@recaizdemammudekre
|
O senenin haziranı evasıtına doğru sıcaklar günden güne şiddetini artırdı. Sıcaklar ziyadeleştikçe bahçedeki germiyet noksan bulmaya başlamıştı. O esnada bir perşembe gecesi zuhur eden bir fırtınayı müteakip ta-be-sabah devam eden yağmur havayı tasfiye ve tadil ettiği ve tozları kâmilen bastırdığı gibi dağlara bağlara da bir taravet-i cedide bahşeylediğinden bir gün sonraki cuma günü saat sekiz sularında “Bahçe” emsali görülmedik bir kalabalığa mazhar olmuştu. Bu kalabalığın ekseriyeti –kadınlar başka erkekler yine başka olarak– üçer beşer bahçenin içinde aşağı yukarı gezinirler, diğerleri de tarhların arasındaki kanepelere sandalyelere oturarak ve çalgıcıların –o zamanlar İstanbul’ca pek “moda” olan– “Bel Elen” operasından çaldıkları havaları dinleyerek gezinenleri temaşayla eğlenirlerdi. Bu temaşacıların içinde takriben yirmi üç yirmi beş yaşlarında top simalı, saz benizli, ela gözlü, kara saçlı, az bıyıklı, kısaca boylu, güzel giyinmiş bir bey görülürdü ki aşağıki kapıya yakın ve kapıdan her gireni çıkanı görmeye müsait bir mevki tutarak bir masanın iki yanındaki birer sandalyeden birisine kendisi kurulmuş, diğerine de yakasının iç tarafındaki “Terzi Mir” markası yakından geçenlerin gözlerine çarpmakta olan “pardesü”sünü sanki gelişigüzel atmıştı. Masanın üzerinde bir tepsi içinde görülen bir “arpa suyu” kadehi hemen bir saatten beri geldiği gibi dolu durmaktaydı. Genç beyse oturduğu yerde sol ayağı üzerine atmış olduğu sağ ayağını mızıkanın usulüne muvafık bir hareketle muttasıl oynatır ve o ayağı pek de küçük değilken ziyadesiyle nazik ziyadesiyle biçimli gösteren “Heral” işi parlak potininin sivrice burnuna elindeki bağa saplı ve sapının üzeri Fransızca (M.B.) harflerini irae eder gümüş markalı bastonuyla bir düziye vurur ve en azı her beş dakikada bir kere uçları altınlı bir siyah ipek şeride merbut mineli saatini beyaz yeleğinin cebinden çıkarıp baktıktan ve sabırsızlıkla yerinden fırlayarak kapı tarafına doğru beş on adım gittikten sonra yine sandalyesine avdetle evvelki vaziyetini alırdı. Genç beyin bu haline dikkat edenler kendisinin mühim bir intizar rahatsızlığı içinde bulunduğuna hükmedebilirlerdi. |
0% |