Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Birinci bölüm☁️

@ranaishere

Sonbaharda ağaçlardan birer birer dökülen ve en sonunda bir arada toplanan yaprakların üzerinde zıpladım. Çocukluğumdan bu yana yapraklara özel bir ilgim vardı. Onları toplar, biriktirip kurutur sonra da resimlerimde kullanırdım. Geleneği bozmadım ve elime gelen bir iki yaprağı kahverengi postacı çantamın ilk gözünde uyuttum. Hemen yanımda olan arkadaşım Ezgi, gözlerini devrirerek bana bakmakla meşguldü. Muhtemelen hâlâ çocuk kalmakla suçluyordu beni. Yapabileceğim bir şey yok benim mizacım buydu; yüksek enerjisi ile insanları neşelendiren zihni yepyeni fikirlerle dolu olan ve dokunulsa ağlayacak palyaço ben. Ezgi gibi ciddi, düzenli ve ağırbaşlı insanlara oldukça imrenirim, adımlarını sağlam atıyorlar bir kere. Hem de çocuk gibi değil yetişkin gibi görünüyorlar. Yaş almak beni biraz ürkütüyor sanırım kaldı ki yolun yarısı 35'e yaklaşıp çıtır yaşlarıma elveda diyorum. Not; 28'e merdiven dayadım

Genelde benim konuşmalarımla yol bitmiş nihayet şirketin önünde kendimizi bulmuştuk. Bu binanın çok güzel hissettiren belirli özellikleri var. Misal; kahve molası için ayrılan yerin duvarları bir sürü canlı renkle süslenmiş. Hem de pencerelerinde mavi ortanca yer edinmiş. Koltukları yumuşacık hatta oturduğunda içine gömüldüğün cinsten! Dönen sandalyemde ise istediğim gibi dönüp boyunu ayarlayabiliyorum.

 

"Mercan hanım?" Duyduğum ses ile gerçek dünyaya döndüm hemen. Bir kaşını çatmış bana bakan gözlerle karşılaştığımda elinde tuttuğu dosyaları bana uzattı. Asansöre binip çoktan çalışma masama geldiğimi yeni fark ediyordum.

"Verdiğim sunulardaki hataları düzeltin lütfen" Tasarım sorumlusu Ahmet bey yine formunda olup gergindi. Geçen hafta çok emek verdiği çalışmadan umduğunu bulamamış toplantı iyi geçmemişti. Onu anlayabiliyordum, ben sadece kendimden sorumluyken o 60 kişinin işinden sorumluydu. Sinirlendiğinde duygularını tam olarak anlatamıyor, derdiyle kalıyordu.

"Hemen yapıp masanıza uçuracağım merak etmeyin" herhangi bir şey söylemeden gidince yüzümdeki salak gülümseme durdu ve yorucu dosyalara odaklanmaya çalıştım.

Odaklanmaya çalıştım çünkü dışarıdan duyduğum kuş, kedi ve çocuk seslerinin peşinden gitti kulağım. Sonra bana kahve getiren arkadaşımla lafa daldık, bir kısmında hayal dünyama dalış yaptım ve tamamen kafamdan uydurduğum bir krallığın şövalyesi olup düşmanlarla savaştım. Geri kalan minik bir kısımda ise sunulara baktım.

Öğrenciyken de dikkati kolayca dağılan yerinde duramayan hiperaktif bir tiptim. Tiyatroda oynamayı severdim, çeşitli etkinliklere katılmayı da. Biri benimle konuşunca tüm hayatımı onlara anlatıp konuşmayı da seviyorum. Ama çalışırken 'lütfen benimle konuşma, kendimi kontrol edemem ve eğer bana uğrarsan seninle iki saat konuşacağım' yazılı kağıdı yapıştırmam gerekiyor.

O sırada telefonuma gelen bildirimle gülümsedim. Uzun süredir takip ettiğim kitap ve kedilerle dolu bir hesaptan yeni bir paylaşım yapılmıştı. Hızlıca üstteki bildirime tıkladım. Yüklenen fotoğraf diğerlerine kıyasla daha siyah ve depresifti. Bunu görünce kafamda oluşan olası senaryoları bir kenara atmaya çalışırak eski gönderilere göz gezdirdim.

Hakikaten yeni post insanı üzebilecek türdendi. Siyah bir manzaranın görüntüsü insanın içinin ürpermesi için yeterliydi. Altında ise Tutunamayanlar kitabından bir altıntı yazılmıştı, ‘’ Ben iç dünyama dönüyorum. Orada hayal kırıklığına yer yok. ‘’ yorumlara kapatmıştı. Bir nedenden dolayı canının sıkıldığını anlayabiliyor onun derdini dinlemek istiyordum. Acaba onu üzen neydi? Konuşmak iyi gelir miydi? Belki biri kalbini feci halde yaralamış artık insanlara güveni kalmamıştı.

Hesap Bora Bulut'a aitti. Bir şirkette veri analistiydi, arada iş hayatından fotoğraflar ya da çalışmalarını paylaşırdı. Kediler onun zaaflarından biriydi, sık sık kedileri Misket ve Çorap'ın yaramazlıklarını, uyumalarını, Misket'in kabadayılığını yayınlardı. Felsefe kitaplarına ilgi duyuyor beğendiği alıntıları işaretlemek için açık mavi fosforlu kalem kullanırdı. Sabah kahve içmeden de ayılamıyor sanırım her gönderisinde kahve gizlenmiş halde buluyordum. O kadar az takipçisi arasında onunla karşılaşmam hoş bir tesadüftü. Şimdilerde hesabını gizlemiş gelecek olan kimseye kapıyı açmıyordu.

Mesaj atsam yanlış anlar mıydı ki? Gerçi ne diyecektim bilemiyordum. Ya konuşmak istemezse? Ama ya isterse buna ihtiyacı varsa? Ben yazdığımda buna mutlu olacaksa konuşmak iyi gelecekse...100 'ya...' ihtimali saydım böylelikle

 

Öğle yemeğimi yerken ona mesaj attığımı ve bundan memnuniyet duyduğunu hayal ettim. Anlık bir gazla hesabına girip mesaj göndere tıkladım.

 

@mercan.kyy:merhaba biraz üzgün olduğunu gördüm, her şey yolunda mıı?🥺

Tebessüm ettim, bu minik mesaj bile beni mutlu etmeye yeterdi aslında.

"Mercancan gelsene yanıma" bebeğim Elif'in yanına gittiğimde reklam metnini yazmakla uğraşıyordu. Masasına geldiğimde neredeyse bitirmiş olduğu yazıyı okuyup beğendiğimi dile getirdim.

 

"Harika olmuş bu sıkıcı işin içinden geçeceğini biliyordum!" Dedim zafer kazanmış gibi elini tutarak. Bana gülümsediğinde "teşekkür ederim hanımefendi siz olmasaydınız ne yapardım ben" dedi dramatik bir sesle.

 

"Bu benim işim teşekküre gerek yok efendimm"

 

"Yeni çalışmamın örnek versiyonunu gördün mü?" konuyu dağıtarak,

 

"Hayır görmedim ama çabuk görmem lazım" sabırsız bir çocuk rolünü üstlenip usluca annemi bekliyordum sanki. Bilgisayarında dosyayı açıp örneğini gösterdiğinde nefesimi tutmuş gibiydim.

 

"Biliyor musun Elif bu çalışma mükemmel görünüyor. Renkler çok canlı ve müşterilerle duygusal bir bağ kurabilir. İnsanı hemen çekiyor, değil mi?"

 

Elif, söylediklerimle kafasını sallayıp bana karşılık verdi. Bu kızı gerçekten seviyordum, anlamlandıramadığım bir bağımız vardı. Derin konuşmaları, empati yapmasını ve zarifliği hepsi ayrı hoştu benim için. Tarzı ise kişiliğine tam uyuyordu bir melekten farksızdı sanki. Kısa açık kestane saçları, mavi gözleri ve beyaz sade elbisesi ile epey dikkat çeken biriydi. Kimseye kötü davrandığını, sinirlendiğini ya da kötü düşündüğünü görmemiş duymamıştım.

 

Biz proje hakkında konuşurken arkadan Utku geldi. Utku, Elif'in hoşlandığı biri olmasının yanında umutsuz vakaydı ne yazık ki. Ya da benim gül gibi arkadaşımı haketmiyordu.

 

Ellerini çenesinde birleştirmiş projeyi uzun uzun inceledi. Ekibine uyguladığı eleştirel tutumu bize karşı da uyguluyordu, Elif, Utku'nun ağzından çıkacak sözlere odaklanmış muhtemelen güzel geri bildirim duymak için dualar ediyordu. Gözleri parlıyor, tatlı bir ifade almıştı. Sevdiği kişi tarafından güzel şeyler duymak, takdir edilmek ve dikkate alınmak istiyordu doğal olarak.

 

"Renkler güzel olmuş fakat fazla karışık olmuş. Mesajı basit tutmalıyız. İnsanlar hemen anlamalı aksi takdirde dikkatleri dağılabilir." Bu yorumlardan sonra Elif'in yüzü düşmüş başını eğmişti. Ah kuzum üzülme lütfen

 

"Bu karmaşıklık, insanın dikkatini çekecek. Renklere bak! Hepsi kendi düzensizliği içinde bir düzen kurmuş. Sanat eseri gibi! İnsanları canlı hissettirecek bir çalışma..." Diye karşılık verdiğimde Elif,kafasını kaldırmış bana bakıyor bir yandan da merakla Utku'dan gelecek cevabı bekliyordu.

 

"Anlıyorum, ama reklamcılıkta ilk kural mesajı net bir şekilde iletmektir. Afiş biraz dağınık görünüyor önemli noktaları vurgulayıp hataları düzeltin lütfen Elif hanım." Ona öldürücü bakışlarımı atıp konuşmaya devam edecektim ki gelen diğer bir uyarıyla durduruldum.

 

"Siz de işinize dönün masanız sizi bekliyor." Sesinin yükselmesinden sinirlendiğini anlamak zor olmadı. Kendimi itekleyerek masama döndüm.

 

Dönen sandalyeme oturup tam kahvemden bir yudum alacakken telefonumun titremesiyle aklımdan bir sürü şey geçmişti. Bağırıp ondan gelen bildirimi okumak adına can atıyordum. Bir ara hayallerim o kadar ilerledi ki onunla yakın arkadaş olduğumu birlikte sokak kedilerine mama verdiğimizi düşündüm. Hayali bile kalbimde, karnımda kelebeklerin yarış yapmasına neden olmuştu. Kızım kendine gel Ne bu hâl?

 

@buluttbora:teşekkür ederim ama şu an içimi dökmek istemiyorum. Bazı şeyleri yalnız başıma düşünmeyi tercih ediyorum.

 

🥲🥲

İlk kitap denemesi...

Umarım beğenirsiniz lütfen yorum bırakarak duygularınızı benimle paylaşın✨

 

Loading...
0%