

merhabalar
finalden önceki son bölümdeyiz.
hepinize iyi okumalar
BÖLÜM
Emsal
Yaz mevsimi penceresinden odasına dolarken Neslihan mis gibi çiçek kokusunu içine çekip gülümsedi. Şüphesiz ki bahar mevsimi büyük bir mücadele ile geçmişti. Alparslan ile nişanı epeyce olaylı olmuş, Oğuz abisi ise onunla konuşmayı bırakmıştı. Bütün bu süreç boyunca Neslihan’ın bir parçası hep eksik kalmış kendini kötü hissetmişti.
İçini acıtan bu süreç bugün sona eriyordu artık. Çünkü bugün evleniyordu. Bugün hayatının en mutlu günüydü. Geçmişi arkasında bırakmaya hazırdı. Gelinliğine baktı. Heyecanlıydı. Alparslan’ın onu beğenmesini istiyordu. Biraz sonra kuaför ekibi gelecek ve telaş başlayacaktı.
Neslihan, iş yerinden ayrılıp Alparslan ile çalışmaya başlayalı epey olmuştu elbette. Yoğun ama aynı zamanda çok da eğlenceli geçiyordu günleri. Hatta Alparslan böyle giderse bir stajyer almaları gerektiğini bile söylemişti.
Evlerini Üsküdar’dan tutmuşlardı. Babasının onun için ayırdığı evi ise kiraya vermişti Neslihan.
Odasının kapısı çaldığında “gel,” dedi. Annesi içeri girip burnunu çekti. Gözlerinde hüzün vardı, “uyanmışsın,”
“uyku tutmadı ki,” diye karşılık verdi Neslihan. Kına gecesi de yapmamıştı. Sanki ne yaparsa abisine saygısızlık edecekmiş gibi hissediyordu. Yokluğunu böylesine derin hissederken, mutluluğunu onunla paylaşamazken, acısına ortak olamazken içinden hiçbir şey yapmak gelmemişti.
“Alparslan kaçta gelecek?”
“ikide”
“çok acele ettiniz,” dedi annesi kendini tutamayıp “birazcık bekleseydiniz de-“
“anneciğim bunları daha önce konuştuk ya,”
“konuşmadık ki kızım,” diye itiraz etti annesi “sağ olsun Alparslan oğlum; ‘suçlu gibi bir köşeye çekilip vakit geçmesini beklemeyeceğiz,’ diye kükreyince biz de mecburen sesimizi çıkaramadık.”
Neslihan tebessüm edip annesine sarıldı. Huysuzluğunun sebebini biliyordu. Kızının evden gidiyor oluşuydu sebep. Bu yüzden sıkıca annesine sarılıp “anne,” dedi usulca “onu seviyorum ve beklemek istemiyorum.”
“ama-“
“beklemenin Oğuz abimin kalbine bir faydası olmayacak anne.”
Elife Hanım iç çekip gözlerini mendille kuruladı. Oğlunun haline içi gitse de elinden bir şey gelmiyordu. Zaman onun yaralarını iyileştirecekti. Buna inanmak istiyordu. Şimdilik kendini oradan oraya sürüklemesine göz yummaktan başka yapabileceği bir şey yoktu. Acısı dindiğinde oğlunun geri döneceğini biliyordu.
“hadi aşağıya gel, kahvaltı yapalım.”
“tamam”
Neslihan kahvaltı sofrasına oturduğunda annesi ile babasının yüzündeki hüznü gördü. Sinan da asık suratlıydı.
“Fizan’a gitmiyorum ya!” dedi sonunda “merak etmeyin başınızın etini yemeye devam edeceğim hatta benden öyle bıkacaksınız ki; hadi artık evine git diye siz yalvaracaksınız.”
Sinan omuz silkip “göreceğiz bakalım,” dedi. Ablası evden gideceği için üzgün hissetse de bir şekilde onların birbirleri için doğru kişiler olduklarını gören ilk kişi de o olmuştu. Bu yüzden içi rahattı.
Kahvaltıdan sonra evde hareketlilik başladı. İlk olarak İsmail abisi geldi. Nikah için yine kısa bir süreliğine gelmişti. Yine evde değil otelde kalıyordu. Üstüne çok şık siyah bir takım giymişti. Gömleği gözleriyle aynı renkti ama kravat takmamıştı. Yakışıklıydı abisi. Değişik bir havası vardı.
Neslihan ona sıkıca sarılıp “yaz mevsimini burada geçirmek ister misin?” diye sordu. İsmail gülüp “şansını zorlama paçi,” diye karşılık verince Neslihan gülüp abisinin iki yanağından öptü.
Geçip giden aylarda İsmail abisi ile İlyas abisi arasındaki buzlar biraz erir gibi olmuştu. Hala daha geçmişte yaşananlar ile yüzleşmeseler de hiç değilse artık İsmail abisi yeğenleri ile konuşup onlara hediyeler göndermeyi ihmal etmiyordu.
Kapı art arda çalmaya başladığında önce İlyas abisi ve yengesi geldi. Kucaklarında çocukları vardı. Gökalp, İsmail amcasını görünce koşup ona sarıldı.
“amca,” dedi hevesle “gönderdiğin helikopter süper bir şey!”
İsmail, yeğenini öpüp bağrına basarken Leyla “ah abi yaktın bizi,” diye sitem etti, “gece gündüz helikopterimi uçuracağım diye kafamızı yiyor.”
İsmail bir kahkaha atıp “ben uçururum seninle helikopteri,” deyince Gökalp “amca sen hiç gitmesene!” dedi içtenlikle.
Sinan araya girip “vay be!” dedi “ben çabuk unutuldum.” Gökalp ona bakıp “ben seni hiç unutmam ki Sinan amca merak etme,” dedi çocukça bir saflıkla.
İlyas, yüzünde huzurlu bir gülümseme “ben Gökçe’yi yatırıp geliyorum,” dedi “yolda gelirken uyuyakaldı.” Her zaman ki gibi çok şık duman grisi bir takım giyip kravatını bağlamıştı.
Neslihan hazırlanmak için odasına çıktı. Leyla yengesi yanındaydı. O da çok güzel olmuştu. Toz pembe tüllü bir elbise giymiş, saçlarını da salmıştı. Neslihan hazırlanırken heyecandan elleri titriyordu. Başını yapmak için gelen kadın duvağını takarken Leyla gözleri dolu dolu onu izliyordu. Nihayetinde iş bittiğinde Neslihan aynada kendine baktı.
Uzun ince narin bedenini bir kuğu gibi örten beyaz gelinliğinin kuyruğu hafifçe uzanıyordu. Balon kol ve hakim yaka gelinliğinin göğüs kısmında küçücük inci taşlarından zarif bir desen işlenmişti. Beyaz başörtüsünün üzerine taktığı duvağın kenarlarına aynı inci taşlarından işlenmişti.
“Nesli,” dedi Leyla hayranlıkla “çok güzel oldun kardeşim.”
“yenge,” Neslihan ellerini uzattı. Leyla kızın buz kesmiş ellerini tutup gülümsedi, “ikiniz de bu mutluluğu hak ettiniz. El ele her şeyle mücadele edip sonunda kavuştunuz. Hiçbir şey için üzülüp bugünü mahvetme tamam mı? Su akar yolunu bulur.”
“sağ ol yenge,” dedi Neslihan “her zaman, her koşulda yanımda olduğun, beni desteklediğin için sağ ol. Bana abla olduğun için, ailemin bir parçası olduğun için ne kadar şükretsem az.”
Leyla ağlamamak için gözlerini yukarı kaldırıp yutkundu. Sonra iki kadın birbirlerine sarılıp coşup taşan duygularını sakinleştirmeye çalıştı.
Neslihan aşağıya gelinliği ile indiğinde tüm ailesi bir an sessizce ona bakakaldı. Neslihan’ın gözleri ise Oğuz abisini arıyordu. Annesi elinden bırakmadığı mendilini yüzüne gömüp ağlamaya başlamıştı bile. Babası ise burnunu çekip bakışlarını kaçırınca Neslihan da ağlamaya başladı.
Leyla arkadan müdahale edip “ağlamak yok,” dedi hemen “makyaj bozulur,”
“çok güzel olmuşsun bacım,” dedi İlyas buğulu gözlerle. Neslihan titrek bir gülümseme ile etrafında dönüp “teşekkür ederim,” dedi.
İsmail abisi konuşamamıştı bile. Sinan ise yaklaşıp elinden tuttu. Bugüne özel o da ceket giymişti. Neslihan, Oğuz abisinin yokluğunda küçük kardeşine daha çok sığınır olmuştu.
“Sinan,” dedi boğuk bir sesle “nasıl olmuşum?”
“her zaman olduğu gibi,” dedi Sinan “zarif, nazende.”
Neslihan başını hafifçe yana eğip kardeşine baktı. Hala el ele tutuşuyorlardı. Bundan sonra her şey çok daha hızlı akıp gitti. Eve gelen akrabalar büyük bir kalabalığa sebep olurken herkes Oğuzhan’ın nerede olduğunu sorup duruyordu. Sülalesinde Neslihan’ın evlenme haberi ile Oğuzhan’ın boşanma haberi aynı anda patlamıştı. Ancak Oğuzhan abisinin neden boşandığı konusunda herkes büyük bir sessizliği paylaştığı için kimse bir bilgi sahibi değildi.
Saat ikide Alparslan, damat alayı ile birlikte kornalara basarak geldiğinde Neslihan ayağa fırlayıp “geldiler,” dedi heyecanla. Kuzinleri gülüşüp “enişte bey bizden kızı hemen alamaz,” diye sululuğa başlamışlardı bile.
Neslihan’ı salona götürüp kapıyı kilitlerlerken Leyla yengesi yanında durup gülüyordu. Nihayet damat alayının sesleri koridordan gelirken kapının önünde dikilen amca kızları “kapının kilidi bozulmuş açılmıyor,” demeye başlamıştı bile.
Alparslan yüklü miktarda bir tamir parası vermiş olacaktı ki kapı hemen açılıverdi.
Karşı karşıya geldikleri o ilk anda herkes bir an susup onlara baktı. Alparslan çok yakışıklı gözüküyordu. Zaten öyleydi ama damat tıraşı ve kehribar gözlerini ortaya çıkaran lacivert damatlığı ile çok daha yakışıklıydı.
O da Neslihan’a bakakalmıştı. Gözleri öyle parlıyordu ki Neslihan gülümsedi. Yanında kız kardeşi vardı. İki yeğeni ise eniştesinin yanındaydı.
“hoş geldiniz,” dedi Elife Hanım hüzünlü bir tebessümle.
“hoş bulduk,” diye karşılık verdi Saadet Hanım ve Neslihan’a bakıp “maşallah,” dedi, “Allah nazarlardan korusun.”
“amin,”
Neslihan ona sıcak bir bakışla gülümsedi. Kayınvalidesi “haydi bakalım,” dedi “kızımızı da alıp gitme vakti.”
Elife Hanım hıçkırığa benzer bir ses çıkarınca Neslihan ona dönüp elini öptü. Elife Hanım kızının yüzüne doya doya bakıp “bakma bu halime,” dedi “korkmadan uç, kon yuvana.”
Neslihan konuşursa ağlamaya başlayacağını biliyordu. Bu yüzden başını salladı. İlyas abisi yanına gelip elinde tuttuğu kırmızı kurdeleyi açtı. Eğer burada olsaydı bu geleneği Oğuzhan abisinin yerine getirmesini isterdi. Bu İlyas abisini sevmediğinden değildi elbette. Sebebi Oğuz abisinin onunla çok daha farklı bir bağı daha olmasıydı. Dostluk bağı.
İlyas’ın elleri hafifçe titrese de üç defa kuşağı geçirip bağladıktan sonra Neslihan’ın alnından öpüp “çok mutlu ol,” diye fısıldadı. Neslihan, abisinin elini tutup öptü ve alnına koydu. İlyas burnunu çekip yutkunurken hüznünü bir tebessüme saklayıp geri çekildi.
Sonunda Alparslan yanına gelip ona elini uzattı. Neslihan, uzattığı eli tuttu. Söz verdikleri gibi birbirlerini bırakmamış bugüne çıkmışlardı.
Yan yana evden çıkıp dualarla gelin arabasına uğurlanırken Yusuf Bey ve Elife Hanım bir müddet arkada kalıp kızlarının gidişini izledi. Elife hanım titreyen elini kocasının yüzüne uzatıp akan yaşları sildi ve “hadi Yusuf,” dedi “bugünün geleceğini hep biliyorduk zaten.”
“öyle Elife’m,” dedi Yusuf Bey “ama tahminimden zor oldu.”
“kızımız mutlu,” dedi kadın “önemli olan bu.”
“doğru,” Yusuf Bey tebessüm edip karısının elinden tuttu, “hadi gidelim.”
….
Nikah kıyıldıktan sonra bitmeyecek gibi gelen bir takı töreninin ardından Neslihan yorgunluktan pes etmek üzereydi. Alparslan da aynı şekilde tükenmiş hissediyordu.
Ona baktığında hala inanamasa da artık karı kocaydılar. Nikah masasında heyecandan kulaklarındaki uğuldama bir an dinmemiş, nikah memurunun sorularını zorlukla duyup cevap verebilmişti. İmzaları atarken ise eli titriyordu. Nikah şahidi Irmak olmuştu. Alparslan’ın nikah şahidi ise eniştesiydi.
Takı töreni de bitince evlendirme dairesinin otoparkında vedalaşmak üzere bir araya geldiler. Dün akşam imam nikahları kıyıldığı için direk eve gideceklerdi.
Neslihan evvela babasına sarıldı. Yusuf Bey evladını sarmalayıp kokusunu içine çekti. Başından öperken Neslihan “seni kırıp üzdüysem hakkını helal et baba,” dedi çenesi titrerken “seni çok seviyorum, sen benim kıymetlimsin.”
“ben de seni çok seviyorum aslı nesli han kızım, hakkım helal olsun,” dedi babası. Gözleri kıpkırmızı olmuştu, “hanemde senin için her zaman bir yer olacak sakın unutma, çok mutlu ol, mutlu olun.”
“sağ ol.”
Ardından annesine sarılıp iki yanağından öptü. Bir müddet anne kız öylece kaldılar. Konuşacak her şeyi konuşmuşlardı zaten.
Elife Hanım “Allah’a emanet ol güzel gözlüm,” dedi sadece. Neslihan, erkek kardeşlerinin hepsine sarılıp onlarla vedalaşırken gözleri hep Oğuzhan abisini aradı.
Sonunda kayınvalidesinin elini öperken halini anlayan Saadet Hanım “zaman,” diye fısıldadı, “biraz daha zaman geçince gelecek kızım.”
“gelecek değil mi anne?” dedi Neslihan umutla
“gelecek,” diye tekrarladı kadın.
Ece’ye sarılırken “Gökhan nasıl?” diye sordu fısıltıyla. Ece kulağına “daha iyi,” dedi ve ayrılırken “sonra konuşuruz,” diye ekledi.
“gidelim mi?” diye sordu Alparslan sonunda. O da herkesin elini öpüp sarılmıştı.
“gidelim,” dedi Neslihan.
Birlikte arabaya binip yeni evlerine doğru yola çıktıklarında tüm ailesi arkalarından el sallıyordu.
…
Kapıyı açıp içeri girdikleri andan itibaren Neslihan için yeni bir hayat başlamıştı. Yanında sevdiği adam vardı. Ona baktıkça gözleri parlayan bir adam.
İçeri girdiklerinde kapıyı usulca kapatan Alparslan, karısına dönüp “hoş geldin,” dedi aşkla. Neslihan tüm heyecanına rağmen “hoş buldum,” diye karşılık verdi.
Alparslan, onun korkusunun ve heyecanının farkındaydı. Sakinleşmesi için ona biraz mahremiyet vermek amacıyla “sen üstünü değiştir,” dedi yatak odasını gösterip “ben buralardayım.”
“tamam,” dedi Neslihan ikiletmeden. Koşar adımlarla yatak odasına gidip kapıyı kapattı. Kalbi yerinden çıkacak gibi atıyordu. Alparslan onun kocasıydı artık. En yakını, mahremiydi. Bunu bilerek yatak odasındaki banyoya gidip başını açtı. Saçları omuzlarından dökülürken makyajını temizleyip yüzünü yıkadı. Gelinliğini çıkartıp üstüne çeyizi için aldığı bir gecelik takımı giydi. İki parçaydı. Üstüne aynı takımın sabahlığını giyip sıkıca bağladı.
Yutkunup kapıya gitti ama çıkamadı. Kalbi çok hızlı atıyordu. Yumruklarını sıkıp yatağın kenarına oturdu. Su yeşili bir nevresim takımı ve örtüsünü sermişti üzerine kendi elleriyle.
Tüm evi döşerken Alparslan hiç karışmamış Neslihan neyi beğenirse hepsine onay vermişti. Burası şimdi ikisinin eviydi. Kaçıp ondan saklanamazdı ki.
İçeri gitmek istese de sanki yatağın kenarına tünemiş gibi kıpırdayamıyordu. Bir müddet sonra kapı hafifçe tıkladığında yerinden zıpladı. Hava kararmak üzereydi.
“gel,” dedi hemen. Kapı sessizce açıldı ve içeri kocası girdi. Üstünde bir tek beyaz gömleği ve pantolonu kalmıştı. Gömleğinin yakasını açıp kollarını yukarı doğru katlamıştı. Bu görüntü kalp atışlarını hızlandırmaktan başka bir işe yaramadı.
Göz göze geldiklerinde Neslihan yutkunup “ben-“ diyebildi “şimdi yanına geliyordum.”
Ama Alparslan onu duymamış gibiydi. Usulca yanına gelip tam karşısında dizlerinin üzerine çöktü. Boyları birbirine eşitlenmişti şimdi. Alparslan iki elini yatağın ucunda oturan Neslihan’ın iki yanına koyup hayranlıkla yüzüne baktı.
“Neslihan,” dedi aşkla. Gözlerini ondan alamıyormuş gibiydi. Neslihan ise hızla inip kalkan göğsü dışında bir hayat emaresi göstermiyor gibiydi.
“ben,” diyebildi sonunda “sanırım biraz utandım.”
Alparslan güldü. Usulca ellerini, karısının ellerinin üzerine koyup elinin tersiyle bileklerini okşadı. Bu hareketi Neslihan’ın hızla atan kalbi için hiç iyi olmadı.
Alparslan yaklaşıp alnını karısının alnına yasladı. İç çekip ilk defa gördüğü saçlarını okşadı. Bir eliyle boynunu tutup diğer eliyle saçından bir tutam alıp öptü. Kokusunu içine çekip “utanma,” dedi aşkla, “utanma artık.”
Alnından öpüp durmadan gözlerinden, burnundan ve çenesinden öpmeye devam etti.
“aşkım,” dedi kısık bir sesle “sakın benden utanma.”
Neslihan, kocasını kendine çekip ona sarılırken korkusu uçup gitmişti bile. İçinde sadece kavuşmanın heyecanı ve hazzı kalmıştı.
...
lütfen minik yıldızı parlatmayı unutmayın
yorumlarınızı heyecanla bekliyor olacağım
final bölümünde görüşmek üzere
Allah'a emanet olun veee...
kendinize çok iyi davranın :)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 24.44k Okunma |
2.61k Oy |
0 Takip |
105 Bölümlü Kitap |