Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Yaz Tatilinden Dönüş

@raqora

Merhabaa kitappad'den yayınladığım ilk kurgudur.

İyi okumalar!!<3

Ben Duygu. Bir zamanlar dünya çapında aranan bir zanlıydım, ancak artık pek aranan biri değilim. Çocuksu davranışlar sergilerken bunun ne kadar aptalca olduğunu bilmiyordum. Her zaman ciddi bir kişiliğe sahiptim. Ortaokul zamanlarında bir arkadaş grubum vardı, ancak sonradan ifşa oldular ve yakalandılar. Benim nasıl yakalanmadığım ise benim sırrım olsun.

Okulların açılmasına sadece bir hafta kala yeni kırtasiye alışverişi yapmak için dışarıdaydım. Aslında fazla bir şey almam gerekmese de her şeyim hazırdı. Eve döndüğümde, okul çantamı hazırlamak için odamda çalışıyordum. Saat yaklaşık olarak 14:45'ti ve telefonum çaldı. Arayan kişi Ceren'di, en yakın arkadaşlarımdan biridir kendisi.

Ceren'in neşeli sesiyle sordum, "Alo, ne yapıyorsun kız?"

Sesinde kesintiler vardı ve dışardan insan sesleri geliyordu.

"İyi. Sen ne yapıyorsun?" dedim.

Ceren, "Ben basketbol kursundan çıktım, şimdi yine erkeklerin gözleri üzerimde, bıktım." dedi. Her gün böyleydi, erkekler ona bakardı ve o da korkup beni arardı.

"Hızlı yürü! Sana demedim mi tek kalma diye?" dedim. Ceren homurdandı. Ardından

"Tamam, koşuyorum." dedi. Bir süre sonra koşmayı bıraktı, haliyle yorulmuştu. Evine varana kadar sohbet ettik.

"Duygu, ben eve geldim, sonra seni ararım." dedi.

"Tamam, bay bay." dedim ve telefonu kapattım. Yaz tatilinde günlerim genellikle böyle geçerdi. Gündüzleri Ceren'le konuşur, geceleri ise Beril ve Eylül ile sabaha kadar mesajlaşırdım. Beril ve Eylül de yakın arkadaşlarımdı. Bir de Asena vardı, onunla pek fazla konuşmamıştık Gerçi o pekti bizle konuşmazdı grubumuzun en duygusal kişisiydi.

Bir hafta daha böyle hızla geçti ve pazar gecesi geldi. Okula gitmek için son bir banyo yapmam gerekiyordu. Yıkanıp yatağıma uzandım ve telefonumu elime aldım. Sosyal medyada dolaşırken zamanın nasıl geçtiğini fark etmedim. Birden saat gece 3'ü gösteriyordu. Sadece 3 saat sonra kalkıp okula gitmem gerekiyordu. Telefonumu yatağımın üzerindeki komodine bırakıp uykunun beni sarmasına izin verdim.

**

Bugün okulların açılma günüydü ve alışılmış bir şekilde yataktan kalktım. Okulu seven öğrenciler muhtemelen çoktan hazırlanmışlardı, ama ben okulu fazla sevmezdim. Banyo işlerimi halledip odama giderek giyindim. Salona gittiğimde babamın neşeli bir sesle haberleri izlediğini duydum.

"Baba, günaydın," dedim. Babam koltukta oturuyordu.

"Günaydın kızım," dedi, televizyonda haberleri izlerken.

" Neden sabahın köründe okul var ki? Güneş daha doğmadı bile," dedim. Gerçekten de hava henüz aydınlanmamıştı, güneş birkaç dakika içinde doğacaktı.

Sıkıntıyla ofladım.

Babam düşünce ve umut dolu bir şekilde, "Belki bu yıl iyi geçer, kim bilir," dedi.

"İnşallah," dedim.

Babam saate baktı ve "Hadi, geç kalacaksın," dedi, hızlıca ayağa kalktı.

"Baba, bugün bisikletle gitmeyeceğim mi?" diye sordum.

"Bugün okulun ilk günü, ben seni bırakırım," dedi. Birlikte kapıya doğru yürüdük. Trafik yoğundu ve arabalar ilerleyemiyordu.

Sonunda okula vardığımızda, babam beni kapının önüne bıraktı. Okula girdim ve sınıfımıza doğru yürüdüm. Sınıfa girdiğimde arkadaşlarımı gördüm. Ceren hemen boynuma atlayarak "Ne yapıyorsun, kız!" dedi. Ceren'den kurtulup diğer arkadaşlarımın yanına gittik. Asena ve diğer arkadaşlar orta sıralarda oturuyorlardı.

Öğretmenimiz sınıfa girdi ve ders kitaplarını getirmek isteyenlerin el kaldırmasını istedi. Birkaç arkadaş hemen el kaldırdı ve öğretmen onları seçti. Kitapları getirip masaya bıraktıktan sonra ders başladı. Biz de Ceren ile sohbet etmeye devam ettik.

Ceren, "Kanka, dün akşam ne yaşadım anlatayım sana," diyerek konuya girdi. "Mahallemizden bir arkadaşımla rastgele numara arayıp şaka yapmaya başladık. Bir numarayı aradık ve karşımızda bir adam çıktı, tam bir mafya gibiydi. Üstelik bir sevgilisi olduğunu ve eğer ona bir şey olursa bize çok fena yapacağını söyledi. Tabii biz gülmekten yarıldık."

"Daha sonra adam sizin güldüğünüzü duymadı mı?" diye sordum.

Ceren, "Ablan, çok akıllı davrandı, gülmekten önce sesi kapattık, yani bizi duyamadı," dedi.

"Anladım," dedim.

Zil çaldığında sınıftaki herkes ayağa kalktı ve yerlerini aldı. Hoca derse başladı ve öğrencilere kitaplarını dağıttı. Biz ise Ceren ile sohbet etmeye devam ettik.

Ders arasında sınıfın ortasına gittik ve diğer arkadaşlarımızın yanına katıldık. Öğretmenimiz gelip bizi sordu ve Asena bir şeyler anlatıyordu. Öğretmenimiz, "Neler konuşuyorsunuz böyle?" diye sordu. Herkes sessizleşti.

"Hocam, yazın neler yaptığımızı birbirimize anlatıyoruz sadece," dedi Eylül.

Öğretmenimiz, "Tamam," diyerek her birimize baktı ve sonra odasına döndü.

İlay, "Acaba yine neyden şüphelendi?" diye mırıldandı.

Ceren, "Ya ben bir şey yapmadım ki," diye isyan ettiğinde ona sakinleştirici bir şekilde, "Aman neyse, belki sadece merak edip sordu," dedim. Ders zili çaldı ve herkes yerlerine dağıldı. Diğer derslerde çalıştık ve teneffüslerde Ceren'le okul bahçesinde dolaştık.

Son dersin bitiş zili çaldığında herkes kapıya yığıldı. Biraz bekledikten sonra ben de sınıftan çıktım. Bisikletimle eve doğru yol alırken, komşumuzun oğlunu ara sokakta yalnız başına yürürken gördüm. O ara sokak girişindeki evin bahçe duvarının ardından ona bakındım. O, benden iki yaş küçüktü ve liseye yeni başlamıştı. Bir süre onu izledim, sonra gitmeye hazırlandım.

Tam o sırada, ara sokağa siyah bir maske ve aynı renkte güneş gözlüğü takan kısa boylu bir adam ve arkasında iri yapılı, takım elbise giyen adamlar geldi. Komşumuzun oğlunu çevrelediler.

Güneş gözlüklü adam, "Bugün son gündü çocuk. Öde şimdi borcunu," dedi.

Komşu oğlu titreyen bir sesle, "Lütfen, lütfen bana bir gün daha verin, borcumu ödeyeceğim, söz," dedi.

Bu adamdan ne kadar borç almış olabilirdi ki? Şaşırmıştım. Kendi adıma, böyle bir adamdan borç almaktan kaçınırım derdim. Annem, komşu oğlunun notlarının iyi olduğu için bana kızardı, Ah ne günlerdi ama!

Güneş gözlüklü adam belindeki silahı çıkardı ve çocuğa doğrulttu. "Son sözünü söyle, çocuk," dedi.

Komşu oğlu hala bir gün daha istiyordu, "Bir gün daha verirseniz, borcumu ödeyeceğim," dedi.

Adam en sonunda kafasına ateş etti. Benim ağızımdan ufak bir çığlık kaçtı. Takım elbiseli adamlar bana döndü. Olamaz, yakalanmıştım. Bisikletin pedallarına bastım ve son hızla uzaklaşmaya başladım. Takım elbiseli adamlar arkamdan koşmaya başladı. Bisikletimin pedallarını hızlandırırken okul üniformamın bisikletime bağladığım fularımın gevşediğini far ettim ve yere düştü. Fuları almak için hızımı yavaşlatırken, onların peşimde olduğunu gördüm. Geri dönüş yoktu artık.

"Kahretsin!" dedim ve bisikletin pedallarını daha hızlı çevirmeye başladım. Turuncu bisikletim, izimi kaybettirdiğimi düşünerek rastgele bir parkta durdu. Nefes nefese kalmıştım. Etrafı inceledim ve gözlerim fal taşı gibi açıldı. Okulumun yanındaki parktaydım. İnanamıyordum, bu kadar hızlı gitmiştim. En sonunda bacaklarım ağırlığımı kaldıramadı ve yere düştüm. Sonra birinin yaklaştığını gördüm, gözlerim kararıyordu ve başım dönüyordu. Kalbim hızla atmaya devam ediyordu.

Sonum böyle mi olacaktı?

yorumlarınızı bekliyorumm

Loading...
0%