6. Bölüm

Yıldız

Raphella Greenturt
raphella_tf

Sabahın erken saatlerinde iki at arabası ormanın içinde ilerliyordu. Ymir ve Chris öndeki arabadaydı. Ymir pencereden dışarı bakıyordu. "Orman çok güzelmiş." dedi gülümseyerek. Chris başını salladı. "Evet, çok güzel." dedi sadece. Ama ormana değil, ormanı izleyen Ymir'e bakıyordu. Ormanı yüzlerce kez görmüştü. Ymir'i ise daha yeni tanıyordu.

Ymir kahverengi binici kıyafetlerini giymişti. Ceketinin önünü kapatmıştı. Saçını da lastikle bağlamıştı. Doğayla bir bütün gibi görünüyordu.

Ymir'in tüm dikkati dışarıdaydı. İlgiyle bakıyordu ormana. Duraksadı. Daha da dikkatli bakmaya başladı. "Baksana Chris, nereye gidiyoruz?" diye sordu. Chris Ymir'deki değişimi fark etmişti. "Yıldız'la karşılaştığımız açıklığa." dedi. "Bunun özel bir sebebi var mı?" diye sordu Ymir. Chris neden böyle bir soru sorduğunu anlamamıştı. "Yıldız'ı bulabilmek için?" dedi gayet bariz bir şekilde. Ymir gülümsedi. "Yıldız zaten burada."

Chris şaşkınlıkla dışarı baktı. Hızlı giderken ormana odaklanamıyordu. "Nerede?" diye sordu. Ymir eliyle gösterse de faydası olmayacağını biliyordu. "Ağaçtan ağaca atlıyor. Takip etmek çok zor." dedi sadece.

Chris elini dışarı çıkardı, durmalarını işaret etti. Atlar durduğu an Ymir kapıyı açtı, aşağı ilk adımını attı.

Kral Theo arkadaki arabadan izliyordu onları. Neden durduklarını anlamak için etrafa bakınıyordu. Ymir'in aşağı indiğini fark etti. Ve onu gördü.

Kocaman bir kaplan.

Kral Theo korktuğunu hissetti. O koca kaplan tek bir pençe hareketiyle öldürebilirdi onları. Doğası avlamak olan bir hayvanın dişleri kim bilir ne kadar keskin ve güçlüydü? Ymir'i durdurmak istedi.

Ama kaplan bir şey yapmadı.

Yıldız ağaçların önünde bir ileri bir geri gidiyordu. Ymir onun atları korkutmamak için yaklaşmadığını anlayabiliyor Du. Arabadan tamamen indi, Chris'in uzattığı değneği aldı. Koltuk değneğine dayanarak yürümeye başladı. Yıldız olduğu yerde kalakalmıştı. Atları unuttu, askerleri unuttu. Hızla Ymir'in yanına koştu. Ymir'in etrafında döndü. Dizini kokladı yavaşça.

Ymir arkasında şahlanan atların, korkuyla bakan ve silahlarına uzanan askerlerin farkındaydı. Yıldız'ın başını okşadı hafifçe. "Sorun yok." dedi sakince. "Önden git, geliyorum."

Yıldız onu dinlemedi. Ymir'in yanında kalmaya devam etti. Etrafında dolanıyor, slahlarına uzanan askerleri izliyordu. Ymir bunun gereksiz olduğunu söylemek istedi, ama Yıldız'ı tanıyordu. Yıldız onu korumak için her şeyi yapardı, gerek olmasa bile.

Ymir at arabalarından yeterince uzaklaştığında bir ağacın altına oturdu. Yıldız anında sol bacağının dibine yattı. Burnuyla dizini dürttü. Ymir belki Raph abisi kadar tanımıyordu onu, ama ne demek istediğini anlamıştı. "Önemli bir şey değil. Sadece kas ezilmesi." dedi. Yıldız arabalara doğru baktı. Hafifçe kükredi. Ymir "Hayır." dedi anında. "Onlar beni kurtardı. Sakın onlara saygısızlık yapma."

Yıldız tekrar ayağa kalktı. Ağacın etrafından dolanıp Ymir'in sağına geçti. Yüzünü Ymir'in yüzüne yaklaştırdı. Üzgün görünüyordu. Ymir hafifçe gülümsedi. "Üzülme. Sayende iyiyim." dedi. Bakışlarını indirdi." Benim yüzümden abimi bırakıp geldin. Özür dilerim." dedi.

Yıldız sağ pençesini Ymir'in dizine, göreceği şekilde koydu. Ymir ilk başta ne yaptığını anlamadı. Ama yakından baktığında pençedeki derin yarayı fark etti. "Yıldız! İyi misin!" dedi korkuyla. Pençeyi elleri arasına aldı. Kılıçla kesilmiş gibiydi. Yara yavaş yavaş kapanıyordu. Üzerinden uzun vakit geçmiş gibiydi. "Bu... O saldırıda mı oldu?" diye sordu. Yıldız olduğu yere yattı, başını Ymir'in dizine koydu. Ymir bu hareketi biliyordu. Özür dilemek istiyordu.

Ymir Yıldız'ın kürkünü eliyle yokladı. Kürkünün arasında derideki onlarca kesiği görebiliyordu. "Abim sadece beni koruman için değil, yaralandığın için seni gönderdi." dedi şaşkınca. Gözünden bir damla yaş süzüldü. "Ve sen o halinle beni korudun." dedi.

Yıldız bir anda ayağa kalktı. Ymir'e doğru kükredi. Kükremesi güçlü değildi, ama kızgın olduğunu hissettiriyordu. Ymir'in kendini suçlamasına kızıyordu. Ymir eğildi, Yıldız'a sarıldı. "Teşekkür ederim." dedi sakince.

"Bir sorun mu var?" diye sordu Chris. Yıldız onu görünce ayağa kalktı. Chris sakindi. Yıldız ilk karşılaşmalarında ona zarar vermemişti. Şimdi de zarar vermezdi. Muhtemelen.

Yıldız sağ patisini öne uzattı, sol patisini karnına doğru büktü. Öne doğru eğildi.

Chris ne olduğunu anlamamıştı. Ymir güldü. "Eğiliyor. Seni selamlıyor." dedi. Chris yere tek dizinin üzerine çöktü. "Lütfen kalk." dedi. "Bana güvenip Ymir'le tanıştırdığın için teşekkür ederim." dedi.

Yıldız doğruldu. Chris'le yüz yüze geldiler.

Chris o anda Yıldız'ın gülümsediğine yemin edebilirdi.

Yıldız tekrar Ymir'in soluna geçti. Ymir'in yanına yattı. Chris de Ymir'in sağına oturdu. "İyi misin?" diye sordu. Yıldız'a baktı. "Kızdığını sandım." dedi üstü kapalı bir şekilde. Ymir güldü. "Merak etme. Zarar verecek olsaydı korumazdı." dedi. Ama Yıldız onların kimden bahsettiğini fark etmişti. Yattığı yerden hafifçe kükreyerek sitem etti.

"Yıldız." dedi Ymir merakla. "Biz krallıktan ayrılalı ne kadar oldu?" diye sordu. Yıldız kafasını kaldırdı. Sağ patisiyle Ymir'in koluna dokundu. "Bir?" dedi Ymir emin olmak için. Yıldız gözlerine bakıyordu. Bu doğru demekti. "Bir ne? Bir hafta mı?" diye sordu Ymir. Yıldız hafifçe kükredi. Bu hayır demek olmalıydı. "B-bir ay mı?" diye sordu Ymir korkuyla. Yıldız tepki vermeden gözlerine baktı. "Bir ay mı!" dedi Ymir tek nefeste.

Rawel krallığında kullanılan takvim farklıydı. Bu yüzden Ymir zamanı hesaplayamamıştı. Yıldız güneşin batışını takip etmiş olmalıydı. Yani zamanın farkındaydı.

Ymir donup kalmıştı, hareket etmiyordu. Endişelenen Chris elini Ymir'in omzuna koydu. "Ymir, bana bak." dedi sakince. Ymir Chris'in gözlerine baktı. "Bir ay." dedi korkuyla. Abilerine ne olduğunu bilmiyordu. Ve bir ay geçmişti. Abileri şimdi ne durumdaydı?

Ymir Chris'i ve Yıldız'ı umursamadan ayağa kalktı. Yıldız da ayağa kalkmıştı, hafifçe kükredi. Ymir Yıldız'a baktı. "Geldiğimiz yönü biliyor musun?" diye sordu. Yıldız atlara doğru baktı. Hafifçe kükredi. Ymir o yöne baktı. "Kuzey mi?" diye sordu. Yıldız tekrar kükredi. Cevabı yanlış olmalıydı. Ama hala atlara bakıyordu. Ymir kaşlarını çattı. "Atlar mı?" diye sordu. Yıldız tepki vermedi. Güneye doğru koştu, durdu. Arkasına baktı.

"Onu takip etmemizi istiyor." dedi Chris ilk karşılaştıkları anı hatırlayarak. Ymir atlara baktı. "Atla takip etmemizi istiyor." diye ekledi. Chris'e baktı. "Benimle at sürebilir misin?" diye sordu. Chris anında atlı askerlerden birine koştu. "Atı alıyorum." dedi emredici bir sesle. Atı tutup Ymir'e yaklaştırdı. Ymir değnekten destek alarak sağ ayağını üzengiye yerleştirdi. Chris'in desteğiyle atın sırtına yerleşti.

Ymir ayağını üzengiden çekince Chris de ata bindi. Ve Yıldız koşmaya başladı.

Theo at arabasının içinde şaşkınca olan biteni izliyordu. At arabasından sorumlu askere seslendi. "Takip edin." diye emretti.

Chris ve Ymir Yıldız'ı bir sahile kadar takip etti. Yıldız sahilde bir ileri bir geri yürümeye başladı. Chris atı durdurdu, aşağı indi. Ymir'in de inmesine yardım etti.

Önlerinde bir deniz vardı.

Ymir anlamayarak bakıyordu denize. Elbette daha önce deniz görmüştü. Yoshi krallığının kuzeyinde de deniz vardı. Düşününce, burası Rawel krallığının güneyi miydi? Hafifçe güldü. "Şaka yapıyorsun." dedi umutsuzlukla. Yıldız suya atladı. Ymir onu durduramadı bile. "Şaka yapıyorsun!" dedi tüm gücüyle. Olduğu yere oturdu. "Şaka yapıyorsun..." diye mırıldandı.

Chris Ymir'in yanına oturdu. "Neler oluyor?" diye sordu sakince. Babasının at arabası da sahile ulaşmıştı. Kral Theo ve Prens Eliezer arabadan inmiş onları izliyordu. Ama Ymir onları görmemişti bile. Tek baktığı yer denizdi. "Sarayın yanında bir nehir vardı." dedi gözyaşları arasında. "O nehir bir denize dökülüyordu."

Chris denize baktı. O deniz bu deniz olamazdı, değil mi? Deniz kenarındaki ülkeleri biliyordu. Diğer ucundan gelecek değillerdi ya!

O anda suda yüzen bir şey gördü. İçi dört insanı alacak kadar büyüktü. Tuhaf bir şekli vardı. V şeklindeydi. Yıldız o şeyi sahile kadar itti. Sahile saplandığında Yıldız sudan çıktı, o şeyin içine atladı. Tekrar sahile atladığında ağzında bir şey vardı.

Ymir oturduğu yerde sessizce ağlıyordu. Yıldız'ın getirdiği şeye bakmadı bile. Chris Yıldız'ın ağzındaki kitabı aldı. Kapakta Donatello Greenturt yazıyordu. İçini inceledi. Suda yüzen bir araç yapma planları yazıyordu. Gördükleri yüzen şey bir tekneydi. Bunun daha büyüğünü, bir gemiyi yapmaya çalışıyorlardı. İçinde Chris'in anlamadığı teknik bilgiler ve çizimler vardı. Ama kitap yarım kalmıştı.

Chris tekrar tekneye baktı. Bu Donatello Greenturt'ün son icadıydı.

"Sen... Denizin diğer ucundan mı geldin?" diye sordu şaşkınlıkla.

Kral Theo Chris'in elindeki kitabı aldı. Kaba taslak önündeki şeyin ne olduğunu anlamıştı. Daha kapsamlı bir inceleme için kitabı Alexander'a götürmeliydi.

"Saraya dönüyoruz." diye emretti Theo. "Özür dilerim Kral Theo." diye mırıldandı Ymir. Sakinleşmişti, ama yine de sesi çatlıyordu. "Bir süre Yıldız'ın yanında kalmak istiyorum." dedi. Kral Theo Ymir'in ne kadar yıkılmış olduğunun farkındaydı. "Halk ormandaki kaplan yüzünden ormanda avlanamıyor." dedi. Ymir kaşlarını çattı. Cümlenin devamını anlayabiliyordu. Ülkeden kovulurken kralın gözlerine bakmak istese de kendini çok yorgun hissediyordu.

"Bu yüzden kaplan bizimle birlikte saraya gelecek." dedi Theo.

Ymir anlık bir şaşkınlıkla başını kaldırdı. "Ne?" İfadesinin ne kadar saygısızca olduğunu fark edememişti. Hele ki onunla aynı anda Eliezer ve Christopher da "Ne?" diye tepki vermişti.

Kral Theo oğullarına baktı. "Emrimi sorguluyor musunuz?" diye sordu ezici bir üstünlükle. İki oğlu da bir şey diyemedi.

"Ymir ve kaplan benimle birlikte arabaya binecek. Christopher ve Eliezer, siz atla geleceksiniz." diye buyurdu. Arabaya doğru ilerledi.

Ymir Chris'in yardımıyla ayağa kalktı. "Üzgünüm." dedi Chris, "Ama şu anda güçlü olmalısın. En azından saraya gidene kadar." dedi kısık sesle. Ymir başını salladı, onu anlıyordu. "Hadi gel Yıldız." dedi çatallayan sesiyle.

Chris'in yardımıyla arabaya kadar yürüdü, yine Chris'in yardımıyla arabaya bindi. Yıldız da Ymir'in ardından arabaya binmişti. Ymir hüzünle gülümsedi Chris'e. "Teşekkür ederim." dedi. Chris üzgündü. "Özür dilerim." dedi sadece. Ayrıntıya gerek yoktu. Yanında olamadığı için özür diliyordu. Ama kral onları duyabiliyordu, bu yüzden daha fazla ilerletmediler konuşmayı.

At arabası yola çıkmıştı. Kral Theo ilgiyle kaplana bakıyordu. Kaplan Ymir'in kucağına başını koymuştu. Arada bir başını kaldırıp Ymir'e bakıyordu. Çok büyüktü. Ama nedense o anda sıradan bir kediymiş gibi hissettiriyordu.

"Sarayda karışıklık olabilir." dedi Theo. Ymir yere bakıyordu. "Kaplan birilerine zarar verir mi?" diye sordu. Ymir başını iki yana salladı. "Ymir memeli hiçbir canlıya zarar vermez." dedi. "Kendini savunur ya da kaçar. Ama saldırmayacağına garanti veririm."

Kral Theo raporları hatırladı. "Bu memeli hayvan eti yemediği anlamına mı geliyor?" diye sordu. Ymir "Evet." diye mırıldandı. "Balık, kuş ve sürüngen yer. Ama memeli hayvan öldürmez." Elini Yıldız'ın başına koydu. Bunun da çok hüzünlü bir hikayesi vardı aslında. Ama Yıldız çok üzülüyordu. Hikayeyi es geçti.

Araba çok kısa bir yolculuğun sonunda durdu. Ymir kalkmak istedi, ama Theo onu durdurdu. "Kaplanın aşağı inmesi askerleri korkutur." dedi. "Eliezer'la birlikte diğer arabada olacağız. Saraya ulaştığımızda ben seslenene kadar arabadan inmeyin." dedi nazik bir sesle. Ymir hafifçe başını salladı. "Emredersiniz." dedi.

Kral Theo arabadan iner inmez Chris arabadan içeri baktı. "İyi misin?" diye sordu kısık sesle. Ymir kendini gülümsemeye zorladı.

Yıldız bir dişiydi, ve yetişkinlik dönemine gelmişti. Bir kaplan olarak bile Chris ve Ymir'in birbirleriyle yakın olduğunu anlayabiliyordu. Aslında Raphael'i birazcık bile tanıyorsa Raph'ın koruma görevinde duygusal anlamda koruma da dahil olmalıydı. Ama Ymir yabancı bir ülkede yapayalnızdı. İyi bir dost ona her şeyden daha iyi gelecekti.

Yıldız yerinden kalktı, karşı tarafta bulunan oturağa geçti.

Bu sırada Kral Theo Chris'i yanına çağırmış, saraya kadar Ymir'le gitmesini emretmişti. Chris bu emri büyük bir hevesle kabul etti. Tekrar arabaya döndüğünde ikinci kez düşünmeden Ymir'in yanına oturdu. Yıldız'ın yer değiştirdiğini fark etmemişti bile.

Ymir dalgındı. Denizin öbür ucuna gelmişti. Kontrollü bir yolculuk değildi, kaldı ki kontrollü bir deniz yolculuğu nasıl yapılır bilmiyordu. Eve dönmesi basitçe imkansızdı.

Chris sessizce yanına oturdu. Elini korumacı bir tavırla Ymir'in omzuna sardı. Ymir sessizce bu merhameti kabul etti. Başını Chris'in omzuna koydu.

Yıldız göz ucuyla Ymir'e baktı. Yaptığı şeyin hata olup olmadığını sorgulamaya başladı. Raph'ın neden biricik kız kardeşini kıskandığını anlıyordu. Ymir'in ne kadar üzgün olduğunu fark edince görmezden gelmeye karar verdi.

Saraya giden yolculuk sessiz ve sakin geçmişti.

İki at arabası sarayın önünde durdu. Kral Theo arabadan indi, etrafındaki kişilere sarayın yolunu boşaltmasını emretti. Normalde saraya ilerlemesi gerekirken izlediği yol insanları şaşırtmıştı. Kral her şeyin istediği gibi olduğuna karar verince arabaya baktı. "Arabadan inin." diye emretti.

Önce Prens Chris indi arabadan. Ardından Chris'in yardımıyla Ymir indi. Son olarak kocaman kaplan indi aşağı.

Saray halkı korkuyla gerilemişti. Birkaç kadının şaşkınlık ve korku dolu çığlığı sarayı kapladı. Kral Theo endişeyle Yıldız'a baktı. Yıldız hiç umursamıyordu olan biteni. Ymir'in adımlarına uyum sağlıyor, adeta bir soylu gibi korkusuzca ileriye bakıyordu.

Theo istemsizce kaplana saygı duydu.

Saray halkının gözleri önünde bir kaplan saraya girdi. Muhafızların korku dolu gözleri arasında Chris ve Ymir'le birlikte misafir odasına girdi.

Ymir bitkince koltuğa attı kendini. Chris yanındaki kanepeye oturdu. Yıldız da Ymir'in ayağının dibine kıvrılmıştı. "Konuşmak ister misin?" diye sordu Chris. Ymir hafifçe güldü. "Neyi konuşacağım ki? Artık krallığa dönme ümidim bile kalmadı. Ailemi canlı görmeyi geçtim, mezarlarını bile göremeyeceğim." dedi. Gözleri yaşarmıştı.

"Bu kadar ümitsiz olma." dedi Chris. "Alex abim Donnie abinin kitabına ulaştı. Ayrıca tüm kitaplarını okumuş bir Donatello Greenturt hayranı. Eminim abinin projesini gerçekleştirebilir." Ymir Chris'e ümitsiz gözlerle baktı. "Akıntıyla sürüklenmiş olmalıyız. Akıntıya karşı nasıl ilerleyebiliriz ki?" diye sordu. Chris'in gözlerinde kararlılık vardı. "Bir yolunu bulacağız." dedi kesin bir dille. Sonra yumuşadı. "O zamana kadar, bizimle kalır mısın?" diye sordu.

Ymir bir şey demedi. O kalmak istese de kral kalmasına izin verir miydi? Hem de bir kaplanla birlikte! Chris onun tereddütünü yanlış yorumladı. "İstemiyorsan önemli değil." dedi kontrollü bir sesle. Ymir şaşkınlıkla atıldı. "Elbette seninle kalmayı istiyorum!" dedi anında. Yıldız yan yan baktı Ymir'e. "Ama baban sizinle kalmamıza izin verir mi ki?" diye sordu, dediği lafı toparlamaya çalışarak. Ama çok geçti. Chris seninle kısmını çok net duymuştu.

"Şey, babamın bizimle kalmanıza izin vereceğini düşünüyorum. Ama olur da izin vermezse... Ne olursa olsun senin yanında olacağıma emin olabilirsin." dedi Chris gülümseyerek. Ymir utançla kafasını diğer yöne çevirdi. Nasıl bir rezillik yaşamıştı öyle?

Chris'in bakışları Ymir'in üzerindeydi. Ymir'in yüzünü göremiyordu belki ama o güzel kahverengi saçları gözlerinin önündeydi. Dalgınca bu kahverengi saçlara bakıyordu. Yüzlerce kahverengi saçlı kız görmüştü. Kimi hizmetçiydi, kimi soylu, kimi prenses... Ama hiçbiri bu kadar güzel görünmemişti gözüne. Acaba uzanıp dokunsa Ymir yanlış anlar mıydı?

Şey, Chris bilmiyordu ama Ymir yanlış anlamasa bile Yıldız kesinlikle yanlış anlardı.

Yıldız ikiliyi izliyordu. İkilemde kalmıştı. Hareketlenip ilgiyi üzerine çekebilirdi, ya da hiçbir şey yapmayıp izleyebilirdi. Ne yapmalıydı?

Tam o anda, bu garip ortamı bozan şey kapının açılması oldu.

O ana kadar kimse kapıyı çalmadan açmamıştı. Bu yüzden bu ani hareket hem Ymir'i hem de Chris'i meraklandırdı, ve korkuttu. Üç çift göz kapıya bakıyordu.

Jennifer heyecanla girdi içeri. Bir kaplan görmek istiyordu! İlk dikkatini çeken kişi Chris oldu. Sonra Ymir'i gördü. Sonra da Ymir'in yanındaki kaplanı.

Büyüktü. Bayağı büyüktü.

Jennifer içindeki heyecanın korkuya döndüğünü hissetti. O bir hayvandı. Bir anda ona saldırabilirdi. Geldiği gibi geri çıkmak istedi.

Yıldız gelen kişiyi umursamadan geri yattı.

"Hoşgeldin abla." dedi Chris sakince. Kaşlarını çattı. "Bir sorun yok ya?" diye sordu kuşkuyla. Jennifer yutkundu. "Yok. Sadece... Geldiğinizi duydum ve..." Sustu. Karşısında bir kaplan varken konuşmak zordu.

"Gelsene." dedi Chris ayağa kalkıp. Jennifer'ın korktuğunu anlamıştı. Ama hala niye korktuğunu fark edememişti. Kapıyı kapattı. Jennifer'ın kolundan tutarak kanepeye doğru ilerledi.

Ymir kendini toparlayabilmişti. Jennifer'ın Yıldız'la tanışmak istediğini hatırladı. Jennifer ayaktayken tanıttı Yıldız'ı. "Prenses Jennifer, bu dostum Yıldız." dedi gülümseyerek.

Yıldız ayağa kalktı. Birkaç adım uzaklıkta olan Jennifer olduğu yerde kaldı. Korkmuştu. Yıldız Chris'e yaptığı gibi eğilerek selam verdi. Jennifer şaşırmıştı. "N-ne yapıyor?" diye sordu kısık sesle. Chris Ymir'in duymadığını düşünerek kendisi cevap verdi. "Sana selam veriyor, saygısını sunuyor."

Jennifer şaşkınlıkla baktı kaplana. Bir hayvanın bu kadar eğitimli olması mümkün müydü? "Teşekkürler." dedi sadece. Yıldız doğruldu, tekrar Ymir'in ayağının dibine yattı.

Jennifer biraz daha rahatlamıştı. Yine de kanepenin uzak kenarına oturdu. "Bu kaplan biraz...büyükmüş." dedi sakin kalmaya çalışarak. Ymir onun korkusunu fark etmişti. "Evet, biraz tombul bir kaplan." dedi gülerek. Eğilip Yıldız'ın başını okşadı. Jennifer ilgiyle izliyordu onları. Yıldız mutlu görünüyordu. "Şey, ben de dokunabilir miyim?" diye sordu çekinerek.

Ymir Yıldız'a baktı. Normalde Yıldız'dan izin istemesi gerekiyordu. Ama böyle bir durumda Jennifer'ın daha da korkacağını biliyordu. Yıldız'ın Ymir'in kontrolünde olduğuna ikna olmalıydı. "Elbette." dedi gülümseyerek.

Jennifer oturduğu yerden kalktı. Yavaşça Yıldız'a yaklaştı. Yüzüne bakmaktan korkuyordu, bu yüzden sırtına odaklanmıştı. Elini yavaşça Yıldız'ın sırtına koydu. Kaplan tepki verecek mi diye bekledi. Hiç bir şey olmadı. Yavaşça sırtını sevmeye başladı. "Kürkü çok yumuşak!" dedi hayranlıkla. Korkusu unuttu, tekrar heyecanlı hissetmeye başladı.

Jennifer Yıldız'ı severken Ymir minnetle bakıyordu. Normalde Yıldız pek de sevilmek istemezdi. Şu anda Ymir için buna katlanıyordu. Ymir bunun için özel bir teşekkür yolu düşünmeye başlamıştı bile.

Jennifer durdu. "Bunu duydunuz mu?" diye sordu şaşkınlıkla. Sonra biraz daha sevdi Yıldız'ı. "Mırlıyor!" dedi hayretle. Kocaman bir kaplan kedi gibi mırlıyordu şu an!

"Elbette, o da bir tür kedi." dedi Ymir. Jennifer heyecanın etkisiyle iki eliyle sevmeye başladı. Ama bir anlık dalgınlıkla dengesini kaybetti, Yıldız'ın üstüne düştü. Korkudan dondu. Kaplan çok kızacaktı!

Ama Yıldız umursamadı bile.

Jennifer kötü bir tepki almayınca hazır fırsatı varken Yıldız'ın sırtına sarıldı. "Gerçekten çok yumuşak!" dedi coşkuyla. Sonra kaplanın üstünden kalktı, yere oturdu. Yüzüne baktı. "Sevmeme izin verdiğin için teşekkür ederim." dedi gülümseyerek. Yıldız ses çıkarması durumunda Jennifer'ın korkacağını biliyordu. Uzanıp burnuyla Jennifer'ın eline dokundu. Jennifer sevinçle ayağa kalktı. "Ymir! Arkadaşın çok tatlı!" dedi. Ymir kıkırdadı. "Adı Yıldız." dedi.

Chris gördüğü manzara karşısında çok mutlu olmuştu. Ymir geldiğinden beri üzgündü. Ama şu an gülümsüyordu!

"Siz neden içeride oturuyorsunuz? Dışarı çıksak ya?" dedi Jennifer. Chris yan yan baktı ablasına. "Kahvaltı masasındaki eksikliği fark edemedin herhalde?" diye sordu. Jennifer gözlerini kıstı, verebileceği bir cevap aradı. "Annemle baş başa kahvaltı keyfi sizin yokluğunuzu unutturdu." dedi.

Ymir duraksadı. "Prens Alexander yok muydu?" diye sordu. Jennifer omuz silkti. "Alexander abim pek yemeklere katılmaz. Tanışma yemeğine de babamın emriyle katılmıştı zaten." dedi umursamazca. Chris "Bazen varlığını bile unutuyoruz." diye ekledi.

Ymir gülümsüyordu. "Donnie abim mutlaka yemeklere katılırdı." dedi. Duraksadı. "Arada bir akşam yemeğini unutuyordu gerçi. Ama kahvaltıyı unutması mümkün değildi. Sabahları hep beraber antrenman yapardık." dedi. "Antrenman mı?" dedi Chris şaşkınlıkla. Ymir başını salladı. "Babam savunma sanatlarında ustaydı. Bize her sabah eğitim verirdi. Onun olmadığı sabahlarda da antrenman yapardık." dedi.

Jennifer merekla bakıyordu Ymir'e. "Eliezer abim ve Chris de silah eğitimi görüyor. Alex abim pek o işlere yaklaşmaz. Ama kimse bana fiziksel bir eğitim önermedi bile." dedi. Ymir burukça gülümsedi. "Yoshi krallığında da kadın savaşçı çok nadirdir. Ama abimlerin beni takip etme sebebi çatıya tırmanmamdı zaten." dedi. Hüzünlenmişti. "Babam benim yetenekli olduğumu düşünüyordu."

Yıldız yerinden kalktı, ön ayaklarını koltuğa dayadı. Ymir'e bakarak hafifçe kükredi. Chris ve Jennifer endişeyle birbirine bakmıştı. Önlerinde -hafif de olsa- kükreyen bir kaplan vardı.

Ymir hafifçe Yıldız'ın başını okşadı. "Önemli değil. Artık daha iyiyim." dedi gülümseyerek. Yıldız yine de endişeliydi. Burnunu Ymir'in yüzüne sürttü. Ymir gıdıklanmıştı. "Yapma şunu!" dedi, ayağa kalktı. Ama dizinden yükselen anlık ağrı yüzünden dengesini kaybetti.

Hele ki Chris de onunla birlikte ayağa fırlamıştı da Ymir'i düşmeden yakalayabildi.

Ymir'in elleri Chris'in göğsüne denk gelmişti. Chris üzerine doğru düşen Ymir'i belinden ve sırtından kavramıştı. Yıldız ikisini şüpheyle süzüyordu. Şu anda sarılıyorlardı, ve hala ayrılmamışlardı.

Chris ve Ymir'e birkaç dakika gibi gelen birkaç saniyenin sonunda Chris kulaklarında yankılanan kalp sesine katlanamayıp nazikçe Ymir'i serbest bıraktı.

Normalde Ymir insanların yüzüne bakarak konuşmayı severdi, ama o an Chris'in yüzüne bakamadı nedense. "Teşekkür ederim." dedi zar zor duyulan bir sesle. Chris Ymir'in yüzünün kızardığını fark edememişti, çünkü kızarmış olan kendi yüzünü gizlemek için farklı yöne doğru bakıyordu. "Önemli değil." dedi aynı kısık sesle. İkisi de yaşadıkları şeye anlam veremiyordu.

Jennifer ilgiyle ikisini izliyordu. Chris evin küçük oğlıydu ve ilgiye doymuştu. Jennifer onun şu ana kadar hiçbir kızla yakınlaşmadığını biliyordu. Chris herkesin ona prens olduğu için yaklaştığını düşünüyordu, ve haklı olduğunu herkes biliyordu. Bu yüzden şu anda yaşadığı şeyi anlamaması normaldi. Ymir'in anlattıklarına göre Ymir küçükken sokakta yaşıyordu. Daha sonra da dört abiyle yaşamıştı. Bir abinin ne kadar korumacı olabileceğini bilen Jennifer, dört abisi olan Ymir'in de böyle bir duyguya yabancı olmasını anlayışla karşılıyordu.

Ama Jennifer genç kız romanları okuyan, etrafındaki insanları iyi gözlemleyen bir kızdı. Sadece kitaplarda okuduğu, görme ya da yaşama fırsatı bulamadığı sahneleri izlemek hoşuna gitmişti.

Yıldız daha farklı bir durumdaydı. Bir tarafı Raph gibi korumacı olmak istiyordu, bir tarafı da Jennifer gibi izleyici olmak... Kararsızlıkla bakıyordu ikiliye.

"Yemekten mi bahsediyorduk?" diye araya girdi Jennifer. Bir kitabın ana karakteri olamamıştı belki, ama şu anda yardımcı karakter olmayı seve seve kabullenmişti. Bir gün o da kendi kitabının ama karakteri olacaktı, buna inanıyordu. Ama düşününce... Ymir gibi bir anda ana karakter olmaktansa önce yardımcı karakter olarak izlemek daha iyi gibiydi sanki.

"Evet, kahvaltı." dedi Chris kendine gelip. Ayağa kalktı. "Gidip iki kişilik yemek getirmelerini isteyeyim." dedi, dışarı yöneldi.

Ymir de ne yapacağını bilemeyerek kendini koltuğa bıraktı. Yıldız anında Ymir'in yanına gelmiş, başını Ymir'in dizlerinin üstüne koymuştu. Ymir hafifçe gülümsedi, Yıldız'ın başını okşamaya başladı.

Jennifer şaşkınlıkla baktı Ymir'e. Ne kadar da rahatça seviyordu kaplanı! Hiç korkmuyor, çekinmiyordu. Oysa Jennifer asla bir kaplana karşı bu kadar rahat olamazdı. "Bir kaplanla arkadaş olmak harika olmalı." dedi. Yıldız hafifçe mırıldandı, Ymir'e baktı. Ymir de Yıldız'ın gözlerine baktı. "Evet. Harika bir şey."

 

 

Bölüm : 29.09.2024 13:21 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...