Yeni Üyelik
16.
Bölüm

16. Bölüm

@ratuttu

-İTİRAF-

gecenin göğsümüzde unuttuğu

bir avuç ay ışığı

senin göğsünde bıraktığım

en derim uykumdu

orada kaldım

orada kaldı

-Murathan Mungan

Hayatta bitmeyecek evrelerden biridir belki de sorgulama evresi. İnsan gördüğü, yaşadığı, duyduğu her şeyi sorgulama eğilimindedir. Soru sorar, cevap bulmaya çalışır, yargılar, eleştirir... Aynı zamanda da en yorucu şeylerden biridir sorgulama. İnsan kaçtığı şeyleri kovaladığını fark eder sorgularken. Bazen cevap bulur, çoğu zaman cevaplar içinde kaybolur. Bulamadığı cevaplar sonucunda ise belirsizlikler ile karşı karşıya kalır.

Efsun, Görkem ile ilişkisinde olanları her zaman sorgulamış, kendi kafasında cevaplar bulmaya çalışmış ve hiçbir kesin sonuca ulaşamayıp yıllarca kendini yiyip bitirmişti.

Öncesinde cevap alabileceği kimsesi yoktu. Görkem'e ulaşamaz, bir açıklaması olmayan soruları öylece soramazdı. Aralarında sadece arkadaşlık ilişkisi bulunan birine aklındaki soruları öylece sormak ardından bir sürü soru doğurabilirdi. Ama şimdi işler farklıydı kafasında kurduğu sorulara cevaplar alabilirdi. Cevap alır ve yoluna aldığı cevaplarla devam edebilirdi. Aralarında ki ilişki tek başına bir belirsizlikten farklıydı şimdi. Görkem'inde artık ona karşı bir şeyler hissettiği ortadaydı. Ortada olan bir şeyde belirsizlik yoktu ve Efsun oturup konuşmak istiyordu.

Belki bir şeyleri itiraf etmek için cesareti yoktu hala ama neden bu okula geldiğini, yılbaşı gecesi neden böyle bir şey yaptığını sorabilirdi.

Ocak ayının bu soğuk kış gününde evinden çıkmış provalar için okula doğru düşünceleriyle yürümeye başlamıştı. Birkaç gün önce yağan kardan eser yoktu şimdi sokaklarda. İlk kar sanki görevini yapıp gitmiş gibiydi. Bir şeylerin olması gerektiğini düşündüğü için o gece orada bulunmuş daha sonra hiçbir eser bırakmadan çekip gitmişti. Yerler kuruydu ama gökyüzü kararmıştı şimdide. Kar yerini yağmura bırakacak gibiydi.

Okula gitmek için otobüse binmek yerine yürümeyi tercih etti bugün Efsun. Düşünceleriyle baş başa kalıp Görkem ile konuşmak istediği konuları oturtmak istiyordu kafasında. Soğuk havada yürürken giydiği monta daha çok sokuldu.

Bugünkü prova Görkem ile birlikte sergileyecekleri kapanış sahnesi içindi. Bu prova sonrası bir şeyleri konuşabilirdi artık. Geç kalmayacaktı. Hem Efsun değil miydi bir kez karşılaşayım bir daha bırakmayacağım diyen. Bu yüzden çabalayıp içindeki sorulara cevap almak istiyordu. Hayatın kısalığına Görkem'i de kaptırmak istemiyordu.

Bu düşüncelerle okula ulaştı. Kampüsten içeri girdikten sonra adımlarını yavaşlatmadan önce soyunma odasında üstünü değiştirdi ardından vakit kaybetmeden prova yaptıkları sınıfa girdi. Aynanın karşısındaki yerini alıp ısınmaya başladı. Provadayken aklını biraz olsun düşüncelerden sıyırmak istiyordu. Prova sonrası Görkem ile konuşmayı aklına koydu bu sırada Efsun. O ayna karşısında ısınırken önce Görkem girdi içeri.

Görkem ile aralarında yılbaşı gecesinden sonra sanki sessiz bir anlaşma vardı. İkisi de o geceden sonra konuşmamıştı birbiriyle. Efsun, o gece aklına geldikçe kalbindeki ağırlığı ve heyecanı söküp atamıyordu. Görkem ise yapmaması gereken bir şeyi yaptığını düşündüğü için Efsun’un bu durumdan rahatsız olduğunu düşünüyor, bu yüzden kendini biraz Efsun’dan geride tutuyordu.

Görkem sessizce piyanonun başına geçip çantasından nota kâğıtlarını çıkarırken arada Efsun’a bakmaya çalışıyordu. Efsun ise aynı şekilde karşısında durduğu aynadan Görkem’in hareketlerini takip etmeye çalışıyordu.

İkisi birbirine kaçamak bakışlar atarken Füsun Hoca girdi içeri. İkili içeri giren hocayla birlikte onun önünde yan yana dizildiler. Füsun Hoca ikiliyi kısaca selamladıktan sonra bugünkü yapılacakları anlattı ve Görkem’e tekrar düzenlemesini istediği müziğin bitip bitmediğini sordu. Görkem’den olumlu yanıt alan Füsun Hoca sandalyesine oturarak Görkem’den parçayı çalmasını istedi. Bu sırada Efsun’da Görkem’i dinlemek için yere oturmuştu.

Görkem piyanonun başına geçip yerini aldıktan sonra parçanın düzenlenmiş halini çalmaya başladı. Piyanodan çıkan melodileri dinleyen ikilinin ise aklından aynı şeyler geçiyordu. Yeni düzenleme ile müzik sanki bir bütünlük içine girmişti. Ortaya çıkan düzenleme kapanış gösterisine yaraşır düzeydeydi. Yeni düzenleme ile önce Görkem'in sakin müziği giriyor ardından iki müziği bağlamak için kısa bir geçiş yeri başlıyordu. Daha sonra ritim artıyor ve hiç belli bile olmadan Yaşar Semi’nin parçası giriyordu.

Parça bittikten sonra Görkem sorgulayıcı bakışlarla karşısında duran dinleyicilerine baktı. O sırada Efsun yine Görkem 'in yaptığı müziğe hayranlığını gözleriyle dile getirirken Füsun Hoca sözlü olarak övgülerini iletti.

"İşte bu." dedi "Kapanışa yakışır bir eser çıkmış ortaya. Temayı çok derinden anlatıyor.” Gözündeki kırmızı gözlüğü çıkarıp eline aldı. Ardından devam etti sözlerine.

“Önce hayatın o softluğu ardından yaşanan geçiş dönemi daha sonra yaşanan acılar ve ölüm. Duygu çok iyi geçmiş Görkem. Tebrik ederim."

Füsun Hoca bu ikilinin iyi iş çıkartacağını biliyordu. Ve şuan ikisine de gurur dolu bakışlar atıyordu. Daha sonra Efsun’a döndü Hoca “Efsun sıra sende. Ben koreografide birkaç yer değiştirdim önce onların üzerinden geçelim. Sonra tekrar baştan alırız.”

Efsun ile sözlü olarak da koreografinin üzerinden geçtikten sonra provaya başladılar. Koreografiye eklenen yerlerin üzerinden geçtikten sonra Görkem tekrar piyanonun başına geçti ve Füsun Hoca Efsun'a az önce sözlü olarak söylediği, koreografide düzeltilmesi gereken ve eklenen yerler hakkında yardımcı oldu. İki saat süren provanın ardından ise teşekkür ederek ayrıldı salondan. Şimdi Görkem ve Efsun oda da yalnız kalmışlardı.

Şuanda Görkem’de Efsun kadar düşünceliydi. Yıllar sonra hiç beklemediği bir anda hiç beklemediği bir zamanda Efsun’la karşılaşmıştı. Yılbaşı gecesi yapmak için yanıp tutuştuğu şeyi hangi cesaretle yapmaya giriştiğini anlamamıştı. Ama sadece istemişti… Efsun şuan onun hakkında ne düşünüyor bilmek istiyordu. Tekrar karşılaşalı sadece üç ay olmuştu ve geçmişi bilmeyen Efsun’un yaşadığı kafa karışıklığını düşünüyordu Görkem.

O nota kağıtlarını çantasına koyarken Efsun’da aklındaki düşüncelerle piyanonun yanına adımlayıp iskemleye oturdu. Efsun'un yanına gelişiyle çantasında olan bakışlarını ona çevirdi.

Efsun konuşmak için cesaretini toplamaya çalışırken parmaklarını piyano tuşları üzerinde gezdirdi. O anda ise aklına lisede Görkem'in ona öğrettiği ilk parça geldi.

Yine müzik odasında birlikte oldukları bir gün Görkem piyano başında Efsun ise karşısında onu dinliyordu. Yine kendilerini çalan parçaya kaptırmıştı ikisi de. Parça bitince Görkem Efsun’a öğrenmek isteyip istemediğini sormuştu. Görkem’in teklifini geri çevirmeyen Efsun ise orada ilk parçasını öğrenmişti. Daha sonra aynı parçayı Görkem ile birlikte çalmaya başlamışlardı. Bu ayrı kaldıkları yıllarda Efsun ne zaman kendini Görkem’i özlerken bulsa elleri piyano tuşlarını bulur ve eşlikçisi olmadan parçayı çalardı. Bir gün Görkem’in tekrar ona eşlik etmesi umuduyla.

Şimdi ise ikisi de piyano başındaydı. Yıllardır tek başına çalıyorlardı parçayı. Elleri tuşlar üzerinde gezmeyi bırakıp parçaya girdiğinde sadece Görkem’inde ona eşlik etmesini istiyordu içten içe. İlki olan bu parçayı Görkem ile birlikte çalmayı özlemişti.

Görkem’in de aklından aynı düşünceler geçiyordu. O da Efsun gibi onu özledikçe aynı notalarda gezdiriyordu parmaklarını. Bu yüzden kalktığı iskemleye geri oturdu. Yanına oturan bedenle bakışlarını ona çevirdi Efsun. Parmakları hala tuşların üzerindeydi.

Görkem buruk bir gülümseme yolladı o sırada Efsun’a. Daha sonra önce Efsun’un başladığı parçaya Görkem’de eşlik etmeye başladı. İkisi de bir bütün olup yıllardır ezbere çaldıkları notalar üzerinde gezdirmeye başladılar parmaklarını. İkisinin de gözleri birbirinde, dudaklarında buruk bir gülümseme vardı.

Yıllardır tamamlanmayı bekleyen notalar tamamlanıyordu. Yıllardır tamamlanmayı bekleyen özlem duygusu tamamlanıyordu. Peki, yıllardır tamamlanmayı bekleyen kalpler sonunda tamamlanacak, kalpte açılan her boşluk dolacak mıydı? Bilmiyordu ikisi de. Ve bazı şeyler konuşulmadan tamamlanamayacak gibiydi.

Parça biterken Efsun bakışlarını Görkem’den çekerek önüne döndü. Tuşlar üzerinde duran elleri yavaşça kucağını buldu. Derince soluklandı. Görkem’inde bakışları Efsun’un üzerindeydi bu sırada. Güzel yüzünün her bir zerresini ezberlemek istiyordu. Yıllardır hasret kalmasına mecbur bırakılmak kızdırmıştı onu.

“Neden geldin Görkem?” Efsun’un ani sorusuyla afalladı Görkem. “Nasıl yani?” dedi istemsizce. Kaşları çatılmış, Efsun’un neden böyle bir şey sorduğunu tartmaya çalışıyordu.

“Neden diğer okulundan buraya geldin?” dedi bu sefer Efsun. Sesi her zamanki gibi cesaretsiz çıkıyordu. Bakışları kucağına çektiği ellerindeydi.

Görkem onun sormak istediğini anladığında bu kadar uzun zamandır beraber olmalarına rağmen bunu hiç konuşmadıklarını fark etti. Bu yüzden “Buradaki bir hocadan teklif aldım. Bu yüzden geldim.” dedi. Ama Efsun’un soruları olağan bir konuşma gibi değildi. Sanki başka bir şeyi bilmek istiyor gibiydi.

“Peki, benim burada okuduğumu biliyor muydun?” dedi bu sefer Efsun. Kendi kendine kuruntu yaptığı ortadaydı artık ama sormadan da edemiyordu işte. İçinde büyütmektense sormak en iyi çözümdü.

“Hayır. Tesadüfen karşılaştık zaten sende biliyorsun.” dedi bunun üzerine Görkem.

Gerçekten onun için gelmemişti. Her şey sadece tesadüften ibaretti. Ekin’in dediği gibi sadece kuruntu yapıyordu. Bu artık açıkça ortadaydı.

Konuşulması gereken tek bir konu kalmıştı şimdi. Asıl cevabını merak ettiği soru. Ama nasıl soracaktı bilmiyordu. Bir şekilde sormak istiyordu. Yıllardır gizlediği hislerin, şiirlere sığdıramadığı duyguların bir karşılığının olup olmadığı bu cevaba bağlıydı Efsun için.

Gerçekleşecek olan o öpücük basit bir şey olamazdı, olmamalıydı. Basit duygularla hiç kimse hiç kimseyi öpmek istemezdi. İstememeliydi.

Bakışlarını hala çekmemişti önünde oturduğu siyah piyanodan. Aralık dudaklarından derin bir nefes aldı. Sorması gerekiyordu.

“O gün…” dedi sonunda. Dişlediği dudaklarını serbest bıraktı, sesi boğuk çıkıyordu. “Yani yılbaşı gecesi. Dışarda kahve içerken.” kucağındaki elleriyle oynamaya başladı küçük bir çocuk gibi. Onun gözlerine bakarsa konuşacak cesareti kendinde bulamayacağından korkuyordu.

Görkem ise onun lafları dolandırmasına minik bir tebessüm bıraktı. Daha deminden beri Efsun’un sorduğu sorularla nereye gelmek istediğini anlamıştı. Kendi sormaya çekindiği şeyi o sormaya çalışıyordu. Bunun üzerine “Neden mi öpecektim?” dedi birden.

Duyduğu cümle karşısında Efsun’un piyanoda olan bakışları hızlıca Görkem’in koyu irislerini buldu. Bu cümleyi nasıl bu kadar kolay söylediğine şaşırıyordu.

Bu sırada Görkem’in elleri kokusuna hasret kaldığı Efsun’un saçlarına çıktı. Eskiden o saçlardan gelen kokuyu içine çekmek için yatardı hep omzuna. O önündeki işiyle ilgilenirken o sadece saçlarından gelen kokuyla mest olurdu.

Şimdi ise Efsun’un gözlerinde dolulukla gelen bir parlaklık vardı. Gözüne giren kâkülleri elleriyle kulağının arkasına aldı. Efsun ise Görkem’in hareketleriyle birlikte ne yapacağını şaşırıp put gibi kalmıştı karşısında. Artık yüreği dayanmıyordu.

Görkem ellerini yumuşak saçlardan çekip önündeki piyanoya koydu tekrar ve o bilindik notaları çalmaya başladı. Yılbaşı gecesi zaten her şeyin tohumunu atmıştı. Şimdi içinde yeşerttiği filizleri Efsun’un da görmesini istiyordu.

Dört sene öncesinin eseriydi bu parça. Görkem’in ilk bestesiydi. İlk aşkı için içinde sığdıramadığı duygularının notalara dökülmüş haliydi. Yüreğindeki her bir gizin asıl saklandığı notalardı.

Efsun tanıdık notlarla birlikte Görkem’e bakmaya devam ediyordu. İlk bestesiydi ve tekrar Efsun’a çalıyordu. Biraz kırgındı Efsun. Şuan bu notaların neden tekrar ortaya döküldüğünü anlamaya çalışıyordu. Bu sırada notalar bitti. Görkem bu sefer derin bir nefes alıp oturduğu yerden Efsun’a döndü. Diyeceği şeyleri aklında toplamaya çalışıyordu.

“Biliyorum bunu neden çaldığımı düşünüyorsun şimdi.” Gözleri Efsun’un gözlerine kilitlenmişti. “Bu parçayı sana ilk çaldığımda bunu ilk aşkım için yaptığımı söylemiştim. Galiba hayatımda yaptığım en büyük hatalardan biriydi sana bunu söylemek.” Ellerini Efsun’un kucağındaki ellerine uzatıp tuttu Görkem. “Belki de o gün lafı dolaştırmamam gerekiyordu. Bir şeyleri doğrudan söyleseydim benden uzaklaşmazdın belki de. Ama ben korktum Efsun.

Senin benden uzaklaşmandan korktum. Ama sen benden zaten uzaklaşmaya başlamıştın. Belki de benden artık bıktın diye düşündüm ve söyleyemedim.”

Efsun Görkem’in dediklerini aklında tartmaya çalışıyordu. Dediği cümleler bir yere çıkıyordu ama yine kuruntu yapmak istemedi. Bu yüzden gözleri dolarken sormaya çalıştı kesik kesik çıkan sesiyle.

“Bu parça… benim için miydi?”

Başını aşağı yukarı sallarken “Evet.” diye onayladı onu Görkem. “Senin içindi. Biliyorum o zamanlar çok çocukça davrandım ama ilk kez birine karşı bu kadar büyük hisler besliyordum Efsun. O zamanlar sana anlattığım kızı hatırlıyor musun?” diye sordu. Efsun ağzını açamıyordu. Açarsa hıçkıra hıçkıra ağlayacağını biliyordu bu yüzden başıyla onayladı.

Bunun üzerinde kaldığı yerden devam etti sözlerine. “O kız tamamen hayal ürünüydü. Senin tepkini ölçmek istemiştim. Sana bir şeyleri söylersem benden uzaklaşırsın sandım. Beni bırakıp gitmenden korktum. Bu yüzden senin yanında kalmak bir yerden sonra kalbime ağır gelse de senden gitmek istemedim. Belki bencilce gelebilir ama sensiz geçen bu üç sene benim için çok zordu.

Zaten o defterde yazanları okuduktan sonra bir şansımın olmadığını anlamıştım. O yüzden o gün yanına ne kadar hislerimi açıklamak için gelsem de senin söylediklerinden sonra senin tercihlerine saygı duymaktan başka bir şey yapamadım.

Seni böylesine severken senin isteklerine karşı çıkamazdım. Benim yanımda mutlu değilsen seni yanımda tutamazdım.”

Ne düşüneceğini bilemiyordu artık Efsun. Kafası çok karışmıştı yine. Bu yeni başlayan bir şey değil mi diye düşünmekten kendini alıkoyamadı. Görkem’in hisleri de mi geçmişe dayanıyordu. Tüm muhakeme yeteneği son bulmuştu Efsun’un.

Görkem Efsun’u tutan ellerinden birini ayırıp tekrar saçlarına çıkardı. Elleri saçlarıyla birlikte onun çene hattını okşarken yanağında durdu. Gözlerinde ona karşı beslediği tüm sevginin izleriyle bakıyordu şimdi Efsun’a.

“Sonra geldiğim okulda sen çıktın tekrar karşıma. Bu artık korkmamam için bir işaret diye düşündüm.” Elleri yine ellerini bulmuştu. Bakışlarını bir uyum içinde duran ellerine indirdi. Efsun’un bakışları ise Görkem’in bakmaya doyamadığı yüzündeydi. Duyduğu cümleleri sindirmeye çalışıyordu.

“Ardından aynı ekipte yer aldık. Artık senden kaçmak istemiyordum bu yüzden eskiden yaptığımız şeyleri yaparak senin arkadaşlığını tekrar kazanmak istedim. Birlikte okul çıkışlarında seni dershanene bırakırken çok eğlenirdik. Bu yüzden benimle tekrar konuşmama isteğini göz ardı etmeye çalıştım ve beni uzaklaştırmaman için elimden geleni yaptım.

Şansım varmış ki benden o kadar bıkmamışsın. Yıllar sonra bile bana katlanabiliyorsun.”

İkisinin de dudaklarından minik kıkırtılar kaçarken bu sırada Efsun’un duydukları karşısında dolan gözleri daha fazla dayanamamış ve yanaklarından birkaç damla süzülmeye başlamıştı.

Onun düşen yüzünü çenesinden tutarak kaldırdı tekrar ve göz göze gelmelerini sağladı. Gözünün önüne gelen bir tutamı kulağını arkasına iliştirdi tekrardan. Sonra ellerini saçlardan çekip az önce yere koyduğu çantasını aldı kucağına. İçinden tülden üstünde papatya desenleri olan tokayı çıkardı ve çantayı geri yerine koydu. Elindeki tokayla birlikte tekrardan Efsun’a çevirdi bakışlarını.

Efsun’un yaşlı gözleri Görkem’in ellerini takip etmişti bu sırada. Çantadan çıkardığı tokayı görünce ise şaşkınlık sarmıştı bedenini. Lisede kaybettiğini sandığı tokası şimdi Görkem’in ellerinde öylece duruyordu. Ekin’in hediyesiydi bu toka. Kaybolduğunda çok üzülmüştü ama belli ki toka hiç kaybolmamıştı.

Elleri arasındaki tokayı kucağına indirdi Görkem. Şimdi o bakamıyordu Efsun’un suratına. Derince soluklandı.

“Bu tokayı çok aradığını tahmin edebiliyorum. Sana Ekin’in hediyesiydi onuda biliyorum. Ama sen bunu hiç kaybetmedin Efsun.” dedi sonunda kendinde konuşmak için cesaretini bulunca. “Ben sadece senden bir parçayı yanımda taşımak istediğim için o gün sen saçlarından çıkarınca almak istedim.” Sesi titriyordu.

“Benimle artık konuşmak istemediğini söylüyordun Efsun. Ne yapabilirdim. Senin yanında sen benden habersiz bir şeyler söylerken senden bir parçayı yanımda götürmek istedim. Senin yokluğunda kokunla kendimi teselli etmeye çalıştım.” Yaşlı gözleri tekrar Efsun’u buldu Görkem’in.

“Neden benden uzaklaştığını bir türlü çözemedim. Neden bana bunu yaptın?”

Gözündeki yaşları daha fazla tutamamıştı Görkem’de. Efsun’un o günkü sebeplerinin bir geçiştirme olduğu açıktı ama bunu neden yaptığını bir türlü kestiremiyordu. Geçen bu üç yılda belki de Efsun’dan daha fazla acımıştı canı. Daha fazla ağrımıştı kalbi.

Kulaklarına dolan soruyla artık Efsun için saatler durmuştu. Tüm zaman ve mekân algısını kaybetmişti. Yıllardır birbirlerini severken kendi yüzünden ayrı geçirmişlerdi bunca seneyi.

Suçluydu.

Şimdi Efsun karşısında gelen ani itirafla olduğu yerde kalakalmıştı.

Bazı sorgulamalar hiç beklenmedik cevaplar doğurabiliyordu.

Loading...
0%