

iyi okumalar dilerim. yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum
BÖLÜM
İddianame
Ertesi gün iş yerine gittiğinde Melikşah onun gelmesini bekliyormuş gibi kapıda karşıladı ve “gönderdiğin ayrıntılı dosya için teşekkür ederim,” dedi hemen. Neslihan başını sallayıp “işe yaradığına sevindim,” diye karşılık verdi.
“ne zaman çıkacağız?” diye sordu Melikşah. Neslihan ona bakıp (gamzesini görmezden gelmeye çalışarak) içinde yükselen heyecanı dizginlemeye çalıştı,
“öğlenden sonra”
“tamam, o zaman iyi çalışmalar.”
Melikşah yerine geri dönerken Neslihan arkasından bakıp kalbini yokladı bir kere daha. Kesinlikle bir şeyler hissediyordu. Heyecan ve ne? Neydi bu?
Masasına geçmeden önce Alparslan Bey’in yanına uğradı. Adam düne göre biraz daha iyi gözüküyordu. Üzerinde koyu yeşil bir gömlek vardı. Kollarını sıyırmış ve çoktan işe odaklanmıştı.
“günaydın,” dedi Neslihan tebessümle “nasılsınız?”
“iyiyim Neslihan Hanım,” dedi genç adam. Otuzlu yaşlarının başındaydı. Belki de daha gençti Neslihan kestiremiyordu çünkü yüzü çok yorgun gözüküyordu. Sert bir yüz ifadesi vardı. Sakalları koyu kahverengindeydi. Saçları güzelce tıraş edilip taranmıştı. Kehribar renkli gözleri deneyimli bir avukatın keskin bakışlarına sahipti.
Neslihan’ın onu inceleyen bakışlarının farkında tebessüm etmeye çalışıp “siz nasılsınız?” diye sordu. Neslihan onun bu aralar nadiren güldüğünü bildiği için çabasını takdir etti.
“ben de iyiyim teşekkür ederim. Müsaitseniz size birkaç mesele hakkında danışacaktım. Değirmen davası ile ilgili birkaç şey.”
“elbette,” dedi adam masasında yana kayıp “buyurun,” diye ekledi. Neslihan hevesle dosyaları kapıp adamın yanına bir sandalye çekip oturdu. O sırada Esma abla masalarına sıcak çay getirdi.
Onların birlikte çalıştığını gören Irmak yanlarına uğrayıp çalışmalarına biraz ortak oldu ve sonra kendi işine döndü.
Öğle vaktine kadar dava hakkında aklına takılanları sorup pek çok şey öğrenen Neslihan gitme vakti yaklaşınca dosyaları kapatıp toparlandı. Masadan kalkmadan evvel kaçıncı bardak olduğunu hatırlamadığı çayını bitirmek ve teşekkür etmek için adama dönüp “çok teşekkür ederim,” dedi minnetle “yardımınız benim için çok kıymetli, üstelik size hayran olmamak mümkün değil. İnşallah ben de bir gün sizin gibi başarılı bir avukat olabilirim.”
Bu övgü karşısında Alparslan Bey içten bir gülümseme ile başını sallayıp “yardımcı olabildiysem ne mutlu bana. Sizin gibi yolun başındaki genç arkadaşlara yol göstermek bizim vazifemiz.”
“böyle söyleyince de emekliliğinize iki hafta kalmış gibi hissettim Alparslan Bey,” dedi Neslihan muzip bir tavırla. Adamın gülümsemesi büyüdü. Evet, epeyce genç bir adamdı.
“aslında çoktan emekli oldum,” diye fısıldadı bir sır verir gibi “ama geçim sıkıntısı işte.”
“anladım,” Neslihan bu küçük şakalaşmadan büyük bir keyif alarak devam etti, “eh ben sizi daha fazla yormayayım o zaman.”
“istediğiniz her an bana gelip takıldığınız şeyleri sorabilirsiniz Neslihan Hanım,” dedi içtenlikle. O sırada telefonu çalmaya başladı ve ekrana bakıp tekrar o yorgun ve tükenmiş haline geri döndü. Neslihan hemen kalkıp “kolay gelsin,” dedi. Masasına geçerken adam da konuşmak için dışarı çıkmıştı bile.
“kim aradı?” diye sordu Irmak fısıltıyla Neslihan alt dudağını sarkıtıp “bilmiyorum,” dedi ve ekledi “ama kim aradıysa adamın tüm keyfi kaçıp gitti anında.”
“Allah Allah,” dedi Irmak “bu adamın derdi ne çok merak etmeye başladım.”
“ne yalan söyleyeyim ben de,” diye katıldı ona Neslihan.
Öğle yemeğine çıktıklarında Irmak “e heyecanlı mısın?” diye sordu hemen. Neslihan omuz silkip “niye heyecanlı olacakmışım ki?” diye sordu.
“e canım Melikşah ile çıkacaksınız ya!”
“hayır heyecanlı değilim,” dedi Neslihan inatçı bir tavırla “hem bu iş için ilk defa dışarı çıkışım değil.”
“öyle tabi,” Irmak yemeğinden bir çatal alıp ekledi “ama Melikşah ile ilk dışarı çıkışın.”
“Irmak,” dedi Neslihan rica eder bir tonda. Irmak parmaklarıyla dudaklarını fermuar çeker gibi yapıp “sustum,” dedi sadece.
Yemek bittikten sonra ofise geri döndüklerinde Melikşah’ı ortalıkta göremeyince Neslihan etrafına bakınıp onu aradı. Göremeyince masasına geçip oturdu. Dosyaları toparlarken bir yandan da Melikşah’ın gelmesini bekliyordu. Sonunda kapıdan içeri girdiğinde Neslihan ayaklandı.
Melikşah yanına gelip “ben hazırım,” dedi. Neslihan tabletini gösterip “ben de,” dedi tebessümle. Üstlerini giyip kapıdan çıktılar. Asansörün oraya doğru yürürken Alparslan Bey’in sinirli sesini duyunca ikisi de yavaşladı.
“ben ne yapabilirim!” diye bağırıyordu adam “ben de yoruldum!”
“merdivenleri kullanalım,” dedi Neslihan fısıltıyla. Melikşah başını salladı. Onlar merdivenlerde dönerken Alparslan “bıktım artık, gerçekten bıktım!” diyordu.
“sanırım karısıyla tartışıyor,” dedi Neslihan üzgün bir tebessümle “mesele ne ise en kısa zamanda halledebilirler umarım.”
“evli mi?” diye sordu Melikşah biraz şaşırarak. Sonra başını sallayıp “umarım,” diye karşılık verdi. Kafasını çevirip Neslihan’a baktı. Merdivenlerden inmeye devam ediyorlardı.
“nasılsın Neslihan?” diye sordu Melikşah. Neslihan ona bakıp “iyiyim sen?” diye sordu.
“ben de çok iyiyim ama sanırım biraz heyecanlıyım.”
“öyle mi?” dedi Neslihan şaşırmış gibi “neden?”
“pek çok sebebi var,” Melikşah başını çevirip merdivenlerden inmeye devam etti ama konuşmayı bitirmişti.
Dışarı çıktıklarında Neslihan “benim arabamla gidelim,” dedi. Melikşah omuz silkip “benim bir arabam yok zaten,” diye karşılık verdi.
Neslihan buna ne diyeceğini bilemediği için sessiz kaldı. Arabaya bindiklerinde adresi yazıp yola çıktılar. Melikşah dikiz aynasına asılı inci dizili minik tespihe dokunup “ne güzelmiş,” dedi.
“babamın hediyesi,” dedi Neslihan hemen.
“araba mı yoksa tespih mi?” diye sordu Melikşah.
Neslihan güldü, “araba mezuniyet hediyesi, abilerim ve babamdan ortak bir hediye.”
“abilerin?” Melikşah’ın sesindeki bir ton Neslihan’ı güldürmüştü. Sinyal verip sola dönerken “abilerim evet üç tane bir de ergen bir erkek kardeşim var.”
“vay canına,” dedi Melikşah “hukuk alanını seçmene şaşırmamalı.”
Neslihan kıkırdamamak için kendini tutup “bir sürü erkeğin olduğu bir evde büyürken hakkımı savunmayı çocuk yaşta öğrendim doğru,” diye onayladı.
“ben tek çocuğum,”
“ve halinden çok memnunsun değil mi?”
“yani,” dedi Melikşah biraz muzip bir tavırla “pek çok açıdan tek çocuk olmak harika bir şey. Bir kere anne ve babamın sevgisini kimseyle paylaşmak zorunda kalmadım. Onların ilgi alanında hep ben vardım- ki bu da bazen iyi bazen kötü olabiliyor.”
“şımarıklık kokusu alıyorum,” dedi Neslihan gözünü bir anlığına yoldan ayırıp yanında oturan adama kısa bir bakış atarken.
Melikşah ellerini kaldırıp “ben masumum hakime hanım,” dedi gülerek. Neslihan omuz silkip “reddedildi,” dedi muzip bir tavırla. Bir yandan da içinden tekrar ediyordu: Gamzesine bakma, gamzesine bakma!
“tamam,” Melikşah ellerini indirip “itiraf ediyorum; ben şımarık, evin tek ve biricik oğluyum.”
“şimdi oldu.”
Gidecekleri yere vardıklarında Neslihan kolaylıkla arabayı park etti. Melikşah etkilenmiş bir halde “tek seferde,” dedi.
“eh bu kadar erkek kardeşimin olmasının güzel tarafları da yok değil.”
Dışarı çıkıp onları bekleyen karşı tarafın avukatları ile selamlaştılar. Binaya girerken kadın “beklenen uzlaşma bugün sağlanabilir umarım,” dedi.
“müvekkilimiz şartlarını açıkça beyan etti,” diye karşılık verdi Neslihan “umarım dediğiniz gibi olur.”
Görüşme sona erdiğinde taraflar arasındaki anlaşmazlık daha da artmıştı. Herkesin gözünün olduğu arazi kimse tarafından paylaşılamıyordu. Yüksek bir meblağ karşılığında dahi araziden vazgeçmeyen inatçı adam epey aksiydi.
Arabaya geri dönerlerken Melikşah “epey zorlu bir süreç olacak belli oldu,” diye yorumda bulundu.
Neslihan sadece başını salladı. Zihnen çok yorgun hissediyordu. Melikşah ona bakıp “bence birer kahveyi hak ettik,” dedi karşı kaldırımdaki bir kafeyi işaret ederek. Neslihan biraz heyecanlansa da “bence de hak ettik,” diye cevap verdi.
Karşı kaldırıma geçerken yaklaşan arabalar yüzünden koşmak zorunda kaldılar. Melikşah içgüdüsel bir koruma isteğiyle elini hafifçe Neslihan’ın koluna koyup koşarken ona destek oldu. Neslihan kalp atışlarının hızlandığını hissetti.
Kafeye geçip oturduklarında iki kahve sipariş ettiler. Melikşah dikkatle Neslihan’ı inceledi bir an. Neslihan ise bunun farkında etrafına bakınıyordu. Küçük ve sıcak bir yerdi geldikleri kafe.
“sana bir şey sorabilir miyim?” dedi Melikşah ılık bir ses tonuyla. Neslihan o sırada kahveleri getiren garsona teşekkür edip kokusunu içine çekerken başını sallayıp “elbette sorabilirsin,” dedi samimiyetle.
“ben, senden çok hoşlanıyorum Neslihan,” dedi Melikşah aniden ve yutkunup devam etti, “seni tanımak istiyorum ve merak ediyorum acaba sen de benim sana karşı hissettiğim şeyleri hissediyor musun?”
Neslihan hiç beklemediği bu itiraf karşısında bir an donup kaldı. Tüm aklı kalbiyle birlikte çalışmayı bırakmıştı. Saniyeler geçip giderken sessiz kalmaya devam etti. Bir an rüya gördüğünden şüphelendi.
“b-ben,” diye kekelemesi üzerine Melikşah araya girdi, “eğer aynı şekilde hissetmiyorsan-“
“öyle değil,” dedi hemen Neslihan. Bunun üzerine Melikşah ona umutla baktı, Neslihan yutkunup aklını toplamaya çalıştı.
“çok ani oldu,” dedi Neslihan sonunda “yani demek istediğim ben bu kadar erken bir itiraf beklemiyordum.”
“seni korkuttum mu?”
“evet,” dedi Neslihan gülerek. Çıldırmış olmalıydı.
“çok mu hızlı gittim?” diye sordu Melikşah yine. Neslihan kafasını salladı. Gülümsemesi büyümeye başlamıştı. Kalbinde daha önce hissetmediği bir neşe hissetmeye başladı.
“şimdilik sadece birbirimizi tanımakla başlasak olmaz mı?” diye sordu Neslihan sonunda. Melikşah utangaç bir tebessümle ona bakıp “bu duygularımın karşılıklı olduğu anlamına gelmez mi ama?” diye sorusuna soruyla karşılık verdi.
Bu kez yanakları kızaran taraf Neslihan olmuştu. Bakışlarını kaçırıp usulca başını salladı. Melikşah gülüp “keşke sesli de duyabilseydim,” diye rica etti. Neslihan onun gözlerine baktığında kendini kaybolmuş gibi hissetti bir an. Onun gözlerinde kaybolabilirdi de.
Göğsü hızla inip kalkarken “ben- ben de sana karşı yani demek istediğim şey- hissettiğim şey-“
Melikşah gülümseyerek onu dinlerken Neslihan bir an durup derin bir nefes aldı ve gözlerini açıp karşısında oturan adama bakıp “benim de sana karşı hissettiğim çok özel bir duygu var içimde. Acele ederek, ya da utanıp kaçarak heba etmek istemediğim kadar özel.”
Melikşah bir an çok daha derin anlamlar içeren bir bakışla kızı süzdü. Neslihan ise onun gözlerine kitlenmiş gibiydi. Sanki bulundukları mekan ya da içinde oldukları zaman belirsizleşmiş ve her şey ikisinden ibaret kalmıştı.
“Neslihan,” dedi Melikşah usulca. Neslihan kalbi yerinden çıkacakmış gibi hissetti.
“evet,”
“baştan uyarayım ben sana çok fena aşık olacağım.”
“Melikşah,” dedi Neslihan daha da utanarak. Melikşah muzip bir gülümseme ile başını eğip ona baktı.
“tamam, daha fazla itiraf yok. Sadece birbirimizi tanıyacağız.”
Neslihan biraz rahatlayarak “ve kahvemizi içeceğiz,” diye ekledi bir yudum alıp. Kesinlikle kafeine ihtiyacı vardı. Ya da yoktu. Adrenalin tüm vücudunu ele geçirmiş olabilirdi.
“o zaman ben merak ettiğim ilk soruyu soruyorum,” dedi Melikşah.
“sor bakalım.”
“abilerin arasında katil olma potansiyeli olan biri var mı?”
Bu soruya kıkırdayarak karşılık veren Neslihan “merak etme annem onları bir bakışıyla uslu çocuklar haline getirebilir,” diye ekledi.
“bu güzel,” dedi Melikşah “o zaman anne ve babanın isimlerini öğrenmem gerekiyor.”
“Yusuf ve Elife, senin?”
“Fatih ve Sultan”
Neslihan kahkahasına engel olamayınca Melikşah ona hayran bakışlarla başını sallayıp “adımdan da anlaşılacağı üzere,” diye ekledi.
“bence çok tatlı,”
“tamam o zaman sıra kardeşlerine geldi.”
“hazır mısın?” diye sordu Neslihan oturduğu yerde omuzlarını dikleştirip. Melikşah ciddi bir tavırla başını salladı.
“en büyük ağabeyimin adı İsmail. ABD’de yaşıyor. Ondan sonra İlyas abim var. Yaklaşık dört yıldır evli ve iki çocuğu var. “
“dur bir dakika,” diye araya girdi Melikşah “dün tanıştığım güzel kadın da onun karısı mı oluyor.”
“evet,” dedi Neslihan yüzünden okunan bir sevgiyle “Leyla yengem bir tanedir.”
“bunu aklıma not ettim.”
“sonra Oğuzhan abim geliyor. O geçen sene evlendi. Henüz çocukları yok.”
“hmmm,” diye mırıldandı Melikşah hemen. Neslihan sorar gibi bakınca “sanırım Oğuzhan abinin karısından pek hoşlanmıyorsun.”
“ne?” dedi Neslihan şaşırarak “hemen belli oluyor mu?”
“yok canım,” dedi Melikşah “sadece ben seni- yani ben seni çok fazla izledim ve sanırım artık yüz ifadelerinin ne anlama geldiğini anlayabiliyorum.”
Neslihan utanmakla gülmek arasında kalmıştı. Yüzünü fincana saklayıp bir yudum daha kahve içti.
“bir de küçük kardeşin var değil mi?”
“evet,” dedi Neslihan “adı Sinan. Ailemizin içinde en zeki olan odur. 17’sinde bir ergen. Geçen sene liseler arası matematik şampiyonasında Türkiye birinciliği kazandı.”
“vay canına,” dedi Melikşah.
“şimdi lise üçte, sınavlara hazırlanıyor.”
“harika,” dedi Melikşah “hepsini aklıma kaydettim. Şimdi sıra sende”
“ne?”
“bana kendini anlat Neslihan,” dedi Melikşah elini çenesine yaslayıp.
“ama böyle söyleyince aklıma bir şey gelmiyor ki!” diye itiraz etti Neslihan. Melikşah ona dalıp gitti bir an. Sonra kendini toplayıp “hangi takımı tutuyorsun?” diye sordu aniden.
“takım tutmam,”
Melikşah bu cevaptan hoşlanmadığını gösteren bir burun kıvırmayla “en sevdiğin renk?” diye sorularına devam etti.
“yeşil, sen?”
“yeşil,” diye karşılık verdi Melikşah.”
“hayati bir soru geliyor hazır mısın?” dedi Neslihan. Melikşah yüzündeki muzip ifadeye bakıp sırıttı ve “A pozitif,” dedi.
Neslihan gülmeye başlayınca ona eşlik etti.
“haklısın bu da hayati bir bilgi ama soracağım soru bu değildi.”
“çok merak ettim.”
“memleket nere?”
Melikşah’ın gülümsemesi büyürken Neslihan da arkasına yaslanıp kahvesinden bir yudum daha aldı. Bilmiş bir tavırla “bence önemli,” diye ekledi.
“Denizli,” diyen Melikşah’ın gözlerinde Neslihan’ın içi gıdıklayan bir parıltı vardı.
“öyle mi?” Neslihan’ın tepkisi onu eğlendirmişe benziyordu, “daha önce hiç Denizli’li biriyle tanışmamıştım.”
“belki bir gün Denizli’li biriyle evlenirsin,” dedi Melikşah kendini tutamayıp. Neslihan yine ne yapacağını bilemez bir halde bakışlarını kaçırmaya başlayınca “ama şimdilik sadece tanışma aşamasındayız, biliyorum,” diye ekledi.
Neslihan saate bakıp “artık kalkalım mı?” dedi “daha rapor hazırlamam lazım.”
“tabi,” Melikşah hesabı ödemek için elini cüzdanına götürdü. Neslihan bir an kendi kahvesini ödeyip ödememek konusunda tereddüt etti. Melikşah ona bakıp “sen arabayı çalıştır ben geliyorum,” deyince başını sallayıp kafeden çıktı.
Arabasına doğru giderken içinde garip bir heyecan dolanıp duruyordu. Sersemlemiş gibi hissetse de bunun ötesinde müthiş bir keyif vardı içinde. Melikşah ile sohbet edip güldüğü her andan keyif almıştı. Kısacık bir sürede çok farklı duyguları aynı andan hissetmişti. Hem sevinmiş hem de utanmıştı, kaçmak istemiş ve mühürlenmiş gibi hissetmişti.
Koşar adımlarla arkasından yetişip yanına gelen adama bakıp “teşekkür ederim,” dedi içtenlikle.
“asıl ben teşekkür ederim,” dedi Melikşah arabanın kapısını açıp “bugün dünyanın en mutlu adamı ben olabilirim,” diye ekledi.
Neslihan ise duygularını tanımlara dökemeyecek kadar karmaşık hissediyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 24.43k Okunma |
2.61k Oy |
0 Takip |
105 Bölümlü Kitap |