@raqora
|
Gözlerimi yavaşça açtım ve etrafıma bakındım. Her şey bulanık görünüyordu, gözlerim inanılmaz derecede ağrıyordu. Sağımda duran kişinin sesini zar zor duyabildim. "Sonunda uyanıyorsun," dedi bir kişi. Sonra etrafımdaki diğer kişiler de kafalarını çevirip bana bakmaya başladı. Bulanıklık yavaşça kaybolmaya başladığında, bu kafaların sınıf arkadaşlarım olduğunu fark ettim. Yattığım yerden doğrulduğumda, buz gibi hava yüzüme çarptı ve okul bahçesinde olduğumuzu anladım. Tam karşımda Ezgi duruyordu ve gözleri dolu bir şekilde bana bakıyordu. Ağlamaklı bir sesle sordu: "Duygu, iyi misin?" Başımı onaylayıcı bir şekilde salladım. Solumda ise Barış vardı. "İyi misin lan, baş solistimiz?" diye sordu Barış, her zamanki sinir bozucu alaylı sesiyle. "İyiyim, iyiyim, bir şeyim yok," dedim. Ayağa kalktım ve Ezgi'ye dönüp, "Ben ne zamandır buradayım?" diye sordum. "Seni kurs çıkışı gördük. Hatta yanında bir çocuk vardı. Seni çardağa yatırdı ve geldiğimizi gördü, sonrada çocuk kaçtı. Yüzünde cerrahi maskelerden vardı. Barış peşinden koştu ama yakalayamadı. Siyah saçlıydı ve boyu Barış'ın boyundaydı, bizim yaşlarımızdaydı," dedi. Parkta gördüğüm çocuk beni buraya getirmiş olabilir miydi? "Onu bulmam lazım," dedim. Ezgi meraklı gözlerle sordu, "Neden?" "Ben parkta bayılmıştım. Orada senin dediğin gibi birini gördüm en son. En azından onu bulup teşekkür etmeliyim," dedim. "Ben bir tanıdığımıza sorarım," dedi Barış, başımı olumlu bir şekilde salladım. Bisikletime doğru yürürken Ezgi, "Hızlı sürme, panik atağın var unutma," uyardı. "Tamam, yarın görüşürüz," dedim ve okul bahçesinden ayrıldım. Eve doğru giderken kalabalık yerlerden kaçınmaya çalıştım. Kendi kendime, "Aferin Duygu, bir dakika gol bir," dedim. Ara sokaklardan evime gitmek istedim. Eve vardığımda zili çaldım ve kapıyı annem açtı. Beni görünce derin bir nefes aldı. "Duygu, neredeydin sen kızım? Telefonunu açmıyorsun, mesajlarıma bakmıyorsun. Korktum. Ya sana bir şey olsaydı? Biri sana zarar verse ne yapardık? Bizi hiç düşünmüyor musun? Annen ve baban endişelendi mi? Bunu hiç düşündün mü? Kızım, sen beni kalpten göndermeye mi çalışıyorsun?" Annem eve 5 dakika geç geldiğimde her zaman böyle tepki verirdi, gerçi şimdi 2 saat geç gelmiştim. Kızmakta haklıydı. "Annecim... Annecim," dedim, annem hala bana bağırıyordu. "Anne!" diye bağırdım ve annem sustu. "Anne, şimdi buradayım, öyle değil mi? Hem panik ataklarım çok nadir oluyor," dedim. Annem biraz rahatladı ve bana bakarken gözlerinde hala endişe vardı. "Oh, Allah'a şükür, doğru söylüyorsun kızım, ama bir daha böyle yapma," dedi. "Tamam, annem," dedim ve ayakkabılarımı çıkardım. İçeri girdikten sonra "Ne yemek yaptın?" diye sordum. Banyoya gidip ellerimi yıkadım ve annem cevap verdi, "Karnıyarık yaptım, yiyecek misin?" Yüzümü ekşittim. "Of, iğrenç," dedim. "Böyle yapacağını bildiğim için sana mercimek çorbası da yaptım," dediğinde içim biraz rahatladı. Annem yanıma gelip kasesini masaya koydu ve çorbayı yedikten sonra odama geçtim. Saat 6:00 idi ve babam yaklaşık bir saat sonra eve dönecekti. Bu arada, bugün ödevimiz olmadığı için çalışma masamın üstündeki dizüstü bilgisayarımı aldım ve yatağıma geçtim. Bilgisayarımı açıp film izlemeye başladım. (Saat 18:27) Film izlemeye dalmıştım ki telefonumun çalma sesiyle irkildim. Arayan Ceren'di, hemen açtım. "Alo," dedim. "Alo kanka, ben ne öğrendim biliyor musun?" diye sordu. "Ne öğrendin?" dedim merakla. "Sınıfa yeni birileri geliyormuş," dedi. "Hayda e zaten sınıf 37 kişi, başka birileri daha mı geliyor yani?" diye isyan ettim. "Evet kanka ya. Neyse, sen ne yapıyorsun?" diye sordu. "Ben de iyi, ne yapayım, film izliyordum," dedim ve sonra sordum, "Peki sen ne yapıyorsun?" "Ben de yeni dansıma çalışıyorum," dedi. Ceren dans konusunda oldukça iyiydi, hatta Türkiye birincisiydi. "Tamam, sana kolay gelsin o halde," dedim. "Eyvallah," dedi ve aramayı sonlandırdı. Sınıf zaten doluyken hala yeni öğrenciler getirtiyorlar, bu beni şaşırttı. Film izlemeye geri döndüğümde, bu sefer filme odaklanamadım. Kafamda beni kovalayan adamların görüntüleri vardı. Neyse ki onlardan kurtulmuştum. Tekirdağ gibi büyük bir şehirde beni bulmaları zordu. Ama yine de içimde kötü bir his vardı. Eğer endişeli hissetmeye devam edersem, o adamları hacker arkadaşlarıma sordurup araştırabilirdim. Ama artık yazılımla uğraşmak istemiyordum, özellikle son yaşadığım olaydan sonra...
Bilgisayarımı kapattım ve masama koydum. Gitarımı aldım ve rastgele bir şarkı çalmaya başladım. "Değmesin ellerimiz Buluşmasın bu gözler Yine erir gideriz Unutulur yeminler Biz hiç beceremedik Sevmeyi de terk etmeyi de Aşk kokan dudakların Karşısında direnmeyi de" (Saat 20:14) Babam yaklaşık bir saat önce gelmişti ve bu süre zarfında yemek yemiş, sofrayı toplamıştık. Sonra odama geçip kitap okumaya başladım. Daha sonra Asena beni aradı, telefonu açtım. "Alo," dedim. "Alo, Duygu, Beril sizde mi?" diye sordu. "Hayır, neden, ne oldu?" diye sordum. Beril'i neden bana sormuştu? "Beril yok, nerede olduğunu bilmiyoruz. Ailesi yurtdışına gitmiş ve şu ana kadar eve dönmemiş. Ailesine bizim evde olduğunu söyledim, ama gerçekte nerede olduğunu bilmiyorum," dedi. Beril mi kayıptı? "Nereye gitmiş olabilir?" diye sordum. "Bilmiyorum, en son onu okulda gördüm. Bana okulda portresini bitireceğini söylemişti, ama sonra bir daha görmedim," dedi, sesi endişeliydi. "Tamam, onu bulacağız, sakin ol," dedim. Bu tür durumlarda genellikle sakin kalabilirdim, ama tehlikede olan ben değildimse, panik ataklarım başlayabilirdi. "Şimdi ben evden çıkıp sana geliyorum, tamam mı?" diye sordum. "Tamam," dedi. Asena'nın evi bizimkine yakındı, üç sokak ötemizde oturuyorlardı. Pijamalarımı çıkardım ve siyah tayt giydim, üzerine bol bir kazak giydim. Siyah hırkamı da giyip işimi bitirdim. Küçük bir sırt çantasına telefonumu ve şarj aletimi koydum, ev anahtarımı alarak salona gittim. "Anne, ben Asena’larına yanına gidiyorum," dedim. "Tamam, kızım, dikkat et," dedi annem, başımı onaylayıcı bir şekilde salladım. Koridordan geçip kapıyı açtım ve ayakkabılarımı giyerek bisikletime bindim. Yola çıktım. ** Asena'nın apartman bahçesine vardığımda hemen onun yanında oturduğunu gördüm. "Asena!" dedim ve yanına giderek sarıldık. Sarılışımıza karşılık verdiğinde içimi biraz rahatlamış hissettim. Bir süre sessizce durduk, sonra geri çekilip bisikletimden indim ve yanına bıraktım. "Nereye gitmiş olabilir ya?" diye düşündüğü ses tonundan anlaşılıyordu. "Ceren'e haber verdin mi?" diye sordum. "Evet, birazdan o da burada olur," dedi. Bu sırada bisikletin kornası çaldı ve Ceren geldi. "Kızlar, yüzünüzden düşen bin parça ne oldu bakalım?" dedi, merakla bize bakarak. "Beril kayıp," dedim. Ceren şaşkın bir ifadeyle kaşlarını yukarı kaldırdı. "Kız Marsa gitmiş olamaz ya, çıkar bir yerden," diye espri yaptı. "Asena en son onu okulda görmüştü, belki okula gitmeliyiz," dedim. "İyi fikir," dedi Ceren. "Ben bisikletimi alıp geliyorum," dedi Asena. "Ben de polisi arayayım," dedim. Telefonumu çıkardım ve polis numarasını aradım. Aynı zamanda telefonumla bilgisayarımı bağlayarak Beril'in yerini tespit etmeye çalıştım. Son olarak, telefonunun en son 15:34'te sinyal verdiğini öğrendim. Peki şimdi neredeydi? |
0% |