Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@rachelaery

Günümüz, Los Angeles

Skye

Bazen insanlar yabancılaşırdı. En içten gülüşlerinizi hediye ettikleriniz gün gelirdi size küçük bir gülümsemeyi bile çok görürdü. Birlikte ağladıklarınız gözyaşlarınızın sebebi olabilirdi. Veda etmeyeceğim sözleri verenler arkasını dönüp gidebilirdi.

Zaman ilerler, hayat yolunu bulurdu. Bizimle kalması gereken insanlar bir şekilde kalırdı, yollarımızın ayrılması gerekenler giderdi. Hayatımdan silinip gidenlerin peşine düşmedim hiç. Gitmeleri gerektiğine inandım. Hayatıma girenleri hep hoşgörüyle karşıladım, varlıklarına ihtiyacım olduğunu düşündüm.

Sadece birisine kalması için yalvardım. O gitmeyi seçti.

Şimdi hayat o kişinin artık bir yabacıdan farksız olduğunu hatırlatmak için ansızın önüme çıkartmıştı. Bak artık tamamen yabancısınız.... senin ismini hatırlıyor mu acaba?

Derin bir nefes alarak duygu yoğunluğunun beni ele geçirmesini engellemeye çalıştım. Saçlarım artık kahverengi değil, kızıldı. Artık liseli o kız değil bir kadındım. Muhtemelen beni fark etmeyecek, yanımdan yürüyüp gidecek ve bu küçük an kalbimi sızlatmaktan başka bir işe yaramayacaktı.

Ama hayatın her zaman kendi akışı vardı. Sesini duyduğumda on yıl değil bir asır geçse bile bu sesin özlemini çekeceğimi anladım.

"Skye?... Gerçekten sen misin?" Anılarımdan aşina olduğum o yumuşak ses. Başımı ona çevirmeden önce yüzümü ifadesizliğe geri döndürmeye çalıştım.

"Atlas?" Sesimi duyduğundaki saf tepkisini göremedim çünkü bakışlarım onun üzerinde değildi.

Amaya, Atlas'ın kim olduğunu anlamaya çalışıyormuş gibi gözlerini ona dikmişti. Bazen beş yaşında bir çocuk değilmiş gibi davranıyordu.

Atlas'ın gözleri elimdeki bavula kaydı sonra da yanımdaki küçük kıza. En sonunda yine gözlerimle buluştu. Bu sefer bakışlarımı çevirmedim. Aynı gözlerdi... bir ormana bakıyormuş gibi hissederdin ama yoğunluğu her zaman o yeşillerde kaybolabileceğini hatırlatırdı. Dudakları yavaşça yukarı kıvrılırdı. "Seni görmeyi beklemiyordum."

Başımı salladım. Bir zamanlar onunla konuşmak nefes almak gibiydi, şimdiyse beni soluksuz bırakıyordu. "Ben de."

Aramızda bir sessizlik olduğunda Amaya kolumu çekiştirdi. "Anne, yoruldum. Eve gidelim." Onu kaldırarak kucağıma aldığımda Atlas şaşkın bir ifadeyle ikimize bakıyordu.

"Anne mi? Artık bir çocuğun mu var yani?" Buna inanamıyormuş gibi neşesiz bir kahkaha attı. Başımı yeniden sallarken cevap vermedim. Hayatım hakkında bilge edinme hakkı yoktu. O hakkı kendi elleriyle geri çevirmişti.

Apartmana girmek için hareketlendiğimde uzanarak elimdeki bavulu aldı. "Yardım edeyim." Derin bir nefes alırken bavulu geri almaya çalıştım ama izin vermedi. "Gerek yok."

"Evet var. İnaçtı olmayı bırak."

Asansöre bindiğimizde ikimiz de konuşmadık. Amaya yolculuk yüzünden yorgun olduğu için başını gögsüme yaslayarak uyuyakalmıştı. Taşınma zorlu olsa da yeni başlangıçlara ihtiyacım vardı.

"Burada mı yaşıyorsun?" Kötü bir tesadüf.

"Yakınlarda." daha fazla açıklama yapmadan çenesiyle kızımı işaret etti. "Adı ne?" Uyanmaması için ses tonu kısıktı.

"Amaya."

Yıllar önce yaptığımız konuşmayı hatırladığını anladım. Asansör aynasından yüz ifadesini görebiliyordum. Üzgün gözüküyordu ama ismin altındaki imayı takdir edercesine gülümsedi. "Güzel isim."

Asansör yeni evimin katında durduğunda uzanarak bavulu Amaya'yı taşımayan diğer elime aldım ve yürümeye başlamadan önce ona baktım. İlk defa ona dikkatlice baktım. Daha açık olan sarı saçları biraz koyulaşmış, yakışıklı yüzünde yılların verdiği bir olgunluk oluşmuştu. Hala nefes kesiciydi.

O an aklımdan geçen düşüncelerden utanıyorum. O yüzü son kez görmemeyi dilemiştim. Ona bakmak istiyordum. Yılların değiştirdiğinin sadece yüzü olup olmadığını merak ediyordum.

"Gerisini ben hallederim, teşekkürler."

Tek kelime söylemeden başını salladı ve asağı inmek için asansör düğmesine bastı. Onu arkada bırakarak daireye doğru yürüdüm. Dikkatlice kapıyı açarak oturma odasındaki kanepeye Amaya'yı yatırdım. Ryan yine işleri kendi yoluyla hallederek, eşyalı bir daire satın almıştı.

Los Angeles'a taşınmak istediğimi söylediğimde olay koparmıştı. Şirketi New York'taydı ve boşansak bile ona yakın olmamı istiyordu. Neyse ki ikna edebilmiştim. Kızımızı kullanarak hayatıma karışmasını istemiyordum.

Los Angeles ve New York arasında dört saatten fazla bir uçuş mesafesi vardı. İşlerle yoğunken buna zaman bulamazdı, böylece ben de kendi hayatıma odaklanabilirdim.

Kanepeye oturak kızıma baktım. Tıpkı babası gibi gözüküyordu. Siyah dağınık ve gür saçlar, yeşil gözler. Karakteri de onun küçük versiyonu gibiydi. En azından hayatımdaki Ryanlar sayısı bire düşmüştü.

Uyanmamasına dikkat ederek yanağını okşadım. Ryan'ı onunla bir çocuk sahibi olacak kadar sevmiştim ama ilişkimiz her zaman karmaşıktı. Beni aldattığını öğrendiğimde bitirmek için daha fazla ertelememiştim.

İnkar etsem bile tüm kalbim Atlas'a aitti. Hep öyleydi ve öyle kalacaktı. Hayatta sadece tek bir kişi için böyle hissedebilirdiniz. Tek bir hak, tek bir bilet. Bazen bu duyguları bir korkak için heba ettiğim için üzülüyordum.

Zil sesimi duyduğumda çantama uzanarak telefonumu elime aldım ve Amaya'yı uyandırmaması için hemen sesini kıstım. Ekrandaki isim şu an konuşmak istediğim son kişiydi.

Ryan benim için değerliydi, bana ihanet ettiğini öğrendiğimde bile. Ben ona her gün kafamın içinde ihanet ederken onun bedensel ihaneti çok daha hafifti. Kalbimi kırmıştı ama bana boşanmak için aradığım gücü de vermişti.

Aramaya cevap verdim. "Vardınız mı?"

"Evet."

"Daireyi beğendin mi, hayatım? Harika bir terası var." Henüz burayı keşfetme fırsatı bulamasam da onayladım. "Beğendim, bizim için ideal."

Telefonun diğer ucunda bir kıpırdama olduğunda masasından kalktığını anladım. Ofisinde olmalıydı. Belki elinde içmekten çok hoşlandığı pahalı şaraplardan birini içiyordu. Düşüncelerimi doğrular şekilde konuşmadan önce bir yudum sesi duyuldu.

"Sık sık gelmeye çalışacağım, Amaya'ın beni özlemesine izin veremem." Hafifçe gülümserken sessiz kaldım. Kabul etmeliydim ki kızım ve Ryan'ın arasında bazen kıskandığım bir bağ vardı.

"İstediğin zaman gelebilirsin. Biraz dinlenmek istiyorum, sonra konuşuruz."

"İyi geceler, bebeğim."

"İyi geceler."

Hava karardığı için şehir ışıkları artık çok daha göz alıcı gözüküyordu. Ryan en azından yüksekte olmaktan hoşlandığımı hatırlayarak teras katını seçmişti. Los Angeles'a taşınacağım gerçeğine alıştığında evi seçmek konusunda ısrar etmişti. Kendim yapmak istiyordum, ama Amaya'nın güvenliğini bahne ederek yine istediğini yapmıştı.

Atlas'ın hayatı nasıldı? Evli miydi? Yeniden aşık olmuş ve bu sefer kaçmamış olabilir miydi? Onu hiç kıskanmadığımı fark ettim. İkimizin de en derin duygularını birbirimizde harcadığımızdan emindim. Bir kız arkadaşı ya da eşi olması çok önemli değildi. Onu bir daha görmeyecektim.

Yeni başlangıçlar için önemli bir adım attığımda karşıma geçmişin tozuyla kaplı birisinin çıkması ne kadar trajedi komikti. Hayatın gerçekten de kendi yolu vardı.

12 Yıl Önce, Kaliforniya

Bakışlarımı elindeki sigaraya çevirirken kaşlarımı çattım, sigara dumanından nefret ederdim ve bunu biliyordu. "Bu gece sizde kalsam olur mu? Babam iyi bir ruh halinde değil."

Ryan da iyi değildi, babasının üzerindeki etkisi sandığımdan daha büyüktü. Sol gözünde belirgin bir morluk vardı. Babasının kendi oğluna böyle bir şeyi yapamayacak kadar itibarını önemserdi. O genelde psikolojik baskıyı tercih ederdi.

O yüzden saçma okul kavgalarında ya da antranman yaparken olmuş olmalıydı. Uzanarak sigarasını kaptığımda nihayet bakışlarını bana çevirdi.

"İçme şunu, kendine zarar veriyorsun." Yıl sonuna yaklaştığımız için final maçları çok yakında başlayacaktı. Sağlıklı kalması gerekiyordu, kendisine bunu yapmasına izin veremezdim.

Sigarayı yeniden almaya çalıştığında elimi ulaşamayacağı şekilde yukarı kaldırdım. Geri vermeyeceğimi anladığında omuzlarını silkerek paketten başka bir tane çıkarıp yaktı. İç çekerek yüzümü buruşturdum.

"Asla dinlemiyorsun, değil mi?" Sessiz kalmaya devam ederken kanepeye yaslandı. Annem oturma odasında sigara içildiğini görse ikimizi de evden kovardı, neyse ki burada değildi.

Ona şu an ulaşamayacağımı biliyordum. Ryan böyleydi. Çok konuşurdu, arkadaşlarının yanında her zaman çok neşeliydi ama bazı zamanlarda, sadece benimleyken, etrafına bir duvar örerdi. Başarılı ve yakışıklı basketbol kaptanının da sorunları vardı.

Yavaşça kanepeden kalkarak pencereye doğru yürüdüm. Odanını içi şimdiden sigaranın ağır dumanıyla kaplanmaya başlamıştı. Pencereyi açıp temiz havanın girmesini sağladım.

"Ayrıca bana sormana gerek yok, istediğin zaman burada kalabilirsin. Çatı katındaki iki kişilik yatağı boşuna almadım."

Sonunda geldiğinden beri ilk kez Ryan Coleman tepkisi göstererek yüksek bir kahkaha attı. "Bu yüzden mi beni son kalışımda yerde yattırdın?"

"O gün beni sinirlendirmiştin."

Onunla birlikte büymüştüm. En yakın arkadaşımdı ama bazen arkadaştan çok daha fazlası ya da çok daha azı olabiliyordu. Babasından kaçmak istediğinde benimle birlikte kalırdı, o zamanlar arkadaştan fazlası olurduk; bana sarılarak uyumasına izin verirdim.

Etrafında takım arkadaşları ya da güzel kızlar olduğunda beni neredeyse görmezden gelirdi, o zamanlar da arkadaştan daha azı olurdu; bir tanıdıktan fazlası değil. Buna alışmıştım. Kızlarla takılabilirdi ama günün sonunda gözlerinin aradığı kişi bendim. Ayrıca bir ilişkimiz falan da yoktu, istediğini yapmakta özgürdü.

Ryan'ı oturma odasında bırakarak mutfağa gittim. Okuldan geldiğimden beri hiçbir şey yememiştim ve açtım. Buzdolabını açarak yiyebilecek bir şeyler aradım. Ryan'ın ayak sesleri çok geçmeden duyuldu.

"Yetenekli bir şefe ihtiyacın olursa haber ver."

Basketbolun yanında sevdiği tek şey yemek pişirmekti. Elimdeki mısır gevreğini salladım.

"Şimdilik bir şefe ihtiyacım yok."

Gülerek ikimiz için tabak çıkardı. Genelde mutfağı kullanmasına izin vermiyordum çünkü yemekleri ne kadar lezzetli olsa da çok dağınık çalışıyordu. Ve annem oturma odasında sigara içilmesini mutfağının dağılmasına tercih ederdi.

Mısır gevreklerine süt ekledikten sonra masaya oturduk. "Yaz tatili için babam arkadaşının çocuğunun bize gelmesinden bahsediyor... Bu berbat olur. Eve sürekli kadın getirip duruyor ve her şeye bağırma potansiyeli var." Sanki bunun sorun olmadığını kendisine kanıtlamak istermiş gibi güldü. "İki hafta dayanamaz."

Ryan onun için endişelenmemden nefret ederdi. Yanımda sigara içmesi de bu yüzdendi. Onun bak ben iyiyim, bana karışma deme şekliydi.

"Babanın arkadaşı mi varmış? İlginç."

"Aslında psikoloğunun oğlu. Onunla küçükken oynardım, hepsi bu. Tanımadığım birisiyle aynı evde yaşamayacağım, fikrini değiştirmem gerek."

Tabakta kalan sütü içtikten sonra ayağa kalktım ve dağınıklığımızı temizlerken ona şapşal bir gülümseme verdim.

"O halde sen de tüm yaz benimle kalırsın."

"Annenin buna katılacağından emin değilim."

Haklı olduğu için sadece güldüm. Annem Ryan'ın burada kaldığını bilmiyordu, öğrenmesini de istemezdim. Belki aşırı bir tepki vermezdi ama ceza alacağım kesindi.

"Yazın geri kalanı için düşünürüz... Hadi şimdi yukarı çıkalım."

Tüm çatı katını kendi zevkime göre döşememe izin verilmişti. Burası sadece Ryan'ın girmesine izin verdiğim kişisel cennetimdi. O yatağa atlarken ben de perdeleri kapattım.

Ryan'ın okuldan sonra antrenmanı olmadığı için birlikte takılmayı teklif etmiştim. Ebeveynlerimin ikisi de anasınıfı öğretmeni oldukları için çoğunlukla okuldan geldiğimde evde olurlardı ama annem bugün birlikte vakit geçireceklerini söylemişti.

Biz de eğleneceğimize emin şekilde eve gelmiş ama yaklaşık üç saat boyunca sadece kanepede oturmuştuk. Şimdi de yataktaydık, aman ne eğlenceli.

Ryan ona tapan bir arkadaş grubuna sahipti, bazen neden benimle vaktit geçirmeyi seçtiği anlayamıyordum.

Kolunu belime dolayarak beni gögsüne çektiğinde şikayet etmedim. O bazen bir pislik olabilirdi ama çoğu zaman favorimdi.

"İyi geceler, bebeğim."

 

 

Loading...
0%