Yeni Üyelik
12.
Bölüm

1. Kısım - 11. Bölüm

@recaizdemammudekre

Bihruz Bey bu dakikada pek bedbahttı. Keşfi Bey’in o suretle haykırması, hanımların o suretle gülüşmesi, sualinin cevapsız kalması, arabacının, o teresin de landonun kapısını açmakta, hanımları alıp gitmekteki sürati, nihayet sarışın hanımın arabadan bakıp da bir adiyocuk bile demeksizin çıkıp gitmesi biçare beye pek ziyade tesir etmişti. Bu fart-ı teessür şaşkınlığı içinde defaten hatırına landoyu takip etmek fikri geldi. Kapının yanında bağcı kılığında iki kişi durmuş konuşuyorlardı. Onlara bakarak sertçe bir edayla “Mon ekipaj?..” dedi ve muhatapları tarafından bir hareket-i seriaya muntazır oldu. Fakat herifler bundan bir şey anlamadıklarından mütehayyirane birbirine bakmaktan başka hiçbir şey yapamadılar. Bihruz Bey’in buna da canı sıkıldı. Artık kendi gözleriyle arabasını aramaya başladı. Halbuki yukarıki kapıdan bahçeye girdiği zaman ekipajı aşağıki kapıya getirmesini koşe’ye tembih etmemişti. Onun için araba kendisine bıraktığı yerde muntazır oluyordu. Sarışın hanımın ardı sıra bir kere bahçeden dışarıya çıkmış bulunduğu için şoseden yukarıya doğru şitapla yürümek istediyse de birbiri ardınca gelmekte olan arabaların izdihamından ve hususuyla bir sarı bulut gibi havaya suud etmekte olan tozun kesretinden ürktü. Tekrar bahçeye girdi. Aceleyle duhuliye vermeyi unutmuştu. Vaki olan ihtar üzerine elini cebine soktu, bir mecidiye çıkardı, para alan adama fırlattı. Mecidiyenin üst tarafını almaya meydan yoktu. Koşar gibi bir süratle yürürken Keşfi Bey’i biraz evvel gördüğü yerde göremeyince süratini daha ziyadeleştirdi. Bu aralık yolunun üzerinde karşılaştığı süslü bir madamanın fistanına bastı yırttı. Telaşından zarar-dide olan zatın cinsiyetini ve bahusus bigâneliğini düşünemeyerek “pardon mon şer!” dedi geçti. Biraz daha ötede bir tepsi içinde kahve ve bira götürmekte olan “garson”a çarptı, tepsiyi yere düşürdü. Şişeler kırıldı. Dökülen kahveler, biralar kendisiyle beraber kadın erkek birkaç kişinin daha üstüne başına sıçradı. O yine koşup gidiyordu. Garson “Beyefendi!. Beyefendi!.. Bizim zararlar ne olacak?..” diye haykırmaya ve arkasından koşmaya başladı. Çaresiz bunun için de durdu. Jilesinin cebinden bir altın çıkardı, garsona doğru attı. Bu aralık tanıdığı bir zata rastgeldi. O zat bir şey söylemek, bir şey anlatmak için kendisini yolundan alıkoymak istediyse de Bey: “Je afer!.. Je afer!. Jö süi tre prese.” diyerek bundan da kurtuldu. Hele güç bela kapıdan çıktı, arabasını buldu. Par malhör arabacı hayvanların önüne birisini bırakarak o da kendinin bir ufak işi için bir tarafa gitmişti. Bihruz Bey arabacının avdetini beklemedi. Hemen yerine çıktı, terbiyeleri eline aldı, hayvanları kırbaçladı, aşağıya doğru mümkün olan süratle gitmeye başladı.

Yolun üzeri arabalar, hayvanlar, insanlarla hıncahınç dolu olduğundan Bihruz Bey dakikada bir durmaya mecbur oldukça sabırsızlığından pek ziyade sıkılırdı. Hele aşağıki kapıyı da buldu. Oradan ötesi tenhacaydı. Arabayı alabildiğine koşturarak Tophanelioğlu mevkisine geldi, birdenbire durdu. Çünkü burada karşısına çıkan dört yoldan hangisine gitmek lazım geleceğini evvelce düşünüp kararlaştıramamıştı. Burada dahi ziyade sıkılmaya başladı. İki dakika kadar tevakkuftan sonra Beylerbeyi’ne inen yolu tutturdu. İstavroz üzerlerine kadar bir koşu gitti. Landodan bir iz bile bulamadı. Oradan döndü. Bağlarbaşı, Nuhkuyusu tarikiyle Haydarpaşa’ya indi, landodan yine eser bulamayınca bütün bütün meyus oldu.

Bu esnada vakit de on ikiyi geçmiş, yarıma geliyordu. Naçar Koşuyolu’ndan ağır ağır giderek azîm bir teessürle köşküne avdet etti. Doğruca odasına çıktı. Fesini bir tarafa attı, eldivenlerini çıkardı. O aralık: “Mösyö e servi, e Mösyö Piyere e la..” diye gelen uşağı Mişel’i bir tekdirle savdıktan sonra “trapeze”nin üzerinde bir tabak içinde duran frenk sigaralarından birisini aldı, tepesini dişiyle kopardı, sigarayı lambadan yaktı, kanepeye geçti oturdu ve sigarasının tavana doğru suud etmekte olan mavi dumanını nazarıyla takip ederek müteellimane düşünmeye başladı.

Loading...
0%