Yeni Üyelik
3.
Bölüm

1. Kısım - 2. Bölüm

@recaizdemammudekre

Şu birkaç sözle evsafı kabaca tarif edilmiş olan Çamlıca Bahçesi bundan evvel şimdiki gibi hüzünlü bir sükût-abad-ı tenhayi değil hengâmeli bir sûrgâh-ı şevk ve şagab idi.

Tesviyesiyle tanzimiyle bir hayli zaman uğraşılan bu bahçenin 1286 sene-yi rumiyesi mevsim-i baharında küşat edileceği havadisi İstanbul ile bilad-ı selase tabir olunan mevaki ahalisi beyninde şayi olunca erbab-ı heva vü hevesten olan gençler ve bahusus böyle eğlenceleri erkeklerden birkaç kat ziyade aramaya tab’an mecbur olan hanımlar hulul-i vakt-i merhuna intizaren elbiseye, süse müteallik hazırlıklara gereği gibi germiyet vermişler ve bizim memlekette emsali henüz
meşhut olmayan bu “moda” nüzhetgâhtan her vakit ve belki mehtaplı gecelerde bile istifade maksadı kolaylıkla hasıl olmak için pek çok aileler Çamlıca, Bulgurlu, Kısıklı, Tophanelioğlu, Bağlarbaşı taraflarında köşkler, haneler isticar ederek bahar gelir gelmez hemen nakle müsaraat göstermişlerdi.

Nihayet o senenin mayıs ayı iptidalarında “Bahçe” açıldı. İstirahat ve tenezzühe mahsus olan cuma ve pazar günleri Üsküdar, Kadıköyü, Beylerbeyi gibi Çamlıca’ya civar sayılan yerlerden başka İstanbul’un mahall-i baidesinden, Boğaziçi’nden ve sair mahallerden arabalar, hayvanlarla ve bazen yayan olarak gelen kadın erkek binlerce seyircinin bahçeye tehacümü hakikaten görülecek temaşalardandı.

Hududu bir çeyrek saatte ancak devrolunabilen bahçe, o kadar vüsatıyla beraber o cemm-i gafiri istiap edemediğinden halkın birtakımı girdikçe diğer birtakımını çıkmaya mecbur ederdi. Bu suretle gerek yukarıki gerek aşağıki kapıdan layenkatı girip çıkan seyircilerin kesret-i izdihamıyla o koca bahçe –teşbih biraz kabacaysa da– azîm bir arı kovanını andırırdı. Fakat bu bir kovandı ki arıların bal alacakları çiçekler de içinde bulunurdu! İçeride kalanlardan –alafranga bir tabirle– taife-yi latifeye mensup olanlar ezhar-ı bahariye
rekabet eder gibi en parlak, en güzel renkler içinde ve üçü beşi bir yerde çiçekler gibi iki taraflarına salınarak gezinirler ve bunlardan bal almak hevesiyle bi-karar olan zenbur mizaç genç beyler de çiçeklerin arasında ikişer ikişer dolaşırlardı.

Bahçenin dışarısına gelince o da bir başka âlemdi: Süslü hanımları, şık beyleri hamil birkaç yüz kadar araba bahçenin etrafını kuşatarak bir zincir-i müteharrik gibi birbiri ardınca muttasıl ve müteselsil devrederlerdi.

Vakıa o tarihte ağaçlar daha pek genç ve belki çocuk, ormanlarsa pek seyrek olmakla beraber sunuf-ı nebatat içinde hüsn-i manzaraya malik ve tezyin-i riyaza hadim eşcar ve ezharın ve çemenlerin her nev-i makbul ve muteberi kendisinde mevcut bulunduğu için baharistan-ı tabiatın bir mecmua-ı müntehabatı gibi manzur olmaya liyakat gösteren ve fazla olarak derununda lâk ve köşk gibi enzarı başkaca memnun edecek şeyleri ve alelhusus istirahat ve huzur arzu edenler için cabeca sandalyeleri, kanepeleri bulunan bu bahçe halkın sair seyir yerlerine olan rağbetini tamamıyla kendisine celbetmişti. Binaenaleyh cuma ve pazardan gayrı günlerde ve bazen mehtaplı gecelerde bile “Bahçe”
züvvardan hâlî kalmazdı. Onun için demiştik ki: Çamlıca Bahçesi bundan evvel şimdiki gibi hüzünlü bir sükût-abad-ı tenhayi değil hengâmeli bir surgâh-ı şevk ve şagabdı. Filhakika o pirane-ser ağaçlar vaktiyle gençti, heva-yı arzu önünde bi-karar olan ehl-i şebap gibi bunlar da en hafif bir rüzgârla hemen ihtizaza gelirler ve şevk ve ümide dair güft ü şenide başlarlardı!.

Loading...
0%