Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm "Wadi̇ya: Kurt Kralliği"

@rcesma

3. Bölüm "WADİYA: KURT KRALLIĞI"


Alçin-

Gözlerimi açamıyordum. Birbirine yapışmışlardı. En son portal gibi bir şeyden geçmiştim. Olanları hatırlayınca kalbim korkuyla doldu. Elimi açamadığım gözüme getirdim. Kollarımı kaldıracak gücüm yoktu ama zorlada olsa başardım. Soğuktan titriyordum.

Gözümü ovuşturduğumda açabilmiştim. Titreyerek doğruldum. Karların üstüne düşmüştüm. Yaz aylarındayken bu kar neydi böyle? Nerdeydim ben?

Gözlerimi etrafta gezdirdiğimde ormanda olduğumu fark ettim. Arabamdan hiçbir kalıntı yoktu. Gözlerim karda kıpkırmızı görünen karları gördüğümde Gözlerimi korkuyla büyüttüm. Ama acı hissetmiyordum ben.

Bu sırada zangır zangır titriyordum. Dişlerimin birbirine vurarken çıkardığım sesten başka bir şey duyamıyordum. Beynim algılamıyordu sesleri. Şuan kar yağmıyordu ama zaten her yerde kar vardı. Ellerimi birbirine sürterek ısınmaya çalıştım. Her an hipotermi geçirebilirdim.

Belkide geçiyordum. Gömleğimin düğmelerinin ilk beşi kopmuş bacaklarım çiziklerle doluydu. Üstüme çamur bulaşmıştı. Beynime vuran sinyallerle zorla soluma döndüm. Gözlerimi kıstım biraz daha yaklaştıklarında bana doğru koşan bir kurt sürüsü gördüm. Gözlerim dehşetle açıldı. Parçalayacaklardı beni.

En önde hepsinden daha heybetli bir siyah kurt vardı. Gözlerimde ki dehşeti gizleyemiyordum. Ve aynı zamanda siyah kurttan gözlerimi alamıyordum. Titreyerek geriye kaçmaya çalıştım. Kurt 10 metre yakınıma geldi. Diğer kurtlar oldukları yerde durmuş merakla beni izliyorlardı. Bu siyah kurt benim rüyamda gördüğüm kurttu. Sarı gözlerine bakınca bunu daha net anlamıştım.

Gözlerimin tam içine bakan kurt başını kaldırıp sevinçle ve coşkuyla ulumaya başladı. Beynim bir tek onun uluma sesini algılamıştı. Ulumasını yarıda kesip keskin bir şekilde kocaman kafasını bana çevirdi. Gözlerini üzerimde gezdirdiğinde titrememi ve karda ki kanlarımı görmüştü.

Gerçekten donuyordum. Artık bedenimi kontrol edemiyordum. Kaskatı kesilmiştim. Buna dayanamayarak gözlerimi kapatıp kendimi geriye bıraktım. Hiç bir şey hissedemiyordum. Bilincim kapanmamıştı. Sadece soğuğa artık dayanamamıştım.

Bir anda sıcak bastı. Bileğimde ki sıcaklık vücudumu yavaş yavaş normal akışına döndürürüyordu. Aynı anda sol göğsümün üstünde de bir sıcaklık hissettim. Bir şeye bastırıldığımı hissediyordum. Sol göğüsümün üstünde ki sıcaklık kafamın arkasındaydı şimdi.

Vücudumun yavaş yavaş çözüldüğünde kafamda ki sıcaklığın aslında birinin eli olduğunu anladım. Kulağıma bir şeyler fısıldıyordu ama duymuyordum. Bastırıldığım göğse kollarımı sardım ısınmak için. Kim olduğu umrumda değildi. Duyduğum hızlı kalp atışları yüzunden kalbim hızla atmaya başladı. Az önce ki korkum şuanda yoktu sanki donmuyormuş gibi kendimi çok huzurlu hissettim.

Hala titriyordum ama eskisi gibi değildi, azalmıştı. Etrafımda dönüp biteni anlaya biliyordum. Başımın üstünden kalın bir ses yükseldi. "Krallığa herkes! şifacılara söyleyin hazırlansınlar." Dedi. Sesi dünyada duyduğum en güzel sesti. Kalın ama tok. Sesi çok erkeksiydi.

Önceden erkeksi ses nasıl olur diye dalga geçerdim. Şuan öğrenmiştim nasıl olduğunu çok hoştu.

Gözlerimi açmamıştım burda çok huzurluydum. Sanki hep buraya aittim. Beni kucağına aldığında ellerimi göğüsünden çekip boynuna doladım. Sıcacıktı boynu biraz daha ısınmak için kafamı boynuna gömdüm.

Boynundan gelen kokuyu soludum. Kafamı boynuna gömdüğüm anda kaskatı kesilmişti. Rüzgarın bacaklarıma vurmasından Koştuğunu anladım.

Boynunda ki kokuyla mayışınca daha fazla ayık kalamamıştım.

Yazarın anlatımıyla-

Dağhan bugün kendini hem mutlu hemde huzursuz hissediyordu. Dün eşini beş dakikalığına gördüğünden beri yüzü aklından çıkmıyordu. Büyük büyücüyle sabah görüşmüştü. Mühürlüsünü bulabilirdi ve bunun karşılığında büyücüye güçlerini verecekti.

Bunu duyan Kaya her ne kadar alfasına dil döksede vazgeçiremeyecekti. Alfa kafasına koymuştu eşini yanında istiyordu. Kimse onu vazgeçiremezdi. Ve her ne gerekiyorsa yapacaktı. Büyücünün krallığında hazırlıklar başlatılmıştı bile.

Alfa dönüşmeden mahzene zincirlenecek ve büyücü alfanın içinde ki gücü çekmek için güç çekme ritüelini başlatacaktı.

Alfa kral her ne kadar tek gitmek istede sürüsünün bir kısmı onunla gelmişti. Şimdi ise alfa kralı zincirlemiştiler. Ritüel başlatılmıştı. Tüm bunlar olurken alfa kralın hiç bir şey umrunda değildi. Diğer kurtları mahzene almamışlardı. Anlaşmaları böyleydi.

Alfa kral sadece eşine kavuşacağı ânı düşünüyordu. Büyücü elini kaldırıp Dağhan'ın kalbine koyacakken Dağhan aldığı kokuyla kurdunu tutamadı. Hırlamaya başladı.

"Burda! Eşim burda!" Dedi inanamayarak. "Durdurun şu ritüeli!" Diye bağırdı. Karşısında beyaz saçlı büyücü kahkaha attı. "Artık çok geç alfa kral gücün benim olucak! Yılladır seni yenmek için uğraşıyorum. Bu fırsatı kaybedemem." Dedi.

Alfa kral "Seni bu yaptığın için pişman edicem. Ama önceliğim her zaman eşimedir!" Dedi. Bileklerindeki zincirlere bütün gücünü vererek kırdı. Ardından kurda dönüşürek mahzenden hızla çıktı. Arkasında bıraktığı büyücüler sihirli zincirleri kırmasının şokunu yaşıyordu.

Dışarı çıktığında kokunun ormandan geldiğini anlayınca ormana koştu. Kokuya o kadar odaklanmıştı ki peşinden gelen sürüsünü fark etmemişti. Kokuya yaklaşmasıyla kalbi ilk defa korkuyla atmıştı çünkü kan kokusu almıştı.

Hırlayarak hızlandı. Uzaktan gördüğü siluetle kalp ritmi hızlandı. Eşinin gözlerinde ki korkuyu görünce kendine sinirlendi. Eşini korkutmuştu. Eşi neden bu kadar şiddetli titriyordu? Gözlerini kara çevirdiğinde gördüğü kanla titredi. Hızla insan formuna dönüştü.

Mühürlüsünün bileğine dokunduğunda soğuktan donmaya başladığını anladı. Elini kalbinin oraya koyarak ısısını arttırdı. Böyle olmayacağını anladığında kızı göğüsüne bastırdı. Burnunu saçlarına gömdü.

"bebeğim, göğüsümdesin. Benlesin." Dedi inanamayarak. Sırtına sarılan kollarla dondu kaldı. Daha sıkı sardı eşini. Sürüsüne emir vererek gönderdi. Duygularını kenara bırakıp yaralanan eşini krallığına götürmesi lazımdı.

Eşini kucağına aldı. Boynuna sarılan ve kafasını boynuna gömen eşiyle her ne kadar kasılsada krallığa doğru koşmaya başladı. Çok hızlı ilerliyordu. Eşine zarar gelmesinden korkuyordu. Alçin'in kalp atışlarının yavaşlamasıyla bayıldığını anladı.

Bu yüzden telaşı arttı. Krallığa vardında görevliler dev kapıyı açtı. Sürünün diğer kısmı alfa krallığa kucağında bir kadınla içeriye girdiğinde şaşırmamıştı çünkü alfadan önce gelen kurtlar alfanın eşini bulduğunu ve yaralı olduğunu söylemişti.

Alfa kimin önünden koşarak geçse kucağında ki kadını ilgiyle izliyorlardı. Şuan bununla uğraşamazdı. Hızla kendi odasına çıktı. İstediği gibi bütün şifacılar burdaydı. Risk alıpda bir tane şifacıya güvenemezdi.

Kucağında ki kadını yatağına bıraktı. "Eşimi bulduğum da soğuktan donuyordu. Çabuk işinizi yapın!" Diye bağırdı. Çünkü şifacılar aval aval eşine bakıyordu.

Kaya bir anda odaya dalarak girdi. "Alfam görmeniz gereken bir şey var!" Dedi.

Alçin-

Bacaklarım ve kollarım sızlıyordu. Burnuna gelen kokuyla dikkati dağıldı. Ne güzel kokuyordu burası. Gelen kokuyla en son olanları hatırladım. Hızla doğrularak etrafıma baktım. Büyük ferah bir odadaydım. Oda genellikle siyah ve beyazdan oluşuyordu.

"Merhaba." Diyen sesle sağıma döndüm. Sarışın bir kız vardı. "Sen kimsin?" Dedim. "Ben Leyal, lunam." Dedi. Şaşkınlığınım daha da arttı. Bana mı diyordu o lunam diye?

"Luna? Benim ismim Alçin luna değil ve ayrıca nerdeyim ben?" Dedim. "Biliyorum efendim. Burası kurt krallığı efendim. Buraya yaralı bir şekilde getirildiniz, kendinizi nasıl hissediyorsunu?" Dedi.

"Pardon, ne krallığı dedin sen?" Dedim inanamayarak. "Kurt krallığı efendim. Alfa Dağhan uyandığınıza çok sevinecek." Dedi. Efendin batsın!

O zaman kurt adamlar gerçekten vardı. İnanamıyorum. Bayılmadan önce büssürü kurt bana koşuyordu ve beni yemiyorlardı işe bak!

Daha sonra birinin kucağında gidiyordum. Yaz aylarındayken bir ışıklı bir portaldan geçip karlı ormanda buluyordum kendimi. Tahminlerim doğruysa kurt adamlar gerçekten vardı. Sanırım sonunda fantastik kitap okumanın faydasını görüyordum.

Leyal denen kıza tatlı tatlı gülümsedim. "Çok tatlısın. Sende mi kurtsun?" Dedim. Amacım ağzından laf almaktı. "Evet Lunam. Ben şifacı kurdum." Dedi. NE! Tahminlerimde her zaman ki gibi yanılmıyordum. Her ne kadar uçuk tahminler olsada.

Sonuçta ışıklı bir portaldan geçmiştim başka ne düşünebilirdim ki cennete falan mı geldiğimi düşünmeliydim. Çok saçma, gerçekler ortadaydı anlamamak ise büyük aptallık olurdu.

Yutkundum. Tatlı kız rolümü bozmadan sordum. "İkinci kez bana lunam diyorsun anlamı ne?" Dedim. Şaşkınlıkla bana baktı. "Bilmiyor musunuz?" Dedi.

Gözlerimi kaçırdım. "Hayır ben evinden çıkmayan bir kızım çoğu şeyi bilmiyorum." Dedim. Ne kadar saçma bir yalan atmıştım. Kesin anlayacaktı. Leyal gülümsedi.

"Bir zamanlar bende çoğu şeyi bilmezdim lunam, Üzülmeyin. Luna alfanın eşine denir. Ayrıca sürümüzünde lunası olduğunuz için öyle diyorum." Dedi. Bir de sürüydü dimi bunlar. Neyin içine düştüm ben böyle.

Ne günah işledim de burdayım. Kimin eşiydim ben? Benim niye haberim yoktu bir adamın eşi olduğumdan! Alfa sürünün lideri olmalıydı. Anladığım kadarıyla alfanın eşi de onunla aynı statüdeydi de bu kadar saygılıydı kız.

Bu bilgiyi götüme sokabilirdim şimdi. Korkumu gizlemeye çalışıyordum. Karşımda bir kurt vardı. Sakin kalamıyordum.

"Nerdeyim ben?" Dedim. Hangi ülkedeydim ben? "Kurt krallığı dedim ya lunam." Dedi. Lunan batsın! "Onu sormuyom hangi ülkedeyiz?" Dedim. "Wadiya'dayız efendim. Nerede yaşadığınızı bilmiyor musunuz?" Dedi.

Ben burda yaşamıyordum ki. Wadiya neresiydi? Wadiya diye bir ülke yoktu. Şu kitaplarda ki gibi evren evrene mi geçiş yapmıştım. Sonunda kitap okuya okuya kendimi kitabın içinde bulmuştum. Ne yapacaktım ben? Evime gitmek istiyordum.

O portalı bulamazmıydım acaba? Belki beni buldukları yerde duruyordur. Leyal'e cevap verecekken kapı açıldı. İkimizinde kafası kapıya döndü.

İçeriye bir adam girdi. Kapının eşiğinde durmuş bana bakıyordu. Yüzünü inceledim. Orta kalınlıkta ki güzel kaşları ve dudakları vardı. Ve Biçimli bir burnu vardı. Kirli sakallı ve buğday tenliydi. Esmer denmezdi. Siyah saçları ve gözleri vardı.

Gözlerinden ilerisine gidememiştim. Gözlerinde takılı kalmıştım. O da doğrudan benim yeşillerime bakıyordu. İri yarı ve heybetliydi adam. Boyu 1.90 nın üzerindeydi kesin. Leyal "alfam." Dedi.

"Çık dışarı!" Dedi Leyal"a bakmadan. Adamın ses tonu çok güzeldi. Bağırmıyordu ama ses tonu otoriter ve baskındı. Leyal saygıyla eğilip dışarı çıktı.

Demek sürünün alfası buydu. Benim içinde alfa kral'ın eşi demişti. "Sen kimsin?" Dedim tek kaşım yukardayken. Gözleri beni kendine çekiyordu. Kapılıp gidiyordum. "Adım Dağhan. Senin?" Dedi.

Yattığım yatağa yaklaşıp kenarına bana dönük bir şekilde oturdu. "Alçin. Bak ben sıradan bir insanım benden ne istiyorsunuz?" Dedim. Eğer iyi kurt adamlarsa nasıl buraya geldiğimi anlatırım onlarda bana dönmem için yardım ederdi. Yani umarım öyle olurdu.

Kötü ihtimalleri düşünmek istemiyordum. "Ne! İnsan mı?" Dedi şaşkınlıkla. Neyine şaşıyordu bu kadar. "Evet insanım ben. Az önce ki kız Wadiya'da olduğumu söyledi. Buranın nere olduğunu az önce öğrendim. Buralı değilim ben başka bir evrenden geldim." Dedim.

Az önce ki şaşkınlığı artmışti ama saniyelik görmüştüm ifadelerini saklamayı başarıyordu. Aynı şekilde bende karşımda bir kurt adam vardı ve bu beni tabiki de çok korkutuyordu.

Derin nefes alıp konuşmaya başladı. "Bak Alçin. Sana her şeyi anlatacağım ama önce bu kremi yaralarının iyileşmesi için süreceğiz. Tamam mı?" Dedi. Başımla onayladım.

"Tamam ama size nasıl güveneceğim hiç birinizi tanımıyorum." Dedim. "O zaman hiç iyileştirmekle uğraşmazdık. Seni ormanda donacakken buldum zarar vermek istesem hiç krallığıma almazdım." Dedi ikna edici bir şekilde.

"Ya psikopatsanız ve bunlardan zevk alıyorsanız." Dedim. Dudağının kenarı kalktı. "Zevk alıyorum ama seninle konuştuğum için. Psikopata mı benziyorum ben?" Dedi. Bunu ciddi bir şekilde sormuşmuydu?

"Kurt adamsınız yetmez mi? Değilseniz bile her an olabilirsiniz?" Dedim. Bir şeyden rahatsız olup kaşlarını çattı. "Bana siz diye hitap etme. İsmimi kullanabilirsin. Ve yetmez kurt adam olmam psikopat olduğumu göstermez olmadığımı da. Bilerek kimse sana bişey yapamaz. Şimdi bırakalım bu konuları kremini sürelim." Dedi konuşmadan zevk alırcasına.

"Ya bana yanlışlıkla zarar verirseniz?" Diye çocuk gibi sordum. Yüz ifadesini sertleşti, kaşlarını çattı. "Kimse sana zarar veremez yanlışlıkla da olsada! Eğer ki yapan olursa bedelini de öder. Anladın mı? ben mi süreyim kremi?" Dedi. Yine o baskın sesini kullanmıştı.

Birinin bana zarar verme ihtimaline ya da bana sinirlendiği için yüzü öfkeyle doluydu. Öyle oluca istemsizce kabul ettim. Korkmuştum. Gerçi kabul etmesem bile kendim süremezdim her yerim o kadar ağrıyordu. Yaralarım kendini hatırlatmak için sızlıyordu resmen.

Korktuğumu anlayınca yüzü yumuşadı. "Öfkem sana değil sadece ihtimaline sinirlendim." Dedi. Aklım nerdeydi bilmiyorum ama üstüme bakma zahmetine yeni girmiştim. Üstümde sadece siyah dizlerime gelen tişört vardı.

Kremi sürmek için yorganı kaldırdığında görmüştüm. Yorganı tamamen bacaklarımdan sıyırdı. Gözleri gözlerimdeydi izin istercesine bakıyordu. Gözlerimi iznim olduğunu belirtmek için açıp kapadım.

Dikkatini bacaklarıma verdi. Kutunun kapağını açarak eline krem aldı. Sonuçta bakmadan süremezdi kremi değil mi? Bolca eline aldığı kremi bileklerimden başlayarak her iki bacağıma da sürmeye başladı. Çünkü bacaklarım komple çiziklerle doluydu. İçi acır gibi bakıyordu. Bana acıyor muydu?

Bedenimde beliren sızıyı anlayamıyordum. Bu acıdan değildi. Yanaklarımın yanıyordu. Aklıma gelenle daha çok kızardım. "Benim üstümü kim değiştirdi?" Dedim. "Az önce odadan çıkan kız Leyal değiştirdi." Dedi. Kremi sadece dizlerimin alt kısmına sürmüştü. Ellerini bacaklarımda olması çok garip hissettiriyordu.

Bacağımın üst ve alt kısmına baktığımda alt tarafı çoktan iyileşmeye başlamıştı. Gözlerim kocaman oldu. "Nasıl oldu bu?"dedim. Sırıttı kafasını kaldırıp bana baktı. "Bu krem özel bir ilaçlı krem. Kremi sürdüğün andan itibaren etki eder ama iyice yedirmen gerekiyor iz kalmaması için. Bu ilaçlı krem sadece küçük yaralar için daha etkili ilaçlar da var." Dedi.

İnanmak ta zorluk çekiyordum ama doğru olduğunu da kesinlikle biliyordum. Bu şey gibi oldu kurt adam olduğuna inanıyorsun da kremin saniyeler içinde iyileştirmesine mi inanmıyorsun? Bu başka versiyonuydu.

Alt bacağım bitmişti ellerini üst bacağıma getirdi. Bana olan saygısı çok hoşuma gitmişti. Sadece kremi sürmek için dokunuyordu ekstra bir dokunuş ya da amacı yoktu. Biliyordum. Nasıl bir aptallık bilmiyorum ama içimde bu adama güveniyordum. Kurt adama, unutulacak bir gerçek değildi zaten. Aklımdan çıkmıyordu.

Üst bacaklarıma da sürerek bacaklarımla işini bitirmişti. Yorganı tekrar bacaklarıma bıraktı. Kollarım da kesikler vardı. Nasıl olduğunu hakkında bir fikrim yoktu. Kesiklerime kaşlarını çatarak kremi sürdü. Kollarımda bittiğinde kafasını yüzüme kaldırdı.

Başını boynuma yaklaştırarak boynumun bir kaç yerine krem sürdü. Nefesi köprücük kemiklerime vurup titrememi sağlıyordu. Şuan yüzü bana çok yakındı. Nefeslerimin ağırlaştığından bihaberdim. Yüzünü yüzümle aynı hizaya getirdi.

Elini köprücük kemiğimin oraya okşarmış gibi sürttü. Gözlerim adem elmasına kaydı. Yutkunuşunu izledim. Geri çekilmesiyle gözlerimi çektim. "Yanağında da çizik vardı o yüzden." Dedi. Sormamıştım bile başka neden dokunacaktı ki bana?

Sabırsızlıkla yerimde doğrulup yorganı kenara attım. O da bu sırada ayağa kalmıştı. "Artık konuşacak mıyız?" Dedim. Ayağa kalktım.

"Çalışma odamda konuşacağız. Eğer yanımda böyle durmaktan rahatsız olmuyorsan hemen şimdi inelim. Eğer olurum diyorsan sana kıyafet getirmemi bekleyeceksin." Dedi. Tabi ki de rahatsız olurdum. İfadesine bakılacak olursa o da yanında böyle durmamdan rahatsız olurmuş gibiydi.

"Bekliyorum." Dedim. Başını sallayarak odadan çıktı. Dağhan çıktığında fırsattan istifa de belki bir şey öğrenirim diye yatağın yanında ki çekmeceyi açtım. Hiç özel alana saygı falan uğraşamazdım. Düşüneceğim en son şey bile değildi. Açtığım çekmecede bir kaç sıradan eşyadan başka bir şey yoktu.

Etrafa bakmayı bırakarak dağınık yatağı topladım. Odada iki tane çıkış kapısı hariç kapı vardı. Odaların birine girdiğimde giyinme odası olduğunu öğrendim. Oda tamamen dağhan kokuyordu. Sandal ağacı gibi kokuyordu. Evet kokusu buydu böyle kokuyordu Dağhan.

Bu kapıyı kapatıp sağ taraftaki kapıyı açtım. Lavabo burasıydı. İçeri girip işlerimi hallettim. Suyu açarak elimi yıkadım. Avucumu su doldurduğumda yüzüme çarptım. İyi gelmişti. Kafamı kaldırdığımda kendimi gördüm. Koyu kahve saçlarım dağınık ve yağlanmıştı. Düz olduğu için hemen yağlanıyordu.

Yeşil gözlerimde ki korkuyu görebiliyordum. Kendimi bile korkmadığıma nerdeyse inandırıyordum. Dudaklarım kuruydu. Göz altlarımda ki hafif morluktan başka bir şey yoktu. Yüzüm soluk değildi aksine eskisinden daha canlıydı. Aslında bir banyo yapsam iyi olurdu pislik içindeydim çünkü. Kan izleri vardı bazı yerlerde.

Her şeyi öğrendikten sonra yapardım banyoyu. Merakım daha ağır basıyordu şuan. "Alçin." Diyen Dağhan'ı duyduğumda lavabodan çıktım.

Elinde ki kıyafetleri yatağın üstüne bıraktı. Bana baktı. "Sen giyin ben kapıda bekliyorum." Dedi ve cevap vermeme izin vermeden çıktı. Yatağın üstünde ki üsttü elime aldığımda altında ki iç çamaşır takımını gördüm. Dantelli ve kırmızıydı. Bunu o mu seçmişti? O yüzden mi kaçar gibi gitmişti?

Üstümde ki tişörtü çıkartıp katlayarak yatağın üstüne bıraktım. Üstümde ki eski iç çamaşırını çıkartıp yenisini giydim. Burda ki kıyafetlerin bizimkilerden farkı yoktu. Siyah tişörtle siyah kot pantolonu giydim. Kıyafetleri alırken yere düşen yeni çorabı alıp giydim. Ayakkabı nerdeydi peki?

Gözlerimi etrafta gezdirdiğimde kapının kenarında olduğunu gördüm. Bu benim ayakkabımdı zaten. Onu da ayağıma geçirince odadan çıktım. Dağhan çıkmamla bana baktı kısa süre gözlerini üstümde gezdirdiğinde gözlerinde ki beğeniyi gördüm. Nesini beğenmişti çok sıradandım şuan.

Kafasını çevirip yürüdü. "Yakışmış." Dedi. "Teşekkürler. Sana da yakışmış." Dedim. O da siyahlar içindeydi benim gibi. Gülümseyip ilerledi. Burası ne kadar büyüktü böyle yan yana büssürü odalar vardı. Merdivenlerden aşağıya indiğimizde tekrar aşağıya inen merdiven vardı.

Kac katlıydı burası? Sanırım çalışma odası değdiği yere gelmiştik. Kapıyı açarak geçmem için geri çekildi. Kafamı eğip gülümsedim teşekkür etmek amacıyla. İçerisi baya büyüktü ama başka bir sorun vardı. Ben tek konuşacağımızı sanıyordum ama kanepede oturan üç kişi vardı.

Bizim gelmemizle ayağa kalktılar. Üçüde erkekti. Dağhan arkamda kalmıştı. İçlerinden biri arkamda ki Dağhan'a izin istercesine bakıp bana döndü. "Merhaba ben Kaya." Dedi. Sakin adımlarla ilerleyip kurt adam olduğunu bildiğim adama elimi uzattım. "Alçin bende." Dedim.

Ona uzattığım elime kararsızca bakıp elimi sıktı. Kumrala yakın saçları, mavi gözleri vardı burnu dışında tatlı duruyordu. Burnu biraz büyüktü. Eğer korkarak yaklaşırsam bunu kullanabilirlerdi. O yüzden cesaretli davranıyordum.

Elimi elinden çekip yanında ki şaçları kızıl olan değişik kurt adama uzattım. Gözlerini arkamda bi yere sabitledi. Korkuyla yutkunarak gülümsedi. "Ben İbrahim." Deyip elini kalbinin üstüne koyarak başını eğdi. Alçin deyip yanındaki ne döndüm. O da aynı şekilde selam verip "Bende Semih." Dedi. Elimi indirip "Alçin." Dedim tekrar.

Dağhana bakmak amacıyla arkama döndüm. Hemen dibimde bulmamla afalladım. İkili koltuğu gösterdiğinde oturmadım gidip tekli olana oturdum. Dağhan afallasada o da ikili koltuğa oturdu. Kaya,İbrahim ve Semih de oturduğunda konuşmalarını bekledim.

Dağhan derin bir nefes alıp konuştu. "Hangi ülkedensin yukarıda buralı değilim diyordun." Dedi. Her ne kadar ilk önce onların anlatmasını istesemde fazla kızdıracak şeyler yapmamam gerektiğini biliyordum. Bana yardım etmişlerdi onlara tamamen duvarımı örmeme gerek yoktu.

"Burası tam olarak neresi bilmiyorum sadece Wadiya'da olduğumuzu biliyorum onu da az önce Leyal'den öğrendim. Bakın belki inanmayacaksınız ama söyleyeceğim her şey gerçek. Ben dünyadan geliyorum. Arabamla evime giderken karşıma büyük beyaz ışık çıktı. Böyle filmlerde ki gibi, portal gibi. Arabamı kontrol edemedim sanki başkasını sürüyordu sonra bayıldım. Kaldığımda o ormandaydım kurtlar bana doğru geldiğini gördüm. Ve Biliyorum o kurtlar sizsiniz beni siz aldınız ordan." Dedim. Kendimi onaylatma ihtiyacıyla Dağhan'a baktım.

"Sana inaniyoruz luna. Orda ki kurt adamlar bizdik evet, alfa krala insan olduğunu söylemişsin ama bu imkansız." Dedi Dağhan yerine İbrahim. Kaşlarımı sorgular gibi çatıp İbrahim'e döndüm. "Neden imkansız? Siz kurt adam olabiliyorsunuz da ben neden insan olamıyorum." Dedim.

İbrahim Dağhan'ın bakışlarına aldırış etmeden cevap verdi. "Çünkü yaydığın aura insan olmadığını gösteriyor insan olsaydın kokundan anlardık. Ayrıca insan olsaydın bu soğukta ormanın ortasında çoktan soğuktan ölürdün. Buranın soğuğu hiç birininki ne benzemez. Başka bir evrenden, dünyadan geldiğini söylüyorsun. Yalan söylemediğini anlaya biliyorum. Bu ne kadar imkansız olsada araştıracağız ve sebebini öğreneceğiz. Ama insan olman gerçekten imkansız." Dediğinde şoktan dondum.

Nasıl insan olamazdım? Neydim o zaman ben onlar gibi kurt adam mı? Bu olamazdı! Sıradan hatta dümdüz insandım ben. Ama İbrahim hiç yalan söylüyormuş gibi gözükmüyordu. İnsan değilsem neydim?

​​​​​​​​​​​​​​​​​​​​​​​​​​​​

Bölü​​​​​​​m sonu...


Burda bitirmemin sebebi bölümü bir an önce yayınlamak içindir. Normalde devam edicektim.


Alçin insan değilse nedir tahminleriniz var mı?


Loading...
0%