek bir yakınım katıldı” dedi Leyla. “takı takanların hepsi senin yakınlarındı.” “ne fark eder. Hem ben-“ “sen ne?” dedi Leyla meydan okurcasına. İlyas karşısına geçip mantığa davet edermiş gibi ellerini kaldırıp “bu iş bittiğinde-“ “yani boşandığımızda” diye düzeltti Leyla onu. İlyas başını sallayıp devam etti. “mağdur olmanı istemiyorum tamam mı? Seni bu işin içine sokan benim. Ve inan bana ömrüm boyunca bunu yaptığım için çok üzgün olacağım.” “İlyas bana kefaret ödemene gerek yok. Kira meselesinde de aynı şeyi yaptın. Lütfen böyle bir şeye gerek yok” dedi Leyla. Kendini berbat hissediyordu artık. Üzerindeki düğün elbisesi dururken bu konuşmayı yapmak çok iğrençti. Giriştikleri iş baştan sona iğrençti. “bak bu evliliği yaptık çünkü ikimiz de umutsuzduk. Ben Serhan’ı korumak istedim ve sen de aşık olduğun kadını korumaya çalıştın. Şimdi de bu haldeyiz. Derdim takılar değil. Derdim –“ Leyla gözlerini kapatıp derin bir iç çekti. “derdim ne ben de bilmiyorum.” İlyas başını sallayıp karısına arkasını döndü ve kol düğmelerini çıkartırken “derdinin ne olduğunu ben biliyorum” dedi. “neymiş?” “Serhan” Leyla başını sallayıp gözlerini devirirken “sen bana güvenmiyorsun değil mi? Kişi karşısındakini kendi gibi sanırmış. Aygül sana bugün evet dese hiç düşünmeden ardından gideceğin için beni de kendinle karıştırıyorsun.” deyiverdi hiç düşünmeden. İlyas ona bakıp “sen ne dediğinin farkında değilsin. Sus istersen gece gece laf sokmaya çalışma!” diye diklendi. Şimdi ikisi de gerginleşmişti. “ben insanlara laf sokmaya çalışmam” Leyla başındaki tel tokalardan kurtulmaya çalışırken sinirlenip aniden bir tokayı çekip yatağa fırlattı. “ne kast ediyorsam direk söylerim.” “ne yani ben onca yaşanana rağmen Aygül’ün bir evet lafının peşine kapılıp gidecek kadar iradesiz biri miyim?” İlyas ise kol düğmelerini koyduğu çekmeceyi sertçe itmişti. Leyla ona hışımla dönüp “sen aşkı iradesizlik zannediyorsun” diye patladı. “sevmenin de türlü çeşit olabileceğini anlayamıyorsun.” “sen beni neyle suçluyorsun ya?” dedi İlyas. İkisi de haftaların gerginliği yüzünden yay gibi olmuşlardı. “seni bir şeyle suçlamıyorum. Sadece beni kendinle karıştırma diyorum” “Leyla!” dedi İlyas uyarırcasına. Ancak Leyla’nın geri adım atmaya niyeti yoktu. Elleriyle kendisini ve onu gösterip “şu halimize bak!” dedi. “Evlendik. Utanmadan insanları davet ettik. Eğleniyormuş gibi yaptık. Birbirimize aşıkmışız gibi yaptık.” Çaresizlikle elleri yere düşerken alt dudağını sıkıp düğümlenen boğazıyla yutkunmaya çalıştı. “biz insanları kandırdık İlyas” diye fısıldadı. “yüreği güzel insanları kandırdık hem de.” Şimdi İlyas, Leyla’nın derdini anlamıştı. Kendisi de bunun vicdan azabıyla kıvranmıyor muydu? Bakışlarını birbirlerinden kaçırıp kendi içlerine saklandılar. “Elife teyze, Yusuf amca, kardeşlerin, arkadaşların, herkes! Herkesi kandırdık. Bu çok- çok- zalimce, acımasızca” “biliyorum” dedi İlyas. “inan bana eğer o güne dönme şansım olsaydı-“ “ama yok” Leyla kendine gelip duruşunu dikleştirdi. “bugünü yaşamaya mahkumuz. Bu yüzden birbirimize yüklenmenin bir anlamı yok. Ben kendi adıma özür dilerim” “ben de özür dilerim.” Dedi İlyas hemen. “ikimiz de çok yıprandık çok yorulduk. Biraz dinlenelim.” “ve birbirimize güvenelim lütfen” diye ekledi Leyla. İlyas başını sallayıp “elbette” dedi. Geri kalan hayatlarının ilk günü başlamak üzereydi. |
0% |