Yeni Üyelik
15.
Bölüm

15. Bölüm

@ratuttu

-KURUNTU-

Gözlerin gözlerime değince

Felaketim olurdu ağlardım.

-Attila İlhan

Görkem ile tekrar karşılaşalı üç ay olmuştu ve bu üç ayda akıl almaz derece hızlı gelişmişti ikilinin ilişkileri. Sanki aralarında hiçbir şey yokmuş. Tüm sorunlar çözülmüş. Efsun yıllarca Görkem'den kaçmamış gibiydi. Olan ve olacak olan her şey çok hızlı gelişiyordu.

Efsun az önce yaşanılan olayın verdiği heyecanla Görkem'in kızlar için hazırladığı odaya girmiş ve az önce yaşanması muhtemel şeyin gerçekten yaşanıp yaşanmadığını idrak etmeye çalışıyordu.

Mert ve Mine biraz daha geç gelseydi Görkem Efsun'u gerçekten öpecek miydi?

İçeri girer girmez yaslandığı kapıdan ayrılarak Ekin'in yattığı yatağa kendini bıraktı. Eli hala kalbinin üzerindeydi. Bıraksa sanki göğüs kafesini delip geçecekmiş gibi atıyordu. Gerçi tüm gün yaşadıklarını düşününce hala kalbinin atıyor olması bir mucizeydi. Gece boyunca gözüne bir gram uyku girmeden dönüp durmuştu yatakta. Gün artık aydınlanmaya başlarken kapatmıştı gözlerini. Başta heyecandan uyuyamamıştı ama düşündükçe heyecan yerini yine korkuya bırakmıştı.

Aralarında yaşanan her şey çok güzeldi. Olanlardan mutluydu ama korkuyordu yine. Bunca sene sadece kendi sevmişti. Kokusuna, bakışına, duruşuna onlarca kelime dizmiş. Dokunmadan, sarıp sarmalamadan sevmeyi öğrenmişti. Fakat şimdi...

Daha aralarında olanları detaylı konuşmadan. Bu denli eskiye dönmek ve Görkem'den bu denli beklenmedik karşılıklar alması karşısında korkuyordu.

Yıllardır kaybetmekten korktuğu beden şimdi ona karşılık veriyordu ama Efsun korkuyordu. Kafası yine çok karışmıştı. Yıllar önce onu basit açıklamalar yaparak kendinden uzaklaştırmıştı. Şimdi ise karşılaşmışlardı ve Efsun'dan bir açıklama yapmasını bile istememişti.

İlk kez bir prova çıkışı kafede oturup sohbet ettiklerinde geçiştirmişti onu ve o buna göz yummuştu. Onu geçiştirdiğini pek tabi anlamıştı. Zeki çocuktu Görkem hem Efsun'un ne zaman yalan söyleyip söylemediğini çözecek kadarda iyi tanıyordu. Zaten o yüzden Efsun ile konuşmak istemişti o yaz. O istediğini deyip parkın o bankında Görkem'e tek bir söz hakkı vermeden gittiği için o an şaşkınlık yaşasa da sonradan konuşmak istemişti Efsunla. Ama bir türlü ulaşamamıştı ona. Biliyordu yalan söylemişti Efsun. Bir şey vardı onun gözlerinde. Ama çözememişti asıl meseleyi. Kendi hisleriyle o kadar meşguldü ki o zamanlar karşısındakini anlayamamıştı.

Efsun bunca sene eksikliğini duyduğu bedeni yıllar sonra karşısında görünce ne yapacağını bilememişti ilk başta. Yine çok ağlamıştı. Ama sonra Ekin'in ona verdiği cesaretle aralarında ki soğukluğu gidermek için çabalamak istemişti ama çok çaba sarf etmeden araları düzelmişti. Düzelmişti düzelmesine ama Efsun şöyle dönüp baktığında bu kadar hızlı gelişmesi garip geliyordu.

Görkem neden üç senesini geçirdiği okulu bırakıp birden bu okula gelmişti? Neden Efsun ile olan aralarındaki soğukluk hiç olmamış gibi davranıyordu? Efsun Görkem'i tanıyordu. Araya soğukluk koyan birini bu kadar çabuk kabul etmesi garipti. Hem kendisiyle konuşmak istemeyen biriyle konuşmak gibi bir şey Görkem hayatta yapmazdı.

İlk Görkemle karşılaşınca çokça özlem duyduğu için olanların bu kadar hızlı geliştiğini fark edememişti ama bu olası öpücük düşünmeye itmişti Efsun'u. Ya her şey gerçekti ya her şey hayal ya da onunda bilmediği bir şeyler vardı.

Kafasında binlerce düşünceyle uyumuştu o gece. Günlerdir başını daha rahat bir şekilde koyduğu yastığa şimdi yine düşüncelerle koymuştu.

Sabah güneş ışıkları açık perdelerden içeri süzülürken uyandı. Yatakta kendine gelmek için dönerken tek başına olduğunu fark etti. Hızlıca kalktı yattığı yataktan saati kontrol etti. On bire geliyordu. Tam yataktan kalkmak için hareketlenecekken Ekin girdi içeri.

"Uyandın mı? Bende seni uyandırmaya geliyordum. Kahvaltı hazırladık Görkem ile. Hadi gel."

Efsun yerinde gerinip indi yataktan. Üstünde Dumbolu pijaması vardı. Değiştirmeden çıktı odadan. Önce yüzünü yıkadı ardından mutfağa ilerledi. Aklında hala gece yaşanması muhtemel öpücük ve yatarken düşündükleri vardı. Kısa bir günaydın deyip boş sandalyelerden birine oturdu. Görkem ile göz göze gelmemeye çalışıyordu.

"Mert ve Mine nerede?"

"Onlar dışarıda baş başa kahvaltı yapacaklarmış." Gözlerini devirerek konuştu Ekin. Efsun onun göz devirmesine bir kıkırtı bırakarak tabağına kahvaltılıklardan koymaya başladı. Dünden sonra yalnız kalmak istemişti ikili. Konuşacak konuları vardı sonuçta.

"Sizin dünkü tekliften haberiniz var mıydı? Pek şaşırmamış gibiydiniz?" dedi Ekin. Masadaki ikiliyi göstererek.

Mutfaktaki adanın üzerine hazırlamışlardı kahvaltıyı. Efsun ve Ekin karşılıklı otururken Görkem diğer tarafta ikisinin arasında kalacak şekilde oturmuştu.

"Düne kadar benimde yoktu." dedi Efsun. "Dün hazırlık yaparken biraz heyecandan bana yakalandı Mert." Omuzlarını silkti cümlesinin sonunda.

Ekin bu sefer Görkem'e çevirdi cevap bekleyen bakışlarını. "Benim vardı. Parçayı ben öğrettim." dedi o da.

Ekin onların dediklerini başıyla onayladıktan sonra kimse konuşmamış sessiz geçmişti kahvaltı. Herkes önündekiyle ilgilenmişti. Görkem de aslında Efsun gibi gece yaşanması muhtemel öpücüğü düşünüyordu ve kendini tutamadığı için kızıyordu. Kendine biraz daha zaman vermesi gerektiğini düşünüyordu ama gece kar yağarken anlattığı şey, sabah anlattığı hikaye biran önce Efsun'a bir şeyler anlatması gerektiğini söylüyordu kalbi ona ama biraz daha zaman gerekiyordu galiba. O yüzden şimdilik ikisi de bu olayı yaşanmamış olarak kabul etmişlerdi. Ama elbet konuşacaklardı.

Kahvaltıdan sonra kızlar çok fazla oyalanmadan çıktılar evden. Evden çıkarken onları bırakmak için teklifte bulunmuştu Görkem ama iki kızda kabul etmemişti bunu. Efsun biraz yürümek istiyordu. Ekin'de aylar sonra Efsun'da gördüğü durgunluğu fark ettiği için ona ayak uyduruyordu.

Ekin ve Efsun evden çıktıktan sonra dün yağan kardan dolayı yerleri kaplayan beyazlığın üstünde iz bırakarak ilerlediler. Efsun gözlerini yerden ayırmıyordu. Elleri beyaz kabanın ceplerinde, yüzü kırmızı şapkası ve atkısı içinde kaybolmuştu. Ekin ise onun sessizliğine eşlik ediyordu sakince. Biraz zaman tanıyordu sadece. Efsun'un ona her şeyi anlattığını, anlatacağını biliyordu. Bu yüzden biraz düşünceleriyle baş başa bırakmıştı onu.

"Şu kafeye oturalım mı? İçerisi güzel gözüküyor." dedi Ekin solunda duran kafeyi gösterirken. Yılbaşından dolayı kafenin camlarına kırmızı süsler asılmıştı. İçerisi ise hardal sarısı sandalyelerle ve ağaç masalarla dizayn edilmişti. Kapının girişinde bir yılbaşı ağacı süslenmiş duruyordu.

"Olur." dedi Efsun Ekin'in cümlesine. Önden Ekin girdi içeri. Kapıyı açmasıyla kapıda duran çan minik bir çınlama çıkardı. Ardından sakin bir melodi doldurdu ikilinin kulaklarını. İçerisi hem fizikken hem ruhen sıcacık hissettiriyordu. Kafede ilerledikçe kafenin diğer tarafının bir yeşilliğe baktığını fark ettiler. Gerçi artık yeşilliklerin üstü yer yer beyazlıkla kaplıydı. Ağaçlara astıkları renkli fenerler güzel bir görüntü oluşturmuştu. Ekin hemen bu manzarayı görebilecekleri bir yere oturdu ardından Efsun'da Ekin'in karşısındaki sandalyede yerini aldı.

İçerinin sıcaklığından dolayı montlarını ve şapkalarını çıkardı iki arkadaş bu sırada gelen garsona sıcak çikolata ve biraz kurabiye sipariş ettiler.

Gelenleri beklerken Efsun girdi söze "Gece..." dedi sesi biraz kısık çıkmıştı. "Sen yattıktan sonra biz Görkem ile kahve içtik." Başıyla onayladı Ekin arkadaşını. Efsun sonunda kafasını toparlamıştı. Sakince devam etmesini bekliyordu arkadaşının. "Biliyorsun kar yağdı dün... Ben ona ilk kar inanışından bahsetmiştim sabah. Ve şey biz Mert ve Mine gelmeseydi." Elleriyle oynuyordu Efsun şimdi. "Galiba Görkem beni öpecekti." dedi bir çırpıda.

Duyduğu cümlenin şaşkınlığıyla gözleri açıldı Ekin'in. "Öpecek miydi?"

Başını öne eğdi Efsun "Ama asıl mesele bu değil. Görkem."

"Nasıl yani?"

Masaya biraz daha yaklaştı Efsun ciddi bir şey konuşmak istediği zamanlar yaptığı gibi. Ekin'de aynı şekilde yaklaştı masaya. Tam o sırada siparişler geldi. Garson masaya siparişleri bıraktıktan sonra Efsun kaldığı yerden devam etti konuşmalarına.

"Şöyle ki biliyorsun geldiğinden beri aramız sanki hiçbir şey olmamış gibi iyi. Yani iyi olması hoşuma gitmiyor değil tabiki ama ne bileyim garip."

"Nasıl garip Efsun? Dolandırmadan anlat şunu." Ekin sabırlı bir insan hiç değildi ve Efsun'un lafı iyice uzatması sıkıyordu onu.

"Bak Görkem'i tanıyorum. Evet, aramız düzelirdi eninde sonunda ama bu kadar kısa sürede değil." Önündeki fincandan bir yudum içti Efsun. "Görkem'in sorgulaması gerekiyordu bazı şeyleri. Biz oturup doğru düzgün konuşmadık bile neden arkadaşlığımızı kestiğime dair. Bir kere sordu ve bende geçiştirdim."

Ekin arkasına yaslandı sandalyesinde "Yani bunun neresi garip. Sana karşı hisleri var Efsun. Seni öpmek istemiş. Eninde sonunda anlatacağını biliyor zaten senin. O yüzden üstünde durmuyordur sadece." Derin bir iç çekti Ekin de sonra bakışlarını Efsun'a çıkardı. Arkadaşı yine kendi içinde kurup sorgulamaya başlamıştı. Bu sefer o sorgulamalara kendini kaptırsın istemiyordu. Geçen yıllardaki gibi içine kapansın istemiyordu arkadaşının.

"Senin asıl meselen ne onu anlat. Bak Anlıyorum her şey biraz benimde beklediğimden hızlı gelişti ama sorun bu değil bence Efsun." dedi Ekin. Elinde tuttuğu fincanı masaya koymuş ardından arkadaşının masanın üzerinde duran ellerini elleri arasına almış ve ona gülümsemişti. Onun yanında olduğunu göstermek istiyordu.

"Asıl kafanı karıştıran mesele ne. Anlatmak ister misin?"

Efsun bir şeyler demeden bir kez daha anlamıştı onun içini Ekin. Asıl onu sıkan mevzunun bu olmadığını. Efsun'a Efsun'un sandığından daha fazla değer veriyordu. Bir kere daha anlamıştı Efsun bunu.

Efsun bir müddet masada duran ellere baktı. Sonra derin bir nefes aldı. "Evet, bir şey daha var aslında." dedi mahcup bir sesle.

"Anlat güzelim dinliyorum."

Gözlerini dışarıdaki manzaraya çevirdi Efsun ama ellerini çekmemişti arkadaşından. "Ben bunca sene karşılıksız sevdim Ekin. Hep bekledim bana bir karşılık versin. Hislerimi anlasın diye ama... Bilmiyorum."

Gözleri doluyordu ama ağlamak istemiyordu. Bu yüzden başını yukarı kaldırdı ve soluklandı bir müddet. "Ben sevmeyi bilirim Ekin. Bakışına, kokusuna, onun fark etmeden bende bıraktığı izlere şiirler yazmayı, kelimelerle ona sevgimi fısıldamayı bilirim.

Evet, çok istiyorum o da bilsin bir şeyleri. Hislerimin yoğunluğu çok ağır geliyor ama sevilmek nasıl hissettirir bilmiyorum. Bana karşı hisleri varsa ve karşılık alırsam nasıl ilerleriz bilmiyorum.

Ben yeterli gelir miyim? Sevilmek için değer miyim bilmiyorum? Bunca sene kimse sevmedi beni. Bundan sonra sevilmek hem de beklediğim kişi tarafından sevilmek biraz korkutuyor galiba ve ben ne tepki vereceğimi bilmiyorum.

Seni dinledim. Akışına bırakmaya çalıştım her şeyi. Her şey tahmin ettiğimden de güzel ilerledi. Her şey olması gereken oluyormuş gibi hissettirdi ama dün o andan sonra sevilmekle ne yaparım bilemedim.

Bu zamana kadar sevmeye alışmış yüreğim sevilmeye alışır mi bilmiyorum. Belki de en doğrusu hep uzaktan sevmekti."

Sözünü kesmeden dinledi arkadaşını Ekin. Onun içinde yaşadığı karmaşıklığı anlamaya çalışıyordu. Oturduğu sandalyeden kalkıp Efsun'un yanına oturdu. Vücudunu ona döndürdü ve konuşmaya başladı.

"Bak güzelim. Anlıyorum ben seni. O kadar iyi anlıyorum ki hemde.

Uzun zaman sevmeden sevildin. Karşılık almak için yanıp tutuşurken ellerin bomboş karşındaki hayale tutundum, farkındayım. Ama bak bu üç ayda öğrendin korkacak bir şey yok.

Her şey ne kadar güzel hissettiriyor gördün." Kelimelerini doğru seçmeye çalışıyordu şu anda her zaman en son istediği şey arkadaşını kırmaktı. Bu sırada tuttuğu elleri baş parmağıyla okşuyordu.

"Konuşmadığınız şeyler var şuan farkındayım ama dün, bu geçtiğimiz üç ay sana bakışlarını gördüm, görüyorum. Seni kıracak üzecek bir şey yapmaktan kaçınıyor. Sana kırılacak bir şeymişsin gibi bakıyor.

Seni seviyor ve bu sevgiden pişman olduğunu görmüyorum ben. Evet, her şey biraz karışık. Dediğim gibi arada konuşmadığınız şeyler var ama bunlar hep konuşulunca çözülecek şeyler.

Korkma bebeğim. Emin ol sevilmek, sevmek kadar güzel. Hele karşılıklı emin ol daha güzel olacak."

Ekin'in sözleri Efsun'u rahatlatıyordu her zamanki gibi. Gereksiz kuruntu yapıyordu bunun farkındaydı ama engel olamıyordu kendine.

Karşılıksız sevgiye alışık olan bir beden sevgisinin karşılık bulmasına alışık olmadığı için ne yapacağını bilmiyordu sadece.

Başıyla onayladı Ekin'in dediklerini. "Ben korkuyorum Ekin. Ya şuan yaşanılan şeyleri yanlış anlıyorsak. Ben tekrar hayal kırıklığına uğramak istemiyorum." Bir damla yaş daha fazla duramadı göz pınarlarında Efsun'un. Akıp hislerine karıştı.

"Korktuğunun farkındayım bebeğim ama bak akışına bırakınca aslında ne de kolay ilerledi her şey. Merak etme bundan sonra her şey daha güzel olacak." Cümlesinin sonunda cesaret vermek ister gibi gülümsedi. Sonra uzanıp sildi Efsun'un gözünden yaşları.

Bu zamana kadar çok ağlamıştı arkadaşı ama bundan sonra ağlamayacaktı. Mutlu olacaktı Efsun. Farkındaydı Ekin. Görkem seviyordu onu. Dün Efsun gitar çalarken, ilk dans provalarında Efsun'u ilk dans ederken gördüğünde gözünde oluşan parlamalardan anlamıştı. O yüzden bu kadar cesaret vermek için çabalıyordu arkadaşına. Bundan sonra kimsenin pişman olmasını istemiyordu.

Masada gittikçe ağırlaşan havayı dağıtmak için Mert'in planından nasıl haberdar olduğunu sordu Efsun'a. Efsun'da tüm ayrıntılarıyla anlattı olanları. Beraber Mert'in haline gülüp eğlendiler. Aralarında birinin mutlu olması en çok onları sevindiriyordu. Ardından Görkem ile arabada konuştuklarından bahsetti Efsun. En son sıra seçtikleri şarkıya gelmişti.

"Vay demek iki şarkıyı da kullanmaya karar verdiniz. Tebrik ederim bebeğim. Sizi sahnede görmek için sabırsızlanıyorum." dedi heyecanla.

Masada normal sohbet dönerken Efsun'da toparlanmıştı artık yine Ekin sayesinde. Önündeki kurabiyelerden yerken devam etti Efsun.

"Asıl bombayı söylüyorum. Parçalardan biri Görkem'e biri dedesine ait. Ve dedesi kim biliyor musun?" dedi Efsun heyecanla. Efsun'un heyecanlandığını gören Ekin'de heyecanlanmıştı. Yerinde doğrulurken sordu. "Kim?"

"Yaşar Semi." dedi yine heyecanla. "Ve inanabiliyor musun eser hiçbir yerde yok ilk ben dans edeceğim parçayla."

Gururluydu. Parçalarını dinlemeyi çok sevdiği bestecinin hiç yayınlanmamış bir eserinde dans edecekti ve çok heyecanlıydı.

"Ayrıca Görkem benden daha önce dedesini birlikte ziyaret etmemizi istemişti. Ben yaşayan bir efsane ile tanışacağım Ekin."

Ekin'in duydukları karşısında heyecanı ve şaşkınlığı artıyordu. Bahsedilen sanatçının modern dansa kattığı çok önemli parçalar ve eserler vardı. Sanatçıyla birlikte çalışacak olmak büyük bir onurdu.

Masada biraz buruk başlayan sohbet tatlı sohbetlerle devam etmişti o gün. Efsun içindeki kuruntu çukurunu biraz olsun kapatabilmişti. O gün yine her şeyi akışına ve zamana bırakacağına dair telkinde bulunmuştu kendi kendine.

Zaman bırakacaktı. Kafasında kurduğu acabaları susturacak cevabını almak istediği her şeyi öğrenecekti. Bunca zaman çok düşünmüştü. Bundan sonra kuruntu denizinde kendini boğmaktansa gerçeklerle yüzleşecekti.

Loading...
0%