39. Bölüm
RabiaSofi / Sevmeyi Yaşamak / BÖLÜM ON BEŞ

BÖLÜM ON BEŞ

RabiaSofi
rabiasofi

Hepinize iyi okumalar dilerim

 

BÖLÜM

Sanık

Hafta çabuk bitmişti. Neslihan içinse zorlu bir süreç olmuştu. Irmak bir şeylerin ters gittiğini anlayınca- çünkü Melikşah ile Neslihan neredeyse hiç konuşmuyorlardı- Neslihan ona ayrıldıklarını söylemiş ama Alparslan ile ilgili meseleyi anlatmamıştı. Alparslan’ın bürodaki son iki haftasıydı. O gidince işler bir şekilde daha çok rayına oturacakmış gibi hissediyordu.

Üçünün aynı ofiste olması Neslihan’ı en çok zorlayan şeylerden biri olmuştu. Ötekisi ise annesiydi. Sürekli onu dozu daha da arttırarak Melikşah ile ilgili sıkıştırıyor ağzından laf almaya çalışıyor bir şeylerin yolunda gitmediğini o da seziyordu.

Akşam iş çıkışı vakti, Melikşah bir an yanına gelmek ve gitmek arasında tereddüt etti. Ardından hızlı adımlarla uzaklaşıp gitti.

“onu böyle görmekten nefret ediyorum,” dedi Neslihan usulca, “kendimden de nefret ediyorum.”

“Neslihan,” dedi Irmak azarlar gibi, “kalbi kırılmasın diye aşık olmadığın biriyle evlenecek halin yoktu değil mi canım?”

“öyle ama-“

“alışacak,” Irmak kolunu sıvazlayıp tebessüm etti, “kendine yüklenmeyi bırak artık, ikinize bir şans verdin ve olmadı bu kadar basit.”

Neslihan içinden keşke bu kadar basit olsa diye geçirdi. Tebessüm etmeye çalışıp arkadaşının koluna girdi ve birlikte dışarı çıktılar. Ağır adımlarla gidiyorlardı. Otoparka gitmek için arkadaşını bırakıp “iyi akşamlar,” dedi.

“sana da,”

Irmak kendi yoluna giderken Neslihan da arabasının olduğu yere doğru yürümeye başladı. İlerlerken birinin yükselip alçalan sesini duydu. Yaklaştıkça bu sesin Alparslan’a ait olduğunu anladı. Adımlarını hızlandırıp sesi duyduğu yere gitti. Alparslan elinde telefon donakalmış boş bakışlarla karşıya bakıyordu.

Neslihan koşarak onun yanına gelip kolundan tuttu ve “Alparslan ne oldu?” diye sordu endişeyle. Alparslan cevap vermeyince kolunu sarsıp “Alparslan!” diye bağırdı. Adam gözlerini kırpıp ona baktı. Sanki dünyaya geri dönmüş, nerede olduğunu hatırlamış gibi Neslihan’a baktı.

“Alparslan beni korkutma lütfen ne oldu?” dedi Neslihan yalvarır gibi.

“Gökhan,” dedi Alparslan tutulmuş gibi, rengi küle dönmüştü bir anda “intihar etmiş.”

“ne?” Neslihan bir anda buz kesmişti. Alparslan’ın titrediğini fark edince “hadi gidelim,” dedi. Adamın elinden anahtarı alıp kapıyı açtı. Yan koltuğa oturtup kapıyı kapattı ve şoför koltuğuna geçip hastaneye doğru yola çıktı.

“nasıl yapar bunu?” dedi Alparslan öfkeyle “bunu anneme, bize nasıl yapar?”

“canım lütfen,” Neslihan gözünü yoldan ayırmadan konuşmaya devam etti, “yapma kendine bunu.”

“şu anda olup biteni kavrayamıyorum bile,”

“haklısın ama ben yanındayım tamam mı, önceliğimiz Gökhan’ın sağlığı olmalı.”

Alparslan, ona bakıp başını salladı. Fazla konuşmadan hastaneye vardılar. Arabadan inip içeri girerken Alparslan destek almak istercesine Neslihan’ın elinden tuttu.

Bankoya gidip “Gökhan Akman,” dedi Alparslan “buraya getirilmiş, ben abisiyim.”

Görevli ekrana bakıp “evet şu anda müdahale ediliyor,” diye onayladı, “ikinci kata çıkıp serviste bekleyin, size bilgi verilecek.”

İkinci kata çıktıklarında Neslihan bekleme salonuna götürdüğü adamı oturtup koşar adımlarla bir şişe su alıp geri döndü. Kapağı açıp “birkaç yudum iç,” dedi. Alparslan itiraz etmeden suyu içip bir dizi durmadan titrerken gözü kapıda beklemeye devam etti. Neslihan ise içinden bildiği bütün duaları ediyordu.

Bir an sonra telefonu çalmaya başladı. Telaşla telefonu çıkarıp ekrana baktı. Elbette annesi arıyordu. Bir köşeye gidip telefonu açtı.

“efendim anne,” dedi kısık bir sesle

“kızım,” annesinin sesindeki endişe kalbini sızlattı, “nerede kaldın sen Allah aşkına saat kaç oldu.”

“anne,” Neslihan yutkunup “kusura bakmayın haber veremedim,” diye cevap verdi.

“bir şey mi oldu? Sen iyi misin?”

“ben iyiyim,” hayalet gibi olmuş sevgilisine baktı, “ama bir arkadaşımın kardeşi- kaza geçirmiş, haberi aldığında yanında ben vardım, onu hastaneye getirdim.”

“kim?”

Gözlerini kapayıp “Alparslan Bey,” diye fısıldadı. Annesi bir anlık sessizliğin ardından “hani sen kaza yaptığında sana yardım eden Alparslan Bey,” diye sordu.

“evet o,” diye onayladı Neslihan.

“yanında kimse yok mu?”

“şu an için yok,” dedi Neslihan “ben de onu yalnız bırakamam, kardeşinin durumu ciddi olabilir.”

“anladım kızım,” Elife Hanım güngörmüş kadındı elbette bu durumda denilecek fazla bir şey yoktu, “geçmiş olsun dileklerimi ilet lütfen.”

“tamam annecim, Allah’a emanet olun.”

“siz de,”

Telefonu kapatıp adamın yanına geri döndü. Alparslan ona bakıp “annen mi?” diye sordu. Neslihan başını salladı.

“benim yüzümden-“

“annem geçmiş olsun dileklerini iletti,” diye araya girdi Neslihan. Uzanıp adamın elini sıkıca tuttu. Alparslan o eli öpüp kucağına geri koydu.

“iyi olacak,” diye fısıldadı Neslihan usulca “buradan sapasağlam çıkacak.”

“inşallah,” Alparslan’ın gözlerinin akı kırmızıya dönmüştü.

“annenle kardeşine haber verdin mi?” diye sordu.

“Ece’ye haber verdim. O, annemin yanındaydı zaten. Kocaeli’ndeler, birkaç saate gelirler. Sen istiyorsan git. Evde sıkıntı olmasın.”

Neslihan adamın yüzüne bakıp “seni bu halde bırakıp gideceğimi sanıyorsan,” dedi, “çok büyük saçmalıyorsun derim.”

Alparslan ona öyle baktı ki Neslihan neredeyse ağlamaya başlayacaktı. Bir arada duran ellerini daha çok sıkıp “teşekkür ederim,” diyebildi sadece.

Tam o anda kapı açıldı ve doktor dışarı çıktı. İkisi de fırlayıp doktorun yanına gittiler.

“Gökhan Akman?” dedi doktor emin olmak için.

“ben abisiyim,” Alparslan buz gibiydi. Neslihan kolunu tutup sabit kalması için ona destek oldu.

“tam zamanında müdahale etmeyi başardık,” dedi doktor “eğer biraz daha geç kalınmış olsaydı kurtaramazdık.”

Neslihan, bu dehşet verici cümle karşısında titrememek için kendini sıktı. Doktor ise devam etti, “bugün yoğun bakımda kalacak, ertesi gün odaya çıkartacağız, birkaç güne de taburcu olur. Ardından kendisini psikolojik destek için sevk etmemiz gerekecek. Tabi kendisi de isterse.”

“anladım,” dedi Alparslan “peki nasıl olmuş, yani-“

“ilaç içmiş,”

“ilaç içmiş,” diye tekrarladı Alparslan kendi kendine.

“kaldığı hotelin temizlik görevlisi bulmuş kendisini, apar topar buraya getirilmiş.”

“çok teşekkür ederim,” dedi Alparslan.

“geçmiş olsun,”

Doktor giderken Alparslan da deri koltuğa çöktü. Neslihan yanına oturup “şükürler olsun,” dedi şefkatle “çok geçmiş olsun.”

Alparslan bir anda ağlamaya başlayınca Neslihan ne yapacağını şaşırdı. Hiç düşünmeden kollarını ona dolayıp sarıldı. Adam yüzünü onun omzuna gömüp sarsıla sarsıla ağladı bir müddet. Neslihan sırtını okşayıp onu sakinleştirmeye çalıştı. Alparslan ona öyle sıkıca sarılmıştı ki sanki bir an için bile bıraksa ortadan kaybolacakmış gibi hissediyordu.

Nihayetinde kendini çekip “özür dilerim,” dedi “ben-“

Neslihan, sevdiği adamın gözlerindeki yaşı silip yüzünü iki avucunun arasına aldı. Göz göze geldiklerinde “Alparslan,” dedi sevgiyle, “yolumuz bir dedik değil mi sevgilim, acımız da bir artık, iyisinde de kötüsünde de bir aradayız.”

“benim kardeşim kendinden vazgeçmiş Neslihan,” dedi acıyla, “yaşamaktan vazgeçmiş.”

Neslihan, kendini tutamayıp onunla birlikte ağlamaya başladı. Alparslan ise şaşkındı.

“ben nasıl göremedim?” dedi kendi kendine “nasıl anlamadım?”

“kendini suçlama. Ben eminim ki sen Gökhan için elinden gelen her şeyi yaptın.”

“yaptım mı gerçekten?” Alparslan ona şüpheyle baktı, “kardeşimi o kadının pençesinden bir türlü kurtaramadım. Elinde oyuncak oldu. En sonunda onu terk etti ama Gökhan perişan oldu. Kabullenemedi durumu çünkü o kadın bir türlü tam olarak çekip gitmedi hayatımızdan.”

“Gökhan yetişkin bir adam,” diye karşı çıktı Neslihan “ne yaparsan yap bunun olmasını engelleyemezdin.”

“ama ben-“

“Alparslan,” dedi Neslihan “söz konusu insanın kalbi olduğunda asla yapmam denilen şeyleri yapabiliyor.”

“biliyorum,” Alparslan bunu söylerken silik bir tebessüm geçip gitti dudaklarından. Hala daha Neslihan’ın elini sıkıca tutuyordu.

“olan oldu,” diye devam etti kız “bundan sonra el birliğiyle Gökhan’ı hayata tekrar bağlayacağız. Temiz bir başlangıç yapacak.”

“olacak mı dersin?”

“olacak elbette.”

Neslihan’ın umut dolu gülümsemesi Alparslan’a da sirayet ettiğinde kara bulutlar dağılır gibi oldu.

Tam o sırada bir polis memuru ve hemşire yanlarına geldiler. Elbette hastane kaydına intihar vakası olarak geçtiği için tutanak tutulacaktı. Alparslan polis memuru ile konuşurken hemşirede plastik bir torbada Gökhan’ın şahsi eşyalarını, siyah bir poşette de üstündeki kıyafetlerini Neslihan’a uzattı.

Neslihan poşeti yere koydu. Torbayı alıp kucağına çekti ve şeffaf poşete baktı. Cüzdan, telefon ve- Neslihan gördüğü şey karşısında bir an donup kaldı. Torbanın içinde bir bileklik vardı.

“bu-“ dedi kendi kendine. Bu bileklik İzel yengesinin bilekliğiyle aynıydı. Bilekliği o torbanın içinde görmek uzun zamandır görüp zihninin arkasına attığı şeyleri bir anda birleştirmesine sebep oldu.

Gökhan ve İzel yengesi Ankara’da aynı yerde çalışmışlardı. Alparslan, Gökhan’ın evli bir kadınla ilişkisi olduğunu söylediğinde Ankara’da aynı yerde çalıştıklarını söylemişti. Alparslan’ın adı her geçtiğinde İzel yengesinin gerildiğini hissettiğini hatırladı. Oğuzhan abisi o akşam masada İzel yengesine ‘bizim Alparslan Akman diye bir tanıdığımız var mı?’ diye sorduğunda hiç düşünmeden ‘hayır’ cevabını vermişti. İzel yengesi ailesi hakkında kolaylıkla yalan söyleyebilmişti.

Neslihan geriye dönüp olanları hatırladıkça midesi bulanmaya başladı. Kucağındaki şeffaf torbaya bakarken Alparslan’ın dediklerini hatırlamaya devam etti.

Kadın evliymiş, demişti. Kocası ona çok kötü davranıyormuş, onu dövüyormuş. İzel yengesi rahatlıkla yalan söyleyebiliyordu. Geçenlerde Oğuz abisi ofise geldiğinde ve Gökhan’ı hatırladığında Alparslan’ın yüzündeki ifadenin artık şüphe olduğunu biliyordu. Aynı şüphe onun da içine düşmüştü.

Kulakları uğuldamaya başladı. Böyle bir şey imkansızdı. Bu aklına gelen şey şüphesiz çok çirkin, çok iğrençti. Böyle bir yakıştırma yaptığı için kendine kızmalıydı ama- farkında olmadan torbayı sıkmıştı da sıkmıştı. Ama ya gidip de İzel yengesine bilekliği sorarsa- büyük ihtimalle bileğini kaldırıp gösterir ve ballandıra ballandıra hikayesini tekrar anlatırdı.

Peki ya tam tersi olursa ne olurdu? Bileklik ortada yoksa ve- ve şu anda baktığı bileklik İzel yengesine aitse. Abisinin ona yıldönümü hediyesi olarak aldığı bileklik!

İçi çekilmeye başlamıştı. Şüphe içine düşmüştü ve bundan kurtulmalıydı. Alparslan yanına geldiğinde torbayı vebalıymış gibi ona uzattı.

“Gökhan’ın,” diyebildi sadece. Alparslan torbayı alıp içine baktı. Bilekliği gördüğünde “o kadının olmalı,” dedi nefretle “hotel odasında onu ziyaret ettiğinde unutmuştur.”

Neslihan gözlerini kapatıp zihninde o kadın diye bahsedilen kişinin yerine İzel yengesini koyduğunda bayılacak gibi oldu.

“o kadın bir şeytan,” diye devam etti Alparslan. Neslihan ona bakıp “s-sen hiç onu gördün mü?” diye sordu alacağı cevaptan korkarak.

“bir kere,” dedi Alparslan “ama uzaktan, beni görünce yüzünü gizleyip kaçtı.”

“ne- neden öyle bir şey yaptı sence?”

“bilmiyorum,” Alparslan omuz silkti.

Neslihan boğazını temizleyip “belki de,” dedi kısık bir sesle “tanıdığın biridir.”

Tüm gücü kuvveti çekilmiş gibi hissediyordu. Oğuzhan abisi için endişeliydi. Alparslan için endişeliydi. Tüm ailesi için-

“ben-“ Alparslan bir an düşünüp kaşlarını çattı. Kehribar rengi gözleri solup gitmişti, “hiç böyle bir ihtimali düşünmemiştim,” diye kabul etti.

“bu çok normal,” diye karşılık verdi Neslihan “sonuçta kim böyle bir şeyi düşünmek ister ki?”

“öyle,” Alparslan kardeşinin eşyalarına bakıp iç çekti, “ama tanıdığım birine benzemiyordu.”

“nasıldı?” diye sordu Neslihan kendini tutamayıp “biraz anlatsana.”

“koyu kahverengi düz saçları vardı. İnce uzun havalı bir tipi vardı ama yüzünü net göremedim.”

Alparslan o anı hatırlamaya çalışmaktan kaşlarını çatmıştı. Bir an sonra başını iki yana salladı.

“hayır,” dedi kendi kendine “tanıdığım biri değildi.”

Neslihan ise bayılmak üzereydi. Tarif ettiği kişi İzel yengesine benziyordu. Sarışındı diyebilirdi, ya da kızıl saçlı, kısa boylu, hafif balık etli ama hayır Alparslan tam olarak İzel yengesinin uzaktan görünümünü betimlemişti.

“adını hala öğrenemedin değil mi?” diye sorularına devam etti. Alparslan başını salladı. Neslihan kendini toplamalıydı. Bütün bunların hepsi tesadüf olabilirdi. Ama emin olmalıydı. Telefonundan İzel yengesinin bir fotoğrafını gösterip gördüğü kadının o olup olmadığını sorabilirdi. Eğer kafası yerinde olsaydı Alparslan çoktan Neslihan’ın da şüpheye düştüğünü anlardı zaten.

Tam ağzını açmışken yanlarına gelen iki kadını görünce sustu. Annesi ve kız kardeşi olmalıydı. Alparslan ayağa kalkıp iki kadına sarılırken Neslihan biraz arkada durup bekledi.

“oğlum,” dedi kadın “ne oldu böyle?”

“Gökhan iyi anne,” dedi Alparslan “şükürler olsun ki iyi.”

“mahvetti o kahrolasıca şeytan kadın oğlumun hayatını!” diye bağırdı annesi nefretle. Kızı koluna girip onu sakinleştirmeye çalıştı.

Annesi orta boylu, hafifçe esmer bir kadındı. Yılların acımasızlığı yüzüne sert bir ifade yerleştirmişti. Üzerinde uzun siyah bir tunik vardı. Başını eşarpla bağlamıştı. Kardeşi ise uzun ince bir kadındı. Sima olarak Alparslan’a benziyordu ama o yeşil gözlüydü. Koyu mavi bir şal bağlamıştı. Üzerinde kot ceket vardı.

“sakinleş annem,” dedi Alparslan “Gökhan’ın bize ihtiyacı var.”

“oğlum ellerimden kayıp gidecekti az kalsın.”

Neslihan yutkunup yanlarına yaklaştı, “çok geçmiş olsun,” dedi içtenlikle. İki kadın dikkatlice ona baktı.

“sağ ol kızım,” dedi annesi. Sorar gibi oğluna bakınca Alparslan gururla Neslihan’ın sırtına elini koyup “anne,” dedi, “Neslihan benim evleneceğim kız.”

Annesinin yüzü aydınlanır gibi oldu. Onca kara haberin ardından bir müjde gelmişti. Tekrar dikkatle Neslihan’ın yüzüne bakıp “adın ne kızım?” diye sordu.

“Neslihan,”

“benim adım da Saadet.”

Neslihan hiç çekinmeden, samimiyetle uzanıp kadının elini öptü. Gözlerine bakıp “çok geçmiş olsun Saadet teyze,” dedi ve ekledi, “inşallah Gökhan bundan sonra hep iyi olacak.”

“inşallah kızım,” dedi Saadet hanım. Gülümseyip yüzünü okşadı. Neslihan ona aynı şekilde karşılık verdi. Sonra kız kardeşine dönüp “sana da geçmiş olsun Ece,” dedi. Yaşıt olmalılardı.

“teşekkür ederim,” dedi Ece “daha farklı şartlar altında tanışmak isterdim ancak abim bana senden bahsetti. Anlattığından çok daha güzelmişsin.”

“sen de öyle.”

Neslihan, üçünün baş başa vakit geçirmesi için ve kendi kafasındaki şüpheyi düşünebilmek için “ben yarın yine gelirim inşallah, şimdilik sizi baş başa bırakayım,” dedi ve ekledi “tekrardan çok geçmiş olsun.”

“sağ ol kızım, ilerleyen zamanlarda daha güzel günlerde görüşmek üzere.”

“Allah’a emanet olun,”

“sen de,” dedi Ece.

Alparslan merdivenleri gösterip “ben seni geçireyim,” dedi. Neslihan itiraz etmedi. Yavaş adımlarla çıkışa doğru yürümeye başladılar.

“istiyorsan kalabilirim,” dedi Neslihan “ben sadece sizin için-“

“biliyorum hayatım,” diye karşılık verdi Alparslan memnun bir ifadeyle “ama eve gidip dinlendiğini bilmek beni çok daha iyi hissettirecek.”

“Alparslan,” dedi Neslihan “sen benim başıma gelmiş en güzel şeysin.”

Adam bu itiraf karşısında gülümseyip tekrar ona sarıldı. Neslihan başını onun göğsüne yaslayıp gözlerini kapattı. Korkuyordu. Şüpheleri gerçek çıkarsa aralarının bozulmasından onu kaybetmekten korkuyordu.

“bende güzel gördüğün ne varsa sebebi sana duyduğum aşktır,” diye fısıldadı. Neslihan kendini çekip gözlerine baktı.

“Allah’a emanet ol.”

“sen de”

Neslihan taksiye atlayıp evine geri döndüğünde o kadar yorgun gözüküyordu ki onu bekleyen ailesi halini görünce bir müddet seslerini çıkarmadan yemek yemesini beklediler.

Sonunda Sinan “ee abla,” dedi merakla “üzerinden tır geçmiş gibi gözüküyorsun.”

“yoruldum,” diyebildi Neslihan.”

“hayırlı haberle döndün inşallah,” dedi annesi. Neslihan başını salladı, “birkaç gün hastanede yatacak ama doktor iyi olacak dedi.”

“geçmiş olsun,” dedi babası, “yanında sen mi vardın?”

“evet,” Neslihan başını kaldırmadan tabağına bakarak konuşmuştu bu kez, “haber geldiğinde adamın eli ayağı buz kesti, ben de onu hastaneye götürüp ailesi gelene kadar yanında bekledim.”

“Alparslan’ı?” diye sordu Sinan emin olmak istercesine.

“evet.”

“iyi yapmışsın,” dedi Elife Hanım “sonuçta adam sana epeyce yardım etti.”

“öyle,” Yusuf Bey iç çekip televizyona bakarken “zor zamanda yardım etmek gerek,” diye ekledi.

Neslihan odasına çıktığında kafası davul gibiydi. Alparslan’a iyi olup olmadıklarını sorduktan sonra yatağa yatıp uyumaya çalıştı ama ihtimaller ve şüpheler bütün gece içini kemirip durdu.

....

yeni bölümde görüşmek üzere

Allah'a emanet :)

Bölüm : 26.01.2025 16:28 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
RabiaSofi / Sevmeyi Yaşamak / BÖLÜM ON BEŞ
RabiaSofi
Sevmeyi Yaşamak

24.43k Okunma

2.61k Oy

0 Takip
105
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...