13. Bölüm

Baygın

Raphella Greenturt
raphella_tf

Süikast girişiminden sonraki birkaç saat oldukça hareketliydi. Kraliçe Belinda tüm gelenleri misafir odalarına yerleştiriyordu. Prens Eliezer muhafızların başındaydı, tüm giriş çıkışlar kapatılmıştı. Kral Theo hem düzenlemelerle, hem resmi açıklamalarla, hem de yakalanan suikastçiyle ilgileniyordu. O kadar yoğundu ki normalde kütüphaneden çıkmayan Prens Alexander şu anda babasına yardım ediyordu.

Saray ne kadar hareketliyse saraydaki revirin önü o kadar sakindi. Sanki hayat durmuştu. Revirin önünde bir bank vardı. Bankın bir yanında Prens Christopher oturuyordu. Başındaki taç düşmüştü, beyaz takım elbisesi kırışmıştı. Bunun sorumlusu olan muhafızlar hemen yanında dikiliyordu. Bankın diğer tarafında da Prenses Jennifer oturuyordu. Onun pembe elbisesi gayet düzgün görünüyordu. Başındaki taç da duruyordu. Ama garip bir şekilde solgundular.

Her zaman etraflarında olan o ışıltı kaybolmuştu.

İkisi de üzgün, bitkin, korku dolu görünüyordu. Herkes -anneleri, babaları, abileri, hemşireler, hizmetçiler, muhafızlar, hatta ne olup bittiğinden habersiz küçük çocuklar bile- odalarında dinlenmelerini istemişti, ama ikisi de laf dinlemiyordu. Oraya oturmuşlardı, ve Ymir'den haber alana kadar da kalkmayacaklardı.

Bankın yanında, yerdeki minderde de Jarel oturuyordu. Jarel'ın dizinde Yıldız'ın kafası vardı. O korkunç kükremeden sonra Jarel, Chris ve Jennifer dışında hiç kimse Yıldız'a yaklaşamıyordu. Onları korumakla görevli muhafızlar bile oldukça uzakta duruyorlardı.

İki saat geçmişti.

Chris bu iki saatin her dakikasında daha da büyük bir korkuya kapılmıştı. Ymir omzundan vurulmuştu. Chris'in hayatında gördüğü ilk omzundan ok yemiş kişi Ymir değildi. Ama diğer herkes çok çabuk çıkmıştı revirden. Chris olumlu düşünmeye çalışıyordu, ama bu kadar uzun sürmesi hiç de olumlu değildi.

Ve sonunda kapı açıldı.

Chris ve Jennifer aniden ayağa kalktı. "Durumu nasıl?" diye sordu Jennifer anında. Jarel da ayağa kalkmak istiyordu ama Yıldız kafasını kaldırmamıştı bile. Gözleri kapalıydı. İnsanların ondan korktuğunu biliyordu. Doktor korkmasın diye uyuyor numarası yapıyordu.

Nitekim dışarı çıkan doktorun ilk baktığı kişi Yıldız olmuştu.

Yıldız'ın uyuduğunu görünce ister istemez rahatladı. Prens ve prensese baktı. Yutkundu. "Oku çıkardık, yarayı temizledik. Hiçbir organı zarar görmemiş." dedi. Jennifer derin bir oh çekti, kendini banka bıraktı. Elini yüzüne kapattı. Jennifer rahatlamıştı ama Chris hala ayaktaydı, ve doktora bakıyordu. "Ama..?" dedi devam etmesi için. Doktor tekrar yutkundu. "Ama ok zehirliymiş. Zehrin ilerlemesini durdurduk ve panzehir verdik ama uyanması kişid-" cümlesini bitiremedi. Yıldız daha fazla dayanamamış ayağa kalkmıştı. Yıldız etraftaki herkesin korkmana sebep olmuştu, ama Chris bunu fark etmemişti bile.

Ymir zehirlenmişti.

Doktoru kenara itti, revire daldı. Ymir'in yattığı yatağa yaklaştı. Saçlarındaki örgüler hala duruyordu, ama kabarıp karışmıştı. Çiçekler zaten yoktu. Yüzü ise solgundu, yorgun görünüyordu. O güzel yüz şimdi bembeyaz kesilmişti.

Chris yanına, yere çöktü. Battaniyenin altından uzanan eli tuttu. Soğuktu. Baş parmağını bileğine bastırdı. Nabzı çok yavaştı. Ymir... Ölüyor muydu?

Bu düşünce ona ağır geldi. Bilincini yitirdi.

Chris'in bayılma haberi krala ulaştığı an Kral Theo her şeyi bırakıp revire gitti. Chris'in yattığı yatağa yaklaştı. Onu gören doktor tek dizini yere koyarak kralı selamladı. "Kalk." dedi kral, "Oğlumun durumu nasıl?" Doktor yerden kalktı, ama başını kaldırmadı. "Ciddi bir sorunu yok. Yorgunluk, stres ve üzüntüden dolayı bayıldı. Prenses Jennifer da benzer durumda olduğundan bayılmaması için ona Prens Christopher'ın durumunu söylemedik. Kendisine odasında istirahat etmesini söyledim." diye özet geçti.

Kral başını onaylarcasına salladı. Oğlunun doğum gününün bu kadar berbat geçtiğine inanamıyordu. Tekrar kapıya yöneldi. Ve girerken fark etmediği Ymir'i gördü. Bembeyazdı. Nefes aldığından şüpheliydi. Ölü gibiydi.

Orada Jennifer da olabilirdi.

Kral Theo bu düşünceyle yüreğinin sıkıştığını hissetti. Ymir olmasaydı o ok Jennifer'a, muhtemelen Jennifer'ın göğsüne saplanacaktı. Ymir olmasa Kral Theo ikinci kez evlat acısı çekecekti. Gözlerini kapattı, bu düşünceleri dağıtmaya çalıştı. Ymir'e yaklaştı. "Teşekkür ederim. Ve özür dilerim." diyebildi.

O gece bu şekilde sonlanmıştı.

Ertesi gün suikastçi sorgulandı, ama hiçbir bilgi alamadılar. İkinci kez sorgulamaya gittiklerinde yerde yatan cesedini gördüler.

Ellerindeki tek ipucu da öylece kaybolmuştu.

Elbette şüphelenebilecekleri kişiler belliydi. Ya Rawel Krallığının soyluları bu suikastçiyi içeri sokmuştu, ya da Müttefik Krallıklar'dan biri. Tüm bu şüphelere rağmen yapılan incelemelerde ipucu yakalayamadıkları için misafirlerin gitmelerine engel olamadılar.

Bu iki günde Jennifer ve Chris defalarca Ymir'i ziyaret etmişlerdi. Yıldız zaten yanından ayrılmıyordu. Ama sonuç hep aynıydı. Hiç iyileşme belirtisi göstermiyordu.

Jennifer Ymir'i öyle görmeye dayanamıyordu. O olmasaydı ok Jennifer'a gelecekti. Şimdi Jennifer orada yatıyor olacaktı. Hatta belki de şimdiye ölmüş olacaktı. Bunları düşünmek Jennifer'ı oldukça üzüyordu. Ymir daha doğru düzgün tanımadığı biri için kendini feda etmişti. Jennifer'ın tek yapabildiği ise ağlamaktı.

Chris kendini biraz daha toparlayabilmişti. Yine solgun ve üzgündü, ama en azından ablasını teselli edebiliyordu. Tabi, bu tesellilerin etkisi tartışılırdı. Çünkü Jennifer kardeşinin odasında ağladığını biliyordu.

Chris dışarıda iyi görünse de odasında paramparça oluyordu.

Üçüncü gün artık soruşturmadan ümit kesilmişti. Hala araştırma ve ipucu arama işlemleri devam ediyordu, ama Kral Theo eskisi kadar yoğun değildi. Kraliçe Belinda eşinin yanına gelebilmişti sonunda. Bunun sonucunda Prens Alexander da abisi Prens Eliezer'a yardıma gitti. Hepsinin iş yükü azaldığında akşam yemeğini beraber yeme kararı aldılar.

Chris ve Jennifer revir odasından çıktığında bir hizmete onlara akşam yemeğini ailecek yiyeceklerini bildirdi. Jennifer ve Chris birbirine baktı. Bırakın masaya oturmayı, yemek bile yemek istemiyorlardı. Ama kralın emrine karşı gelemezlerdi.

O akşam ömürlerindeki en tatsız yemeği yediler.

Kral Theo Ymir'in Chris ve Jennifer için önemli olduğunu biliyordu, ama bunu küçümsediğini yeni yeni fark ediyordu. Jennifer ve Chris o kadar bitkindi ki her an bayılabilirler gibiydi. Yemeğin sessiz geçmesine üzülse mi sevinse mi bilemiyordu. Yemeğin neşe kaynağı genelde Jennifer olurdu. Bu yüzden sessiz geçmesi kralın canını yakıyordu. Bu durumda Eliezer'ın sert ve kırıcı yorum yapmasından korkmuştu. Ama Eliezer sessizdi. Bu da kralı bir nebze rahatlatmıştı.

Sessiz geçen yemeğin sonunda Jennifer odasına gitti, çantasını açtı. Evet, tatsız bir yemekti; ama ailesiyle birlikte olmak onu daha iyi hissettirmişti. Ayrıca unuttuğu, kaçtığı düşüncelerin zihnine doluşmasına yol açmıştı.

Chris'in doğum günü mahvolmuştu. Dolayısıyla aile içi kutlama da mahvolmuştu. Chris'in şu an bunu umursamadığına emindi, hediye almayı da umursamıyor olmalıydı.

Ama bu hediye önemliydi.

Yatma vakti yaklaşırken Jennifer Chris'in kapısını çaldı. Her zamanki gibi içeri direkt dalmamıştı. Sabırla cevabı beklemişti. Chris'in kendini toparlaması beklemişti.

Sonunda Chris 'Gel.' dediğinde kapıyı açtı, kardeşine yaklaştı. "Lütfen hemen tepki verme." dedi öncelikle. Arkasına sakladığı hediye paketini uzattı. Chris kaşlarını çatsa da kendini frenlemişti. Yine de "Buna nasıl tepki vermemi bekliyorsun abla?" dedi, öfkesini bastıramayarak. Jennifer hafifçe gülümsedi. "Bu... Ymir'in hediyesi. Kendisi yapmıştı." Daha fazla açıklamak istedi, ama boğazına bir yumru oturmuştu sanki.

Chris'in hediyeye bakış açısı bir anda değişti. Paketi ablasından aldı. Titreyen ellerine rağmen nazikçe açtı paketi. Ve çakı sapını gördü. Üstündeki kabartıya baktı. Bir güneş vardı. Hemen altında da bir uçurum. Uçurumun ucunda da bir papatya.

Chris'in gözleri doldu. Papatyanın oyma şeklinde olmasını nasıl yorumlamalıydı? Sonsuza dek orada olacak şekilde mi, bir zamanlar papatya varmış da artık papatyanın yerinde bir tek izi kalmış şeklinde mi?

Her iki şekilde de hüzünlenmesine sebep oluyordu.

"Teşekkür ederim abla." dedi gülümseyerek. Chris'in gülümsemesi Jennifer'ı da gülümsetti. "O uyanacak." dedi sadece. Chris başını yukarı aşağı salladı. "Uyanacak." dedi kesin bir dille.

Ertesi gün tüm saraya güneş doğmuştu sanki. Chris ve Jennifer hala üzgündü, ama artık yorgun görünmüyorlardı. Dik duruyorlar, kararlı adımlar atıyorlardı. Üzülmenin faydası olmadığını anlamışlardı. Hem... Ymir güçlü bir kızdı. Uyanacaktı.

O gün uyanmadı.

Beşinci gün de uyanmadı.

Altıncı gün de uyanmadı.

Yedinci gün de uyanmadı.

Sekizinci gün Ymir'i odasına taşıdılar. Ona bakması için de Lily'yi görevlendirdiler. Artık yavaş yavaş her şey normale dönüyordu. Yıldız Jarel'la kalmaya başlamıştı. Normal günlerden tek farkı, Chris ve Jennifer'ın hala gülümsemekten öteye geçememesiydi. Sonuç olarak, Ymir sekizinci gün de uyanmadı.

On sekizinci gün de uyanmadı.

Artık çoğu insan ümidi kesmişti. Herkes normal hayatını yaşıyordu. Jennifer, Chris ve Yıldız her zamanki gibi Ymir'i ziyarete gidiyordu. Koridorun bir ucundan bir çığlık duydular. Korku dolu adımlarla ilerlediler koridorda. Ve Lily'nin odadan koşarak çıktığını gördüler. Gözleri yaşarmıştı, şaşkın görünüyordu. Chris'in beynine bir acı saplandı o an.

Ymir'in kalbi durmuş muydu?

Prensliği unuttu. Koşarak odaya ulaştı. Ymir'in yatağına bakmaya zorladı kendini. Ymir'in yüzü her zamanki gibi tavana bakıyordu. Birden kafası kapıya doğru çevrildi.

Ve Chris Ymir'le göz göze geldi.

Yıldız ve Jennifer kapıya ulaştılar. Ymir'in gülümseyerek onlara baktığını gören Jennifer, tıpkı Lily gibi bir çığlık attı. Chris'i umursamadan Yıldız da Jennifer da içeri daldı.

Ymir çok yorgun hissediyordu. Buna rağmen kendini yaklaşan kişilere "Me...h...ba..." demeye zorladı. Nedense bu bile onu çok yormuştu. Yıldız yatağa ulaşır ulaşmaz ön patilerini Ymir'in yatağına uzattı. Kafasını Ymir'e yaklaştırdı. Uyanmıştı. Gerçekten de uyanmıştı!

Yıldız ne yapacağını bilemezken Jennifer çoktan yatağın öbür yanına geçmiş, kafasını yatağın boş kısmına bastırmıştı. Ymir zor da olsa kafasını Jennifer'ı doğru çevirdi. Jennifer'ın ağladığını görünce endişelendi. "İ..i mis..niz?" diyebildi en fazla. Jennifer ağlamakla gülmek karışımı bir ses çıkardı. "Şu durumda bile!" dedi duygu karmaşası içinde, "Şu durumda bile siz dediğine inanamıyorum!"

Ymir olan biteni anlayamıyordu. Neden bu kadar abartıyorlardı ki? Omzuna bir ok saplanmıştı, o kadar! Jennifer neyse de, Yıldız daha önce de Ymir'in okla vurulduğunu görmüştü. O niye bu kadar abartmıştı uyanmasını? Acaba 24 saat sonra mı uyanmıştı Ymir?

Ymir hiçbir şeye anlam veremezken en az onun kadar şokta olan Chris Ymir'e yaklaştı. Yıldız onu görünce kenara çekilmişti. Chris elini Ymir yüzüne yaklaştırdı, ama dokunmaya cesaret edemedi. "Bu... Bir rüya mı?" diye sordu zar zor duyulan bir sesle. Ymir yatağın altından elini çıkardı, zar zor kaldırdı. Dudakları kıpırdadığında Chris onu duyabilmek için başını Ymir'e doğru uzattı. Ymir elini Chris'in kafasına koydu.

Ve saçını çekti.

Tüm gücüyle asılsa da güçsüz düştüğü için yeterince acıtamamıştı canını. Ama uyguladığı güç Chris'in bağırarak doğrulamasına yetmişti. Ymir kıkırdadı. "Rü...a m..mış?" dedi gülümseyerek.

Chris'in gözleri doldu, yüzüne aptal bir gülümseme yayıldı. Yaşaran gözlerine inat, güçlü bir kahkaha attı.

On dokuz koca günün sonunda, Ymir uyanmıştı!

Chris'in kahkahası Jennifer'ı da güldürdü. Ymir bu neşeli ortama gülümseyerek katıldı. Bu neşeli ortamı bozan şey Lily'nin kapıda belirmesi oldu, arkasından da doktor girdi içeri. "Şükürler olsun..." diye mırıldandı doktor. Elini Ymir'in bileğine koydu. Nabzı son birkaç güne göre daha hızlıydı. Hala ortalama bir insanın nabzına yaklaşamamıştı, ama ilk günlerdeki kadar yavaş değildi. Elini Ymir'in yüzüne koydu. Soğuktu, ama eskisine göre ılıktı da. Parmağını burnuna doğru uzattı. Nefes alış veriş hızı ve gücü de daha iyiye gitmişti.

"İyileşiyor." dedi doktor neşeyle.

Lily kendini tutamayıp ağlamaya başladığında Ymir artık daha fazla dayanamadı. "N..ler ol..yo.. b..rda?" dedi zorla da olsa. Doktor onun şaşkınlığını anlıyordu. "Ok zehirliydi." dedi doğrudan. Ymir'in içine bir korku düştü. Ve doktor sonraki cümleyle korkusunu haklı çıkardı; "On sekiz gündür uyuyorsunuz."

"K- kaç?" diye sordu Ymir şaşkınlıkla. 18 gün mü demişti? 18 gün! Nereyse üç hafta! Tekrar Jennifer ve Chris'e baktı. Neden bu halde olduklarını anlıyordu artık. On sekiz gün ne demekti öyle? Ölmüştü de geri hortlamış mıydı acaba?

Gerçi bir ay baygın yatmıştı. 18 günde ölecek değildi ya.

Yine de uzun bir süreydi. Onca zaman Ymir'e göz kulak mı olmuşlardı? "Üzg...n..m" diyebildi sadece. "Ne? Neden?" diye sordu Chris anlmayarak. Ymir mahçup bir ifadeyle "S..zi end..şel..ndird..m." diye cevap verdi. Lily'ye baktı. "Zahm..t verd..m"

Chris tam karşı çıkacakken ablası ondan önce davrandı. "Beni kurtardın." dedi hüzünlü gözlerle. "Önüme atladın, hayatımı kurtardın. Sen olmasan ben şimdiye ölmüştüm." Ymir'e yaklaştı, elini tuttu. Ymir Jennifer'a şaşkınlıkla bakıyordu. "Teşekkür ederim." dedi Jennifer.

Ymir ilk şaşkınlığı atlattıktan sonra itiraz etmek için ağzını açtı ama doktor onu engelledi. "Leydi Ymir dinlenmeli." dedi doktor. "Ayrıca akşam yemeği vakti yaklaşıyor, yemek yemeden önce ayrıntılı muayene yapmam lazım."

Eh, doktorun sözünün üstüne söz söylenmezdi.

"Akşam görüşürüz Ymir." dedi Chris. Jennifer öfkeyle baktı kardeşine. Ymir'e baktığında yüzü anında yumuşadı. "Yarın görüşürüz Ymir." dedi gülümseyerek. "Ama!" diye itiraz etti Chris. Jennifer anında kardeşine. Yine yüzü öfkeli bir hal almıştı. "Ama demek yok. Ymir bugün dinlenecek." dedi kesin bir dille. Chris ablasına itiraz edemeyeceğini anladı. Mahçup bir ifadeyle Ymir'e baktı. "Yarın görüşürüz." dedi gülümsemeye çalışarak.

Kral Theo yemek odasına yorgun girmişti. Kraliçe Belinda neşesizdi. Eliezer kaskatıydı zaten, ve Alexander da kütüphaneye gidememenin verdiği can sıkıntısına sahipti. Kapı açıldı. Tüm gözler yeni gelen iki kişiye döndü.

Chris ve Jennifer büyük bir neşeyle girdi odaya.

"Kızım, oğlum!" dedi Kral Theo şaşkınlıkla. "Afiyet olsun baba!" dedi Jennifer büyük bir neşeyle. Hemen yerine oturdu. Chris de yanına oturmuştu. Belinda ilgiyle izliyordu evlatlarını. "Bu kadar neşeli olduğunuza göre..." dedi, cümleyi yarım bıraktı. Chris ablasına baktı. Jennifer kıkırdadı.

"Rem Ymir Greenturt uyandı."

Bölüm : 25.11.2024 23:45 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...