Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12. Bölüm

@ratuttu

-MIRILDANDIKLARIM-

Bildiğim kendimi bildim bileli âşık olduğum,

Bildiğim ancak âşıkken var olduğum...

İşte bu yüzden, benim için âşık olmak;

Çoktandır hasretine katlandığım yokluğum.

-Murathan Mungan

Birini teselli etmek zordu. Hele hayatında önemli yere sahip olan insanların gidecek olmasıyla yüzleşen birini teselli etmek daha zordu. Bu yüzden teselli edememişti Görkem’i. Seneler öncesinde Efsun ne yaşıyorsa şimdi o kat be kat fazlasını yaşıyordu.

Babası öldükten sonra onun bir aydır bu hastalıkla uğraşıp onlara bir şey söylemediğini öğrenince çok kızmıştı. Onları umursamadığını, düşünmediğini düşünmüştü ama şimdi Görkem’i böyle karşısında çaresiz, eli kolu bağlı şekilde görünce babasının neden bir şey söylemeden sessiz sedasız ölümü beklediğini daha net anlıyordu. Acıydı ama anlıyordu. Artık hak veriyordu.

Ayrılıklar hep vardı hayatta. Doğumdan beri aslında ne kadar bir şeylere kavuşulursa bir o kadarda ayrılıklar başlardı hayatta. İlk ayrılık anne karnından ayrılmak ile başlarken ilk kavuşmada aynı şekilde anne karnından ayrılmak ile başlıyordu. Anne karnından yaşanan ayrılık dünyaya kavuşmaktı aslında. Yaşadıkça da bir sürü ayrılık yaşarken ardından yeni şeylere kavuşuluyordu. Efsun’un babası da onlara bu ayrılık sürecinde üzmemek için bir şey söylememişti. Yoksa onun hastalık haberini aldıkları andan itibaren kendilerini derbeder bir hale sokacak ve babasının son kalan günlerini onlara ne kadar acı verdiğini düşünerek geçirmesini sağlayacaklardı. Bunları fark etmişti sonunda.

İşte bu yüzden dün omzunda ağlarken teselli edememişti Görkem’i. O çaresizlik içinde dedesini sayıklarken sadece yanında olduğunu bilmesi için elinden geleni yapmıştı. Ve artık o sahnede sadece babası için olmak istemiyordu Efsun, o sahnede Görkem’le birlikte en değerlileri için olmak zorundaydı. Babam beni yıldızlardan izlerken Görkem’in dedesi bizi salondaki en güzel koltuktan izleyecek diye düşünüyordu.

Önünde duran kahve fincanıyla oynarken masada oturanlarda ses etmiyordu ona. Dün eve gittiğinde o da dağılmıştı biraz ve toparlanmasına izin veriyorlardı.

Aklında bu düşünceler dolanırken Ekin daha fazla sessizliğini koruyamadı “Dün gelince bir şey demek istemedim ama Görkem kötü gözüküyordu sende eve geldiğinde ağlamıştın. İyi misin?”

Acı dolu bir tebessüm belirdi o an yüzünde ‘iyi miydi?’ bilmiyordu. Sadece kalbi ağrıyordu biraz ve sevdiği insanın onun gibi acı çekecek olması canını sıkıyordu.

“Ben iyiyim. Görkem’de iyi olacak.” diye mırıldandı kısık sesiyle. İyi olacaktı. Olmalıydı. Bundan sonra ben varım yanında dedi kendi kendine.

Düşüncelerinden sıyrılarak bakışlarını karşısında oturan Mine’ye çıkardı. Biraz olsun konuyu değiştirmek istiyordu. “Kaç gündür Mert’i görmüyorum. Yanımıza damlamaması garip.”

Mine’nin ağzından minik bir kıkırtı kaçarken yanakları pembeleşmişti. Yıllardır sevgililerdi ama ikisi de birbirlerinden bahsedilince utanmayı bir türlü bırakamamıştı. “Gelir birazdan. Şu sıralar ödevlerle uğraşıyordu. Malum o bir mühendislik öğrencisi.”

Mine’nin cümlesiyle Mert’in sesinin duyulması bir olmuştu ama yalnız gelmemişti yanında Görkem’de vardı. Dünden sonra daha iyi gözüküyordu. Gözlerindeki yorgunluk biraz da olsa gitmişti. Dağılmış durmuyordu. Onu öyle görünce gülümseyerek baktı Efsun. O da gülümsemesine karşılık elini kaldırdı önce daha sonra masadakilere selam vererek Efsun’un yanındaki sandalyeye oturdu.

Masada nasılsın faslı dönerken Efsun gözlerini yanında oturan Görkem’den çekemiyordu iyi olduğunu ağzından duymaya ihtiyacı vardı. Bakışlarını Efsun’a çeviren Görkem onun bakışlarıyla karşılaşmıştı. Utanarak bakışlarını çekmişti ama çoktan yakalanmıştı. Efsun’un bu haline minik bir tebessüm bıraktı Görkem. Yanaklarını kızarmasına engel olamamıştı Efsun’da.

“Merak etme iyiyim Efsun.” kulağının dibinde gelen kısık sesle ona döndüğünde yüzündeki gülümseme biraz daha büyümüştü Görkem’in, Efsun ise yanında ona bu kadar yakında duran gözlerden gözlerini alamıyordu. Görkem’in gözleri onu kara deliklere sürüklüyordu sanki.

“Ve dün için teşekkür ederim. Konuşmak iyi geldi.” derken sandalyesinde tekrar doğruldu. Efsun anın verdiği heyecanla ne yapacağını bilemezken gözlerini kırpıştırıp önüne döndü.

Onu hep ansızın yakalıyordu. Liseden beri bu durum değişmemişti şimdi anlıyordu Efsun. Ansızın bir şeyler yapar içini yangınlara sürükler sonra hiçbir şey yapmamış gibi önüne dönerek devam ederdi. Arkasında dağılmış ve kafası karışmış Efsun’u umursamadan.

Efsun afallamış hala boş boş masaya bakarken Mert’in sesiyle bakışlarını ona çıkardı.

“Biliyorsunuz arkadaşlar haftaya yılbaşı.” dedi. Masada Görkem hariç herkes biliyordu haftaya yılbaşı ve aynı zamanda Mine’nin doğum günü olduğunu ve her seneki gibi bu grup ikisini birlikte kutlayacaktı.

Sonra cümlesinin devamını getirmek için Mine’ye baktı “Ve Mine’nin doğum günü tabi ki de.” dedi ve göz kırptı. “Ben diyorum ki bu seneki kutlamamız da Görkem’de bize eşlik etsin.” Mine ve Ekin Mert’in söylediklerini başıyla onaylarken Görkem çekinen gözlerle masadakilere bakıyordu.

Yılbaşını Efsunla birlikte geçirmek çok güzel bir seçenekti. Üstelik bu onların birlikte olacağı ilk yılbaşı olacaktı ama bu gruba yeni katılmıştı diğerleri ne düşünür bilmediği için çekiniyordu biraz. Bu yüzden Mert’in cümlesine “Ben bilmem ki.” diye yanıt verdi.

“Uzun zaman oldu bir şeyler yapmayalı. Bence sende bize katılmalısın. Hem bu sefer Mert tek erkek kalmaz aramızda.” dedi cümlesinin sonunda kıkırdayarak Ekin. Bu onlar için istediği ortamı oluştururdu. Mert kızmış gibi Ekin’e bakış atarken Efsun konuştu bu sefer.

“Birlikte gerçekten bir şeyler yapmayalı uzun zaman oldu bence de gelmelisin.”

O an Görkem’in yüzünde oluşan gülümsemeyi gördüğünde sevindi Efsun. Dünden sonra yüzünde içten bir gülümseme görmek iyi gelmişti. “Peki, o zaman.” derken sesinden de aslında istediği belli oluyordu.

“Evet, bu sene bizim evde toplanalım. Hazırlamam gereken bir sürpriz var.” dedi Mert. Geçen sene onun evinde toplanıldığı için bu sene sıra kızların evindeydi ama Mert tekrardan onun evinde toplanılmasını istemişti. Masadaki kızlar bu isteğe karşı neden dercesine Mert’e bakarken Görkem neden olduğunu biliyordu. Bu yüzden lafa atıldı. Ortamı güzelleştirmek istiyordu.

“Bence bu sene benim evde toplanalım. Madem bu sene aranıza yeni katıldım. Benim evim alsın bu sene bu görevi.” dedi ve Mert’e göz kırptı. Mert anlamaz gözlerle Görkem’e bakmayı sürdürüyordu.

“Bende çok kutu oyunu var buraya geldiğimden beri kimseyle oynama fırsatım olmadı. Hem sıkılırsanız size bir şeyler çalabilirim.” derken yine göz kırptı Mert’e.

Masadaki üç kız ikisi arasında geçen bu göz kırpmalı muhabbeti dinlerken ne olduğunu anlayamamışlardı ama Mert sonunda anlamış gibi ağzını bir karış açarak Görkem’i onayladı.

“Ne oldu az önce?” diye sorarken Mine aynı soru diğerlerinin de aklından geçiyordu. Mert elini Mine’nin omzuna koydu.

“Bir şey olmadı bebeğim. Haftaya doğum gününü ve yılbaşını Görkem’ler de geçiriyoruz.” dedi. Sesinde heyecan ve mutluluk vardı.

Masada biraz daha oturup sohbet ettikten sonra hava kararırken kızlar artık kalkmak için ayaklanmıştı ki Görkem “İşin var mı Efsun?” dedi.

“Yok.”

“O zaman şu müziğe karar versek olur mu?”

Efsun başıyla onu onayladıktan sonra diğerleriyle ayrıldılar ve fakültenin loş koridorlarında yan yana ilerlemeye başladılar. Aşağıya geçen gün Görkem’i gördüğü piyano odasına geldiklerinde Görkem kapıyı açarak önden içeri girdi ve ışıkları açtı ardından çantasını piyano önündeki iskemleye koyarak içinden kâğıtlarını çıkardı. Efsun’da geçen sefer onu izlediği yere gidip oturdu.

Çantasını yanına yerleştirdikten sonra iskemleye oturdu Görkem. “Dedemle birlikte dört parça seçtik. Yani o fenalaşmadan önce.” sakince bakışlarını önündeki tuşlara çevirdi. Yine o yaşadığı bir hafta gelmişti gözünün önüne.

“Ama şuan iyi değil mi?” dedi Efsun. Biraz olsun şuan iyi olduğunun bilincine varmasını ve onunla ilgilenebildiği kadar ilgilenmesi gerektiğini anlatmak istiyordu ona.

“İyi.”

“O zaman onun için üzülme daha fazla. Eminim sizin üzülmeniz onu daha çok üzüyordur.” buruk bir gülümseme bahşetti ona Görkem söylediği sözlerin ardından. Onun yüzünde gördüğü gülümsemeden sonra devam etti cümlelerine.

“Belki şuan bunu söylemek seni daha kötü hissettirecek ama hepimiz bir gün öleceğiz. Öleceğimizi, sevdiklerimizi kaybedeceğimiz bilinciyle yaşıyoruz bu hayatta. Yaşarken unutuyoruz ama bu gerçek her zaman bizimle. O yüzden kendini üzmek ve seni seven insanı üzmek yerine onun yanında olmak ve onunla daha fazla vakit geçirmek için çabalayabilirsin.” cümlesinin sonuna doğru cesaret vermek için yüzündeki gülümsemeyi büyüttü.

“Ve eminim senin ilgin alakan onun bu hayatta son dedikleri zamanlarını iyi hissederek geçirmesine yardımcı olacaktır.” dedi ve içinden devam etti sözlerine Ben de seninle ziyaret etmek isterim bir gün.

Kurduğu cümlelerden sonra yüzünde gerçekten bir gülümseme oluştu Görkem’in. Onu böyle görmek Efsun’a da iyi geliyordu. O da yüzündeki gülümsemeyle ona bakarken başını dizlerinin üzerine yerleştirdi.

“Teşekkür ederim. Nasıl oluyor bilmiyorum ama her seferinde iyi hissettiriyorsun beni. Teşekkür ederim.” Bakışlarını çekmedi bir müddet gözlerinden Görkem. Efsun’da çekmemişti. Onun iyi hissetmesi için her şeyi yapardı ve gözlerinde dalmak en sevdiği şeylerdi. Onun karalarında kaybolmak en sevdiğiydi. Onun gözelerinde yıldızlara çıkmak en sevdiğiydi.

Orada ne kadar bakıştılar bilmiyorlardı ama iyi hissettirmişti ikisine de. Sonunda yalancı bir öksürükle önüne dönündü Görkem Efsun’da hemen kendini topladı. Başını dizlerinden kaldırıp ellerini arkaya koyarak kollarından destek alacak şekilde arkaya yaslandı.

“Sana dinletmek istediğim dört parça var. Parçalardan biri benim çalmaktan en keyif aldığım başka birinin bestesi biri dedemin ikisi de benim. Önce hangisini dinlemek istersin?” koyuları tekrar Efsun’u bulmuştu.

Onun taptığı parmaklarından çıkacak her notayı dinlemeye çoktan hazırdı. O saatlerce çalsın Efsun saatlerce dinlerdi. Ama kendi bestelerini merak ediyordu. Ondan duyduğu ilk bestesi canını yaksa da onun yeteneği göz ardı edilemezdi ve onun yeni bir bestesini duymak için yanıp tutuşuyordu.

“Senin bestenden.” Sesinde bastıramadığı heyecan vardı Efsun’un. Sesindeki heyecanı fark edince kıkırdayarak önüne döndü.

“Daha önce dinledin aslında.” deyince geçen gün dinlediği beste geldi aklına. O oturuşunu dikleştirip ellerini tuşların üzerine koyunca kalbi onu her piyano başında gördüğünde hızlandığı gibi hızlandı yine.

Tuşlara yavaş yavaş dokunmaya başlarken melodi hiçte tanıdık gelmedi başta. Daha önce dinlediğini söylemişti ama daha önce dinlediğinden kuşkuluydu Efsun. Zaten şimdiye kadar iki bestesini dinlemişti. Diğer seçenek aklına gelince kalbinin yanmasına engel olamadı. Bu o beste olabilir miydi?

Ritim biraz daha hızlanırken bunun o beste olduğunu anlaması çok uzun sürmedi Efsun’un. Onu yakıp kül eden besteyi yıllar sonra tekrar çalıyordu. Üstüne üstlük dans etmesini istediği parçasıydı. Onun ilk aşkı için bestelediği parçada Efsun’un dans etmesini istiyordu. Görmüyor mu ona olan ilgimi? Görmüyor mu ona olan bakışlarımı? Hissettiremiyor muyum ona hislerimi? diye düşündü Efsun. Kırılmıştı. Aklına dolan düşüncelerle gözlerinin dolmasına engel olamazken yaşların akmasına engel olmak için başını yukarı kaldırdı.

O gün Görkem bu besteyi çalarken ne kadar çok dans etmek istemişti aslında. Ne kadar çok benliğine işlemesini istemişti. Her parçasında kendini bulmak istemişti ama bunu yapamamıştı. Şimdi elinde bir seçenek vardı ama parçanın arkasındaki hikâye canını yakıyordu. Onun olmayan bir hikâyede dans etmek istediğini düşünmüyordu Efsun. Edemezdi de zaten. Bunu kendine yapamazdı. Onu karşılıksız sevmeye alışmıştı ama başkasına yazdığı parçada dans edecek kadar düşmemişti daha.

Efsun tekrardan düşüncelere dalmışken parça son buldu. Parçanın bitmesiyle tavanda olan bakışlarını yere indirdi. Yüzüne bakmak istemiyordu şuanda. Onu bilmeden tekrar tekrar yaralıyordu.

“Beğendin mi?” deyince hırsla başını iki yana salladı Efsun. “Beğeneceğini düşünmüştüm. Sana çaldığım ilk bestemdi. O zaman beğenmiştin.” dedi sesinde ondan beklediği karşılığı alamadığı için kırılmışlık vardı.

Bakışlarını tekrardan Görkem’e çıkardı Efsun. O da şuan çok kırılmış hissediyordu. Yine bilmeden kırmıştı onu Görkem. “Bunda dans etmek istemiyorum diğerine geçelim.” dedi hızlıca. Biraz daha bu parça üzerinde konuşmaya devam ederlerse sinirini ve gözyaşlarını tutamazdı.

Sakince “Tamam.” dedikten sonra tekrar ellerini tuşlara yerleştirdi ve “Dedemin bestesinden devam ediyorum.” dedi ardından tekrar parmaklarını notaların üzerlerinde gezdirmeye başladı. Az önceki sinirinden ve kıskançlığından sıyrılıp kendini çalan parçaya odaklamaya çalışmıştı.

Bu Görkem’in kendi bestesine göre daha keskin notalar içeriyordu. Şuan içindeki duyguların dışa vurmuş hali gibiydi Efsun’un. Her notada kendini buluyordu.

Bu parça bitince konuşmadan Sevdiği sanatçının parçasını çaldı ve son parçaya geçti hızlıca. Bu sefer parça hakkında konuşmamıştı. “Son parça.” dedi sadece. Sesi soğuk çıkmıştı. Bestesini beğenmediği için kızmıştı ve bu sesine de yansıyordu.

Son parçayı da çalıp bitirdiğinde seslice bir nefes bıraktı Görkem. Artık kendine ait olan bu besteyi beğenmesini istiyordu Efsun’un. Gözleri sonunda birbiriyle buluşunca “Hangisini beğendin.” dedi sessizce.

“Dedenin bestesini ve son besteyi.” dedi Efsun. Yüzünde minik bir tebessüm olmuştu ikisinin de. Görkem’in kendine kızgın kalmasını sevmiyordu ve yüzündeki gülümsemeyi görünce devam etti sözlerine “Hem o da kendi bestesinin senin tarafından çalınca mutlu olacaktır. Birde sondaki parça oldukça iyiydi. Senindi değil mi?”

Görkem’in yüzündeki gülümseme daha da büyümüştü şimdi. Onu öyle görünce Efsun’da bir gülümseme bahşetti ona.

Oturduğu yerden ayaklanırken o da ayaklandı biran oturduğu yerden. Efsun eliyle oturmasını söylediğinde anlamaz gözlerle ona bakmayı sürdürdü Görkem. Yere eğilip çantasından telefonunu çıkardı ve ikisini de kadraja alacak şekilde bir yere yerleştirmek için gözleriyle etrafına bakındı.

“Sen şimdi tekrardan dedenin parçasını çal. Bende dans edeceğim. Hareketlerimi de daha sonra izleyip koreografiyi oluşturmak içinde kayda alacağım.” Telefonu koymak için oda da bulunan sandalyeyi uygun yere yerleştirirken devam etti. “Sadece çal olur mu?” Cümlesinin sonunda ona dönünce başıyla onayladı Görkem.

Tekrardan önünü kameraya çevirdiğinde arkasından kısıkça “Başlıyorum.” dedi.

Efsun dans için gerekli konumu alırken o da notalara dokunmaya başlamıştı yavaşça. Bu sırada Efsun gözlerini kapatıp kendini notlara bıraktı. Çoğu parçada olduğu gibi yine yavaş başlamıştı ama keskin notların olduğu yerlere gelince o da dansına keskinlik katmak için keskin bir dönüş yaptı etrafında. Hareketlerinin yumuşak olmasından ziyade daha keskin olmasını istiyordu. Yıllardır onu kesen, onu boşluktan boşluğa sürükleyen her bir hissi parçanın keskin notlarıyla göstermek istiyordu.

Bu parça tamimiyle Efsun’du.

Hayata tam olarak başlamıştı. Yavaş sakin ama mutlu bir hayatı olmuştu babası ölene kadar. Parçanın ilk başları hayatının ilk başlarıydı. Daha dünyanın acı yüzüyle tanışmadığı yanı. Daha sonra ilk sert nota geliyordu ve ardından gelen notalar çaresizlik hissi uyandırıyordu. Babasının ölümünden sonra hayatın acı yüzüyle yavaş yavaş tanıştığı zamanı temsil ediyordu parçanın burasıda. Babasından sonrası çaresizlikti.

Sonra parça biranda keskin notlarla melodisi artarak devam etmeye başlıyordu. İşte ondan sonrası karşılıksız aşkıydı onun için. Hiç sakinliğe kavuşmamıştı içinde. Bitti sandığı, görmezden geldiği her an daha derin boşluklar açmıştı içerisinde. Daha fazla yaralamıştı onu.

Artan melodilerle birlikte sona gelmişti artık notalar son kez etrafında dönerek ellerini yukarı kaldırdı. Parça biter bitmezde kendini yere bıraktı.

Bu süre boyunca yine nefessiz izlemişti Efsun’u Görkemde. Bu kadar kusursuz olmasına anlam veremiyordu. Her anlamda çok güzeldi Efsun.

Biraz nefeslendikten sonra gidip telefonunun kaydını durdurdu ve Görkem’e döndü. Nefesleri hala düzene girmemişti. Arkasını döndüğünde karşılaştığı manzara ile kıkırdamaktan kendini alamadı. Beğenilmek hoşuna gidiyordu Efsun’un herkes gibi. Hele Görkem tarafından beğenilmek onun çok daha fazla hoşuna gidiyordu.

İlk geldiğinde oturduğu yere dönüp tekrar oturduktan sonra çantasından suyunu çıkarıp içti ve Görkem’e döndü. “Bir şey söylemeyecek misin?” Gözleriyle birlikte gülüyordu. Farkındaydı, şuan çok güzel bakıyordu ona Görkem. Gözlerindeki hayranlığı ve büyülenmiş ifadeyi görebiliyordu.

Büyükçe yutkundu bakışlarını ondan çekmeden önce. “Ben…” dedi sonra cümlesinin devamı gelmedi Görkem’in.

“Bizim sahnemiz olacak biliyorsun Görkem. Eğer beğenmediysen bir parça daha var zaten onu da izle sonra karar veririz. Ya da Füsun Hocadan yardım alabiliriz koreografi için biliyorsun.” Beğendiğini biliyordu ama onun bu hali onunla uğraşma isteği uyandırmıştı Efsun’da.

Cümlesinin sonunda gözleri hızla Efsun’u buldu Görkem’in. “Nefesim kestin Efsun.” dedi. Gözlerindeki yoğunluğu görmüştü. Utanmasını engelleyemeden başını önüne eğdi. Yanakları kızarmaya başlamıştı. Kalbinde yine binlerce kelebek aynı anda kanat çırpıyordu. Ondan gelen her sözde eriyip bitiyordu ama bu çok fazlaydı. Oturduğu yerden ayaklandı ve Efsun’un yanına adımladı Görkem.

“Ben söyleyecek bir şey bulamıyorum. Senin gizli yeteneğini daha önceden göremediğim için çok üzülüyorum. Bana bunu çok görmemeliydin.” dedi. Derince soluklandı ardından. Gerçekten nefesini kesmişti Efsun.

Görkem karşısında öylece otururken bakışlarını ona çıkartamıyordu. Az önceki uğraşan halinden eser yoktu şimdi. Görkemde inat gibi Efsun’un sakinleşmesine hiç yardımcı olmuyor peş peşe sıralıyordu cümlelerini. Kurduğu birkaç iltifattan sonra sessizlik oldu aralarında. Sessizliği bozan ise yine Görkem olmuştu.

“Efsun.” dedi. Bu sefer bakışlarını ona kaldırma cesaretinde bulundu Efsun.

“Benimle dedemi ziyaret etmek ister misin?”

Az önce yapamadığı teklifin Görkem’den gelmesine şaşırmıştı. Eski Görkem’de her seferinde şaşırtırdı Efsun’u ama bu Görkem her seferinde elini ayağına dolaştırıyordu.

“Ben bilmem ki.”

İçinde gitmek için can atan bir yan vardı. Onun yanında olup ona destek olmak istiyordu ama bu uygun olur muydu bilmiyordu.

“Uygun olur mu ki?” dedi aklındaki düşüncelerle.

“Neden olmasın. Hem seni tanıyor.” dedi ve hemen ardından bakışlarını Efsun’da kaçırdı Görkem. Onun yanındayken kırdığı potların haddi hesabı yoktu. Her seferinde Efsun’un büyüsüne kapılıp düşünmeden konuşuyordu. Efsun ise duyduğu cümleyle şok olmuştu.

“Nasıl?”

“Yani lisedeyken senden çok bahsettim. Hem müzikleri seçerken de bahsetmiştim. Seni tanıyor yani. Bana eşlik etmene çok memnun olur.” dedi. Gözleri Efsun’dan gelecek cevabın olumlu olmasını ister gibi yüzünde turluyordu.

Onunla gitmek isteyen yanını daha fazla bastırmayıp “Tamam.” dedi o da. Heyecanla yerinde kıpırdanırken.

“O zaman finallerden sonra bana eşlik et olur mu? Zaten bir haftalık bir iznimiz var. Seni oradan ailenin yanına bırakırım.” dedi. Sanki bunları önceden planlamış gibi hızlı hızlı konuşuyordu. Onun bu heyecanına kocaman gülümserken tekrar onayladı Görkem’i.

Her şey sanki ait olduğu yeri yavaş yavaş buluyordu ve bu durumdan çok hoşnuttu ikisi de.

Loading...
0%