Yeni Üyelik
17.
Bölüm

17. Bölüm

@ratuttu

-SON KAÇIŞ-

aşkın bir yolu vardır

her yaşta başka türlü geçilen

aşkın bir yolu vardır

her yaşta biraz gecikilen

-Murathan Mungan

Yıllarca bir şeylerden kaçmak hep yaptığı şeydi Efsun'un ama hiçbir zaman kaçtığı şeylerin altında ezildiğini hiç bu kadar hissetmemişti. Duyduğu şeyleri sindirmesi, yıllardır tek başına çektiği zannettiği aşk acısının tek taraflı olmadığını idrak etmesi için biraz zamana ihtiyacı vardı. Her şey hayal ettiğinden ve umduğundan daha farklıydı.

Piyanonun karşısında ne kadar oturdu bilmiyordu ama o odadan çıkması gerektiğini düşünüyordu. Şuan bu oda ona çok dar geliyordu. Bu yüzden Görkem'e bir şey demeden oturduğu iskemleden ayaklanıp kendini dışarı attı. Yine kaçma isteği vardı içinde her şeyden ve herkesten.

Yıllarca kendi yüzünden birbirlerine acı çektirmişlerdi. Kendi yüzünden hasret kalmışlardı birbirlerine. Adımlarını kampüs bahçesine yönlendirirken yıllardır yaptığı gibi kendini suçluyordu Efsun.

Yaşlı gözlerle ardından bakan Görkem ise Efsun'un gidişine bir şey diyememişti. Yıllar sonra yaptığı itirafla ona zaman tanıması gerektiğini düşünüyordu sadece. Ama sadece biraz zaman tanıyacaktı. Onu bırakmaya niyeti yoktu.

Efsun okulun koridorunda hızla ilerlerken gözlerindeki yaşlara engel olamıyordu. Bir yandan montunu giyerken bir yandan ıslanan gözlerini siliyordu. Bu sırada koridorda bulunan öğrencilerin bakışlarına da maruz kalıyordu. Saat geç olmasına rağmen final sınavları başladığı için herkes okuldaydı. Ama Efsun üzerindeki bakışları önemsemeyecek kadar kafası karışık hissediyordu. Kampüs bahçesine açılan kapıdan çıkınca yağan yağmurla karşılaştı.

Babası yine yalnız bırakmamıştı onu.

Efsun'un yüzünde buruk bir gülümseme oluşurken yağan yağmurun altına attı kendini. Yağmurla beraber ortaya çıkan toprak kokusunu içine çekerken geldiği gibi yürüyerek dönmeye karar vermişti eve. Biraz nefeslenip babasının onu kucaklamasına izin vermek istiyordu.

Yağmurun altında ıslanarak kızlarla kaldığı evine doğru adımlıyordu. Evlerinin bulunduğu sitenin bahçesine girince yağan yağmura aldırmadan kenardaki bankların birine oturdu öylece. Saçları yağmurdan sırılsıklam olmuştu. Görkem'in ellerinin yerini şimdi babası almıştı.

"O da beni seviyormuş baba." dedi oturduğu bankta gözyaşlarına hâkim olamazken. "O da beni seviyormuş." diye mırıldandı. Dudaklarında bir tebessüm yer etmişti şimdi.

"Kendimi çok suçlu hissediyorum baba. Bunca sene benim yüzümden acı çekmişiz." ağlaması şiddetlenirken. Apartmanın kapısı açıldı ve Ekin çıktı dışarı.

Efsun'un gelişini camdan görmüştü. Önce her zamanki gibi sadece yağmurda gerçekleştirdiği ritüeli zannederken şiddetli ağlamalarını görmüş ve aşağı inmişti.

"Efsun!" derken hızlıca yanına adımlamış ve Efsun'un bakışları onu bulurken kolları arasına almıştı onu. Şimdi yağmurda ıslanan sadece Efsun değildi.

Ekin, arkadaşının ıslanan saçlarını okşadıktan sonra onu kendinden uzaklaştırmış ve "Ne oldu? Anlat bana." demişti "Görkem mi bir şey yaptı?" Efsun'un yüzünde yine buruk bir gülümseme yer edinirken "O da beni seviyormuş." diyebilmişti sadece.

Efsun hala kendi kurduğu cümleyi idrak etmeye çalışıyordu. Hala hayal gibi geliyordu her şey. Yıllarca düşündüğü acabalardan biri olduğunu düşünüyordu sadece ama öyle değildi. Her şey az önce yaşanmıştı. Hiç olmadığı kadar gerçekti.

Ekin duyduğu cümle karşısında şaşkınlığını korurken "Neden ağlıyorsun peki bu kadar?" dedi. Onun bu kadar ağlamasını anlamlandıramıyordu. Yıllardır beklediği vuslat sonunda gerçekleşmişti ama Efsun hala acı çekiyor gibiydi.

Ekin'in kurduğu cümleyle yüzündeki o buruk gülümseme giderken başını yere indirdi Efsun.

"Çünkü suçluyum. Onun yüzüne bakamam bir daha. Hislerine layık değilim." Bir hıçkırık dökülmüştü dudaklarından. "Benim yüzümden bunca yıl acı çektirdim ikimize de."

Efsun'un içi karmakarışıktı aslında. Bir yandan kendini suçlarken bir yandan karşılık aldığı duygularına teslim olmak istiyordu. Bunca sene acı çektikleri fazlaydı ama her zamanki gibi cesarete ihtiyacı vardı. Birilerinin ona suçlu olmadığını söylemesine ihtiyacı vardı. Koşarak kaçtıklarına koşarak geri dönecek cesareti bulacaktı sonra Efsun biliyordu.

"İçeri girelim de şunu baştan anlat güzelim." dedi Ekin onun üzerine. Olup biteni en ince ayrıntısına kadar öğrenmek istiyordu. Arkadaşının kendini tekrar yiyip bitirmesine göz yumamazdı.

Yukarı çıkıp kurulandıktan sonra Mine üçü için sıcak bir şeyler hazırlamıştı. Şimdi üçü salondaki koltuklara oturmuş Efsun'un olan biteni anlatmasını dinliyorlardı.

Efsun cümlelerini bitirip sonunda kendini yine suçlu çıkarınca Ekin daha fazla dayamamış "Salaksınız." demişti. İlk defa bu kadar kızıyordu ona. Elindeki fincanı ortadaki sehpaya bıraktı ve yanındaki bedene döndü. Az önceki çıkışı yine doldurmuştu Efsun'un gözlerini. Onu böyle görmeye dayanamıyordu Ekin. Bu yüzden yanındaki bedenin ellerini elinin içine aldı ve sonra daha sakin bir sesle konuşmaya başladı.

"İkinizde birbirinizi seviyorsunuz ve ikinizde suçlusunuz burada. Lisedeki kaçışlarını sadece sen yapmamışsın Efsun. Birlikte, birbirinizi kaybetmemek için susmuşsunuz. Bunca sene ikiniz kendi kararlarınız yüzünden acı çekmişsiniz."

Efsun dolu gözlerle arkadaşlarına bakıyordu. "Ama ben o gün ona arkadaşlığımızı bitirmek istediğimi söylemeseydim her şey farklı olabilirdi."

"Ya da o gün o da biraz cesaretli olup söyleyeceği şeyleri söyleseydi her şey daha farklı olurdu Efsun." dedi Mine de sonunda dayanamayarak. Efsun'un her seferinde sadece kendini suçlu bulması artık ikisine de fazla gelmişti.

İçinde büyük bir suçluluk duygusu vardı Efsun'un ama arkadaşlarının sözlerinden sonra bir yanı rahatlamış hissediyordu şuan. Aradığı cesareti, duymak istediği cümleleri duymak biraz olsun rahatlatmıştı onu. İçindeki binlerce acabası olan düşünceleri artık netlik kazanmaya başlamıştı

Bazı insanlar böyleydi işte. Kendi içinde ne kadar doğru olanı düşünse de bazen karşıdan desteğe, kendi duygularının haklılığının bilinmesine ihtiyaç duyardı. Efsun da böyleydi. Ne kadar suçlu hissetse de bir yanı ona kavuşmak için yanıp tutuşurken bir şekilde kendini haklı bulmak istiyordu.

Hisleri hiçbir zaman tek taraflı olmamıştı, artık biliyordu. O ne kadar korkaksa karşı tarafta o kadar korkak davranmıştı. Tek taraflı bir şey değildi olanlar. Yıllarca birbirlerine kendileri yüzünden acı çektirmişlerdi. Bir şeyleri konuşmamanın, sadece kendi içinde savaşmanın ne kadar kötü olduğunu anlıyorlardı artık. Ona açıklaması gereken şeyler vardı. Vermesi gereken bir defter vardı. Ondan gizlerini daha fazla saklayamazdı.

Çok hayal etmişti Efsun o defteri Görkem'e verişini. Defteri gördüğü anda onun yüzünde oluşacak ifadeyi. Yıllar önce okuduğu şiirlerin aslında ona yazıldığını öğrenince yaşayacağı duyguları merak ediyordu. Bunun için defteri hep onunla farkında olmadan ilklerini yaşadığı yerde vermek istiyordu.

Okudukları lisenin müzik odasında.

Arkadaşlarının ona olan bakışları altında ayaklanıp kapıya adımlamaya başladı Efsun. Ardındaki ikili "Nereye?" diye sorarken sadece "Daha fazla geç kalmayacağım." demişti. Artık daha fazla geç kalamazlardı birbirlerine. Daha sonra evden çıkışı, taksiye atlayışı ve Görkem'in evine varışı çok hızlı gerçekleşmişti. Şimdi ise öylece kapıda durmuş ve kapıyı çalmak için kendini toparlamaya çalışıyordu.

Saat akşam ona geliyordu. Her yer karanlıktı. Havada yağan yağmurun kokusu vardı. Babasının yanında olması ona cesaret veriyordu. Derince soluklandıktan sonra elini kaldırıp zili çaldı. Ardından ise Görkem'in kapıyı açması çok sürmemişti.

Gözünde gözlükleri vardı. Her zaman ellerini süsleyen yüzüklerden kurtulmuştu. Altında siyah bir eşofman ve üstünde beyaz bir tişört vardı. Bileklerinde ise hiç çıkarmadığı bileklikler duruyordu sadece. Onun bu hali bile Efsun'un nefesini kesmeye yetiyordu.

Karşısında duran bedenle kaşları havalanmıştı Görkem'in. Efsun'u bu saatte burada görmeyi beklemiyordu. Gözleri ağlamaktan, burnu soğuktan kızarmış görünüyordu. Üstünde ise eşofmanı vardı. Bu sırada ince ince yağan yağmur hızlanmıştı. Onun bu halini gören Görkem endişeyle kapıyı daha fazla aralayıp içeri davet etti Efsun'u.

Efsun içeri geçerken ayakkabılarını ve montunu çıkarıp bildiği salona doğru adımladı. Salonda bulunan piyanonun üstünde bir sürü nota kâğıdı duruyordu aynı şekilde orta sehpanın üstünde de bir sürü kâğıt vardı. Efsun hiçbir şey demeden duvarı boydan boya kaplı camlara dönük olan koltuğa oturdu. Görkem'de sessizce onu takip etmiş ve yanına oturmuştu. Şimdi ikisinin de bakışları az önce tekrar hızlanmaya başlayan yağmurdaydı.

Görkem, Efsun'un neden buraya geldiğini tahmin edebiliyordu ama önce konuşmak istemiyordu o ne zaman isterse o zaman konuşacaklardı. Üç sene beklemişti. Efsun'un ne kadar onunlayken onsuz geçirdiği iki senesi varsa aynı şekilde Görkem'in de vardı. Efsun bunu yeni öğrenmişti ve Görkem de bu gerçeği birazdan öğrenecekti.

İkili arasında sessizlik artarken Görkem ayaklandı. Efsun'un dışarıda olan bakışları ayaklanan Görkem'e kayarken o sadece minik bir tebessümle "Sıcak kahve yapayım ikimize." dedi. Onun tebessümüne tebessümle karşılık verirken mutfağa ilerleyişini izledi ardından.

Görkem kahveleri hazırlarken Efsun aklındaki düşünceleri toplayıp konuşmaya nasıl başlayacağını düşünüyordu.

Bir müddet sonra elinde iki kahve fincanıyla tekrar Efsun'un yanına gelip bardağın birini ona uzattı. Yanındaki yerini tekrar alırken bu sefer ikisinin de bedeni birbirlerine dönmüştü. Görkem ona gülümseyerek bakıyordu.

Efsun elindeki fincanı kucağına indirirken başını koltuğun kenarına yasladı. "Efsun ben..." diye söze başlamak istedi bu sırada Görkem ama Efsun izin vermedi. "Sadece biraz izleyeyim yüzünü izin ver." dedi. Sesi kısık çıkmıştı.

Sevdiğinin yüzünü doya doya izlemek ne büyük nimetmiş diye düşünmekten alıkoyamadı bu sırada kendini.

Cümlesinden sonra yüzündeki buruk gülümseme ile onayladı onu. Ardından elindeki fincanı ortadaki sehpaya koydu sonra dirseğini koltuğun kenarına yasladıktan sonra başınıda eline yaslayarak o da izlemeye başladı Efsun'un yüzünü.

Kendi gözlerinin koyuluğuna inat onun ela gözlerini çok seviyordu Görkem. Gülerken parlayan gözlerini çok seviyordu. Duru bir güzelliği vardı. Yıllardır kaybolmamış duru bir güzelliği vardı. Saçlarının parlaklığı, rengindeki ahengi çok seviyordu. Her zaman gözlerinin üzerine düşen kâküllerini çok seviyordu. Bir elini kaldırıp gözünün önüne gelen tutamı yine kulağının arkasına aldı.

"Bunu yapmayı o kadar uzun zaman bekledim ki."

Efsun'un saçlarında ellerini dolaştırmak, o kokusuna mest olduğu uzunlukları okşamak hep hayalini kurduğu bir şeydi Görkem'in ve şimdi özgürce dokunmak onun yüreğini eritiyordu.

Bu sırada bir damla yaş aktı Efsun'un gözünden ama dudaklarında bu gözyaşına inat gülümseme vardı. Görkem baş parmağıyla sildi akan yaşını. Efsun yanağında olan ele yasladı başını, huzurla kapatırken gözlerini yıllardır sadece defterlerine yazdığı, her yağmurda babasına anlattığı, sadece içinde haykırdığı iki kelimeyi söyledi.

"Seni seviyorum."

Görkem elini yanağından çekerken doğruldu Efsun da.

"Hem de yıllardır."

Görkem duyduğu cümleyle önce kaşlarını çattı ardından duyduğu cümlenin gerçekliğiyle dudaklarındaki gülümsemeye engel olamadı. Yıllardır sevdiği gerçeği kaşlarını çatmasına sebep olsa da sevgisine karşılık almak iyi hissettirmişti.

Karşılık almayı beklemeyen iki bedende hislerine karşılık almanın şaşkınlığını yaşıyordu.

Efsunda kucağında tuttuğu fincanı sehpanın boş bir köşesine bıraktı. Tekrar bakışlarını dışarıda yağan yağmura çevirdi. Görkem'in gözlerine bakarak sözlerine başlayabileceğini düşünmüyordu. Derin bir nefes aldı ardından.

"Lütfen bitirene kadar sözümü kesme olur mu? Çünkü bir daha bu cesareti bulamayabilirim."

Efsun'un sözlerini minik bir mırıltıylayla onayladı Görkem. Ardından yanındaki bedeni dikkatle dinlemeye başladı.

"Öncelikle bugün için özür dilerim. Yanından öyle kaçmak istemedim ama... Anla beni de uzun zamandır seni severken senin de beni sevdiğini duymak. Kendimi suçlu hissettirdi."

Görkem yanında kıpırdandı. Bir anlığına bakışlarını yanına çevirdi Efsun "Lütfen, bitene kadar." dedi. Başıyla onayladı Görkem onu. Aldığı onaydan sonra bakışlarını tekrar önüne çevirdi.

"Lisedeyken pek kimseyle konuşmazdım. Ekin başka bir okuldaydı biliyorsun. Çocukluğum onunla geçti benim. Eh bir de babamdan sonra pek dışa dönük biri olamadım.

Ardından sen geldin. Birden benim lisedeki o konuşmayan kız durumumu söküp attın. Birlikte birçok şey yaptık. Ve ben seni en yakın arkadaşım olarak görmeye başladım. Yani sana hissettiklerimi öyle zannediyordum. Hislerimi anlamak benim için çok sancılı bir dönemdi Görkem."

Minik bir çocuk gibi önünde duran elleriyle oynuyordu şimdi. Stresliydi. Onun bu halini gören Görkem onun kucağındaki ellerini kendine çekti. Kendi büyük elleri arasına hapsetti onun zarif ellerini. Onun ellerini böyle tutabiliyor olmak yüzündeki gülümsemeyi tazelemişti. Efsun'un bakışları bir müddet iç içe geçmiş ellerine kaydı. Ardından devam etti kaldığı yerden sözlerine.

"Sen bana o gün bir kızdan bahsedince ben içimdeki duygularla çok savaş verdim. O zaman seni bu kadar kıskanmamın basit bir arkadaşı kıskanmak olmadığını anladım. Benim sana olan hislerim o kadar basit değildi Görkem."

Son cümlesiyle tekrar Görkem'e döndürdü vücudunu. Bundan sonra söyleyeceklerini gözüne bakarak söylemek istiyordu.

"Ben seni çok sevdim." Bu sefer o kaldırıp yanağını okşadı Görkem'in. "O kadar çok sevdim ki benden gidersin diye korktum başta." Sonra elini çekti yanağından. "Başka birini seviyordun." Sesi biraz kızgın çıkmıştı. Görkem'in her ne kadar başka birini sevmediğini biliyor olsa da onun böyle şeyler söylemiş olması kızdırmıştı Efsun'u.

"Ben ondan sonra ne yapacağımı bilemedim. Seninle çok eğleniyordum. İlklerimi hep seninle yaşadım. Sen bilmesen de birçok ilk koydum kendime. Seninle bir sürü hayalimi gerçekleştirdim." Bir damla yaş dökülmüştü gözünden Efsun'un.

"Seninleyken sensiz olmak ilk başlarda o kadar canımı yakmıyordu ama sonra dayanamadım. Sana söyleme cesaretinde de bulunamadım. Hazır üniversiteye geçerken zaten ayrılacağımızı, başka şehirlerde, başka okullarda olacağımızı düşündüğüm için arkadaşlığımızı bitirirsem artık seni unuturum diye düşündüm.

İnsan görmediğini, duymadığını unuturdu çünkü. Unutması gerekirdi. Hep derlerdi gözden ırak olan gönülden de ırak olur diye ama benim için öyle olmadı.

Senin kokunu özledim, beraber geçirdiğimiz günleri özledim, müzik odasına kaçışlarımızı özledim. Seni her geçen sene artan hislerle özledim."

Efsun'un gözündeki yaşlar biraz daha şiddetlenmişti şimdi. Hıçkırıkları yağmurun cama vuran sesine karışırken Görkem kendine çekti onu. Sımsıkı sararken Efsun'un da başı omzuna düşmüştü. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.

"Benim suçum." diye mırıldandı omzundayken Görkem'in. " Her şey benim suçum. Özür dilerim."

Görkem kendinden uzaklaştırırken Efsun'u yüzünü iki elinin arasına almıştı. Başparmaklarıyla yanağından süzülen yaşları silerken "Hayır." dedi. "Hayır, senin suçun değildi. Bir suçlu arayacaksan asıl suçlu benim. Biraz cesur olsaydım o gün sana karşı çıkardım Efsun. O gün seni bırakmazdım." diye ekledi.

Suçlu yoktu aralarında. Sadece bu büyük duygularla nasıl başa çıkacağını bilmeyen toy bireyler vardı o zaman. İkisi de bu kadar büyük duyguları nasıl karşılayacağını bilememişti ve kaçmıştı. Kaçmanın çözüm olmadığını ise çok sonra anlamışlardı.

Görkem'in son sözünden sonra biraz daha sakinleyen Efsun başını Görkem'in omzuna koymuş dışarıyı izliyordu. Kalbinde bırakılan boşlukların yerleri doluyordu bu sırada. Huzurlulardı artık. Her şey biraz zor olmuştu onlar için ama artık ikisi de dışarda yağan yağmuru izlerken huzurlu hissediyordu kendini.

"Biliyor musun?" dedi Efsun başını Görkem'in omzundan kaldırıp yüzüne bakarken. "Babamın annemi sevişine hep özenirdim. Beni de böyle biri sevecek mi diye düşünürdüm. Beni sen öyle sev isterdim." Gözleri dolu doluydu. "Seni uzaktan severken hiç gocunmadım ama yanımdayken her şey daha güzel. Babamın annemi sevdiği gibi incitmeden sev beni olur mu? Ben seni incitmeden sevdim ve seveceğim. Onun annemi öptüğü gibi..." Görkem'in elini avcunun içine alıp avuç içini döndürdü Efsun. Önce avcunun içini öptü ardından babası gibi sevdiğinin bileklerinde dinlendirdi dudaklarını. Ölüm ve yaşamın kıyısında dinlendirdi.

"...bileklerimizden öpelim birbirimizi. Yaşam ve ölümün kıyısında dinlendirelim kendimizi. Ama bize gizli kalsın en tatlı öpüşlerimiz. Derince sevelim birbirimizi." dedi.

Onun dediklerini yüzündeki gülümsemeyle dinledi Görkem bir yandan da saçlarını okşuyordu. Bunca sene hasret kaldığı tutamlardan ellerini çekmek gibi bir niyeti yoktu.

"Seni incitmeden seveceğim Efsun. Seni kendimden bile sakınacağım. Sana hasret kaldıkça dudaklarında ve bileklerinde dinlendireceğim dudaklarımı." dedi.

Ardından yaslandığı koltuktan doğruldu. Efsun'da onunla birlikte doğrulurken karşı karşılayalardı şimdi. Görkem önce yüzündeki yaşları sildi Efsun'un. Ardından Efsun'un bir elini avcunun içine alarak dudaklarına yaklaştırdı, içine çekerek öptü bileğini. Efsun'un gözlerinde buruk bir gülümseme vardı. Yıllardır gerçekleşmesini istediği şeyler gerçekleşiyordu.

Görkem bakışlarını Efsun'un yüzüne çıkarırken ikisinin de bakışları bir müddet gözlerinde takılı kaldı. Tüm söylemek istedikleri, söyleyecekleri oradaydı. Ardından Görkem daha fazla sabretmek istemedi ve Efsun'un dudaklarına yaklaştı. İkisi de uzun zamandır bu anı bekliyordu.

Kendine yaklaşan Görkem'e karşı gözlerini kapattı Efsun. Şu bir günde yaşadığı duygular hayal ettiklerinin ötesindeydi. Sevginin karşılığını almanın ne kadar tahmin edilemez duygular barındırdığını anlıyordu şimdi.

Görkem dudaklarını Efsun'un dudaklarına bastırırken gözlerini kapatmıştı. İkisi de bunca sene bilmeden yaşamışlardır ilklerini. Ve ilk öpücüklerini paylaşıyorlardı şimdi. Bu sefer ikisinin de bu ilkten haberi vardı.

Sonunda yalnızca kalplerinde filizlenen duygular vücutlarına kök salmıştı.

Bir öptüm

Bir daha öptüm

Kimseler görmedi öpüştüğümüzü

Yağmurdan başka

-Ümit Yaşar Oğuzcan

Loading...
0%