Yeni Üyelik
6.
Bölüm

1. Kısım - 5. Bölüm

@recaizdemammudekre

Çamlıca bahçe-i umumisinin açılacağını civariyet münasebetiyle bittabi herkesten evvel haber alan Bihruz Bey mart gelir gelmez validesini zorlaya zorlaya sayfiyeye nakle irza etmiş. Ve köşke nakillerinin ertesi günü hemen jarden püblike şitapla dahil ve haricini muayene ederek buranın pek alamod ve hususuyla kendi arzusu vechle arz-ı zinete pek favorabl bir promenad mahalli olacağını anlayınca ekipajına biraz daha süs vermek için Beyoğlu’nda tedarik ettiği bazı vesaitle “Bender” fabrikası mamulatından olmak üzere gayet hafif ve zarif bir arabayla mevcutlarına nispeten ikişer parmak daha boylu bir çift muallem Macar araba hayvanı ısmarlamıştı.

Arabayla hayvanlar bahçenin açıldığının ikinci haftasında hele geldi yetişti. Bihruz Bey de hemen o haftadan itibaren her cuma ve pazar günü Bahçe-i Umumi seyircileri arasında görünmeye başladı.

Araba, filhakika o senenin moda rengi olan gayet açık tatlı sarıya boyanmış, yan tarafları beyin isim ve mahlasının ilk harflerini havi yaldızlı birer markayla muvaşşah, tekerleklerinin çubukları incecik fakat kendisi ziyadesiyle yüksek, zarif ve nazik ve amiyane bir tabirle kız gibi bir şeydi.

Macar cinsinin en güzellerinden olan kır hayvanlara gelince bunların da gerek boyları gerek renkleri arabayla mütenasip olduğu gibi koşum takımı da tabii en âlâsındandı.

Mevsimin modasına göre bazen koyu bazen açık renkte gayet dar elbisesi, bal renginde eldivenleri, ufarak fesiyle yan taraftan simasının bir nısfı Frenk gömleğinin dimdik duran yüksek yakasıyla örtülmüş, bileğinden aşağı ellerinin yarısından ziyadesi yine o gömleğin uzun kolları içinde saklanmış olduğu halde Bihruz Bey arabanın ön tarafında bulunarak hayvanların terbiyesini tutar, parlak düğmesi, lacivert setresi, malta renginde açık ve dar pantolonu, diz kapaklarına kadar çıkan uzun konçlarının yukarıdan tersine kıvrılmış tarafı beyaz oradan aşağısı siyah çizmeleri ve beyinkinden daha açık büyücek fesiyle seyis de mevki-i mahsusunda oturarak beyefendinin harekâtına dikkat ederdi.

Binaenaleyh Bihruz Bey’in ekipajı –yukarıda tarif olunduğu vechle– bahçenin etrafını muttasıl ve müselsel devreden zincir-i müteharrikin birinci halka-i mübahatı addolunmaya layıktı!

 

 

Bihruz Bey bahçe seyrinde araba kullandığı zamanlar bir kimseyi çiğneyip de bir kaza çıkarmamak, arabayı bir yere çarptırıp da bir sakatlığa meydan vermemek için kendi hayvanlarının ve hususuyla öndeki ve gerideki arabaların harekâtına hasr-ı dikkat-i mütemadiye etmek mecburiyetinde bulunduğundan dolayı hiçbir şey göremez, hiçbir kimseye bakamazdı. Ancak görmek bakmak da istemezdi. Çünkü maksad-ı mücerredi ârayiş ve debdebe hususunca araba-güzinan-ı temaşaiyan içinde birinciliği ihraz etmekten ibaret olarak bu maksadın husulündense kendisi tamamıyla emindi. Şu kadar ki o kıyafette, o vaziyette ve alelhusus o kalabalık içinde saatlerce araba kullanmak yorgunluğuna tahammül edemediğinden hem dinlenmek hem de ekipajının erbab-ı temaşaca hasıl ettiği efeyi bizzat müşahede etmek için ara sıra bahçenin üst tarafındaki meydancığın –gelen geçen arabaları görmeye, içindekileri seçmeye müsait– bir noktasında arabasını durdurur ve bazı vakit arabadan inerek bahçenin içerisinde bir tur yapmaya da rağbet gösterirdi.

Yine bir defa o suretle araba içinde temaşa-yı devr-i daimle eğlenirken kalem refiklerinden kendisi gibi epeyce süslü, fakat arabalı değil hatta hayvanlı da değil piyade bir genç bey Bihruz Bey’in arabasına takarrüple beyefendiye a la mod yani kısacık bir temenna ederek el de verdikten ve arabanın, hayvanların medh ü senasına müteallik birkaç sözden sonra Bihruz Bey’in daveti üzerine arabaya çıkmış, ötekinin yanına oturmuştu.

İki refik hem konuşurlar hem de gözleri önünden mürur etmekte olan arabaları temaşa ederlerdi. Bu arabalardan bir tanesi ikisinin birden nazar-ı dikkatini celbetti. Çünkü bu araba güzel bir çift doru beygir koşulu, büyücek ve müceddet bir landoydu. Çünkü landonun siyeji üzerinde bir temkin-i mahsusla oturmakta olan koşe yani arabacı parlak düğmeliydi. Çünkü landonun içinde bulunan iki beyaz baştan bir tanesi beylerin bulundukları noktaya gelince arabadan dışarıya doğru bir eda-yı mahsusla uzanarak iptida arabaya, hayvanlara, sonra da beyefendilere başka başka imale-i nigâh-ı dikkat etmişti.

Lando ikinci defa geçtiği sırada o beyaz baş yine evvelki hareketi tekrar edince Bihruz Bey’in söze ibtidarıyla iki genç arasında şu muhavere cereyan etti:

Tre şik!”

Trez elegant!”

Mon şer kimin bu lando?”

“Landoyu tanıyamadım.”

E la blond?

Blondu tanıyacağım gibi..”

“Kim bakayım?”

“Fakat pek sür değilim. Bilmem. Benzetiyor muyum?..”

Kem port, dit!

“Zannederim ki bizim köyden. Belki de bizim kartiye-den...”

Drol! Dünyada ne kadar güzel varsa hepsi de sizin köyden mi olur?..”

“Hepsi değil amma bazıları... Ne zannettin ya?.. Bizim köy cennetten bir parça, bunlar da hurileri!..”

“Fenerbahçesi’nden dolayı mı?”

“Hayır, Kuşdili’nden dolayı...”

“Ben o dilden anlamam. Fener âlemi nasıl gidiyor? Mond geliyor mu?”

“Ne gezer!.. Sizin bu jardeniniz yok mu, Papazın Bağı’nı da kuruttu, Fener’in parlaklığını da söndürdü, Moda’yı da eskitti!.. Şimdi buradan başka her yer dezer!

Loading...
0%