

iyi okumalar dilerim
Neslihan'ın hikayesinin bitmesine
birkaç bölüm kaldı.
üçüncü kardeşin hikayesi için kendinizi hazırlayın :)
BÖLÜM
Karar
Neslihan en büyük korkusu ile sınanmıştı. Bütün ailesinin gözü önünde ahlaksız bir kız olmakla suçlanmış, üstelik en kıymet verdiği insanlardan biri olan Oğuz abisi ile kavga etmişti. Ardından annesi ile babasının karşısına çıkmış, korkmadan çekinmeden Alparslan’ı sevdiğini itiraf etmişti. Üstelik Alparslan sözünü tutmuş onu yalnız bırakmamıştı. Şimdi sevdiği adama kavuşmak için mücadele ederken bir şeyleri kaybetmeyi göze almak zorunda olduğunu kabullenmişti.
Ailesi her şeyi öğrendikten sonra iş yerine gidip istifasını vermişti. Artık Melikşah ile aynı yerde çalışamazdı. Sencer Bey de hiç şaşırmadan ve nedenini sormadan bunu kabul etmişti. Sanki içten içe bir şeyler biliyormuş gibi.
Alparslan ile evleneceği ortaya çıktığında ofiste çalışmaya devam etmek istemiyordu çünkü insanların ona olan bakışları değişecekti. Hatta bundan emindi.
Olan bitenin üzerinden haftalar geçmiş, ortalık az da olsa durulmuştu. Oğuzhan abisi ortalıkta yoktu. Telefonlarını açmıyordu. Neslihan da üstelemekten vazgeçeli çok olmuştu.
Bütün bu süreci kafasında tekrar canlandırırken işin en zor kısmının Alparslan’ın annesi ile kendi ailesinin tanışma faslı olduğuna karar vermişti. Kadın başı öne eğik gelmişti eve. Elife Hanım ise onu güzel karşılamıştı. Elbette aralarındaki mesele de konuşulmuş Saadet Hanım oğlunun savunulacak bir tarafı olmadığını, adının anılmayacağını söylemiş ve eklemişti ‘ancak evlatlarımızın mutluluğu için ben başım eğik gezmeyi kabul ediyorum siz de hiçbir suçu günahı olmayan Alparslan’ımı incitmeyin,’ demişti.
Elife Hanım da ‘kızımın kalbinde olanı başımızın üstünde taşımaya hazırız,’ diyerek asil bir karşılık vermişti.
Bundan sonra gelişen olaylarda Oğuzhan abisi haberi alınca bunu kabul etmeyeceğini açık bir dille söylemiş ve Alparslan ile tanışıp konuşmayı da başından beri reddetmişti. Alparslan ise beklememek konusunda duruşunu bir an bile bozmamış, aileler tanıştıktan iki hafta sonra nişan tarihi belirlenmişti.
Evde gayet sade bir nişan yapmışlardı. Neslihan’ın hiçbir şeyde hevesi kalmamıştı zaten. Sadece artık hayatını bir düzene koymak ve sevdiği adama kavuşmak istiyordu.
Nişandan sonra ne kadar bundan kaçınmak isterse istesin imzalamak zorunda olduğu birkaç evrak için büroya geri dönmek zorunda kalmıştı. Alparslan ile evleneceğini ilk önce Irmak’a anlatmıştı elbette. Irmak gerçek bir dost gibi Neslihan’a sarılıp “mutluluklar dilerim,” demiş ve eklemişti “şimdi her şey yerine oturdu.”
Bu düşünceler içinde büroya çıkan asansöre bindi. Gerginlikten parmaklarıyla oynayıp duruyordu. Asansörden inip büroya girdi. Kapı sesine dönüp bakan eski çalışma arkadaşları onu görünce bir an ne yapacaklarını şaşırmış gibi birbirlerine baktılar.
“hepinize kolay gelsin,” dedi Neslihan cılız bir sesle.
“sağ ol,” dedi birisi soğuk bir tavırla.
“hoş geldin gelin hanım,” diyen Okan Bey’in sesindeki ima Neslihan’ın midesini bulandırdı.
O sırada masasından kalkıp yanına gelen Irmak ona sarıldı ve “hoş geldin kuzum,” dedi içtenlikle. Neslihan onun elini sıkıp “hoş buldum,” dedi. Irmak’la daha önceden konuştukları için gelişini Melikşah’ın olmadığı bir saate denk getirmeyi başarmıştı.
Diğer çalışma arkadaşlarına şöyle bir göz gezdirdi. Kimisi bir baş selamı verdi kimisi de alaylı bir gülücük yolladı. Kim bilir neler konuşmuşlardı. Neslihan’ın bakışlarındaki üzüntüyü gören Irmak “sen bakma onlara,” dedi ve ekledi “ne yaşadığını sen bilirsin, onlar ancak yargılar.”
Neslihan kuru bir tebessümle “Sencer Bey odasında mı?” diye sordu.
“evet,” dedi Irmak “bugün çok meşgulüm yoksa işin bitince bir kahve içmeye gidelim diyecektim.”
“başka zaman yaparız inşallah,” dedi Neslihan ve ekledi “hem sana yeni ofisimizi gösteririm.”
“maşallah,” dedi Irmak içtenlikle “Alparslan Bey ve sen omuz omuza çalışıp büyütürsünüz her şeyi.”
“inşallah Irmak,” Neslihan iç çekti “her şey çok zor ilerliyor. Oğuz abim yok, ailemin tüm üyelerinin keyfi yok. Nişanımızda kimse doğru düzgün gülmedi bile. Bazen kendimi evleniyor gibi değil de matem tutuyor gibi hissediyorum.”
“düzelecek,” dedi Irmak “zaman ve sabır tamam mı?”
“inşallah,” Neslihan, arkadaşına sıkıca sarılıp “teşekkür ederim,” diye ekledi. Sencer Bey’in odasının kapısını çalıp ‘gir’ sesini duyunca içeri girdi. İçeride Aslı da vardı. Onu görünce kaşlarını kaldırıp “ikinci kaçak da gelmiş,” dedi alayla.
Sencer Bey kadına ters bir bakış atıp “sonra konuşuruz yine Aslı,” dedi.
“elbette,” diyen kadın kapıya yönelip girişte bekleyen Neslihan’ın karşısında durdu ve gülümseyip “tebrik ederim,” dedi “sen ve Alparslan’ı yani.”
“teşekkür ederiz,” diye karşılık verdi Neslihan bakışlarını kaçırmadan.
“senden hiç beklemezdim biliyor musun,” diye devam etti kadın “beni şaşırttın doğrusu.”
“neyi beklemezdiniz Aslı Hanım?” diye sordu Neslihan gerginliğini belli ederek. Aslı tam devam edecekti ki Sencer Bey araya girip “hadi kızlar hadi,” dedi belli bir bıkkınlıkla.
Aslı odadan çıkıp kapıyı kapatırken Neslihan da masanın önüne gidip “iyi günler Sencer Bey” dedi.
“Bey mi?” dedi adam alınmış gibi “iş hayatı bitti kızım, amca de bakayım yine.”
Neslihan gülümseyip “peki,” dedi sadece.
“geç otur bakalım,”
Masanın önünde duran sandalyelerden birine oturan Neslihan “fazla kalmak istemiyorum Sencer amca,” dedi ve ekledi “hem Alparslan’ın duruşması bitmek üzeredir, onu bekletmeyim.”
“tamam kızım,” Sencer Bey bir dosyayı uzatıp “al bakalım,” dedi.
Neslihan çıkış evraklarını alıp eksik belgeleri imzaladı. Dosyayı geri uzatıp “sanırım işimiz bitti,” dedi.
“bitti,” Sencer Bey dosyayı çekmecesine koyarken “hayırlı olsun,” dedi içtenlikle “ne yaşandığını bilemem elbette ama sen de Alparslan da mutluluğu hak ediyorsunuz.”
Neslihan yutkunup “teşekkür ederim Sencer amca,” dedi ve ekledi, “zor bir yolumuz var yürünecek ama insan yoldaşından emin olunca yolun zorluğu da belini bükmüyor.”
“önemli olan da bu zaten güzel kızım,” dedi Sencer Bey keskin bakışlarında görmüş geçirmiş birinin tecrübesi vardı, “yol arkadaşından emin olmak.”
“doğru,” Neslihan bir kere daha gülümseyip ayağa kalktı, “seninle çalışmak çok güzeldi Sencer amca, çok fazla şey öğrendim senden. Hakkını helal et.”
“helal olsun güzel kızım,” dedi Sencer Bey ve ekledi “insanlar konuşur Neslihan. Ama önünde sonunda susarlar. Siz ikiniz birlikte kuracağınız yuvaya odaklanın.”
“öyle yapıyoruz zaten.
“hadi Allah’a emanet ol, Alparslan oğluma da selam söyle.”
“aleyküm selam.”
Neslihan, adamın odasından çıkıp Irmak’ın yanına gitti ve “ben gidiyorum, sonra konuşuruz,” dedi. Bir dakika daha burada kalmak istemiyordu.
“tamam kuzum, kendine dikkat et,”
“sen de,”
Neslihan başını eğip hızla merdivenlerden inmeye başladı. Koşar adımlarla ilerlerken görmek isteyeceği son insanla karşılaştı. Merdivenin iki ucunda karşı karşıya geldiği insan Melikşah’tı. Neslihan yutkunup genç adamın yüzüne baktı. Sonra da kendini de şaşırtan bir şey yaptı. Bakışlarını eğip koşar adımlarla merdivenleri inmeye devam etti ve adamın yanından fırtına gibi geçip gitti.
Bir an sonra onun peşinden geldiğini fark ettiğinde daha da hızlandı. Melikşah arkasından “kaçma!” diye bağırdı. Neslihan kalbi sıkışarak kendini açık havaya attı. Otoparka doğru giderken bir el sertçe onu tutup durdurdu. Neslihan hemen kolunu çekip “dokunma bana!” dedi.
Melikşah bir adım gerileyip “konuşmak istiyorum,” dedi sadece. Neslihan ise kaçmak istiyordu.
“tamam,” dedi hissettiği suçluluğu bastırmak için öfkenin arkasına sığınmıştı, “tamam bağır çağır hadi, dök içindekileri. Ne kadar ahlaksız, yalancı biri olduğumu söyle. Rahatla!”
Konuşurken aklında İzel canlanmıştı. Onun ‘aramızda çok fark yok’ diyen sesi çınlıyordu kulaklarında.
“böyle bir şey yapmayacağımı biliyorsun,” dedi Melikşah. Neslihan çenesinin titrememesi için kendini sıkıp “biliyorum,” dedi boğuk bir sesle. Ne olursa olsun Melikşah’ın temiz kalbinden ödün vermeyeceğini biliyordu. Bu temiz kalbi incitmenin çektirdiği vicdan azabı değil miydi onu yiyip bitiren.
“sen ve Alparslan,” diye devam etti genç adam “sonunda neden bizden olmadığını anladım.”
“özür dilerim,” diye fısıldadı Neslihan.
“o gün seninle konuşurken başka biri mi var diye sormuştum, çünkü anlamıştım.”
Neslihan her biri üzerinde balyoz etkisi bırakan kelimeleri sindirip “hepimiz için doğru olanı yapmaya çalıştım,” diyebildi.
“kalbim paramparça oldu Neslihan. Sizin doğrularınız beni mahvetti.”
Melikşah öyle bir dinginlikle konuşuyordu ki Neslihan karşısında küçülüyordu sanki.
“Böyle mi yaşamak isterdin?” diye sordu sonunda “Kalbinde başka bir adamın aşkını taşıyan bir kadınla mı bu yolu yürümek isterdin?”
“hayır,” dedi Melikşah yutkunup başını iki yana sallarken “hayır bunu istemezdim. Ama bana karşı dürüst olmanı isterdim.”
“utandım!” diye patladı Neslihan sonunda “çok utandım.”
“ne zaman fark ettin?” diye sordu Melikşah “beni değil de onu sevdiğini?”
Neslihan gözünden akan yaşları silip “kaza yaptığım günü hatırlıyor musun?” dedi usulca. Melikşah başını salladı.
“o gün kalbimin bana başka bir şey anlattığını fark ettim, kaçmak istedim. Ne yaptığımın farkında değildim ve sonra kaza yaptım.”
“sonra da bana beni sevdiğini söyledin.”
“vicdan azabı çekiyordum,” diye kabul etti Neslihan “kaçmak istedim, sana sığınmak istedim. Hata yaptım Melikşah. Ben de ömrümde ilk kez hata yaptım. Kalbimde olana sırt çevirdim. Hatama seni de dahil ettim. Üzgünüm çok üzgünüm. Umarım bir gün beni affedebilirsin. Bana hakkını helal et. İ- ikimize de.”
“bilmiyorum Neslihan,” dedi Melikşah bir adım geri atıp kızın yüzüne hayal kırıklığı içinde bakarken “seni affedebilir miyim bilmiyorum,”
Melikşah’ın içi yangın yeri gibiydi. Kızmak, hesap sormak istese de aşkın karşısında ne yaparsa yapsın kaybedeceğini biliyordu.
Neslihan yumruklarını sıkıp başını salladı usulca. Bu yükü ömrü boyunca kalbinde taşımak zorundaydı.
“ama hakkım helal olsun,” diye fısıldadı Melikşah.
“teşekkür ederim,” Neslihan aldığı helalliğe bile sevinememişti.
“ben de tek bir şey için teşekkür ederim,” diyen Melikşah’ın gözlerinde büyük bir hüzün vardı, “gerçek olmasa da bana yaşattığın o mutluluk için teşekkür ederim.”
Genç kadın artık açıkça ağlamaya başlamıştı. Utanç ve vicdan azabı onu sıkıştırıyordu.
“ağlama,” dedi adam sonunda dayanamayıp “mutlu ol, sen de o da.”
“sen de mutlu ol Melikşah,” dedi Neslihan içtenlikle “çok mutlu ol.”
Melikşah arkasını dönüp giderken Neslihan da arabasına binip bir daha geri dönmemek üzere çıkıp gitti.
…
Alparslan’ın yanına gittiğinde gözleri hala kırmızıydı. Nişanlısı onu görür görmez bir şey olduğunu anlamıştı.
“sevdiğim,” dedi telaşla “ne oldu?”
Neslihan bakışlarını kaçırıp burnunu çekti. Alparslan çenesinden tutup başını kaldırdı. Genç kızın gözlerinde acı bir ifade vardı.
“konuş benimle,” diye rica etti yumuşak bir sesle.
“ben- bugün senden habersiz bir şey yaptım,” dedi Neslihan. Ağlamaktan sesi boğulmuştu, “ofise gidip eksik kalan evrakları imzaladım.”
“Neslihan,” dedi Alparslan kızarak “neden böyle bir şey yaptın?”
“eğer sana söyleseydim benimle birlikte gelecektin,” diye açıklamaya çalıştı kendini.
“elbette seninle birlikte gelecektim,”
“işte bu yüzden haber vermedim.”
“biz evleniyoruz Neslihan,” dedi Alparslan daha da kızarak “sense hala insanlardan çekiniyorsun.”
Neslihan bir karşılık vermeyince Alparslan sesini yumuşatıp “Melikşah’la mı karşılaştın?” diye sordu. Neslihan yine ağlamaklı olunca Alparslan yumruklarını sıkıp “bir şey mi yaptı?” dedi sanki her an çıldırabilirmiş gibi.
“hayır,” dedi Neslihan ve dayanamayıp içindekileri döktü, “İzel haklıydı. Benim de ondan aşağı kalır bir yanım yok. Ben de Melikşah’ı aldattım.”
“Neslihan,” Alparslan’ın ses tonundaki şefkat Neslihan’ın kalbini daha çok acıtıyordu. Adam usulca nişanlısının kollarından tutup “yüzüme bak,” diye rica etti yine. Neslihan kendini zorlayıp adamın yüzüne baktı. Alparslan, sevdiği kadına geç kalmış olmanın pişmanlığını içinde taşırken Neslihan da Melikşah’ı incitmenin yükünü taşıyor ve kendi içinde büyük bir mücadele veriyordu.
Buna bir son vermek isteyen Alparslan “sen kendini o kadınla aynı kefeye koyamazsın,” dedi kesin bir tavırla.
“biz bir hata yaptık ama sonra bunu düzelttik. O kadının yaptığı şeyse ahlaksızlıktı Neslihan. Hatayı ahlaksızlıkla karıştırırsan en başta kendine karşı adaletli olmazsın. İçindeki adalet duygusunu kendine karşı bu kadar köreltme bir tanem. En başta kendimiz için adaletli olmak zorundayız.”
“aynı adalet Melikşah’ı masum bizi suçlu ilan ediyor,” dedi Neslihan. Alparslan bunu kabul etmek zorundaydı.
“haklısın,” dedi nitekim “Melikşah’ın kalbini koruyamadık.”
“bu da benim suçum,”
“ikimizin suçu,” diye düzeltti Alparslan onu ve ekledi “ve biz bu suçun yükünü birlikte taşıyacağız. Melikşah için ikimiz de en iyisini istiyoruz değil mi? bundan sonraki hayatında hak ettiği mutluluğu yaşayabilmesi için ona dua edeceğiz.”
“iyileşecektir değil mi?” diye sordu Neslihan umutla
“iyileşecek Nesli’m” dedi Alparslan “biz de, o da herkes daha iyi olacak. Sabırla, inançla düzelteceğiz her şeyi. Yeter ki sen yanımda ol, bana yoldaş ol.”
“Alparslan,” dedi Nesli sevgiyle “ben artık senden başka bir yol bilmiyorum ki.
“ben de senden başka bir yol bilmiyorum sevdiğim,” dedi adam ve ekledi, “geçmişi değiştiremeyiz Neslihan. Olan oldu. Hiçbir şeyi değiştiremeyiz. Yapacağımız tek şey önümüze bakmak. Bugünün, bu anın kıymetini bilerek yaşamak. Lütfen artık kendine bunu yapma.”
Neslihan, sevdiği adamı dinlerken kalbinin ferahladığını hissetti. Yavaş yavaş yüzüne bir tebessüm yayılırken Alparslan da ellerini çekip “bir daha benden habersiz iş yapmak yok,” diye uyardı onu kibarca. Neslihan başını salladı.
“söz,” dedi ve ekledi “teşekkür ederim Alparslan. Biliyorum bizim için her şey çok zor ilerliyor. Ama yine de ben mutluyum. Belki de bu kadar mutlu hissettiğim için vicdan azabı çekiyorum.”
“sana vicdan azabı çekmeyi yasaklıyorum Neslihan Kaya” dedi Alparslan gülümseyip “bundan sonra sadece benim aşkıma karşılık verebilirsin.”
“ben sizin aşkınızdan yanıp kül oldum Alparslan Bey,” dedi Neslihan parmağındaki yüzüğe bakıp iç çekti. Sonra adamın yüzüne bakıp “zaten içimde senden başka bir şey kalmadı ki,” diye ekledi.
Kehribar rengi gözleri daha da koyulaşan adam gözlerini bir an sevdiği kadından ayırmadan “Neslihan,” diye fısıldadı aşkla “ah Neslihan!”
Neslihan birden aklına gelmiş gibi “ayrıca o Aslı da saçma sapan konuştu benimle,” dedi birden.
“Aslı mı?”
“evet, hani senin şu eski bir arkadaşın olan Aslı”
Alparslan, nişanlısının sesindeki imayı anlayıp güldü. Kıskanılmak elbette hoştu ama Aslı’yı kıskanmaya değmezdi bile.
“boş ver onu,” diye fısıldadı Neslihan’a muzip bir tebessümle ve ekledi, “duruşma çok başarılı geçti. Müstakbel kocanla gurur duy!”
Neslihan, başarıyla konunun üstünden geçen nişanlısının koluna girip “ben kendisiyle hep gurur duyuyorum zaten,” diye karşılık verdi.
Alparslan, deli gibi sevdiği hatta yandığı kadına baktı. Neslihan ona her şeyini vermeye hazırdı. Bunu biliyor, hissediyordu. Kalbinin yoldaş olarak seçtiği kadın; onun aşkı için en büyük korkularıyla yüzleşmiş, yapmam dediği şeyleri yapmıştı. Neslihan onu hak ettiğinden daha fazla seviyor ve saygı duyuyordu.
İçinden bu sevgiye ve saygıya layık olmak için elinden geleni yapacağına kendi kendine söz verirken kulağına güzel bir melodi gibi gelen sevgilisinin konuşmasını dinlemeye devam etti.
...
Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum
kendinize iyi davranın
Allah'a emanet olun
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 24.43k Okunma |
2.61k Oy |
0 Takip |
105 Bölümlü Kitap |