32. Bölüm
RabiaSofi / Sevmeyi Yaşamak / BÖLÜM SEKİZ

BÖLÜM SEKİZ

RabiaSofi
rabiasofi

söz verdiğim gibi yeni bölüm ile buradayım

bir yüzleşme bölümü aslında

kısa ama etkili diyebilirim

-iyi okumalar-

 

BÖLÜM

Müşteki

 

Gecenin ortasında huzursuz bir şekilde uykusundan zıplayarak uyandı. Hastane odasında olduğunu ve kazayı hatırladı. Annesi yanındaki koltuğu açmış ve orada derin bir uykudaydı. Neslihan yataktan kalkıp banyoya gitti. İşini halledip lavoboda elini yıkarken aynada yüzünü gördü. Rengi solmuştu, dudakları ve gözleri şişmişti, yanakları çökmüştü. Sol kolu siyah bir askıya sarılmıştı. Saçları dağılmıştı. Suyla saçlarını düzeltip dolaba koyduğu şalını başına atıp bir ucunu omzundan aşağı attı. Biraz temiz havaya ihtiyacı vardı. Üzerindeki kıyafet kırış kırış olmuştu. Bugün özenle hazırlanmıştı halbuki. Bol paça koyu yeşil bir pantolon giyip üstüne taba renkli uzun bir gömlek giymişti. Şalı da taba-yeşil desenleri olan rahat bir şaldı. Kaşe kabanını sağlam koluna asıp odadan çıkarken kapıyı sessizce arkasından kapattı. Arkasını dönemeden duyduğu sesle irkilip yerinde sıçradı.

“Neslihan?”

Hiçbir ses, başka hiç kimse Neslihan’ın kalbinin o an orada yerinden çıkacak kadar atmasına sebep olamazdı.

“Alparslan,” dedi arkasında duran adama dönerken.

Karşı karşıya geldiklerinde ikisi de bir süre konuşmadan birbirini inceledi. Neslihan az önce aynada kendine baktığında kötü gözüktüğünü düşünmüştü ama Alparslan ondan çok daha kötü gözüküyordu. Siyah gömleğinin yakası açıktı. Düğmeleri iliklemeyi unutmuş gibi bir hali vardı. Üzerine giydiği duman grisi paltosunun önü tamamen açıktı ve siyah kumaş pantolonu oldukça kırışık gözüküyordu.

Koyu kahverengi gür saçları dağılmıştı alnına dökülen tutamlar ona hırpani bir hava katmıştı. Sakalları yeni tıraş edildiği için o kadar kötü durmuyordu ama kemikli yüz hatlarında keder dolu bir ifade vardı. Kehribar rengi gözleri acıyla Neslihan’a bakıyordu.

Neslihan “senin burada ne işin var?” diye sorabildiğinde epeyce bir zaman geçmesi gerekmişti.

“seni görmek istedim,”

“gecenin bu saatinde mi?”

Alparslan elini saçlarına götürüp “açıkçası saatin kaç olduğu umurumda değil,” dedi biraz sinirli bir tonda.

“bir şey mi oldu?” Neslihan’ın aklına ilk bu soru gelmişti nedense.

“dışarı mı çıkacaktın?” diye sorusuna soruyla karşılık verdi Alparslan. Neslihan başını salladı.

“gel birlikte çıkalım benim de temiz havaya ihtiyacım var.”

“tamam.”

Neslihan’ın itiraz edecek, gitmesini isteyecek gücü yoktu. Birlikte koridorda sessizce yürümeye başladılar. Bir kat aşağıya inecekleri için asansörü kullanma gereği duymadılar ancak merdivenlerden inerken Alparslan kolunu uzatıp “lütfen,” dedi. Neslihan, adamın koluna belli bir mesafe bırakıp girdikten sonra merdivenleri inmeye başladılar. Merdivenler biter bitmez Neslihan elini çekti.

Hastanenin soğuk bahçesine çıktıklarında Neslihan burnundan derin bir nefes alıp ağzından verdi. Ağzından çıkan beyaz dumanlar geceye yükselip kayboldu. Alparslan hemen kolundaki kabanı alıp açtı ve giymesi için ona tuttu. Neslihan sağlam kolunu geçirirken Alparslan diğer tarafı incitmekten korkar gibi Neslihan’ın omzunun üzerine yerleştirip çekildi. Neslihan onun yanındayken içindeki karanlığın canını yakmadığını hissetti. Ne olursa olsun burada olduğu için memnun olduğunu…

“yürümek mi istersin oturmak mı?”

Neslihan yürüyecek gücü o an için kendinde bulamadı. Bankları işaret edip “oturalım,” dedi.

Ağır adımlarla hepsi boş olan yan yana dizilmiş banklardan birine oturdular. Neslihan bir süre tam karşısında kırmızı mavi sirenleri yanıp sönen ambulansı izledi.

“neden?” diye sordu Alparslan birden bire

“ne neden?” diye karşılık verdi Neslihan. Adamın ona döndüğünü tüm dikkatini ona verdiğinin farkındaydı.

“neden öyle delirmiş gibi fırlayıp gittin?”

Neslihan gözlerini kapayıp gelen sorunun fiziksel bir darbe gibi zihnine çarpmasını sindirmeye çalıştı. Sonra gözlerini acele etmeden açıp adama döndü. Kalbinin ihanetinin sebebi olan adama. Zihnine adını fısıldayan kalbine küfretmek istedi. Bu işin tek bir çözümü vardı: Can yakan, acımasız dürüstlük!

“senin yüzünden,” dedi Neslihan.

Alparslan’a gözlerini kırpmadan bakmak zorundaydı. Bu işi şimdi halletmek zorundaydı.

“san-sana söylediklerim yüzünden mi?”

Sesi o kadar kısık ve çaresiz çıkmıştı ki Neslihan neredeyse elini ona uzatacaktı. Başını iki yana sallayıp “seni Aslı Hanım’la konuşurken gördüm, sizi izledim, sen gülüyordun ve ben-“ bu noktada durdu. Gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Ne yapıyordu böyle. Kendine ne yapıyordu?

“ben kıskandım,” dedi acı içinde. Önüne dönüp gözlerini sildi.

“Nesli-“

“seninle tanıştığım o ilk andan itibaren beni kendi sessizliğine kurban ettin!” diye patladı Neslihan sonunda.

“yapma-“

“bal gibi de ofistekilerin senin evli olduğunu zannettiğini biliyordun ve bunu düzeltmek için hiçbir şey yapmadın.”

“ben-“

“ve ben de seni evli zannettim ve ilk tanıştığımız andan itibaren sen bana hep yasaktın.”

Neslihan nihayet kendini toparlayıp tekrar adama döndü. Gözlerinin içine baktı. Orada çok fazla şey vardı.

“nihayetinde Melikşah karşıma çıktı, bana beni sevdiğini söyledi ve ben de-“

“kabul ettin,” diye tamamladı Alparslan. Bu kez orada gördüğü şeyin pişmanlık olduğunu biliyordu.

“onu seviyorum Alparslan,” dedi Neslihan yalvarır gibi “onu sevmeye devam etmek istiyorum.”

“anlıyorum,” diyen adamın sesi kırık döküktü.

“hayır, anlamıyorsun!” diye bağırdı Neslihan. Artık içindekileri tutamıyordu, “bunun ne demek olduğunu bilmiyorsun, seni merdiven boşluğunda elin yaralı perişan halde görmenin kalbimi nasıl acıttığını bilmiyorsun, seni başka bir kadınla görünce kıskanmanın beni nasıl delirttiğini de bilmiyorsun.” Neslihan suçlarcasına elini kaldırıp işaret parmağını adama doğrulttu.

“sen sadece susuyorsun Alparslan!”

“Allah beni kah-“ diyecekken Neslihan elini adamın dudaklarına kapatıp bunu demesini engelledi. Gözleri gözlerine kenetlendiği anda Neslihan hemen kendini çekip eski mesafesini korudu.

“senin evli olmadığını öğrendiğimden beri içimde sana karşı yasakladığım her ne varsa hepsi firar etti,” diye itiraf etti Neslihan. Alparslan bir an için umutla ona baktı ama Neslihan buna karşılık vermedi.

“bugün ölümün kıyısındaydım,” diye fısıldadı “her birimizin hayatı tek tek öyle kıymetli ki bunu bir kere daha anladım.”

“sen kıymetlisin,” diye mırıldandı Alparslan.

Neslihan bunu duymamış gibi yaptı. Bu geceden sonra hayatında hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

“Melikşah,” dedi çektiği azap onu mengene gibi sıkıyordu “o çok iyi bir insan, onun kalbini kıramam.”

“kendini kıracaksın ama” diye itiraz etti Alparslan

“senden bir şey isteyeceğim Alparslan. Üçümüzün iyiliği için”

“ne?” diye soran adamın gerildiğini hissetti.

“git,” dedi Neslihan tek nefeste. Ağır bir balyoz indirmişti sanki “kendi hukuk büronu açmak gibi bir gelecek planın olduğunu söylediğini hatırlıyorum.”

“evet ama-“

“erkene al, uzaklaş!”

“Neslihan-“

“bunu yapabileceğini biliyorum.”

Alparslan, hiç savaşmadan kaybettiği bu harbin yorgunluğuyla olduğu yerde çöktü. Neslihan’ı fark etmesi o kadar uzun sürmüştü ki! Fark ettiğinde ise geç kalmıştı. Kardeşi ile ilgili mesele onu çok oyalamıştı. Kendi hayatını çaldığı için bir an Gökhan’dan nefret ettiğini hissetti. Neslihan yanında duruyordu ama şimdi çok, çok uzaktaydı.

“peki,” kelimesi çıktı dudaklarından, “bana bir iki ay ver, son davamı kapatayım ve gideyim.”

Neslihan yutkundu. Adama son kez bakacak cesareti yoktu.

“anlaştık.”

Ayağa kalkıp sırtını döndü ve hastaneye girip odasına çıkana kadar kendini tutmayı başardı. Yatağına yatıp örtüyü üzerine çekerken sessizce akıttığı gözyaşları uzunca süre dinmedi.

lütfen küçük yıldızı parlatmayı unutmayın.

oy sayısı çoğalsın bu yazarınızın da yüzü gülsün :)

Bölüm : 06.01.2025 17:07 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
RabiaSofi / Sevmeyi Yaşamak / BÖLÜM SEKİZ
RabiaSofi
Sevmeyi Yaşamak

24.44k Okunma

2.61k Oy

0 Takip
105
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...