Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Davet

@raphella_tf

Chris gözlerini açar açmaz kafasını pencereye çevirdi. Güneş daha yeni doğuyordu. Neşeyle ayağa kalktı. İlk defa erken kalktığına bu kadar mutluydu.

Hızla yataktan çıktı, üstünü değişti. Süslü kıyafetler hiç ilgisini çekmiyordu. Ama şimdi o kadar da düz giysiler giymek istememişti canı. Beyaz düz badi giydi. Üzerine yine beyaz, şık bir gömlek giydi. Gömlekte çok hoş duran düğme ayrıntıları, omuz ve boyun detayları bulunuyordu. Lacivert bir pantolon seçti. Pantolonun takıma özel bir ceketi de vardı ama o kadarı da abartı olacaktı. Bunun yerine düz, siyah bir pelerin aldı. Aslında pelerine ihtiyacı yoktu. Gömleğini kapatsın diye takıyordu.

Bir de Ymir üşürse diye.

Chris sakince kapıdan çıktı. Merdivenlerden inmeye başladı. Ymir erken uyanmaya alışık olduğuna göre çoktan aşağı inmiş olmalıydı. Aşağıda değilse bile bu kez Chris erken gidebilirdi.

Dün sabah gittiği yere gidiyordu. Ymir'in gelmediğini umuyordu. Bu sayede onu şaşırtabilirdi. Köşeyi döndü. Ve donakaldı.

Yirmi adım ilerideki kız irkildi. Arkasına döndü. Üzerinde kahverengi bir pantolon vardı. Pantolonun diz kapağı hizasında, dizlerinin iki yanında ince, dikkat çekmeyen birer cep vardı. Üzerinde yeşil düz bir badi vardı. Üzerindeki kahverengi ceketin arkası diz kapaklarına kadar iniyordu. Ceketin önü açıktı, bu yüzden ceplerinin boyutunu söyleyemiyordu. Kıyafetler sadeydi, ama kesimleri o kadar güzel duruyordu ki!

Şey, bu Ymir'den de kaynaklanıyor olabilirdi.

Kahverengi saçları açıktı. Yüzünde şaşkın bir ifade vardı. Chris istemsizce bu ifadenin ne kadar tatlı göründüğünü düşünmüştü. Ve Ymir gülümsedi.

Çok güzeldi.

"Günaydın Chris." dedi Ymir gülümseyerek.

"Günaydın." dedi Chris gülümseyerek. Ymir ne kadar da neşeliydi öyle.

Ymir gülümsemesini bastıramadı. Siyah pelerin, beyaz gömlek, lacivert pantolon. Sarı saç ve kahverengi, güven veren gözler. Bu kadar tezat renkler bir araya geldiğinde nasıl oluyor da bu kadar güzel görünüyordu?

İkisi de birbirine bakakalmıştı aslında.

"Vay, bizim sarayda bu tarz bir takım görmemiştim hiç." dedi Chris. Ymir bakışlarını kaçırdı. "Saraya saldırılmadan önce abilerimle ata binmiştik. O yüzden üstümde binici kıyafetlerim kalmış. Kraliçe yırtılıp mahvolsa da kıyafetlerimi saklamış, onlara bakarak dikmişler. Bu benim binici kıyafetlerim yani." diye açıkladı. Hüzünle gülümsedi. "Bir saraya yakışmıyor, değil mi?" dedi. Cevap beklemiyordu.

"Çok güzel görünüyorsun." dedi Chris.

Ymir şaşırmıştı. Chris'e baktı.

"D-demek istediğim sarayda binicilik olması normal." dedi Chris telaşla. "Kıyafetinin farklı olması garip demek değil. Üzerinde garip değil güzel duruyor." dedi hızlı hızlı. Üç cümlede tek bir düzgün cümle yoktu. Niye bu kadar salaklaşmıştı! Kızardığına emindi. "Hadi papatyalara gidelim." dedi, yürümeye başladı.

Ymir kıkırdadı.

Chris önden yürüyüp yaşadığı rezilliği atlatmaya çalıştı. Çiçeklerin olduğu yere geldiğinde şaşırdı. Dün burada bir bank yoktu. Kimsenin durup oturduğu bir yer de değildi. Bank ikisi için mi konulmuştu?

Arkasına döndü, Ymir'e baktı. "Babam senin için bank koydurmuş." dedi gülerek. Ymir de güldü. "Bir kral neden benim gibi biri için bank koydursun ki? Belki de oğlu için koydurmuştur." dedi. Chris "Babam sabahları erken kalkmadığımı biliyor." dedi. Ymir yanına ulaşmıştı. Chris'in gözlerine baktı. "Bugün kalktın ama." dedi. Kazandığı zaferle birlikte banka oturdu.

Chris'in buna verebileceği bir cevabı yoktu. Kendisi de neden birdenbire bu kadar erken kalkmaya başladığını anlamıyordu. Normalde uykusuna düşkün biriydi. Ama iki gündür bilinçsizce erken kalkıyordu.

"O zaman umarım erken kalkmaya devam edebilirim ki bu bankın hakkını ödeyebileyim." dedi. Ymir'in yanına oturdu.

Bankın durduğu yer çok güzeldi. Güneş bankın sağında kalıyordu. Bankın önünde kraliyet bahçesi vardı. Bank normalden biraz yüksekti, bu sayede çitler görüşlerini fazla kapatmıyordu.

"Çiçekler güzel görünüyor, öyle değil mi?" dedi Chris huzurla. Hiç bahçeye bu kadar sakin bir zamanda bakmamıştı. Çiçekler, küçük fıskiye, açık yollar... İlk defa kraliyet bahçesini görüyordu sanki.

"Evet." dedi Ymir. "Özellikle beyaz sümbüller çok güzel duruyor." Bahçe ona yine anılar hatırlatmıştı. Babası kral olmadan önce hep buna benzer bir bahçede onları eğitirdi.

"Sümbülleri sever misin?" diye sordu Chris. Ymir ona doğru baktı. Chris de ona bakıyordu. "Şey, her çiçek güzeldir." dedi Ymir. Acaba Chris ona bu kadar çok bakmasını rahatsız edici buluyor muydu? Bunu düşünse bile gözlerini Chris'in gözlerinden ayıramıyordu. O gözler kendisini güvende hissetmesini sağlıyordu.

"Ben sümbülleri çok severim." dedi Chris tekrar bahçeye bakarak. "Umudu simgelerler." dedi dalgınca. Ymir de bahçeye baktı. "Ben çoğu çiçeği ilk kez saray bahçesinde görmüştüm." dedi hüzünle. "Ama küçükken papatyaları çok severdim. Sokak aralarında, taşların içinde büyüyüp çiçek açarlardı. Bu kadar güçlü olmalarına hayranlık duyardım hep." Gözleri yine dolmuştu.

Bir süre sessizlik oldu.

"Hiç bilmediği bir ülkede uyanıp, hiç tanımadığı insanlarla karşılaşan, ama hep başını dik tutan biri kadar güçlü." dedi Chris. Ymir tekrar Chris'in gözlerine bakıp dediklerine ne kadar inandığını anlamak istiyordu. Ama yine gözlerini ayıramamaktan korktu. Bunun çok rahatsız edici olacağını düşünüyordu. "Hayır. Ağlayıp ne yapacağını bilemeyen, ortalığı birbirine katan, başkalarına yük olan birinden daha güçlü." dedi.

Chris öfkeyle döndü Ymir'e. "Böyle söylediğine inanamıyorum." dedi açıkça. "Sen ortalığı birbirine katmadın, kimseye yük olmadın. Yaşadıklarını düşününce birkaç damla gözyaşı hiçbir şey!" dedi Chris. "Elbette yük oldum!" dedi Ymir Chris'e dönerek. "Önce abilerime yük oldum! Sonra Yıldız'a yük oldum! Şimdi de sana yük oluyorum!" dedi kendine duyduğu öfkeyle.

Göz göze gelmişlerdi. İkisi de kararlıydı.

"Abiler kardeşlerini doğru yola götürmek ister. Bir günde Eliezer abim bana yirmi kez kızar. Bu ona yük olduğum anlamına mı geliyor?" dedi Chris. "Alex abim bana Eliezer abimin biraz sert davrandığını düşünüyor. Ve hep beni o azarlardan kurtarıyor. Bu beni Alex abime yük mü yapar?"

Ymir'in göz bebekleri titredi.

"Yıldız bir kaplan, öyle değil mi? Sana değer vermeseydi seni kurtarmazdı. Sevdiğin birini korumak yük müdür? Sen Yıldız'ı korusan Yıldız sana yük mü olur?" diye devam etti Chris.

Ymir bakışlarını kaçırdı.

Chris en önemsediği kısmı Ymir'in gözlerine bakarak söylemek istiyordu. Ne yaptığını ikinci kez düşünmeden Ymir'in çenesini nazikçe tuttu, kendine doğru çevirdi.

"Sen benim ilk gerçek arkadaşımsın. Arkadaşlar birbirine yük olur mu?" diye sordu. Ymir'in çenesini bıraktı. Aklındaki şeyi söylemek için kendini zorladı. "Senin için yük müyüm?"

Ymir başını iki yana salladı. Gözlerini kapattı. Bir damla yaş izinsizce çıktı gözünden. Chris bankta sağa doğru kaydı, Ymir'e sarıldı. Ymir yüzünü Chris'in omzuna gömdü. Kendini tutmayı bıraktı.

Ymir ne kadar ağlamıştı, ikisi de bilmiyordu. Ymir kendini topladığında geri çekildi. Chris de aralarındaki mesafeyi biraz arttırdı. Yoksa yüzleri çok yakın olacaktı.

"Özür dilerim." dedi Ymir. Chris şaşırdı. "Neden?" dedi sadece. Ymir bakışlarını kaçırdı. "Omzunda ağladığım için." dedi. "Ben özür dileyecek bir şey göremiyorum." dedi Chris. "Ağlamak ne utanılacak ne de özür dilenecek bir şey."

Ymir gülümsedi. "Teşekkür ederim o zaman." dedi. Hala önüne bakıyordu. Chris o gözlere bakamadığı için kendini kötü hissetti bir an. "Rica ederim." diyebildi sadece. Garip bir an yaşıyorlardı. "Bahçeyi gezmek ister misin?" diye sordu Chris. "Aslında revire gitmeyi düşünüyordum." dedi Ymir. Chris muzipçe güldü. "Olur." dedi.

Saraya giderken etrafta kimse görünmüyordu. Daha uyanma saati gelmemişti anlaşılan. Ymir merdivenlere ulaştığında sağa döndü. "Yanlış yöne gidiyorsun." dedi Chris. Ymir şaşırmıştı. "Afedersin?" dedi şaşkınlıkla. Chris gülümsüyordu. "Doktor gözetime ihtiyacının olmadığını, düzenli kontrollerin yeterli olacağını söyledi." dedi. Ymir anlamamıştı. "Yani?" diye sordu. "Yani takip et beni." dedi Chris.

Ymir gittikleri yolu biliyordu. Chris'in odasına doğru gidiyorlardı. Ama süslü koridora geldikleri an Chris durdu. "Girsene." dedi kapıyı göstererek.

Ymir kapıyı açtı. Odaya baktı. Oda genişti. İçeride büyük bir yatak vardı. Karşıda bir koltuk takımı ve kitaplık vardı. Pencereye yaklaştı. Kraliyet bahçesi buradan görünüyordu. Bu oda çok güzeldi. Yatağa baktı. Üstünde giydiği gecelikler katlanmış duruyordu.

"Neden buraya getirdin beni?" diye sordu Ymir Chris'e. Chris içeri girdi. "Burası bizim misafir odamız. Sen de misafirimizsin." dedi açıkça. Ymir kaşlarını çattı. "Bu yük olmak olmuyor mu yani?" diye sordu kızgınca. Chris başını iki yana salladı. "Bu her misafirimize sağladığımız bir prosedür. Hatta eksiği bile var." dedi. "Normalde burada beş hizmetçinin hazır beklemesi gerekiyordu ama bundan hoşlanmayacağını düşündüm."

Ymir Chris'in onu tanımasına inanamadı.

"Evet, hoşlanmazdım." dedi gülümseyerek. "Bu yüzden sadece Lily'yi özel hizmetçin olarak görevlendirdim, o kadar." dedi Chris gururla.

Ymir ona hayranlıkla baktı. İki günde onu bu kadar tanıması mükemmel bir şeydi.

Chris Ymir ona ilgiyle baktığı için utandı. Pencereye doğru yürüdü. "Odanın yerini sevdin mi?" diye sordu. Ymir pencereye baktı. "Evet." dedi. Chris'in yanından geçip yatağına doğru ilerledi. Tek eliyle geceliği tuttu. "Tüm mal varlığımın bu olması biraz komik." dedi.

Chris de güldü. "Bugün bir kıyafet takımın oldu. Zamanla artar." dedi sadece.

Chris odadan çıktığında kahvaltı vakti gelmek üzereydi. Ymir'e sohbet etmek keyifliydi. Patates gibi basit bir şey hakkında bile sıkılmadan konuşabiliyorlardı.

Kahvaltıda Eliezer abisi ve babasının gözü Chris'in üzerinde kalmıştı. Ama Chris hiç takılmadı bile. O kadar keyifliydi ki bu tarz şeyler moralini bozamazdı.

Yemekte genelde Jennifer ve prenseslik hakkında konuşulmuştu. Jennifer hala Eliezer abisine kırgındı. Bu işin sonu Chris'e de dokunmuştu. Eliezer Ymir'in ona Chris diye seslendiğini duyunca kızmıştı. Ama Chris umursamadı bile.

Kral Theo bunun böyle devam etmesine izin veremezdi.

"Christopher. Bugün Alexander abinin yanına git. Akşam yemeğine katılmasını emrettiğimi söyle." dedi. Chris şaşırdı. Babası nadiren bunu emrederdi. Çoğu zaman istediğini söylerdi, ama Alex abisi gelmese bir şey demezdi. Emrettiğine göre ciddi bir şey var demekti.

"Bir durum mu var baba?" diye sordu Jennifer. Theo başını salladı. "Akşam yemeğine bir misafirimiz katılacak." dedi. Kraliçe Belinda duraksadı. "Kim?" diye sordu herkesten önce. Theo gülümsedi. "Oğlumuzun arkadaşıyla tanışma vaktimiz geldi artık." dedi. Belinda da gülümsedi. Eşi haklıydı.

Chris bunun ne demek olduğunu daha yeni anlıyordu.

"Ymir mi?" dedi şaşkınlıkla. Theo yine başını salladı. "Eliezer'ın şüphelerini gidermenin en iyi yolu bu." dedi.

Jennifer heyecanlanmıştı. "Bu harika! Kendime güzel bir elbise seçmeliyim!" dedi. Duraksadı. "Ymir için de bir elbise dikmeliyiz. Beraber terziye gitsek iyi olacak." dedi heyecanla.

Kral Theo kızının heyecanını gülümseyerek karşıladı. "Akşam yemeğine kadar yeterli vaktiniz var." dedi. Jennifer ayağa kalktı. "O zaman izninizle." dedi neşeyle. Chris de anında ayağa kalktı. "Ben de çıkıyorum, izninizle." dedi ablası gibi. Ablasıyla beraber kapıya yöneldi.

İkisi çıktıktan sonra Belinda "Neşeli olmaları çok güzel." dedi. Theo kafasını salladı. "Ymir ile bu yüzden tanışmak istiyorum." dedi. Eliezer kaşlarını çattı. "Ben hala endişeliyim baba." dedi inatla. Theo cevap vermedi. Eliezer'a Ymir'le tanıştıktan sonra cevap vermeyi düşünüyordu.

Kapı hafifçe çalındı, cevap beklemeden açıldı. Ymir gelen kişinin Chris olduğunu anlamıştı, ama Jennifer'ı beklemiyordu. "Hoşgeldiniz Prenses Jennifer." dedi gülümseyerek. Beklediğinin aksine Jennifer da gülümsüyordu. "Hoşbuldum! Seni almaya geldim!" dedi neşeyle. Ymir şaşırdı. Bir gariplik vardı.

Chris onun şaşkınlığını anlıyordu. "Akşam yemeğine davetlisin." dedi direkt. "Hey! Sürpriz olacaktı!" diye mızmızlandı Jennifer. Chris onu umursamadı. Ymir böyle bir sürpriz istemezdi muhtemelen.

"B-Ben mi?" dedi Ymir şaşkınlıkla. Chris başını sallayarak onayladı. "Reddetme şansın yok. Davet kraldan geldi." dedi. Ymir donup kalmıştı.

"Bu yüzden," diyerek dikkatleri üzerine çekti Jennifer; "benimle birlikte elbise diktirmeye geliyorsun." dedi açıkça. "A-ama!" dedi Ymir nasıl itiraz edeceğini bilemeyerek. Kral ve kraliçeyle yemek yemek! Kendi ülkesinde bile başka bir kralla yemek yememişti!

"Tam olarak neye itiraz ediyorsun?" dedi Jennifer. Ymir sustu. İtiraz edebileceği hiçbir şey yoktu. Kralın emrine karşı gelemezdi. Yemeğe binici kıyafetleriyle de gidemezdi. "Herhangi bir elbise olurdu, diktirmeye gerek var mı?" diye sordu çekinerek. Yine birilerini uğraştırıyordu. Jennifer "Giymeye alışık olduğun bir elbise giymelisin. Çizimlerini ve tasarımını yapman gerekecek." dedi. Ymir mahçup olmuştu. "Teşekkür ederim." dedi sadece.

Jennifer Ymir'in oturduğu koltuğa ulaştı. "Elbisen bitince teşekkür edersin. Hadi! Daha çok işimiz var!" dedi neşeyle.

"Bekle!" dedi Chris şaşkınlıkla. "Ben ne olacağım?" diye sordu. Jennifer sırıttı. "Bugün Ymirsiz kalacaksın. Akşam yemeği vakti hazır olduğumuzda sana haber veririm." dedi.

Çok güzel bir intikam olacaktı.

Ymir Jennifer'la birlikte sarayın başka bir kısmına ilerledi. Önceki akşam ölçülerini alan kadın ve dört hizmetçinin olduğu geniş bir dikiş odasına girdiler.

Jennifer'ı gören terzi ve hizmetçiler saygıyla eğildi. Jennifer ayağa kalkmalarını emretti. Ymir'e masayı gösterdi. "Çizmeyi biliyorsan elbiseyi çizebilirsin." dedi gülümseyerek. Ymir çekinerek terziye baktı. "Çizebilir miyim?" diye sordu. Kadın gülümsedi. "Prenses Jennifer'ın isteği bizim için emirdir." dedi.

Ymir abisinin onun için tasarladığı elbiseyi hayal etti. Abisini çizim yaparken görmüştü. Elbisenin tüm ayrıntılarını çizebilirdi.

Bu sırada Jennifer kumaşları inceliyordu. Hoşuna giden kumaşları ve tasarımları seçti. Terziyle birlikte en uyumlu kombinasyonu seçtiler. Jennifer bir saatin sonunda istediği tarza karar verebilmişti. Ymir'in yanına gitti. "Sen ne durumdasın?" diye sordu.

Kağıt çizimlerle doluydu.

"Hatırladığım kadarıyla çizdim." dedi Ymir. Unuttuğu ayrıntı kalmamıştı sanki. Terzi de ilgiyle bakıyordu çizime. Jennifer bir kısmı gösterdi. "Burası ne için?" diye sordu. Ymir çizime baktı. "Orası bel kısmı için. Elbise giyimi kolay olsun diye büzgülü oluyor. Üstünü de bir kemerle örtüyoruz." dedi. Tabi, giyimi kadar çıkarması da kolay oluyordu bu sayede.

Ymir'in çizimi teraziyi etkilemişti. "Hangi renk kumaştan yapmamızı istersiniz leydim?" diye sordu saygıyla. Ymir duraksadı. "Zümrüt yeşili var mı?" diye sordu. "İkinci renk olarak açık yeşil öneriyorum." dedi terzi. "Çok güzel olur." dedi Ymir heyecanla.

Jennifer ve iki hizmetçi Jennifer'ın giyeceği elbiseyle ilgilenirken terzi, Ymir ve diğer iki hizmetçi de Ymir'in çizdiği elbiseyle ilgileniyordu. Terzi Prenses Jennifer'la aynı odada olduğu bile unutmuştu. Önünde hayatında ilk defa gördüğü ve aşırı derecede ilgisini çeken bir tasarım vardı.

Kızlar bu işlerle meşgulken Chris yapacak bir şey arıyordu kendine. Alex abisinin yanında buldu kendini. Kapıyı çaldı, içeri girdi.

"Bir şey mi oldu?" diye sordu Alex. Kafasını kitaptan kaldırmamıştı bile. "Babam akşam yemeğine katılmanı emretti." dedi Chris. Alex Chris'e baktı. "Bir şey mi oldu?" diye sordu tekrar. "Kurtardığım kız da yemeğe katılacak." dedi Chris. Alex tekrar kitabına döndü.

Chris abisinin kitaplığına yaklaştı. Kitapların adını okumaya başladı. Canı sıkılıyordu ve oyalanmaya çalışıyordu.

"Neden hala buradasın?" diye sordu Alex. Chris sıkıntıyla baktı abisine. Abisi hala kitap okuyordu. "Ablam arkadaşımı da alıp gitti. Yalnız kaldım." dedi. "Yine." demeden duramadı.

Alex derin bir nefes aldı. "Jennifer 18 yaşına girdiğinde ilk defa soylularla tanışacağı bir partiye hazırlanıyordu." dedi o anı hatırlayarak. "Çok heyecanlıydı. Sürekli yanında olamayacağımız için gergindi. Eliezer abim ve ben ona bir toka hediye ettik. Bu sayede dikkati biraz olsun dağılmıştı." diye anlattı. Chris o tokayı hatırlıyordu sanki. "Ablamın hala sakladığı toka sizin hediyeniz miydi?" dedi şaşkınlıkla. Cevap gelmedi.

"Teşekkür ederim abi!" dedi Chris heyecanla. Odadan çıktı. Alex arkasından gülümsedi. Chris zeki bir çocuktu. Elbette Alex'in ima ettiği şeyi anlamıştı.

Bir toka almaya gidiyordu.

Loading...
0%