@ravzanur_
|
Savaşmaktan asla kaçınmayan ve savaşın içinde bile bir kalbinin olduğunu hatırlayan savaşçılara... *** “Ey Türk milleti! İşitin. Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız toprak delinmedikçe, ey Türk milleti, senin ilini, töreni kim bozabilir!” *** Kapıyı tıklattım ve içeriden komut gelmesini bekledim geldiğinde ise kapıyı açıp içeriye girdim. Asker selamı verdiğimde Ali Albay konuştu. “Gel Teğmenim.” Kapıyı kapatıp masasına biraz daha yaklaştım ve hazır ol da beklemeye başladım. “Otur.” Dediğinde masasının önündeki koltuğu işaret etmişti oturdum ve neden buraya çağırdığını söylemesini bekledim. “Niye seni çağırdığımı merak ediyorsun bir fikrin var mı?” Yoktu. “Yok komutanım.” Başını anladım der gibi salladı ve arkasına yaslandı. “Kıdemli Üsteğmen Umay Ülgen. Senin askeri potansiyelinin farkındayız gerek zekan gerek askeri güç olarak büyük bir potansiyelin var.” Bir yandan konuşuyor konuşurken de tepkimi ölçüyordu ben ise ifadesizce dinlemeye devam ediyordum. Albay’ın bana neden bunları anlattığı hakkında kesin bir fikrim olmasa da bir tahminim vardı. “Sen güçlü bir savaşçısın Teğmenim ve bu gücünü kullanmanı istiyoruz. Bundan sonra sahada çalışacaksın.” Yanılmamıştım. Yüzümde hala mimik oynamasa da içimde bir zafer gülümsemesi vardı. Bu anın geleceği zamanı iple çekiyordum ve sonunda gelmişti. Kadın askerlerin çok az bir kısmı sahada çalışırdı bu bordo bereli bir asker olma hayali kurarken en çok üzüldüğü şey buydu. Şimdi ise ortadan kalkmıştı. Albay tepkimi ölçtükten sonra konuşmaya devam etti ben ise sessizce dinlemeye. “Kendi timini sen kuracaksın timini sen belirleyeceksin bunu başarabilir misin?” Başaracağımı adı gibi biliyordu beni tanıyordu Ali Albay babam yerine koyardım onu. Gülümsedim ve cevap verdim. “Bu vatan için canından vazgeçecek askerler bul diyorsunuz bunu başaramama gibi bir lüksüm yok.” Tatmin olmuş bir gülümseme yüzüne yerleştiğinde tekrar konuştu. “O zaman git ve timini kur Teğmenim.” Gür sesine karşılık oturduğum yerden kalktım ve asker selamı vererek bende gür bir sesle konuştum. “Emredersiniz komutanım.” Başını bir kere salladığında bende odadan çıktım. Sahaya çıkacağımı tahmin ediyordum ama kendi timi mi kurmak aklıma gelmemişti aslında gelmişti ama bu ihtimal çok düşük olduğundan üzerinde fazla durmamıştım. Şimdi ise kendi timimi kuracaktım. Ailem olsa şu an benimle gurur duyarlardı. Aklıma gelen bu düşünceyi hemen kendimden uzaklaştırdım bizim işimizde duygular yoktu böyle şeyleri düşünüp zihnimizi bulandıramazdık. Bulanırsa işimizi yapamazdık. Atam olsa şu an çok gururlanırdı. Bu daha makuldü omuzlarım dik sert ve seri adımlarla odama ilerledim. Odama geldiğimde kendimi koltuğuma bıraktım elim masada ritim tutmaya başladığında gözlerimi kapattım. Zihnimi işgal eden tüm düşünceleri bir kenara bıraktım ve kuracağım timi düşünmeye başladım. Güven. En önemli şey buydu timdeki herkes birbirine sırtını yaslayacaktı yeri geldiğinde birbirleri için kurşunların bombaların önüne atılacaklardı. Ama birbirlerinden asla vazgeçmeyeceklerdi. “İçinde güven olmayan her şey yıkılmaya mahkumdur.” Derdi babam haklıydı bunu bizzat deneyimlemiştim. Başarı. Bu da çok önemliydi bu vatan için savaşacaktı bu tim yanlış yapma lüksü yoktu yanlış yapma lüksümüz yoktu. Başarılı askerleri seçecektim ve onları eğiterek daha başarılı hale getirecektim. Timi kurar kurmaz hemen göreve gitmeyecektik zaten bu tim eğitilecekti en iyi şekilde ve sonrasında sahaya çıkma hakkı kazanacaktı. İlk düşüneceğim şey timin adıydı ve bu timin simgesi. Omzumuza hangi timde isek onun simgesini takardık ve aklımda oluşan simge fazlası ile güzeldi. Timin adı da oluşmuştu hem simge hem de timin adı hazırdı. PENÇE TİMİ Zaten askerlere eğitim verdiğimden kimin nasıl olduğunu ve potansiyelinin ne derecede olduğunu biliyordum. Timler için kulübeler vardı askeriyede timler burada hazırlanıyordu ve burada oturuyorlardı birçok tim olduğundan hepsinin bir kulübesi yoktu. Sadece en iyi timlerin vardı ve bizim de olacaktı Pençe Timi bu zamana kadar ki en iyi tim olacaktı. Aklımda kimleri seçeceğimin listesi oluştuğunda oturduğum yerden ayaklandım ilk önce timin simgesini hazırlatacak sonra ise timi kuracaktım. Elimdeki simgeye bakarken yüzüm ifadesizdi ama gözlerimde gurur vardı ve bir süre sonra bu gurur sadece benim gözlerimde olmayacaktı. Pençe timinin isminin duyan herkesin gözlerinde bu gurur oluşacaktı. Bu tim adını tarihe yazdıracaktı bu yapacaktık. Elimde sekiz tane simge vardı bunları cebime koydum ve askeriyenin bankında oturan kabul ederse timin ikinci üyesine doğru ilerledim. Timin birincisi bendim. Benim geldiğimi fark ettiğinde ayaklandı. “Komutanım.” Karşısına oturdum “Otur.” Tekrardan yerine oturduğunda ellerimi masanın üzerinde birleştirdim şaşkındı bunu gözlerinden görebiliyordum çünkü ben kimsenin yanına gidip oturmazdım lafı uzatmayacaktım zaten sevmezdim. “Bir time katılmak ister misin teğmenim?” Gözlerindeki şaşkınlık daha da artarken bir mutluluk da oluşmuştu yüzü ise benim gibi ifadesizdi. “İsterim komutanım.” Düşünmemişti bir time katılmayı zaten herkes isterdi ama bu timlerin eğitim sürecinin ve yaşadıkları zorlukların herkes farkındaydı buna rağmen istiyordu herkes. “Yeni bir tim kurulacak ben kuracağım. Pençe timi diğer timler daha zorlu eğitimleri olacak en iyi tim bu olacak. Bu yüzden normalden daha fazla zorluk çekecek tekrar düşün ve kararını ver. Askeriyenin arkasında toplayacağım timi eğer katılmak istiyorsan nereye geleceğini biliyorsun.” Üsteğmen Uraz Kandemir. Timdeki ikinci kişi olacaktı 2.00 boyu vardı heybeti de herkesin konuştuğu bir şeydi. Eğitimlerde fazlası ile başarılıydı hem fiziksel olarak hem de psikolojik olarak ve en önemlisi bir zaafı yoktu. Ailesini küçükken kaybetmişti amcası onu büyütmüştü ama maalesef yakın zamanda onu da kaybetmişti. Askerlerin tek zaafları sevdikleri olurdu ama onun artık bir zaafı yoktu benim de yoktu. Timin en iyisi olmasını sağlayacak olanda buydu zaafı olmaması. Duygular zaaftı sevdiklerin zaaftı ve bu tim zaafı olmayan askerlerden kurulacaktı. Sert ve seri adımlarım atış sahasına geldiğinde durdu timin üçüncü üyesi karşımdaydı bana sırtı dönüktü ve atış yapıyordu. Ellerimi ceplerime yerleştirip onu izlemeye başladım karşıdaki hedef küçüktü açık alan olduğu için rüzgar vardı. Silahını hedefe doğrulttuğunda hiç düşünmeden tetiğe bastı art arda tabancanın kurşunu bittiğinde silahını indirdi ve hedefine baktı. Dört tane kurşun hedefin alnındaydı hedef küçük olduğundan kalbinden gerisi yoktu üç kurşun ise kalbine denk gelmişti ve tek bir kurşun ise şah damarına. Hiçbir kurşun boşa gitmemişti ve tüm kuşunlar en öldürücü yerlere isabet etmişti. Arkasını döndüğünde beni gördü asker selamı verdiğinde yanına ilerledim karşısında durduğumda hazır ol da duruyordu. “Rahat Teğmenim.” Hazır ol duruşunu bozduğunda gözlerim arkasındaki hedefe kaydı ve tekrar ona döndüm. Güzel atıştı ama onu övmeyecektim aksine kötü olduğunu söyleyecektim bu böyleydi ona kötü olduğunu söylediğimde daha iyisi için çabalayacaktı. Biz böyle eğitiliyorduk ve eğitiyorduk. “Daha iyi olabilirdi biliyorsun değil mi?” Sert bir sesle söylediğimi başıyla onayladı ve cevap vermeyince devam ettim. “Bir time katılmak ister misin teğmen?” Gözlerindeki ifadesizlik dağılmıştı ama saniyelikti e o saniyelerde gözlerinde birçok duygu vardı ama önemli değildi bizim için duygulara yer yoktu. “İsterim komutanım.” Sesinde tereddüt yoktu düşünmemişti söylerken. “Bu timi ben kuracağım pençe timi. En iyi tim olacak bu yüzden normalden daha ağır eğitimleri olacak daha fazla zorluk çekilecek. Timi askeriyenin arka bahçesinde toplayacağım tekrar düşün ve kararını ver.” Onun da bir şey söylemesine izin vermeden diğer hedefime doğru ilerledim. Hepsinin bir saati vardı karar vermek için ama bunu onlara söylememiştim. Bizim işimiz de saniyeler her şeyi değiştirirdi çok ağır kararları saniyeler içinde vermek zorunda kalırdık ve bu karar her şeyi değiştirirdi. Bakalım bu askerler ne kadar zamanları olduğunu bilmeden ne kadar bir sürede karar vereceklerdi. Teğmen Sare Özkara. Annesi, babası ve tek çocuk olarak bir aileydiler ama annesi ve babasını küçük yaşta kaybetti ona bakacak bir akrabası ise yoktu bu yüzden bir albay tarafından evlatlık edinilmişti bu yaşına kadar o büyütmüştü. Ama bir hafta önce düzenlenen kalleşçe bir saldırıda albayı kaybetmiştik ve üç askerimizi daha. Baba dediği adamı kaybetmişti ikinci kez artık onun da bir zaafı yoktu. Aslında hepimizin acıları nasılda benzerdi. Askeriyenin kantininde tek biri kişi vardı ve o kişi timin dördüncüsüydü. Beni gördüğünde ayaklandı ve asker selamı verdi en arka masaya yanına gidip sandalye çektim ve karşısına oturdum. “Otur.” Tekrar yerine oturduğunda ellerini masanın altında kucağında birleştirdi en ise arkama yaslandım. “Bir time katılmak ister misin teğmenim?” Direkt konuya dalmıştım çünkü uzatmaya gerek yoktu bir sürü iş vardı. Gözlerinde gerginlik vardı korkulan bir komutandım am duyduğu soru ile gözlerindeki tedirginlik kayboldu ve yerine zafer oturdu. Hiç düşünmeden cevap verdi bu herkeste aynıydı ama en ufak bir şeye bile dikkate ederdik biz. “İsterim komutanım.” “Bu tim yeni kurulacak ben kuracağım. Pençe timi. En iyi tim olacak bu yüzden normalden daha fazla zorluk olacak her konuda. Timi askeriyenin arka bahçesinde toplayacağım düşün kararını ver.” Ben ayaklandığımda o da benimle beraber ayaklandı ve konuştu. “Kararımı verdim komutanım.” Acemiydi ama halledecektik. “Düşün kararını ver.” Baskın bir sesle söylediğime karşılık asker selamı verdi. “Emredersiniz komutanım.” Başımla asker selamını aldım ve kantinden çıkarak diğer hedefime doğru ilerledim. Asteğmen Oğuz Öztürk. Annesi ve babasını bir yaşındayken araba kazasında kaybetti. Bir erkek kardeşi vardı ve onlara dedesi ile nenesi bakmıştı ama o harp okulu kazandığında yaşlı oldukları için ikisini de kaybetti. Kardeşi albayı kaybettiğimiz kalleşçe saldırıda kaybettiğimiz askerlerden biriydi. Artık zaafı yoktu. Tekrar bahçeye çıktığımda bankta karşı karşıya oturan iki kişiye ilerledim aslında hepsi tekken bunu söyleyecektim ama bu ikisi yapışık ikiz gibi ayrılmadıklarından beraberken söyleyecektim. Kardeşliklerine saygım vardı hatta gayet güzel bir kardeşlikleri vardı ama benim gibi bir insana cıvık gibi geliyordu. Yanlarına geldiğimde gereksiz konuşmalarından ayrılıp beni gördüler ve aynı anda ayaklanıp asker selamı verdiler. “Yanınıza gelirken bundan sonra telgrafla haber vereyim önemli konuşmalarınızdan kimseyi fark edemiyorsunuz çünkü.” Konuştukları konu ise bugün ne yiyecekleriydi beraber yaşıyorlardı. “Özür dileriz komutanım.” Onlar hala asker selamında beklerlerken ben geçip banka oturdum. “Oturun.” İkisi de oturduğunda gerginlerdi ama yanımda oturduğundan timin beşinci üyesi daha da gergindi. “Bir time katılmak ister misiniz?” Bakışları önce birbirini sonra ise beni buldu şaşkınlardı. Genelde time alımları albaylar yapardı bir timde boşluk varsa bir asker seçer o boşluğu doldururlardı veya bir tim kurarlardı ama bunu benim söylemem onları şaşırtmıştı. “İsteriz komutanım.” Üzerlerindeki şaşkınlık ifadesini silip hiç düşünmeden aynı anda cevap vermişlerdi. “Bu tim yeni kurulacak ben kuracağım. Pençe timi. En iyi tim olacak bu yüzden normalden daha ağır eğitimleri daha fazla zorlukları olacak. Timi askeriyenin arka bahçesinde toplayacağım düşünün kararınızı verin.” Oturduğum yerden ayaklandım ve yönümü diğer hedefime çevirdim. Hedefime doğru çevirdim. Astsubay Kıdemli Başçavuş Turgut Eraslan. Astsubay Başçavuş Kutay Aydoğan. Turgut babasını kaybetmişti yakın bir zamanda annesi ise yaşıyordu ve tek çocuktu. Annesi zaafı değildi çünkü araları fazlasıyla bozuktu seviyordu annesini ama bu zaafı değildi bunu bizzat ben test etmiştim ama zaten eğitimlerde hepimiz tüm testlerden geçecektik. Eğer annesi zaafı olduysa timde olamayacaktı. Zaafı yoktu. Kutay ise anne ve babasını tanımıyordu bebekken yetimhaneye verilmişti. Akrabalarını da hiç tanımamıştı sevdiği bir kadın ise yoktu. Timdeki kimsenin yoktu. Zaafı yoktu. Eğitim sahasına geldiğimde iki kişi vardı saha büyüktü ve ikisi de başka bir ucundaydı timdeki çoğu kişi birbirini isim olarak tanıyordu sadece. Elinde ağırlıklarla saha boyunca koşan timin yedinci üyesi koşmayı tamamladıktan sonra yanına gittim. Yere oturmuş nefeslenirken beni gördüğü anda ayağa kalktı ve asker selamı verdi. “Rahat.” Dediğimde asker selamını bozdu ve nefesini düzenlemeye çalıştı. “Bir time katılmak ister misin?” Diye sorduğumda gözlerine şaşkınlık oturdu nefesini biraz düzene soktuğunda ve üzerindeki şaşkınlığı attığında düşünmeden cevap verdi. “İsterim komutanım.” “Yeni bir tim kurulacak ben kuracağım. Pençe timi. En iyi tim olacağı için eğitimleri normalden daha ağır zorluları normalden daha fazla olacak. Timi askeriyenin arka bahçesinde toplayacağım nefesim yeter diyorsan geleceğin yer belli.” Yanından ayrılıp sahanın diğer ucundaki son hedefime doğru ilerledim. Astsubay Kıdemli Üstçavuş Atakan Arslan. Annesi ve babasını çok yakın bir zamanda kaybetmişti sevdiği kadının ise onu terk ettiği haberini dün almıştı. İyi bir savaşçıydı ama artık daha iyi olacaktı çünkü artık zaafı yoktu. Acıya alışan ve zaafı olmayan insanlar her zaman çok daha iyi savaşçılardı. Ve son hedefim karşımdaydı barfiks çekmeyi bitirmiş beni gördüğü için asker selamına durmuştu. Tam karşısında durdum ve konuştum. “Rahat.” Dediğimde asker selamını bozdu ben ise direkt konuya girmedim. “Kaç tane çektin?” “Yüz komutanım.” İstese iki yüz çekebilirdi bunu denetmiştim heybeti de zaten bunu yaparım diye bağırıyordu. “Yüz mü? İlkokul çocuğu musun sen?” Gözlerindeki ifade daha iyi olacağına dair mesaj verdiğinde konuya girdim. “Bir time katılmak ister misin?” Hiç düşünmedi şaşırdı ama bunu umursamadı direkt cevap verdi. “İsterim komutanım.” “Yeni bir tim kurulacak ben kuracağım. Pençe timi. En iyi tim olacak bu yüzden normalden daha ağır eğitimleri daha ağır zorluları olacak. Timi askeriyenin arka bahçesinde toplayacağım ilkokul çocuğu değilim özel kuvvetler askeriyim diyorsan nereye geleceğini biliyorsun.” Yanından ayrıldığımda hedefim Askeriyenin arka bahçesiydi. Astsubay Üstçavuş Göktuğ Demiray. Annesi ve babası yaşıyordu ama kardeşini küçükken kaybetmişti. Annesi ve babasını seviyordu aralarında bir sorun yoktu ama zaafı değildi. Bunu bizzat birkaç kere test etmiştim ve emin olmuştum. Aslında onu time almayacaktım ama iyi bir savaşçıydı ve zaafı olmadığından emin olduğum için almıştım. Arka bahçeye geldiğimde Uraz, Sare, Oğuz, Turgut, Kutay ve Atakan’ın bir masada beraber oturmuş bir şekilde beklediklerini gördüm. Anlaşılan hepsi ben söyler söylemez buraya gelmişti bu konuda yanılmadığımı karşıdan gelen Göktuğ’u gördüğümde anladım. O da masanın yanına gittiğinde oturmadan asker selamı vererek yanlarına gitmemi bekledi diğerlerinin bakışları bana döndüğünde onlarda ayaklandılar ve asker selamına durdular. Yanlarına giderken yüzümde mimik oynamıyordu gözlerimde ise ifadesizlik zırhı vardı ancak içimde bir gurur vardı. “Nasılsın asker.” Gür çıkan sesime karşılık onların hep birlikte daha da gür çıkan seslerini duydum. “Sağ ol.” Masanın kenarında duruyordum sağ tarafta Uraz, Sare, Oğuz vardı sol tarafta ise Turgut, Kutay ve Atakan. Göktuğ tam karşımda masanın diğer kenarında duruyordu. “Oturun.” Hepsi yerlerine oturduğunda Göktuğ’da sol tarafa geçmişti ama ben hala ayaktaydım. Ellerimi arkada birleştirdim ve konuştum. “Anlaşılan hepiniz kararınızı vermişsiniz ve geri dönüşü olmayacağını biliyorsunuz. Size çok zorlu bir yol olacağını söylemiştim buna rağmen gelmişsiniz. Bu timde öncelik güven olacak güven olmadan yaptığımız hiçbir görevde başarılı olamayız. Ve başarı bu timin görevi bu vatanı korumak ve bu görevi en iyi şekilde yapacak zorluk çekecek yara alacak kayıplar olacak şimdi tekrar ve son kez soruyorum gitmek isteyen şu an gitsin çünkü bu görevi kabul ettiğinde bir dönüşü olmayacak.” Hiç kimse kıpırdamadığında tekrar konuştum. “Güzel.” Cebimden pençe timinin simgesini çıkardım ve masaya koydum üst üstelerdi. Herkesin gözü en üstteki simgedeydi nasıl bir simge olduğunu görmüşlerdi. “Timin simgesi bu göreve çıkmaya hazır olduğumuzda bunu kolunuza takacağız ve bir daha çıkarmayacağız biz artık pençe timinin askerleriyiz. Herkes simgesini alsın.” İlk önce ben aldığımda hepsi peşimden sırayla almaya başladı ve işte kurulmuştu pençe timi. Henüz çok eksiği vardı ama halledilecekti pençe timi en iyi tim olacaktı.
********** Arkadaşlarr ilk kitabımla karşınızdayım bu kitabın yeri bende çok ayrı...asker olmak beni hayalim bu kitabı yazarken bir nevi hayalimi, hedefimi yazıyorum. Bu yüzden bende yeri çok ayrı, çok heyecanlıyım. Bu kitabı yazmak bana çok güzel hissettiriyor umarım size de okurken öyle hissettirir. Bu giriş bölümü olduğu için kısaydı ama diğer bölümler daha uzun olacak bizi bekleyen uzun bir macera varrr. Ve bana destek olmayı unutmayın demek istiyorum. Kitap wattpad de yayımlanıyor arkadaşlar. https://youtube.com/shorts/S5MwkDb9Mvc?si=x2yPl1_79UmB9SOZ Buraya tanıtım videomuzun linkini bırakıyorum izlemeden geçmeyin derim;)
*********
|
0% |