Yeni Üyelik
12.
Bölüm

Doğum günü partisi

@raphella_tf

Ymir topladığı bezi yere bırakıp kapıyı açtı. Dışarıda devriye gezen askerdi bu. "Son durum hakkında bilgi vermeye geldim leydim." dedi resmi bir şekilde. Ymir'in prenses olduğunu öğrendikten sonra Prenses Ymir diye hitap etmek istemişlerdi, ama Ymir bunu kesin bir dille reddetmişti. Sonuç olarak da 'Leydi' hitabına karar kılmışlardı. "Dinliyoruz." dedi Ymir. "Köprü iki saat içinde kullanıma açılacak. Bizim kafilemiz öncelikli olacak." dedi asker. Ymir Jennifer'ın baktı. Jennifer heyecanla ayağa kalkmıştı. "Bu harika bir haber!" dedi heyecanla. Hızlı bir hesap yaptı. Akşam yemeğine yetişmeleri imkansızdı, ama en azından uyumadan önce elbiselerin planını yapabilirlerdi. Eğer erken kalkar ve kahvaltıyı terziyle yerlerse akşama hazır olabilirlerdi. Biraz yorucu olacaktı ama idare edebilirdi.

Kapıya yakın olan tüm askerlerin duyabileceği sesle konuştu. "Hemen yemek siparişi verin. Atları hazırlayın, at arabasını kontrol ettirin. Bir buçuk saat sonra bu handan ayrılıyoruz."

Jennifer McWilliam'ın iyi olduğu pek çok şey vardı, ama matematik ve hesaplama becerisi kesinlikle ön plana çıkıyordu. Tüm hesapları hemen hemen tam on ikiden vuruyordu. Hata paylarını da dahil ettiği için asla planladığı vakitten geç bitmiyordu işleri. Erkenden bitebiliyordu, ama asla gecikmiyordu.

Tam bir buçuk saat sonra aşağıya gelen arabaya yerleştiler. Köprüden geçip saraya yöneldiler. Düşündüğü gibi akşam yemeğine yetişememişlerdi, yemekten bir saat sonra saraya ulaşmışlardı. Jennifer ailesini çok özlemişti, ama ailesi bir yere kaçmıyordu. Daha sonra da hasret giderebilirdi. Bu yüzden doğruca terzinin yanına gitti.

Terzi kadın zeki biriydi. Yoğun geçen hazırlık günlerinin ardından son üç gündür dinleniyorlardı. Bu süreyi odayı toparlayıp Prenses Jennifer'ın beğenebileceği kumaş ve renkleri hazırlayarak değerlendirmişti. Akşamın bir saatinde saraya giren at arabasını gördüğünde gelen kişiyi anlamıştı. Ve yardımcılarıyla birlikte terzi odasına geçmişlerdi.

Bu sayede işler olması gerekenden de çok hızlanmıştı.

Jennifer elbise tarzını seçerken Ymir de kumaşlara bakıyordu. Jennifer ona arabada bir davetiye vermişti. Ymir bunun nereden çıktığını sorduğunda da partiye davet edilmesinin bir sebebinin de bu davetiyeler olduğunu söylemişti. Eh, oraya kadar gidip de müttefik krallıkları doğum gününe davet etmemesi mümkün değildi. Bu yüzden giderken beş davetiye götürmüştü.

Dört krallık, ve Ymir için.

Tabi, Chris bundan haberdar değildi. Ymir'in partiden sonraki aile kutlamasına katılacağını düşünüyordu. Tanıdığı Ymir öyle bir kalabalığa girmek istemezdi. Gerçi bunu düşünmesinin üstünden iki hafta geçmişti. O iki hafta o kadar yoğundu ki kendi adını bile unutmak üzereydi. Prenses Jennifer'ın köprü hakkındaki mesajı saraya ulaştığında Chris onların partiye yetişemeyeceğini düşünmüştü.

Ve o gün gelmişti sonunda.

Sarayın balo salonunda iki yüze yakın davetli ayaküstü sohbet ediyordu. Chris derin bir nefes aldı. Sarayın ikinci katından balo salonuna giriş yaptı. Bir anda herkes ona dönmüş ve alkışlamaya başlamıştı. Chris gülümsedi. Tüm balo salonunu merdivenin üstünden izlemek onu mutlu ediyordu. 18.yaş gününde ne kadar heyecanlı olduğunu hatırladı. Artık çok daha rahattı. Bugün onun günüydü!

Tabi bu rahatlığın bir sebebi de Eliezer abisinin onu her ayrıntıya hazırlamasıydı.

"Beni kırmayıp buralara kadar geldiğiniz için çok teşekkür ederim." dedi öncelikle. "20.yaş günümde tüm bu değerli insanları görmek beni çok mutlu ediyor. Başta Rawel Kralı Theo ve Rawel Kraliçesi Belinda olmak üzere burada bulunan herkese saygılarımı sunuyorum. Umarım iyi bir gece geçiririz." dedi. Göz ucuyla orkestraya baktı. Hazır görünüyorlardı. "Herkese iyi eğlenceler dilerim!" dedi coşkuyla. Ve bütün salon onu alkışladı.

Chris alkışlar daha başlamadan salonu gözleriyle taramaya başlamıştı bile. Partiyi dans müziği başlatacaktı. Ve doğum günü sahibi olarak ilk dansı Chris'in yapması gerekiyordu. Bu oldukça riskli bir durumdu. Çoğu soylu, ve bazı prensesler Chris'le yakınlaşma hayali kuruyordu. Elbette bu durum statüsünden kaynaklıydı. İlk dansa davet de böyle bir durumda teşvik edici olacağı için mümkünse onu sevmeyen birini davet edecekti.

Riana Kontunun kızı Gwen Riana gibi.

Bunu da önceden kararlaştırmaları iyi olmuştu. Ama nerede olduğunu bulamıyordu. Alkışlar dinmeden onu bulmalıydı!

Bu düşüncelerle kalabalığı tararken bir anda her şeyi unuttu. Gördüğü kişi o kadar güzeldi ki Chris nerede olduğunu bile unutmuştu bir an. Yavaşça merdivenden indi. Herkes heyecanla onu izliyordu. O ise tek bir kişiye bakıyordu. Kendi krallığına has bir elbise giymişti, elbisesi mor renkliydi. Gömleği ve eteğinin bir kısmı mat pembeydi. Kahverengi saçlarının üst kısmı bir taç gibi örülmüştü, ve her örgüye pembe bir çiçek konulmuştu. Pembe çiçekten taç takmış gibiydi. Kız da ona bakıyordu. Yüzü hafif şaşkındı. Bu ifade ona o kadar yakışıyordu ki Chris kalbinin durduğunu sandı. Yüzünde makyaj yoktu, elbisesi de diğer süslü nakışlı elbiselerin yanında sade kalıyordu.

Ama o kadar güzeldi ki..!

Ymir şaşkınlıkla Chris'e bakıyordu. 'Prens Christopher' diye düzeltti kendi kendini. Beyaz bir takım giyiyordu. Kraliyet arması beyaz cekete çok güzel işlenmişti. Altın rengi ayrıntılar saçını öne çıkarmıştı. Saçları o kadar parlaktı ki Ymir kafasındaki altın tacın o parıltıda sönük kaldığını düşünüyordu. Ve gözleri... Gözleri hayranlıkla bir noktaya odaklanmıştı. Ymir o gözlere bakarken kalbinin kulağında attığını hissediyordu. Prens Christopher... Ona yaklaşıyordu!

Herkesin şaşkın bakışları altında Rawel Prensi Christopher, Yoshi Prensesi Rem Ymir'in karşısında dikildi.

Chris rahat olduğunu mu düşünmüştü? Şu an heyecandan bayılabilirdi! Her şeye rağmen heyecanını bastırdı, gülümsedi. Elini uzattı. "Bu dansı bana lütfeder misiniz?" diye sordu. Ymir düşünmeden cevap verdi. "Şeref duyarım." Chris'in uzanan elini nazikçe tuttu.

Chris Ymir'in elini tutarak salonun ortasına ilerlerken yaptığı şeyin ne kadar riskli olduğunu yeni yeni fark ediyordu. Ymir onunla aynı dansı biliyor muydu ki? Ona sormadan, hazırlıksız bir anda dansa davet ettiği için vicdan azabı çekmeye başlamıştı bile. Ama Ymir garip bir şekilde rahattı. Karşısında duran kişi Prens Christopher'dı. Bir şekilde halledeceğine inanıyordu.

Ymir bir elini Chris'in omzuna koydu. Chris bir elini Ymir'in beline koydu. Ve diğer ellerini açtılar, havada elleri bir araya geldi. Birbirlerinin gözlerine bakıyorlardı. Ve müzik başladı.

Ymir ve Chris sanki daha önce anlaşmış gibi aynı şekilde başladılar dansa. Belki birbirlerini tanıdıkları içindi, belki de dövüş antrenmanlarının etkisiydi... Birbirlerine uyum sağlayabiliyorlardı. Hiç hata yapmadan dans ediyorlardı.

Müziğin sesi salonu sararken Christopher kısık bir sesle "Seni gördüğüme çok sevindim." dedi. Ymir gülümsemesini gizleyemedi. "Ben de seni gördüğüme sevindim." dedi. "Dünden beri hiç görüşemedik." diye ekledi. Chris bu yeni bilgiye şaşırmıştı. "Geldiğinizi duymadım bile. Yoksa mutlaka yanına gelirdim." dedi anında. Ymir sinsice gülümsedi. "Yanıma mı? Prenses Jennifer sana gönül koyacak." dedi şakasına. Chris bakışlarını kaçırdı. "Şey, yani... Ona da giderdim elbet. İkinizi de özledim." diye savunmaya çalıştı kendini. Ymir umursamadı bile. "Yıldız'la bile zar zor görüşebildik. Meşgul olmanı anlıyorum." dedi.

Normalde Prens Christopher dansa başladıktan sonra yavaş yavaş etraftaki çiftler de dansa çıkmalıydı. Ama Ymir ve Chris o kadar güzel ve uyumlu dans ediyordu ki kimse bu gösteriyi bozmak istememişti.

Tabi, ikili bunun farkında bile değildi.

"Doğum günün olduğunu söylememiştin." dedi Ymir. Chris mahcubiyetle baktı Ymir'e. "18.doğum gününün nasıl olduğunu düşününce... Bunu söylemek biraz zor geldi." dedi mırıldanarak. Onca sese rağmen Ymir bu sözleri duyabilmişti. "Şey, en iyi doğum günüm diyemezdim." diye itiraf etti. Chris'in gözlerine baktı. "Ama seninle tanıştım. Sonuçları güzel oldu." dedi gülümseyerek. Chris bu sözler karşısında ne diyeceğini bilemedi. "Bence de." diyebildi en sonunda. "Sonuçları kesinlikle güzel oldu"

Chris müziğin sonuna yaklaştıklarını fark ettiğinde telaşa kapışmaya başladı. Daha önce hiçbir kızla bu kadar uzun süre dans etmemişti. Genelde dansın yarısında bir bahaneyle dansı bölüyordu. Bu yüzden nasıl bitiş yapıldığını bilmiyordu. Ve bunu itiraf etti. "Bitişin nasıl olduğunu bilmiyorum." Ymir sakindi. "Burada nasıl bilmiyorum. Ama Yoshi'de durduğumuzda bir adım geri atıp belimdeki elini bırakıp aşağı doğru savurman gerekiyor." dedi. Chris'in itiraz edecek hali yoktu. Müziğin bittiği an, dansa ilk başladıkları noktaya ulaştılar. Birleşik ellerini ayırmadan, birbirlerinin bedenlerindeki ellerini aşağı doğru indirip birer adım geri gittiler. Bu bitiriş herkese yabancı olsa da estetik görüntüsü tüm salonu etkilemişti.

Bir anda çoşkulu bir alkış başladı.

Bu kadar odak noktada olmayı rahatsız edici bulan Ymir birkaç adım geri gitti, hafifçe eğilerek selam verdi. Ve tekrar kalabalığa karıştı. Chris de gülümseyerek abilerinin olduğu masaya ilerledi. Yeni bir müzikle birlikte çiftler dansa kalkmıştı bile.

Ymir heyecanla kenardaki masalardan birine oturdu. Diğer kızların ona baktığının farkındaydı. Kıskanç gözleri hissedebiliyordu. Ve bu da Ymir'e kendini sorgulatmıştı. Chris neden onca insan arasından onu seçmişti?

Chris abilerinin masasına yaklaşırken dalgındı, o kadar dalgındı ki Eliezer abisinin kızgın ifadesini bile fark etmemişti. Ymir'in yüzü aklından çıkmıyordu. O güzel yüz ve pembe çiçekten taç zihnine kazınmıştı sanki. Onu boşverip önüne bakamıyordu. Daha az önce beraber olduğu birini özlüyordu. Ona neler oluyordu böyle? Artık dostluk arkadaşlık diyip geçemiyordu. Başka bir şey vardı sanki. Farklı bir sevgi. Kendine bile itiraf edemediği bir sevgi...

Prenses Jennifer gülümseyerek kardeşine yaklaştı. "Doğum günün kutlu olsun kardeşim." dedi neşeyle. Chris tüm dikkatini ablasına yönetmeye çalıştı. "Teşekkür ederim ablacığım." dedi gülümseyerek. Etrafta çok fazla misafir vardı ve Chris'le konuşmak için hazırda bekliyorlardı. "Güzel danstı." dedi Jennifer herkese rağmen. Chris bu ani söze nasıl cevap vereceğini şaşırdı. "Ş-şey, teşekkürler. Sonraki dansı birlikte yapabiliriz." dedi olabildiğince doğal davranarak. Jennifer kıkırdadı. "Bu sözünü unutma. İkinci dansı beraber yapacağız." dedi. Gülümseyerek yanından ayrıldı. Bu sırada diğer davetliler de Chris'in doğum gününü kutlamaya başlamıştı.

Herkesin birbirini tanıdığı bir ortamda yabancı olmak zordu. Ymir kimsenin yanına gidemiyor, kimseyle konuşamıyordu. Sıkıcıydı. Acaba şimdi ayrılsa problem olur muydu? Gözünü kapıya doğru çevirdi.

Ve Jarel'ı gördü.

Jarel telaşla kapıdaki muhafızlara bir şeyler anlatıyordu. Ama muhafızlar onun içeri girmesine izin vermiyordu. Ymir Jarel'ı bu kadar telaşlı görünce korktu.

Yıldız'a bir şey mi olmuştu?

Sakin ama hızlı adımlarla kapıya yaklaştı. "Lütfen izin verin gireyim!" dediğini duydu Jarel'ın. Muhafızlar herhangi bir cevap vermiyordu, sadece girişi mızraklarla kapatıyorlardı. Ymir duyabilecekleri bir mesafeye geldiğinde "Afedersiniz." dedi dikkat çekmek için. Muhafızlar sesi duyunca mızrakları geri çekti. Ve Ymir dışarı çıktı.

Jarel Ymir'i görünce "Leydi Ymir! Sizi gördüğüme o kadar sevindim ki!" dedi telaşla. "Bir sorun mu var?" diye sordu Ymir, sakin olmaya çalışarak. Jarel başını salladı. "Yıldız. Bir derdi var ama çözemedim. Çok öfkeli. Durduramıyordum. Sizi çağıracağımı söyleyince sakinleşti." diye açıkladı. Ymir düşünmedi bile. "Yolu göster." dedi sadece.

Ymir uzaktan Yıldız'ın gördüğünde Jarel'ın abartmadığını anında anlamıştı. Yıldız olduğu yere uzanıyordu. Ama gözleri o kadar öfkeli ve sabırsızdı ki Ymir korkmuştu. Yıldız'ı bu kadar öfkelendirecek ne yaşanmış olabilirdi?

Yıldız Ymir'i görür görmez ayağa kalktı. Ymir'in yanına koştu. "Hey, sakin ol." dedi Ymir anlık bir şaşkınlıkla. Yıldız sakinleşmedi. Kafasını girişe doğru çevirdi, hafifçe kükredi. Yıldız bunu hemen anlamıştı. "Balo salonu." dedi anladığını belirtmek için. Yıldız salonun yan tarafındaki bir ağaca tırmandı. O kadar hızlıydı ki Ymir bir an oraya ışınlandı sandı. Yıldız daldan binaya doğru sarkıyordu. Yıldız ağacın altına doğru ilerledi. Binada görmeye alışık olduğu bir havalandırma deliği gördü. Ama bir gariplik vardı. Diğer havalandırma delikleri bu kadar geniş miydi?

"Bekle, geliyorum." dedi Ymir. Ağaçların arasına daldı. Donnie abisi bu elbiseyi tasarlarken üç şeye dikkat etmişti. Boynu bağlamalıydı. Bu sayede Ymir anında boynunu saran ipi çözdü. Kemerin altında belinde lastik vardı. Bu sayede Ymir elbisesini aşağı doğru iterek hiç zorlanmadan çıkardı. Son olarak, eteği kabarıktı. Bu sayede Ymir eteğinin altına binici pantolonunu giyebilmişti. Üstünde de elbisenin pembe gömleği vardı zaten. Saniyeler içinde elbisesinden kurtulmuştu.

Ağaca tırmandığı an Yıldız havalandırmadan içeri atladı. Ymir de peşinden içeri girdi. Havalandırma karanlıktı ama Yıldız koklayarak yolunu buluyordu. Ymir de hemen ardından ilerliyordu. Ve ilerledikçe Ymir görmemesi gereken bir şeyi gördü; süzülen ışığı.

Havalandırma bir tünel şeklindeydi. Balo salonunun etrafına, duvarların arkasına gizlenmişti. Gece olduğuna göre ışık dışarıdan gelemezdi. Duvar mı delinmişti? İyi de neden?

Yıldız ışığın geldiği yerden salonun duvar aralarına girdi. Ymir de çıktığında gördüğü manzaraya karşı şaşırdı. Chris'in indiği merdivenin hemen üstündeydi. Ymir ne olduğunu anlayamadan Yıldız koşmaya başladı. Ymir gittiği yönü takip etti. Önü duvardı. Duvarın üstüne çıkarsa da tavan camlarının hemen altındaki çıkıntıya çıkardı. Çıkıntıya baktı.

Birini gördü.

Balo salonunun hemen üstündeydi. Elinin altındaki arbalete ok yerleştiriyordu. Ve sürekli balo salonuna bakıyordu. Bakışları hemen hemen aynı yerdeydi. Ymir baktığı yeri hesapladı.

Jennifer'a bakıyordu.

Jennifer'ı hedefliyordu.

Ymir kalbinin hızlandığını hissetti. Yıldız çoktan yola çıkmıştı, ama zamanında yetişmesi imkansızdı. İkinci kez düşünmedi bile. Bulunduğu yerden merdivene atladı. Etrafına bakmadı bile. Doğrudan Jennifer'ı koştu. Jennifer ona şaşkınlıkla bakıyordu.

Ymir dehşete düşmüş görünüyordu.

Ama Ymir hiçbir şeyin farkında değildi. Göz ucuyla süikastçiye baktı. Nişan almıştı bile. Ymir yetişemeyecekti! Tüm gücünü koşmaya harcadı. Jennifer'a doğru zıpladı. Havada savrulan oku duyması, omzuna bir şeyin saplanması ve tüm vücuduna feci bir ağrı yayılması. Hepsi aynı anda gerçekleşmişti.

Ymir çok hızlı bir şekilde bilincini kaybetti.

Chris ve Jennifer gömlek ve pantolonla koşan Ymir'e anlam verememişti. Ymir'in kendini Jennifer'ın önüne atmasına anlam vermemişti. Ymir'in omzundaki oka anlam verememişti. Ymir'in yere düşmesine anlam vermemişti.

Balo salonu birden kaosa sürüklendi.

Herkes kaçışıyordu. Başta Jennifer ve Chris olmak üzere şoka uğrayanlar da vardı tabii ki. Ama Prens Eliezer soğukkanlıydı. Merdivenlerin başında şaşkınca bekleyen muhafızlara seslendi. "Jennifer ve Chris'i saraya götürün!" Muhafızlar hızla harekete geçti. Jennifer'a giden muhafızların işi kolaydı, şoktan çıkamayan prensesi rahatça merdivenin altındaki kapıya götürdüler. Ama Chris direnmişti. "HAYIR!" diye bağırmıştı, "YMİR! BIRAKIN BENİ! YMİR, HAYIR!" Elbette muhafızlar onu da zorla götürmüştü.

Herkes panik halinde kenarlara kaçarken Eliezer okun geldiği yeri aradı. Her an ikinci ok gelebilirdi!

Bunun yerine yukarıdan üzerinde bir kaplan bulunan bir insan düştü.

Adam siyahlara bürünmüştü, arbalet de onunla birlikte düşmüştü. Suikastçi olduğuna şüphe yoktu. Yere çarptığı an bilincini kaybetmişti. Eliezer muhafızlara tutuklama emri vermek istedi, ama ağzını bile oynatamadı.

Yıldız Ymir'i görmüştü.

Herkesin korktuğu şeyler farklıydı. Ama o anda, o salonda bulunan bütün insanların yaşadıkları en büyük korku aynı oluvermişti.

Pençelerini çıkarmış, dişleri görünen, gözlerinden öfke saçılan bir kaplanın kükremesi.

Yıldız o anda her şeyi unutmuştu. Yemini, sabrı, özgüveni... Hiç bir şey fikrini değiştiremezdi. Bu suikastçi oracıkta ölecekti!

"Yıldız."

Yıldız bu sesle kendine geldi, sesin sahibine baktı. Jarel balo girişinden ona bakıyordu. Yıldız pençelerini çekti, gözündeki öfke söndü. Jarel ona doğru koşarken Yıldız titreyen bacaklarıyla beceriksizce adım atmaya çalıştı. Suikastçinin bedeninden indiğinde Jarel ona ulaşmıştı bile. Jarel olduğu yere oturdu, Yıldız'a sarıldı. Ve kocaman korkunç kaplan, bir çocuğun kolları arasında ağlamaya başladı...

Ve böylece prensese yapılan süikast girişimi sona ermişti.

Loading...
0%