Yeni Üyelik
7.
Bölüm

1. Kısım - 6. Bölüm

@recaizdemammudekre

Refikiyle bu muhavereyi ettiği müddet-i kalile zarfında Bihruz Bey’in zihninden bir alay mülahazat geçmişti.

“Ne münasebet?.. Kadıköyü gibi burjuva kartiyede bu derece şık bir ekipaj bulunsun!.. Ne münasebet?.. Orada olanlar hep malum. Blondu tanırım demesi de ağız... Tanısaydı öyle mi dururdu?.. Oh! Kel bote divin! Sürtu kel gu ekselan! Benim ekipaja ne kadar dikkatli bakıyordu!.. Hüsn-i tabiatını bu da ispat etmez mi? Acaba kimdir bu?.. Şüphesiz ün jön fiy blond. Lakin şu Keşfi’yi nasıl savayım? O vakit çabuk anlaşılır, bakalım iltifat bana mı mahsusmuş yoksa ona mı? Kim olduğunu öğrenmek kolay. Takip de eder, gittiği yeri görürüm.”

Şu mülahazatından da anlaşılır ki Bihruz Bey “lando”nun Kadıköyü tarafından olduğuna ihtimal veremiyor ve arkadaşı Keşfi Bey’in: “Landoyu her ne kadar tanımazsam da sarışın hanımı bileceğim.” yollu sözünü –hanıma manzuriyette hemhal bulunmak cihetiyle–
bir nevi ihtiyata hamletmekle beraber bu bapta da bütün bütün şüpheden vareste olamıyordu.

“Lando”yu Kadıköyü’ne yakıştıramıyordu, çünkü pek alafranga beylerle ihtilat sayesinde peyda etmiş olduğu bazı garaib-i efkâr cümlesinden olmak üzere Bihruz Bey İstanbul ile mülhakatındaki mevaki ve mahallatı –birincisi kendisi gibi nobles yani erbab-ı asalet ve itibardan olan sivilize kibara, ikincisi burjuva sınıfına yani efkâr-ı medeniyeden o kadar behresi olmayan kaba tabiatlı, orta halli halka, üçüncüsü esnaf takımına mahsus olmak üzere– üç sınıfa ayırmış ve Kadıköyü’nü birinciye geçirmek lazım gelirken her nasılsa ikinci sınıfa ithal etmişti.

Refiki Keşfi Bey’in “Sarışın hanımı tanırım” demesini hakikatten ziyade bir kizb-i ihtiyatiye hamletmesindeki sebepse şuydu: Güya Keşfi Bey bu nazenine kur edecek olursa –kendi köyünden bulunduğu ve zaten tanıdığı için– Bihruz Bey’in bir şey demeye hakkı ve rekabete kalkışmaya yüzü olamayacak. Halbuki Bihruz Bey nerede? Keşfi Bey nerede? İkisinin arasında asaleten, liyakaten, zarafeten ve şahsen mevcut olan fark Küçük Çamlıca ile Kadıköyü beynindeki fark kadar azim olarak “lando”nun ârayiş-i sedir-i mübahatı olan nazeninin bu farkı bilmemesiyse Bihruz Bey’in fikrince mümkün değildi. Burası öyleyse de hanımefendinin bir aralık Keşfi Bey’e de bakışındaki hikmet neydi?

Bu bakışın manası Keşfi Bey’e: “Bey! Sen o arabaya hiç de yakışmıyorsun!” demek miydi?... Yoksa kendisine karşı: “Ne için öyle adi adamlarla görüşüyorsunuz?” Veyahut: “Yanınızda o bulunmasaydı size daha başka türlü bakacaktım...” yollu bir şey miydi?... Bunu derhal anlamak Bihruz Bey için pek mühim ve bu da Keşfi Bey’in savulmasına mütevakkıftı. Onun için Keşfi Bey’i yanından defetmeye zihninde bir çare arayıp dururken Keşfi Bey’in: “Monşer, ben biraz da bahçeye gireceğim, arkadaşlardan birisiyle randevumuz var, bakayım gelmiş mi..” yollu taleb-i müfarakate kalkışmasını, “Öyleyse orövuvar diye karşılayarak iki refik birbirinden ayrıldı.

Loading...
0%