Yeni Üyelik
24.
Bölüm

2. Kısım - 10. Bölüm

@recaizdemammudekre

Bihruz Bey muhabbetnameyi istediği gibi yazmaya ve yanına Venüs’ün intihabıyla güzellerden güzel, istediğinden âlâ iki kuple de koymaya muvaffak olduğu için pek bahtiyar, aşırı mesrurdu.

Cumaya daha beş gün var idiyse de “İnsan mesut olunca vakit nasıl çabuk geçiyor!” değil mi ya? Pazar, pazartesi, salı, çarşamba günleri çabuk çabuk geçiverdi.

Salı akşamı Mösyö Piyer koltuğunun altında beyaz bir kâğıda muntazaman sarılmış kocaman bir kitapla köşke gelmiş ve o saatte Bihruz Bey’in klas odasında bulunduğunu haber aldığından doğruca oraya gitmişti. Odaya girer girmez:

Bonjur bey! Nasılsınız?... Amur dö fam’a dair size güzel bir kitap getirdim,” diyerek kitabı yazı masasının üzerine bıraktı.

Bihruz Bey –kendisine biraz münkesirdir– zannettiği profesöründen bu iltifat ve lütfa mazhar olunca fevkal-memul sevindi. Hocasının elini eline alıp birçok sıkarak:

Emablsınız aziz muallim efendi! Aciz şakirdinizin kusurlarını affetmekte cömertsiniz!...” dedi. Hemen kitabı aldı. Sargısından çıkardı. Açtı. Ötesine berisine bakarken Venüs âlemlerini arz eden bir iki resim gözüne ilişti. Onları temaşadan hasıl ettiği fart-ı memnuniyeti anlatmak için Mösyö Piyer’e teveccühle elini yakaladı, birçok sıktı.

“Ah! Ne güzel kitap!.. Hem de illüstre... Resimleri de gayet âlâ... Keskö se kö sa?... Bakalım adı neymiş? Lezavantür de şövalye dö Foblas. Kimdir bu şövalye?... Fransa tarihinde böyle bir şövalye hatırıma gelmiyor.”

“Bu şövalye tarih-i siyasiye dahil değildir, se tön otr ordr dö şövalöri... Okuduğunuz vakit ne olduğunu anlarsınız.”

Mösyö Piyer geçen defa sofra başında şakirdini ziyadece haşlayıp münkesiren hareme kaçırdıktan sonra salı akşamı beye amur dö fama dair bir güzel kitap getirmek için kendi kendine vermiş olduğu sözde sebat etti. Yalnız bu kitap Kont dö Bokas olacakken o gelmedi de yerine Lezavantür dü şövalye dö Foblas geldi. Bunda da kabahat Mösyö Piyer’in değildi.

Mösyö Piyer cuma akşamı şakirdiyle geçen muhaveratı eğlence kabilinden olmak üzere bir muhibbine hikâye edip de kitap hakkındaki niyetini de açtığı zaman o zat buna:

Kont dö Bokas münasip değildir. Lezavantür de şövalye dö Foblas götürürseniz daha iyi olur,” diyerek niyetini değiştirmeye sebep olmuştu.

 

Mösyö Piyer, Bihruz Bey’e kitaba, kâğıda filana dair ne getirirse parasını beyden alırdı. Bu defa getirdiği kitabı güya hediye olmak üzere getirmişse de bunu kırk frank vermek üzere veresiye aldığından bu parayı yine beyden çıkarmak için münasip bir zemin-i talep düşünüyordu. Bihruz Bey’in cömertliği, ulüvv-i cenabı Mösyö Piyer’i bu endişeden kurtardı. Beyefendi:

“Bu güzel kitabı kaça alabildiniz?” der demez Mösyö Piyer ağzından dışarıya fırlamak için beş dakikadan beri dilinin ta ucunda bekleyen:

“Kırk frank!” kelimelerini Bihruz Bey’in kulağının zarına şiddetle çarptırdı.

Halbuki bey bulunduğu dakika-yı şevk ve sürur içinde kitabın bedeli olmak üzere “İki yüz frank!” sözünü de işitseydi yine memnunen verecekti. Binaenaleyh:

“Kırk frank?. Bedava...” dedi. Hemen jilesinin cebinden iki lira çıkardı, Mösyö Piyer’e uzattı. Mösyö Piyer altınları alıp bilmuayene Osmanlı altını olduğunu anlayınca:

“Şimdi bunun üst tarafını nasıl bulmalı?” dedi ve beyefendiden:

“Ne ehemmiyeti var, başka vakit verirsiniz...” cevabını alması üzerine altınları port monesine yerleştirdi. Kırk frankın kırk beş buçuk franga kadar farkını da bu yolda eskiden beri zimmetine iliştirdiği birçok frank farklarının cümle-i yekûnuna gönderdikten sonra derse mübaşeretten evvel Lezavantür dü Şövalye dö Foblas’tan beyefendiye birkaç paj okuyup lazım gelen yerlerini tatlı tatlı şerh etmeye başladı.

İşte bu hadise de Bihruz Bey’in zaten berkemal olan mesudiyetini dü-bâlâ etmişti.

Loading...
0%